Erdoğan: ‘Mehmet Bey Üzüntüden Eve Yürümüş’
Arnavutluk ziyaretenin ardından Türkiye dönüşünde uçakta gazetecilere gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in sosyal medyada sarığının üzerinde Mercedes resmi iliştirildiğini görünce ciddi manada üzüldüğünü, arabayı durdurduğunu ve inip eve yaya olarak gittiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
- Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’le ilgili araç polemiği hakkında ne diyorsunuz?
'Sarığının üzerinde Mercedes resmi iliştirildiğini görünce ciddi manada üzülmüş'
Ben bu konuda ne düşündüğümü meydanlarda da söyledim. Bir kere o Mercedes’in iddia ettikleri gibi 1 milyon TL falan olması için zırhlı falan olması lazım. O tür normal Mercedes’lerin fiyatları 300-320 bin TL civarındadır. Kaldı ki artık eski dönemlerde değiliz. O tür araçlara artık herkes binebiliyor. Üstelik Diyanet İşleri Başkanı’na tahsisli bir araçtan söz ediyoruz. Kendisine de ifade ettim: ‘O gazete böyle yazmış filanca şöyle yazdı diye o şekilde davranmanız pek doğru olmadı’ dedim. Ama sosyal medyada sarığının üzerinde Mercedes resmi iliştirildiğini görünce ciddi manada üzülmüş. Arabayı durdurmuş. Oradan inip eve yaya gitmiş. Gerçekten çok üzülmüş. Adamcağızın oturduğu evi bile yalanlar eşliğinde polemik konusu yapıyorlar. Ev zaten Diyanet’e ait bir ev.
- Diyanet’i neden bu süreçte hedef aldılar?
Zaten malum çevreler, Diyanet’ten hiç haz almadılar. Yani bunlar artık birçok yerde dökülmeye başlayınca adeta buradan kendilerince bir rövanş alma gibi bir yola girdiler.
- Yük gemimize saldırılması ile ilgili olarak yeni bilgiler var mı? Arkasında ne olablir?
Silah yüklü olduğunu zannetmişler. Bizimkiler henüz açıklama yapmadılar. Bahaneleri o. Türk bandıralı olsa tepkimiz daha farklı olabilirdi. Libya’da tam bir kaos var maalesef. Trablus var, Tobruk var, aşiretler var?
'Balkanlar'da da bir üst akıl var'
Bizim Arnavutluk’a her türlü desteği vermemiz lazım. Makedonya, Bosna Hersek, Kosova dahil bölgedeki tüm ülkelerle iyi ilişkiler içinde olmamız lazım. Kumonova’daki olaylar da gösterdi ki bölgeyi karıştırmak isteyenler var. Benim Balkanlar’da bir şey çok dikkatimi çekiyor. Orada da bir üst akıl var. Malum Bosna Hersek’i baklava dilimine ayırdılar. 8 ayda bir, dönüşümlü olarak bir dönem başkanı Bosna Hersek’e komuta ediyor. Sırplar, Hırvatlar, Boşnaklar. Şu son seçimler öncesinde nüfus sayımı yapılmış olmasına rağmen sonuçlar açıklanmadı. Boşnaklar nüfusun yüzde 54’ünü oluşturduklarını düşünüyor. Ve bu ülkenin halen güçlü bir ordusu yok. Allah rahmet etsin vefatından bir gün önce Aliya’yı (İzzetbegoviç) hastanede ziyaret etmiştim. Bir yurtdışı ziyaretinden dönüyordum. Durumunun ağır olduğunu duyunca ani bir kararla Saraybosna’ya iniş yaptık. Arkadaşları uçakta bırakıp, hastaneye ziyarete gittim. Kendisi ile biraz hasbi halde bulunduk. Bana, ‘Ben aslında Dayton’ı kabul etmezdim. Ama öyle bir noktadaydık ki dayanma gücümüz kalmamıştı. Kabul etmek zorunda kaldım” demişti.
Demek ki aslında Dayton kabul edilebilir bir anlaşma değildi. Çünkü ortada adil bir durum yok. Üst aklın böl parçala yönet yöntemi buralarda da devrede. Kosova’da da benzer bir durum söz konusu. Fakat öyle veya böyle ABD bu işi sıkı tutmuş olsa ben inanıyorum ki Kosova’nın tanınması hızlanır ve BM üyeliği gerçekleşir. Fakat sıkı tutmuyor. Makedonya’daki gelişmeler de çok enteresan. Arnavutluk’ta yaptığımız görüşmelerde Balkanlardaki genel sorunları konuştuk.
- Arnavutluk’taki paralel yapıyı da konuştuk mu?
Evet Arnavutluk’taki paralel yapılanmayı da konuştuk. Cumhurbaşkanı ile de Başbakan ile de konuştuk. Olumlu yaklaştılar.
- Avrupa’daki merkezleriymiş?
Balkanlar diyelim ama Avrupa demeyelim. Olsa olsa Balkanlar’daki merkezleri olabilir, Avrupa olamaz.
