Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
HDP'ye Yönelik Şiddetin Arkasındaki Asıl Dürtü Ayrılıkçılık | Frederike Geerdink | Diken
İşin özü o ki HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın hayatı doğrudan tehdit edildi. HDP’nin Adana ve Mersin teşkilatlarında eş zamanlı olarak infilak eden bombalar tam da Mersin mitingi arefesinde basbayağı Demirtaş’ı öldürebilirdi. Buna karşılık iktidardaki AKP Türkiye’nin en çok satan gazetesi Hürriyet’in bir başlığını düpedüz çarpıtarak hayatı tehlikede olanın aslında Erdoğan olduğuna inandırmaya çalışıyor insanları.
Adana ve Mersin’deki bombalar HDP bürolarına, üyelerine, seçim standlarına ve kampanya otobüslerine yönelik saldırılar zincirinin son halkasıydı. Belirtmek gerekir ki bunların hiçbiri cezalandırılmadı.
Peki nedir bu saldırıların arkasındaki nedenler? Önemli ama dile getirilmeyen biri şu: ayrılıkçılık
Yalnızız ve Kafamız Karışık | Kadri Gürsel | Milliyet
Kadir Has Üniver- sitesi’nin “Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması”nın raporu dün bir grup köşe yazarının katıldığı bir toplantıda açıklandı.
Araştırma, “Kamuoyunun Türk dış politikasına olan bakış açısını ortaya koymak ve dış politika ile ilgili konulara yaklaşımlarını saptamak” için 17-28 Nisan tarihleri arasında 26 ilde bin denekle, bilgisayar destekli telefon görüşmeleri tekniğiyle yürütülmüş...
Veriler, “Türkiye kamuoyu”nun dış politika bahsindeki gerçeklikle kimi zaman sorunlu bir ilişki içine girdiğini gösteriyor. Kafamız karışık.
Bu “kamuoyu” büyük hayallere kapılmaya meyyal ama diğer taraftan da güvensiz, aşırı kuşkucu ve içe kapanma eğilimleri içinde.
Çelişkiler en çok kimliklerle ilgili alanda göze çarpıyor: Türkiye bir İslam ülkesidir diyenler 2013’te yüzde 37 iken bu oran şimdi yüzde 45,5’e yükselmiş. “Ortadoğu ülkesiyiz” diyenler de yüzde 20,3...
Seçimin İnanılmaz Hasar Raporu | Ezgi Başaran | Radikal
Bir ülkeye bazı şeyleri yapmayacaksınız. Bu kadar endazeyi kaçırmayacaksınız. Kimsenin buna hakkı yok. Kimsenin yok
Böyle seçim görülmedi. Böyle sürprizli, böyle gergin.
Ve evet, böyle seçim görülmedi. Bu derece kışkırtıcı, tahrik edici ve tehlikeli.
Parti il başkanlıkları bombalandı. Belediye başkanı vuruldu. Vekil adayı vuruldu. Tehditlerin, küfürlerin bini bir para.
Daha önce de gördük diyebilirsiniz. Yok ama böylesini görmedik.
Bakın bir liste halinde işleyelim resmi.
HDP’ye 114 saldırı oldu. 3’ü silahlı. 2’si bombalı.
47 HDP’li yaralandı.
AKP’ye 7 saldırı oldu. 2’si silahlı.
CHP’ye 4 saldırı oldu. 1’i silahlı.
Ve Gün Gelir TÜSİAD Gerekir | Serkan Levent | Hürriyet
Dün Fortune Türkiye'nin kamuoyuna duyurduğu haber bence son günlerin en önemli haberlerinden biriydi.
Düşünsenize Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meydan meydan eleştirdiği TÜSİAD kökenli iş insanları pazartesi akşamı sürpriz bir zirvede Başbakan Davutoğlu ile buluşuyor. Üstüne basa basa TÜSİAD kökenli diyorum çünkü algı olarak hükümete çok da yakın isimler bu zirvede yok. Başbakan Davutoğlu seçime sayılı günler kala bunca yoğunluğun içinde Ali Kibar'ın ev sahipliğinde iş dünyasının çok önemli isimleriyle dikkat çekici bir gece geçiriyor.
