Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Gezi’nin nedeni ne ağaçtı, ne AVM | Ahmet Hakan | Hürriyet
BAŞBAKAN Erdoğan’a göre Gezi patlamasının nedeni şu:
12 ağaç...
Ona cevap verenler ise itiraz ediyorlar:
“Hayır, 12 ağaç değil, parka yapılacak olan AVM...*
İkisi de yanlış.
Gezi patlamasının nedeni ne ağaçlardır, ne de AVM.
Ağaç, park, AVM, rezidans falan...
Gezi’nin yan temalarıdır.
Gezi patlamasının asıl nedeni şudur:
Parkı ve ağaçları korumak için harekete geçmiş bir avuç insana karşı
sergilenen büyük hoyratlık, süper anlayışsızlık, küçümseyici kabalık ve
zalim zorbalık.
Gezi patlaması, bir şafak vakti sergilenen hoyratlık, anlayışsızlık, kabalık ve zorbalığa karşı “artık yeter” çığlığıdır.
12 Tane Ağaç veya Gezi Olayı | Fehmi Koru | Star
Gezi Parkı olaylarının üzerinden bir yıl geçmiş... Upuzun 365 gün... Bir olayın künhüne vâkıf olmak için yeterli bir süre bu. Olaylar henüz durulmamışken “Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı?” mesajı atılmıştı; şimdilerde o soruyu biraz değiştirip “O 12 ağaç nedir, bir türlü anlayamadınız” takazasında bulunanlar çıkıyor...
Başbakan Tayyip Erdoğan , Gezi Parkı konusundaki düşüncelerini Ak Partili milletvekiliyle paylaşırken, olayı ‘12 tane ağaca’ indirgemiş ve Türkiye’yi istikrarsızlığa sürükleme amaçlı bir ‘saldırı’ olarak gördüğünü ifade etmişti. Takaza ona yönelik...
Aynı olay birbirine taban tabana zıt iki farklı yoruma tâbi tutulur mu? Tutuluyor işte.
Erdoğan'ın Yerine Kim Geçecek? | Murat Yetkin | Radikal
Dün Ağrı’da “İsmimizi açıklayacağız” dedi ya Başbakan Tayyip Erdoğan, medyada bir heyecan, bir heyecan… Oysa 'adayımızın ismini açıklayacağız' diyor. Daha önce mayıs ortası demişti, şimdi haziran ortası diyor, muhalefete yükleniyor.
Duyan da iktidar cumhurbaşkanı adayını açıkladı, o yüzden muhalefete 'Nerede sizin adayınız?” diye meydan okuyor zanneder.
Yok ki öyle bir şey. Şurada 10 Ağustos’taki ilk tur seçime 70 gün bir şey kaldı, daha hiçbir aday çıkmadı meydana.
MHP lideri Devlet Bahçeli ‘Çatı aday’ arayışında her partinin kapısını çalıyor; en son dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ‘Erdoğan’a karşı adaylık’ önerisi götürdüğü haberlerini reddetti.
Gitti Bizim Gül Gibi İmaj! | Aslı Aydıntaşbaş | Milliyet
Bazen çemberi yarmak, bir adım dışarı çıkıp kenara çekilmek iyi gelir insana. Yüksek bir tepeye çıkıp izlemeye başlarsınız olan biteni. Aşağıda koşuşturma devam ederken, siz bir nefes alırsınız. Beyne oksijen gider; gürültüden, uğultudan uzaklaşınca daha net düşünmeye başlarsınız .
Bu New York gezisi de öyle oldu. Biz vıdı vıdı her gün kavga eder, cenaze kaldırırken, dünya Türkiye’de olup bitene nasıl bakıyor? Soma’dan Gezi’ye, Pensilvanya’dan cumhurbaşkanlığına, ne diyorlar memleketin gerilimlerine?
