Ekran Başında Anksiyete Atakları Geçirtti! Vatanım Sensin'in En Heyecanlı, 11. Bölümü
Dün ekran başında şahsen ömrümden ömür gitti, sevgili Vatanım Sensin ve Onedio takipçileri... Sizlerin de çok farklı bir durumda olmadığınızı biliyorum. O zaman haydi, 11. bölümü masaya yatıralım ve dizi heyecanıyla gözden kaçırdığımız detayları irdeleyelim.
Dün akşam yine her perşembe olduğu gibi, Demet Akalın dahil, hepimiz ekran başına çivilendik.
Hatta sadece biz değil, dizinin Orta Doğu ve Latin Amerika'daki hayranları da ekran ve Twitter başındaydı.
Bu sefer etiket #VatanSağolsun olarak belirlendi. Bu etiketi belirleyen de Hilal oldu, zira o dizinin en ateşli, en şirin, en aktif karakteri...
Zaten geçtiğimiz bölümden beri olacaklar az çok belliydi, bu bölümde tek gündemimiz Hilal olacaktı.
Bu yüzden de fazla alengirli olayları bölüme koymamayı tercih etmişler. Net iyi seçim.
Fragmanda görüp aklımızı kaybettiğimiz, "birinin rüyası falandır, gerçek değildir" diye inanmak istemediğimiz darağacı sahnesi gerçekti...
Lakin bölümün tamamı zaten bu darağacına gelene kadar geçti. Bizim için ise o dakikalar geçmek bilmedi.
Ah Eşref Paşa, ah Eşref Paşa... Nuh dedi, peygamber demedi ve Hilal'i kurtarmaya asla yanaşmadı.
'Şehadet yolu' dedi, genç iki çocuğu kendi seçmedikleri bir yolda kurban etmeye kalkıştı. Şimdi açıkçası Eşref Paşa sevilen ve saygı duyulan bir karakter olduğu için bu hareketinin altında bir anlam aradık, belki de haklıdır diye düşündük fakat yok... Eşref Paşa adeta zalimce ve adaletsizce davrandı.
Ayrıca Vasili ile süregelen can düşmanlığının sebebinin de tamamen kişisel bir meseleden çıktığı bariz. Ben burada acaba Ali Kemal -yani Vasili ve Veronika'nın kayıp/öldü bilinen oğlu- ile alakalı bir mevzu çıkıp çıkmayacağını merak ediyorum. Zamanla göreceğiz.
Eşref Paşa'nın kontrolden çıkmış, zalim ve adaletsiz tavrına dönecek olursak;0 neyse ki Eşref Paşa'nın karşısında dimdik durabilecek bir kahraman çıkıp gelecekti simsiyah çarşafıyla...
Ne muhteşem kadınsın sen Halide Edip!
Dimdik yürüyüşü, yüksek sesiyle cesurca konuşması, kendinden emin gülüşü... İzlerken 'işte Türk kadını! İşte!!!' diye kendimizden geçtik.
Bu arada tarihe not düşelim; Halide Edip'in siyaseten aktif ve meclise giren ilk kadınlardan olduğu, ayrıca kadınların çalışma ve seçme seçilme hakkı için canla başla mücadele eden Kadınlar Halk Fırkasının destekçisi olduğu, gerçek bir aktivist ve Osmanlı feministi olduğu gerçeğini bilmelisiniz. Kızlar, şu an sahip olduğunuz haklara kavuşmanız için her türlü mücadeleyi veren bu feminist büyükannelerinizin hatırına, kadın olarak dimdik durmak zorundasınız!
Eşref Paşa'nın karşısına dikildiğinde, Eşref Paşa bizi bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı.
Sırf kendi egosu, 'kimseyi başkan bellemem, eğilmem' tavrı ve yersiz gururu yüzünden iyice gözümüzden düştü. 'Dediğim dedik' olacağım kaygısı neler yaptırıyor...
Bu yüzleşme gerçekleşirken Halide Edip'in Hilal'den haberi yoktu. Olsa neler olurdu bilemiyoruz.
Not düşelim: Halide Edip de Mustafa Kemal Atatürk ile birebir aynı görüşleri paylaşmıyordu fakat söz konusu vatan olunca önceliklerini buna göre ayarladı ve dayanışma içerisinde Mustafa Kemal'e tam destek verdi. Şimdi Eşref Paşa'ya bir kere daha teessüf edelim.
Halide Edip bir kadının fikirlerinin ne kadar güçlü olabileceğini, yeri gelince bir ordu dahi toplayabileceğini kanıtladı. Allah be!!!
Hilal'i kurtarmak, vatanı kurtarmak ile hemen hemen aynı şeydi. Sandık ki kurtaracaklar...
