Türk Denizciyle Hırvat Sevgilisinin Filmlere Taş Çıkaracak Büyük Aşk Hikayesi İçinizi Sızım Sızım Sızlatacak
Sadece filmlerde değil gerçek hayatta da varmış böyle aşklar demek ki, hüngür hüngür ağlıyorum...
Filme konu olsa ödül üstüne ödül alabilecek, ne yolların ne yılların yıpratamadığı büyük bir aşk hikayesinden bahsedeceğiz size. Anne ve babasının büyük aşkını 'DiasporaTürk'e anlatan Berrin Turan'dan dinliyoruz.
"Annem ve babam 1959 yılında İtalya’nın Trieste limanında tanışmışlar. Annem bir Hırvat… Hırvatistan’ın Rijeka şehrinde yaşarmış. Babam da Türk bir denizciymiş."
'O yaz babamın çalıştığı gemi Trieste limanına demirlemiş ve aynı günlerde annem de hafta sonu gezisi için oradaymış...'
"Limanda birbirlerini görmüşler ve ilk görüşte aşık olmuşlar. Biraz İngilizce, biraz İtalyanca anlaşmışlar, birlikte şehri gezip dolaşmışlar."
'Çok geçmeden ayrılık vakti gelmiş. Babam annemin ev adresini alarak vedalaşmış. Annem Rijeka’ya, babam da gemisine geri dönmüş.'
"Aradan 3-4 ay geçmiş. Bir gün anneannesi evin kapısından anneme seslenmiş: 'Maria buraya gel, bir adam seni soruyor.' Annem kapıda babamı görünce hem şaşırmış hem de çok sevinmiş. Babam anneme 'Hazırlan seni almaya geldim, Türkiye’ye gidiyoruz.' demiş."
"O yaşlarda genç bir kız için çılgınlık olsa da annem bu teklifi kabul etmiş. Anneannesi annemi “Gitme kızım, onlar 2-3 evli oluyor, diğer kadınlar seni boğaza atarlar” diye korkutmuş ama nafile, annem babama duyduğu sevgiyle yola koyulmuş."
"Babam da gözünü karartmış, anneme erkek kıyafetleri giydirip başına bir kasket takarak gizlice gemiye bindirip saklamış. Babam dikkat çekmeden anneme yiyecek içecek götürüyormuş. Hırvatistan’da gemilerin çok detaylı arandığı bir sınır bölgesi varmış."
'Babam oraya yaklaşırken annemin yanına inip ben gelene kadar sakın sesini çıkarma, iyi saklan deyip tekrar yukarı çıkmış. Duyguları heyecan, korku ve mutluluk arasında mekik dokuyormuş. Gemi durduğunda bir anda o bölgenin elektriği kesilmiş ve gemiyi üstünkörü arayabilmişler.'
"Babam annemin yanına gidip olanları anlatmış ve sarılıp ağlamışlar. Annem bu anı her anlattığında yine ağlardı. O anın mucize olduğuna inanırdı. Türkiye karasularına girdiklerinde yolculuğun zor kısmını atlattıklarını düşünmüşler ancak öyle olmamış."
"Annem limanda yakalanmış. Konu anlaşılınca da serbest bırakılmış. O zamanlar birçok gazetede haberleri çıkmış. Annem 1961 yılında Türk vatandaşlığını alınca babamla evlenmişler. Adı Meral olmuş."
'Babam denizciliği bırakınca, birkaç yıl İstanbul’da, birkaç yıl Bursa’da yaşamışlar.'
"Sonra daha iyi bir hayat ümidiyle Almanya’ya gitmeye karar vermişler."
"1968 yılında annem, ondan bir yıl sonra da babam Berlin’e gitmiş. "Annem Bosch’ta, babam da Elektrolux fabrikasında çalışmış."
"1970’te ben doğmuşum ve Berlin şehrinin anısına ismimi Berrin koymuşlar."
"Ve hayatımızın en zor günleri… 1970’in haziran ayında babam fabrikada bir iş kazası sonucu hayatını kaybetmiş. Annem kucağında dört-beş aylık bebeğiyle kalakalmış. Sonra da kararını vermiş ve babamın cenazesiyle birlikte Türkiye’ye kesin dönüş yapmış."
“Babanın mezarı nerede, ben de oradayım” derdi, ondan uzak olmaya dayanamazdı. Birlikte yalnızca 11 yıl yaşasalar da aşkları bir ömür boyu sürdü. Annem Eylül 2020’de hayata veda etti ve şimdi sevdiğiyle yan yana yatıyor. 50 yıl sonra tekrar kavuştular."
Aşk diye bir şey var herhalde ya...Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu içerikler de ilginizi çekebilir:
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
hem hayran kaldım hem hüzünlendim hem de kendime acıdım :(
Maalesef eski aşklar, eski bağlılıklar, vefalar günümüzde yok artık...
zaman o zaman olmasa da belki bizde görürüz böyle bir aşk.. umut fakirin ekmeği işte