Başbakan Erdoğan: 'Mübarek Bir Davanın Hizmetkarlarıyız'
Mübarek Bir Davanın Hizmetkarlarıyız
Başbakan Erdoğan, 'Bizler, hepimiz ezelden gelen ve inşallah ebede giden bir mübarek davanın hizmetkarlarıyız' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birlik Vakfı'nın düzenlediği iftar yemeğine katılarak konuşma yaptı. Erdoğan, ramazan ayının ilk iftarında vakfın yöneticileriyle birlikte olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
'Birlik vakfına, sayın başkan ve heyetine, sofralarını, sularını, ekmeklerini, özellikle de muhabbetlerini bizlerle paylaştıkları için çok teşekkür ediyorum' diyen Erdoğan, vakfın kurucularına, vakfa destek verenlere teşekkür ederken, ölenlere rahmet diledi.
Bu yıl ramazanın, insanlık ve İslam alemi için son derece zor bir zamanda karşılandığını aktaran Erdoğan, 'Zaman ne kadar zorlu da olsa bu mübarek aya umutla, heyecanla, çok büyük beklentilerle girdik. Hiç kuşkusuz, bizim şer gördüklerimizde ola ki hayır vardır. Hiç kuşkusuz, Hazreti Mevla, şerleri hayır tebdil edecek güç ve kudrettedir. Bugün, ilk orucunu tuttuğumuz, ilk iftarına eriştiğimiz mübarek ramazan inşallah, coğrafyamızdaki şerlerin hayra tahvil olmasına da vesile olacaktır' diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu ramazanda 'Hiç kimse kimsesiz kalmasın' çağrısıyla bir kampanya başlattığını hatırlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
'Ramazan, bildiğiniz gibi en çok da yoksulların, gariplerin, mazlum ve mağdurların sevindiği aydır. Yoksulun, garip gurebanın, mazlum ve mağdurların sevinemediği ramazan, ruhuna uygun şekilde idrak edilmemiş bir ramazandır. İşte onun için bu iftar sofrasında olan ya da olmayan her bir kardeşimin bu ramazanda hiç kimseyi kimsesiz bırakmamak adına çok çalışmalarını, çok gayret göstermelerini özellikle rica ediyorum. Sokağımızdan, mahallemizden, semtimizden, oturduğumuz apartmandan başlayarak, Türkiye'yi kucaklayacak, hatta sınırlarımızı aşacak bir yardımlaşma kampanyasının inşallah herkesin ruhuna sirayet etmesini arzuluyorum. Evinden, ilinden, vatanından uzakta, zor şartlar altında ülkemizde misafir olan Suriyeli, Iraklı kardeşlerimize bu ramazanda daha bir ehemmiyet göstermenizi sizlerden ve tüm kardeşlerimden özellikle istiyor, diliyorum.'
'Daha önemli...'
Bölge ülkelerinin zor bir dönemden geçtiğini belirten Erdoğan, 'Bu ramazanın her ramazandan daha bir önemli olduğunu görüyoruz. Oruç, aslında Müslümanın kendi iç muhasebesini yapmasıdır. Oruç, Müslümanın kendisini yoksulların, muhtaçların, mazlumların yerine koyması, onların içinde bulundukları durumu hissedebilmesidir. Hepiniz biliyorsunuz ki oruç sadece kuru kuruya açlık değildir. Susuzluk değildir. Oruç, insanın kendisini, hayatını sorgulaması, bu fani dünyada neye tekabül ettiğini etraflıca tefekkür edebilmesidir. Açıkçası kendimize çok sayıda soru sormamız, bu sorulara da tatmin edici cevaplar bulmamız gereken bir ramazanı idrak ediyoruz' şeklinde konuştu.
'Bazı zavallılar çıkıyor, üzerine bomba bağlıyor'
Belli meselelerde insanın kendisini değil de kendisi dışındakileri sorgulaması ve suçlamasının bir kaçış, kolaycılık ve kendi kendisini aldatması olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
'Bakın şu anda Irak ve Suriye, tarihlerinin en zor süreçlerinden geçiyor. Hiç kimse çıkıp da ne Irak'ta ne de Suriye'de başkalarını, başka etkenleri, dış güçleri suçlamasın. Önce işe kendimizden başlamamız lazım. Herkes sorulması gereken soruları eğer gerçekten cesursa kendisine yöneltsin. O kadar acı manzaralarla karşılaşıyoruz ki gerçekten tarifi mümkün değil. Düşünün ki bazı zavallılar çıkıyor, üzerine bombaları bağlıyor, bir camiye gidip orada namaz kılanların arasına üzerindeki bombayı patlatarak bir de tekbir getirmek suretiyle orayı kan gölüne çeviriyor. O bombayı patlatan zavallı, o esfel-i safilin, bunu da kendi inançları doğrultusunda yaptığını iddia ediyor. Düşünün ki imsakla birlikte oruç ibadetine başlayanlar, aynı ezanın sesiyle, aynı ibadet için nefislerine kilit vuranlar, aynı kıbleye yönelenler kalkıp birbirlerine silah doğrultabiliyor. Birbirlerini hunharca katledebiliyor. Kendilerini sömürenlere, istismar edenlere, kendilerinin işlediği cinayeti zevkle seyredenlere tek kelime edemeyenler, cesaretle karşı koyamayanlar, Müslüman kardeşlerinin canlarına, mallarına, ırzlarına saldırabiliyorlar. İşte bu içler acısı manzara, insanların kendilerini muhasebeye çekmekten kaçınmalarının bir neticesidir. Kendilerine en basit, en temel soruları sormaktan kaçınanlar maalesef kardeş katletmeyi meşrulaştırmaktadır.'
'Hepisinden iyice/Bir gönüle girmektir'
Yunus Emre'nin 'Yunus Emre der hoca/Gerekse var bin hacca/Hepisinden iyice/Bir gönüle girmektir' şeklinde dizelerini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
'Bir gönüle girmenin, bir gönülü fethetmenin unutulduğu, ihmal edildiği, bunun karşılığında da kardeşin kardeşe silah doğrulttuğu zor bir zamanda yaşıyoruz. Basit gibi görünen ama aslında inancın temeli olan vazifelerin ihmal edildiği, sahte kahramanlıklar peşinde insanlığın, vicdanın dahi yitirildiği bir çağda yaşıyoruz. Türkiye, tarihi boyunca, içinde bulunduğu coğrafyada çok farklı bir yerde, çok farklı bir mevkide bulundu. Çünkü Türkiye, Mevlana gibi, Yunus gibi, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli gibi bu toprakların ve bu milletin mayasını yoğuran Kur'an-ı Kerim müfessirlerine sahip oldu. Onlar küçük gibi görünen, basit gibi görünen ama her şeyin başı, her şeyin temeli olan meselelere en başta da gönül kazanmaya, gönüller fethetmeye vurgu yaptı. Kardeşlerim, küçük gibi görünen temel meseleleri ihmal edenler büyük meselelerde başarı sağlayamazlar. Kendi nefsini terbiye edemeyenler dünyaya istikamet çizemezler. Kendi evini, kendi bahçesini, kendi sokağını, semtini ihmal edenler dünya için söz söyleyemezler.'
Herkesin kumandan, herkesin zabit olduğu bir orduda mücadele edecek nefer bulunamayacağını kaydeden Erdoğan, Birlik Vakfı gibi vakıf ve dernekleri de önemli kılan şeyin bu olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
'Bizler de bizden öncekiler de öyle zor zamanlar yaşadık ki inanın isimleri bilinmeyen ama ruhları, inançları, ufukları dünyayı kuşatacak kadar büyük olan insanlar sayesinde hamdolsun o zor günleri aştık. Kimileri bir vakıfta yöneticiydi, kimileri bir dernekte üyeydi, kimileri bir okulda öğretmendi, kimileri esnaftı, memurdu, işçiydi, çiftçiydi, öyle büyük sözler söyleyenlerden değillerdi. Büyük makamların, büyük mevkilerin, şöhretin, gücün peşinden koşan insanlar değillerdi. Kimilerine küçük gibi görünen ama aslında gerçekten çok büyük hedefleri vardı. Bir yoksulun elinden tutmak, bir talebeyi okutmak, bir garip sofrasına bir dilim somun koymak, ekmek koymak onlar için dünyayı fethetmekten daha mühimdi. Birer kumandan, birer zabit olmak değil en iyi nefer olmak onların gayesiydi. Bu kadar samimi, bu kadar hasbi, bu kadar fedakar oldukları için biz zor zamanları aştık ve bugünlere hamdolsun ulaşabildik.'
Başbakan Erdoğan, 'Bizler, hepimiz ezelden gelen ve inşallah ebede giden bir mübarek davanın hizmetkarlarıyız. Biz, o davanın içinde hizmet etme aşkı ve şevkine sahip oldukça Rabbim bize olmamız gereken mevki ve makamı takdir etmiştir, takdir edecektir' dedi.
Erdoğan, 'Ümmetin parçalanması için gayret edenlere karşı dik durmaya mecbur olduğumuzu özellikle hatırlatmak istiyorum. Bunun bizim için bir vecibe olduğunu hatırlatmak istiyorum. Ne yazık ki bunun gayreti içerisinde olanlar var' dedi.
AA
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!