Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Özgecan | Yılmaz Özdil | Sözcü
Grammy ödülleri dağıtıldı.
Sam Smith sildi süpürdü, dört kategoride ödül kazandı, “stay with me” yılın şarkısı oldu. Beyonce, Grammy koleksiyonunu 20’ye çıkardı. Kırmızı halı’nın en sansasyonel ismi, gene Madonna’ydı. Rihanna pembe elbisesiyle sükse yaptı. Miles Cyrus, Katy Perry, Lady Gaga, herkes oradaydı, e kambersiz düğün olmaz, Kim Kardashian da oradaydı. Naklen yayınlandı, dünya televizyonlarında bir milyar kişi tarafından izlendi. Geceye damgasını vuran ise, Obama’ydı.
*
ABD başkanı, sürpriz şekilde, video konferansla törene katıldı. Ekrana kilitlenmiş bir milyar insanın gözünün içine bakarak “kadına şiddete son” çağrısı yaptı.
*
ABD’de her beş kadından birinin cinsel saldırıya veya saldırı girişimine uğradığını, her dört kadından birinin aileiçi şiddete maruz kaldığını söyledi. “Zihniyetlerin ve davranışların değişmesi konusunda, sanatçıların çok önemli gücü var. Şiddetin tolore edilmediği, mağdurların desteklendiği, tüm kadın ve erkeklerin hayallerini takip ettiği bir kültür yaratmak, elimizde… Hepinizden, kadına yönelik şiddetin sonlandırılması kampanyamıza destek istiyorum” dedi.
Kadın Yakan Tecavüzcüye Verecek Bir Fetvan Yok mu | Ahmet Hakan | Hürriyet
'DİYANET' diye bir kurumumuz var.
Maşallah çok gayretli...
Günde sekiz sefer fetva yayınlıyor.
'İkimiz de bir boydayız, biz nişanlıyız diye türkü çığırmak caiz değil' manasına gelecek fetvalar yayınlıyor.
'Yaz günü temmuzda sen terler, o da silerse... İkiniz de cehennemi boylarsınız' demeye getiren fetvalara ağırlık veriyor.
'Bir of çekmek suretiyle karşıki dağları yıkmak çok günah' şeklinde anlaşılacak yorumlar yapıyor.
'Al hançeri vur kadınım dersen gider imanının yarısı' türünden yaklaşımlar sergiliyor.
Fakat ne hikmetse bu 'Diyanet', bir gün olsun...
'Allah tecavüze kalkışanın bin belasını verir' demiyor.
'Sapık adamın bırakın Müslümanlığı insanlıkla bir alakası kalmaz' demiyor.
'Minibüste yolculuk yapan genç bir kadını tecavüz edip yakanlar, cehennemin yedi kat dibini boylar' demiyor.
'Kadınlara tecavüz edip öldürenlere kıyamete kadar bütün melekler lanet yağdırır' demiyor.
Bu hayvanları asmak lazım! | Sevilay Yükselir | Sabah
Hiçbir şey için değil belki ama bu suç için kesinlikle idam yasası çıkartılmalı. Yoksa bu hayvanlık bitmeyecek bu ülkede! Kadına hayvanca yaklaşan ve hayvan gibi davranan alçak namussuzlar tükenmeyecek!
Herkes gibi ben de çok üzüldüm Özgecan'ın başına gelenlere. İnsanın midesi kaldırmıyor. Havsalası almıyor. Dün cenazesinde anacığının babacığının halleri perişan etti hepimizi. Empati yapıp kendimizi onların yerine bile koyamadık çoğumuz. 'Allah'ım Özgecan'ın başına gelen ya benim çocuğumun başına gelseydi?' diyemedik. Çünkü düşüncesi bile insanın tüylerini ürpertiyor. Gerçekten diyecek bi söz bulamıyorum. Söz yok çünkü bu korkunç cinayetin üzerine söylenecek. Tek diyebileceğim şey; Belki mevcut yasalar çerçevesinde bunu yapabilmek mümkün değil ama keşke bir imkan olsa da, fırsat verilse de ibret olsun diye bu hayvanları milyonların gözleri önünde assak! Ancak içimiz soğur.
