Görüş Bildir
Haberler
Konser Çıkışı Bülent Ortaçgil'i Takip Eden Sarhoş Gencin Film Gibi Hikayesi

Konser Çıkışı Bülent Ortaçgil'i Takip Eden Sarhoş Gencin Film Gibi Hikayesi

Kendime geldiğimde radyoda Rafet El Roman “Yana yakıla ağladım sana, yana yakıla dön diye bana” diyerek hıçkırıyordu. Bir süre tavanı izledim. Sonra birden tavandaki ışıkları fark ettim. Şimdiye kadar gördüğüm tüm tavanlardan farklıydı. Gerçek bir zengin evi tavanıyla baş başa olduğumu fark ettim. Birden irkilip etrafıma baktım. Daha önce hiç bulunmadığım bir yerdeydim. Yeni mobilyaları, minimal dekorasyonu ve büyük pencereleri, evi saran filtre kahve kokusu ve duvardaki kocaman Jeff Buckley posteriyle modern gibi birinin evi olduğu her halinden belliydi. Peki Jeff Buckley’nin Rafet El Roman’dan haberi var mıydı?

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Geceye dair son hatırladığım şey Bülent Ortaçgil konserinde olduğum ve yarınlar yokmuşçasına içtiğimdi. Uzandığım L koltuktan kalkıp evi aramaya başladım. Heyecanlıydım, karşıma kimin çıkacağını bilmiyordum. Konserde “Belki benim yara bandı olarak adlandırdığım tam 5 Türk Lirası değerindeki kağıt param hani olur ya, aynı marketten sigara, Nescafe Xpress, 2.5'luk Fanta almışızdır veyahut da bambaşka bir şekilde döne dolaşa senin cebine girmiştir. Olamaz mı, pek ala da olabilir.”  diye içimden geçirirken güzel bir kızla göz göze gelmişimdir ve sonrasında olaylar gelişmiştir diye düşünüyordum. Olamaz mıydı, pek ala da olabilirdi. Sonra camdan yansıyan görüntüme baktım, zor bir ihtimal gibi geldi. Gerçekler insanın karşısına çıkmaması gereken böyle zamanlarda çıkar dostlarım. Sonra içimden “Neyse belki kız sapyoseksüeldir, sanki kendi Brad Pitt.” dedim ve gevrek gevrek gülümsedim. Mutfak salonla birleşikti, Amerikan mutfak dediklerinden. Tezgahın üstündeki filtre kahve makinesinin düğmesine dokundum. Hemen çalıştı. Belli ki geceden hazırlanmıştı, sabah kahvesini içmeden kendine gelemeyen birinin evindeydim. Moralim bozuldu. Belli ki kız beyaz yakalıydı ve beni yakalayıp geçen yaz gittiği yurt dışı tatilini anlatma ihtimali beynime şimşek gibi çakmıştı. Hemen bu evden çıkmalıyım diye düşündüm.

Tam o anda radyodaki şarkı bitti. Başka bir şarkı başladı. Şarkıyı introsundan hatırlayamayınca söze girene kadar radyonun dibinde bekledim. Zaman geçmek bilmiyordu, soğuk soğuk terliyordum. Derken Özcan Deniz sevdanın rengini sorgulamaya başladı. Aşk adamı inletir, dert ise adamı söyletirdi. Haklıydı Özcan. Haklı olmasına rağmen dertli, dertli olmasına rağmen de yakışıklıydı. Gözüm masanın üstündeki slim sigara paketine ilişti, aldım bir tane yaktım. Günün ilk sigarası… Sırf bunun için uyunurdu. Salona yayılan duman hızla tavana doğru gidiyor, bembeyaz tavanın önünde maviler saçarak ilerliyordu.

Hayran hayran dumanı izlerken kapıdan gelen balgamlı öksürük sesiyle kendime geldim. Saklanacak yer aradım hızlıca. L koltuğun arkasına attım kendimi. Domalık pozisyonda bekliyordum. Sigara elimdeydi. Bir an aklımdan sigarayı parkeye basmak geçti, kıyamadım. Dar gelirlilik her yerde başıma bela oluyordu. L koltuğun ayak demirine bastım, sigara kırıldı fakat tam sönmedi. Duman çıkmaya devam ediyordu. Bu sırada kapı çoktan açılmış, ayak sesleri çok yakından geliyordu. Gür ve yaşlı bir erkek sesi “Kim var orada?” diye bağırdı. Ses çıkarmadım. “Polisi arıyorum, kimsin, bu nasıl şaka!” diye kızdı tanıdık ses. Kafamı yavaşça kaldırdım. Elinde A101 poşetiyle Bülent Ortaçgil karşımdaydı. Pijamasının üstüne giydiği depresyon hırkasıyla biraz ürkek, biraz şaşkın, biraz kızgın bir yüz ifadesiyle koskoca Bülent Ortaçgil bana bakıyordu.

Beynimdeki tüm taşlar yerine oturdu. Konserin sonlarına doğru artık nasıl sarhoş olduysam Bülent Ortaçgil’le tanışmayı kafama koymuştum. Konser bitene kadar bekleyip, konser çıkışı arabasına binene kadar takip ettim. Birkaç kez takip edildiğinden şüphelenip arkasına baktı. Ben de korkup arabasını hareket ettirene kadar saklandım. Yola kadar arabasının arkasından koştum ve durdurduğum ilk taksiye atlayıp öndeki aracı uzaktan takip etmesini söyledim. Yol boyunca taksicinin sağdan soldan duyup biraz değiştirerek anlattığı seks hikayelerini “Çapkın adamsın abi!, Yaman adamsın abi!” diyerek dinledikten sonra Bülent Ortaçgil nihayet dubleks bir evin önünde durdu ve eve girdi. Pencerelere baktım demirsizdi. Balkona tırmandım, sineklik takılı olan pencere açıktı. Çakmak yardımıyla kanırtıp çıkardım ve eve girdim. Yukarıdaki odasında telefonda konuşuyordu. Salondaki koltuğa oturup telefon konuşmasını bitirmesini beklemeye başladım. Bitince gidip sürpriz yapacaktım. Radyoda Ayna ölünce sevemezsem seni diye endişeleniyordu. Son hatırladığım şey Ayna’nın yersiz endişesiydi. Koltukta uyuyakalmışım.

Tüm bunları düşünmem 3 saniye sürdü. Bülent Ortaçgil elindeki poşetlerle bana vurmaya başlayınca tekrar nerede olduğumu hatırladım. Bülent Ortaçgil’in elindeki poşetin birine kendimi korumak amacıyla tekme attım. Poşet yırtıldı, poşetten düşen yoğurt patladı ve parkeye döküldü. Bülent Ortaçgil “Ananı ırzını skiim!” diye bağırarak hiddetle üstüme gelmeye başladı. Gözlerindeki öfkeyi gördüm. Karşımdaki Bülent Ortaçgil değildi de orkestrası yanlış tondan girmiş İbrahim Tatlıses’ti. Zaman kazanmak için yerdeki yoğurt kabına Bülent Ortaçgil’e doğru tekme atıp L koltuğun üstünden atlayarak evden kaçtım.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

O gün bugündür Bülent Ortaçgil’den de evinden de uzak dururum. Radyoda ne zaman Bülent Ortaçgil çalsa o talihsiz olaylar silsilesi beynimi sarsarcasına, gözümün önünden akıp geçer. Aceleyle radyoyu değiştirir, niye değiştirdin çalsaydı diyen arkadaşlarıma insan olarak seviyorum ama müziğini sevmiyorum derim.

Not: Bu içerik tamamen eğlence amaçlı üretilmiş olup, yaşanan olaylar tamamıyla hayal ürünüdür.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
52
23
7
4
2
1
1
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Scaramouche

he o notu yazmasaydın adamın bundan haberi var mı diyecektim. :)

Astrophel

Sabah sabah neşem yerine geldi <3

gizli birisi

emeğine ve sallama yeteneğine sağlık saçma falan ama okurken eğlendim :D