onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Türk Edebiyatının Mutlaka Okunması Gereken Yazarlarından Peyami Safa'nın En İyi 18 Kitabı

Türk Edebiyatının Mutlaka Okunması Gereken Yazarlarından Peyami Safa'nın En İyi 18 Kitabı

Peyami Safa, özellikle psikolojik kitapları ve polisiye türünde kaleme aldığı eserleriyle edebiyatımızın vazgeçilmez isimlerindendir. Bu içerikte de sizler için yazarın en çok okunan ve sevilen kitaplarını derledik. İyi okumalar.

Not: Eserlere ait açıklama yazıları tanıtım bültenlerinden alınmıştır.

Peyami Safa'nın hayatı için bu içeriğe göz atabilirsiniz;

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930)

1. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930)

Peyami Safa'nın şaheserlerinden Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Türk edebiyatında “insan ruhunun derinliklerinde ve labi­rentlerinde dolaşan ilk roman” olması; hasta bir insanı ve onun psikolojisini ele alması bakımından önemli bir yere sahiptir. Birçok araştırmacı ve yazar tarafından Türk edebiyatında bir ilk kabul edilen Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Türk romanının var olduğuna delil gösterilebilecek kudrette bir eserdir. Romanın genç kahramanı, ayağındaki rahatsızlıktan kurtulabilmek için sayısız doktora görünür ve en nihayetinde havadar bir ortamda, stresten uzak bir istirahat dönemi geçirmesi gerektiğine ikna edilir. Ancak, gerek akrabaları olan bir Paşa'nın Erenköyü'ndeki köşkünde misafir kaldığı dönemde, gerekse kendi evi ve hastaneye gidiş gelişlerinde şuurunu adeta bir facia atmosferinde yoğurur. Peyami Safa'nın çocukluk ve gençlik dönemlerinden fazlasıyla izler taşıyan roman, hem umudu ve umutsuzluğu, hem de sevinci ve felaketi aynı sayfalara sığdırabilmiş olması bakımından insanın eşsiz bir tarifini sunuyor.

2. Fatih-Harbiye (1931)

2. Fatih-Harbiye (1931)

Milli mücadele sonrası, 1930'ların İstanbul'u... Tramvay yoluyla birbirine bağlanan ama birbirinden tamamen kopuk iki semt: Fatih ve Harbiye. Bir genç kızın bu iki semt arasındaki gelgitleri, doğu ve batı kültürleri arasında bocalayan bir Türk gencinin yaşadığı kimlik problemleriyle, dönemin sosyal yapısına ışık tutan, hüzünlü bir hikâye: Fatih-Harbiye.

3. Sözde Kızlar (1923)

3. Sözde Kızlar (1923)

Peyami Safa'ya ilk edebî şöhretini kazandıran Sözde Kızlar romanı; Anadolu'nun muhtelif bölgelerinin İtilaf Devletlerince işgal edildiği Mütareke döneminin bunalımlı günlerinde, Yunan saldırıları sırasında kaybolan babasını aramak amacıyla İstanbul'a gelen Mebrure adlı bir genç kızın İstanbul sosyetesinin savaştan bile yıkıcı, yozlaşmış hayatlarına girmesiyle başlar. Bir yanda yalnızlığın çaresizliği, diğer yanda içerisinde kalınan muhitin kendisine tesir etmeye çalışan ahlakî çöküntüsüyle verilen mücadelede; sözde kızların, bir uçurumdan diğerine yuvarlanan hayatlarına şahitlik etmekteyiz. Çarpık ilişkilerin, yalanların ve yalnızca gününü gün etme anlayışının hâkim olduğu bu çevrede, devletin ve milletin içinde bulunduğu savaş ortamına kayıtsız kalınmakta ve Türk milletinin kıymet verdiği bütün değerler çiğnenmektedir. Sözde Kızlar, Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren büyük bir ilgiyle okunmuş ve sevilmiş, birkaç defa da sinemaya aktarılmıştır.

