Seçtiğin Detoks Suyuna Göre En Büyük Yalanın Ne?
Hayattaki tercihlerimiz bazen bizi ele verebiliyor. 'Bir detoks suyu bile mi?' diye şaşkınlık içinde kaldığının farkındayım. Ama evet, seçtiğin detoks suyu bile seni bize anlatıyor. Peki senin en büyük yalanın ne öğrenmek ister misin?
Hadi seç bakalım!
Seç bakalım, hangi detoks suyunu içmeyi tercih ediyorsun?
Bilmiyorum!
Unuttum onu artık, sevmiyorum!
'Unuttum onu artık, sevmiyorum' dediğinde, belki de en büyük yalanı söylüyorsun. Kendine ve çevrene bu yalanı anlatıyorsun. Biliyoruz, içten içe kalbinin derinliklerinde hala ona karşı bir şeyler hissettiğini. Ama biz, en yakın dostların olarak, bunu biliyor olsak da sana 'evet, unutmalısın' diye destek veriyoruz. Çünkü bu senin kaçış noktan, bu yalan senin güvende hissetmeni sağlıyor.
Ancak, yalnız kaldığın, sessizliğin içinde kendi düşüncelerinle baş başa kaldığın o evin dört duvarı içinde ne düşündüğünü bir duyabilsek... Kim bilir neler çıkardı karşımıza? Belki de hala onu düşlüyorsun, belki de hala onunla olan anıları tekrar tekrar yaşıyorsun kafanın içinde.
Bir şekilde, bu yalanları kendimize inandırmayı başarıyoruz. Kendi gerçeklerimizden kaçmak için yaratılan bu yalanlara sıkı sıkıya tutunuyoruz. Ama unutma, bir gün bu durum yalan olmaktan çıkacak. Bir gün, gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaksın ve o zaman belki de bu yalanları söyleme ihtiyacı hissetmeyeceksin.
Ben aslında o kadar önemsemiyorum!
Kendine ait olan bu kırık dökük duyguları, içinde bir yerlerde sıkışıp kalmış hislerini, bir nevi savunma mekanizması haline getirdiğin 'ben aslında o kadar önemsemiyorum' sözlerini bir araya getirip yazılı hale getirsek, emin ol ki sadece birkaç ciltli kitap yetmez, tam bir kütüphane oluştururuz. Bu, senin artık vazgeçilmez bir parçan haline gelen savunma mekanizman, senin en derinlerde sakladığın sırrın olmuş.
Kendini bu denli içten içe tüketmektense, duygularını dışarı vurup 'yeter artık yahu' demenin zamanı gelmedi mi? Ancak, bu alışkanlığın, bu savunma mekanizmanın, bu 'yok, önemli değil' demenin bir tür alışkanlık haline geldiğini biliyoruz. Kendi iç dünyanı tüketmek yerine, bu duygularını, bu hislerini, bu savunma mekanizmanını bize değil, seni bu denli yoran, canını sıkan kişilere göstermelisin.
Onlara 'ben aslında o kadar önemsemem' dedirtecek şekilde hareket etmen, onları bu duruma getirmen gerekiyor. Bu yüzden, senin için 'ben aslında o kadar önemsemem' dedirtecek şeyler yaptırmadığın, bu duygusal yükten kurtulduğun günler diliyoruz. Kendi duygularını, kendi hislerini, kendi savunma mekanizmanı kontrol edebildiğin, onları yönetebildiğin günlerin bir an önce gelmesini umuyoruz.
Ben aslında iyi niyetimden söylüyorum!
Ah, senin gibi biri daha yok! Her zaman, her yerde, herkesin yüzüne karşı dürüst olmayı başarabiliyorsun. Ancak bu dürüstlüğünü, bir çeşit yüz ifadesi olan o tatlı gülümseme ve 'aslında iyi niyetimden söylüyorum' gibi yumuşatıcı ifadelerle özenle gizliyorsun. İşte bu, senin en büyük hünerin, saman altından su yürütme sanatı.
Aslında senin niyetin kimseyi kırmak ya da üzmek değil. Ama ne zaman bir yanlışlık, bir hata ya da rahatsız edici bir durum görsen, içinde birikenleri dökme ihtiyacı hissediyorsun. Ve bu hissi bastıramıyorsun. Ancak bu durumu da, kimseyi kırmamak için, o sevimli gülümsemen ve 'ben aslında iyi niyetimden söylüyorum' cümlesiyle yumuşatmayı başarıyorsun. Bu yüzden, her zaman, her yerde, senin bu dürüstlüğün ve açık sözlülüğün etrafında bir hava oluşmuş durumda. Ve bu hava, senin en büyük yalanın. Çünkü aslında sen, kimseyi kırmak ya da üzmek istemiyorsun. Ama bir yandan da, insanların hatalarını, yanlışlarını ve rahatsız eden yönlerini göstermekten de geri durmuyorsun. Ve işte bu yüzden, her zaman, her yerde, 'Canım, kırılmıyorsun değil mi? Ben aslında iyi niyetimden söylüyorum...' cümlesi seninle birlikte geziyor.
5 dakikaya evden çıkıyorum!
Biraz samimi olalım, ne dersin? Senin o sürekli geç kaldığın, '5 dakikaya çıkıyorum' dediğin halde aslında hala yatakta olduğun anları kimse görmüyor mu sanıyorsun? Arkadaşlarının bu durumdan bıktığını görmemek için kör olmak gerekiyor. Zamanlama konusunda bir problem olduğu apaçık ortada, ama sen bu durumu pek de ciddiye alıyor gibi görünmüyorsun. 'Nasılsa 5 dakikaya evden çıkacağım, ne olacak ki?' diyorsun. Ama biz o beş dakikaların aslında ne kadar uzun olduğunu çok iyi biliyoruz.
Biraz dürüst olalım, o '5 dakika' yalanı yüzünden arkadaşların artık sana buluşma saatinin daha erken olduğunu söylüyor, değil mi? Bu durumda onları da benzer yalanlara teşvik ediyorsun. Aman ne olacak sanki... Yoksa sen hala 5 dakika içinde evden çıkacağını mı düşünüyorsun?
"Pazartesi günü, yeni bir sayfa açıp, diyet macerama başlıyorum!"
'Pazartesi diyete başlıyorum' cümlesi, senin en büyük yalanın olmuş durumda. Her hafta başı, hayatını düzene sokma hayalleriyle dolu oluyor, ama bir türlü bu hayallerini gerçekleştiremiyorsun. İşte bu durum, seni hafta başlarını bekleyenler diyarının bir üyesi yapıyor. Başladığın işleri devam ettirmekte zorlandığın da bir gerçek. Aslında iradenle ilgili bir problem yok, ama içindeki o gerçek istek, o gerçek motivasyon bir türlü yerini bulamıyor.
Bir yandan kendini, diğer yandan çevrendekileri bu duruma inandırmak için çabalıyorsun. Sabahları aç karnına içtiğin detoks suyu, sanki tüm gününü sağlıklı yaşayacağının bir garantisi gibi. Ancak akşam geldiğinde, gözlerin hamburger menüsüne kayıyor ve o menüyü 5 TL ekleyerek büyütmekten kendini alamıyorsun. Ama neyse ki, her zaman bir sonraki pazartesi var, değil mi? İşte o zaman, belki de gerçekten diyete başlarsın. Bu yüzden endişelenme, her yeni hafta yeni bir başlangıç fırsatıdır.
Yorum Yazın
Unuttum onu artık, sevmiyorum!
Ben aslında o kadar önemsemiyorum!
Bilmiyorum!