onedio
Görüş Bildir

Doğu Perinçek Haberleri

Doğu Perinçek ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Doğu Perinçek ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Gül, ÖYM Düzenlemesini Onayladı
Cumhurbaşkanı Gül, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemeyi onayladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; Ergenekon, Balyoz, KCK, Devrimci Karargah, Oda TV gibi davalarla gündeme gelen özel yetkili mahkemeler (ÖYM) ile Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi uyarınca kurulan ağır ceza mahkemelerini kaldıran yasayı onayladı. ÖYM'lerin görev alanına giren suçlarda azami tutukluluk süresi 10 yıldan 5 yıla indirildi. Özel yetkili cumhuriyet savcılarınca yürütülen soruşturma dosyaları, cumhuriyet başsavcılıklarına devredilecek. Henüz gerekçesi yazılmamış Ergenekon davası gibi davaların gerekçeleri 15 günde yazılacak. Cumhurbaşkanlığı'ndan bugün yapılan açıklamada; '6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Anayasanın 89 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 104 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir' denildi. Yasa, yarın Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girecek. Davlar devredecek Yasada yer alan bazı hükümler şöyle: Yasayla dinleme, teknik takip, arama ve el koyma kararlarına ilişkin uygulamalar değişecek. Ergenekon, KCK ve Balyoz gibi önemli davalara bakan ÖYM'ler ile TMK 10'a göre oluşturulan imtiyazlı mahkemeler kaldırılacak. Bu mahkemelerin kapanmasıyla kritik davalar ağır ceza mahkemelerinde yeniden görüşülebilecek. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ve askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklı kalacak. Ağır ceza mahkemesinin suç işleyen bir kişinin mal varlığına el koyabilmesi için BDDK, MASAK, SPK, Hazine'den en fazla 5 ay içinde rapor alması gerekecek. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), ÖYM'lerde görevli hakim ve savcıları uygun göreve atayacak. Yargılaması devam eden dosyalar, yetkili ve görevli mahkemelere devredilecek. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nda veya Yargıtay'ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam edilecek. Henüz gerekçesi yazılmamış hükümlerin gerekçeleri, düzenleme yürürlüğe girince 15 günde yazılacak. Kaldırılan mahkemelerde bulunan ve kesinleşen dosyalara ait arşiv ve dokümanlar HSYK'nın belirleyeceği mahkeme veya mahkemelere devredilecek. Müteakip işlem ve talepler bu mahkemelerce yerine getirilecek veya karara bağlanacak. 149'dan fazla tahliye Önleme dinlemelerine karar vermeye HSYK'nın belirleyeceği Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yetkili olacak. ÖYM'lerin kapsamına giren suçlarla ilgili açılan davalarda, sanığın taşıdığı kamu görevlisi sıfatı dolayısıyla hakkında soruşturma yapılabilmesi için izin veya karar alınması gerektiğinden bahisle durma veya düşme kararı verilemeyecek. ÖYM'lerin alanına giren suçlarda uygulanan azami tutukluluk süresi 10 yıldan 5 yıla indirilecek. 5 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan 149'dan fazla kişi tahliye olacak. Avukatların soruşturma dosyasını incelemesi yönündeki kısıtlama kalkacak. Somut delil şartı Gözaltı kararları için, 'kuvvetli suç şüphesi' yerine 'somut delil' şartı aranacak. Şüpheli ya da sanığın üstü, eşyası, eş yeri ya da evinde yapılacak arama 'makul şüphe' yerine 'somut delile' dayanacak. İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri için verilecek kararda da suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığına bakılacak. Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma kararını veren hakim, kuvvetli şüphe oluşturan somut delilleri gerekçelendirmekle yükümlü olacak. Yedeklemenin kopyasının şüpheliye veya vekiline verilmesi isteğe bağlılıktan çıkarılıp zorunlu hale getirilecek. Suçun işlendiği hususunda somut delilere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilecek. Dinlemede yeni düzen Bozdağ'ın, Meclis görüşmeleri sırasında 'sonsuz dinlemeye son veriyoruz, dinlemeleri sınırlandırıyoruz' diye açıkladığı yasa uyarınca dinleme kararı ve dinlemelere itiraz için sulh ceza hâkimi yerine artık ağır ceza mahkemesi karar verecek. Karar, oy birliğiyle alınacak. Teknik araçlarla izleme tedbiri için 4 hafta olan tedbir süresi 3 haftaya, 4 hafta olan uzatma süresi 1 haftaya indirilerek, en fazla 8 hafta olan teknik araçlarla izleme süresi azami 4 haftayla sınırlandırılacak. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bir hafta süreyle müteaddit defalar uzatılarak teknik araçla süresiz izleme uygulamasına son verilerek, örgütlü suçlar bakımından uzatma süresi 4 haftayla sınırlandırılacak. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda daha önce süresiz yapılan teknik araçlarla izleme, toplam 8 haftaya indirilecek. İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbirinin 3 ay olan süresi 2 ayla, 3 aylığına uzatılmasına ilişkin süre de bir ayla sınırlandırılarak, toplam 6 ay olan süre 3 aya indirilecek. Tahliyeler olabilecek TCK'nın 220. maddesi, dinleme yapılabilecek katalog suçlar kapsamından çıkarılacak. Yolsuzluk operasyonunda tutuklanan Rıza Sarraf ve iki bakanın oğlunun da soruşturulduğu TCK'nın 220. maddesindeki, 'suç işlemek amacıyla örgütü kurmak' suçlamalarında savcılıklar dinleme talep edemeyecek. Devlete karşı suçlar ve terör suçunda azami tutukluluk 10 yıldan 5 yıla, normal suçlar ve örgütlü suçlarda gözaltı süresi 24 saate inecek. Telefon dinlemesine ilişkin süre 6 aydan 3 aya indirilecek. Teknik araçlarla izleme tedbirine ilişkin süreler 8 haftadan 4 haftaya indirilecek. Fuhuşa teknik takip Dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler, nitelikli hırsızlık ve yağma suçlarında uygulanacak. Ayrıca, teknik araçlarla izleme, nitelikli hırsızlık, yağma ve fuhuş suçlarında da yapılabilecek. Kişisel verileri kaydedenlere hapis cezası Kişisel verileri hukuka aykırı kaydedenlere verilecek cezanın alt sınırı 6 aydan 1 yıla, hukuka aykırı olarak başkasına veren, yayan veya ele geçirenlere verilecek cezanın alt sınırı 1 yıldan 2 yıla çıkarılacak. Kanunların belirlediği sürelerin geçmesine karşın verileri sistemde yok etmeyenlere 1 yıldan 2 yıla kadar hapis cezası verilecek. Suçun konusunun CMK hükümlerine göre ortadan kaldırılması veya yok edilmesi gereken veri olması halinde, verilecek ceza bir kat artırılacak. Üst düzeye soruşturma izni HSYK'dan En üst dereceli kolluk amirleri hakkında inceleme ve soruşturma izni Adalet Bakanı yerine mevcut durumda olduğu gibi HSYK tarafından verilmeye devam edilecek. TCK'nın 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316. maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapabilecek. Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 26. maddesi hükmü saklı olacak. Hâkim ve cumhuriyet savcılarının kararları nedeniyle açılacak tazminat davalarına ilişkin usul ve esasları belirleyen 2802 sayılı Kanun'un 93/a maddesi yürürlükten kaldırılıyor. Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilecek. Tahliyesi gündeme gelecek Ergenekon sanıkları İddialara göre; Ergenekon davasında 5 yıldan fazla süredir tutuklu bulunan Alparslan Arslan, Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş, Muzaffer Tekin, Fikret Emek, Ergün Poyraz, İsmail Yıldız, Veli Küçük, Mehmet Fikri Karadağ, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol, Zekeriya Öztürk, Doğu Perinçek, Hikmet Çiçek, Hasan Atilla Uğur, Durmuş Ali Özoğlu, Tuncay Özkan, Ataman Yıldırım, Levent Göktaş, İbrahim Şahin, Mustafa Dönmez, Levent Ersöz'ün haklarındaki kararın bozulması durumunda tahliyeleri gündeme gelecek. Bahar Atakan/Ankara | Milliyet
Perinçek’e Tahliye Veli Küçük’e Ret!