4. Matmazel Noraliya'nın Koltuğu (1949)

4. Matmazel Noraliya'nın Koltuğu (1949)

Karşılaştığı bir takım olağanüstü olayları benimsediği materyalist ve pozitivist felsefenin ilkeleriyle açıklayamayan, şüphe, tereddüt ve bunalımlar içinde kıvranan Ferit, tıp fakültesini bırakıp felsefe bölümüne geçen fakat içinde bulunduğu mütereddit ruh hali sebebiyle buraya da düzenli olarak gitmeyen bir üniversite öğrencisidir. Ferit, Yüksekkaldırım'da içinde birbirinden garip insanların yaşadığı bir pansiyonda kalmaktadır. Pansiyonda kaldığı altı gün boyunca karşılaştığı olağanüstü olaylar ve kız arkadaşı Selma ile arasında geçen tartışmalar, ciddi bir psikolojik bunalımdan geçen Ferit'in durumunu daha da kötüleştirir. Pansiyonda tanıştığı Aziz, bu sıkıntılı günlerinde Ferit'in en büyük destekçisi olur. Teyzesinin gizemli bir şekilde ölümü ile yüklü bir mirasa kavuşan Ferit, yaşadığı travmayı atlatabilmek için Aziz'in tavsiyesiyle Ada'da bir ev kiralar. Bu ev bir yıl önce ölmüş, gizemli bir kadın olan Matmazel Noraliya'ya aittir.

5. Yalnızız (1940)

5. Yalnızız (1940)

Peyami Safa'nın son romanı Yalnızız, engin ruh tahlilleri ve kendi türünde açtığı çığırla onu yalnızca Türk edebiyatının değil, Dünya edebiyatının zirvelerine taşımış şaheseridir. Peyami Safa'nın diğer bütün romanlarında olduğu gibi Yalnızız romanında da doğu-batı, madde-mânâ, ruh-beden, idealizm-materyalizm gibi ikilemler üzerinde durularak, aynı evde yaşadıkları hâlde birbirlerinden oldukça farklı mizaç, düşünce ve insan ilişkilerine sahip aile fertleri üzerinden ruhunu arayan bir toplum resmedilir. Bireysel ve toplumsal kimliklerimiz arasında, bilhassa Batılılaşma hareketlerinden sonra ortaya çıkan uyumsuzluğun yarattığı sıkıntılar, kalabalıklar içinde milyonlarca 'yalnız'ın peyda olmasına sebep olmuştur. Yalnızız; sıra dışı kurgusu ve bir üst kurmaca metin olarak romanda kendine yer bulan ütopya ülkesi Simeranya ile yarım asırdır Türk edebiyatının en çok okunan ve sevilen romanlarının başında geliyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

6. Mahşer (1924)

6. Mahşer (1924)

Mahşer, cephede vatanı, milleti uğruna savaşıp gazi olan ve İstanbul'a döndükten sonra kendisini intiharın eşiğinde bulacak kadar hayal kırıklıkları yaşayan Nihat'ın romanıdır. Birinci Dünya Savaşı'nın sebep olduğu çalkantıların, fakirlik ve ruhî bunalımların ferdî ve toplumsal ölçekte yol açtığı ahlakî çöküntüleri, gerçekçi bir atmosfer içinde sunan Peyami Safa, daha romanın ilk sayfalarından başlamak üzere, idealist bir insanın hayatta kalmak için ne gibi fenalıklarla yüzleşmesi gerektiğini okuyucuya gösterir. Nihat Çanakkale'de omzundan yaralandığı için gönderildiği İstanbul'da gördüğü manzara karşısında, artık Türkiye'nin 'masumlar, temizler, alicenaplar, faziletkârlar, hasbiler, iyi niyet sahipleri ve büyük kalpli insanlarla reziller, çalıp çırpanlar, imansızlar, sonradan görmeler, seviyesizler, sütü bozuklar, hainler ve katillerin omuz omuza yaşadığı bir mahşer yeri' olduğuna inanmaya başlar.