- Arnavutluk’taki imam hatipleri paralel yapı kullanıyormuş deniliyor?
Medreseleri kastediyorsunuz sanırım... Size ilginç bir şey anlatayım. Malum yapıdan biri zamanında Diyanet İşleri Başkanımıza gelmiş. Paralelin ileri gelenlerinden, şu anda kaçak olan biri... Demiş ki, ‘Normalde biz cami işleriyle uğraşmayız ama, Arnavutluk bir istisna. Burada müftülüğü biz halledeceğiz’... Tabii Mehmet Hoca da (Görmez) şaşırmış. Bu benim görevim demiş, bana böyle bir şeyi hangi cüretle teklif ediyorsunuz’ diye itiraz etmiş... O zamanki Arnavutluk yönetimi de, malum yapının telkini neticesinde, Arnavutluk’taki Diyanet İşleri Başkanlığı görevini, Boğaziçi Psikoloji mezunu birine vermiş. Kendisi Türkiye’de İmam Hatip’in sadece orta kısmını okumuş. Halen de aynı görevi yapıyor ama Balkanlar’daki müftüler tarafından kabul görmüyor.
'Devlet baraja şartlanmaz'
(HDP’nin baraj altında kalması halinde bölgede olaylar çıkabileceğine ilişkin beyanların sorulması üzerine) Devlet kendini baraj altına veya üstüne şartlamaz. Yaparsa yanlış yapar. Nerede terör olursa olsun hazır olmak durumundadır. Şu anda da devlet tüm güvenlik güçleriyle, jandarmayı da dahil ediyorum. Güvenlik güçlerini valiler göreve çağırır. Güneydeki gelişmelerden dolayı zaten bir hazırlık var. Diğer bölgelerde de benzer şeylerin olması durumunda gereken yapılır. ‘Barajın altında kalınırsa şunu bunu yaparız’ diyenler bunun bedelini öder.
Vaatler sağlıklı değil
- CHP, MHP muhalefet partilerinin semboller üzerinde propaganda yaptığı, bu seçimde ilk kez ekonomi üzerinden yapılmasının sağlıklı olduğu söyleniyor. Ne düşünüyorsunuz?
Bu vaatlerin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum bana göre içi boş. Bunların baktığı hazinenin içinde ne var şu var bu nasıl olsa bizi bir yere kadar götürebilir. Nereden ne gelecek farkında değiller. Yap işlet devlet işine girdiğimizde birçok kişi karşı çıktı. Bir şeyler üretemezseniz yapamazsınız.
- Seçimden AK Parti güçlü çıkarsa gergin ortam yumuşar mı?
Bir kere taşlar yerine oturacaktır. Burayı güvenli liman haline getirmiş olacaktır. Referandum sayısına ulaşırsak başkanlık sistemini takvimine alacaktır AK Parti. Bunun takvimi 2019 mu olur daha mı erken olur bilemem. Böyle bir süreç söz konusu. Tabii bunun artılarını eksilerini 12 yılda çok rahat görüyoruz.
'Dershane meselesi kapanıyor'
Şimdi mesela biz Maarif Vakfı’nı kuruyoruz. Vakıf kurulduğu andan itibaren. MEB Maarif vakfı herhangi bir ülkenin eğitim bakanlığıyla ilişkiye girip orada işleri ele alacak. Kurumların temsilcilerinin yanı sıra sanıyorum STK’lar da olacak. Yunus Emre Vakfı gibi ama daha çok eğitim öğretim alanında etkin olan kişilerin yer aldığı bir vakıf olacak. Bizim temaslarımızın ardından, bazı ülkelerde okullarda kapanmalar başladı. Mesela Azerbaycan başladı. Gabon buradaydı. ‘Size uyumsuzluk sağlayan bize de sağlar’ dediler. Senegal’den aldık. Peyderpey devreye sokuyoruz. 1 Eylül’den itibaren hızlanacak. Dershane meselesi kapanıyor biliyorsunuz. Maarif Vakfı da devreye girdiği andan itibaren biliyorsunuz orada okuyan çocuklar var, açıkta kalmaması lazım. Maalesef o ülkelerin devlet erkanının çocukları da var o okullarda. Mülkiyet meselesi dahil, tüm konular ilgili ülkenin eğitim bakanlığıyla konuşulacak. Gerekiyorsa mülkiyet devralınacak ya da bu hususta destek vereceğiz. Diyelim öğretmenleri Maarif Vakfı gönderecekse, o ülke de diğer masrafları üstlenecek. Destek vermemiz gerekiyorsa vereceğiz. Bu faaliyet Eylül’den önce de başlayabilir. Yurtdışı tabi. Yurt içinde dönüşebilenler dönüşecek dönüşemeyenler kapanacak.
- Okula dönüşme ne durumda?
Hakkını veremiyorlar ondan dolayı dönüşümde sıkıntı çekiyorlar.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!