Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Soma Tanığının İfadesi Ortalığı Karıştırdı, Duruşma Ertelendi
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden Soma davasında, faciadan kurtulan mağdur maden işçileri şahit olarak dinlendi. Kurtulanların ifadelerine, iş ve iş güvenliğinin eksiklikleri, tatbikatların yapılmayışı ve müfettişlerin denetimi öncesinde kendilerine haber verildiği yansıdı. Ancak tanık Mehmet Çelik'in kazadan kurtulan arkadaşlarının aksine, iş ve işçi güvenliğine önem verildiğini, müfettişler gelmese de geleceklermiş gibi hep hazırlıklı olduklarını, amirlerince önce iş güvenliğinin önemine vurgu yapıldığını söylemesiyle mahkeme salonu bir anda karıştı. Kazadan bir ay sonra işe başladığını söyleyen Çelik'e madenci yakınları ”Yazık, çok yazık bizden utanmıyorsan ölen arkadaşlarından utan” diyerek tepki gösterdi. Mahkeme salonununda tansiyon artınca mahkeme başkanı tanıkların dinlenmesine son vererek duruşmayı erteledi.
Sekizinci gününe giren, Soma maden kazası ceza davasının üçüncü duruşmasında, yaralı kurtulan maden işçileri şahit olarak dinlendi. Mahkeme heyetinin ilk dinlediği isim olan Bilal Altıntaş’ın olayı anlatması sırasında, çok sayıda maden şehidi ailesi fenalık geçirdi.
'Maskem tam çalışmıyor, nefes aldıkça küf kokusu geliyordu'
Altıntaş, olay günü, yaklaşık 40 dakikalık elektrik kesintisinin ardından mesai bitimiyle çıkışa yönlendiklerinde kükürt ve yanmış bant kokan yoğun duman dolayısıyla mekanize ayağın içine kaçtıklarını, H panosunda çalışanların da gelmesiyle 145 kişinin burada beklemeye başladığını anlattı. Bekleyiş sırasında, kendilerine olayın ne olduğuna yönelik bilgi verilmediğini, ocaktaki havalandırmanın ters çevrilmesiyle bulundukları yerin pis havayla dolmaya başladığını ve kendisinin de karbonmonoksit maskesi takmasına rağmen yaklaşık yarım saat sonra bayıldığını söyleyen Bilal Altıntaş, “Maskem, tam çalışmıyor, nefes aldıkça küf kokusu geliyordu. Arkadaşlarımınkilerden de aynı şekilde nefes alıhp verdikçe küf ağza geliyordu. Maskelerin bir kısmı da çalışmıyordu. Ben, saat 21.20'de ayıldım. Üzerimde biri çırpınan, biri hareketsiz 2 kişi vardı. Kendi imkanlarımızla yürüdük, pis havanın bitimine yakın tahlisiye ekibindekiler, ocak çıkışına kadar yol gösterdi. Biz de arkada durumu kötü olanlar olduğunu söyledik ve onlara yardım etmelerini istedik' dedi. Bilal Altıntaş'ın kurtarma çalışmalarını ve bekleyişlerini anlattığı sırada salondaki madence aileleri gözyaşlarını tutamadı.
Ocakta 2010 yılında işe başladığını, işe girişte 3 günlük eğitim aldığını, Celal Bayar Üniversitesi'ne verdirilen eğitime ise ünvan kazanmak için bir gün gittiğini, iki kez de üstünkörü mesleki eğitim verildiğini öne süren Bilal Altıntaş, tehlikeli durumlarda ne yapacakları konusunda bilgi verilmediğini, genel tatbikat düzenlenmediğini anlattı. Çalıştıkları bölgelerde acil durum yaşanması durumunda, 50 - 60 metre uzaklıktaki anayoldaki telefonlarla bilgi verebildiklerini, kazanın meydana geldiği bölgenin yakınındaki kılçık baca mevkisinde son dönemde sıcaklığın çok arttığını, bazı madencilerin bu bölgeden geçtikten sonra bir süre bitkin düştükleri için oturup dinleme ihtiyacı duyduğunu, ifade etti. Olaydan yaklaşık 4 - 5 ay önce ocak içerisinde, meydana gelen göçük bölgesinde, sıcaklığın artmasına ise, Altıntaş, çalışması biten yerin kapatılmaması ve buradaki kömürün kızışma sonucu yanmasını neden olarak gösterdi.