Özgecan'ı yine yakacaklar saatlerinize bakın... | Bekir Coşkun | Sözcü
Saatinize bakın…
Altmışa kadar sayın…
Siz sayıncaya kadar, bir dakikada memlekette yirmi kadın dayak yedi… Yumruklar inip kalktı… Kadın ağladı, bağırıp yardım istedi…
Ama bunu duymadınız…
Muhafazakar toplum olduğumuz
için buna “Karı koca arasında mesele” diyoruz…
*
Duyduklarımız, sadece devletin resmi rakamlarıdır:
Bir ayda 27 kadın, erkekler tarafından öldürülüyor… 7 kadının cesetleri bulunuyor, faili belirsiz, bıçaklanmış, kurşunlanmış, ya da yakılmış…
Toplam; 34 kadın ayda…
*
6 yılda öldürülen kadın sayısı 4 bin…
Utanmasalar buna da “Karı koca arasındaki mesele” diyecekler, felsefeleri aynen böyle diyor çünkü…
*
Ve Sevgililer Günü’nden bir gün önceydi…
Tüm dünyada o yaştaki gençlerin hayallerinde kırmızı güller, kurdeleli kutular, beyaz gelinlikler uçuşurken… Özgecan kız arkadaşı ile çarşıya çıkmıştı…
Onun iç dünyasını, neler düşündüğünü, neleri hayal ettiğini tabii ki bilemeyiz…
Ama bir milleti ağlattı Özgecan…
Üç serseri tarafından tecavüz edilmiş, öldürülmüş ve yakılmıştı…
Kâbus! | Hasan Cemal | T24
Ansızın midem bulanmaya başladı.
Boncuk boncuk ter boşanıyor.
Başım çatlıyor.
Fena halde bir titreme aynı zamanda.
Dişlerim takır takır birbirine vuruyor.
Bir battaniye yetmiyor.
Hostesten ikincisini istiyorum.
Eyvah!
Kötü bir şeyler olacak.
Çocukluğumdan beri korktuğum bi şey...
Sevgili anam başımda dikilir:
“Bırak kendini Haso, rahatlayacaksın” derdi hep.
Ne büyük bir çaresizlik...
Ama ben kasılmaya, direnmeye devam ederdim.
Hissediyorum, ateşim de yükseliyor.
Gözlerimin içinde, göz kapaklarımın hemen altında kırılmış jilet parçaları.
Azıcık kıpırdasam, o kırık jilet parçaları da yerlerinden oynuyor.
Çığlık atmamak için kendimi zor tutuyorum.
Bütün bu işkence niye ki?..
Ürküyorum.
Çünkü dipten gelen o dalganın ağır ağır yükseldiğini hissediyorum.
Sanki bir tsunami oluşuyor.
Ve sonra birden bire...
Midemden doğru öyle bir infilak ki!
Korkunç patlamayla birlikte bütün iç organlarım dışarı savruluyor.
Şiddetin imgeleri | Murat Belge | Taraf
Yeni Gündem’i yayımladığımız günlerdeydi;Hüseyin Hatemi bir makale vermişti, yayımlamıştık. Konu, “recmetme” olayıydı. Hatemi bunun İslâm’da yeri olmadığını, daha doğrusu, bir yanlış anlamaya dayandığını savunuyordu. “Bu simgesel bir şeydir,” diyordu. Öldürmek için taşlamak yokmuş Kur’an’da: cemaat ayıpladığını belli etmek için küçük taşlar atarmış, recmedilecek kişiye.
Benim bu açıklamaya aklım yatmadı. Bildiğim ve ayrıca mantıken çıkarsadıklarıma uymuyordu. Ama yayımladım tabii.
