Sevgilinin İlk Defa Eve Gelmesinden Önceki 5 Gün
Her ne sebeple olursa olsun, bir kızın bir erkeğin evine geliyor olması önemlidir. Ders çalışmak, film izlemek, oturup konuşmak, vs. Hiç fark etmez bir erkeğin hayatında dönüm noktalarından biridir eve gelen kız... Hele ki bu kız sevgilinizse...
Pazartesi... "Oha Asu bana geliyor olm!"
Salı... "Koltuk takımı falan mı alsak?"
Sabah erken uyanmış, salona geçip sigaramı yakarak televizyonu açmıştım. Sabah haberleri veren bir kanalı izlerken elim oturduğum koltuğun kolundaki nasırlaşmış kirlere sürttü. Kim bilir kimin teri, kimin ayak kiri, kimin vücut yağları bir araya gelmişti de böylesine kalın, böylesine dirençli bir kir tabakası oluşturmuştu. Sabah sabah aç karnına aklıma bin türlü iğrençlik geliyordu. Yıllardır aynı koltuğa oturan ben bile iğrendiysem Asu ilk dakikalarda salonun ortasına kusabilirdi.
Hemen Ayhan'ın odasına gittim, kapıdan girdiğim zaman yüzüme çarpan koruma kalkanı tadındaki ağır hava sabah bulantıları çeken hamile kadın duruşumu pekiştirmişti. Ayhan kalksana bi abi dedim, sessizce ama Ayhan'ın bunu duymasına imkan olmadığını biliyordum. Maksat bağırarak uyandırdığımda 'abi 10 kere seslendim duymadın' diyebilmekti. Sonunda Ayhan! diye keskin ve yüksek sesle ismini bağırdım. Kalksana abi bir konuyu konuşmamız lazım dedim. Uyku sersemliğiyle aniden yatakta doğruldu, kısık gözlerle etrafına bakındı, güvende olduğundan emin olduktan sonra, ne oldu abi, hayırdır bir sıkıntı mı var? dedi. Yok, diyerek rahatlattıktan sonra, yeni bir koltuk takımı mı alsak lan dedim. Son derece anlayışlı, sakin mizaçlı, iyi huylu Ayhan yüzüme baktı, saat kaç abi dedi, 8 dedim, senin kalıbını s.keyim ben, bunun için mi uyandırdın beni deyip tekrar yattı. Asu'nun bize gelecek olmasını bir tek benim ciddiye alıyor oluşum biraz üzmüştü beni. Abi koltuğun kolları bok içinde ya diye söylenerek odadan çıktım. Salona geldiğimde sesimi biraz daha yükselterek 'milletin t.şak yağları sinmiş a.ına kodumun yerine' diyerek hiddetimi iyice belli ettim.
Sesime uyanan Saffet eline sigarasıyla odaya girdi, ne t.şağı lan? diye anlamsız bir soru sordu. O kadar söylenmemin içinden sadece t.aşk kısmını duymuş olması şaşırtıcı değildi. Ancak ne kadar gıcık olsam da Saffet'i kendi tarafıma çekeceğimi hissettim ve 'abi şu koltuğa baksana bok içinde, değiştirsek mi bu takımı diyorum' dedim. Bir süre koltuğa baktı, sonra bana döndü, sigarasından derin bir nefes aldı ve 'Vaay koltuk fantezisi ha!' dedi.
Kesinlikle gizli kamera araması yapmalıydım, adamın aklı fikri sevişmedeydi.
Çarşamba... "Mutfak bende, salon?"
Ya olm şu bulaşıkları falan yıkayalım artık a.ına koyim... diye yüksek sesle söylendim. Yıllardan beri dokunmuyor da sevgilinin eve gelmesinden 3 gün önce mi dokunmaya başladı lan dürrük şeklinde bir tepki açık söylemeliyim ki canımı sıkmıştı. Zira haklılık payı vardı ancak bunu kabul edip kendimi ezdirmeye hiç niyetim yoktu. Ne alakası var, insanız olm insan! diyerek harika bir demagoji çevrimine girdim. Senin insanlığını s.keyim sana bir şey olmasın diyen Saffet'in ağzını burnunu kırmak için harika bir andı fakat Saffet beni ortadan kırma potansiyeline sahip bir Anadolu kaplanıydı.