Mahkemeler 19 Ergenekon sanığının tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen son isimlerden biri Doğu Perinçek. Veli Küçük dahil 7 sanığın tahliye talebi ise reddedildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlâli' kararı üzerine 7 Mart Cuma akşamı Silivri Cezaevi'nden çıkarken, Ergenekon davasının diğer sanıkları için de tahliyeler gündemdeydi. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk süresini 7,5 yıldan 5 yıla indiren yasanın cuma günü yürürlüğe girmesiyle, 5 yılı aşkın süredir cezaevide bulunan tutukluların tahliyesine kesin gözüyle bakılıyordu. Zira cuma günü birkçok davada benzer tahliye kararları çıkmıştı. Ancak, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün sürpriz bir karar verdi. Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Sedat Peker, Mustafa Levent Göktaş'ın da aralarında olduğu Ergenekon davası sanığı 33 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran yasanın anayasaya aykırı olduğunu, bu konudaki kararın HSYK tarafından verilmesi gerektiğini söyledi. Özese, bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını açıkladı. Diğer mahkemelerden tahliye kararları Bu karardan kısa bir süre sonra, 13. Ağır Ceza'nın 'tahliye talebi reddedildi' diye açıkladığı isimlerden Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker için tahliye kararı açıklandı. Bu kararı 21. Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Mahkeme Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'a yurtdışı yasağı koyarken, Sedat Peker'e aldığı ceza miktarını dikkate alarak yasak koymadı. Ardından tahliye taleplerini inceleyen çeşitli mahkemelerden peş peşe tahliye kararları çıktı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Emekli Org. Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Aslan, Albay Dursun Çiçek, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi. gazeteci Merdan Yanardağ, Mehmet Demirtaş, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur için tahliye kararı verildi. Aralarında Veli Küçük'ün de bulunduğu 7 sanığın tahliye talepleri ise reddedildi. Aslan ve Çiçek cezaevinden çıkamayacak Dursun Çiçek, Balyoz davasından hüküm giydiği için, Alpaslan Aslan da 3 davadan kesinleşmiş toplam 4 yıl 2 ay cezası olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Aslan'ın avukatı, bu cezanın yattığı süreden düşülmesini isteyeceğini açıkladı. İlk Tuncay Özkan tahliye oldu Silivri Cezaevinden ilk çıkan isim 1994 gün sonra tahliye olan Ergenekon sanığı Tuncay Özkan oldu. Özkan çıkışta yaptığı açıklamada, '6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe kavuşytuğumuz bir gün olmasını çok isterdim. 6 yıl boyunca çektiğimiz sıkıntıların, gündem olmasını isterdim. Biz kin, husumet, öç alma duygusu içinde asla değiliz' dedi. Tuncay Özkan 1996'dan 2007'ye kadar 5 kez suikast girişimine uğradığını, 2007'de de öldürülmediği için hapse atıldığını söyledi. 'Bugün çıkarken dahi, aldıkları tavır ibretliktir, şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar' diye konuştu. Bozdağ: HSYK'yı göreve çağırıyorum Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon mahkemesinin kararına ilişkin açıklamada, 'İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kaldırılmış bir mahkemedir. Ortada olmayan bir mahkeme var. Burada görevli hakim ve savcıların görevleri sona ermiştir. Bunlar sadece ellerinde bulunan dosyaları devredebilirler. Bu işlemleri yapabilirler. Karar verme yetkileri yoktur. HSYK'yı göreve çağırıyorum' dedi. Mahkemenin ısrarı 13- Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakan mahkeme. Tahliye talepleri için yetkinin kendisinde olduğunu söylüyor. Sanık avukatları ise, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin artık yok hükmünde olduğunu, tahliye taleplerinin nöbetçi mahkemelerce karara bağlanması gerektiğini savunuyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, ilginç bir iddiada bulundu. Ülgen, hafta sonu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin infaz koruma memurları aracılığıyla Ergenekon sanıkları tek tek tahliye dilekçesi topladığını iddia etti. Ve bu dilekçeler ışığında tahliye taleplerini reddettiği söyledi. Ülgen 'Biz avukatlar olarak mahkemeye böyle bir başvuruda bulunmadık. Bu mahkeme kanunla kaldırıldı. Mahkeme kanuna direniyor. Beni HSYK kurdu o kaldırsın nasıl der? Artık tarihe gömüldüler. Bunlar sadece direnmedir. Bu bir darbedir. Darbeyi yargılayanlar darbe yapmaya çalışıyor. Bazı nöbetçil mahkemeler de tahlliye taleplerine direnebilir.' dedi. Ülgen, tahliyelerle ilgili bir sorun yaşanmayacağını savundu. 'Sorun çıkması için legal bir kurum olmalıdır karşı tarafta. Legal bir kurum yok. Onun için verilen kararın kıymet-i harbiyesi yok' diye konuştu. Al Jazeera'nin görüşünü aldığı bir savcı ise, özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyaları teslim etmeleri için 15 gün süre tanındığını, bu süre içinde yetkinin de kendilerinde olduğunu söyledi. 13. Ağır Ceza'nın 'hayır' dediği isimler Mustafa Levent Göktaş, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Mehmet Demirtaş, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Muzaffer Tekin, Sedat Peker, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Veli Küçük, Fikret Emek, Kemal Kerinçsiz, Serdar Öztürk, Yalçın Küçük, Aykut Metin Şükre, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin, Turhan Özlü, Erkan Önsel, Hikmet Çiçek, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, Oktay Yıldırım. Hukukçuların görüşü: Mete Göktürk - Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca bu davalar ağır ceza mahkemelerine devredildi. İki mahkemenin aynı suçlara farklı kararlar verebildiğini görüyoruz. Tam bir hukuk karmaşası hakim. Bu kararlara itiraz etmek hâlâ mümkün. Tahliye kararı verilenler çıkacaktır, asıl mağdur olanlar tahliye kararı verilmeyenler.' Yusuf Utku Tekayak - Ergenekon davasından 10 yıl hapis cezası alan Sedat Peker’in avukatı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisi kalmadı. Artık incelemeleri yapacak olan diğer mahkemeler. 13. Ağır Ceza hâlâ görevli olduğunu söyleyip tahliyeleri reddediyor; ama bunun çözümü başka bir mahkemeyle alakalı değil. Kararı Yargıtay verir. 13. Ağır Ceza’nın tahliyesini reddettiği kişiler de itiraz hakkını kullanmalı. Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesiyle zaten 13. Ağır Ceza kendiliğinden tahliye kararı vermeliydi. Burada bir hukuksuzluk var. Anayasa’yı ihlâl ediyor.' Süreç Başbuğ'un tahliyesi ile başlamıştı Mahkemelere, yeni yasanın yanı sıra, İlker Başbuğ'un tahliye gerekçesine atıfta bulunarak yapılan başvurular da vardı. Anayasa Mahkemesi, davada 5 Ağustos'ta açıklanan kararın gerekçesinin hâlâ yazılmadığına, bu nedenle temyiz yolunun kullanılamadığına dikkat çekmişti. Sanık avukatları dilekçelerinde, 'Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği' yönündeki yüksek mahkeme kararının tüm sanıkları ilgilendirdiğini, Başbuğ için verilen tahliye gerekçelerinin kendileri için de geçerli olduğunu belirtti. Cuma gününden itibaren İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu iki gerekçeyle tahliye talebinde bulunanların sayısı 30'u geçti. Bu isimler arasında Yalçın Küçük, Sedat Peker ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi de var. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan gazeteci Tuncay Özkan, yine müebbet alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Muzaffer Tekin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım da daha önce tahliye talebinde bulunmuştu. Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, ilk tahliye olan isim, Hrant Dink cinayeti davası sanığı Erhan Tuncel'di. 8 Mart Cumartesi günü de, Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili davanın beş sanığı tahliye edilmişti. aljazeera.com.tr
Tek Soru 10 Cevap: Seçimde Büyük Şehirler Neden Başa Baş?