Hemen söyleyeyim: Hiç. Uzun yıllar yurtdışında yaşadım, Amerikan medyası ve kamuoyunda Türkiye’ye yönelik ilginin bu kadar az olduğu bir zamanı hatırlamıyorum. Ukrayna konuşuluyor, Putin konuşuluyor, NATO, Tayland, Sisi konuşuluyor, hatta son Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra Avrupa dahi konuşuluyor.
Yenilmeye Mahkûm Otokrat | Şahin Alpay | Zaman
Başbakan Erdoğan giderek keyfileşmesinin ve otoriterleşmesinin, artan yanlışlarının doğurduğu toplumsal tepkileri Türkiye’yi bölmek ve zayıflatmak isteyen iç ve dış düşmanların komplolarıyla açıklayarak, her türlü sorumluluktan kaçabileceğini hesap ediyor olmalı.
Yurttaşların artan bir bölümü ise, Erdoğan’ın başında olduğu hükümetin Türkiye’yi sürüklediği kutuplaşma ve kargaşadan derin kaygı duyuyor. Bunlar arasında yayılan bir endişe ise, bu gidişe dur demenin mümkün olamayacağı. Bu yurttaşlar Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilip Çankaya’dan partinin ve hükümetin denetimini elinde tutacağından, gelecek yaz yapılacak genel seçimleri de kazanıp anayasayı değiştireceğinden, Rusya benzeri bir otoriter rejimi yerleştirip en az on yıl daha Türkiye’ye hükmedeceğinden kaygı duyuyor.
Düşük Faiz Takıntısı, ‘İşler Yarım Kalacak’ Korkusundan | Çiğdem Toker | Cumhuriyet
Şaşıran çok oldu. Ama ilk değildi.
“Faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur” sözünü biz Başbakan’dan daha önce de duyduk. Erdoğan, “Acaba dili mi sürçtü, tersini mi söyleyecekti?” dedirten bu yanlış önermeyi ilk kez 2009’da kullanmıştı.
Bugün aynı cümleyi dehşet verici kılan ise sonuna eklediği cümleler:
“Ne bağımsızlığı ya”, “Çekidüzen versinler kendilerine”...
Budur işte.
Erdoğan’ın, başından beri bildiğimiz “düşük faiz takıntısı”nın geldiği eşik, bir kredibilite kurumu olan Merkez Bankası ile başkanının itibarını kamuoyu önünde tartışmaya açmak oldu.
“Başından beri bildiğimiz” derken, basit bir şeyi kastediyorum aslında:
Faizin, İslam inancına göre “kötü”lüğü. Başbakan’ın “otantik” referansı bu olsa da, bugünkü tekrarının dini inançla bağı kalmış olamaz.
Avrupa'nın Truva Atları | Sezin Öney | Taraf
Avrupa’nın Truva atlarıAvrupa Parlamentosu seçimleri, Avrupa Birliği’nin halka “ inmesini ” sağlamak, halkın AB kurumlarında temsilini sağlayarak, “ demokrasi açığını ” kapatmak için en önemli araç olarak görülüyordu. Gelgelelim, Avrupa Parlamentosu seçimleri giderek aşırı sağın başarı çizgisini tırmandırdığı bir siyasi merdivene dönüşüyor.
Aşırı sağ partiler, çok hırslı ve sıkı şekilde örgütlenmeye gidiyorlar. En büyük ortak noktaları bu.
Yoksa, Avrupa’nın her yerinde aşırı sağ hareketler mevcut, ama hepsinin birbirinden farklı özellikleri var. Fransa ’da Marine Le Pen ’in lideri olduğu Ulusal Cephe , dinî söylemlere odaklanmazken; Danimarka ’daki Halkın Partisi , özellikle Hıristiyanlık ve muhafazakâr aile değerlerine vurgu yapıyor. İsveç ’teki Demokrat Parti ise, “ folklorik değerleri ” ön plana çıkartıyor. Slovakya ’daki Ulusal Parti , komşu Macaristan ’daki Jobbik ile “ Roman nefreti ” üzerinde ortaklaşsa da, her iki parti, birbirinin halklarını da düşman olarak görüyor.