Dün zirveye katılan bazı iş insanlarıyla görüştüm. Edindiğim izlenim öncelikle yapıcı bir gece olmuş. Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile birlikte sorunları dinlemiş, çözüm için anında girişimlerde bulunmuş. Kendisi de 30'a yakın iş insanına, o gece iki önemli mesaj vermiş. İşte bence geceye damgasını da o iki mesaj vurmuş. İlk mesaj 'asgari ücret.'
Seçimlerin Galibi Kim Olacak? | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Seçim günü yaklaştıkça sıcaklık artıyor, tartışmalar, tahminler çeşitleniyor.
Bu seçimler, ülkenin 2013 Baharı'ndan bu yana yaşadığı gerginlik ortamının, muhtemelen düne oranla daha çok etkisi altında olacak.
Bundan önce yapılan iki seçim, yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri söz konusu gerginliklerin en sıcak noktasında, mücadelenin tam ortasında yapılmış, seçmen keskin tercih ortamında hareket etmişti.
Kutuplaşma bu kez de belirleyici bir unsur olmaya devam edecektir.
Ancak buna bu kez yukarıda altını çizdiğimiz, “seçmenin kriz dönemine mesafe alarak değerlendirme yapması olarak” ifade edilebilecek bir unsurun ekleneceği açıktır.
İktidar Baş Dönmesi ve Çerez Parası | Ahmet İnsel | Cumhuriyet
Uzun süre iktidarda kalanların çoğunda görülür. Her şeyi bulundukları yüksek mevkiden bakarak yorumlamaya başlarlar. Gücün haşmeti oranında insanın başı döner. Hele uzun dönem o güç mevkiinde oturunca olguların “sıradan insanlar” tarafından algılanan anlamından tamamen koparsınız. Sıradan insanlara çok büyük gözüken miktarlar, sizin için lafı edilmeyecek büyüklükler olur. Aynı zamanda, sıradan insan için son derece önemli küçük bir ücret artışı veya yardım talebini, gerçekleşmesi imkânsız, karşılığı olmayan devasa büyüklük olarak elinizin tersiyle itebilirsiniz.
Mehmet Şimşek’in bazı kamu harcamalarını “çerez parası” olarak tanımlaması bunun anlamlı örneklerinden biri. Evvelsi gün Hürriyet gazetesi, bu vesileyle Spiegel dergisinin internet sayfasında 1994’te Deutsche Bank başkanının, bankanın batan 50 milyon mark alacağı için “çerez parası” tabirini kullanıp toplumdan çok büyük tepki aldığını, bunun o yıl Almanya’nın en sevimsiz sözü ilan edildiğini hatırlattığını aktardı. Başkanın adı “Çerez Kopper” kalmış.
49 Milyar Dolar Kayıp | Süleyman Yaşar | Taraf
Bildiğiniz gibi Türkiye’nin dış borçları son üç yılda 63,5 milyar dolar arttı. Yani 2012’de 338,9 milyar dolar olan dış borç stoku 2014 sonunda 402,4 milyar dolara yükseldi. Tabii bu arada milli gelir bu borçlanmaya paralel olarak çoğalmadı. Oysa dış borç olarak alınan 63,5 milyar ihracata yönelik yatırım alanlarında kullanılsaydı milli gelir bu borcun oldukça üzerinde çoğalabilirdi. Ama böyle olmadı 63,5 milyar dolar dış borç alınmasına rağmen 2012’de 786 milyar dolar olan milli gelir 2014’te 800 milyar dolar olarak açıklandı.
Peki, alınan bu dış borç nereye gitti?
