onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Ruhlarına Mısra Katan Kadınlar: Türk Edebiyatından 9 Şiirle 9 Kadın Şâir

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

Ruhlarına Mısra Katan Kadınlar: Türk Edebiyatından 9 Şiirle 9 Kadın Şâir

Taner Bayram
01.06.2015 - 00:55 Son Güncelleme: 09.07.2015 - 10:33

Şâirler daha çok erkektir; şiirler de daha çok 'kadınlar için yazılır', derler. Böyle dense dahi, Türk edebiyatında kelimelere ve bizlere dokunan; ruhlarına mısra, mısralarına ruh katan kadın şairlerimiz de vardır. İşte bu şâirler arasından 9 şâiri birer şiirleriyle bir araya getirdik biz de. İyi okumalar efendim...

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Gülten Akın (1933 - )

Gülten Akın (1933 - )

Türk şiirinin yaşayan en büyük isimlerinden Gülten Akın, 1955 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. İlk şiiri 1951 yılında yayımlandı. Türk şiirine yaptığı katkılar birçok kez ödüllendirildi. 'Büyü Yavrum', 'Deli Kızın Türküsü' gibi şiirleri bestelendi.  

İlkyaz

Ah, kimselerin vakti yok

Durup ince şeyleri anlamaya

Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar

Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya

Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı

Bakıp kapatıyorlar

Geceye giriyor türküler ve ince şeyler

'Memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı

Bir dev oluyorsun deniz deniz deniz

sisin dere ağızlarından sokulup akşamları

Fındıklarımızı basıyor

Neyleriz kararan tomurcukları

Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz

Tecimenlere yalvarıyoruz:

Bir 'Hotel' bir gizli evlenme az çiziniz

Bir banka az çiziniz bir yalvarma

Bizden size ve sizden dışardakilere

Karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye

-Evet efendim-

Çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye

Bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet

Yazların motorlu çingeneleri

Ah, kimselerin vakti yok

Durup ince şeyleri anlamaya

Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş

Toprağa tutku, kendinden dolayı

Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para

Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga

Sorar belki biri: Kavga ama neden kavga

Komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde

-Bilmiyoruz neden kavga.

Sonra kasabanın cezaevinde

Silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz

Günlerimiz iterek genişletiyoruz

Yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye

Bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye

Durup ince şeyleri anlatmaya

Kimselerin vakti olmasa da

Okulların kadın öğretmencikleri

Tatil günlerini çoğaltsalar da

Kutsal nemiz varsa onun adına

Gözlerimiz için bağlar dokusalar da

Birikimler ve çizgiler gitgide gitgide

Açmaya ilkyaz çiçekleri

Bir gün birileri öte geçelerden

Islık çalar yanıt veririz

Nilgün Marmara (1958 - 1987)

Nilgün Marmara (1958 - 1987)

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu Nilgün Marmara Sylvia Plath'ın şiirini ve intiharını ele alan bir tez çalışması gerçekleştirdi. Bir çok şâirle arkadaşlık kurdu. Çeşitli dergilerde şiirleri yayımlandı. 29 yaşında intihar ederek yaşamına son verdi... 

Kuğu Ezgisi

Kuğuların ölüm öncesi ezgileri şiirlerim,

Yalpalayan hayatımın kara çarşaflı

bekçi gizleri.

Ne zamandır ertelediğim her acı,

Çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,

-bu şiir -

Sendelerken yaşamım ve bilinmez yönlerim,

Dost kalmak zorunda bana ve

sizlere!

Çünkü saldırgan olandan kopmuştur o,

uykusunu bölen derin arzudan.

Büyüsünü bir içtenlikten alırsa

Kendi saf şiddetini yaşar artık,

-bu şiir -

Kuramadığım güzelliklerin sessiz görünümü,

ulaşılamayanın boyun eğen yansısı,

Sevda ile seslenir sizlere!

Birhan Keskin (1963 - )

Birhan Keskin (1963 - )

1986 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nü bitiren Birhan Keskin, ilk şiirini 1984 yılında yayımladı. 'Ba' isimli kitabı ile Altın Portakal Şiir Ödülü'nü kazandı. 

İz

acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun 

izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma, 

orada o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili 

benden savrulan parçalar kurusa da, 

izleri var hala yolun kenarında. 

izini sür yolun, acının ormanı büyütür insanı 

vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın 

acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun, 

ustası olacaksın içine gerdiğin tellerin 

hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle 

büyük bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin. 

ne zamandı bilmiyorum. yaşadıklarından sana 

kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun 

yerde fırtına koparan korku. kendi sarmalında 

döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin 

kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun. 