30 Mart yerel seçimlerden çıkan sonuçlar, AKP ve CHP'nin belediye yönetimlerini kazanmak için başa baş yarıştığını gösterdi. Seçimler sonrası tekrar oy sayımları oldu, YSK'ye itirazlar yapıldı. Gerekirse sandıklar halk tarafından korundu. AKP'nin seçimleri kolay kazanmasına izin vermedi. Muhalefet, AKP'yi her büyükşehir, il ve ilçede yakın oranlarda takip etti, bazı yerlerde kazandı. Yarınhaber 10 isme 30 Mart yerel seçimlerinde Ankara ve İstanbul'da AKP ve CHP'nin bu kadar başa baş gitmesinin sebebini sordu.Nuh Gönültaş - Bugün GazetesiGezi etken oldu 30 Mart yerel seçimlerinde birçok büyükşehirde AKP ile CHP başa baş gitti. Sonuç alan ancak fotofinişle alındı. Yani oy oranları birbirine çok yakındı. Ankara ve İstanbul için gözlemim şu: Bu iki şehirde AKP adayına karşı CHP adayı, bu defaya mahsus MHP ve cemaat tarafından desteklendi. Bu desteğin, CHP açısından, AKP ile başa baş gidilmesinde önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Sonuçta daha önceki seçimlerden önemli bir fark böyle bir destek olması oldu. Ayrıca bu iki şehir Gezi olaylarının merkezi durumundaydı. Gezi şiddeti daha çok bu şehirlerde yaşandı. Dolayısıyla bu iki şehirde, yani Ankara ve İstanbul’da hükümet ve polis şiddeti seçmenleri AKP’nin karşısındaki en güçlü aday olan CHP’ye yöneltti. Yani Gezi eylemlerinde polisin şiddetini yaşayanlar, AKP’nin siyasetini yanlış bulanlar AKP’nin karşısında bir güç, bir alternatif olarak CHP’ye yöneldiler. MHP ve cemaat bütün gücünü olmasa da önemli ölçüde CHP’ye çalıştı. Bu nedenle muhalefet açısından, AKP ile başa baş bir durum yakalanmıştır diye düşünüyorum. Kemal Kılıçdaroğlu - CHP Genel BaşkanıBirden olmuyor İstanbul, Ankara ve İzmir’de oylarımız ciddi oranda arttı. Kul hakkı yemeyenler, mazlumun yanında bulunanlar kaybetmezler. Çoğu büyükşehirde ise ilk kez kırsalın da oy kullandığı bir seçim oldu. Biz hep kırsaldan dolayı seçimleri kaybediyorduk; ilk kez oralarda da varlığımızı hissettirdik. Sonuçta biz her türlü yanlışı doğruyu tabii ki değerlendireceğiz ve daha iyi olması için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Dünyanın hiçbir yerine diktatörler kazanamaz. Bu mesajlar önümüzdeki süreçte daha fazla baskının uygulanacağını gösteriyor. Medyaya, sivil toplum örgütlerine baskı uygulanacak. Ama bu daha başlangıç. Ankara ve çok yerde itirazlar var. Hukukçu ekibimiz çalışıyor. İtirazlarımızı yaptık. Sandıktan yolsuzluğun, hırsızlığı meşruiyeti çıkmaz. AKP seçmenini gerçekten kulak kabartıyor ve dinliyoruz, onlara hitap etmeye çalışıyoruz. Ama tabii anlaşılan onları birden bire ikna etmek olmuyor. Bunun bir süreç alacağını düşünüyorum; bunu değerlendirmemiz gerek, sosyologların, ilgili tüm uzmanların yeniden bir bakış getirmesi gerekiyor. Hasip Kaplan - BDP Grup BaşkanvekiliAradaki fark az değil Ankara’daki durum belediye başkan adaylarının etkisi. Parti yarışından çok aynı kökenden gelen iki adayın yarışı vardı. İstanbul’da da aradaki fark az değil yani o kadar çokta başa baş bir yarış olmadı. Normalde üç dönemden fazla görev başında olan bütün herkes yeni dönemde dezavantajlı duruma düşmesine rağmen maalesef buralarda başarılı olamamıştır. Seçimlere katılım oldu çünkü yerel seçiminden öte genel seçime dönüştü, cumhurbaşkanlığı seçimine dönüştü. Üç seçimin kapışma alanına dönüştü. Bu seçimde aslında kim kazandı, nerede kazandı ona bakmak lazım. Yerel yönetimlerde partimiz Barış ve Demokrasi Partisi bütün imkansızlıklara rağmen ana muhalefet partisi konumuna yükseldi. Eşit bir yarış olmamasına rağmen aldığımız 3 büyükşehir belediyesi ve 8 il, 80’e yakın ilçe ve büyük ilçeler olması sebebiyle seçimin en başarılı partisi durumundayız. Bir, yerel yönetimleri güçlendirmesini sağladı. İki, eş başkanlık sistemini getirerek dünyada bir ilk modeli hayata geçirdi ve en fazla kadın belediye başkanı seçilen parti olarak da tarihe geçti. Alper Taş - ÖDP Eş Genel BaşkanıMücadele yükseldi CHP’nin oyları arttırması nedeni AKP’nin adaylarından, AKP’ye olan öfkeden kaynaklanıyor. Bir diğeri de Ankara konusunda seçim hilelerinden kaynaklı. Yani AKP’nin kaybetmiş olduğu görünüyor fakat seçim hileleriyle kazandığı görülüyor. Böyle bir tabloda AKP hem Ankara’yı hem İstanbul’u kaybetme psikolojisini, korkusunu yaşadı, yaşamaya devam ediyor. İstanbul ve Ankara doğal olarak AKP’ye karşı geçtiğimiz dönem mücadelenin yükseldiği yerler. Gezi direnişi büyük bir biçimde yaşandı. Doğal olarak AKP belediyelerine karşı bir öfke adaylara da yansıdı. Bir de adayların getirdiği artı bir özellik de var. Mansur Yavaş Ankara’da muhafazakar, milliyetçi tabandan gelen oyları alması da söz konusu oldu. Yani o yüzden Gökçek’e yakın, hatta şuan sayım devam ediyor. Kazandığı da söyleniyor. Sonuçta hile olduğu söyleniyor. Ama Melih Gökçek’e yakın bir oy oranı olduğu olgusu var. Şöyle özetleyeyim, CHP’de AKP zihniyetine karşı verilmiş mücadele, adayların aynı zamanda Ankara’da muhafazakar oyları da alarak yükselme gösterdi, başa baş bir yarış yaptı. Devlet Bahçeli MHP Genel BaşkanıDoğru okumalı MHP Türk milletinin tercihlerine saygılıdır. Enine boyuna incelenecek ve analiz edilecektir. AKP seçim sonuçlarını doğru okumalıdır. Muhalefetin başarılı olmasını doğru yorumlamalıdır. Türkiye’nin bekası ve esenliği için bundan sonra uygulayacağı politikalarda hassas hareket etmelidir. MHP, milletinin kendisine verdiği yetki ile yeni bir görev ve sorumluluk üstlenmiş olup, bunun gereğini daha etkili muhalefet anlayışıyla idare edecektir. 30 Mart seçimleri sonrası Türkiye çok şeye gebedir. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bilinmelidir. Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konuşma Türkiye’nin bundan sonraki hal ve gidişatı konusunda önemli ipuçları vermiştir. Başbakan cepheleşmeyi ısrarla sürdürecektir. Hukuken temizlenmeden muhalefete yüklenmesi her şeyden önce demokratik terbiye ve adaba hakarettir. Yeni Türkiye ucubesi yetmezmiş gibi yeni muhalefet nakaratlarını dillendirmesi de aymazlıktır. Yaşanan çok sıkıntılı siyasi süreçler dikkate alındığında MHP önemli sayılabilecek bir siyasi başarıya imza atmıştır. Birçok Büyükşehir’i ya almıştır, ya da az farkla kaybetmiştir. Sibel Uzun - EHP Genel Başkanı En önemli sebebi Gezi AKP’nin koruduğu, iktidardaki sağcı bir parti olarak korumaya devam edeceği oy oranının nesnel temelleri vardır. Ekonominin çok belirleyici olduğunu görebilmeliyiz. Gezi’ye gelince halkımız çok iyi sandıktan AKP çıkınca bir anda kötü mü oluyor? Katılımın bu kadar yüksek olması da mı AKP’ye yazılacak? Halkımızın olan bitene sandıkta sözünü söylemek istemesi memleketteki ağır bir perdenin kalktığının en önemli göstergesidir. CHP bir önceki seçimlere göre oranı metropollerde net bir şekilde zorlamıştır. Bunu Bütün Şehir Yasası AKP’nin önemli oranda işine yararken başarmıştır. En önemli sebebi büyük şehirlerin büyük meydanlarında gerçekleşen Gezi’dir. Ankara’da tüm muhalefetin şaibeli sonuçlar karşısında CHP’den yana kenetlenmesi de Gezi’deki kenetlenmeyi hatırlatıyor. AKP’yi yıkacaksak bu nesnellikten hareket etmeliyiz. Kürt illerinde önemli bir kısmının BDP tarafından kazanılması da çözüm ve demokratikleşmenin ilerlemesinde önemli bir gelişmedir. Seçim önümüzdeki süreçte mücadele imkânlarımızın çoğaldığını gösteriyor. Aydemir Güler - TKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan AdayıAKP seçime girememeliydi Seçimlerin en başından itibaren şaibeli olduğunu düşünüyorum. Sadece sandık başındaki hırsızlık meselesi değil, seçime giden bütün süreç şaibeli. Ankara ve İstanbul sonuçlarını şu anda AKP kazanmış olabilir. AKP böyle bir seçime parti olarak girememeliydi. AKP’nin bir kısım aldığı oyların muhalefet tarafından dengelenmesi gibi bir durumla karşılaştık. Oysa olması gereken bu iktidarın bir siyasi parti olmaktan çıktığının tecil edilmesi gerekir. AKP’nin seçim sonuçlarının şuan herhangi bir anlam taşımadığı düşüncesindeyim. Ben AKP’ye karşı tepkinin birikmiş olmasını tek başına anlamlı ve yeterli saymıyorum. Bu tepki zaten vardı. Bu tepkinin üzerine AKP’nin bugün Türkiye siyasi sahnesinden tamamen silinmesi gerekirdi. AKP buna ayak direyen bir kuvvettir, seçim yasasını değiştirmiştir, belediyeler yasasını değiştirmiştir, seçime baskı altında sokmuştur, yalan da sokmuştur, fotoshop da sokmuştur. Sandık başında, seçim kampanyası sırasında terör estirmiştir. Bütün bunlardan ortaya çıkan bir oy kazanımı var. Bu oy kazanımı AKP’yi kurtarmaz. Sebahat Tuncel - HDP Eş Genel BaşkanıMuhalefet boşluğu Türkiye’deki ciddi muhalefet boşluğu bunda etkili oldu. Çok zorlu bir seçim süreci geçirdik. Yerel seçim olmasına rağmen daha çok genel seçim niteliğinde oldu. Türkiye’deki kutuplaşmanın sandıklara da yansıdığı seçim süreci yaşadık. CHP yaptığı muhalefet ile AKP’nin elini güçlendiriyor tespitini yapmıştık. CHP çok kemiksiz ve ilkesiz bir siyaset yürüttü. Halklarımız, Dersim’de Kürt olup, Ankara’da kurt olan, her nabza göre şerbet veren bir siyaset tarzını kabul etmiyor. Biz HDP olarak kendi ilkeli duruşumuzu bütün baskılara rağmen devam ettirdik. Bu açıdan HDP’nin iyi bir noktada olduğunu ama yolun daha çok başında olduğunu, özellikle de Türkiye halklarıyla güçlü bir diyalog kurmanın henüz gerçekleşmediğini görüyorum. Türkiye’de yaşanan bu kutuplaşmada bir şekilde AKP kazanmış görünüyor. Ama bunun önümüzdeki dönem siyasi tablosunu nasıl etkileyeceğini de beraber göreceğiz. Sandıktan AKP’nin çıkmış olması, tüm bu yapılan yolsuzlukları, kutuplaştırmaları aklamaz. Sonuç itibariyle AKP’nin tabanı yaşananlara rağmen AKP’ye destek verdi. Doğu Perinçek - İşçi Partisi Genel BaşkanıABD ve cemaate yanaştılar CHP’nin büyükşehirlerde rekabet edebilmesindeki tek etken, ABD’ye ve cemaate yanaşmasıdır. Tayyip Erdoğan seçmeni kendi hâkimiyeti altına almayı başardı. Bu ABD’nin başarısı değil CHP’nin başarısıdır. CHP bizim önerdiğimiz gibi güçbirliğini kabul etseydi güçbirliği iktidar olacaktı. Güçbirliği bütün belediyeleri alırdı. Oy toplamı olarak da AKP’yi geçerdi. Cumhuriyet güçbirliğinin oyu yüzde 60’tır. Sistem çıkmazda ve bu çıkmaz seçmene dayatıldı. Sıcak para ekonomisi çıkmazdadır. AKP ülkeyi bölmektedir ama bunu seçmene dayatabildiler. Seçime tek parti girdi. AKP, AKCHP, AKMHP. Sistemin önüne her konuda AKP'nin programını savunan bir parti koyarsanız, sonuçta A takımı kazanır. Sistemin A takımı AKP, B takımı CHP’dir. CHP Genel Başkanına AKP’nin başarısını sağlama görevi verdiler. Şu saat itibariyle AKP’nin kopyası olduğu için CHP yönetimi yoktur. Vatandaşlara buradan sesleniyorum, kimse karamsarlığa düşmesin. Bu sonuçlara bakarak Türkiye’nin önünü görmek mümkün değil. Bu işin 19 Mayıs’ı var, 29 Ekim’i var. Süreç böyle devam ediyor ve biz oraya yöneldik, çözümü orada görüyoruz. Melih Gökçek - Ankara Büyükşehir Belediye BaşkanıTürkiye Osmanlı ruhuyla dirilecek Ankara'da bugüne kadar aldığımız dualar ve Ankaralıların desteğiyle bir sefer daha 5 yıl Ankara'yı Allah ömür verirse birlikte idare edeceğiz. Şunu herkes bilsin. Biz dostluğu, yol arkadaşlığını da unutmayız; hainlik yapanı da unutmayız. Daha önce anlattım, dedim ki “tezgah yapacaklar, son ana kadar bizi mağlup gösterecekler, insanları sokağa dökecekler” birebir bunları yaptılar. 7 düvel birleşti, Allah'a hamdolsun güçleri yetmedi. Türkiye Cumhuriyeti'nin gücü karşısında, Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin gücü sayesinde mağlup oldular. Bizim tespitimize göre 70 bin oy bize ait olan oy. Akşam arkadaşlarla konuştuk durduk. Biz de itiraz ediyoruz, biz de hakkımızı almak için o iptal edilen sandıklardan geri alacağız, inşallah arayı da açacağız. Allah muhabbetimizi bozmasın, Allah gücümüze zeval vermesin. Türkiye Cumhuriyeti o eski Osmanlı'nın ruhuyla tekrar dirilsin inşallah. Bizim seçimden en ufak bir endişemiz yok. AK Parti Ankara’da büyükşehir belediyesini ve 21 ilçeyi kesinlikle kazanmıştır. Üç ilçede de durum ortadadır. Dolayısıyla Ankara’da AK Parti tarihi zaferini kazanmıştır. Kaynak: Yarınhaber
"Cemaati Bitirmede Erdoğan'ın Yanındayız"
Yeni Akit gazetesi, daha önce sert eleştirilerde bulunduğu ve ideolojik olarak zıt kutuplarda bulunduklarını belirttiği Ergenekon sanıklarından İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek ile röportaj gerçekleşitirerek dikkat çekti Yeni Akit Gazetesi, Ergenekon davasında örgüt yöneticiliğinden ağırlaştırılmış müebbet hapis alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek 'le röportaj gerçekleştirdi. Perinçek röportajında, Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın, Fethullah Gülen cemaatine yönelik bitirme operasyonuna ilişkin, 'Cemaati bitirmede Erdoğan'ın yanındayız' dedi. Tukluluk süresi 5 yılı aşan mahkumnlar için verilen tahliye kararından yararlanarak 10 Mart 2014'te serbest kalan Perinçek'in cezaevi çıkışında, 'Tayyip Erdoğan'ların, Abdullah Gül'lerin, Fethullah Gülen'lerin iktidarını, hepsini birden yıkacağız. Dervişler, müritler, cemaatlerin kökünü kazıyacağız. Kınından çıkmış bir kılıç gibiyiz' ifadelerini kullanması dikkat çekmişti. AKP'nin Gülen cematini bitirme operasyonuna ise açık destek sözü veren Perinçek 'Kim onun kökünü kazırsa kimse onun elini tutmayacak ve biz orada beraber çalışacağız' ifadesini kullandı. Perinçek, Gülen cemaati ile bağlantılı yurtların kapatılmasını, üniversitelerin kamulaştırılmasını da istedi. 'Tayyip Erdoğan ile beraber mi olacaksınız?' sorusuna ise 'Evet, o konuda beraber olacağız' ifadesini kullandı. Akit gazetesinde cemaati bitirme operasyonuna destek sözü veren Doğu Perinçek, aynı gün Aydınlık gazetesinde ise Başbakan Tayyip Erdoğan'ı 'ABD'nin Türkiye'yi bölme planı içinde' olmakla suçladı. Yeni Akit: Nezaketi elden bırakmayan Doğu Perinçek... Yeni Akit gazetesi röportaj esnasında 'nezaketi elden bırakmayan' diye tanımladığı Doğu Perinçek, tam sayfa röportajında görevden alınan 15 bin civarındaki polis ile binlerce savcı ve hakimin de Gülen cemaati ile irtibatı olduğunu öne sürerek 'Kim onun kökünü kazırsa kimse onun elini tutmayacak ve biz orada beraber olacağız' dedi. Gülen cemaatine ağır eleştirilerde bulunan Perinçek, 'Özel yurtların kapatılması ve cemaat üniversitelerine el konulması gerektiğini' söyledi. Başbakan Erdoğan'ın yurtdışındaki Türk okullarını şikayet edip kapattırmak için büyükelçilere talimat vermişti. Başbakan Erdoğan Dolmabahçe'deki Çalışma Ofisi'nde Pakistan Pencap Eyalet Başbakanı Şahbaz Şerif 'le 23 Türk okulunun kapatması konusunda görüşmüştü. Tayyip Erdoğan'ın son Azerbaycan ziyaretinin de arka planında, bu ülkedeki Türk okullarının kapatılması girişimlerin olduğu iddia edildi. Perinçek: Tankları alkışlarım Gülen cemaatinin darbe yapmakla suçlayan İşçi Partisi Lideri, 1997 yılında “Tanklar Gericilerin üzerine giderse o tankları alkışlarım” dediği itirafında bulundu. Bu tavrının militarist bir davranış olmadığını iddia eden Perinçek, “Orta çağı tasfiye ediyoruz. Yani gericiliği, padişahlığı. Tanklar padişahın üzerine gidiyorsa ben bunu onaylarım' ifadesini kullandı.t24.com.tr
'Twitter Eline Büyük Bir Koz Geçirmiş Oldu'
Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin twitter kararını eleştirerek; 'Türk yargı kararlarını hiçe sayan, uygulamayan twitter isimli şirkete 'mahkemelerinin kararlarını uygulamayabilirsiniz' şeklinde bir güvence vermiş oldu. Twitter, şimdi 23 mahkeme kararını uygulamama konusunda eline büyük bir koz geçirmiş oldu' dedi.Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 30 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimi'nin ardından yapılan ilk Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Bakanlar Kurulu toplantısında 30 Mart seçimlerinin gündeme geldiğini belirten Arınç; '42 milyon oyun 20 milyon 500 binden fazlasını AK Parti kazanmış durumda. Bin 394 belediyenin de yüzde 60'ını kazanmış durumda. Bu elbette çok büyük bir başarıdır. 2004'e, 2009'a baktığınızda belki kazanılan belediye sayısı itibariyle yine yüzde 60'lar civarındaydı ama oy oranımız 8 puan daha artmış durumda. 30 büyükşehir belediyesinden 18'inde biz başkanlığı kazanmış olduk. Birde sonra seçim sürecinde yaşananları, özellikle 17 Aralık'tan seçim sürecini etkilemeye matuf tüm olumsuz çalışmalara rağmen böyle bir sonucun alındığını, böyle bir başarı sağlandığını söylersem, bu başarımızı 2 misli daha güçlendiriyor. Çünkü bütün yapılanlar 30 Mart seçimlerini etkilemek ve hükümetin, Başbakan'ın yıpratılması suretiyle burada alınacak olumsuz bir sonucun daha sonra Cumhurbaşkanlığı seçimini, daha sonra da milletvekilliği seçimlerine yansıyıp, AK Parti'yi iktidardan yalanlarla, iftiralarla, hakaretlerle, düzmece tapelerle alaşağı edeceklerini düşünenlerin de büyük bir başarısızlığı oldu' diye konuştu.'BU FEVKALADE MANİDAR VE DÜŞÜNDÜRÜCÜ GELİYOR'Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin twitter kararını da değerlendirerek Başbakan Erdoğan'ın karara ilişkin 'Bunu uygulamak zorundayız. Ama bu karara saygı duymak değilim' dediğini hatırlattı. Arınç; 'Anayasa Mahkemesi'nin aldığı karar, Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkındaki Kanun'a açıkca aykırıdır. Saygı duyup duymamak meselesi ayrı bir durum' diyerek, AYM'ye bireysel başvuruda, idare ve yargısal başvuru yollarının tümünün, AYM'ye bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmesi gerektiğini ancak twitter kararında bunu aşıldığını söyledi. Başbakan Yardımcısı Arınç, AYM'nin AYM'nin durumdan vazife çıkardığını savunarak; 'AYM kendi içtüzüğünün 71. Maddesinin 21. fıkrasında 'mahkeme içtihadın oluştuğu alanlarda ve ivedilikle karar alınması gereken durumlarda bakanlık cevabını beklemeden başvurunun kabul edilebilirlik esası hakkında karar verebilir' şeklide bir hüküm koymuş. Bu 5 Mart tarihine kadar yoktu. Aceleyle içtüzüklerini değiştirmişler ve bu ifadeyi koymuşlar. Bu fevkalade manidar ve düşündürücü geliyor. AYM burada durumdan vazife çıkarmış. Eskiden durumdan vazifeyi başkaları çıkarırdı. Artık onlar durumdan vazife çıkarmıyor genelde. Kendi konumlarını takdir ettiler. Yazılı hukukta ne varsa onu yerine getiriyorlar' dedi.'AYM'NİN KARARI İMDADINA YETİŞTİ'Arınç, twitter aleyhinde 27 tane mahkeme kararı olduğunu belirterek şöyle konuştu; 'Bu 27 karardan 4’ünü uyguladılar. Diğerlerini de uygulama aşamasındaydılar ama AYM’nin kararı imdadına yetişti. AYM böyle bir karar almakla kendi Türk yargısınının kararlarını geçersiz sayacak bir sonuca ulaştı. Türk yargı kararlarını hiçe sayan, uygulamayan twitter isimli şirkete 'mahkemelerinin kararlarını uygulamayabilirsiniz' şeklinde bir güvence vermiş oldu. Twitter, şimdi 23 mahkeme kararını uygulamama konusunda eline büyük bir koz geçirmiş oldu. Önemli olan insandır. Bir insanın şerefi, onuru ihlal ediliyorsa bunu mutlaka 140 karakterli olmasına gerek yok. Siz bunu üç cümleyle de ifade edebilirsiniz. AYM’nin aslında şunu yapmasını alkışlayabilirdik: 'Sen nasıl olur da Türk yargısının verdiği kararı uygulamıyorsun. Sen bunları mutlaka uygulayacaksın.' Peki o zaman şikayetçi olan insanların hukukunu kim koruyacaktır. AYM verdiği kararla bireyi koruması gerekirken twitter'ı koruyor, bireyi korumuyor. Sayın Başkanın şahsına büyük saygımız var ama oybirliği ile verdikleri karar Türkiye'yi, mahkemelerini ve bireyi korumaya matuf bir karar değildir. Şüphesiz tamamen kapatılması düşünülemez sanal alemin ifade özgürlüğü bakımından korunması gerekir. Ama önce insan gelir. AYM kararı bence çok yanlış bir karardır düzeltilmesi gerekir. AYM'nin kararını elbette bu kararı uygulamak durumundayız ama mevcut tedbirlere ilave tedbirler de getireceğiz. Her karar eleştirilebilir. Türk yargı yetkisini tanımamak gibi bir sonuca varan kararını hiçbir zaman tasvip etmiyoruz.''KONUYU VALLAHİ FAZLASIYLA KONUŞTUK'Cumhurbaşkanlığı seçiminin Bakanlar Kurulu'nun bugünkü toplantısında gündemde olmadığını söyleyen Arınç şunları kaydetti; ' Gündemimizde bu konu yoktu. Olması da doğru değil. Bir tv kanalında bu konunun gündeme gelemsinin yanlış olacağını söyledim. Çünkü biz 30 Mart’ı konuşmalıyız. AK Partinin seçim başarısı muhalefetin zavallı durumunu konuşmalıyız. Ama gündeme geldi. Kuveyt’te bulunan Cumhurbaşkanımız, sorular karşısında samimi görüşünü ifade etti. O gazeteci arkadaşımız çok kurnaz bir şekilde gündemi bu konuya getirmek için bu soruyu sormuş olmalı. Ama bunu da gazetecilik kızmak doğru değil . Sayın Başbakan da Azerbaycan’a giderken 'Sayın Cumhurbaşkanına katılıyorum' dedi. Konuyu vallahi fazlasıyla konuştuk. Ama bugün gündemimizde yoktu. Mayıs ayına, Haziran ayına kadar beklememiz gerekecek.''BÜTÜN İNCELEMELER YAPILIYOR'Arınç, 'paralel yapıya yönelik bir soruşturma var mı?' sorusuna; 'Bu yapıyla ilgili olarak ilaveten hiçbir şey konuşulmadı. Başbakan’ın bu konuyla ilgili sözleri çok açık ve net. Bütün incelemeler yapılıyor. Zamanı geldiğinde suç işleyen, hükümete karşı gelen, görevini kötüye kullananlar hakkında idari ve adli tüm işlemler yapılacak. Adalet Bakanımız kısa ve net bilgiler verdiler. En son Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan konuşma biraz da montajlanmak suretiyle yayınlanmıştı. Bu konuyla ilgili soruşturma da devam ediyor' diye yanıt verdi.TBMM'nin çalışma planına ilişkin açıklama yapan Arınç şunları söyledi; '4 bakanımızla ilgili soruşturma önergeleri var. 1 ay içerisinde görüşülmeleri gerekiyor. 