Türk Edebiyatı'ndan Hangi Romansın?
Disconnectus Erectus'ların manifestosu Tutunamayanlar mı, Kürk Mantolu Madonna mı, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu mu, yoksa başka bir roman mı? Türk Edebiyatı'na damga vuran hangi roman seni daha iyi anlatıyor, testi çöz, öğren!
1. İmkansızlıklardan başlayalım. Hangisi daha imkansızdır?
2. Hangi edebi türü daha çok seversin? (Roman hariç pek tabii!)
3. Peki ya, hangi felsefeci?
4. Bir romanda olsaydın nasıl bir karakter olurdun?
5. Raskolnikov'un yerinde olduğunu düşün! Çeşitli ve haklı sebeplerden lanet ve kötü bir kadını öldürüyorsun. Ancak yanlışlıkla masum birisi de arada kaynıyor. Bu durumda ne yaparsın?
6. Gözüne hoş gelen fontu seç!
7. Neyini unutursan onu almak için yoldan geri dönersin? (Telefon hariç pek tabii ki :))
8. Genellikle ne hakkında düşünürsün?
9. Bir romanın en çok nesini seversin?
10. Son olarak, Dünya edebiyatından bir roman seç!
"Tutunamayanlar" çıktı!
Sen tam anlamıyla bir Disconnectus Erectus'sun. Çünkü bu hayatta, senin için en zor şey bir şeylere tutunmaktır. Çünkü anlamlı, ama hakikaten anlamlı, ve de tutunacak tek bir şey bulmak imkansızdır. Mesela Günseli'ler hep gider, Selim gibilerse hep ölür, İsa bile başarısız olur o an. İstenilmesi gereken tek şeyse bu dünyanın batmasıdır. Bat dünya bat!..
'When i was a little child / Bir yokluktu Ankara'
"Aylak Adam" çıktı!
Dünyanın en aylak, en tembel, en umursamaz kişioğlu olman, kuvvetle muhtemel. Amma velakin şu yeryüzünde, peşinde koşacağın, kendini ölümüne adayacağın, seni karınca misali çalıştıracak bir nane var mı ki? Bizce yok! Bu yüzden yatmak, ve dahi yatmak ve inadına yatmak en iyisi. Yatmayıp ne yapacan be ya, ey alfabenin 'a', 'b', 'c'si!
'Pardesüsünün yakasını kaldırdı, kalabalığa karıştı.'
"Kürk Mantolu Madonna" çıktı!
Sen 'gerçek' bir insansın. Gerçek insanlar kusursuz değildir çünkü, çelişkileriyle varolur onlar. Her şeyi kabullenmiş gibi görünsen de, içinde isyanlar baş gösterir, anlatamazsın; anlatsan da anlamazlar zaten; Çünkü dış dünya acımasızdır. Dışarıdan Madonna gibi özgür olsan da, aslında Raif gibi içinde hapsolmuşsundur. Unutmuş gibi görünüp, asla unutamamansa cabası. Kısaca sen tezatlıkların insanısın, ey en gerçek insan!
'Seni seviyorum... Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum...'
"İnce Memed" çıktı!
Seni tanımlayan tek şey: Emek. Herhangi bir şeyin güzel ya da çirkin olmasına gerek yok Memedim. İşin içinde emek varsa ve ne kadar sermayeden uzaksa yiğidim aslanım, o kadar doğru senin için. Heh yakaladık kavramı: Doğru! Doğrucu Davut olduğun için 9 köyden kovulman bile mesele değil. 'Onuncu köyü buluruz biz de, komaz bize...' diyebiliyorsun gönül rahatlığıyla. Varsın sonu kara toprak olsun!
'Demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım'
"Çalıkuşu" çıktı!
Öncelikle çocuksun sen: Saf, bozulmamış, masum. Hep iyisini düşünüyorsun, aklına kötü tarafını getirmiyorsun. Ama ayrı kalamadığın bir dünya var ki, işte orası çok gaddar. Çalıkuşu'nu her daim avlamaya çalışıyor burası. Buna rağmen hep en doğrusunu yapmaya çalışıyorsun. Gerisi fasa fiso. Bu yaptığın şey için bir bedel mi ödedin ya da kazık mı yedin, hiç problem değil. Bin kere aynısı olsa yine aynısı yapardın. Yapacak bir şey yok, senin hamurun iyi.
"Aşk-ı Memnu" çıktı!
Öncelikle hayalci birisi olduğunu söylemek gerek. Hayallerinin rengiyse mavi. Ancak gerçek hayat bu hayallere hiç uygun bir yer değil. Kurallar var bir kere orada, eni dar, boyu kısa, rengiyse siyah. Siyah, maviyi yeniyor ne yazık ki. Fakat sen hayallerinden vazgeçmiyorsun, çünkü kendini biliyor, isteklerinin peşinden koşma cesaretini gösteriyorsun (Korkak değilsin en azından). Bu durumda aşkının memnu olması bile mesele değil!
"Yaban" çıktı!
Sen bu ülkeyi kuran, bu vatanı kurtaran, hatırladıkça hepimizin göğsünü kabartan Kurtuluş Savaşı ruhuna sahipsin. İdealistsin en başta. Hayatını vatanın için, toprağın için, düşmanlara karşı gözünü kırpmaz verirsin. Aydın yaratılışsın da. İnsanlara asla tepeden bakmaz, onları, her ne kadar yaptıkları mantık dışı olsa da, aşağılamazsın. Ve son olarak fildişi kulene çıkıp asla ahkam kesmezsin, Yaban'ı da iyi bilirsin!
"9. Hariciye Koğuşu" çıktı!
Sözlüğü açıp seni tanımlayacak bir kavram arasak, en doğrusu hiç kuşkusuz, 'şiir' olurdu. İmge dünya geniştir, en ince, en asil duyguları bünyende barındırırsın. Hastalıklı ve acı çekmeye meyilli bir bünyenin olduğunu söylemek gerekse de, sen bu durumdan hiç şikayetçi değilsin. Çünkü en derinlerinde bu hallerinden zevk alıyorsun. Çünkü biliyorsun ki, seni sen yapan işte tam da bu hastalıklı ruh hali, ey dünyanın şiir olmayan en güzel şiiri!
'Dünyanın bütün tavanlarına lanet olsun'
"Saatleri Ayarlama Enstitüsü" çıktı!
Sen hakiki mizah duygusuna sahip nadir sayıdaki insanlardan birisin. Hakiki mizah, sanıldığı gibi insanları 'yarma' amaçlı yapılmaz, çok daha farklı amaçlar hizmet eder ve bıçak gibi keskindir. İşte sen de bundan hareketle her esprini bir anlama dayandırıyorsun: Güdümlü füze misali yani. Girdiği yerden acısı çıkmaz bir nevi. Eee sen bugüne bugün 'ayarcı'sın, olsun o kadar, ey ironik insan!
'Ayar saniyenin peşinden koşmaktır.'
"Ağır Roman" çıktı!
Sende duyguların en ağırını, en hakikisini bulmak mümkündür. Mesela çoğu kıtipiyoz gibi 'seni seviyorum' demezsin, 'tapıyorum sana, hastayım' dersin, hatta “kalbimi çaldın pezevenk çocuk, ölümüne tav oldum sana” bile diyebilirsin. İncelikli haytasın ayrıca da. Taptığın kişi için gerekirse ölmek bile laf u güzaf sana yani. Zarlarınsa bugüne kadar hep yek'ti. Artık düşeş zamanıdır senin için, ey en ağır roman!
'Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye...'