Davutoğlu: 'HDP'li Vekillerin Cudi'de Ne İşleri Var?'
Başbakan Davutoğlu, beş HDP milletvekilinin 'canlı kalkan' olmak için Cudi Dağı'na çıkmaya çalışmalarını eleştirdi: Orada ne işleri var? Bunun demokratik mücadele kapsamında karşılığı var mı? Cudi Dağı’na gidenler teröristlerle aynı şeyi yapmış olur.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Show TV canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Başbakan, HDP milletvekillerinin Cudi Dağı’na çıkmasını eleştirdi.
https://twitter.com/FerhatEncu/status/645862319789076480
'Cudi'ye gidenler teröristlerle aynı şeyi yapmış olur'
“Bugün milletvekilleri Cudi Dağı’na yürümüş. Orada ne işleri var? Bunun demokratik mücadele kapsamında karşılığı var mı? Canlı kalkan olarak korumaya çalıştıkları bu katiller 12 yaşındaki Fırat’ı, çorbacıda çalışan Şehmuz’u katledenler. Cudi Dağı’na gidenler teröristlerle aynı şeyi yapmış olur.
Ayaklanma, silahlanma çağrıları ile halkaları birleştirmeye çalıştılar. Beklediler ki, Doğu’daki Kürt kökenli vatandaşlarımız büyük protestolar yapacak. O vatandaşlar bizden talep etti. ‘Ya devlet olarak varlığınızı gösterin, ya da ne olacağını bilelim’ dendi. Biz bu halkaları kıracağız. Bildiğimizi düşünmedikleri yerleri de vurduk. 30 yılın en etkin operasyonları yapıldı.
Dağ ve şehir yapılanmalarının hepsi tasfiye edilecek. Eğer siz Anayasa’ya bağlılık yemini etmişseniz, buna saygı duyacaksınız. Burası Suriye değil. Suriye’de Kürtlerin kimliği yoktu. Bizde eşit vatandaş konumundalar. Devlette, Dersim olaylarındaki en vahim hata Kürtlerin, Alevilerin tehdit olarak görülmesiydi.”
https://twitter.com/idrisbaluken/status/646019979649921024
Davutoğlu, Pazar günkü 'Teröre Karşı Tek Ses' mitinginde 'Meclis'te PKK istemiyoruz' sloganına verdiği cevaba açıklık getirdi. “Ben HDP'nin yanlış politikalardan bahsettiğimde, kitle HDP'nin Meclis'ten çıkarılmasına yönelik slogan attı. Ben de 'Bu bizim işimiz değil, sizin işiniz' demek istedim ve 'Onları baraj altında bırakın' dedim. Bunu orada uzun uzun anlatamadım ama söylemek istediğim buydu” dedi. Davutoğlu, devletin değil, PKK'nın 90'lı yıllardaki gibi davrandığını söyledi. HDP’nin siyaset alanının daraltıldığını belirten Başbakan, 'Cesur bir tavır gösterin dedim. 6-7 Ekim’de kanla, şiddetle cevap verdiler' dedi
'Devlet 90’lara dönmedi, PKK döndü'
'6-7 Ekim’de Kobani bahanesiyle gerçekleşen olaylardan sonra gerekli her türlü çalışmalar yürütüldü. Dolmabahçe Mutabakatı sadece iyi niyet şeyiyle yürümedi. Dolmabahçe ve 2013’teki hususlarda, silah bırakmada açık niyet sergilenmiş olsaydı, durum farklı olurdu. Seçimden sonra ‘serhildan’ tabiriyle ayaklanmayla kalktıklarında cevaplarını aldılar.
Devlet 90’lara dönmedi. PKK döndü. Hiçbir faili meçhul olmadı. Tek bir vatandaşımızın kılına zarar gelirse, gerekeni yaparız. Faili meçhul yapan, sivil havaalanını tehditle uçuşa kapamak isteyen PKK.”
'HDP’nin siyaset alanı daraltıldı'
“2013’te Suriye’de, Irak’taki yapıyı görünce heveslendiler. Suriye’deki krizi, Türkiye’ye ihraç etmek isteyen uluslararası çevreler oldu. Buradaki silah ve uyuşturucu baronları da eski rant alanlarına dönmeye çalıştı.
HDP’nin siyaset alanı da daraltıldı. Doğru bir yöntemle yürüselerdi, başarılı bir demokratik hareket olarak başka yerde olurlardı. HDP’nin yaptığı her açıklama Kandil tarafından tekzip edildi. Kandil, PYD’nin DEAŞ’a verdiği mücadeleyle uluslararası meşruiyet kazandığı vehmine kapıldı.