7. Bir Tereddüdün Romanı (1933)

7. Bir Tereddüdün Romanı (1933)

Peyami Safa'nın romancılığının zirvesine çıktığı eserlerinden biri olan Bir Tereddüdün Romanı, I. Dünya Savaşı'ndan sonra inanmakla inkâr, bireysel ve toplumsal temayüller, kendi kendini tahrip aşkı ile yaratıcı hırslar ve sevdalar arasında kalan insa­noğlunun tereddüt ve bocalamalarını konu edinmiştir. Roman içinde yazılan roman kurmacası ve Peyami Safa'nın kendi hayatından derin izler taşıyan yapısıyla Bir Tereddüdün Romanı, mütareke yıllarında ve savaş sonrasında doğan yaşamak yorgunluğu, toplumsal değerlerin alt üst oluşu, geçmişle olan bağların kopuşu, ahlak bunalımı, maddî ve ruhî sefalet, hiçbir şeye tam olarak bağlanamamak acısı, insanla­rın inanmakla inkâr etmek, yapmakla yıkmak, sevmekle nefret etmek, iyilikle kötülük, isyan et­mekle boyun eğmek, ölmekle yaşamak arasında geçirilen tereddütleri üzerine kurulmuştur.

8. Cumbadan Rumbaya (1936)

8. Cumbadan Rumbaya (1936)

Peyami Safa'nın insanları içinde en sıra dışı karakterlerin yer aldığı Cumbadan Rumbaya romanı; tek düşüncesi, yaşadığı köhne evden ve semtten kurtularak Nişantaşı'nda bir apartman katında oturup, zengin bir koca bulma arzusu taşıyan Karagümrüklü Cemile'yi anlatıyor. Peyami Safa'nın diğer romanlarında da sıklıkla görülen Batılılaşma ve yabancılaşma meselesinin, ilk defa bu romanında toplumun en kenar mahallelerinden birinde yaşayan insanların hayatında bile nasıl değişikliklere ve kırılmalara yol açtığı gösteriliyor. Daha önce sinema filmi ve televizyon dizisi de yapılan, şaşırtıcı kurgusu ve samimi üslûbuyla bir solukta okunacak Cumbadan Rumbaya romanında, ruhunu ve aşkını kaybetmemişlerin hayata tutunma mücadelesine şahitlik edeceksiniz.

9. Cânân (1925)

9. Cânân (1925)

Canan sarayda yetiştirilmiş ikbalperest, hırslı, akıllı, maddiyat düşkünü bir afet-i devran, Lami onun aşkı uğruna Bedia’yla olan beş yıllık evliliğini bitirmeye razı genç bir adam. Gelenek ile modernliğin, maddiyat ile maneviyatın, toplum ile bireyin arasında yaşanan gelgitler ; ahlak, aşk, aile gibi değerlerin sorgulanış... Peyami Safa eski bir İstanbul manzarasında tüm bunları harmanlayarak okura, incelik işlemiş, zarif ve gerçekçi bir hikaye sunuyor.

10. Biz İnsanlar (1959)

10. Biz İnsanlar (1959)

Boğaziçi'ndeki okullardan birinde yatılı okumakta olan Tahsin, kendisine eşek Türk diyen Cemil'e taş atar ve onu yaralar. Okulun öğretmenlerinden Orhan ilk müdahaleden sonra yaralanan çocuğu evlerine götürür. İdealizmle materyalizm arasında bocalayan, milliyetçi bir öğretmen olan Orhan, Mütareke sonrası İstanbul'unun zengin ve yozlaşmış kesimiyle bu olaydan sonra ilişki kurar ve o evdeki Batılı tarzda eğitim almış, kozmopolit düşüncelere sahip Vedia'ya âşık olur. Peyami Safa, yazarlığının zirvesinde olduğu dönemde kaleme aldığı Biz İnsanlar romanında can alıcı bir soru sorar: “Türkiye'nin yaşayacağına inanmayan bir Türk'ün kaç türlü ahlakı olabilir?” Mütareke döneminde aydınların gündemini işgal eden materyalizm, sosyalizm, mandacı­lık, milliyetçilik gibi fikirleri karakterleri üzerinden tartışarak ideal buhranı yaşayan insanların dengelerini yitireceğine işaret eden Peyami Safa, insanın maddî bir varlıktan çok manevî bir varlık olduğunu, insanda ruhun maddeden önce geldiğini gösterir.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

