Merve Aydın Yazio: Aslında Ne İstiyoruz?
Sürekli bir şeyin peşinden koşup duruyoruz; kimimiz bilginin, kimimiz paranın, kimimiz aşkın ya da başka şeylerin ama muhakkak bir şeylerin… Ve genellikle yetinmeyi bilmeyip hep her şeyin daha fazlasının peşindeyiz.
Gülşah Elikbank Yazio: Oyunun Kurallarını Değiştirmeye Var mısınız?
“Dünya bir oyun sahnesi, bizler de birer oyuncuyuz...” , demişti Shakespeare. Uzun zamandır hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, görünenleri görenin algı ve bilgisinin etkilediğinin farkındayız. Kuantum fiziğindeki gelişmeler gerçekle hayal arasındaki çizginin ne kadar ince olduğunu hepimize gösterdi.
Şeyda Betül Kılıç Yazio: Düşüşlerdeyiz Ama Geçecek, Sosyal Jetlag'ın Neresindesin?
Zor günler bitecek, bitiyor. Bazen olur böyle, her şey üst üste gelir. Boğulacağım sanırsın, boğulmazsın. Çıldıracağım sanırsın, sanmaktan öte buna inanırsın ama dünyada çıldırıp ölen bir tek kişi yoktur. Acının geçiciliği ilkesini hatırlatayım size. Acıyı, bir kelebeği tutar gibi tutabilir miyiz, sıkmadan, bırakmadan, nazikçe, onu izleyerek…Sürdürdüğümüz mutsuzluğun neyi, nasıl tatmin ettiğine odaklanarak acıya karşı çok uyanık olmalı. Bu farkındalık hiç kimsenin sizin yerine yapamayacağı bir ibadet gibidir. Kendimizdeki acı-bedenine dikkatle, şefkatle eğilebiliriz. Belki de zorlayıcı durumlar tam oradayken bizim için orada olabilen bilinçli birini bulabilecek kadar şanslısınızdır.
Ercan Altuğ Yılmaz Yazio: Motivasyon ve Akış Döngüsü = Oyunlaştırma
“Her insan bir cevherdir, eğer işlenirse mücevher olur “der ruh mimarı Mevlana.Kendi potansiyelini keşfetmek uzun süreli ve ince içsel işçilik gerektirir. Tamamı dışarıdan yapılanmaz, hepimizin avantajlı olduğu eğilimler vardır ama içimizi derin kazımadıkça göremeyiz. Bununla beraber içiniz de istek yoksa bir şeyi yapabiliyor olmanız o şeyi seçmeniz için tek başına yeterli neden değildir.
Selda Terek Yazio: Error!
“Benim sistem ‘error’ verdi. Hata kodu! Hem de pandeminin tam 15. ayında...” “Ayol yüzdük sonuna geldik, acık daha duraydın,” dedim, yok, ı ıh! İstiap haddini aşmış. Arayabileceği tüm teknik servisler tam kapanmaya geçmiş. Şu ünlü düşünürlerin nihilist yaklaşımları hasıl olmuş içinde. “Kendimi Salomé yüzünden kafayı sıyıran Nietzsche gibi hissediyorum. Bir hiççilik, bir yokçuluk sardı varoluşumu ki sorma” diyor. “ ‘Var’ süsü veren bir ‘yok’um ben...”Her şey anlamdan ve değerden yoksunmuş... Ve sanki bundan sonra anlamdan ve değerden muaf bir yaşama alışmak gerekiyormuş ama o alışmak istemiyormuş. Sosyal medyada turlamak, Bitcoin akıbetine bakmak, günlük Corona tablosu verileri, kaçamak komşuculuklar, filmler ve hatta seks bile artık haz vermiyormuş ona. İnançlar üzerinden yapılan saçma kavgalardan yılmış. Televizyonda haberleri izlediği, hele ki birbirine çemkiren siyasetçileri gördüğü anda evde kalın bir halat arıyormuş.“O niye o?” dedim. Bulamadığı için henüz asmamış kendini. Hayatı boyunca spor yaparak zinde tuttuğu bedenini bile salmış. “Vah vaaah!” dedim. “Sahiden zor işin senin.” Tam dokuz kilo almış, daha da alırmış, ne olacakmış? Hatta o hep kaçındığı patates cipslerine gömülmüş, evi cips ve birayla doldurmuş. Zalimliği ve acımasızlığı ile ün salmış Papaz Rasputin gibi yiyerek ölmek istediğini söyledi. “Rasputin öyle mi öldüydü ya? Şüphem var, neyse bakarım sonra Google’a. Bana bak, pandemiden sebep biliyorsun her halini ama sanırım pandemi olmasa da sen çıldırmak için mutlaka bir sebep bulurdun.”Böyle uzadı gitti konuşma. Kapattık telefonu ama negatif biriyle konuşunca sağlıklı kalamıyorsunuz, ben de bittim. İçime sıkıntılar bastı. Mutsuzluk salgını var, üstelik telefondan bile bulaşıyor. Adına her ne kadar “depresyon” deseler de şu mutsuzluk, aynı mutluluk gibi, bulaşıcı. “E git bi’ doktora al Prozac’ını rahatla.” Yok. Bence rahatlamak istemiyor. “Tut bir işin ucundan.” O da yok. Öyle bir yayılmış ki tabii bunalıma girer. Bunalıma girmeyecek birileri varsa o da umudunu ve çabasını yitirmeyenlerdir. Adamın her şeyi var, aklı ve amacı yok.
Buket Harıkçı Yazio: Karşılaşmalar Oyunu
Bulan ‘’ben kendimi buldum’’ demez…Arayan aradığının detaylarında da boğulmaz.-Nerelisin?-Her yerliyim.-Deli misin?-Deli olmadan da derviş olamazsın...Sen dağların diplerinde bitmiş hem kömür hem yıldız tozusun…Sen ğöğe de çıksan yedi kat magma da olsan hep kendini arıyorsun!Aradığın parçalarını toplarken kırıyor, dağıtıyor, yeniden kaybediyor, yeniden bulduğunu zan’nediyorsun.Sen hiç bitmeyen belki de hiç başlamayansın…
Hüsamettin Oğuz Yazio: Hikâye Anlatımının İyileştirici Gücü
Hikâye anlatımı, hayatınızı anlamanıza ve kişiliğinizi tanımlamanıza yardımcı olmada önemli bir rol oynar. İnsan kültüründe hikâye anlatmanın gücü ve yeri eskidir, becerilerinizi ve yeteneklerinizi başkalarına ifade etmenin bir yolu olarak dil ile birlikte ortaya çıktığı düşünülmektedir.