'Dolmabahçe’de Okunan Ortak Metin Falan Değildi'
Başbakan Yardımcısı Akdoğan'dan gündeme damgasını vuran çarpıcı açıklamalar geldi. Akdoğan 'Siz niçin bir siyasi parti başkanı olmayan birini hedef alarak bir kampanya başlatırsınız? Bu büyük bir tahrikti' dedi ve 'Asıl gerilimi başlatan hamle buydu' vurgusu yaptı. “Dolmabahçe’de okunan ortak metin falan değildi. Onlar Öcalan’ın çağrısını okudular, bende hükümetin duruşunu ifade ettim. Buna bir mutabakat değil, süreçte bir irade beyanı veya yol yürüme iradesi denebilir' diyen Akdoğan 'HDP tüm stratejisini Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşıtlık üzerine kurdu. Barajı geçmek için Bu kitlenin oyunu nasıl alabiliriz dediler. Bu kitle kim Erdoğan'a karşı biz Erdoğan'a saldırırsak oyu alırız dediler ancak çözüm sürecini bitirdiler. Barajı geçmek için süreci feda ettiler.' açıklamasında bulundu.
İşte Akdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları:
Kendini kullandıran bir HDP var. Süreci havaya uçurmuş oldu. Bu açık bir tablodur. Öcalan’ın zaman zaman söylediği bir şey var. Bu Kürt meselesini kim çözmek istese, onu bitirmek için bir mekanizma harekete geçmiştir. Son dönemde baktığımızda Erdoğan’a karşı da benzer bir mekanizmanın harekete geçtiğini, hem süreci hem ana aktörü olan kişiyi bitirmek için girişimlerde bulunduğunu görüyoruz. HDP de bütün kurgusunu Erdoğan karşıtlığı üzerine konumlandırdı.
Burada özellikle paralel yapı, seçimlerden önce paralel yapıyla işbirliği içine girdiğini gördük. Bu daha köklü ilişki içine girdiğini gördük. HDP’nin şikayet ettiği ne varsa, bunları yapan bir yapıyla işbirliğine girmesi, zaten o süreci zehirleyen bir işbirliği anlamına gelirdi. Ben bunu sürece ihanet ettiler olarak görüyorum.
Erdoğan düşmanlığı yaparsak barajı geçeriz dediler
Selahattin Demirtaş’ın Erdoğan’ı hedef alan açıklamalarını hatırlatmak istiyorum. Çözüm Süreci'ni Erdoğan bitirdi açıklaması oldu. Kendisini kullandırdıkları bu projede, statüko bloğunu kullandılar ki barajı geçebilsinler. Dediler ki bunlar Erdoğan’a düşman. Biz de Erdoğan düşmanlığı yaparsak barajı geçeriz. Peki süreç ne olacak? Bunu düşünmediler. Bile bile süreci kurban ederek girdiler.
Sayın Cumhurbaşkanımız ile ilgili yalan yanlış ifadelerde bulunuyor. İlk gün olumlu bakıyorlardı, sonra karşı çıkıyordu diyorlar. Peki Cumhurbaşkanımız neden olumsuz tepki gösterdi?
Asıl gerilimi başlatan hamle
Öcalan’ın şubat başında verdiği, çağrısını üç hafta geciktirmiştir. Öcalan her türlü açıklamayı yapmıştır. HDP bunu açıklamaktan imtina etmiştir. Erdoğan’ı başkan seçtirmeyeceğiz aslında bir tahrikti. Peki seçimde rakipleri Cumhurbaşkanımız mı? Değil. Siz niçin bir siyasi parti başkanı olmayan birini hedef alarak bir kampanya başlatırsınız? Bu büyük bir tahrikti. Asıl gerilimi başlatan hamle buydu. Bu başkanlık seçimi de değil.
Sayın Cumhurbaşkanımız, 20 Mart’ta, izleme heyetini doğru bulmadığını söyledi. 17 Mart’ta Demirtaş açıklama yaptı. Aynı gün hatırlarsanız Öcalan’ın mesajı Diyarbakır’a götürüldü. Bu mesaj, bizimle mutabakata varılmış bir mesaj gibi oraya götürüldü ve okutuldu. Bu bizim anlaştığımız bir çerçeve değildi. Ama neticede Öcalan’ın cezaevinden örgütü yönetmesine de elbette devlet izin veremez. Böyle bir şey olmamasına rağmen, onlar verilen bütün mesajları devletin kabul ettiği hususlarmış gibi topluma beyan ettiler.