şimdi, acının ormanından geçiyorsun 

her şey bir daha kanasa da 

ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben 

geç meleğim, senin de şarkıların olsun 

içindeki telleri titreten..

Didem Madak (1970 - 2011)

Didem Madak (1970 - 2011)

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Didem Madak, çeşitli dergilerde şiirler yayımladı. Kansere yenik düşerek erken ayrıldı aramızdan...

Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım! 

'Zenciler prensesi olacağım.

Hayat işte asıl o zaman başlayacak'

Pippi Uzunçorap

Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım

Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi

Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.

Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.

Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor

Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.

Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.

Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.

Bir yağsam pahalıya malolacağım.

Ben bir bodrum kat kızıyım bayım

Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum

Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum

Fakat korkuyorum. Birazdan da

Kırk üç numara ayakkabılarınızla

Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız

Bu iyi olmaz bayım!

'Gün akşam oldu' diyorum

Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara

Cam kırıkları yiyorlar

Rüyamda; bir kâse dolusu suyun içinde

Rengârenk yap-boz parçacıkları

Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.

Hayır, sanırım sabahı bekleyemem

Bilmiyorum.

İnsanlar rüyalarını acilen anlatmalı.

On dört yaşındaydı ruhum bayım

Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.

Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz

Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri

Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar

O ara içimde çiçeklerden oluşmuş

bir silahsız kuvvet ablukaya alındı

Sinemalarda da 'organzm gıcırtıları' oynuyordu.

Kaçmaya çalıştım. Olmadı.

Bu nedenle, çiçekli şiirler yazmayı

Ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.

Neyse işte

Ben her filmi hatırlarım

Sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.

'Sofi'nin tercihini' seyrederken çok ağlamıştım.

Öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar

Onu da mutlaka hatırlardım.

İnsan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?

Hem sonra ben hatırlamaya alışkınım

Bir 'eşya toplayıcısıyım' bayım.

Büyük gemiler de yok artık bayım

Büyük yelkenler de

Büyük kâğıtlar yakmak istiyor şimdi canım.

İşte az önce bir karabatak daldı suya

Bir süredir kayıp

Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya

Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.

Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.

Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen

Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?

Bir gül, bir güle derdi ki görse

Yalan söylüyorum

Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.

Lale Müldür (1956 - )

Lale Müldür (1956 - )

'Liseyi Robert Kolej’de bitirdi. Şiir bursu alarak İtalya'ya Floransa’ya gitti. Türkiye’ye dönüşünde birer yıl Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektronik ve Ekonomi bölümlerine devam etti. 1977’de İngiltere’ye giderek Manchester Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden lisansını, Essex Üniversitesi Edebiyat Sosyolojisi Bölümü’nden master derecesini aldı.'  Çeşitli dergilerde şiirleri ve yazıları yayımlandı. Bazı şiirleri bestelendi. 'Destina'da bunlardan biri...

Destina

Dün gece sen uyurken 

İsmini fısıldadım 

Ve hayvanların korkunç 

Öykülerini anlattım 

Dün gece sen uyurken 

Çiçeklere su verdim 

Ve insanların korkunç 

Öykülerini anlattım onlara 

Dün gece sen uyurken 

Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana 

İşte bu yüzden, sırf bu yüzden 

Yeni bir isim verdim sana 

Destina 

Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede 

İşte bu yüzden, sırf bu yüzden işte 

Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için 

Seni bu denli yıktıkları için 

Yaşamımın gizini vereceğim sana

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Melisa Gürpınar (1941 - 2014)

Melisa Gürpınar (1941 - 2014)

İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde öğrenim gördü. Öğrenimini İstanbul Belediyesi Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde sürdürdü. Bir süre, dönemin amatör ve profesyonel tiyatro oluşumlarında, oyuncu ve yönetmen olarak yer aldı. 1964 yılında konservatuardan mezun olduktan sonra tiyatro öğrenimine 1965-1967 yılları arasında Londra’da devam etti. Yazı ve şiirleri çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı. Halil Karagöz Şiir Ödülü'nü kazandı. 

Gece Yarısı Notları 

ben ondört yaşımdaydım ilk şiirlerimi yazdığımda 

ve ilk aşık olduğumda bisiklete binen bir oğlana 

- ama ondört yaşında hiç aşk şiiri yazmamış olmamı 

aşkı anlamadan hiç konuşmayan bir sağduyuya mı bağlamalı - 

sonra okulda bir ablaya aşık olacaktım 

sonra saçları oluklu mukavva gibi dalgalı yaşlı bir memura 

sonra -inanmaycaksın belki- sinemada yer gösteren bir 

adama 

sonra bir kaleciye 

hey tanrım sonra bir deniz subayının ellerine 

bir lise öğrencisinin uzun kiprikli gözlerine 

ve gözlüklü bir keman öğretmenine 

artık aşkı bir mirasyedi gibi harcayacaktım 

hiç inanmadan duygu kaynağının bir gün kuruyacağına 

ve kimbilir kaç yaşımda olacaktım 

aşkın 

ancak bedensel bir bütünleşme söz konusu olduğunda 

onu gözelleştiren bir çaba olduğunu 

şöyle bir düşünmeğe başladığımda 

girişilmesi güç ve zorlu bir çaba olduğunu onun da 

sen bir ozan kızısın 

çok büyük tarihi aşklardan 

ve sabun köpüğü gibi çocukluk günlerinden yaratılmadın 

dünyanın bütün acılarını kollarında uyutan bir kadınsa 

senin anan 

artık kimselere aşık olamaz 

olsa da can eriği yemiş gibi olur ancak.... 

ben onsekiz yaşında da hiç olmadım 

kayak yaptığımı anımsamıyorum 

yüzme havuzuna girdiğimi ve berbere gittiğimi de 

dünyanın doğusuna doğru ilerledikçe 

çoğalır hiçbir yaşa gelmeden ölenler 

ve neden öldüğünü bilmeden ölenler yemen'de 

altmış yaşında da olamaz kimse 

kırkbeş yaşında da tam tamına 

ben artık neyi yazıyorsam 

onu yazdığım yaşta duracağım 

karar verdim yalnız oralarda yaşayacağım 

sen bir ozan kızısın 

durmadan yaşlanan 

ve ağlamaktan başka silahı olmayan 

bir kadının değil 

hırçın bir hesap uzmanı da değil vergi dairesinde 

çok güler yüzlü bir bayan banka şefi de değil senin anan 

devetabanlarıyla dolu bir odada müşteri ağırlayan 

sapho'yu tanımamış olabilirim nazım hikmet'i 

bir ozanım ama 

ne faulkner'ı ne nietszche'yi saymakla biter mi 

tanımamış olabilirim sözün gelişi 

yunus emre gibi dağ başında kimseyi 

atlı karınca mı keten helvası mı kiralık sandal mı 

aksak timur ya da taptuk emre'mi diye sorabilirim 

bunların anlamı 

hiçbir okulu bitirmedim 

hiçbir dili sevmedim ana dilimden başka 

ben biraz çerkezim biraz arnavut biraz giritli 

kendi esintilerimle başbaşa kalınca bazen tanımıyorum hiç 

kimseleri 

bilirim üzümü şarabı ve sirkeyi 

-birbirinden elde edilen acı ve tatlı herşeyi- 

reçellik incirlerin üstündeki kahverengi çilleri 

kuzu etiyle rezene otu pişirmeği 

dedemin biri beşyüz yıldanberi ıstanbul'da yaşarmış 

söylentilere bakılırsa 

ben gidip onu da görmedim 

tanımak da istemiyorum aslında 'sülalemi' 

hiç kitap da okumadım -var mı ötesi-.....

Sennur Sezer (1943 - )

Sennur Sezer (1943 - )

İstanbul Kız Lisesi'nden ayrılan şâir çeşitli yayınevi,dergi ve gazetelerde redaktör ve metin yazarı olarak çalıştı. Birçok eser verdi. Başta Yunus Nadi Şiir Ödülü ve PEN Şiir Ödülü olmak üzere önemli edebiyat ödülleri kazandı.   

Başkalarının Eskilerini Giyenin Şarkısı 

Satın alınmış düşleri, bıkıp fırlattığınızda 

Ardınıza bakmayın 

Oradayım. 

Ayışığında bir öpüşme düşü, 

Eskitilmiş bir kadife bluz, sim işlemeli 

Ve yenilenen balayı, dantel askılı 

Yaramaz işime... ben üşüyorum. 

Sıcacık bir şey gereken 

Düşlerime. 

Yarım bırakılmış çorba, 

Geri çevrilmiş biftek ve “ihanet” yabancı bana 

İnce topukları yaz takunyalarınızın 

Bana kalın, yıkanmaya dayanıklı 

Akrabalar kadar tanıdık bir şey gerek 

Rengi de, rengi de olmalı elbet 

Yıpranmışlığımı örten. 

Dokunduğumda çocukluğumu düşündüren 

Gençliğim gibi sırrı açıklanmaz 

Kumaşlar satılmaz çarşılarınızda. 

Ağrılarıma göre tasarlanmadı giysilerinizin boyu. 

Bir korkuyu tanırsınız yalnız 

Yaşlanmak ve bırakılmak. 

Bende çeşidi var, 

Ama bitişmiyor sizinkilerle, 

Sevgiden doğuyor çoğu. 

Paramın yettiği bu tezgahta 

Satılan eskileriniz 

Ellerim değdikçe soluk alıyor 

Eskiyen siz misiniz?

Arife Kalender (1954 - )

Arife Kalender (1954 - )

İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Almanca Bölümü'nü bitirdi. İlk şiirleri Malatya'daki dergilerde yayımlandı. Kendi şiirlerinin yanı sıra şiir çevirileri ve incelemeleri de gerçekleştirdi.  

Deli Bal 

'Mecnun söğüt leylanın toprağında yetişir' 

                                                                     Şeyh Galip 

bir leylaydım, bin ademden 

nice mecnun yarattım 

ecel bendim, iksir bendim, huri ben 

merak arkadaşım, ateş ruhuma bela 

göze candım, köre mana 

gizlendiğim tenhalarım buldular 

asi hayvanlarım evcil odalarda 

tufanlarımdan habersiz uyudular 

söktüm mührü kapıdan, vesikalıyım 

güle kar'ı sordum, mevsime yalan 

zakkumdan öz topladım 

süt içtim sütleğen damarından 

şaşkın gezdim, can kanattım sabaha 

çekildi sis, hükümsüzdür fermanlar 

yüksek uçtum, densiz durdum, deliyim 

güzel çirkine döndü, aklarım kirli beyaz 

peteğimi zemheri ıslığıyla doldurdum 

kobra çiçeğine kondum, lalesine kumların 

kuş baskınlarından, ayı pençesinden kurtuldum 

balın zehrini bilemeden, şerbetini tattılar 

an idim, ağuları şeker ile yoğurdum 

zerresinden şifa bulur, yine derde düşerler 

ay yenisi gecelerde iniltiler duyulur

sözden imdat bekledim. uslu yaklaştım gize 

dil ile sırladım peteğimi, sırra sorular sordum 

şiirin şerri aşkın koynunda yatar 

bir leylaydım, bin ademden 

nice mecnun yarattım 

deli bal, deli bal 

baldan derman 

deliden cinnet umulur

Gülseli İnal (1947 - )

Gülseli İnal (1947 - )

İstanbul'da 1947 yılında dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Felsefe-Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi. İlk şiiri 1981 yılında Yazko Edebiyat dergisinde yayımlandı. 

Bir Şey Var Benden Öte

Bir şey var benden öte incimsi düzlüğünde denizin 

biri dans ediyor 

tutkun ve savruk 

başını arkaya atışındaki soyluluk 

tanrı bakışı bu 

soysuz köhne 

kör lalelerle, gecenin diplerine yapışan 

bitiren 

yeni bulunmuş maden 

tıkanıyor kıyılar köpüklü dalgalarla 

ona uçmak istediğimi söyleyin 

kutsal varlıklara karşı 

ayaklanacağımı da 

sonsuz yüz değiştirimi ben 

bir öncesinde tarihin 

yeniden doğmak istediğimi 

ne kılıklara geleceğimi 

gündüz pencerelerine 

ne otlar dikeceğimi bu ölümcül bahçelere 

ne zehirli otlarla sevişeceğimi yeniden.

Bonus: Gülten Akın - Sezen Aksu "Deli Kızın Türküsü"

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Bonus 2: Gülten Akın - Edip Akbayram "Büyü"

Bonus 3: Lale Müldür - Yeni Türkü "Destina"

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
Hacettepe Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı ve Felsefe eğitimi aldı. Aynı üniversitede felsefe yüksek lisansı yaptı. Tezinde dijital gözetim mekanizmalarının etik boyutunu inceledi. Başarısız bir girişimcilik deneyimi oldu. Teknoloji felsefesi ve etiği, yapay zekâ felsefesi, İnternet ve yeni medya çalışmaları, veri ve etki gazeteciliği, startuplar ve sosyal girişimcilik ilgi alanları. Bunlar dışında kitaplar, filmler ve seyahat etmek zamansız tutkuları... Gelin muhabbet edelim: https://twitter.com/kendiniarayan https://www.instagram.com/tanerbayram06/
Tüm içerikleri
right-dark
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
143
108
30
18
16
12
10
Yorumlar Aşağıda
Reklam