5 Mayıs tarihi itibariyle önergelerin konuşulup kabul edilip edilmediğini hep birlikte görmemiz lazım. İkinci konu, MİT ile ilgili tasarı gündeme gelecek. Danıştay'ta daire sayısını arttıran, bazı daireleriyle ilgili bir tasarı olacak. Yargıtay'la ilgili bir kanun bilmiyorum.''PERİNÇEK'İN NE SÖYLEDİĞİNİ CİDDİYE ALAN İNSAN DEĞİLİM'Doğu Perinçek’in ‘Cemaat'in bitirilmesi için Erdoğan'ın yanındayız' açıklamalarının sorulması üzerine Arınç; 'Doğu Perinçek’in sözlerini bana yorumlatmaya kalkıyorsunuz. Ben Doğu Perinçek'in ne söylediğini, ne anlamda söylediğini ciddiye alan, üzerine söz söyleyen insan değilim.İçeriden yeni çıktı ama bu yaşa kadar nelerle uğraştığını biliyorsunuz. Bana bu soruyu keşke sormasaydınız' dedi.'GÜLEN'İN İADESİ İLE İLGİLİ HÜKÜMETİN BİR TALEBİ OLMADI'Bülent Arınç, Hükümetin Fetullah Gülen'in ABD'den iadesine ilişkin bir talebi olmadığını söyledi. Arınç, Bakan Davutoğlu'nun büyükelçilere 'Yurt dışındaki Türk okullarını kapatılması yönünde girişimlerde bulunmaları' talimatı verdiği iddialarına ilişkin ise şunları söyledi;' Dışişler Bakanımız kendisine bu soruyu soranlara 'Okulların kapatılması konusu filan sormadan önce şunu bana söyleyin. Bir ülkede yaşayanlar kendi ülkerine mektup yazarak kendi hükümetlerini kendi ülkelerini, şikayet etme hakkı var mı? Dışişleri Bakanımızın bu sorusuna cevap versinler, ben de sizin sorunuza rahatlıkla cevap veririm.'Birkan YILDIZ/ANKARA,(DHA)
"Abdullah Öcalan Diye Bir Şahıs Yok"
Ergenekon Davası'ndan 6 yıl cezaevinde kalan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, CNN TÜRK'e konuştu. 'Barış süreci diye bir şey yok' diyen Perinçek, çözüm sürecini eleştirdi. 'Abdullah Öcalan diye bir şahıs yok' diyen Perinçek, 'Hakan Fidan diye onu söyleten kullanan merkez var' dedi. CNN TÜRK'te 5N1K programında Cüneyt Özdemir'in sorularını yanıtlayan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 'PKK silahları bıraksın, herkes dağdan insin, normal yurttaş haline gelsin. PKK örgütü dağıtsın. Bir genel af çıkaralım' dedi. Cüneyt Özdemir'in 'Öcalan da yararlansın mı?' sorusuna Perinçek, 'Kanunları herkese uygulamak zorundasınız' cevabını verdi. CNN Türk
Doğu Perinçek Neden Akit Gazetesine Söyleşi Verdiğini Açıkladı
Doğu Perinçek: Benim için Akit gazetesinin okuyucusuyla CNN Türk'ün izleyicisi, Hürriyet'in okuru arasında bir fark yok. Hepsi benim ülkemin vatandaşlarıT24Yaklaşık altı yıl tutuklu olarak yargılandığı Ergenekon davasında iki kez müebbet hapis cezasına çarptırılan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek , tartışmalara neden olan Yeni Akit gazetesine neden söyleşi verdiğini açıkladı.Hükümeti destekleyen İslamcı bir yayın olarak bilinen Akit'e 'Cemaati bitirmede Erdoğan'ın yanındayız' sözleriyle tartışılan Perinçek, CN Türk'te yayınlanan 5N1K programında Cüneyt Özdemir'in sorularını yanıtladı. Perinçek'in, Özdemir'in 'Neden Akit gazetesine demeç verdiniz' sorusuna verdiği cevap ve diğer açıklamaları özetle şöyle:'Siz beni çağırdınız da ben size demeç vermedim mi? Veya Habertürk veya Hürriyet gazetesi veya Cumhuriyet çağırdı da gitmedim mi? Bir arkadaş çağırdı, mahçup etmemek için söylemeyeyim, yukarıdan talimat geldi, bu seçim sürecinde Doğu Perinçek'i çıkarmanız doğru olmaz, demişler. Benim görüşlerimi almaktan vazgeçtiler.''Akit'in okuruyla Hürriyet'inki arasında fark yok''Benim için Akit gazetesinin okuyucusuyla CNN Türk'ün izleyicisi, Hürriyet'in okuru arasında bir fark yok. Hepsi benim ülkemin vatandaşları. Benim ilkem, kim fikirlerimi dinlemek istiyorsa konuşurum. Benim önyargım yok.''F örgütüyle Erdoğan'ı yıkan herkesin yanındayız''F örgütüne karşı çıkan herkesin yanındayız, Tayyip Erdoğan'ı yıkan herkesin yanındayız. Bunlar arasında bir fark yok. Bunlar bir Amerikan operasyonuyla Türkiye'nin başına getirildiler. Tayyip Erdoğan da, Fethullah Gülen de, göreceksiniz, bu ülkenin tepesinden gidecek. Burada önemli olan F örgütünün Türkiye'nin devletinin, ordusunun, yargısının içinden temizlenmesidir. Gladyo ile bu kadar mücadele ettikten sonra gelip 'Tayyip Erdoğan'lar F örgütüyle savaşmasın' demenin bir mantığı yok.''İster F örgütüyle olan, ister Erdoğan'la olan mücadele, kim yapıyorsa, kim vuruyorsa biz bunu olumlu karşılarız. Tasfiye olmalarını isteriz. Cemaat başka, F örgütü başka. Türkiye'de cemaatler var, bir de Fethullah cemaati var, onu da kastetmiyorum. F örgütü farklı. Türkiye'de Balyoz davasını, bu davalar, Amerika'nın Türkiye içine kaydırdığı bir gladyo örgütüyle oldu. Bu polisin şunun bunun içindeki bir cihaz. Bu, Erdoğan'ın bir süre birlikte hareket ettiği F örgütüdür.''F örgütüyle mücadeleye karşı çıkmak, hukuk devleti, özgürlük ihtiyacımıza karşı çıkmak olur. F örgütüyle mücadele, göreceksiniz kaçınılmaz olarak Erdoğan'ları da hedef alacaktır.''Bütün milletimize açıklıyorum, Atlantik ötesi dünya da duysun, Tayyip Erdoğan'ı yıkacağız, hukuksal yollarla yıkacağız. Mustafa Kemal nasıl yıktıysa padişahlığı biz de Erdoğan'ı öyle yıkacağız.''İşçi Partisi'nin aldığı oyla ilgili değil bu. Hazreti Muhammed Mekke'den Medine'ye giderken kaç oy almıştı? Mustafa Kemal Bandırma Vapuru'na binerken kaç oy almıştı? İşçi Partisi 105 bin oy aldı, ne yapacak, bu hesap çok yanlış.'‘Orduyu hiçbir zaman göreve çağırmadık’'Bizim hiçbir zaman orduyu göreve çağırmamız söz konusu olmadı. O Türk Solu diye bizim içimizden atılan, MİT'le bağlantılı bir grubun işiydi. Bunu da açıkladık.'Barış sürecine nasıl değerlendiriyorsunuz?Perinçek Barış süreci ile ilgili olarak, “bu bir barış süreci değil. Bu kanlı sonuçlara götürecek bir süreç ve bu sürecin arkasında Amerika var. Sürecin amacı PKK’yı siyasallaştırmak ve PKK’yı sistemin ikinci partisi yapmak. Abdullah Öcalan kendi ağzıyla söyledi; 'benim patronum Tayyip Erdoğan’dır' dedi. Öcalan, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün ardından sistemin üçüncü adamı yapılmak isteniyor. Türkiye’de iki silahlı güç var biri TSK diğeri PKK. Bir ülkede iki silahlı güç olmaz bu durum ülkeyi kaçınılmaz olarak kanlı bir sürece götürür' dedi.