Oysa onlar Öcalan’ın beyanlarından ibaret bir metindi. Nevruz konuşmasında da beklenen olmayınca, bir takım ileri laflar edilince ondan sonra sayın cumhurbaşkanımız Dolmabahçe'yle ilgili açıklama yaptı. Buradaki takvimi doğru okumak lazım.
Ortak metin falan değildi
Dolmabahçe’de okunan ortak metin falan değildi. Onlar Öcalan’ın çağrısını okudular, bende hükümetin duruşunu ifade ettim. Buna bir mutabakat değil, süreçte bir irade beyanı veya yol yürüme iradesi denebilir. Ortada muhtevası kabul edilmiş maddeler yoktu, siyasetin tartışılması gereken kavramlar vardır. Ben o gün söyledim, siyaset kurumu bu başlıkları tartışır. Buradaki genel çerçeve bunların konuşulabilir olduğu.Artık silahların susması halinde, siyaset kurumunun her şeyi tartışılabileceği ifade ediliyordu. Daha önce bu görüşmeler, makamınızda oluyordu. Normalde heyet beni ziyarete geliyordu. O gün şöyle oldu, Dolmabahçe önceden kurgulanmış, özel anlam yüklenen bir yer değildi.
Heyet adadan döndü. Hepimiz İstanbul’da olduğumuz ve vakit olmadığı için Dolmabahçe ofisinde yapalım, Ankara’daki makam kurgulandı ve beni ziyarete geldiklerinde açıklama yapıldı. Dolmabahçe olunca başka bir format gibi ifade edildi. Bunun ötesinde bir anlam yoktu. Cumhurbaşkanına bilgi verdiler vesaire… O gün benim hiçbir görüşmem olmadı. Ta ki akşam yurtdışına gidene kadar.
Cumhurbaşkanı biliyordu, külliyen yalan
O gün her ayrıntıyı Cumhurbaşkanı biliyordu, bu külliyen yalan bir durum. Bir de arkadaşlar bunlar o kadar çok yalan söylüyorlar ki, yalan makinesine dönüştüler. Her ayrıntı yalan. Tamamen uydurma.Bu izleme heyetiyle ilgili de, sayı verdiler, isimleri verdiler. O gün de ben açıkladım, yalan diye. Bunların hiçbiri doğru değildi. Bu meseleyi izleme heyetine dayandırmak da anlamsız. Öcalan bir çağrı yapacaktı yaptı. Basına yansıdı, herkes tartıştı. Bunu başka bir heyete aktarmasına bir ihtiyaç yoktu. İmralı bir talk show alanı de değil. Bu mesaj zaten verildi. Oturma meselesiyle ilgili de yakışıksız şeyleri oldu, ben gerekeni söyledim ve sorunu çözüldü.
Elbette doğru. Bizim bulunduğumuz ortamda bizim hasiyetlerimize ters aykırı ifadelerde bulunamaz. Bunların ayrı bir jargonu bizim farklı bir dilimiz var. Diyelim ki Önder Apo diyorlar, farklı ifade kullanıyorlar. Bunu bizim bulunduğumuz yerde kullanamazlar. Bu bir savaş değil ki ateşkes olsun. Örgüt eylemsizlik kararı almış buna uymamıştır. Bunun ötesinde bir takım ifadeleri kullanmamaları yönünde müdahalemiz oldu. Yapılan açıklama da o çerçevede yapıldı.
Demirtaş geri çekilmeyle ilgili yasa çıkacaktı, çıkmadı. Çekilme durdu diyor. Bu doğru mu?
Şunu görmemiz lazım. PKK’nın yapması gereken neydi, bir eylemsizlik, iki Türkiye’yi terk etme. Bunların hangisini yaptı? 'Eylemsizlik' dedi yaptı mı? Belki karakol basmadı ama her türlü illegaliteye başvurdu. Her türlü baskı ve şiddeti kullandı. E Türkiye’yi de terk etmedi. İlk başta Öcalan’ın çağrısından sonra birkaç yüz kişi terk eder gibi oldu. hiçbir sözünde örgüt durmadı. Burada bir yasadan bahsediliyor. Bu son derece anlamsız bir durum. Elbette bu tartışılabilir. Ama bunun bir anlamı olduğu kanaatinde değilim. Kırsalda elinde silahlı adamlar dolaşırken bir yasa olduğu için mi dolaşıyorlar? Yasa buna karşı olmasına rağmen dolaşıyorlar.
Sen kırsalda bir takım kamplar yerler kurmuşsun. Yasaya karşı olarak oralarda faaliyet içerisindesin. Diyorsun ki, yurtdışına çıkacağım, bana yasa çıkar da güvenlik görevlileri ne yapacak… Onu düşünmek sana mı kaldı? Onu düşünmesi gereken devlettir. Güvenlik güçleri ne yapacak? Bu anlamı olan bir şey değildir. Onun ötesinde bir yasayla biz yurtdışına çıkacağız bu anlamsız bir şey.
Gezi olayları PKK'nın kimyasını bozdu
Bu Meclis’te PKK’nın muhatap olarak alınması için bir çabadır. Bir şekilde gündeme gelsin, PKK meşrulaşsın diye zorlama çabasıdır. Elbette hükümet bunu kabul etmez. Nasıl geldilerse öyle giderler. Yasa dışı şekilde dolaşıyorlar, yasayla cirit atmıyorlar, aynı şekilde terk ederler. Burada niçin bu olmadı? Yasa çıkacaktı çıkmadı bunun üzerine bina etmeye çalışıyorlar. Bu bir anlamsız, ikincisi mart sonunda çağrı yapıldı. Mayıs’ta Gezi olayları meydana geldi.
Bu örgütün kimyasını bozdu. Gezi olaylarıyla bir şekilde acaba bu hükümet gidici mi, burada iktidar boşluğu oluşur mu, hem gezi hem 17 aralık vesaire, örgüt atacağı adımları atmaktan geri durdu. Utanmadan şimdi faturayı devlete kesmeye çalışan tavır içindeler. Barajı geçmek için süreci feda ettiler. İnsanlar buna niye oy verdi? dediler ki, oy verin Çözüm Süreci başarıya ulaşsın. Demek ki sizin oy almanız sürece etkisi yok. Tam tersine olumsuz bir etki yaptı. Bazı şehirlerde yüzde 90’larda insanlar oy verdiler. Ama HDP’nin hiçbir karşılığı yok. Görünüyor işte koalisyonda yeri yok. Çözüm sürecinde yaptırımı yok. Anlam ifade etmeyen pozisyonu var.
Öcalan bunları yakalasa sopayla kovalar!
Seçimden önce dedim ki, AK Parti varsa çözüm süreci var. Ama sen Ak Parti'yi devirme projesinde kendini kullandıracaksın, sonra kim yapacak, gel yap. AK Parti’yi de devireceksin, sonra ddiyeceksin ki Ak Parti gel yap. Böyle bir kandırmaca olabilir mi? HDP tabanı, Kürtler, bunlara sebep olan yöneticiler hakkında çok ciddi hesap sormaları lazım. Siz nasıl bir oyuna alet oldunuz, bütün bu yaşadığımız sıkıntılar yaşanıyor, orada örgüt her şeyi kaybetme noktasına geldi, bu noktaya nasıl gelindi diye bu kişilerden hesap sorulması lazım. Sürekli Öcalan adına yalan söylüyorlar. Öcalan başkanlık sistemine karşı, Öcalan AK Parti’ye karşı… Külliyen bunlar yalan.
Öcalan ile görüştükleri dönemde koalisyon var mıydı ki, Öcalan onunla yapın şununla yapın desin.. Öcalan bunları yakalasa sopayla kovalar diye düşünüyorum.
Demirtaş, kendi PR’ını yaptı, kendi imajını oluşturdu. Sürece ne olursa olsun, İmralı anlamsızlaşırsa anlamsızlaşsın. Kendi PR’ını yaptı, el bebek gül bebek bir çiçek çocuk olarak, bir imaj imalatına dönüştü ve bugün yaşadığımız şeyler. HDP Diyarbakır'dan Cihangir'e eksen kayması yaşadı. Şimdi kıvranıyorlar. Ne olacak bu süreç?
Elbette Kandil bir rahatsızlık duyuyordur. Kandil de silah bırakmaya ayak direttiği için burada kendi aralarında bir anlaşma olduğu söylenebilir. Dün de Demirtaş’ın açıklamaları vardı, Öcalan’ın üzerinde Kandil’i konumlandıran bir tavır içerisine girdiklerini görüyoruz.
Ateşkesi devletin bozduğu yönündeki iddialara ne demek istersiniz?
Bu ateşkes kavramı yanlış bir kavram. Burada terör ve terörle mücadele var. Bizim kullandığımız kavram çatışmasızlık-eylemsizlik. Ama örgüt buna da uymadı. Bütün çözüm süreci boyunca illegaliteyi bırakmadı. Büyük eylemler yaptı. Seçimden sonra da adam öldürdü, yol kesti.
Uyuyan polisleri öldürmek, trafikçileri öldürmek, sivil askerleri ailelerinin yanında öldürmek. Bunun adı kahpeliktir. Her türlü değerini kaybetmiş terör örgütleri açısından bile bu kadarı şeydir… Peki nedir bu? Gidip uyuyan polisi öldürmek, ailesinin yanında asker öldürmek bu nedir? Bir şeyi bozmaksa bunun dik alası budur. Bir meselede şudur. Bu örgüt ile bu parti arasında bir ilişki var mı? Var. Peki örgüt mü partinin amacına, parti mi örgütün amacına hizmet ediyor? Bunların ikisi de yanlıştır. Demokratik bir yapıda böyle bir ilişki nasıl olabilir? Daha derin bir ilişki var. bu çarpık ilişkinin bu hastalıklı durumun doğru anlaşılması gerekiyor.
Bir takım partiler var. Bunların dayandıkları toplum kesimleri var, bir takım terör örgütleri var. Bu partilerle işbirliği içinde. YDH diye bir şey var, sanırsınız ki HDP’nin gençlik kolu. Terör örgütünün gençlik yapılanması… Bunu insanlara normalmiş gibi kanıksatmaya çalışıyorlar. Bu kabul edilebilir bir durum değildir.
7 Haziran’dan sonra Terör örgütü 150’ye yakın silahlı saldırı yapmıştır. Bir çok kişiyi kaçırmıştır. 10 askerimizi, polisimizi şehit etmiştir. Seçimden sonra örgüt doğrudan eylemlilik kararı almıştır. Kendisi ifade etmiştir. Hükümet şunu bunu yaptı diyenler, açsınlar örgütün açıklamalarına baksınlar. Burada kimse hükümete fatura kesmeye kalkmasın. Ortada çok açık cinayetler. Bunu iki eşit yapı arasında bir mücadelenin kurbanları gibi görmeleri bile teröre destek anlamına gelir.
Bugün eğer devlet bir takım güvenlik tedbirleri geliştiriyorsa, bölge halkının talep olarak ortaya koyduğunu söylememiz lazım. Seçim döneminde şantaj tehdit yaşandı. Terör örgütünün yedeğinde HDP kampanya yürüttü. Diğer partilerin araçları taşlandı, baskı uygulandı. Buna karşı devletin güvenlik tedbiri alması gerekir. Örgütün bunu istismar etmesiyle güvenlik açığı oluşmuştur. Devlet güvenlik tedbiri almıştır, bu halkın talebidir.
90’lı yıllara dönmekle hiçbir ilgisi yoktur. Faili meçhuller, hukuksuzluklar vardır, terörle mücadele anlamında yanlışlar vardır. Devlet, bugün terörle mücadeleyi hukuk içinde vermektedir. O gün olmayan demokratik reformlardı, yatırımlardı, halkın kucaklanmasıydı. Bugün bunların hepsi var. bunlara ilave olarak bu güvenlik tedbirlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Güvenlikçi politikalara devlet teslim oldu anlayışı yanlıştır.
PKK tabi bu DAEŞ konusunda kirli bir kampanya yürütüyor. Paralel yapı da işbirlikçileri. Türkiye’yi zora düşürmek için, bunları bu örgütü destekliyorlar diye, kendileri DAEŞ’i kaldıraç olarak kullanmaya çalışıyorlar. Örgütü meşrulaştırmaya çalışıyorlar. DAEŞ’i kullanan PKK’dır. Bu örgüt çıktığı günden itibaren mücadele verilmektedir. Bu çerçevede, turizm döneminde bir takım operasyonlar yapılıyor olabilir.
