Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Öldükten Sonra Masasında Çürük Bir Mandalina Bırakan Ekrem Dayı'nın İç Burkan Hikayesi!
Ekşi Sözlük yazarlarından degmesin yagli boya'nın mandalina başlığı altındaki entrysinde anlattığı bu hikayesi sizin de içinizi burkacak.
Not: Bu yazı, yazarının izniyle yayımlanmaktadır!
Annemin bir dayısı var, Ekrem dayı, biz bildiğimizden bu yana bekar, kendi halinde takılan, sessiz sedasız bir adam.
Ekrem dayı, yakışıklı bir adam. Bakınca gençliği hızlı geçmiştir diyeceğiniz insanlar var ya, onlardan.
Saçları beyaz ama hala gür, Güzel güler hatta keyfi yerindeyse şöyle bir kahkaha savurur, sağlam içer.
Gençliğinde bir kadına aşık olmuş, evliyken ve çocuklarına rağmen.
Hani hep öyle gelir ya insana, çocuk olunca gönül işleri bitirilmeli gibi, ya da çocuklar büyüyene kadar bu işler ertelenmeli, doğrusunu böyle bildik hepimiz.
Ekrem dayı, bildiklerine öğrendiklerine rağmen aşkının peşinden gitmiş. Sonra da kavuşamamışlar hiç kadınla.
Günahı boyunlarına ama kadın da biraz şeymiş diyorlar, bilirsiniz, kötü kadın işte. Bu lafı duyunca da kötülük mevzusunu bir kere daha masaya yatırası gelir insanın.
Sonrası beklenen son: Sevdiğine kavuşamayan, hiçbir zaman o eskisi gibi olamayan insanlardan Ekrem dayı da.
Kavuşamadıkça içmiş. İçtikçe işinden olmuş, işinden oldukça içmiş, içtikçe yalnızlaşmış. İnsanların evinde olmasından rahatsız olacağı, çocuklara kötü örnek bir adam olarak kabul edilmiş çoğusu tarafından.
Mevzunun sonunda, yani benim aklım onu tanıyacak kadar erdiğinde, kimseye bir zararını görmediğim, neden arkasından öyle kısık sesle konuşmalar yapıldığını anlamadığım, az gülen ve az konuşan bir adamdı.
Kulübeden hallice bir yerde yaşıyormuş ve ölümünden önce, o kadar parasızlık çekmiş ki, cebine para koyan uzaktan akrabaları kanser olan babalarını Ekrem dayının sırtında taşıtıyormuş hastane odasına kadar.
Ekrem dayı, bir sanayi sitesinde, eski arabasını yaptırıp dönerken tamirci çırağının yaptığı kaza sonrası vefat etti.
Kazayı duyanlar, ilkin, alkollü araba kullandığı için sonunda kendini öldürdüğü yakıştırmasını yapmış da gerçeği öğrenip evine gidince, yalnızlığını ve yoksulluğunu anlatıp durdular.
Ölünün arkasından yalnızlığa, vefasız akrabalara, hayırsız çocuklara, hayattayken nasıl da kıymet bilinmediğine ağıt yakmak bizde bir cenaze ritüelidir zaten.
Öldüğünde o derme çatma kulübeye gitmişler ya, 'Bir tane çürümeye yüz tutmuş mandalina varmış masanın üstünde, tabağın içinde.' dedi annem, başka da yiyecek hiçbir şey yokmuş.
Nasıl bazı yerler bazı insanları, bazı kokular bazı anları hatırlatır. Mandalina da bana hep Ekrem dayıyı hatırlatır ve 'Ağır Roman'daki o sözler gelir aklıma:
'Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye, zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın. Nüksederken raksına mahallenin maşallahı, eyvallahı; güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın. Şimdilik, ölümüne kadar hayattasın...'
Yorum Yazın
"Gençliğinde bir kadına aşık olmuş. Evli olmasına çocuklarına rağmen. Hani hep öyle gelir ya insana çocuk olunca gönül işleri bitmeli gibi. Doğrusu öyle diye... Devamını Gör
vayy be. bu "SADECE(!) aşık olduğu için yalnızlaşan adam" hikayesine bin basar senin bu yorumun
Ön yargı değil mi bazı şeyleri başlamadan bitiren....
şimdi okuduk duygusallaştık, en fazla 3 gün sonra eski halimize döneceğiz...
kahrımızdan jilet mi atalım?