Milli gelir son üç yılda ancak 14 milyar dolar artarak 800 milyar dolara çıktığına göre alınan 63,5 milyar dolar tutarındaki dış borcun 49,5 milyar doları demek ki milli gelire yansımadı. Hatırlayacaksınız milli gelir; toplam yatırım harcamaları, toplam tüketim harcamaları ve ihracat tutarından ithalatın çıkarılmasıyla bulunur.
Koalisyon Olasılığının Gizli Öznesi: Felaket | Nihal Bengisu Karaca | HaberTürk
AK Parti iktidarı ciddi bir kuşatma altında. Ama bu; pasif bir kuşatma.
CHP, MHP ve HDP’nin açık olmayan işbirliği var, birbirleriyle rekabet etmiyor, birbirlerini karşılarına almıyor, hatta bazen taltif ediyorlar. Bu durum AK Parti’nin sandıktan yetersiz bir oy oranıyla çıkması olasılığına karşı yapılabilecek koalisyonun zemin çalışması gibi yorumlanıyor.
2010’da DTP konvoyunun (o zamanın HDP’sinin) taşlandığı İzmir’de bugün Selahattin Demirtaş’ın çağrısıyla en az 20-30 bin kişi toplanabiliyorsa, ortada doğal siyasi reflekslerin dışında başka bir motivasyon var demektir.
Kürtçe türkü söylenirse vatanın bölüneceğini ileri süren ulusalcılar ve çoğunluğun yönetme hakkını tanımayan Türk solu, HDP şemsiyesi altına buluşuyor. HDP üst kadrosunun Türkiyelileşmekten anladığı, Kürtleri düne kadar kendilerine aman vermeyen Kemalistlerle ve Türk soluyla bütünleştirmek oldu.
Atlasın Uçağına İikindiyi Adana’da Yatsıyı Bursa’da Kılsın | Yılmaz Özdil | Sözcü
Diyanet işleri başkanına zırhlı mercedes veren Tayyip Erdoğan, bi tane de özel uçak vereceğini söyledi. “Vatikan’a niye bakmıyorlar, dini liderin özel uçağı var” diyerek, Papa’yı örnek gösterdi.
*
Birincisi…
Papa’nın özel uçağı yok.
Alitalia’yı kullanıyor.
*
İkincisi…
Papa bi defasında hakikaten özel uçağa bindi.
Onu da Tayyip Erdoğan verdi!
*
Sene 2006.
Papa, Türkiye’ye geldi.
Alitalia’yla geldi.
Esenboğa havalimanında Tayyip Erdoğan tarafından karşılandı.
Supap Ayarına Değil, Yeni Bir Araca İhtiyaç Var | Aslı Aydın | BirGün
İliğine kadar sömürülen, düşük ücretlerle giderek pahalılaşan bir hayata mahkûm edilen, borç çemberinde rehin alınan geniş halk kesimlerinin düzen karşısında en geniş eksende öfke ve isyanını biriktirdiği, en güçlü şekilde değişim talebini dile getirdiği bu dönemlere rastlayan seçim süreci, aynı zamanda siyasi partilere de bu talepleri gözeten bir program oluşturabilme şansı sundu.
Velhasıl yeniye doğru arayışın güçlendiği bugünlerde, Kemal Derviş’i ve bağlı bulunduğu anlayışı medyada daha sık görmeye başlamamız insana “pes” dedirtiyor.
Zira AKP’nin iktisadi rejimini K.Derviş’li 2001 krizi sürecinden bağımsız tanımlayamayacağımız gibi, bugünün sorumlularını da bu anlayışı ve kişilerini dışarıda bırakarak belirleyemeyiz.
Öncelikle hatırlarsak AKP, IMF’nin reçetelerini uygulayan DSP, MHP ve ANAP üçlü koalisyon hükümetine karşı gelişen tepkileri yukarıdan aşağı cemaat ağlarıyla örgütleyerek, iktisadi politikasıyla iç ve dış sermaye gruplarının desteğini arkasına alarak, bir siyasi parti için en ideal denilebilecek zamanda iktidara geldi.