'Mazlumlara Kapılarımızı Açmaya Devam Edeceğiz'
Başbakan Davutoğlu, 'Dünyada ne kadar mazlum varsa kapılarımızı açmaya devam edeceğiz' dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 2012'de Gazze'yi ziyareti sırasında bir Filistinlinin kendisine 'Arakanlıları yalnız bırakmayın' dediğini belirterek, 'Düşünün öyle bir Gazzeli ki tepesinden bombalar yağıyor, içeride en yakınını şehit vermiş insanlar, ölüm tehdidi altındalar ama gönüllerinden Arakan'ı eksik etmiyorlar. Onlara o direniş gücünü veren şey, savundukları Gazze'nin aynı zamanda Arakan olduğunu hissetmeleridir. Savundukları Gazze'nin aynı zamanda Şam, Bağdat, Somali olduğunu hissetmeleridir. Onlar Gazze'yi savunmuyorlar, onlar tarihe, mekana ve zamana sinmiş olan bir imanı savunuyorlar, muhabbeti, aşkı savunuyorlar' dedi.
Davutoğlu, Yunus Emre Enstitüsünce Keçiören Neşet Ertaş Sanat ve Gösteri Merkezi'nde düzenlenen 'Yaşayan Gazze' programında yaptığı konuşmada, böyle bir gecede Gazze'nin bir kez daha gönüllerde hissedildiğini söyledi.
'Aziz dostum' diye hitap ettiği, 'Gazze Risalesi'nin şairi Cahit Koytak'a ve piyanoyla Koytak'a eşlik eden, 'Hem dostum hem akrabam' dediği piyanist Tuluyhan Uğurlu'ya teşekkür eden Davutoğlu, 'Cahit Koytak, çok aziz bir dosttur. Bütün şairler gibi gerçek anlamda dosttur ve bütün dostlar gibi, konuştuğu zaman şiir okuyarak konuşan bir dosttur' diyen Davutoğlu, 'Gazze Risalesi' şiirinin arka planını anlatmak istediğini söyledi.
Gazze'de 2009'da yaşanan katliamı anımsatan Davutoğlu, 'O zaman Sayın Başbakanımız, iki taraftan da gelen taleplerle yapılan temaslar sonrasında benim Mısır ve Suriye'ye gitmemi istemişti. Yaklaşık 7 veya 8 gün, Şam ile Kahire arasında mekik dokuduk. Gerçek bir mekik diplomasisiydi. Bir an önce ateşkesin temin edilmesi için yoğun bir diplomasi yürüttük. Öyle ki uçağımız Türkiye'den havalandığında akşama dönmeyi planlıyorduk, uçağımızın görevlileri dahi bir günlük kıyafetle yola çıkmışlardı ve her gün 'ne zaman döneceğiz' diye soruyorlardı. Ben de kendilerine 'Gazze'de çocuk ölümleri durduğu zaman döneceğiz' demiştim' diye konuştu.
Bu sırada Kahire'deyken, Gazzeli Yusuflara ismini vermiş olan Hazreti Yusuf'u hayal ederek, gecikmenin kaç çocuk canına mal olduğunu düşündüğünü, ızdırap duyduğunu ve dua ettiğini anlatan Davutoğlu, Şam'da Hamas Lideri Halit Meşal ile değişik yerlerde buluşarak ateşkesin sağlanması için müzakere yürüttüklerini, son gece sabaha kadar süren müzakereler sonucunda ateşkesin ilan edildiğini dile getirdi.
Ateşkesin ardından Türkiye'ye döndüğünde, gösterilen çabalara hürmeten Cahit Koytak'ın 'Gazze Risalesi'ni kendisine ithaf ettiğini belirten Davutoğlu, 'O risaleyi okuduğumda, 'Madem ki bu topraklarda, bu kadar deruni bir şekilde Gazze'yi hisseden vardır, bu topraklarla Gazze, şiir ve söz üzerinden ezeli ve ebedi kardeştir' diye düşünmüştüm' ifadesini kullandı.
'Baba, Gazzeli çocukların gözyaşı dinmeden geri dönme'
'Yaşayan Gazze' programında da söz ile sesin buluştuğunu söyleyen Davutoğlu, şiiri 'sözün musikisi', musikiyi de 'sesin ahenkli dansı' olarak tanımladı. Havada uçuşan gizemli kelimelerin, şairin nefes alışıyla gönlüne indiğini ve sonra kelam olarak diline döküldüğünü belirten Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
'Sanki doğanın içinde bir ruh, bir hava, bir an o hisleri, şairle birlikte kelimelere dökülmesini sağlayacak bir ortak ruh haline dönüşür. Musiki de bu anlamda, sesin doğadaki her tür sesin, Rabbimizin bir lütuf olarak kulaklarımıza ahenkli bir şekilde yansıttığı sesin, bir ahenkli dans şekilde tını haline gelmiş şekli. Bugün ikisini birden dinledik. Bir taraftan Cahit Bey'in, bu derin şairimizin sözlerini şiir şeklinde gönlünden dökülen kelimelerle duyarken diğer taraftan Tuluyhan Uğurlu Bey'in tınılarını ahenkli bir şekilde bu kederli Gazzeli Yusuf mesajının içinde hissettik.'