Ak Parti Kendi Ayağına Çelme mi Takıyor? | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Temsili demokrasi, seçimle iş başına gelmek ve bundan dolayı sorumluluk taşımak, yani hesap verme mekanizmalarına tabi olmak...
Tüm bunlar demokratik düzenin olmazsa olmazlarıdır.
Diğer ifadeyle 'gerekli koşulları'dır.
Ancak 'yeterli koşulları' değil.
Zira demokrasiler millet iradesine paralel olarak, gücün yine millet adına tek elde toplanmasını engelleyen mekanizmalara sahiptir. Kuvvetleri birbirinden ayrı tanımlar, aralarına mesafeler, dengeler koyarlar, her birini ayrı ayrı denetim cihazlarına tabi tutarlar.
Bu durum, sadece anayasal kurumlar ve tanımlar açısından değil, aynı zamanda sistemin fiili işleyişi, siyasi gücün 'etik ve demokratik sınırları' açısından karşımıza çıkar.
Nasıl?
Ey PKK, Ey HDP! Ayıp Oluyo Ama! | Ezgi Başaran | Radikal
Öyle siyasetçiler, öyle danışmanlar, öyle yazarlar var ki…
İşlerine geldi mi “Bunlarla oturup neyin müzakeresini yapacaksın, neyin konuşmasını yapacaksın. Bunlar bir siyasi parti bile değil” diyerek aşağıladıkları HDP’ye yahut hor gördükleri Kürt milletvekillerine şimdi dönüp şöyle diyorlar: “Git Diyarbakırlı ailelerin çocuklarını PKK’nın elinden kurtar…”
İşlerine geldi mi, bir barış müzakeresinin doğal tarafı olması gereken PKK’yi görmezden gelmek, çok başlıymış gibi göstermek gibi ucuz taktiklere başvuranlar şimdi şöyle diyorlar: “Aaa PKK ayıp oluyo ama! Niye çocukları dağa alıyorsun, alma, geri gönder.”
Madem ki PKK’ye yönelik konuşuluyor, PKK’nin Diyarbakır’dan dağa çıkan 11 ailenin evladıyla ilgili açıklamasına yer verelim, aradan çıksın: “Çocukların kaçırılması iddiası asılsızdır. Bugüne kadar gerilla saflarına katılan herkes gönüllü katılmıştır, hiç kimse kaçırılmamıştır. Ayrıca saflarımıza katılım yaş sınırı bellidir. Komutanlığımızın uluslararası kuruluşlarla yapmış olduğu anlaşmalar mevcuttur ve geçerlidir. Yaş sınırına uymayanlar geri gönderilir. Ancak küçük yaştaki bazı çocuklarımız cezaevlerinde çürütülmekte, tecavüze varan insanlık ve ahlak dışı uygulamalara tabi tutulmaktadır. Böyle tehlikelerle karşı karşıya olan bu gençleri geri göndermeyi değil, savaş dışı alanlarda eğitmeyi esas alıyoruz.”
Sen Sen Ol, Sakın Erdoğan Gibi Ağzını Bozma Dediler, Vazgeçtim!v | Hasan Cemal | T24
Erdoğan’la seviye...
Erdoğan’la terbiye...
Erdoğan’la görgü...
Erdoğan’la bu sözcükleri yan yana getirmek her geçen gün imkânsız hale geliyor.
Hazin ama gerçek!
Erdoğan’ın halleri gitgide irtifa kaybediyor çünkü.
Konuşmalarının yalnız muhtevası, içi boşalmakla kalmıyor, üslubu da bir başbakana yakışır olmaktan hızla uzaklaşıyor.
Daha kötüsüne gelince...
Seviyesi her Allah’ın günü düşen bu muhteva ve üslup Türkiye’yi gerdikçe geriyor, kutuplaştırıyor.