11. Şimşek (1923)

11. Şimşek (1923)

Peyami Safa'nın insan ruhunun derinliklerinde dolaştığı Şimşek romanı, yaşanan ruhi gerilimlerin beden üzerindeki somut etkisini mükemmel bir şekilde gösteriyor. Bağlarbaşı'nda misafirlerin bir gün bile eksilmediği büyük ve eski bir köşkte, Müfid çocukluğundan beri dayısı Sacid ile hep aynı çatı altındadır. Müfid da­yısının arkadaşlarından Pervin'le daha yeni evlenmiştir. Evlenmeden önce Sacid'le ilişkisi olan Pervin, her ne kadar evlendikten sonra ilişkisini sonlandırmaya çalışmışsa da Sacid her seferinde onu ikna etmenin yollarını bulmuştur. Müfid, dayısı ve eşi arasında gizli bir ilişki olabileceğinden şüphelenmektedir ve çare olarak eşiyle birlikte köşkten ayrılmak ister, fakat Pervin'den um­duğu desteği bulamaz. Müfid, karşılaştığı olaylar ve arkadaş çevrelerinin imaları neticesinde bir veda mektubu bırakarak teyzesinin Çengelköy'deki evine taşınır.Ancak hasretine dayanamadığı eşinin kendisini ziyarete gelmesine bir süre sonra müsaade eder. Hatta Pervin'in varlığından aldığı güçle biraz olsun iyileşmeye başlar. Fakat o gün, bir şimşek aydınlığının doldurduğu hasta odasında korkunç bir manzara ile karşılaşır.

12. Bir Akşamdı (1924)

12. Bir Akşamdı (1924)

Bir Akşamdı, gençlik hülyalarının, tecrübe noksanlığının ve cazip görünen, zengin bir hayat yaşama hevesi ile kendini baştan aşağı değiştirmek isteyen Meliha'nın romanıdır. Akrabalarından Kamil adlı bir gencin Kafkas cephesinden dönüşünde İzmit'e uğramasıyla hayatı değişen Meliha, hasta babasını ve muhitine bir türlü uyum sağlayamamış annesini arkasında bırakarak, Kamil ile birlikte bir gece gizlice İstanbul'a kaçarlar. Bir süre sonra da evlenirler. Meliha, Kamil'in etrafındaki sayısız kadınla mücadele etmekle uğraşırken, kocasının savaştan önce evlendiği ve bir çocuk sahibi olduğu Fransız eşi de çıkıp gelir. Kadınlar arasında kalan ve çareyi devam etmekte olan İstiklâl mücadelesine katılmakta gören Kamil, bunalımlarını atlatabilmek için gittiği Anadolu'da kendini gerçek cehennemin ortasında bulur.

13. Attilâ (1931)

13. Attilâ (1931)

Attilâ, Peyami Safa'nın yegâne tarihî romanıdır. Peyami Safa bu romanıyla, Attilâ gibi büyük bir Türk cihangirinin devrine ve kişiliğine ilk defa bir Türk gözüyle bakmış, Batı dünyasının 'geçtiği yerde ot bitmez' diye karaladığı bir devlet adamı ve kumandanını Türk gözüyle tasvir etmiştir. Peyami Safa, Attilâ'yı yazarken yabancı kaynaklardan ve özellikle Bizans tarihçilerinin verdiği bilgilerden oldukça istifade etmiştir.

