İlişkilerde Neden Ne Yaparsak Yapalım Dikiş Tutturamıyoruz? Sürekli Aynı Döngüye Girmemizin Perde Arkası!
Ne yaparsak yapalım ilişkilerimiz bir noktada tıkanıyor, sürekli aynı döngüye giriyoruz ve sonunda ya biz kaçıyoruz ya da karşımızdaki… Peki neden? Sorun hep karşı tarafta mı, yoksa farkında olmadan biz mi ilişkilerimizi sabote ediyoruz? Bazen güven problemleri, bazen geçmiş travmalar, bazen de farkında olmadan benimsediğimiz düşünce kalıpları nedeniyle ilişkilerde istikrar sağlamakta zorlanabiliyoruz.
Çoğu kişi, ilişkilerinin neden yürümediğini dış etkenlere bağlasa da işin içinde derin psikolojik dinamikler var. Çocukluktan itibaren şekillenen bağlanma tarzlarımız, özgüven seviyemiz ve ilişkiden beklentilerimiz, romantik hayatımızı düşündüğümüzden daha fazla etkiliyor. Kimi zaman partnerimizden gerçekçi olmayan şeyler bekliyor, kimi zaman da hep aynı hataları tekrarlıyoruz. Sonunda da 'Neden hep aynı şeyleri yaşıyorum?' diye hayıflanıyoruz.
Eğer siz de 'Bu sefer olacak' diye başladığınız ilişkilerin neden kısa sürdüğünü, neden hep aynı sorunlarla karşılaştığınızı merak ediyorsanız, gelin bu döngünün perde arkasına birlikte bakalım!
Hepimizin en az bir kere toksik ilişki deneyimi olmuştur.
Bu ilişkileri bazen bir tecrübe olarak bazen de 'travma' olarak değerlendirip öyle ya da böyle yolumuza bakmaya çalışıyoruz.
Fakat bazılarımız var, ne yaparsa yapsın ilişkilerde dikiş tutturamıyor, her zaman mutsuz oluyor.
Mutsuz olmak şöyle dursun, yeni bir ilişkiye başlayamıyor bile.
Peki nedir bunun sebebi? Aslında birçok sebebi var bunun. Psikoloji de bu konuya değinmiş, ilişki uzmanları da...
Tabii bu durumu tek bir noktaya indirgemek çok da sağlıklı değil. Peki neden ilişkilerde dikiş tutturamıyoruz?
Tabii herkes uyumlu olacak diye bir durum yok, yanlış kişiyi seçmiş olabiliriz, bağlanmaktan kaçıyor olabiliriz.
E gerçekçi olmayan beklentiler de işin içine girince apışıp kalmamız normal. İki tarafın arayışı farklılık gösterebiliyor.
Asıl konu ise "bağlanma problemleri". İsterseniz bu konuyu ince eleyip sık dokuyalım...

Bağlanma nedir, isterseniz önce ondan bahsedelim: Bireyin çocukluk döneminde ebeveynleriyle kurduğu duygusal bağların, yetişkinlikteki ilişkilerini nasıl etkilediğini açıklar. Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler, ilişkilerinde daha istikrarlı ve tatmin edici deneyimler yaşarken; güvensiz bağlanma stillerine sahip olanlar, ilişkilerinde çeşitli zorluklarla karşılaşabilirler.
Bir ilişkiye başlayamama sebebiniz "kaygılı bağlanma" mı?
Bu bağlanma stiline sahip bireyler, ilişkilerinde sürekli olarak reddedilme ve terk edilme korkusu yaşarlar. Bu da onları aşırı derecede hassas ve bağımlı hale getirebilir. Medical Park'ın belirttiği üzere, kaygılı bağlanma genellikle çocukluk döneminde ebeveynlerin duygusal bakımdan tutarsız veya uzak olmalarından kaynaklanıyor.
Bir de bunun "kaçıngan" versiyonu var. Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, duygusal yakınlıktan kaçınma eğiliminde oluyorlar.

Bağımsızlıklarına aşırı önem verirler ve bu durum, ilişkilerinde duygusal mesafeye neden olabilir. Psikolog Aslıhan Bereketoğlu'na göre, bu bireyler genellikle partnerlerine güvenmekte zorlanırlar ve bu güvensizlik, ilişkinin temel dinamiklerine zarar verebilir.
Direkt olarak bağlanmaktan da korkuyor olabilirsiniz. Aslında bu durum; duygusal, fizyolojik ve psikolojik her türlü bağlanmaya karşı aşırı ve irrasyonel bir korku ve kaygı duyma durumu.
Hiwell'in belirttiği gibi, bu korku genellikle kişinin bireysel alanına, özgürlüğüne ve hayatı yaşayış şekline aşırı bir müdahale olacağından endişe duymasıyla karakterizedir.
Şimdi isterseniz psikolojiyi bir kenara bırakalım... Bazı insanların hamurunda olan öyle özellikler var ki ne yaparlarsa yapsınlar geçmişten kopamıyor ve yeni bir ilişkiye başlayamıyor.
'Ex'ten next olmaz' mevzusunu kavrayamayanlar da var aramızda. Her görüştüğü kişide aslında maziden bir parça arayanlar, hem kendisine hem de karşı tarafa son derece zarar veriyor.
Travmalar, travmalar, travmalar... Bazılarımızın hayatına deccalden hallice insanlar çıkar ki birçoğumuz aşka küser.
Öyle ya, geçmişte yaşadıklarımızı değiştiremiyoruz. Eski sevgilimizin sürekli olarak bizi temsil ettiğini düşünerek bir saplantı haline getiriyoruz belki de.
Ha bi'de şey var: "Özgürlüğüme ve keyfime düşkün biriyim ben."
Bu da sizi kandırmasın. İlişkide dikiş tutturabilmek için birazcık fedakarlık, birazcık da sabır gerekiyor. Yeni bir ilişkiye başlayabilmek için özgürlüğün asgari miktarda kısıtlanması gerekmez mi?
Bir de bağlanma probleminden ziyade "bağlanma problemi yaratabilme senaryosu" var. Yani kişi, "Beni kimse sevmez, ben çok geçimsiz biriyim" diyerek kendisini şartlandırabiliyor.

Kişinin kendi başarısız ilişki kalıplarını tekrar tekrar yaşaması, bilinçsizce kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet haline gelebilir.
Peki ilişki uzmanları ne diyor? Aslında farklı bakış açıları var.

Uzm. Psk. Bilge Çapoğlu, duygusal ihtiyaçların açık ve net bir şekilde ifade edilmemesinin, ilişkilerde anlaşmazlıklara yol açabileceğini belirtiyor. Partnerlerin birbirlerinin duygularını anlamaya çalışması ve empati kurması, ilişkinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için kritiktir. Yani anlayacağınız, bu faktörlerden birisi eksikse ilişkide dikiş tutturamamak kaçınılmaz oluyor.
Psikolog Kemal Sayar, bağlanma biçimlerinin sevgiyi yaşayış biçimimizi doğrudan etkilediğini vurguluyor.

Güvensiz bağlanma stillerine sahip bireylerin, ilişkilerinde sevginin düşüncesiyle bile tehdit altında hissedebileceğini belirtiyor.
Monoton ilişki dinamiğini de unutmayalım. Psikolog Bahar Kaya, uzun süreli ilişkilerde zamanla monotonluk hissinin ortaya çıkabileceğini ve bunun ilişkinin sıkıcı hale gelmesine neden olabileceğini ifade ediyor.
Bu durumu aşmak için çiftlerin birlikte yeni aktiviteler denemeleri, hobiler edinmeleri veya tatil planları yapmaları öneriliyor.
Peki nasıl bozacağız bu kehaneti?
İlişkilerde dikiş tutturmak için önce kendimizi tanımamız, ne istediğimizi ve duygusal ihtiyaçlarımızı anlamamız lazım. Özgüveni geliştirmek, sağlıklı sınırlar koymak ve partnerimizden gerçekçi beklentiler içinde olmak işleri kolaylaştırır. Açık ve dürüst iletişim her şeyin anahtarı, bu yüzden hissettiklerimizi saklamadan paylaşmak önemli. İlişkiyi canlı tutmak için birlikte yeni şeyler denemek, eğlenmek ve monotonluktan kaçınmak da işe yarar. Eğer geçmişte yaşadığımız olumsuz deneyimler bizi etkiliyorsa, bunları aşmak için kendimizle yüzleşmek veya bir uzmandan destek almak faydalı olabilir. En önemlisi de her şeyin kusursuz olmasını beklemek yerine, ilişkide esnek ve anlayışlı olmayı öğrenmek gerekiyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın