Türk Televizyonlarının İlk Trolü Levent Oran'la İlgili Aklınızı Kaçıracağınız Detaylar
Şimdi size Türkiye'nin ilk ekran trolünü tanıtacağız. O dönemi yaşayanlar kendisiyle ilgili fikre sahiptirler ama bilmeyenlerin de şaşırmaması imkansız. İnsanın sinirlerini bozan söylemleri ve ne iş yaptığı bilinmeden çıktığı ekrandaki ahkam kesmeleriyle karşınızda Levent Oran!
Şimdi sizi biraz 90’lı yılların televizyon ekranlarına götüreceğiz. Özel televizyonların ilgi çekmek için her yolu denediği yıllar.

O dönem reytingin “ekmek” sayıldığı ve seyirciyi ekrana kitlemek için her yolun mübah olduğu yıllardı. Bu yüzden reality şovlar, tartışma programları ve magazin programları türlü türlü insanları konuk olarak ekrana çıkartıyordu. Bunlardan bazıları ünlüydü ama bazıları hakkında herhangi bir fikrimiz yoktu
Özellikle deneyimli gazeteci Savaş Ay, sürecin boşluklarını usta bir şekilde çözmeyi başarmış, bu yüzden de A Takımı programına mutlaka sansasyon yaratacak isimler davet etmeye başlamıştı.

Levent Oran tam da o zamanlar hayatımıza girmeye başladı.

Aslında o bizim hayatımıza girmek için inanılmaz planlarını çoktan devreye sokmuştu fakat bizim ayılmamız epey bir zaman aldı.
Gençliğinde tiyatroya gönül veren Oran, daha sonra bankacılıkta şansını denese de yaptığı işlerden hiçbir şekilde tatmin olmuyordu.

Çünkü onun en büyük amacı ünlü olmaktı ve belli ki bu onun için sadece tiyatroyla yürüyecek iş değildi. Hemen kendisini şöhrete götürecek planlarını devreye sokmaya başladı.

Önce ünlülerin cenazesine sanki onların yakınıymış gibi katıldı. Hatta tabuta sarılarak ağladı, insanların elini sıkarak taziyeleri kabul etti. Kimse “bu adam kim?” diye sormuyordu. Öyle ya, cenazede sorulacak soru değildi bu.
Uzay Heparı’nın cenazesinde Akrep Nalan kendisini teselli etmeye çalışmış, Neriman Köksal’ın cenazesinde Sakıp Sabancı ile tabut taşımıştı.

Ve bütün bunların hepsini akşam haberlerinde kendisini görüp mutlu olmak için yaptığını yıllar sonra itiraf edecekti. Kendini bir şekilde kameralarla tanıştırdıktan sonra bu sefer özel kanallar onu programına davet etmeye başladı. Peki çıkıp ne konuşacaktı? Projesi çok netti: Sivri olmak ve ilgi çekmek!
Savaş Ay’ın A Takımı programına katıldığında önce “Kaşınan kadını döveceksin” dedi.

Bu saldırgan tavrıyla bir gecede istediğini yaptı, herkes “kim bu manyak adam? diye ondan bahsetmeye başladı. Umrunda mıydı? Asla çünkü artık ünlüydü. Program yapımcıları baktılar ki Levent Oran her katıldığı programda reytingleri yükseltiyor, onu daha da çağırmaya başladılar.
Levent Oran da istenmenin verdiği hazla daha da saçmalamaya başladı:

“Hayvanseverler ruh hastasıdır”, “Anne babanınızı Darülacezeye verin” ve hatta “Zeki Müren sanatçı değildir” gibi akla mantığa sığmayan beyanlar vermeye devam etti.
Söylediği her şey o kadar saçma ve sivriydi ki, insanlar onun rol yapıp yapmadığından bir türlü emin olamadılar.

Yine bir gün Savaş Ay’ın programında Roman şarkıcı Gamze Bulut’la birlikte konuk oldu Oran. Gamze Bulut, eşinden gördüğü şiddetti anlatırken Levent Oran şarkıcıya kışkırtıcı cümleler kurdu.

Gamze Bulut “Ayağa kaldırma beni seni döverim” diyerek kendisini uyarmasına rağmen hız kesmeyince bu sefer kadın şarkıcıdan bir tokat yedi ve canlı yayında bir dişi yere düştü.

Levent Oran tokadı yedikten sonra hızla stüdyoyu terk etti.
Buraya kadar planı tıkır tıkır işliyordu aslında ama bir problem vardı: Davetli olarak gittiği programlar ona para vermiyordu ve para kazanması lazımdı.

Dönemin modasına uygun olarak bu sefer gazinolarda şarkıcılık yapmaya başladı. Bu arada cinsel yönelimiyle ilgili açılıma da gitmeye başlamıştı. Onun evli ve iki çocuk sahibi olduğunu bilenler için bu şaşırtıcı bir gelişme olmuştu. Gazino hayatından istediği parayı kazanmaya da başlamıştı. Fakat o ışıltılı hayat kendisini daha da dibe çekmeye başladı. Bir gün gazino programı yaparken dizlerine iki kurşun sıkıldı ve ağır yaralandı. Bunu “Allah’ın bana bir uyarısı” diye kabul edip kendine çeki düzen vermeye karar verdi. Bu olaydan sonra bir bacağı sakat kaldı ve ailesine geri dönüp eski, sakin ve ünsüz hayatını yaşamaya çalıştı. Ancak evliliğini kurtaramadı. Annesi ve kardeşi ona yeniden kucak açtı.
Bir ara “Beni (siz) delirttiniz” isimli kitap yazarak ünlülerle yaşadığı ilginç anıları da paylaştı.

Yıllar sonra verdiği bir röportajda şunları söyledi:

'O zamanlar ünlü olmak istiyordum ve yaptım. Şimdiki aklım olsa bunların hiçbirini söylemezdim. Televizyoncular benim ne konuşacağımı bilerek beni çağırıyorlardı zaten, ben de konuşuyordum. Onlar beni kullandı, ben de şöhret için onları kullandım”
Hayatının son dönemlerinde Tarot falı bakarak ve kendi tanımıyla “yaşam koçluğu” yaparak geçinmeye çalıştı. Ancak sağlık sorunları onun peşini bırakmadı.

2020’de kalp krizi geçirdi, daha sonra kalp ve şeker hastalığı ile mücadele etti. Uzun bir süre yoğun bakımda hayata tutunmaya çalışırken 2023’ün Aralık ayında vefat etti.
Levent Oran'ın belki de en büyük şanssızlığı onun zamanında sosyal medya olmamasıydı.

Benzer söylemler, aynı çabalar, birbirine benzeyen senaryoları düşünürsek belki de ünlü olmak için cenazeye gitmek yerine iki Instagram hikayesi ile şu an istediği zirveye (!) gelmiş olacaktı. Üstelik yetenek artık söz konusu bile değilken...
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Sosyopat kelimesinin karşılığında sözlükte resmi kullanılabilirlermiş
adam sosyopat değil, hatta hiç bir şey değil. Tek amacı var tanınır olmak o kadar. Ben hatırlıyorum bu adamı ve o zamanları.
Bazılarını hayata baktığı pencereden atasım var 😬
Kadıköy'de bir cafe vardı, orada fal bakıyordu en son. Öldüğünü bilmiyordum. 90'larda "medya maymunu" diye bir tabir vardı, ilk bu adam için söylenmişti.