Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Lazio - Galatasaray Maçı İçin Yazılmış En İyi 10 Köşe Yazısı
Galatasaray çalıştı, düzenli olan kazandı - Cem Dizdar
Mustafa Denizli önceki gün yapılan basın toplantısında oyuncuları için iki önemli kavramdan söz etmişti; fedakârlık ve risk... Galatasaraylı oyuncular dün ilk yarı boyunca fiziksel performans açısından ciddi oranda fedakârlık içindeydi. Çok koşup Lazio’nun top yapabileceği alanları kapattıkça rakiplerini de kalelerinden uzak tuttular. Parolo ve Matri’nin şut arayışları ile Biglia’nın doldurmaları dışında tehlike namına sadece kornerlerden söz edilebilirdi ki, bunların çoğu da “Cılız” olmayı aşamadı. “Fedakârlık”ta sorun yoktu. Sonuca götürecek “Risk” için ise ikinci yarı beklenecekti. İlk yarı için Sabri çok koşan ama işlevsellikten ve organizasyon bilgisinden uzak, Yasin arkaya sızacak gibi yapıp sonuçlandıramayan olarak kaldıkça Podolski de “Takım müdafaasına katkı yapan oyuncu”yu aşamadı. Selçuk ve Wesley her zamanki gibi çalışkandı... Lakin diğerleri boş alan bulma konusunda rakipleri aşamayınca onlar da gayretlerini süslemeyi beceremedi
Ruhu gitmiş, depresyonda - Ahmet Çakar
Galatasaray bu ülkenin en önemli dünya markalarından biriydi. UEFA Kupası vardı. Süper Kupası vardı ama hayaller birer birer öldüler. Tıpkı Mustafa Kemal'in dediği gibi; dahili hainler Galatasaray'ı içten içten soyup ekmeğe muhtaç hale getirip ve son olarak da büyük bir ihtimalle UEFA'dan men edilmesine neden oldular. Dün geceki maç bahane... Aslında çöküntü sahada her dakika kendini belli etti. Lazio, İtalya'nın vasat takımlarından biri. İlk yarıda da oyunu kilitlediler. Son yıllarda dar alana sıkışmış böylesine sıkıcı bir maç görmedim. Bu yarıda her iki takım da pozisyon üretemediler ama ikinci yarı Galatasaray'ın kronik hastalığı bir kez daha ortaya çıktı. Bir kornerden, yani duran bir toptan golü yiyiverdiler. Hemen 2 dakika sonra da yine çizgi halinde yakalanıp ikinci golü yediklerinde her şey bitiyordu ki yalnızca birkaç dakika sonra Yasin'in durumu 2-1 yapan golü geldi.
Kedi fare misali - Serhat Ulueren
Nasıl üzülmem dünkü G.Saray’ı izlerken. Arsenal’e, Milan’a, Barcelona’ya, R.Madrid’e, Neuchatel’e ve sonrasında UEFA’ya bile diz çöktüren G.Saray geldi gözümün önüne. Bu saydığım takımlara karşı zaferler kazanmış ve ben de bu maçların tamamını tribünden, saha içinden izlemiş biri olarak dün geceki ortam beni bir hayli sarstı. Aklıma Kopenhag’daki UEFA şampiyonluğu sonrası Atatürk Havalimanı’ndaki izdiham ve kutlamalar geldi. Bir de dün geceye bakın! Neden mi sarsıldım dünkü maçı izlerken?
Aklımızla alay etmek - Mehmet Ayan
İlk yarı sonunda herkes aklından ‘bu oyun ve sonuç TT Arena’da olmalıydı’ diye geçirmiş olmalı. Oyun tam İstanbul oyunuydu çünkü. Rakibe alan bırakmayan, risk almayan, dolayısıyla hücumda kısır bir
G.Saray… Soyunma odasına golsüz gitme niyetinde bir düzenek! Diyeceksiniz ki Lazio ne yaptı? Onlar da ilk maçtaki hareketliliklerinden uzak 0-0’ın süregiden nimetlerinden yararlanıyorlardı. 18’de Wesley Sneijder, 42’de Biglia şutları dışında akılda kalan bir futbol zenginliği sözkonusu olmadı.
Arena'da bitmişti - Levent Tüzemen
Galatasaray'ın saha içi felsefesi Türk Milli Takımı'nın Konya'da İzlanda'ya karşı oynadığı oyun tarzına benziyordu: 4-6-0.. Belli ki; Mustafa Denizli 4-6-0 oyun anlayışında Selçuk'un İzlanda'ya attığı gol gibi bir gole yatırım yapmıştı.
Ama Lazio savunması ceza alanı önünde bu tür faulleri yapmadı. İlk yarı Galatasaraylı oyuncular topa daha çok hakim olurken Lazio'ya geniş alan vermedi. Saviç-
Parolo-Matri üçlüsü önde Galatasaray savunmasına baskı yaparken diğer Laziolu oyuncular savunmalarını ve orta alanı boş bırakmadı. Selçuk, rakibin savunmasını kırmak için geriye sık gelip top almaya çalıştı
Bu kadar kolay gol yersen… - Ahmet Çakır
Sarı Kırmızılı takım az da olsa bir umutla gittiği maçta, bir kez daha kolay gol yeme hastalığının kurbanı oldu.
Oysa hücumda etkisiz kalsak da golsüz biten ilk yarıda umutlarımız biraz daha artmış olarak soyunma odasına gitmiştik. İkinci yarının başındaki şiddetli yağışla biz gol bulmayı umarken her zamanki gibi kolaylıkla 1 değil 3 gol yiyip yıkıldık.
Sadece bu maç için değil Denizli'nin göreve gelişinden bu yana en tatmin edici başlangıç kadrosunun sahada olduğunu söylemek mümkündü. Ancak bunun daha fazlasına ihtiyaç olduğu da ortadaydı. İlk 15 dakikada ortaya çıkan durum, Denizli'nin 60'a kadar oyunu tutup sonrasında 1 gol sıkıştırmaya kalkacağını gösteriyordu. Daha çok rakibi uyutmaya çalışan Sarı Kırmızılı takımın ilk yarım saat içinde tek atağı ve şutunun oluşu bunun açık kanıtıydı.
Heyet - Serkan Korkmaz
Mustafa Denizli penaltı çalıştırmadığını söylerken hayli gururluydu.
Ya; maç penaltılara kalsa ve Galatasaray elenseydi?
Neyse ki; kurt hocanın maça dair bir öngörüsü tuttu da penaltılar olmadı!
Olasılıklar üzerinden değil, olanlar üzerinden gidelim... Acaba penaltı çalışmayan bu takım, korner çalışılıyor mu? Çalıştıkları iddia ediliyor...
Peki; bu çalışmış halleri mi?
İnanılır gibi değil;pek çok U19 takımı gördüm, Galatasaray'dan çok daha iyi yan top savunması yapıyor.
Teslimiyet gecesi - Atilla Gökçe
Can sıkan, yürek yakan bir maç izledik. Galatasaray’ın sezon boyu süren yanlışları ve Mustafa Denizli’nin koyu ve yoğun savunma on biriyle tahkim ettiği kadro TT Arena’da 1-1’lik sorunlu bir skora boyun eğmiş, rövanşa olağan dışı tur hesaplarıyla - belki de hayalleriyle - hazırlanmıştı.
Gördük ki Galatasaray artık hayal bile kuramayan bir takım olmuş... Coşkusunu kaybetmiş, mazisini unutmuş, kimliğini aramamış - bulamamış bir ekibe dönüşmüş.
Chedjou’nun hemen her rakip hamlesinde düzenli ve sürekli olarak geç kalması... Selçuk’un hiçbir yaratıcı hamle katmadan sadece faullerle sözüm ona oynaması... Yasin’in kendisinde olağanüstü meziyetler ve beceriler vehmederek ayağındaki topu rakibine kaptırıncaya kadar ısrarla sahiplenmek istemesi... Carole’un, Hakan Balta’nın, Denayer’in uyumsuz, dağınık, abuk - sabuk mücadele anlayışı maçı maç olmaktan çıkaran, eziyete dönüştüren gerçeklerdi.
Kimin umrunda - Osman Şenher
Mustafa Denizli, maçtan önceki basın toplantısında “futbolcularımız fedakârlık yaparsa turu geçeriz” demişti. Bizler de ne yalan söyleyelim, bu sözleri duyduktan sonra fazlasıyla umutlandık... Galatasaray’ın bu sene Lazio maçından önemli hangi maçı olabilir ama gene yanıldık. Ters köşe olduk...
Önce şunu söyleyelim: Hiçbir futbolcu maçı önemsememiş... Sanki tur umurlarında değil... İlk yarı oyun başabaş gibi görünse de Lazio istediği için Galatasaray iyi gibi göründü... Ama ikinci yarı defansı, orta sahası ve forveti olmayan bir takım nasıl Lazio’yu eleyebilir, bunu gördük... Maç 2-1 olunca birara umutlandık, üçüncü golü yiyince gerçeklerle yüzyüze kaldık.
Kıyaksaray’dan son kıyak! - Oğuz Dizer
Denizli takım elbise kravat üstü, kaz tüyü anorağıyla sahada, Lazio teknik direktörü Dioli sadece takım elbiseli. O an Terim geldi aklıma! Dioli’yi takım elbiseli gördüğü an ceketi fora eder, gömleğinin kollarını şöyle bir sıvar ve daha ilk anda ekibini gaza getirir, İtalyanlar’ı da düşünsel anlamda yerle bir ederdi. Bu tür örneklere çok şahit oldum, iyi bilirim. Fakat Terim model ve tatbikatları devrinden Sabri kalmış, gerisi hava kısmen de cıva! Koskoca ilk yarıda dar alanda sıkışan oyundan size yansıtabileceğim pozisyon bulamayınca, Denizli’nin anorağında takıldım kaldım. Tecrübe önemli ayrıntı olmalı. Usta hoca belki de ikinci yarı olabilecek fırtınayı çok önden kestirdi ve önlemini de aldı! Demişti ya “millete sisli, puslu, bulutlu gelen, bize berrak gelir” diye. Fakat tam tersi oldu ve bizimkiler siste kaldıkça, Lazio yağmur, fırtına eşliğinde gök gürültüsünden farksız geldi Muslera’nın dibine!
Yorum Yazın