Burada Türkiye, samimi kararlı bir mücadele yürütmektedir terör örgütleriyle. PKK, DAEŞ’i kullanıyordu. Bu Suruç olaylarından sonra bunlar Türkiye’yi nasıl mahkûm edebiliriz diye kara kampanya başlattılar. Bizim yaptığımız operasyonlar, hem PKK hem DAEŞ hem DHKPC’ye, denklemi bozdu. PKK için uluslararası zemindeki yeni imaj, külliyen çökmüş oldu. Bunu nasıl istismar ederiz dediler ve bunun altında kaldılar.
Burada bir HDP bir oyun oynadı. Adeta bir kumar oynadı. Barajı geçmek için kirli bir işbirliğine girdi ve süreci feda etti. Bunu kime fatura edebiliriz diye arayış içerisindeler. Yine hedefe koydukları isim sayın cumhurbaşkanımız. İklimi bunlar bozmuştur. Sözlerinde durmamıştır. Süreci zehirleyen de bunların eylemleri tavırları olmuştur. Cumhurbaşkanımıza atfedilen olumsuzlukların hiçbiri doğru değildir.
HDP yönetimi ve Kandil’in Öcalan’ı artık denklem dışında mı tutuyor?
Türkiye’nin bu süreçte hızlı şekilde mesafe alması, Mart ayından Nisan Mayıs ayında sonuç alacak olması bir çok kişinin ezberini bozdu. Türkiye bu sorunu nasıl çözebiliyor, nasıl hızlı netice alınıyor? Şimdi burada bazı ülkeler, eğer PKK silah bırakırsa, denklemden çıkarsa, Türkiye’ye karşı eylem yapmazsa, döner bize eylem yapar diye süreci sabote etmek istedi. Bazı ülkeler bölgede IŞİD vesaire denklem var, PKK’yı çıkarmayalım diye buna karşı çıktı.
Örgüt de burada panik atak geçirdi. Bölgede tekrar silah üzerinden bir sürü şey yapılıyor, ben neden silah bırakacağım…Bu iş nasıl olmaz düşüncesi bunları bir araya getirdi. Türkiye bunu nasıl yapıyorsa, hangi enstrüman üzerinden sonuca gidiyorsa biz onu ortadan kaldıralım, yeni aktörler ortaya çıkaralım, o aktörleri kontrol edebilelim. Böyle bir yaklaşım üzerine işte mevcut aktörler, yeni aktörler üretip, diğerlerini anlamsızlaştırıp, süreci nasıl bozabiliriz…
Aslında seçim sürecinde yaşananlar bunun parçası durumdu. Bu daha iyi anlaşılıyor. Kimlerin nasıl kendini kullandırttığı daha iyi anlaşılıyor. Bunlar her şeyi kaybediyorlar. Kumar oynadılar ve kayıp içerisindeler. Bölge halkı da görüyor oynanan oyunu. Uluslararası zeminde PKK’yı meşrulaştırma çabaları tamamen çöktü.
Demirtaş'ın 'tekrar müzakere' çağrısına yanıt
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın bu sabah Halkevleri'ne yaptığı ziyaretin ardından yaptığı, 'müzakerelere yeniden başlayabiliriz' açıklamasına yanıt verdi. Akdoğan'ın AA'da katıldığı canlı yayın sırasında öğrendiği bu açıklamaya yanıtı şöyle oldu:
Demirtaş’ın bir açıklaması olmuş. Şu anda devam ediyor ama, konu başlığı bir geri adım seziyoruz açıklamanın özetinden. 'Bizim yeni müzakere şartlarını oluşturmamız gerekiyor' diyor. 'Açık çağrı yapıyorum, silahlar susmalı' diyor.
Güveni bir defa yıktılar. Varolan güveni havaya uçurdular. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi aktörlerle, bu kadar sürece ihanet eden aktörlerle, bu sürecin nasıl devam ettirileceği bu bir muammadır. Bunlar güveni yıkmıştır, sarsmıştır. PKK’nın 'onu yapın bunu yaptı' diye şart koşacak hali yok. Onların gücü varsa örgüte çağrı yapsınlar, örgüt terk etsin, silahları bıraksın. Konuşulacak bir şey varsa ondan sonra konuşulur.