14. Cingöz Recai Serisi (1924-1928)

14. Cingöz Recai Serisi (1924-1928)

“Nezaketsizliğime hükmetme. Seni böyle kurbanlık koyun gibi bağlamak istemezdim. Ne yapayım ki senin de bana zararların dokundu. Bütün teşkilatımı altüst ettin. Yetmiş, seksen bin liralık eşyamı ve alet edevatımı hükümetin eline geçirttin. Bütün esrarım meydana çıktı. Server Bedi bunları duyarsa, belki de “Cingöz’ün Esrarı” diye bir roman yazacaktır. Biliyorsun ki bu muharrir, seninle benim bütün mücadelelerimizi, maceralarımızı ballandıra ballandıra yazıp kitap yapıyor ve şimdiye kadar on vakamızı yazdı. Ben kendisine, bu son büyük maceramızı da yazmak müsaadesini vereceğim. İcap ederse birçok noktalarını da kendim anlatacağım. Tabii, biçare muharriri de tevkif etmeye kalkmazsan. Varsın, esrarım meydana çıksın.” Biçare muharrir tevkif edilmedi ve 10 kısa hikâyeden oluşan “Cingöz Recai’nin Harikulâde Sergüzeştleri” serisinden sonra, 1925 yılında muhteşem serserimizin maceralarının anlatıldığı ilk roman olarak Cingöz’ün Esrarı neşredildi.

15. İstanbul Hikâyeleri (1924)

15. İstanbul Hikâyeleri (1924)

Peyami Safa’nın İstanbul Hikâyeleri, 36 hikâyeden oluşmaktadır. İlk olarak 1924’te yayımlan hikâyelerde anlatılan olayların neredeyse tamamında mekân İstanbul’dur. Fakat hikâye edilenler sadece İstanbul’un değil, bütün ülkenin ortak sorunlarıdır. 19. yüzyıldan itibaren yaşanan medeniyet değişiminin sancıları, kadın erkek ilişkileri, Batılılaşmadaki problemler, tecrübesiz gençlerin yaşadıkları sıkıntılar gibi daha pek çok olgu ve olay bu hikâyelere konu olmuştur. İstanbul Hikâyeleri, Peyami Safa’nın sanat ve dünya görüşünün izlerini taşıdığı gibi, daha sonra ortaya koyacağı eserler hakkında okuyucusuna bazı küçük ipuçları da vermektedir.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

16. Havaya Uçan At (1925)

16. Havaya Uçan At (1925)

Peyami Safa'nın bu eseri bir çocuk kitabıdır. Binbir gece masallarının anlatıldığı şark gecelerinin sihirli dünyasına ışınlanmak istiyorsanız bu eser kurgusal açıdan oldukça nitelikli. Bu kitap ile çocuğunuzun sihirli bir dünyaya yolculuk yapmasını sağlayabilirsiniz.

17. Amerika'da Bir Türk Çocuğu (1934)

17. Amerika'da Bir Türk Çocuğu (1934)

Amerika'da Bir Türk Çocuğu, yazarın Server Bedi imzalı eserlerindendir ve ısmarlama üzerine yazılmıştır. Peyami Safa'nın bu en güzel çocuk romanı olarak nitelenen kitap, çocukları büyülü dünyasına çağırıyor. Yazar, bu eserle çocukları Amerika'ya götürüyor.

18. Kartal Pençesinde (1925)

18. Kartal Pençesinde (1925)

Peyami Safa'nın, annesi Server Bedia Hanım'ın adından esinlenerek Server Bedi imzasıyla kaleme aldığı hikayelerden biri Kartal Pençesinde. 1925 tarihli on kitaplık Kartal İhsan serisinin bir parçası olan bu hikayede, zeki, cesur ve adalet tutkunu polis komiseri Kartal İhsan'ın azılı bir suç çetesiyle yaşadığı maceraya tanık oluyoruz.

Peyami Safa, 15 Haziran 1961 tarihinde aramızdan ayrıldı. Peki siz yazarın hangi kitaplarını okudunuz ve favorileriniz hangisi? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
28
12
1
1
1
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
su perisi

Ayağa kalktı. Çantasından stilosunu aldı. Niçin titriyor elim? Titremeyecek. Bir kağıt. İşte. Buyurunuz Ferhat Bey, Samim Bey, cemiyet bey, ahlak bey, namus ... Devamını Gör

Gülden Suakar

Selma ve Gölgesi adlı eseri de içerikte yer almalıydı bence. Türk Edebiyatında görmeye alışık pek de alışık olmadığımız bir konusu vardı. Yine de faydalı bir... Devamını Gör

Burak B.

Hepsi var neredeyse bende. Hepsini okuyamadım ama eninde sonunda okuyacağım. Şimdi görece yeni sayılan bir kitabı da yayımlandı "Hikayeler" diye. Romanları k... Devamını Gör