"Erdoğan Ne Olursa Olsun IŞİD ve PKK'ya Terör Örgütü Diyemiyor"
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın 12 Eylül askeri darbesi davasında müebbet hapse mahkum edilmelerine ilişkin, “Zaten millet nezdinde meşruiyeti olmayan, millet nezdinde mahkum olmuş bir darbeydi” dedi.
Cumhurbaşkanlığı meselesinin milli bir konu olduğunu, parti taassubuyla ya da iktidar-muhalefet çatışmasıyla meseleye bakılamayacağını ifade eden Vural, “Türkiye ‘al gülüm, ver gülüm’le cumhurbaşkanlığını, başbakanlığı parti içi meselesi olarak değerlendirmekten uzak olmalıdır” dedi.
Vural, Cumhurbaşkanlığı makamının çatışma alanı, kavga alanı, ayrıştırma alanı, özgürlükleri kısıtlama alanı, güçleri tekelleştirme alanına dönüşmemesi gerektiğini söylediklerini anlatarak, şöyle konuştu:
“Bu bakımdan MHP olarak tercihimiz uzlaşma, huzur, bütünleşme, hukuk, özgürlük ve dengeden yana olmuştur. Bir yandan toplumun değerleriyle uyumlu ve barışık, aynı zamanda Cumhuriyet’in değerleri, demokrasi ve özgürlüklerimiz ekseninde çağdaş ilkeleri benimseyen cumhurbaşkanı seçmek hepimizin görevi olmalıdır. Sorumluluğumuzu yerine getirdik. Cumhurbaşkanı adayı arayışımızı küçümseyenler oldu. Baktılar ki Türkiye’de millet var, ortak değerleri var, demokrasi, özgürlük var.
Bu değerler ekseninde böyle bir adayı ortaya koyduk. Aday muhalefetin değil, toplumsal uzlaşma ekseninde demokratik bir tercih olarak toplumun önüne koyduğumuz imkandır. Böyle bir kimsenin Türkiye’ye alternatif Cumhurbaşkanı adayı olarak ileri sürülmesi, AKP’nin kılavuzlarını, kalemşörlerini niye rahatsız etti? Bu alternatif, iç enerjimizi Cumhurbaşkanlığı makamlarında tükettirmeyecek önemli adımdır. Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı ekseninde bir takım yasa dışı örgütlerle yapılan pazarlıklara mecbur ve mahkum bırakılmasını kesinlikle doğru bulmuyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamı terör örgütlerinin teslim aldığı, kullandığı bir yer olmamalıdır.”
Oktay Vural, Türkiye’nin milli güvenliğini koruyucu dış politika oluşturmadığını savunarak, “AKP’nin dış politikası, milletin birlik, bütünlük ve güvenliğini sağlayabilecek diplomatik mekanizmalardan yoksundur” dedi.
Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’ndaki diplomat ve vatandaşların rehin alınmasının sistematik ve planlı adımların ilki olduğunu öne süren Vural, şöyle devam etti:
“Rehin alınanları, ‘bunlar rehin değil’ diyerek geçiştirenlerin, aslında danışıklı dövüşte bir sürecin devam etmesini sağladıkları görülüyor. Konsolosluğumuzu basıp ay yıldızlı bayrağımızı indiren şerefsizler, aslında Türkiye’yi bu konuda rehin alıp, Telafer, Tuzhurmatu ve Kerkük’te inisiyatif oluşturulmasını engellemişlerdir. Rehin alma işlemi, planlı bir şekilde o bölgeyi Türkmensizleştirme politikasının aracı olarak kullanılmıştır.
‘Her safhasını takip ediyoruz’ diyenler, demek ki başlarına bunun geleceğini biliyorlardı. ‘Sıvışsa mıydık’ diyor. Ey Bülent Arınç, ey AKP; Basra’daki konsolosluğu niye boşaltıyorsunuz, niye sıvışıyorsunuz? Laf ola beri gele. Böyle devlet yönetimi mi olur?”
Yargının Musul Başkonsolosluğu’nun basılmasıyla ilgili yayın yasağı getirdiğini anımsatan Vural, “Bu yayın yasağı, yargının siyasallaşmasının tam delilidir. Başbakan Erdoğan, ‘yazmayın’ demiştir, yargı bunu talimat olarak almıştır ve soruşturma bahanesiyle yayın yasağını koymuştur. Böyle yargı olmaz” dedi.
Oktay Vural, milli güvenlikle ilgili bir konu olarak görülüyorsa, hükümetin başvurusu üzerine yayın yasağı konulması gerektiğini ifade ederek, mevcut yasağın ivedilikle kaldırılması gerektiğini savundu.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Vural, El Nusra’nın terör örgütleri listesinden çıkarıldığı iddiasını içeren haberler yayınlandığının hatırlatılması üzerine, Türkiye’nin silah ve terörü komşu ülkeleri istikrarsızlaştırmak için araç olarak kullandığını iddia etti.
Dışişleri Bakanlığı’nın terör listesinden çıkarılmasının söz konusu olmadığı yönünde açıklama yaptığını anlatan Vural’ın sözleri şöyle:
“Ne olursa olsun, Başbakan Erdoğan IŞİD’e, PKK’ya terör örgütü diyemiyor. Türkiye’nin iç ve dış politikasını bu gruplara teslim etmiş durumdadır. İstanbul’da gençlerimizi, çocuklarımızı bu örgütlere teslim eden organizasyonlar var. Devlet nerede? Recep Tayyip Erdoğan nerede?”
Vural, İhsanoğlu’nun adaylığına CHP içinden gösterilen tepkiyi nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, “Biz Türkiye’nin cumhurbaşkanını arıyoruz. AKP içinde de Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına itirazlar var. Önemli kısmı da Ekmel Bey’in cumhurbaşkanlığına olumlu bakıyorlar” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yasa dışı dinlenilmesine ilişkin eski yakın korumalarına yönelik başlatılan operasyona ilişkin görüşleri sorulan Vural, “Garabetle karşı karşıyayız. Önce böcek bulunmuyor, ikincisinde bulunuyor. Buldurtulan böcek için operasyon yapıyorlar. Devletimizin anlı şanlı yöneticileri, MHP’ye yapılan komploda niye bir kişiyi bulamadınız?” dedi.
Vural, Ekmeleddin İhsanoğlu’na neden “Ekmel Bey” dediğinin sorulması üzerine şu cevabı verdi:
“Yakın çevresi Ekmel Bey deniyor. Ekmeleddin Bey de güzel bir isim. Bazıları da Tayyip diyemiyor. Recep Bey mi, Tayyip Bey mi, Recep Tayyip Bey mi diyeceğiz?”
12 Eylül davasında, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın müebbet hapis cezasına çarptırıldığının belirtilmesi üzerine Vural, şunları söyledi:
“Zaten millet nezdinde meşruiyeti olmayan, millet nezdinde mahkum olmuş bir darbeydi. Darbe 2 kişiyle mi sınırlı? 90 yaşını geçtiler. Milletin aklıyla alay etmesinler ama 12 Eylül’ü uygulayanlar, darbeyi yapanlar 2 kişi değil. 28 Şubat’ın arkasında olanlar nasıl bugün Türkiye’yi yönetiyorsa, 12 Eylül zihniyetinin arkasında olanların, 12 Eylül’e getiren süreçle ilgili sorumluların da sorgulanması gerektiği kanaatindeyim.”
- DHA