Ayhan tamam abi hallederiz sıkma canını diye araya girdi. Ancak onun bu tavrının da sadece beni yatıştırmak için atılmış bir adım olduğu aşikardı. Susup geri çekilsem biliyordum ki bulaşıkların yıkanması 6 aylık bir sürece yayılacaktı. Mutfağı böyle olan bir eve kız getirmenin iki büyük riski vardı. Birincisi kız bu mutfağı görünce dayanamaz mutfağı temizlemeye girişir ve 5 saatten önce çıkamazdı, yılda bir gün geldiği evde mutfağı temizler ve giderdi. Bu Saffet ve Ayhan için harika olabilirdi belki ama ben eve gündelikçi kadın getirmiyordum ki. İkincisi ise bir bardak su almak için mutfağa giren kız önce kusar, sonra kendine gelmek için bir süre dinlenir ve evden kaçar gibi giderdi. Bu en kötü ihtimaldi, o halde bu mutfak hal yoluna koyulmalı, bal dök yala olmalı, sevgilimin evde bulunduğu saatler içerisinde asla konu olmamalı, beraber geçireceğimiz zamandan çalmamalıydı.
Abi mutfak bende diye seslendim içeriye doğru. Hiç ses gelmedi, böyle bir şeyi reddedecek halleri yoktu. Duydunuz mu diye bağırdım tekrardan, bilgisayardan dizi izledikleri belli olan tayfa, gürültülü bir şeyler söylediler. Büyük ihtimalle tamam, oldu, okey, vb. bir şey dediler ama ben orada kalmaya niyetli değildim. Ama salonu, banyoyu falan da siz temizlersiniz diye devam ettim. Uzun bir sessizlik oldu, elemanların bu konuyu düşündükleri için mi sessiz kaldığını yoksa beni hiç s.klemedikleri için mi cevap vermediklerini kestiremediğim için, sözümü tekrar etme gereği duydum. Duydunuz mu kardolar (kardo diyerek olaya sempati katmaya çalıştım) salon, banyo falan da sizde... He y.rramı bizde...
Saffet'ti bu.
Perşembe... "Aklımı toparlayamıyorum..."
Kantine girer girmez bütün masaları şöyle gözden geçirdim, Asu her zamanki yerimizde oturuyordu. Yanında arkadaşları olmasına rağmen ilk defa sıkılmadan yanına gittim, öptüm, oturabilir miyim deyip masaya iliştim. Kendime olan güvenim beni bile şaşırtmıştı. Neticede sevgilisi evine gelecek olan bir adamdım, bırakın da o kadarı da olsundu. Ee ne yapıyorsun dedim, hiç oturuyoruz birazdan derse gireceğiz dedi. İstiyordum ki sürekli bana gelecek oluşundan bahsedelim, planlar yapalım, kinayeli şeyler söyleyip kıkır kıkır gülelim, sevişme imaları olsun, o bana gülerek ya salak git şuradan desin, ben döşünü gıdıklayayım... Döş demiş olmam dimağımda kekremsi bir tat bıraktı, hem döş neresiydi ki?
Ben hiç konuşmadan düşüncelerimle haşır neşir olurken, kızlar ayaklandı, derse gidelim biz dedi Asu, gitme diyemedim, gitme kal Cumartesiyi konuşalım, bana sevişme imaları yap, döşünü aç bana diyemedim. Gitti, gider gitmez sanki pusuda beklermiş gibi Saffet, Ayhan, Selim, Cengiz, vs. doluştu masaya. Saffet kaş göz işareti yapıp durdu, aslında ne demek istediğini çok iyi anlıyordum ama cevap vermek istemediğim için kafamı çevirdim, termodinamiği ne yapacağız diye ortaya sordum. Neyini ne yapacağız olm diye cevap verdiler, vizesini dedim, olm daha 1 ay var vizeye amk, son gün çalışıp gireceğiz sınava nedir diye cevap verdiler. Oysa vize tarihi çok daha yakınmış gibi gelmişti. Sırf konuyu değiştirmek için konuştuğumu anladılar ve oradan saldırdılar haliyle. Aklı gitmiş olm bunun dediler, aklının nerede olduğu belli dediler, ne planlar dönüyor şimdi o kafada dediler, dediklerinin hepsi doğruydu ama elbette bunu kabul edecek değildim. Neredeymiş kafam a.ına koyim diye çıkıştım, ben siz miyim, günü gününe çalışıyorum olm diye olağanüstü bir yalan salladım. Belki masada ev arkadaşlarım olmasaydı güzel bir çıkış olabilirdi ama Saffet gudubeti olm senin günü gününe yaptığın tek şey 31 lan deyip katır gibi anırmaya başladı.
Söylenecek çok şey vardı belki ama susmayı tercih ettim, büyüklüğün bende kaldığını düşünüyordum ama Saffet susacak gibi değildi. Cumartesi bir geçsin, kesin kavga edecektim, iyice hazırlamıştım kendimi.
Cuma... "Olmuyor abi vazgeçiyorum ben!"
Cuma sabahı mutsuz uyandım. Gördüğüm bir rüyanın etkisiyle mutsuz olduğumu düşündüm, çünkü mutsuz olacak bir şey yoktu bugünlerde hayatımda. Ama öyle değildi, sevgilimin eve gelecek olması, 2 saat baş başa vakit geçirecek olmamız resmen bir haftadır beni esir almıştı, başka şey düşünemez olmuştum. İşin kötü yanı, sürekli düşünüyor ama hiçbir şey yapmıyordum. Sadece mutfağı biraz toparlamıştım, ama üzerinden geçen iki günde yine boka dönmüştü. Koltuk kirliydi, hızlı bir bilgisayar bulamamıştım, banyo pisti, ne yiyeceğimize karar verememiştim, Asu eve kendisi mi gelecekti yoksa ben mi alıp getirecektim belli değildi, alt katta oturan ev sahibimiz ile ilgili hiçbir şey düşünmemiştim... Liste böylece uzayıp gidiyordu, mutsuz uyanmamın sebebi kendimi içine soktuğum bu saçma durumdu. Oysa Asu gelecek, oturacağız, bir şeyler atıştıracağız, belki öpüşme falan, film izleyeceğiz gidecek. Hepsi bu, ancak ben bunu bir hayat meselesine dönüştürerek kendimi mutsuz etmeyi başarıyordum.
Bir hırsla yataktan doğruldum, artık hiçbir şey yapmayacağım, gelsin gitsin bu nedir ya? diyerek saçma bir çıkış sergiledim kendime karşı. Sinirle odadan çıktım, hala söyleniyordum, kendi kendime konuşuyor, poz kesiyordum. Tuvaletten çıkan Ayhan hayırdır abi sabah sabah dedi, kendime kızıyorum, bok gibi bir adama döndüm ya dedim. Bekledim ki beni teselli etsin, aldırma abi desin, ne takıyorsun boş ver hepimiz öyleyiz desin, gel gidip poğaça yiyelim beraber desin, ama öyle valla çok boktan bir adamsın diyerek odaya geçti. Saffet olsa bu tavır beni hiç şaşırtmazdı ama Ayhan'ın da Saffet ile aynı çizgiye gelmesi insanlar üzerinde bıraktığım intiba bakımından beni biraz üzdü. Salona girdim, bizimkiler hem bir şeyler atıştırıyor hem de giyiniyorlardı. Ayhan ben bu gece gelmiyorum, yarın zaten yokuz, Pazar içelim mi dedi. Bir yere gitmene gerek yok abi dedim, Asu gelmeyecek diye ekledim. Hadi ya, ne oldu dedi Saffet, sanki üzülmüştü. Kesin kamera koydu bu ibne bir yerlere diye düşündüm, yok abi daha söylemedim ama bir kız gelecek diye iyice bok biri oldum, vazgeçiyorum dedim. Saffet; ya bi siktir git, havalarını s.keyim senin daly.rak dedi. Yaptığım duyarlı çıkışın karşılığı bu mu olmalıydı diye düşündüm bir süre, Ayhan sadece yüzüme baktı ama ben gözlerinden 'senin kalıbını s.keyim' dediğini anladım. Olayı hala büyütüyor olduğumun farkına vardım, 21 yaşında bir adamın şu yaptıkları hiç olacak şey miydi? Hala kıç kadar bir meseleyi abartıyordum. Tabii bunu itiraf edecek değildim.
Getirmiyorum olm diye sesimi yükselttim. Getirme a.ına koyim, bize mi getiriyorsun sanki yavşak dedi Ayhan. Oo işler kızışıyordu. Getiriyorum lan o zaman dedim. İyice pezevenk gibi bir şey olmuştum.
Cumartesi... "Ve..."
Cumartesi günü sabah 5 gibi uyandım, bir daha da uyuyamadım. Evde kimse yoktu, hemen ortalığı toplamaya giriştim, 3 saat temizlik yaptım, dışarı çıkıp pastaneden kahvaltılık doldurdum, kola, ice tea, meyve suyu, soda ne bulduysam aldım, abur cubur doldurdum eve, döndüm yeni aldığım boxer'ı giydim, yeni aldığım alt eşofmanı ve tişörtü giydim. Saat 11 olmuştu, Asu'nun kaçta geleceğini konuşmadığımızı fark ettim, arasam mı diye düşündüm, telefonu elime aldım, mesaj gelmişti... Asu'dan.
'Canım annemler geldi, başka zaman artık :)'