“Milletler dostumuz, hükümetler düşmanımızdır" sözünü söylemiş ve lügatımıza hediye etmiş olan Halide Edip'in önderliğinde ailenin ve İzmir'in tüm kadınları harekete geçti.
Nineciğimiz bile!
Bizce bu konuşmayı dinlemelisiniz!
Bu bölüm bizce kadınlar övgü niteliğinde bir bölümdü. Bu can alıcı bölümün kadın meselesine nasıl göndermeler yaptığını fark etmeliyiz!
Halide Edip zaten kendisi başlı başına feminist kadın figürü! Duruşu, yürüyüşü, konuşması; kısacası varoluşu...
Veronika zamanında Hilal'i 'saygılı konuş' diyerek tokatlamıştı. Şimdi ise Hilal'i kurtarmak için kocasını ezip geçti, erkek askerleri azarladı, Hazreti Meryem'e dualar etti. Nineciğimiz de 'bak, kadın kadının halinden anlar. Hayat yaratan, hayatın kıymetini bilir' tarzı konuşarak mevzuyu özetledi.
Yıldız ayakkabıcıda, 'kadınların ayakkabıları hemen eskimez, kadınlar ayakkabılarına iyi bakar' lafına; 'çünkü kadınların gezmesine izin vermiyorsunuz ki, nasıl eskisin ayakkabıları?!' diyerek cevap verdi.
Yunan kadınlar dahi bir Türk kızının idamına sessiz kalmadı. Sokaklarda yürüyen kitlede kadınlar çoğunluktaydı. Bakın bunlar önemli, çünkü kadın karakterlerimizin daha da aktif hale geleceğinin sinyalleri... Özellikle de yıldızın!
Yıldız da, Ali Kemal de kardeşlerini kurtarmak için ellerinden geleni yapıyorlar... Kendi yollarıyla!
Yıldız akıllıca, insanlarla iletişime geçerek, detaylara önem vererek çözüm yolu arıyor. Zeki kız!
Ali Kemal şaşkalozu ise 'çekerim emaneti, yıkarım adaleti' tadında, bir silah ile nasıl neyi engelleyecekse, sonunu düşünmeden işlere girişiyor ve her zamanki gibi kendini kurban etmeye kalkıyor. Tam bir prenssin Ali Kemal ama biraz ince düşün, mantıklı düşün beya!
Şu Azize şimdiye kadar 2 çocuğunun idam edilmeye kalkışıldığını görüyor. Yazıktır yahu, bu da can!
Cidden şu kadın sadece bir bölümcük mutlu olsun artık ya!
Cevdet Paşa'nın bu kahrolma sahneleri ciğerimizi çürüttü!
Halit Ergenç bunun bir benzerini Muhteşem Yüzyıl'da da yaşamıştı. Ama bu defa durum farklı...
Hilal ile nasıl da gurur duyuyordu!
Gözümüzde yaş kalmadı artık!
Dünyanın en ponçik kız çocuğu olarak Hilal'in darağacına yürümesi...
Helak olduk be!
Ne kadar ince düşünülmüş; masumiyeti, sevgiyi, aileyi ne de güzel anlatan bir sahneydi.
Sonuç olarak Hilal idam edilmedi! Fakat darağacından da inmedi... Bize de gelecek bölümün fragmanını irdelemek kaldı.
'Oğlun Leon elimizde' dediler. Bizce Leon bu işi kendisi dahi ayarlamış olabilir; çünkü şundan çok eminiz, Leon Hilal'in idamını öyle eli kolu bağlı izlemeyecekti! Mutlaka bir şey yapacaktı!
Bu işi ise Eşref Paşa mı ayarladı, ayarladıysa Cevdet'in onu ele vereceğinden korkarak mı ayarladı, yoksa Halide Edip esip gürleyip Eşref Paşa'yı Hilal'i kurtarmaya mecbur mu etti bilemiyoruz...
Fakat Leon ölemez. Neden biliyor musunuz? Veronika, Azize, Hilal ve Yıldız yine ortalığı birbirinde katarlar da ondan!
Gelecek bölümde görüşmek üzere!
Yorum Yazın
araplar da bayağı ironik he. sen 1.dünya savaşında bizi sırtımızdan vur sonra kurtuluş savaşımızın anlatıldığı dizileri izle asdfghjkl şaka gibi.
Arapların varlığı komedi zaten.
şu dizide leon'u oynayan arkadaşa türk olmasına rağmen yunanca'yı olabildiğince en olabildiğince güzel telaffuz ettiği için yürekten teşekkür ederim. beren s... Devamını Gör
şu dizide bi eşref paşayı birde yıldızı sevemiyorum
yıldız'ı niye beğenmiyorsun yunan'ı beğendi diye mi : )))) bence yıldız'ı oynayan kız gayet güzelmiş geçen gördüm vay anasını dedim ama yaşı ufak : )