Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Nuray Mert | Sünni Dünyanın Liderliğinden Bekçiliğine! | Diken
Askeri müdahalelere her zaman karşı oldum. 11 Eylül’den sonra Afganistan, daha sonra Irak işgaline karşı çıktım. Filistin’de İsrail’in askeri operasyonlarına da, 2006’daki Lübnan saldırısına da, Türkiye’nin Kürt bölgesine askeri operasyonlarına da, NATO’nun Libya müdahalesine de, Fransa’nın aynı günlerdeki Fildişi Sahili’ne askeri müdahalesine de, benzerlerine de…
Siyasal sorunların, toplumsal isyanların askeri müdahaleler ve güvenlikçi politikalarla çözülebileceğini hiç düşünmedim, düşünmüyorum.
Son olarak, İŞİD’e karşı oluşturulan koalisyonun bölgeye barış ve huzur getirmeyeceği de belli. Ancak, cinayet pornografisine dönmüş, insanlık dışına taşmış bir hareket söz konusu olduğunda tavır almak artık eskisi kadar kolay değil.
Bu Akılla Hangi Limana? | Taha Erdem | Radikal
Değerli yazar Hüseyin Yayman’ın “2015 çözüm sürecinde final yılı olacak!” başlıklı iddialı yazısı gerçeklerle çelişiyor gibi göründü bana…(Akşam, 09.Eylül)
Sayın Yayman, “gerçekten adı konmamış bir devrim yaşanıyor”, “Gemi … O kadar mesafe aldı ki ayrıldığı limana artık dönemez” iddiasından sonra, hükümet programının ‘...çözüm süreci, bölünmenin değil birleşmenin, büyümenin, bütünleşmenin ve kalıcı bir bölgesel güç olabilmenin yegane anahtarı konumundadır’ cümlesini, Davutoğlu hükümetinin “süreç perspektifini” ortaya koyduğunu yazıyor.
“Süreç perspektifi” olduğu ileri sürülen cümleden hemen önceki cümlede hükümetin görüşü şöyle açıklanıyordu: “62. Hükümet olarak çözüm süreci kapsamında yeni yol haritasının hedeflerini; terörün bitmesi, silahsızlandırma, toplumsal hayata kazandırma ve demokratik siyasete katılımın önünü açmak şeklinde koyacağız.”!
Erbil Ankara'ya Kırgın | Aslı Aydıntaşbaş | Milliyet
‘Hayal kırık-lığına uğradık. 4 yıldır halkımıza Türkiye’nin en yakın dostumuz olduğunu anlatıyoruz. Ama ilk gerçek sınavda hayal kırıklığı yaşadık. IŞİD Erbil’e yaklaştığında gerçekten yardıma ihtiyacımız vardı. Bir daha bu kadar zor bir durumla karşı karşıya kalacağımızı sanmam. Dostun yardımına gelmeyince, hayal kırıklığı daha fazla büyük oluyor... ”
Yukarıdaki sözler, Mesud Barzani’nin sağ kolu ve Kürdistan Bölgesi Başkanlık Divanı Başkanı Fuad Hüseyin’e ait.
Erbil’deki ofisinde görüştüğüm Fuad Hüseyin’e, bu ifadeleri yazacağımı söylüyorum. Çünkü görüştüğüm tüm yetkililerden duyduğum bu hissiyatın, son 4 yıldır tüm enerjisini birbirleriyle yakınlaşmaya harcayan Ankara ve Erbil arasındaki yeni bir dönemin işareti olmasından korkuyorum.
Obama IŞİD Savaşını Taşerona Vermek İstiyor | Murat Yetkin | Radikal
ABD Başkanı Barack Obama’nın Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüne karşı savaşını bir cümleyle özetlemek mümkün olsaydı, her halde “taşerona verip kazanmak istiyor” denebilirdi.
Bu artık Soğuk Savaş döneminden kalma “yansıtma” ya da “maşa” savaşları düzeyinin bir üstünde; bir tür “uzaktan kumandalı”, bir tür “taşeron savaşına” dönüşüyor.
Şöyle anlatmaya çalışayım.
Obama iki nedenden dolayı Amerikan Mehmetçiği diyebileceğimiz GI Joe postalının bir daha Irak toprağına basıp kanla kirlenmesini istemiyor.
Birincisi, Amerikan halkına onun sözünü vererek seçim kazandı; “Artık uzak diyarlardan tabut gelmeyecek” dedi ve (kısmen Afganistan dışında) sözünde durdu.
Çarşı da Darbeciymiş | Nazlı Ilıcak | Bugün
Meğer AK Parti iktidarı ne büyük tehlikelerle karşı karşıyaymış! Sadece The Cemaat değil, Beşiktaş’ın Çarşı Grubu da darbe yapma hevesindeymiş!!! Hatta Çarşı Grubu kurucularından “Sarı Cem” lakaplı Cem Yakışkan, Ankaralı Ayhan’dan 25 bin lira gibi muazzam bir para alıp, bu organizasyonu gerçekleştirmiş! Şüpheliler aralarında, “Park mark benim umurumda değil. Bana ne yemişim AVM’sini de, Gezi Parkı’nı da, ağacını da… İhtilâl başladı” diye konuşuyorlarmış! Üstelik Çarşı Grubu’nun liderlerinden Numan Bülent Ergenç’in evinde bir de tabanca çıkmış. İhtilâl, iddianameye bakılırsa, Başbakanlık Ofisi’nin işgali ile başlayacakmış!