Kızının, o dönemde 8 yaşında olduğunu ve kendisine 'Baba seni çok özlüyorum ama Gazzeli çocukların gözyaşı dinmeden geri dönme' diye bir mesaj bıraktığını aktaran Davutoğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:
'Daha önce de çok derinden hissettik ama bütün o acıları yaşarken, aslında her yer bazen Gazze, her çocuk bazen Yusuf oluyor veya her zaman Yusuf oluyor aslında. Eğer Gazzeli Yusuf'a hitaben yazılan risaleyi dikkatli okursanız, Gazze'de zulüm çekilen her mekanı, Yusuf'ta da zulüm gören her çocuğu bulursunuz. Derinlemesine, gönlüyle dinleyenler, bugün Gazze derken Cahit Koytak, Gazze ile birlikte mazlumların bulunduğu her mekanı, Yusuf derken de o mazlumların değişik isimlerdeki tecessüm etmiş her ferdini akıllarına getirdiler.'
'Yusa'nın babasının ağlaması bir insanın bütün bir insanlık için ağlamasıydı'
Başbakan Davutoğlu, 2012 sonunda saldırılar yeniden başladığında Gazze'ye gittiğini anımsatarak, şunları anlattı:
'Hava saldırılarında şehit edilen bir genç kızın başına eşimle birlikte eğildiğimizde, o nurlu yüzlü kızın gözlerinde ki hala hatırladığımda kendi kızımın gözlerini görürcesine hüzün dolduğum o hali hissettiğimde, o kızımızın cansız bedeninde, aslında insanlığın öldürülmüş olduğunu en derinden hissettim. Biraz sonra babası geldi, Yusa'nın babası Basil, kızına kapandığı, ağladığı zaman, sadece bir Filistinli babanın bir kız için ağlaması değildi o, bir insanın bütün bir insanlık için ağlamasıydı. Kucaklaştık ve iki baba olarak aynı hissi yaşayarak gözyaşı döktük. Ondan bir süre sonra, Filistin devletinin tanınmasında, BM Güvenlik Konseyi'nde bu kızımızın ismini anarak konuşmaya başladım ve orada Filistin devletinin tanınması adına konuşan yegane Dışişleri Bakanıydım.'
Yusa'nın babası Basil'i Türkiye'de misafir ettiğinde 'Ne mübarek bir kızınız var ki bütün bir Filistin destanının sembol ismi oldu, Allah size sabır versin' dediğini aktaran Davutoğlu, babanın da kendisine 'Ben ne mübarek bir babayım ki kızımın adıyla Filistin devletinin tanınmasını bir araya getiren bir dost edindim, sizin şahsınızda' diye karşılık verdiğini söyledi.
'Gönüllerinden Arakan'ı eksik etmiyorlar'
Filistinlilerin ne yiğit insanlar olduklarını Şifa Hastanesi'nden çıktığında fark ettiğini dile getiren Davutoğlu, yaşadıklarını şu ifadelerle aktardı:
'Gözümüz yaşlıydı, insanlık adına utanç duyarak çıkmıştık. Şifa Hastanesi'nin önünde yüzlerce Filistinli al bayraklarla bizi karşıladı, bağırlarına bastılar. Gecenin bir karanlığı, bombalamalar devam ediyor ama Filistinliler ellerinde al bayrakla bizleri bağırlarına basıyor. Kucaklaştık. O sırada bir gürültü oldu. Kalabalık dağılırken birisi elimden tuttu, heyecanla 'Üstad, seni geçenlerde Arakan'da gördüm, Arakanlılara sarılıyordun. Ne olur Arakanlıları yalnız bırakmayın' dedi.
Düşünün öyle bir Gazzeli ki tepesinden bombalar yağıyor, içeride en yakınını şehit vermiş insanlar, ölüm tehdidi altındalar ama gönüllerinden Arakan'ı eksik etmiyorlar. İşte insanlık bu. İşte esas muhabbetin dayandığı güç bu. Onlara o direniş gücünü veren şey, savundukları Gazze'nin aynı zamanda Arakan olduğunu hissetmeleridir. Savundukları Gazze'nin aynı zamanda Şam, Bağdat, Somali olduğunu hissetmeleridir. Onlar Gazze'yi savunmuyorlar, onlar tarihe, mekana ve zamana sinmiş olan bir imanı savunuyorlar, muhabbeti, aşkı savunuyorlar. Allah onlardan razı olsun.'
AA
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!