Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Her Birey Bi Reydir! | Mustafa Balbay | Cumhuriyet
Bir hafta aradan sonra merhaba...
Sokrates’in dediği gibi insan gittiği yere kendisini de götürdüğü için ben de ister istemez yazmasam da Cumhuriyet okuruyla birlikte oldum.
Bu hem kendi dünyamda okurla yaptığım sohbeti içeriyordu, hem de okurlardan bana gelen iletileri...
Öncelikle şunun altını çizmek isterim ki, Cumhuriyet yönetimi çok şanslı. Zira hiçbir gazetenin Cumhuriyet okuru kadar güçlü, sağduyulu, gazetesini dikkatle izleyip doğruyu yanlışı söyleyen bir okuru yoktur.
Bir kez daha gördüm ki Cumhuriyet gazetesi, ne Balbay’ın ne de herhangi birinin malıdır. Sadece çizgisinin, tarihinin ve okurunun malıdır.
Yine okur değerlendirmeleri ve iletileri gösteriyordu ki; Cumhuriyet gazetesi, hiçbir partinin yayın organı değildir. Cumhuriyet gazetesi hiçbir ihtiras grubunun yayın organı değildir.
Bu satırları kaleme alırken özgürlüğümün tam sekizinci ayıydı. Hızla geçen zamana şöyle bir baktım, yüreğinin götürdüğü yere git ile görevinin götürdüğü yere git arasında koşuşturmaktan geçmişi çoktan silip atmışım. Bunu kimi okur iletilerinde gördüm. Bir okur şöyle diyordu:
“Sayın Balbay, Silivri duruşmaları sırasında yaptığınız konuşmalardan en çok aklımda kalan ve her anımsadığımda içimi cız ettiren sözlerinizden biri, ‘Cumhuriyet için ölürüm’ idi. Gazetenin bir terör yuvası gibi yaftalanması karşısında kendinizi böyle siper etmiştiniz...”
Yazının devamını için tıklayınız.
Engelleri Aşarız Menzile Ulaşırız | Murat Çelik | Vatan
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, AK Parti’nin geleceğine dair tartışmalarla ilgili olarak “2007 öncesi çok daha zor bir dönemdi. Oradan sarsıntı yaşamadan geçmiş bir parti bunu da atlatır” diye konuştu
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Konya’nın Meram ilçesindeki evinde bir grup gazeteciyi kahvaltı masasında ağırladı. Eşi, iki çocuğu ve torunlarının da olduğu masaya bir süre sonra AK Parti Ankara Milletvekili ve Başbakan Erdoğan’ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan da katıldı. Başbakan Erdoğan’ın Köşk’e çıkması durumunda ‘başbakan’ adaylarından biri olarak adı anılan Davutoğlu, IŞİD’in elindeki rehinelerden, 10 Ağustos sonrasına kadar gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu:
Yazının devamı için tıklayınız
Dünyanın En Güzel Yatında 2 Saat | Nagehan Alçı | Milliyet
Ben Bodrum’da yürümüşüm. Annem hep anlatır: Kara İncir Plajı’na yakın bir devre mülkümüz varmış. Öyle bir oda, bir küçük mutfak, bir banyo. Ama genç okurlar, hemen burun kıvırmayın. 80’lerin başında Türkiye için böyle bir yer epey lüksmüş... İşte orada, o meşhur plajda, kızgın kumların üzerinde yürümeye başlamışım. Herhalde bu yüzden, Bodrum hep özeldir benim için. Hâlâ her yıl birkaç günlüğüne de olsa uğramaya gayret ederim.
Son yıllarda her gidişim beni giderek daha çok gururlandırıyor. Zira Bodrum her yıl global olarak daha fazla tanınan bir turizm merkezi haline geliyor. Dikkatli gözler dünya starlarından, Forbes’un zenginler listesinin en tepesindeki işadamlarına kadar bir çok kişiyi burada yakalayabilir.
Biz bu yıl ilginç isimlerle karşılaştık. Ama şüphesiz bunların içinde en dikkat çekici olanı Ferhad Ahmedov’du. Ahmedov Azeri asıllı bir Rus işadamı. Baba tarafından da AzerbaycanKürtlerinden. Türkiye’de olanları ve çözüm sürecini de dikkatle takip ediyor. Northgas’ın hisselerinin neredeyse tamamını alıp daha sonra Putin’in baskısıyla sattı. Müthiş bir servete sahip. Rusya’da siyasi bir geçmişi de var. Ancak benim için esas ilginç olan özelliği dünyanın en güzel yatlarından ‘Luna’nın yeni sahibi olması.