HDP, siyasi hareket olmakla terörü meşrulaştırmak arasında darboğaza girdi. Demirtaş’a da söyledim: ‘Cesur bir tavır gösterin.’ 1 Ekim’de konuştuk. 6-7 Ekim’de kanla, şiddetle cevap verdiler.
Silahlanın diyenler -Yüksekdağ ve çevresi- sonra inanarak değil, mahcup şekilde ‘Terörden uzak durun’ demeye başladı. HDP’nin ikiyüzlü tavırdan çıkması lazım.”
'Üçüncü tarafa izin vermem'
Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilişkisi hakkındaki soruya ise şu yanıtı verdi:
“Sayın cumhurbaşkanımızla şahsi ilişkimiz, ailelerimizin ilişkisi de var bunun içinde, çok kıymetlidir. Şahsi dostluğumuzun zedelenmemesi için her şeyi yaptım, yapıyorum, yapacağım. Üçüncü tarafın bu ilişki boyutuna girmesine izin vermedim, vermeyeceğim. Sümeyye, Bilal, Burak’ı kendi çocuğum gibi görürüm. Siyasi perspektif çizerek Ankara'ya gelmedim.
12 Eylül Anayasası, seçilen iradenin Türkiye’yi yönetmesini denetlemek için kurulan bir anayasa. Cumhurbaşkanı makamı bunun için tahkim edilmiş. Kolay bir ilişki değildir; bunu da Ahmet Necdet Sezer ile ilişkisi nedeniyle en iyi cumhurbaşkanımız bilir. Zorluklarla karşılaşabiliyoruz, farklı kanaatlerimiz oluyor. Sayın cumhurbaşkanımız da güçlü cumhurbaşkanı ve güçlü başbakan istiyorum demişti.
‘Hocacı’, ‘reisçi’ gibi şeyler, üretilmiş şeylerdir. Bütün AK Parti benim ekibim. Ekipçilik yapmam, partiyi fraksiyonlara böler. Vefadan feragat etmeyiz. Sayın cumhurbaşkanı da etkisiz ve yönlendirmeyle hareket eden birisi olmadığımı iyi bilir. Buna tevessül etmedi, etmez.”
Üç dönemlikler
Ali Babacan’ın tekrar aday gösterilmesiyle ilgili soruya yanıt veren Davutoğlu, “Bakanlık yapmış arkadaşlarımızın hiçbirisi ihmal edilecek özelliklere sahip insanlar değil. Bunların hepsi başarı hikâyesi. Üç dönemliklerin hepsi kıymetli arkadaşlar. Üç dönemlik arkadaşlar müracaat etmese de etmiş gibi davranalım dedim. Cemil Çiçek mesela müracaat etmemişti. Sayın Bülent Arınç, Meclis dışında kalmak istediğini açıkça ifade ettiği için bu tarz bir durum oluştu. Sayın Babacan her türlü katkıyı vereceğini belirterek, bunun için illa da milletvekili olmasına gerek olmadığını söyledi. Küresel dalgalanmaların olduğu ortamda kendisinin çok faydalı olacağını söyleyince, benim teklifimi reddedemeyeceğini belirtti” dedi.
Davutoğlu’nun öne çıkan diğer ifadeleri şunlar:
“Uzun süredir güç sahibi olmanın getirebileceği sorunlar ve algıda yaşanan problemlerin muhasebesini yaptık. Gücün en iyi şekilde kullanımının önünü açmak lazım. Özeleştiri yapmazsanız kendinizi yenileyemezsiniz. Kurucu ilkelerin yozlaşmasına, sapmasına izin vermemek lazım.
Siyasi hareketler de tüm diğer tarihi, sosyal, biyolojik varlıklar gibi yaşayan varlıklardır. Kendini yenileyemezse bir süre sonra çürümeye başlar. İnsan kaynağı kolay oluşmuyor. AK Parti'nin ilk dönemlerinde belirlenen Ali Babacan, Recep Akdağ, Binali Yıldırım, Veysel Eroğlu gibi şimdi iyi bilinen isimler, zamanla kendilerini kamuoyuna ispat ederek bilindi. Şartlar değişmişse yeni politikalarla o şartlara ayak uydurmak gerekir. Yeni ve taze unsurlarla da bunun sağlanması lazım. Biz de tam olarak bunu yaptık.”
Kaynak: Al Jazeera
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!