Görüş Bildir
Haberler
Mandela’ya verilmek istenen “Uluslararası Atatürk Barış Ödülü” ve Türkiye - Güney Afrika İlişkilerindeki “Kürt Sorunu” algısı…

Mandela’ya verilmek istenen “Uluslararası Atatürk Barış Ödülü” ve Türkiye - Güney Afrika İlişkilerindeki “Kürt Sorunu” algısı…

Mehmet
03.07.2014 - 23:22 Son Güncelleme: 04.07.2014 - 00:14

Mandela’ya verilmek istenen “Uluslararası Atatürk Barış Ödülü” ve Türkiye - Güney Afrika İlişkilerindeki “Kürt Sorunu” algısı…

Hacı Mehmet BOYRAZ

Gediz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler

2.sınıf, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Çift Ana Dal öğrencisi

boyrazhacimehmet@gmail.com

 

Mandela’ya

verilmek istenen “Uluslararası Atatürk Barış Ödülü” ve Türkiye - Güney Afrika İlişkilerindeki

“Kürt Sorunu” algısı…

Afrika kıtasını araştırmaya başladığım

bugünlerde fark ettiğim ilk hususlardan biri Güney Afrika Cumhuriyeti’nin

Türkiye Cumhuriyeti ile olan ilişkilerinde var olan yanlış “Kürt Sorunu” algısı

oldu. Bu sorunun temel sebebi yıllarca ırkçı apartheid rejimine (1948 - 1991) karşı

savaşan Mandela ve onun partisi Afrika Ulusal Kongresi’nin (AUK) Türkiye’yi

çoğunlukla Kürt Sorunu üzerinden okuması ve incelemeleridir. “Baskıcı ve zorba”

(!) Türk hükümetlerinin Kürtlere karşı uyguladıkları zulüm ile ırkçı apartheid

rejiminin siyahlara karşı uyguladığı zulüm arasında kurulan paralellik algısı

zihinlerde kalıcı bir hasar bırakmakla beraber olumsuz bir Türkiye algısı da

yaratmıştır.

“Bu gerginliğin farkında olmayan dönemin

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1993’teki Davos Zirvesi’nde karşılaştığı ve

samimi bir ortamda geçen muhabbet sonrasında Mandela’ya ‘Atatürk Uluslararası

Barış Ödülü’ nün verilmesi gerektiği kanaati daha sonra diplomatik bir krize

sebebiyet verdi. Bunun sebebi ne yukarıda bahsedilen Kürt sorununun o dönemki

küresel etkilerinden ne de Mandela’nın avukatının milliyetçi bir Yunanlı

olduğunu bilen dönemin yöneticileri Mandela’ya sormadan bu ödülü vermiş

olmalarıdır. Ancak Mandela’nın ofisinden gelen ret ve sert açıklama ile hem

Türkiye’nin onurunu kırılmış hem de devlet refleksi gösterildiği için bir anda

Güney Afrika ve Mandela Türkiye gündemine giremeden hayatımızdan çıkmıştır.” (1)

Bu sebepten 2011’de Başbakan Erdoğan’ın ziyaretine kadar iki ülke arasında neredeyse

hiç sıcak temas bulunmamıştı.

1980’lerde baskıcı darbe yönetiminin

etkisiyle etnik bir sorundan çıkıp silahlı bir mücadeleye dönüşen Kürt Sorunu

1990’larda hız kazanmış ve küreselleşmenin de etkisiyle dünyanın birçok

bölgesinde konuşulur hale gelmişti. Aşağı yukarı aynı zamana denk gelen süreçte

özgürlük savaşçısı Mandela hapishaneden çıkmış ve kısa bir süre sonra da

ülkesinin ilk siyasi Cumhurbaşkanı olmuştur. Ancak göreve gelmeden kısa bir

süre önce Nobel Barış Ödülü’nü almasına rağmen Türk Hükümeti tarafından

kendisine verilen “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü” nü aşağıdaki sebepten

reddetti.

Afrika Ulusal Konseyi: “Mandela tüm hayatını demokrasiye ve insan

haklarına baskıların kaldırılması hizmet ederek geçirmiştir. Afrika Ulusal

Konseyi Mandela’nın Atatürk Barış Ödülü’nü kabul etmediğini ve Türkiye’yi

ziyaret etmeyi düşünmediğini açıkça beyan eder. Afrika Ulusal Konseyi’nin bu

kararı modern Türkiye’nin kurucusu reformcu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı

hiçbir olumsuz görüşü yansıtmamaktadır”.

