Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Carpe Diem
Kafamızı kaldırıp etrafa bakıncaya dek geçen, olasılık zincirinin farkında bile değiliz.
Carpe diem, Latin edebiyatının ünlü ozanı Horatius’un bir dizesinde geçen (Od’lar I, xi?) gününü gün et, zamanın tadını çıkar, günü yakala, anı yaşa veya günü yaşa gibi anlamlardaki özdeyiş.
Bu özdeyiş hazcı felsefenin bir savunusu gibi gözükse de aslında gelecek hakkında endişelenmek yerine yaşanılan anın değerine vurgulamak için yapılan bir uyarıdır. XIX. yüzyıl başlarında Byron’ın yapıtlarında sık sık geçen 'günü yakala' (seize the day), deneyimdeki hazzı, yaşanmış yaşanmıştaki önemi gözden kaçırmamayı salık verir. Kimi Hıristiyan manzumelerindeyse 'günü anlamlı yaşa' anlamında kullanılan özdeyiş, insanların bedenlerini uykuya hazırlamak yerine, ruhlarını ölüme hazırlamaları gerektiğini vurgulama konusunda örtük bir uyarı barındırır. Yarının (geleceğin) ne olacağı bilinmediği için, içinde bulunulan zamanın kıymetinin bilinmesi, yarına (geleceğe) mümkün olduğunca az güvenilmesi gerektiği vurgusu var.
Bu sözün çok geçtiği Ölü Ozanlar Derneği filminde 'Sadece bir tane hayatınız var ve şimdi yapmayacaksınız da ölünce mi yapacaksınız?' ifadeleri ile anın değerinin bilinip ona göre hareket edilmesi gerektiği anlatıyor.
Ölü Ozanlar Derneği - Carpe Diem
Uzaklardaki bulanık görüntü.
Anı yaşıyoruz. Dün hiç bir zaman umurumuzda olmadı. Yaşanan şeyler gözardı edildi, yapılan hatalar önemsizleşti. Bizi yarın düşüncesi kandırdı, gelecek duygusu dünü unutturdu. Elimizdeki amacı aldı gitti. Amaç sadece önemli olan şey oldu, süreç kimsenin umurunda bile değildi. Kafamızı kaldırmadan yürüdüğümüz her an; kaçırdığımız onca olasılıktan bir tanesi, bizi mutlu eden süreç olabilirdi. Ama insanın -sonra- olgusu, işlerini ve yaşantısal faaliyetlerini sürdürebilmesi için; erteleme zamanı yaratıyor.
Yalnızlığın dayanılmaz hafifliği
İnsanın iç güdüsel olarak doğuştan gelen adaptasyon eğilimi, girdiği çeşitli etnik ortamlarda boy gösteren karakteristik özelliklerini değiştirebilme yeteneğidir. Kendi benliğini insan, girdiği kültürel faaliyetler grubunda kolayca seçebilir. İlk eğitim hayatına başladığı andaki duruş karakteriyle, evdeki haylaz çocuk arasında çok fark vardır. Aile ortamı özü, arkadaş ortamı grubuyla çelişir. İnsanın gerçek benliği,karakteri nedir?
Bu konu hakkında çok çeşitli yorumlar ve açıklamalarda bulunulabilir. Şöyle ki sürekli yanınızda bulunan omzunuzun bir ucunda sizinle beraber tüm gün dolaşan bir cin hayal edin. Bütün kültürel değişmelerde yanınızda olduğunu düşünün.Tek farkı onun anlayabileceği ve o karakterlere geçiş sürecini başlatan yeni ve en eski karakterin sana ve mükemmele en yakın olandır.
Yalnız kaldığınız zaman bütün zaaflardan uzak ve tek başınıza düşüncelerinizin çıplak kaldığını hissedersiniz. O an sizin en değerli ve en dolu anınızdır. Kendinizle baş başa kalıp kimseye fiziksel bir hata yapma korkusuyla cebeleşmenize gerek kalmadan hareket edebilir, rahatça duygu derinliğinize koşabilirsiniz. O an dönüm noktasıdır. Yalnızsınız ve kimsenin olasılığında sürüklenmeden kendinizi yansıttığınız andır. Geçmişi değiştirmek; sadece düşünce literatüründe kısıtlı ve geleceğe dair plan yapmak, sadece o an karar verebileceğiniz bir durum haline dönüşür. Anın değeri burada bir çırpıda karşımıza çıkıyor.
Yalnış algı
'Anı yaşa' denince insanın aklına direk; gününü gün et, vur patlasın çal oynasın, sabahlar olmasın, kafa nereye biz oraya, akşamdan kalma, gibi hayat tarzı algısı, yaşantısal kültürle beraber gelen yanılgıdır.
Anı ne kadar iyi değerlendirebilirsen sonuç o kadar tatmin edici ve doyurucu olur. Bizim için dün ve yarın değil sadece o an var. Şu an 5 saniye sonrası için garantilenmiş bir hayat sigortamız yok. En değerli düşüncelerimizi ve hayat planlamalarımızı şu an yapmalı, ertelememeli ve dünün bıraktığı kötü ya da iyi tecrübeleri aklımızın bir ucunda tutarak olgunluğa ve erdeme yaklaşılmalı.
Yorum Yazın