'Ergenekon'un İhbar Mektuplarıyla Gülen Cemaatine Soruşturmalar Açılacak'
Gazeteci Alper Görmüş, Gülen cemaatine karşı Ergenekon'dan tahliye olan sanıkların ihbar mektuplarına dayandırılarak ard arda soruşturmaların açılacağı bir döneme girileceğini belirtti Gazeteci-yazar Alper Görmüş , Fethullah Gülen cemaatine karşı Ergenekon'dan tahliye olan sanıkların cemaatle ilgili Başbakan Tayyip Erdoğan ’a ihbar mektupları gönderildiğini belirterek “Yeni bir soruşturma ve dava bombardımanıyla karşılaşılacak bir dönem olacak” dedi. Alper Görmüş'ün El Cezire Türk'te 'Cemaat ile hesaplaşmada hükümet-Ergenekon işbirliği muhtemel' başlığıyla yayımlanan (20 Nisan 2014) yazısı şöyle: İdeolojileri ya da iktidar karşısındaki pozisyonları ne olursa olsun, Türkiye'deki 'reel' gazeteciliklerin hiçbirinin dışında kalamadığı bir sorun var: Ülkede medya süreçleri, ancak nihai noktalarına yaklaşırken, hatta çoğu kez 'patlama' anından itibaren izlemeye başlıyor. Sonuç: Bazı çok önemli gelişmeleri ıskalamak ve süreç işbâ noktasına ulaşıp da patladığında afallamak! Sorun doğal olarak en çok, medyanın olanı biteni izlemekte en iştahsız olduğu alanlarda ortaya çıkıyor ve elbette bu alanların başında da Kürt Sorunu geliyor; özellikle de 5-6 yıl öncesine kadar. Bu alandan bir örnekle, 'patlama ânı gazeteciliğinden' kast edilen de şu şekilde: Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001'de uğradığı suikast sonrası hayatını kaybetmişti. Okkan'ın cenaze törenine Diyarbakırlıların gösterdiği olağanüstü ilgi bütün medyayı şaşkına çevirmişti. Gazeteler ve köşe yazarları, ertesi günden itibaren bu 'olağanüstü durumun' nedenlerini araştırmaya koyuldular. Oysa 'patlama ânının' öncesini, yani süreci izleyen bir gazetecilik için ortada şaşıracak hiçbir şey yoktu. Gaffar Okkan, Kürtlerin kendilerini eşit yurttaş hissetmeleri için samimiyetle gayret gösteren 'aykırı' bir emniyet müdürüydü. Okkan, yaşamı gibi ölümüyle de 'birleştirici' bir rol oynamış, döneminde Diyarbakır'da oluşan barış ve sükûnet ortamı cenazesinde de sürmüştü. Medya, 'orayla' ancak öldürülen askerler ve PKK'lılar bağlamında ilgilendiği için bu 'havayı' ancak Okkan'ın cenazesinde algılayabilmişti. Yeni şaşkınlık vesilesi Türkiye, süreçleri izlemeyip, süreç işbâ noktasına varıp da patladığında şaşkınlıklar içinde kalan 'patlama ânı gazeteciliğinin' kendisini hazırlaması gereken yeni bir durumla karşı karşıya. Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki dönem, Ergenekon Davası sanıklarının ihbarcı ve şikâyetçi, Gülen Cemaati'nin devlet içinde 'paralel bir yapı' oluşturmakla itham edilen bağlılarının ise 'şüpheli' ve 'sanık' konumunda yer alacakları yeni bir soruşturma ve dava bombardımanıyla karşılaşılacak bir dönem olacak. Şüphesiz, hükümetin Cemaat'le hesaplaşmasının başka boyutları da olacak. Bunu da göz önünde bulundurduğumuzda, cevabını aradığımız sorunun nihai hali şöyle şekilleniyor: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın her vesileyle tekrarladığı 'Cemaat'le hesaplaşmanın' bir kolunu da Ergenekon sanıklarının ihbar ve şikâyetleriyle başlatılan soruşturmalar mı oluşturacak? Ortaya çıkan bölük pörçük bilgileri ve haberleri birleştirdiğimizde, bu soruyu 'olabilir' diye cevaplamak mümkün görünüyor. Bu çerçevede şu âna kadar başlıca üç gelişme öne çıkıyor: 'Kumpas soruşturması' 2 Nisan'da Sabah gazetesinin 'Yılmazer'e kumpas soruşturması' başlığıyla verdiği habere göre, son tahliyelerle serbest kalan Ergenekon hükümlüsü emekli Albay Fikri Karadağ, Başbakanlık İletişim Merkezi'ne (BİMER) bir mektup gönderdi. Mektupta Karadağ, 2008'deki sorgusu sırasında eski İstanbul İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in kendisini başbakan aleyhinde ifade vermeye zorladığını söylüyordu. 2007'deki, 'silah üzerine ölme ve öldürme yemini' ettirme görüntüleriyle hatırlanan Fikri Karadağ doğrudan başbakana hitap ettiği mektubunda şöyle diyordu: 'Size bütün mukaddesatım üzerine ant vererek söylüyorum ki ben Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındığım 22 Ocak 2008 tarihinde 'Kuvayı Milliye Derneklerini Recep Tayyip Erdoğan kurdurdu' şeklinde ifade vermiş olsaydım cezaevinde olmazdım. [...] Ben Vatan emniyetinde gözaltında iken yanıma sohbet amacıyla bir kısım sivil kişiler gelmişti. Yıllar sonra televizyonda görünce gelen kişilerin başındaki kişinin Ali Fuat Yılmazer olduğunu anladım. Yoksa onların kim olduklarını hiç öğrenemeyecektim. Onların istediklerini verseydim başıma hiçbir şey gelmeyecekti. Kendime olan saygım gereği böyle bir şey yapmadım. Size karşı operasyonlar KCK-MİT ve 17 Aralık ile başlamadı. Bunların tarihi daha eskiye gider. 20 Ocak 2008 tarihli rapor bunun miladıdır diye düşünüyorum. Sizden ricam bu raporu hazırlatanları araştırınız.' Bu ihbar dilekçesi BİMER tarafından Adalet Bakanlığı'na, oradan da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi ve soruşturma başlatıldı. Kemal Kerinçsiz'in dilekçesi ve yeni soruşturma 16 Nisan'da çeşitli gazetelerde yer alan bir başka haber, yine bir Ergenekon sanığının şikâyeti ve ihbarı üzerine başlatılan bir Cemaat soruşturmasına ilişkindi. İhbarın sahibi, Ergenekon davasında 6 yıl tutuklu kaldıktan sonra geçtiğimiz ay tahliye edilen avukat Kemal Kerinçsiz. Kerinçsiz, henüz cezaevindeyken, 28 Ocak 2014'te BİMER'e gönderdiği dilekçede, başbakanın 'devlet içinde paralel bir yapı oluşturulduğu' şeklindeki tespitine atıfla, bu yapı içinde yer aldıklarını iddia ettiği bazı polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Başbakanlık yetkilileri, tıpkı Fikri Karadağ'ın başvurusunda olduğu gibi bu dilekçeyi de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Başsavcılığın görevlendirdiği Cumhuriyet Savcısı Mesut Erdinç de Kerinçsiz'in dilekçesinde tek tek isimleri sayılan bazı polisler hakkında soruşturma başlattı. Başvurusunun akıbeti hakkındaki bilgi, 17 Mart'ta Kemal Kerinçsiz'e iletildi. 'Ötüken terör örgütü' Başta Balyoz ve Sahte Çürük Çetesi davaları olmak üzere çeşitli davalardan yargılanıp toplam 36 yıl hapse mahkûm edilen emekli Albay Ahmet Zeki Üçok'la 14 Nisan'da Akşam gazetesinin Sincan Cezaevinde gerçekleştirdiği söyleşi de bu çerçevede dikkat çekiciydi. Gazetenin, 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en parlak subaylarının başında geliyordu' diye tanıttığı Üçok'a göre, başbakanın 'paralel yapı' diye nitelediği Gülen Cemaati aslında yıllar önce Ötüken adlı silahlı bir örgüt kurmuştu. Cemaat, kendi kadrolarının bu açıdan yetersiz oluşu nedeniyle de Alperenler'den militan devşirmişti. Üçok'a göre, Gezi ayaklanmasını da Ötüken örgütü gerçekleştirmişti. Gerçi Ahmet Zeki Üçok 17 Eylül 2013'te Oda TV'de yayımlanan bir yazısında Gezi olaylarında 'örgütsel bağlantı' arama çabalarının ancak 'ileri demokrasilerde mümkün olabileceğini' söyleyerek, bu düşünce sahiplerini alaya almıştı. Yine de onun daha 5-6 yıl önce askeri başsavcı olarak Karargâh Evleri ve Işık Evleri gibi soruşturmaları yürüttüğünü hesaba katarsak, savcıların Üçok'un sözlerini ihbar kabul edip soruşturma başlatabileceklerini düşünebiliriz. Bu durumda, Ergenekon sanıklarının şikâyet ya da ihbarları temelinde başlatılan soruşturma sayısı üçe çıkacak. Geçtiğimiz günlerde, her ikisi de Ergenekon sanığı olan Doğu Perinçek ve Tuncay Özkan, Cemaat'e karşı yürütülecek hukuk mücadelesinde hükümete destek verebileceklerini açıklamışlardı. Bütün bunlar, Cemaat'e karşı hükümetin başlatacağını söylediği mücadelenin önemli bir parçasının da Ergenekon sanıklarının lojistik desteği üzerinden yürüyebileceğini gösteriyor. Şimdilik bölük pörçük bir görüntü arz ettiği için kamuoyunun dikkatini çekmeyen gelişme yakın bir zamanda sistemli bir biçime bürünebilir ve bu fazla şaşırtıcı olmaz.T24
"Genelkurmay Başkanı Özel 'Gık' Deseydi Bunlar Yaşanmazdı"
Bu sırada öğle ezanının başlaması ile mektupların okunmasına ara verildi Ezanın bitiminin ardından konuşmaya devam edildi. Sanatçı Tarık Akan, 'Beni üzen küçük bir nokta var. Onu söyleyeyim mi, söylemeyim mi diye çok düşündüm. Ama söyleyeceğim. Genelkurmay başkanı olan şu andaki şahıs, 'Gık’ deseydi, emin olun bunların hiçbiri olmazdı' diye konuştu. Bu hafta yapılan eyleme çoğunluğu Balyoz tutuklusu askerlerin ailelerinin yanısıra, İşçi Partisi genel başkanı Doğu Perinçek, eski başbakan yardımcısı Murat Karayalçın, sanatçı Tarık Akan, emekli orgeneral Hasan Iğsız ile Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar da katıldı. Söz verilen eski başbakan yardımcılarından Murat Karayalçın; 'Sessiz çığlığı atanlar, bilmeli ki, gerçekten çığlıkları sessiz değildir. Ve kendilerini işitenler, görenler yalnızca Beşiktaş’la, İstanbul’la sınırlı değildir. Türkiye’nin tümü sizin sessiz çığlığınızı duyuyor ve kulak veriyor' şeklinde konuştu. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek konuşmasında, başındaki şapkayı Hasdal’da tutuklu bulunan askerlerin gönderdiği açıklayarak; 'Görevimizin başındayız. Vardiyadayız. Şunu belirteyim. Çok yakında göreceksiniz. Davullarla, zurnalarla komutanlarımızı Silivri’nin önünde, Hasdal’ın önünde, Maltepe’nin ve Sincan’ın önünde kucaklayacağız. Esas Türkiye’mizin özgürlüğü için, bağımsızlık için, Türkiye’mizi yeniden Atatürk rotasına götürmek için elele vereceğiz. Büyük zaferler bizi bekliyor' dedi. Emekli Orgeneral Hasan Iğsız ise konuşmasında 'Artık sözün bittiği yerdeyiz. Artık adaletin tecelli etmesini, arkadaşlarımızın en kısa zamanda aramıza ve ailelerine dönmesini bekliyoruz' dedi. Sanatçı Tarık Akan ise, 'Bir albay çocuğu olduğum için aranızda değilim. Ben Atatürk’ün askeri olduğum için aranızdayım. 40 yıldır, bu tür mücadelelerin hep içinde oldum. Ölene kadar da olacağım. Bu bir kesinliktir. Beni üzen küçük bir nokta var. Onu söyleyeyim mi, söylemeyim mi diye çok düşündüm. Ama söyleyeceğim. Genelkurmay başkanı olan şu andaki şahıs, 'Gık’ deseydi, emin olun bunların hiçbiri olmazdı' dedi. gazetevatan.com
Yalova'da Dengeleri Değiştiren Hamle
Doğu Perinçek ve Osman Pamukoğlu, Yalova'daki Belediye Başkan adaylarını yarıştan çekti. CHP'li Vefa Salman'ın seçimi kazanma şansı yükseldi. Yalova'da büyük çekişmeye sahne olan ve 1 Haziran günü tekrarlanacak olan yerel seçim için, dengeleri değiştirecek bir hamle geldi. İşçi Partisi ve HEPAR'ın Belediye Başkan adayları yarıştan çekildi. CHP'li aday Vefa Salman'ın seçimi kazanma şansı da yükseldi. İşçi Partisi Belediye Başkan adayı Hüseyin Irızak, CHP'li Vefa Salman lehine adaylıktan çekildiğini duyurdu. Irızak, Yalova'daki cephenin Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de örnek olacağını vurguladı. HEPAR adayı Tölehan Yıldırır da adaylıktan çekildiğini açıkladı. Çekilme talimatının bizzat HEPAR Genel Başkanı Osman Pamukoğlu'ndan geldiği ve teşkilatın da serbest bırakıldığı bildirildi. Seçim sonuçlarına en çok itiraz edilen yerlerden biri Yalova oldu. AKP’nin belediye başkanlığını bir oy farkla kazandığı açıklandıktan sonra CHP’nin itirazı sonucu oylar yeniden sayıldı ve bu kez CHP 6 oy farkla kazandı. AKP’nin, oy verme ehliyeti olmayanların oy kullandığı yönündeki itirazı üzerine YSK seçimleri iptal etti. Yalova'da 75 bin 803 seçmen bulunuyor. 30 Mart seçimlerinde bu seçmenlerden 64 bin 902'si sandık başına gitmişti. İptal öncesi son sayımdan CHP'li aday Vefa Salman'a 22 bin 229, AKP'li aday Yakup Koçal'a ise 27 bin 223 oy çıkmıştı.Milliyet