Yazının devamı için tıklayınız
Değişimin Devrimleşmesi Kolay Değildir | Mehmet Barlas | Sabah
İlk defa 'Cumhurbaşkanı' nı bizlerin seçtiği bugün, yeni bir dönemin başlangıcı olabilir de olmayabilir de... Kolaycılığa kaçıp bu olayı bir 'Devrim' şeklinde nitelemek yerine, ülkenin siyasal geleneklerini ve gerçeklerini irdelemek herhalde akla daha uygun olur.
Neticede hepimiz siyaset dünyamızın meşru ve kayda geçmiş aktörlerini de kurumlarını da tanıyoruz. Ama Cemil Çiçek'in siyasi sözlüklerimize soktuğu 'Kayıt dışı siyaset' in öğelerini ve ağırlıklarını göz ardı ederek, Türkiye'nin sosyopoltik yapısını tam olarak anlamamız, pek mümkün değildir.
Kayıt dışı siyaset
TBMM Başkanı Cemil Çiçek yıllar önce NTV'de Nermin Yurteri'yle yaptığı bir söyleşide 'Kayıt dışı siyaset' i şöyle anlatmıştı:
Siyasetin herkesin bildiği tanıdığı aktörleri var. Millet zannediyor ki siyasetin tamamını bunlar yapıyor. Halbuki onlardan çok daha etkili siyaset yapan başka kurumlar var. Onlar gözükmüyor. Vatandaş her türlü olumsuzluğu bu önde gördüklerinden biliyor... Biz merdiven boşluğunda başkalarından arta kalan alanda siyaset yapıyoruz. Mesela yargının kendi içinde de siyaset vardır özellikle yüksek yargıda bunu seçimlerde görürsünüz.
Yazının devamı için tıklayınız
Umudun Yolcuları | Can Dündar | Cumhuriyet
İtikada dair kıssalar anlatmak moda ya; ben de hatırlatayım birini:
Nemrut , kendisine boyun eğmeyen Hz. İbrahim için meydanda devasa bir ateş yaktırmış. Öyle büyükmüş ki yangın; yalazı semaya varmış, dumanı yaylayı sarmış.
Karınca görmüş alevleri…
Telaşla göle koşup bir damla su almış ağzına; yola çıkmış.
Sormuşlar:
“Nereye?” “İbrahim için ateş yakmışlar; söndürmeye su taşıyorum.”
“O bir damla su, ateşi söndürmez ki…”
“Olsun; hiç değilse safım belli olsun.”
Yazının devamı için tıklayınız
Bir Adım Ötemiz Afganistan Oldu | Mehmet Tezkan | Milliyet
Musul’u ele geçirdikleri, konsolosluğu-muzu işgal ettikleri, çalışanları rehin aldıkları gün..
IŞİD’imiz oldu demiştik..
Afganistan sınırımıza taşındı!.
Sadece Irak sınırımıza değil, Suriye sınırımıza da.. En önemli komşumuz oldular!..
(Kendilerine İD demeye başlamışlar.. İslam devleti!.. Ben demeyeceğim.. Dinimize hakaret olur.. )
Bu yeni durumu kimi yorumcular; ‘Yeni Taliban rejiminin temelleri atılıyor’ sözleriyle açıkladılar..
Ama bunlar Taliban’a da benzemiyor.. Hiçbir örgüte benzemiyor.. Gaddarlıkta sınır tanımıyorlar.. Önlerine kim çıkarsa; kadın, çoluk çocuk öldürüyorlar.. Kendi mezheplerine ait olmayan camileri havaya uçuruyorlar..
Mezarlıkları yok ediyorlar.. Yakıp yıkıyorlar..
Kimse geçici bi durum olduğunu söylemiyor.. Kalıcı da değil ama ne kadar süreceği belirsiz..
Başımız çok ama çok ağrıyacak..
Niye başımız ağrıyacak meselesine girmeden önce şu notu da düşelim..
Kimse, ABD devreye girdi, IŞİD’in topçu bataryalarını vurdu, bundan sonra farklı olacak diye düşünmesin..
Maskeli militanlar Erbil’e yönelmediği sürece, Kürtleri tehdit etmediği sürece, ABD’nin bombalamayı sürdürme niyeti yok..
IŞİD’in Suriye ayağı onları hiç ilgilendirmiyor..
İnsanlık sorunu olarak görülseydi, IŞİD, Musul işgal edince devreye girerlerdi.. ABD bu bölgeyi kendi haline bıraktı..
Yazının devamı için tıklayınız
Sadrazamın Kiri! | Emin Çölaşan | Sözcü
Sevgili okuyucularım, bildiğiniz gibi Osmanlı’nın devlet yönetiminde hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet çok yaygındı.
Örneğin önemli atamaların tamamı rüşvetle yapılırdı. Diyelim ki bir eyalete vali atanacak, önce sadrazam ve vezirlerine gerekli rüşveti verir, sonra gittiği yerde o parayı halktan fazlasıyla çıkarırdı.
O zaman bankalar falan olmadığından, paralar evlerde yatak arasında veya gizli yerlerde toprağa gömülen küplerde istiflenirdi.
Meşhur hikayedir ve gerçekten olmuştur. Bir eyaletin korkunç yiyici bir valisi vardır. Herkesi acayip biçimde haraca bağlamıştır. İnsanlar acı acı yakınmakta ama çözüm bulamamaktadır.
Sonunda bir gün vali görevden alınır ve kendisine en ağır sözleri söyleyenler bu haberi duyunca üzülüp ağlaşmaya başlar:
“Eyvah, valimiz gidiyor. Çok fena!..”
Eyaletin bilgelerine birileri sorar:
Yazının devamı için tıklayınız
Yeni Dönemin Eşiğinde | Erdal Şafak | Sabah
Antik Yunan düşünürlerinden başlayın, günümüz siyasetçilerine, siyaset bilimcilerine kadar neredeyse 2500 yıllık zaman diliminde demokrasinin binlerce tanımı yapıldı. Benim en benimsediğim tanımların başında Alphonse de Lamartine'in demokrasi yorumu gelir.
Alphonse de Lamartine, 1790-1869 yılları arasında yaşamış bir Fransız edebiyatçısı. Şair, romancı, tiyatro yazarı. Ama aynı zamanda politikacı. Uzun yıllar milletvekilliği ve bir ara Dışişleri Bakanlığı yaptı.
Bizim coğrafyayı da iyi bilirdi. 1832-1833 yıllarında yaptığı 'Şark Yolculuğu'nda Paris'ten Kudüs'e gitmiş, bu arada İstanbul'da da epeyce kalmıştı.
İşte o Alphonse de Lamartine bakın demokrasiyi nasıl tanımlıyor:
Yazının devamı için tıklayınız
Kim Borcuna Sadık Kalıyor? | Deniz Gökçe | Akşam
Yıllarca diktatör Peron yönetimi altında inleyen Arjantin, aslında 1930lu yıllarda Dünyanın ekonomisi en sağlam ve zengin ülkelerinden biri iken, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Peron döneminden sonra popülizm yüzünden yüzde binlerle ölçülen enflasyon ve krizler yaşamıştı. 2001 yılında yeniden Peronizme dönen Arjantin 82 milyar dolarlık borcu 2005 ve 2010 yıllarında da iki defa daha yeniden yapılandırarak (ödememenin kibarcası) bugün de 1.5 milyar dolar ödememek için bir kere daha iflas etmiş bulunuyor. Ama Latin Amerikan uzun yıllardır mevcut bir borç ödememe ve batma geleneği var. Petrol krizinin sonu olan 1981 yılını önemli bir tarih olarak alırsak Latin Amerikada borca sadakatın hangi ülkelerde var hangi ülkelerde yok olduğunu görebileceğiniz liste aşağıda bulunuyor. Arjantin, Ekvator,Venezuela ve Uruguay borç ödememe sonucu iflas huyu olanlar ve ödememe alışkanlığını sürdürenler. Kosta Rika, Peru, Brezilya, Şili ve Meksika ise 1981 sonrası davranış değiştirip borçlarını geri ödemeye başlamışlar. Tabii bir de ülkelerin döviz rezervi durumu önemli. Genelde bir ülkenin üç aylık ithalatını karşılayacak döviz rezervini likit olarak bulundurması kafi sayılır. Tabii ödemeye niyeti var ise ! Sayılar 2014 Haziran ayı sonu verileri!
Yazının devamı için tıklayınız
Gazeteciler… | Bekir Coşkun | Sözcü
Yine marketteki okurum kutladı:
“Çok güzel yazmışsın bugün…”
Ona “Bugün yazmadım, yazım yok” diyemedim…
O emindi yazdığımdan:
“Hakikaten doğruları yazmışsınız, doğruya doğru…”
“….!”
“Dokundura dokundura…”
“….!”
“Herkes okusun yani…”
Hava meydanındaki oğlanlar geldi aklıma…
Gözleri fırfır dönen arkadaşı saf bakışlıya “Abimi tanıdın mı?” dediğinde yeni yazar olarak sevinmiştim…
Gülümseyerek karıma “Bak tanınıyorum” der gibi baktım..
Göğsüm kabardı açıkçası…
Cin gibi olan “Sizi hep izlerim, yani ne kadar beğeniyorum bilemezsin” dedikten sonra saf olana dönmüştü:
“Abimi tanımadın mı?..”
“….?”
“Abim televizyoncu…”
Sonra da adımı söyledi ona:
“Güneri Barlas…”
Yazının devamı için tıklayınız