Kırılganlığın Gücü: Çocuklukta Duygusal Dayanıklılık, Akran İlişkileri ve Yeni Bir Paradigma İnşası
Toplum, yüzyıllardır kırılganlığı bir zayıflık, bir eksiklik, hatta bir tür çaresizlik olarak tanımlama eğiliminde olmuştur. Oysa modern psikoloji, eğitim bilimleri ve gelişim teorileri, kırılganlığın insan doğasının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve özellikle çocukluk döneminde sağlıklı bir kimlik inşası için vazgeçilmez bir unsur teşkil ettiğini ortaya koymaktadır. Duygularını bastırarak güçlü görünmeye çalışan çocuklar, bir süre sonra sahte bir duygusal zırh içinde yalnızlaşırken, kırılganlığını kabul edip bunu bir paylaşım aracı haline getirenler, çok daha derin sosyal bağlar kurabilmekte, empati yeteneklerini geliştirebilmekte ve duygusal dayanıklılıklarını artırabilmektedir.Ancak içinde yaşadığımız rekabetçi toplum, çocukları adeta duygusal bir zırh kuşanmaya ve kırılgan yönlerini gizlemeye zorluyor. Başarının güçle, güçlülüğünse kırılgan olmamakla eşdeğer tutulduğu bu sistem, çocukların duygusal zekâlarını ve sosyal becerilerini köreltiyor. Oysa gerçek dirençlilik, kırılganlıkla yüzleşebilen, bunu anlamlandırabilen ve başkalarıyla paylaşabilen bireylerde gelişir. Bir çocuk, bir arkadaşına 'kırıldım' diyebildiğinde, ona duygularını açıklayabildiğinde, empati kurabilmeyi de öğrenir. Kırılganlığın gücü tam da burada yatmaktadır: İnsanlar arasında görünmez bağlar oluşturarak ilişkileri sağlamlaştırması, bireyin kendini ifade edebilmesini mümkün kılması ve karşılıklı anlayışı artırması.