Türkiye'de Zihniyetin Kısa Tarihi | Markar Esayan | Yeni Şafak
Dün eski zihniyet kalıplarının ülkede hala etkili olduğunu ifade etmiştim. Zihniyet kalıpları durduk yerde oluşmuyor. Rastgele bir şey yok hayatta. İnsanlar yaşamak için bulundukları ortama uyum gösteriyorlar. Son yüzyıldaki radikal kırılmalardan sonra bu ülkenin insanları da öyle yaptı. Bir yüzyıl boyunca, Türk'üyle, Kürd'üyle, Alevisi, dindarı ve gayrımüslimiyle bu ülkede yaşadığımıza göre, bu rejime her kesimin belirli derece ve yöntemlerle uyum sağlamış olduğu ortadadır.
PKK gibi devletle savaşmak da bir uyum biçimidir, devlete tabi olmak veya küçük gettolara çekilmek de... Kimse bu durumdan münezzeh değil. Dolayısıyla, bir düzene karşı çıkılır ya da tabi olurken aslında kapsayıcı rejimin karakteri iktisap ediliyor demektir.
Aziz Dostum | Ali Bulaç | Zaman
Aziz’i 1970’lerin başlarında Divanyolu’nda her hafta sonu katıldığım rahmetli Nurettin Topçu’nun sohbetlerinde tanımıştım.
Sonra tanışıklığımız sürdü, Beyazıt Platin’de buluştuğumuz diğer arkadaşlarla dostluğa dönüştü. O ekipte kimler yoktu ki, önceki kabinenin bakanlarından Hayati Yazıcı, rahmetli Ahmet Şişman, Süleyman Akdemir ve bir zekâ dehası “sürurlerin süruru” M.Ali Metinyurt vd. Platin ve Küllük çevresinde siyasi olaylar biçimsiz hüviyet kazanınca Laleli’deki Çayevi’nde toplanmaya başladık. O yarım bodrum küçücük Çayevi’nde toplananların günün birinde Türkiye’de girdiği her seçimi kazanan bir iktidarın temellerinden birine harç atacağını kim bilebilirdi!
Yeni Türkiye'de ‘Adaleti’ İstemek | Müge İplikçi | Vatan
1965 yılında sinemaya uyarlanan bir öyküden bahsetmek istiyorum size. Burt Lancaster, ABD’nin en önde gelen yazarlarından biri olan John Cheever’ın ölümsüz öyküsünün kahramanı Ned Merill’i canlandırmaktadır. Bir komşusunun havuz kenarında güneşlenmekte olan Ned, bir hayal kurar. Havuzdan havuza atlayarak kendi evine ulaşmayı hayal eder. Evine ulaşması için 15 evin havuzunu yüzerek geçmek durumundadır.
Biz okurlar için heyecan verici bir başlangıçtır bu. Hemen serüvene dahil oluruz. Ancak daha sonra bu havuzların neyi temsil ettiğini de düşünmeye başlarız. Yüzme havuzu, Cheever’ın ustalıkla örttüğü bir rüyayı temsil eder: Şu meşhur ve meşum Amerikan rüyasını! İyi bir fikir olduğunu kabul edersiniz. ‘Bir havuzun varsa başardın Ned, başardın, oğlum, başardın!’ mesajını vermektedir Cheever, inceden inceye.
Özgürlüklere Ahlaki Tarif ya da Etek Boyu Yasağı | Hasan Cemal | T24
Son derece klasiktir.
Ne zaman özgürlükler kısıtlansa -ya da kısıtlanmak istense- hep aynı sözcükler havada uçuşur:
Ulusal güvenlik…
Sorumluluk…
Ve de ahlak…
Özgürlüklerin kolu kanadı kırılırken hep bu klişelerin arkasına saklanır iktidar sahipleri.
Hiç değişmez bu.
Sözcüklerin özgürce uçuşmasını tehlike sayanların bahaneleri her devirde aynıdır.
Demokrasi korkusu yatar bunun altında…
CHP'ye Yeni Bir Siyasi Hikaye Lazım da, Kim Yazacak Peki? | Orhan Miroğlu | Star
CHP’ye yeni bir siyasi hikaye lazım diyenler tam olarak ne demek istiyor anlayabilmiş değilim, ama Türkiye’nin en güçlü siyasi hikayesi olduğundan şüphe duymadığı ‘kuruluş hikayesiyle’ gerçek bir yüzleşme ve hesaplaşma yaşamadığı sürece, CHP’nin yeni bir hikayeye sahip olamayacağını düşünenlerdenim.
CHP’liler, AK Parti ve HDP’nin neden başarılı siyasi hikayeler olduğunu, olmaya da devam edeceğini, şapkalarını önlerine koyup iyice düşünmeliler.
Her iki hikayenin yani İslamcıların ve Kürtlerin sahip olduğu iki farklı siyasi hikayenin müsebbibi, CHP’nin bizzat kendi kuruluş hikayesidir. Bu hikayenin yarattığı mağduriyetler ve sebep olduğu trajedidir.
Çehov’un bir sözü vardır “Hepimiz Gogol’un Kaput’undan çıktık” diye.
Bir başka manada, Kürtler’in ve İslamcıların bugün yazmakta olduğu siyasi hikaye, CHP’nin Kaput’undan çıktı desek yanlış olmaz!