Mandela ise yaptığı ilk açıklamada “dünyadan ırkçılık karşıtı çevrelerden, hatta

Türkiye’den çok tepki geldi, kayıtsız kalamazdım” dedi. Hürriyet’e de “Afrika’da milyonlarca kişi sadece

derilerinin renginden ötürü köle muamelesi görüyor. Bu nedenle Kürtlerin

çektikleri eziyeti görmezden gelmemiz mümkün değildir” demiştir.

Başka bir iddiaya göre Mandela’nın ödülü

reddetmesinin sebebi “Afrika’daki iç savaşlara İsrail yapımı silahların Türkiye

üzerinden satılmasına hükümetin göz yummasıydı. Hatta partinin iki numaralı

ismi Mbeki’yi buna dur demek için Ankara’ya göndermiş, ama sonra Güney Afrika

lideri olacak olan Mbeki, havalimanından  ülkesine geri gönderilmişti.” (2)

Ancak Mandela’nın avukatı Essa Moosa ile

yapılan bir söyleşide Moosa şunları ifade etmiştir: “Mandela Kürtleri çok iyi anlıyor ve mücadelesini tanıyor ve sempati

duyuyor. Mandela cezaevinden bırakıldığında Türkiye O’na  Atatürk barış

ödülünü vermek üzere Türkiye’ye davet etmişlerdi. Fakat Mandela, Türk

devletinin Kürt sorunu karşısındaki uzlaşmaz ve inkarcı tavrından dolayı

Türkiye’ye gelmedi ve ödülü de ret etti. Türkiye’de ciddi rahatsızlıklar olmuş

hatta Mandela’yı karalayan yazılar yazılmıştı. Sanırım Mandela’nın bu tavrı

bile Kürtlere ve davalarına olan sempati ve saygınlığını gösteriyor. Ayrıca

 Uluslararası Avukatlar Birliği tarafından oluşturulan bir komite önerisi

vardı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Mandela, Öcalan’ı temsilen diğer

avukatlara liderlik yapmak da istiyordu. Ama Mandela 93 yaşında maalesef artık sıhhati

el vermiyor.” (3)

1999’a

gelindiğinde ise değişen Türkiye algısı Mandela’nın fikrini değiştirdi ve Mandela ödülü

almak istediğini söylediyse de bu sefer Türkiye vermedi.

Bunun

yanı sıra PKK lideri Öcalan’ın da Mandela’ya beslediği olumlu düşünceler 2010

yılında kâğıda dökülmüştür. İşte Öcalan’ın Mandela’ya gönderdiği o mektup: (4)

Güney Afrika’da önderliğini yaptığınız

mücadele sonucunda, çatışmalara yol açan apartheid rejimi ve zihniyeti ortadan

kalkmış, özgürlük, eşitlik ve demokrasi anlayışı temelinde barış içinde bir

arada yaşamayı başaran örnek bir demokrasi modeli yaratılmıştır. Bu demokrasi

modeli, tüm halkların olduğu gibi Kürt halkının da esin kaynağıdır. Bizim de

amacımız, bir çözümsüzlük ve çatışma kaynağı haline getirilen Kürt sorununun

demokratik ve barışçıl çözümünü sağlamak, Ortadoğu toplumuna demokrasi

kültürünü egemen kılmak, devletleri de demokrasiye duyarlı hale getirmektir.

Yıllardır bunun için çabalıyorum. Ancak çözüm çabalarımıza karşı çözümsüzlük

dayatan uluslararası hegemon güçler, demokratik çözüm ve barış çabalarımızı

boşa çıkarmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar, yapıyorlar. Dönemin

dünya hegemon gücü İngiltere’nin öncülüğünde 1920’lerde Kahire Konferansında

alınan kararlarla uygulamaya konulan bu politikalarla amaçlanan, Kürt sorununun

çözümsüz bırakılarak bu yolla Kürtlerin sınırları içinde yaşadığı Türkiye,

İran, Irak, Suriye devletlerini dolayısıyla Ortadoğu’yu denetim altına

almaktır. Bu plana daha sonra ABD dâhil olmuştur.

Benim başını İngiltere, ABD ve

İsrail istihbarat örgütlerinin çektiği uluslararası takip sonucu, korsanca

kaçırılarak Türkiye’ye teslim edilmem ve İmralı Adası’nda bir cezaevinde

tutulmam, bugüne kadarki bütün çözüm girişimlerinin engellenmesi, bu

politikaların günümüzdeki sonucudur. Bu politikaların dayattığı çözümsüzlüğe

son vermek, halkımızın benden beklediği demokratik çözüm, onurlu barış ve

özgürlük umudunu gerçekleştirmek için Avrupa’ya çıkmıştım. Ancak bu güçler,

Avrupa ülkelerine baskı uygulayarak, beni Avrupa sınırları dışına çıkmaya

zorladılar. Bana Avrupa’nın havaalanlarını kapattılar.

