onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Jim Morrisson ve The Doors Efsanesiyle Tanışmamızı Sağlayan İlk Stüdyo Albümünün Hikayesi

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Jim Morrisson ve The Doors Efsanesiyle Tanışmamızı Sağlayan İlk Stüdyo Albümünün Hikayesi

Özellikle şarkı sözleri ile dönemini alt üst eden ve algı ile oynayan müzikleriyle gündeme gelip kısa sürede bir efsane olan The Doors'un ilk albümünün hikâyesini anlatıyoruz. Dikkat! Dönem ruhu içinize işleyebilir.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

The Doors, 4 Ocak 1967'de yine grubun kendi ismiyle çıkardığı ilk albümü ile efsane olmuş Amerikalı rock grubu.

The Doors, 4 Ocak 1967'de yine grubun kendi ismiyle çıkardığı ilk albümü ile efsane olmuş Amerikalı rock grubu.

Vokalinde Jim Morrison'un yer aldığı grubun gitaristi Robby Krieger iken piyano ve davulda Ray Manzarek ile John Densmore  bulunuyordu. 1966'da kaydedilen albümün bir yıl sonra yayınlanmasının ardından bu efsane dörtlü, müzikleri ve özellikle de tarzları ve şarkı sözleriyle büyük bir ses getirdi.

Grubun ilk albümünü çıkardığı dönem, II. Dünya Savaşının ardından ABD ve SSCB arasındaki güç mücadelesi ve bu durumun getirdiği olumsuzluklarla birlikte kendi içine dönen mutsuz insanların arayışta olduğu bir dönemdi.

Grubun ilk albümünü çıkardığı dönem, II. Dünya Savaşının ardından ABD ve SSCB arasındaki güç mücadelesi ve bu durumun getirdiği olumsuzluklarla birlikte kendi içine dönen mutsuz insanların arayışta olduğu bir dönemdi.

Özellikle savaş sonrası dönemde dünyaya gelen nesil, içinde bulundukları sosyal, psikolojik, iktisadi, politik ve ekonomik şartların etkisiyle siyasi, eleştirel, dış dünyadan izole edilmiş, insan ruhu ve aşk duygusundan beslenen edebiyat anlayışı 'The Beat Generation'ı oluşturdu.

Babasının orduda yer alması dolayısıyla muhafazakâr bir çevrede yetişen Jim Morrison da "The Beat Generation"dan oldukça etkilendi.

Babasının orduda yer alması dolayısıyla muhafazakâr bir çevrede yetişen Jim Morrison da "The Beat Generation"dan oldukça etkilendi.

Jim Morrison'un okuduğu ve ilham aldığı sanatçıların etkisiyle otorite karşıtı davranışlara sinirlenen babası için onun yaptıkları kabul edilemezdi. O dönemin müziğine bakıldığında ise edebiyat kadar cesur davranılmıyor ve yalnızca eğlence için müzik yapılıyordu. Toplumsal meselelere eğilen şarkılar yapanların sayısı oldukça azdı.

Edebiyattaki "The Beat Generation" anlayışını müzikle birleştiren isim Bob Dylon oldu.

Edebiyattaki "The Beat Generation" anlayışını müzikle birleştiren isim Bob Dylon oldu.

Devletin baskısı ile bir kalıba sokulmaya çalışılan şarkıcıların aksine Bob Dylon, içinden ne geliyorsa ve ne söylemek istiyorsa onu müziğine yansıttı. Onun bu tarzı herkesi heveslendirdi ve müzikteki bu özgürleşme hareketleri büyük kitlelerce destek gördü.

The Doors'un klavyecisi Ray Manzarek bu dönemde müzik dünyasına yeni girmişti ve üniversitede Jim Morrison ile tanıştı.

The Doors'un klavyecisi Ray Manzarek bu dönemde müzik dünyasına yeni girmişti ve üniversitede Jim Morrison ile tanıştı.

Manzarek, kendini aşmak ve başarılı işlere imza atmak istiyordu. Yaptığı müzikte özellikle vokalde sıkıntı çeken Ray Manzarek, Jim Morrison'un şarkı sözlerinden ve vokalinden oldukça etkilendi. Kısa bir süre sonra Manzerak'ın Rick & the Ravens grubuna katılan Jim Morrison'ın ardından John Densmore ve Robby Krieger da katıldı. Grubun diğer elemanlarının ayrılmasıtla birlikte bir efsane olacak bu dörtlü 'The Doors'u oluşturdu.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1960'larda saykodelik rock adı verilen bir anlayış ortaya çıktı.

1960'larda saykodelik rock adı verilen bir anlayış ortaya çıktı.

Bu anlayış, tam da önceki dönemlerin baskısı ile yetişen gençlerin duygularını, hissettiklerini dışa vurduğu, özgürlük kavramını ön plana çıkaran bir müzik anlayışıydı. Zaten halihazırda bu duygulara sahip olan The Doors da saykodelik rock anlayışını benimsedi ve bu işe şiirsel bir boyut da katarak daha etkili eserler vermeye başladı.

The Doors, caz, blues ve kabare gibi farklı türlerden beslendi. Müziğin sınırlarının olmadığını ve her kaynaktan beslenebileceğini gösterdi.

The Doors, caz, blues ve kabare gibi farklı türlerden beslendi. Müziğin sınırlarının olmadığını ve her kaynaktan beslenebileceğini gösterdi.

Onları benzerlerinden oldukça farklılaştıran bu tarz, grubun kısa sürede insanların dikkatini çekmesine ve büyük bir dinleyici kitlesi oluşturmasına sebep oldu. Kısa sürede grup, 1967 yılının Ocak ayında ilk albümü olan 'The Doors'u dinleyiciyle buluşturdu.

The Doors'un yine kendi adıyla çıkardığı bu albüm saykodelik rock'ın zirvesiydi.

The Doors'un yine kendi adıyla çıkardığı bu albüm saykodelik rock'ın zirvesiydi.

Grubun yaptığı müziğin kalitesiyle birlikte, grup üyelerinin duruşları, yapmayı hedefledikleri iş ve saykodelik rock'a bakışları bu albümün er zaman bir efsane olarak kalmasını sağladı. Albümdeki parçalar ayrı ayrı çok sevilmekle beraber albümden çıkan iki single, 'Break On Through (To the Other Side)' ve 'Light Me Fire' sözleri ve anlatmak istedikleri ile iki ayrı efsane idi.

Buraya da içerik boyunca hikâyesini anlattığımız o efsane albümü bırakıyoruz.

category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
14
8
2
1
1
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın