Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
"İhsanoğlu'nu Fotoğraflarına Kadar Araştırdım"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu her şeyiyle araştırdıklarını dile getirip, “Sayın İhsanoğlu’nu fotoğraflarına kadar araştırdım. Hangi liderle, nerede fotoğraf çektirdiği dahil” dedi ve İhsanoğlu’nun her kesimden insanı kucaklayacak bir yapıda olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, Halk TV’deki ‘Halkın Arenası’ programına konuk oldu ve gündeme ilişkin şöyle konuştu:
EN UFAK BİR KUŞKUM YOK Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adayı gösterilmesi ile ilgili olarak Kılıçdaroğlu, “Bir risk üstlendiğim doğru. Ben riski ülkemin geleceği için üstlendim. Ben bir liderim, CHP’yi yönetiyorum. Eğer bir lider, risk üstlenmezse sorunu var demektir Ekmel beyin, Atatürk, laiklik, cumhuriyet devrimlerine sahip çıkacağı konusunda en ufak bir kuşkum yok. Çünkü o, cumhuriyete ve cumhuriyetin değerlerine inanıyor. Eğer cumhuriyet olmasaydı, Tunceli’nin küçük bir köyünde doğan Kemal Kılıçdaroğlu CHP’ye genel başkan olamazdı, eğer bu ülkede cumhuriyet olmasaydı Recep Tayyip Erdoğan Başbakan olamazdı. Eğer bu ülkede cumhuriyet olmasaydı Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olamazdı. Bunu en iyi bilen Ekmeleddin Bey. Batı’yı da görüyor, Doğu’yu da görüyor.
SAYIN İHSANOĞLU’NU FOTOĞRAFLARINA KADAR ARAŞTIRDIM Ekmel bey laikliğin ne kadar önemli olduğunu görüyor. Kadınlara hak verilmemesinin Ortadoğu’yu nasıl şekillendirdiğini, Batı’da nasıl algılandığını gözlüyor. Böyle bir insanın cumhuriyetin değerlerini, Atatürk’ü, laikliği reddetmesi mümkün değil. Yaşamıyla, ailesiyle mütevazı, bilime, cumhuriyetin değerlerine önem veren, saygıdeğer bir insan. Sayın İhsanoğlu’nu fotoğraflarına kadar araştırdım. Hangi liderle, nerede fotoğraf çektirdi dahil, bütün fotoğraflar… Her şeyiyle araştırdık. Sonra şunu gördük; Gerçekten her düzeyde, bilgi, eğitim düzeyi ne olursa olsun, her düzeyde insanın rahatlıkla kucaklayacağı bir insan. Yoksul Afrika çocuklarıyla beraber çekilmiş fotoğraflarına baktığınız zaman o sevecenliği orada da görüyorsunuz.
İhsanoğlu’nun babası Mehmet Akif Ersoy’un en yakın arkadaşı. Mehmet Akif Ersoy, Mustafa Kemal’e yazdığı mektupta, ‘Ömrüm olsaydı, ömrümün bir kısmını sana verirdim, Allah benden alsın, senin ömrüne ilave etsin’ diyen birisi. Biz sadece baba boyutuna değil, her açıdan olayı tahlil ettik. Eşine, çocuklarına, ailesine bir şekliyle bakıldı. İstedik ki, bu cumhurbaşkanı adayı olacak, yaralanmasın, aleyhine bir şey söylenmesin. Dolayısıyla kimse kalkıp onun aleyhine bir şey söyleyememeli. Geçmişinde tek bir kara lekesi yok” diye konuştu.
BÜTÜN TANIMLARA UYUYOR Önümüzde bir bilgin var, bir bilgi insanı, bilim tarihini çok iyi bilen, artı İslamiyeti de çok iyi bilen bir insan var. Dolayısıyla kendi halkının değerleriyle paralel bir insan var. Her düzeyden insanla rahatlıkla oturup konuşabilecek bir insan var. Biz bir siyasi partiye genel başkan seçmeyeceğiz, herkesin cumhurbaşkanı olacak birisini seçeceğiz. Cumhurbaşkanı adayı, tarafsızlığının yanı sıra siyasi parti kimliği çok öne çıkmayan, iyi yetişmiş, entelektüel birikimi iyi, dünyayı iyi tanıyan, dünya dengelerini bilen, Türkiye’yi iyi okuyan, barışçıl, hukukun üstünlüğüne inanmış, herkesi kucaklayan, sevecen bir dil kullanması gereken birisi olmalı diye açıklamalar yaptım. Bütün tanımlara Ekmel Bey uyuyor. Ekmel Beye diplomat, iyi bir insan, bilim adamı diyebilirsiniz ama onun asıl temel işlevi, o çok iyi bir yönetici, 57 ülkeyi başarıyla yöneten bir kişi. Dolayısıyla hepimizin gurur duyduğu bir insan.
BU MU İYİDİR YOKSA VATANDAŞINA TOKAT ATAN BİRİ Mİ Sayın İhsanoğlu’nun adaylığını birisi bana fısıldamadı. Ben pek çok kişiyle konuştum. Ekmeleddin Bey’in uygun bir aday olduğu intibası uyandı. Hiç kimseden negatif yanıt almadım. Sorduk, soruşturduk, bu ismin çok uygun olacağı ifade edildi. Eğer bir aday belirlenmişse ve bu adayın kimliği üzerinde bir kuşkumuz yoksa, ikinci bir adayın belirlenmesi CHP’de olmaz. Ben buna izin vermem. Cumhurbaşkanı adayları televizyonlara birlikte çıkmalı, aynı soruları aynı sürede yanıtlamalı. Halkımız da dinlesin izlesin, elini vicdanına koysun, bu mu iyi bir cumhurbaşkanı adayıdır, yoksa vatandaşına tokat atan birisi mi, ananı da al git diyen birisi mi diye sorsun oyunu ona göre kullansın. Demokrasi bunu gerektirir. Birisi kaçarsa demokrasi yoktur.
SİLAHLARIN BÜYÜK BİR KISMI 100 TÜRK VATANDAŞINI REHİN ALAN IŞİD’İN ELİNDE Çok sayıda IŞİD üyesi şu anda Türkiye’de tutuklu. ‘Benim teröristlerimi ver, ben senin vatandaşını bırakacağım’ diyor. Pazarlıklar yapılıyor şu anda. Bütün dünya biliyor bizde yasak getirilmiş. Erdoğan; ‘Orta Doğu bataklığı deme’ diyor.’ Orta Doğu’yu bataklığa çeviren sensin. Tırlarla silah gönderdiler. Müslümanlar birbirini öldürsün diye. O silahların büyük bir kısmı 100 Türk vatandaşını rehin alan IŞİD’in elinde. Kendi silahımızla kendi adamımız orada rehin. Yasak getirmesinin nedeni o. Bir ülkenin medyası özgür değilse, o ülkenin kendisi özgür değildir. Yasağın olduğu bir yerde, özgürlükten söz edilemez.
İSLAM DÜNYASININ BİR RÖNESANSA İHTİYACI VAR Ben her istediğimi yapabilirim sarhoşluğu içindelerdi, sıfır sorun politikaları böyle iflas etti. Bir baktılar ki artık her istediklerini yapamıyorlar. Sevgili Peygamberimiz dünyanın en büyük devrimcisidir.’ Milyarlarca kişiyi etkilemiştir. Sözüyle, davranışıyla…Bilim gelişmiştir. Bunlar yazılmış, çizilmiş. Avrupa Ortaçağ karanlığındayken, sonra bu eserler Roma’ya götürülmüştür, tercüme edilmiştir. Hristiyan dünyasında rönesans böyle başlamıştır. Onlar rönesansı yaşarken, biz bunu yaşayamadık. İslam dünyasının bir rönesansa ihtiyacı var. Bir yeniden doğuşa ihtiyacı var.
Balyoz Davası’na değinen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben bu davaların savcısıyım’ diyen ve adaletsizliği pekiştiren kişiden cumhurbaşkanı adayı olmaz. Geldiğimiz noktada gerçekten büyük bir haksızlık giderilmiştir ama tutuklu veya mahkumlar ağır bedeller ödediler, intihar edenler, ölenler oldu, aileleri de çok acı çekti, büyük üzüntü ve travmalar yaşadı.. Mahkum edilenler serbest bırakıldı, bunların yükselmelerinde, terfilerinde tutuklanmadan önce hangi işlemler yapılacaksa, aynı işlemlerin yapılması, haksızlığın geriye dönük telafi edilmesi, gerekirse komuta kademesinin yeniden düzenlenmesi lazım. Bu görev TSK’ya düşüyor. Bunların kaybolmuş hakları var, rütbeleri söküldü. Tutuklu oldukları dönemlerde, daha mahkum olmadan aylıkları kesilmişti. Aileleri perişan oldu, maddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldılar. Bütün bunları çektirenlerden de hesabının sorulması lazım. Balyoz davası tarihimizde yüz karası olarak yerini alacaktır. Yargılama özel mahkemede yapıldı, savunma hakları kısıtlandı, deliller karartıldı ve mahkum edildiler. Bu operasyon sıradan bir operasyon değildir.
Aslında Türkiye Cumhuriyeti’ni çökertme operasyonuydu. Siz bakmayın Balyoz falan denmesine. Aynı şey İzmir’deki casusluk davasında da vardır. Gidin oraya bakın, ne kadar yetenekli insanlar casus diye içeriye atılmıştır. Özel mahkeme, özel görevli mahkeme, yargıçları, savcıları özel olarak seçilen ve onların ifadesiyle söylüyorum, gerçek anlamda da kumpas kuran mahkemelerdir. Özel yetkili mahkemelerin adalet dağıtmadığını, Silivri’deki mahkumların “toplama kampında” olduğunu, dava süresince büyük haksızlıklar yapıldığını ve bunun ısrarla sürdürüldüğünü defalarca dile getirdim. Anayasa Mahkemesi teşekkürü hak etti, aynı zamanda AİHM’ne gidilmeden de Türkiye’de yargının bir sorunu çözebileceğini gösterdi.”
Zete