Suriyeliler Bir Günde Neler Yaşıyor?
Oyuncu Seda Çavdar, Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin neler yaşadıklarını anlatabilmek için bir günlüğüne Suriyeli oldu. Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı Fatih-Aksaray civarında bir gün geçirdi ve izlenimlerini yazdı.
Seda Çavdar'ın bir günde yaşadıklarından dikkat çeken bölümler:
- Suriyeli görünümüne kavuşmak için uzun bir makyaj evresinden geçtim. Önce cilt rengim koyulaştırıldı, ardından kaş şeklim değiştirildi. Kıyafetlerim sokaktan geçen bir mültecinin üstündekilerden farksızdı. Dışarı çıktığımda beni herhangi bir Suriyeli'nin yaşam koşulları bekliyordu.
- İstisnasız önüme gelen her dükkâna girerek işçiye ihtiyaçları olup-olmadığını sordum. Ve tabii ki bulamadım. İşyerlerinde çalışan çoğu insan, aralarında anlaşmış gibi, 'Patron yok' dedi.
BAŞIMI SOKACAK EViM OLSUN
- Elimde, 'Suriyeli'yim, ev arıyorum' yazılı kağıdımla önce sokakları arşınladım. Tek tek mahalle esnafına sordum. Sokak sokak gezerek ev aranmayacağını bildiğim için bu defa emlakçılara yöneldim. Asıl acımasızlık bu sektördeydi. 'Ev var mı' diye sorduklarımdan kimisi tipime baktı, 'Sen nasıl tutabileceksin ki' dedi. Kimisi, 'yabancıya ev yok' dedi ve oturduğu koltuktan kalkmaya bile tenezzül etmedi. Kimisi doğrudan çarşaf çarşaf ilanlar asılı olduğu halde ev yok dedi. İşaretle ilanları gösterdiğimde de, 'Hadi hadi, yallah. Seninle uğraşacak vaktim yok' dedi, gönderdi.
BOŞ MiDEYE HAVA
- Ev aramaydı, emlakçıydı, işti derken karnım acıkmıştı. Bu sefer elime, daha önceden hazırlamış olduğum, 'Suriyeli'yim, açım, Allah rızası için yardım edin' yazılı kağıdı aldım. Özellikle yemek dükkanlarına uğradım, restoranlardan istedim, lokantalardan dilendim. Hiçbirinden yüz bulamadım. Hatta ilk başta uğradığım lokantaların birinde, benden daha küçük bir çocuk, 'Daha ne yardım edeceğiz size' dedi.
DiLENCiLiKTE KARAR KILDIM
- Sabahtan beri çaldığım her kapı yüzüme kapanmış, bırakın iş bulmayı, bir dilim ekmeğe bile ulaşamamıştım. Bu defa şansımı dilencilikte denemeye karar verdim. Başladım yürümeye ve Fatih Camii'nin kapısının önüne oturdum. Çarşamba Pazarı'na bakan, avlunun dış kapısının önünde otururken, aklıma kağıt mendil satmak geldi. Sonuçta onları sömürmeye çalışmıyordum ve bana söyleyebilecekleri hiçbir şey olamazdı. Dizdim kağıt mendillerimi önüme, oturdum taşın üstüne. Bir elimle de kağıdımı tuttum.
YAZIYI OKUYUNCA BENİ FARK ETTİLER
-Kağıt başta yerdeydi ama kimse yüzüme bakmıyordu. Elime alınca okumaya çalıştıkları için beni de fark etmeye başladılar. Arada baksınlar diye, bakın buradayım diye, burnumu çektim, öksürdüm, baktılar yürüdüler. Tabii bu arada birkaç mendil sattım. Kimi mendilini alıp gitti, kimi sadece parasını verdi. Caminin önünde oturma sebebimi söylememe gerek var mı bilmiyorum. Ya da söyleyeyim. Burada bile akla her türlü şey gelebilir. Allah'ın evinin önündeydim, yardım istiyordum ve üstelik bunun için bir çabam vardı onlara; kağıt mendil verecektim. Camiden çıkanların ve camiye girenlerin yüzde doksanının umurunda bile değildim. Kadınların daha çok duyarsız olduklarını hissettim. Amacım hemcinslerimi zan altında bırakmak değil. Bugün başıma gelenler karşısında hissettiklerimi anlatıyorum sadece.
YİYECEK GİBİ BAKAN ERKEKLER
- Söylemeden edemeyeceğim bir şey daha var. Her kadın anlar bakıştan, bazı erkekler o halimde bile bana yiyecek gibi bakarak, beni tabii ki şaşırtmadılar. O halden kastım dişi hiçbir yanımın olmaması.
Fakir görünmekten, çirkin olmaktan bahsetmiyorum. Hâlimde, tavrımda bir erkeği cezbedecek hiçbir şey olmadığının altını çiziyorum. Ana hatlarıyla gün böyle geçti. Siz bu yazıyı bir kere okuyacaksınız ama ben bugünü, her gün düşüneceğim. İnsan olmaktan korkmayın çok güzel bir şey.
Kaynak: BUGÜN
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!