Bir Servet Yatıyor! Tonlarca Altınla Dolu Batık Gemiyi Kimse Kurtarmak İstemiyor
Atlantik Okyanusu’nun kalbinde, dalgaların metrelerce altında paha biçilemez bir tarih ve devasa bir servet yatıyor. Portekiz’e bağlı Azor Adaları, yüzyıllar boyunca denizcilerin en kritik rotalarından biri oldu; ancak bu adalar sadece stratejik bir durak değil, aynı zamanda dünyanın en büyük su altı mezarlıklarından biri haline geldi. Bugün yapılan araştırmalar, bölgenin kumlarla örtülü zemininde tonlarca altın ve gümüş taşıyan yüzlerce geminin sessizce beklediğini kanıtlıyor.
Detaylar 👇
Atlantik’in derinliklerinde uyuyan bir servet bekliyor.

Lizbon’daki Universidade Nova de Lisboa’da görev yapan su altı arkeoloğu Alexandre Monteiro, kariyerinin büyük bölümünü bu gizemi çözmeye adadı. Yaklaşık 25 yıl süren araştırmalar sonucunda Monteiro ve ekibi, Portekiz anakarası, Madeira ve Azor Adaları çevresinde 8 binden fazla gemi batığını haritalandırdı. Bu batıkların 250’den fazlası, taşıdıkları değerli yükler nedeniyle doğrudan “hazine gemisi” olarak tanımlanıyor.
Özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda Amerika ile Avrupa arasındaki ticaretin merkezinde kalan bu sular, şiddetli fırtınalar, navigasyon hataları ve korsan saldırıları nedeniyle binlerce gemiye mezar oldu.
Bu batıklar arasında en dikkat çekici olanlardan biri, 1589 yılında batan İspanyol gemisi Nuestra Señora del Rosario.

Arşiv belgelerine göre gemi, tam 22 ton altın ve gümüş taşıyordu. Bu miktar, Rosario’yu adeta okyanusun dibine gömülmüş bir hazine kasasına dönüştürüyor.
Monteiro’nun çalışmaları, bu gemiyi yalnızca taşıdığı servetle değil, mürettebatın kimliği, kaptanın ailesi ve seferin arka planı gibi ayrıntılarla da ele alıyor. Bu yaklaşım, batıkların sadece maddi değer taşıyan objeler değil, aynı zamanda kapsamlı birer tarih kaynağı olduğunu gösteriyor.
Bu hazineler neden hala çıkarılmıyor?

“Bunca altın neden hala denizin dibinde?” sorusu sıkça gündeme gelse de, yanıt oldukça karmaşık. Birçok batık, yüzyıllar içinde metrelerce kalınlıktaki kum ve tortu tabakalarının altına gömülmüş durumda. Derinlik, güçlü akıntılar ve zorlu okyanus koşulları, teknik olarak mümkün olsa bile kurtarma çalışmalarını son derece pahalı ve riskli hale getiriyor.
Ancak en büyük engel hukuki boyut. Uluslararası kültürel miras yasaları, bu tür batıkların ticari amaçlarla çıkarılmasını büyük ölçüde yasaklıyor. Öte yandan devletlerin ve bilimsel kurumların, bu ölçekteki projeleri finanse edecek yeterli bütçeleri bulunmuyor. Sonuç olarak bu hazineler, korunmaları gereken tarihsel miraslar olarak denizin dibinde bırakılıyor.
Sanılanın aksine bu batıklar için en büyük tehlike define avcıları değil.

Alexandre Monteiro’ya göre asıl risk, modern insan faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Liman genişletme çalışmaları, kıyı yapılaşmaları ve kontrolsüz deniz tabanı müdahaleleri, bilimsel inceleme yapılmadan gerçekleştirildiğinde geri dönülmez tahribatlara yol açabiliyor.
Azor Adaları açıklarında 1615 yılında batan amiral gemisi Nossa Senhora da Luz’un keşfi, bu mirasın ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Atlantik’in derinliklerinde yatan bu sessiz tanıklar, hala korunmayı ve hikayelerinin anlatılmasını bekliyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!





Yorum Yazın
Buradan bir grup define meraklısı harekete geçmiştir, dalış eğitimleri bile almaya başlamışlardır.
Dalış ekipman fiyatları hakkında fikri olan var mı?
😂
22 Ton Altın ve Gümüş mü vay vay akepe nin ağzının suyu akmıştır hem ceplerine birşeyler girer hemde bir kaç tane daha siyasi darbe ödeneği çıkardı.