Yeni Gündem solda yer alan insanların yayımladığı ama 12 Eylül darbesi karşısında demokrasinin temel ilkelerinde anlaşan herkese açık bir dergiydi. Bu “herkes”in arasında elbette “İslâmcı” olanlar da bulunuyordu. Ve elbette bu durum, “sol” olduğunu iddia eden tarafta bir hoşnutsuzluk yaratıyordu –o tarafta belirli bir kesimde.
Hatemi’nin bu yazısının yayımlanmasından sonra da, “Neden böyle bir yazı yayımlıyorsun?” diye benden hesap soranlar oldu. “Neden yayımlamayayım?” “Ne yani, doğru mu, öyle ‘sembolik’ taş atılacağı? İnanıyor musun?” “Hayır, inanmıyorum. Ama ne olmuş inanmıyorsam?” Yayımladığım her şeye inanacağım diye bir kural yok. Bu yazısın yayımlanması, ayrıca, yararlı olduğunu düşündüğüm bir şey.
Bu tartışma, kısmen kılık değiştirse de, aslında hâlâ devam ediyor ve edecek. Hesap soranlara göre İslâm (ya da genel olarak din, diyelim) kötü bir şey. Taşlayarak öldürür. Dolayısıyla, “Hayır, bu başka türlü de yorumlanabilir,” demek yanlıştır.
‘Erkek millet’ | Sanem Altan | Vatan
İşte yine o günlerden birinden geçiyorum...
Kapkara bir boşluğa düşmüş, çaresiz duruyorum...
Özgecan... Henüz 20 yaşındaymış...
Bizim yaşadığımız, ülkemiz dediğimiz coğrafyada tecavüz edilip yakılarak öldürülen bir genç kız...
Herkes gibi, hepimiz gibi benim de çığlıklarım boğazıma düğümlendi...
İsyan dolu bir karanlığa yuvarlandım duyduğum andan beri...
***
Bir toplum kendine “erkek millet” diyerek yola çıkarsa, sonunda iş bu sapıklığa varıyor işte…
Yarısı kadın, yarısı erkek olan bir toplum nasıl “erkek” oluyor?
Neden “erkek” oluyor?
Erkek olup da ne oluyor bu toplum?
Bu “erkek millet” çok mu övünülecek bir durumda sanki?
Her türlü ahlaksızlık, yolsuzluk, korkaklık, dalkavukluk, soytarılık var…
Bunları yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de kadınlara saldırıp öldürüyorlar.
***
Kadınları evlere kapatmak istiyorlar...
Gülen kadın görmek istemiyorlar, hamile kadın görmek istemiyorlar, kadının saçını, yüzünü, vücudunu görmek istemiyorlar.
Neden?
Söylemedikleri ama ima ettikleri şey şu: Görünce dayanamıyorlarmış…
Dayanamayınca saldırıyorlarmış, bıçaklıyorlarmış, vuruyorlarmış, ırzına geçiyorlarmış, öldürüyorlarmış.
Çığlık | Tarık Toros | Bugün
Tarsus’ta, 20 yaşındaki Özgecan’ın tecavüz edilip bıçaklandığı…
Sonra yakılıp dere yatağına bırakıldığı o yolda…
Topyekûn insanlığımızı da bıraktık.
Kimi haberlerde vahşetin tüm çıplaklığıyla resmedilmesi…
Kiminde saldırganın akli dengesi ile ilgili “hafifletici” satırlar…
Kiminde ise güvenlik güçlerinin duyarsızlığı…
14 Şubat’ı zehir etti.
Yarın o mahlûkların yargısı görülecek ve bir kere daha hop oturup hop kalkacağız:
- Maktul açık giyinmiş miydi?
- Silah zoru var mı, yok mu?
- Alkol tüketilmiş miydi?
- Cezai ehliyet durumu.
- İyi halden indirim.
- İnfaz yasası.
- Olası af kanunu!
Özgecan ve diğerleri | Soli Özel | Habertürk
KADINA yönelik şiddet Türkiye’ye özgü değil. Birleşmiş Milletler’in “Kadınlara yönelik şiddeti bitirmek için birleşin” kampanyası dünyanın her yerinde tablonun ne denli iç karartıcı olduğunu zaten gösteriyor.
ABD’de kadın nüfusun yüzde 18.3’ü yaşamları süresince tecavüze ve tecavüz teşebbüsüne maruz kalıyor. Özellikle iş imkânlarının daraldığı, erkeklerin evin ihtiyaçlarını karşılayamadıkları dönemlerde ev içindeki şiddet ve kadınlara yönelik saldırganlık artıyor. Gelişmiş ülkelerde, kadın-erkek arasında evlilik dışı cinsel ilişkiler pek mesele teşkil etmediğine göre tecavüz konusunu bir cinsel mesele olduğu kadar kadınların bastırılmasına, onlara iktidarın kimde olduğunun gösterilmesine yönelik bir şiddet türü olarak görmek belki daha doğru.
Muhafazakâr toplumlarda bu şiddet, cinsel tatminsizlik ve kadınları mutlak anlamda erkeğin gölgesi ve ikinci sınıf yaratık diye görmekten kaynaklanan bir öfkeyle pekişiyor. Mısır’da, Tahrir Meydanı’nın, dünyadan büyük destek gördüğü o en görkemli destansı günlerinde toplu tecavüze uğrayan Hollandalı kadın gazetecinin haykırışlarını da içeren bir video ortalığı duman etmişti. Tahrir’deki erkek rezilliği Hollandalı gazeteciyle sınırlı kalmamış, açık ya da kapalı olduğuna bakılmadan her tür taciz ve şiddet ortalığa saçılmış zavallılar tarafından kadınlara reva görülmüştü.
Nasıl Tecavüzcü Olunur? | Leyla Alp | T24
Bundan birkaç yıl evvel nasıl tecavüzcü olunur başlıklı başka bir yazı daha yazmıştım. O sıralarda “ Fatmagül’ün suçu ne' dizisi vardı. Ve o diziden ‘esinlenen’ kimi insanlar şişme bebekten, internet oyunlarına kadar tecavüzü meşrulaştıran, imrendiren paylaşımlar yapıyordu. Ve nedense hiç biri suç sayılmıyor ve engellenmiyordu. Aynı tarihlerde puşi taktığı için Cihan Kırmızıgül hapisteydi, 13 yaşında 26 kişinin tecavüz ettiği N.Ç için istese karşı koyabilirdi kararı verilmişti. Aradan dört yıl geçti değişen bir şey yok. Değişen tek şey daha çok kadına tecavüz ediliyor, daha çok kadın şiddete uğruyor ve ölüyor.
Birkaç saat önce 20 yaşında bir kadın toprağa verildi. 20 yaşındaydı Özgecan Aslan … Tecavüz edildi. Öldürüldü… Yakıldı ve bir nehre atıldı. Annesi “sütünü içirdim harçlığını verip okula gönderdim” diyor… Ve neden öldürüldüğüne bir gerekçe bulmaya çalışıyor. Bir anneye böyle vahşi bir şekilde kızının öldürülmesine neden arattıran bir ülkede yaşıyoruz…
Özgecan Aslan sizin kardeşiniz, kızınız, sevgiliniz olabilirdi. Bu kez olmadı… Ama aynı kaygıları, aynı korkuyu onlar da duydu…
Evet korkuyoruz…
Karanlıkta yürürken ardımızda bir ayak sesi duyduğumuzda korkuyoruz…
Ensemizde tanımadığımız bir nefes hissettiğimizde korkuyoruz.
Otobüste arkamızda duran adamın varlığından ürperiyoruz…
Dolmuşa binerken, iş yerinde geç saatlere kadar çalışırken, asansöre binerken, eve geç saatte dönerken…
Çünkü bütün erkeklerin tecavüzcü olabileceğini düşünüyoruz evet…