'Müfettişin habersiz geldiği olmadı'
Dinamit atımlarının ardından karbonmonoksit ölçümü yapılmadan 5 dakika sonra tekrar çalışmaya başladıklarını söyleyen Bilal Altıntaş, gaz maskesinin kontrolünün, çalıştığı 4,5 yıllık sürede bir kez ağırlığı tartılmak suretiyle yapıldığına değindi. Ocak içerisindeki bazı sorunları üstlerine bildirdikleri zaman “İşine bak', “Bizden iyisini mi bileceksiniz' gibi sözlerle karşılık verildiğini söyleyen Bilal Altıntaş, müfettişlerini denetimleriyle ilgili çarpıcı bilgiler verdi. Bilal Altıntaş, “Müfettişler gelmeden bir hafta 10 gün önce haberimiz oluyor, ona göre hazırlık yapıyorduk. Nereyi kontrol edeceklerse düzene koyuyorduk. Müfettiş gelmeden, sadece ilerlemeye bakıyorduk. Sadece malzeme geçirmemiz sorun olunca, temizlik yapıyorduk. Müfettişin habersiz geldiği olmadı. Müfettiş daha yavaş ve güvenli ilerleme ister. Devlet günde 1 metre ilerleme ister, biz bazen 5 metre ilerliyorduk. Müfettiş gelince ilerlemeyi durduruyorduk, gerekiyorsa o bölümü kapatıyorduk. Olmayacak işe olacak diye ısrar ediliyordu. Bunun karşılığında prim vadediliyordu ama hiç prim dağıtılmadı' dedi.
İş başvurusunda, şirket tarafından “Mis' olarak bildiği taşeron şirkete yönlendirildiğini, burası aracılığıyla işe girdikten sonra bir daha taşeronu görmediğini anlatan Bilal Altıntaş, taşeron adına çalıştığı ileri sürülen ekip başlarının fazla çalışma karşılığı prim aldığı iddiasıyla ilgili bilgisi bulunmadığını dile getirdi. Altıntaş ayrıca sanıklardan şikayetçi olmadığını da söyledi.
Sanık avukatlarını hatırlatması gerilimi artırdı
Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın sorularının ardından sanık avukatlarından Yusuf Koçyiğit'in, “Yanlış beyanda bulunmak, adaleti yanıltmak suçtur' hatırlatmasına, hem mağdur avukatlarından hem de ailelerden tepki geldi. Yusuf Koçyiğit'in, müfettişler geldiğinde tam olarak ne yapıldığını sorması üzerine Altıntaş, “Kepçeyle çalışılmayacak yerde çalıştık. Müfettiş gelecek diye buranın girişini, içindeki kepçeyle bantla kapattık' dedi. Bu cevap üzerine aileler, akışlarla destek verdi. Müfettiş gelmeden bazı yerlere sensörler konulduğunu, emniyetçileri, telefonla arayınca gelmedikleri için çoğunlukla sözlü çağırdıklarını da ileri süren Bilal Altıntaş, “Üretime kapatılmış yerlerde, ısınma oluyordu. Mekanize ayağın çalışmasının bittiği yerde, ısınma sorunu çıkmıştı. Burayı soğutmak için kullandığımız suyun sıcaklığında, banyo bile yaptık' dedi. Sanıkların sorularına mahkeme başkanı Aytaç Ballı aracılığıyla yanıtlayan Bilal Altıntaş, yer üstünden gelen kamaların, öncelikle üretimdeki ayaklarda paylaştırıldığını, kalan olursa çalıştıkları bacalara gönderildiğini söyleyip, “Biz de ilerledikçe arkadaki kamaları söküp, fırça yememek için önlere takıyorduk' dedi.
Şirkette ekipbaşı değil, taşeron sistemi vardı
Duruşmada ikinci olarak ise, madende üç günlük yerüstü eğitiminin ardından yer altında buna devam edilen işçilerden Ceyhan Bağdatlı dinlendi. Askere gitmeden önce 2.5 yıl süreyle aynı ocakta tamir ve tarama biriminde görev yaptığını anlatan Ceyhan Bağdatlı, Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın kendisine yönettiği sorulara, “Olay günü S panosunda taban almaya gitmiştik. 31 kişiydik. Bir süre sonra bantlarda taş temizliyordum. Aşırı sıcaktan bunalmıştım. Burada başımızdaki çavuşla tartıştıktan sonra yukarıya çıktım. Ancak yol üzerinde boğazımını yandığını hissettim. Gaz maskesini kullanmak istedim ama başaramadım. Bunun üzerine gaz maskesini atıp tişörtümle ağzımı kapatıp yukarıya çıktım. Burada bir aşırı gaza maruz kalmadım. Yerüstüne çıktığım zaman, faciadan haberdar oldum. Bana trafo patladığı söylendi' dedi. Sahip olduğu gaz maskesinin, 2.5 yıllık süre içerisinde bir kez kontrol edildiğini söyleyen Ceyhan Bağdatlı, askerden önceki durumunu sorulması üzerine ise, “Askerden önceki dönem ile sonrası arasında farklar vardı. En büyük özellik sıcaklık artmıştı ocak içerisinde. Çalıştığımız yere gittiğimiz zaman, ter içerisinde kalıyorduk. Askerden önce bu kadar sıcak değildi' dedi.
İşe girmeden aldığı eğitim sırasında kendisine bazı bilgilerin verildiğini ancak içerideki risklerle ilgili açıklama yapılmadığını ifade eden Bağdatlı, şirketteki taşeron sistemiyle ilgili olarak ise, “Askerden önce başka bir taşeronun yanında çalıştım. İlk olarak babamın da arkadaşı olan Necati Demirci'nin yanında çalıştım. O ismini komisyona bildirdi, sonra peyet beni gördü ve işe aldı. Askerden sonra, bu kez taşeron Sinan Durmaz'ın ekibine girdim. Aynı sistemle yine işe alındım. Taşeronun faydasını da zararını da görmedim. Bize sadece biraz daha fazla işi yapabilirmiyiz diye, çaba gösterirdik. Eğer işimiz erken biterse, erken de ocaktan çıkabilirdik' dedi.
Ocakta hiç tatbikat yapılmadığını, yanlarına gelen emniyet görevlilerinin ellerindeki cihazlarını öttüğünü duyduğunu ama neden öttüğünü kendileriyle muhatap olmadığı içini soramadığını da söyleyen Ceyhan Bağdatlı, ayrıca müfettişlerin geleceği zamanı önceden bildiklerini ve ona göre ocak içerisinde temizlik ve malzeme toplama gibi hazırlıklar yaptıklarını savundu. Tutuklu sanıkların sorularını da yanıtlayan Bağdatlı, bunlardan Yasin Kurnaz'ın, galerilerin genişletilmesiyle havanın serinlediğine şahit olup olmadığı yönündeki sorusuna “olmadım' yanıtını verdi. Yine kendi savunmasında ocak girişine diğer vardiya işçilerinin girmemesi için nöbetçi bıraktığını ileri süren tutuklu sanık İsmail Adalı'nın bu yöndeki sorusuna da, “Ocak içerinde diğer vardiyadan işçilerle karşılaştım. Ben ocaktan çıktığım zaman kapıda bir nöbetçi görmedim. İsmail Adalı ve diğerlerini başka kapıda gördüm. Ancak sonradan ocağa geldiğim zaman kapıda nöbetçi gördüm' dedi. Ceyhan Bağdatlı ayrıca, izin alacakları zaman, işyerinde hem taşeronlarından hem de vardiya amirlerinden, kağıt aldıklarını da ileri sürdü.
'Bizden utanmıyorsan ölen arkadaşlarından utan'
Tanık olarak kürsüye çıkan Mehmet Çelik ise kazadan kurtulan arkadaşlarının aksine, iş ve işçi güvenliğine önem verildiğini, müfettişler gelmese de geleceklermiş gibi hep hazırlıklı olduklarını, amirlerince önce iş güvenliğinin önemine vurgu yapıldığını söylemesine madenci yakınları tepki gösterdi.
Madenci yakınları açıklamalarını sürdüren Çelik’e, “Kaç para verdiler. Bizden utanmıyorsan ölen arkadaşların utan” diyerek tepki gösterdi. Mağdur avukatlarından Selçuk Kozağaçlı’nın madende çalışıyor musun sorusuna Çelik,”Evet. Kazadan bir ay sonra başvurdum ve işe başladım” yanıtı verdi.
Kozağaçlı başka sorusunun olmadığını söylediği sırada acılı madenci yakınları, Çelik’e,”Yazık, çok yazık bizden utanmıyorsan ölen arkadaşlarından utan” diyerek tepki gösterdi. Bu arada sanık ve mağdur avukatları arasında da sözlü tartışma yaşandı.
Kozağaçlı, “Bizler, 301 yoksul ve ekmeği için yaşamını yitiren madencinin mücadelesi için buradayız. Karşımıza tanık diye bir başka yoksul madenci çıkarıyorlar. Yoksulu parçalayın, linç edin diyorlar. Bizler korkutulmuş, işsiz kalmaktan korkutulmuş bu yoksulu parçalamayacağız. Bu davayı gölgeletmeyeceğiz” dedi.
Mahkeme salonunu dolduran acılı aileler tepkileri yükselip tansiyon artınca mahkeme başkanı tanıkların dinlenmesine son vererek duruşmayı erteledi.
Duruşmada 11 tanıktan 5 kişinin ifadesi alınırken, kalan 6 tanık ara karar öncesi yarın dinlenecek.
Ara karar yarın
Üçüncü duruşmanın ilk yedi gününde, sekizi tutuklu ve 38’i tutuksuz toplam 46 sanığın çapraz sorgulaması dün tamamlanmıştı. Mahkeme heyetinin 28 Ağustos 2015 Cuma günü vereceği ara karardan önce şahit olarak davet edilen 30 mağdur işçiden 17’si, çeşitli mazeretlerle katılamayacağını bildirmişti.
Üçüncü duruşma, yarın sanık ve müşteki avukatlarının yazılı taleplerinin alınmasının ardından ara karar verilmesiyle tamamlanacak.
CHA, DHA ve Cumhuriyet