Ailesi ve Çevresi Yüzünden Potansiyelini Gerçekleştiremeyen 7 Kadın Dizi Karakteri
Çevremiz, bazen hayallerimizi gerçekleştirmemiz için en büyük engel olabiliyor. Aileler, eşler, toplumun dayattığı normlar… Yıllardır toplumda gördüğümüz ataerkil yapının sonuçları, dizi sektörüne de yansıyor.
Baskıcı aileler ve eşler yüzünden potansiyelini bir türlü gerçekleştiremeyen dizi karakterleri de yok değil. Nursema’dan Bahar’a kadar birçok güçlü kadın karakterin, çevrelerinin dayattığı normlar yüzünden adeta sıkışıp kaldığını haftalarca izledik. Peki, bu durumu en iyi yansıtan dizi karakterleri hangileri? Her biri, içlerindeki gücü bulmak ve kendi yolunu çizmek için büyük bir mücadele veriyor.
İşte, çevre baskıları, aile ve eş normları yüzünden potansiyellerini gerçekleştiremeyen 7 dizi karakteri...
Öncelikle Kızılcık Şerbeti'nden Nursema karakteriyle başlayalım isterseniz...
Ailesinin muhafazakâr değerleri, Nursema'nın hayatını zorlu bir hale getiriyor. Ailesinin, özellikle de annesinin, onun hayatına dair büyük beklentileri var ve Nursema, bunları karşılamak için sürekli bir çaba içinde.
Kendi içindeki özgürlük arzusuyla ailesinin istediği düzene uymaya çalışmak arasında sıkışmış durumda.
Evlilik, aile baskısı, toplumsal değerler ve kişisel istekler…
Tüm bunlar Nursema'nın hayatındaki büyük çatışmaları oluşturuyor. Kendi hayallerine ulaşmak için verdiği bu mücadele, onu izlerken izleyiciye duygusal anlar yaşatıyor.
Peki ya Seyran? Yalı Çapkını'nın Seyran'ı, zengin bir ailenin oğluyla evlenmeye zorlanan bir genç kadın.
Ailesinin geleneksel düşünceleri ve bu evliliği bir sosyal statü meselesi gibi görmeleri, Seyran'ı sıkıştırıyor. İstediği hayatı kurmak yerine, sürekli bir şekilde başkalarının isteklerine hizmet etmek zorunda kalıyor.
Ferit’le olan evliliği, Seyran için bir özgürlük alanı olmaktan çok, kendi kimliğini kaybetmeye başladığı bir hapishane gibi.
Seyran, kendi isteklerini savunarak, bu baskılara karşı koymaya çalışsa da her geçen gün biraz daha zorlanıyor. Ailesinin ve çevresinin dayattığı hayat, onu hem ruhsal hem de duygusal olarak zor bir sınavdan geçiriyor.
Ekranların bir diğer sevilen dizisi Sahipsizler'de de bu tanıma cuk diye oturan biri var: Azize!
Azize, altı kardeşin en büyüğü olarak, anne ve babasını kaybettikten sonra tüm sorumluluğu omuzlamak zorunda kalıyor. Ailesinin ihtiyaçları, onun hayatının merkezine oturmuş durumda. Kendi hayalleri ve geleceği ne yazık ki geriye atılmış.
Kardeşlerinin tüm ihtiyaçlarıyla ilgilenmek, onları korumak ve büyütmek Azize'yi bir noktada kendi kimliğinden, kendi potansiyelinden uzaklaştırıyor.
Bu fedakârlık, ona acı veriyor ama aynı zamanda onu güçlü kılıyor. Azize, hayallerini ertelemek zorunda kalmış olsa da, bir gün kendi yolunu bulma umudunu kaybetmiyor. Kardeşlerine olan sevgisi ve sorumlulukları, onun hem içsel gücünü hem de kırılganlığını ortaya koyuyor.
Merve Dizdar'ın hayat verdiği Kral Kaybederse'nin Fadi'si...
Baskıcı bir babanın altında büyümek, Fadi'nin hayatını oldukça zorlaştırmış. Ailesinin sürekli denetimi ve geleneksel değerlerle büyütülmesi, onun hayalini kurduğu hayatı yaşamasını engelliyor. Fadi, eğitimine ve işine dair her adımı gizli gizli atıyor. Babasının baskıcı tavırları altında sürekli bir gizlilik içinde yaşamaya çalışıyor.
Fadi, özgür bir şekilde kendi hayatını kurmaya çalışırken, ailesinin idealleriyle çatışmak zorunda kalıyor.
Fadi’nin mücadelesi, bireysel özgürlük ile ailesinin beklentileri arasında bir denge kurma çabasıyla şekilleniyor. İçindeki potansiyeli açığa çıkarmak için uzun bir yol kat etmesi gerekiyor.
Sandık Kokusu'ndaki Karsu'yu da unutmamak gerek... Evli olduğu adamın baskıları altında kalan, çalışmak ve kendi hayatını kurmak yerine, kocası tarafından sürekli evde tutulan bir kadın Karsu.
Karsu, dış dünyaya dair tüm isteklerini ve hayallerini bir kenara bırakmak zorunda kalıyor.
Eski kocası, onun iş hayatına ve kişisel özgürlüğüne sınır koyarak, Karsu’yu evde hapsediyor.
Bu baskılar, onun içinde hep bir boşluk yaratıyor ve hayatına devam etmesini engelliyor. Ancak zamanla, kendi kimliğini bulmaya karar veriyor. Karsu'nun mücadelesi aslında son derece tanıdık.
Bahar da aslında toplumdaki ataerkinin sonucunun bir yansıması... Bahar, uzun yıllar boyunca kocası ve ailesinin baskıları yüzünden doktorluk yapamıyor.
Toplumun ve ailesinin gözünde, bir kadının kariyerine önem vermesi beklenmiyor, oysa Bahar’ın içinde bir doktorluk tutkusu var. Yıllar süren bu baskılar sonunda Bahar, nihayet kendi içsel gücünü bulur ve hayallerine doğru adım atmaya başlıyor. Ancak bu yolculuk kolay değil. Kocası ve ailesi, onun hayatını tekrar şekillendirmek için hala baskı yapmaya devam ediyor.
Bahar’ın, bu engelleri aşarak kendi kimliğini bulma süreci, izleyenlere güçlü bir mesaj veriyor.
Zorlukların üstesinden gelmek, hayatta kalmak ve kendi yolunu çizmek için verdiği mücadele, Bahar’ı sadece bir dizi karakteri değil, aslında gerçek bir kahraman yapıyor.
Ve son olarak Kızıl Goncalar'dan Zeynep. Zeynep, çevresinin ve ailesinin baskıları altında bir hayat yaşamak zorunda kalan bir başka karakter.
Ailesinin ona yüklediği sorumluluklar, onun özgürlüğünü ve kişisel gelişimini engelliyor. Bir kadının toplumsal normlara uyması gerektiği düşüncesiyle, Zeynep’in potansiyeli pek çok kez göz ardı ediliyor.
Ancak Zeynep, zamanla bu baskılara karşı durmaya karar veriyor ve kendi kimliğini bulma yolunda büyük bir adım atıyor.
Zeynep’in yaşadığı içsel çatışmalar, hem ailesiyle olan bağlarını sorgulamasına hem de özgürlüğünü kazanmak için cesaretli bir adım atmasına neden olur.
Peki siz hangi karakteri kendinize daha yakın buluyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Test
Gündem
Magazin
Video
Yorum Yazın
Güzel bir 8 mart dünya kadınlar günü haberi olmuş,diğer günlerde en güzel kadın oyuncu ,estetikli oyuncu vs. haberlerine devam edersiniz.