En son geldiğim Yunanistan’a Güney Afrika’ya gitme isteğimi belirtmiştim. Bana

Kenya’da geçici süre kalacağım ve oradan Güney Afrika’ya götürüleceğim vaat

edilmişti. Bunun için bir ara durak olarak, Kenya’ya gitmeyi kabul etmiştim.

Kenya’da Yunanistan Büyükelçiliğindeyken Yunan Elçisi, Güney Afrika’ya gitmem

konusunda girişimlerinin sonucunu beklediklerini söylüyordu. Ancak Yunan

Hükümeti ve Elçiliğinin Güney Afrika Hükümeti’ne bu konuda resmi bir

başvurularının olmadığı, bunun bir oyun olduğu daha sonra ortaya çıkacaktı.

Beni bu şekilde yanıltıp oyalayarak, sonra da Yunanistan’ın Kenya

büyükelçiliğinden çıkarıp, Kenya havaalanında önceden bekletilen Türkiye

uçağına zorla bindirdiler.

Benim Afrika yolculuğum; Güney

Afrika’ya ulaşmak ve sizinle görüşmek, yüksek değer biçtiğim mücadele

deneyimlerinizi paylaşmak amaçlıydı. Ancak Kenya oyunuyla bu imkânı elimizden

aldılar. Güney Afrika’ya dostluk duygularımla gitmek isteğim bu nedenle yarım

kaldı.

Güney Afrika yolculuğum, sizlerle bir araya gelme isteğim ve çabam yarım kalmış

olsa da hala burada; İmralı Ada Cezaevi’nde de size ve Güney Afrika halkına

karşı saygı, sevgi ve dostluğumu sürdürüyorum. Sizlerin de demokratik çözüm ve

barış mücadelemizi yakından takip ettiğinize ve Kürt sorunun demokratik

barışçıl çözümüne katkı sunacağınıza olan inancım tamdır. Bu duygu ve

düşüncelerle başta siz Sayın Nelson Mandela olmak üzere bütün Güney Afrika

halkına selam ve saygılarımı sunuyorum.”

Yakın

zamana kadar Güney Afrika’nın Kürt Sorununun çözümünde bir örnek teşkil

edebileceği tartışılmışsa da Güney Afrika’daki ırkçı apartheid sorunu ile

Türkiye’deki Kürt ya PKK sorununu bir arada düşünmek de oldukça yanıltıcıdır;

çünkü “ne Türkiye’deki asimilasyon ve kimlik inkârı politikası ile Güney

Afrika’daki “apartheid” politikası aynı şeydir, ne de Türkiye’de Güney

Afrika’daki gibi azınlığın çoğunluğa hükmettiği bir rejim söz konusudur. Yani

biri demokrasi içinde bir kimlik ve kültürel haklar sorunuyken, diğeri çoğunluktaki

bir halkın yabancı azınlıkça gasp edilmiş self-determinasyon hakkını elde etme

sorunudur. Dolayısıyla bu iki sorunun niteliği de, doğası da birbirinden

tamamen farklıdır”. (5) Ya da bir bakışla ifadeyle “Türkiye’deki

Kürt sorunu ise etnik kimlik inkâr ve asimilasyonundan kaynaklanan hak ihlali

ve hak talebi ekseninde ortaya çıkan, yani özünde egemenlik arayışı olmayan,

geneli itibarıyla topluluklar arası çatışma niteliği hiç göstermemiş, yani

henüz güven eşiğini bile aşmamış bir etnik sorundur. Ve PKK Kürtlerin büyük bir

kısmının desteğini alabilmiş değildir. O nedenle K. İrlanda sorununun çözüm

yöntemini Türkiye’ye uyarlamak zordur.” (6) Yani, Türkiye’nin Güney Afrika ile Erdoğan’ın Klerk

ile PKK’nın ANC ile Öcalan’ın Mandela ile ve Robben Adası’nın İmralı Adası ile

karşılaştırılması maksadını aşan imalar taşımakta ve gerçeği hiç de

yansıtmamaktadır. Çünkü gerçek şu ki, ne Kürt sorunu bir ırkçılık sorunudur ve

ne de Öcalan Mandela’dır.

Kaynakça:

1.      http://setav.org/tr/mandelanin-mirasi/yorum/14264

2.      http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yildiray-ogur/577157.aspx

3.      http://rojpress.com/?p=14069

4.      http://www.ajansafirat.com/news/guncel/ocalan-mandela-esin-kaynagimiz.htm

5.      http://www.ankarastrateji.org/yazar/prof-dr-erol-kurubas/guney-afrika-dan-kurt-sorununa-bakmak/

6.      http://www.ankarastrateji.org/yazar/prof-dr-erol-kurubas/guney-afrika-dan-kurt-sorununa-bakmak/

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam