Görüş Bildir
Haberler
Türkiye'nin Sorunu Enflasyon: Ekonomistler Sorunu Anlatıyor, Çözümü de Sunuyor, Kabul Ediyor muyuz?

Türkiye'nin Sorunu Enflasyon: Ekonomistler Sorunu Anlatıyor, Çözümü de Sunuyor, Kabul Ediyor muyuz?

Düşünün ki yola çıkacaksınız o bölgeyi avucunun içi gibi bilen bir rehber size diyor ki, 'Hava kararacak, otobüs de birazdan gelir, gitme.' Siz karşı çıkıyorsunuz, vakit geç olmadan gitmeniz lazım, otobüs bekleyecek vakit de yok zaten. Rehber, bu kez diyor ki, 'O halde, o yoldan gitme, diğer yolu kullan, o yol senin evine gitmiyor ve sen yayasın.' Yine diyorsunuz ki, 'Hayır, bu yolda ağaçlar var, sevdim ben, zaten birazdan deniz manzarası da görünecek, izlerim.'  Bölgeyi avucunun içi gibi bilen rehber diyor ki; 'o tarafta deniz de yok, ağaçların arkası çöl, yol da yok.' Dinlemiyor yola çıkıyorsunuz...

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Gidiyoruz, gündüz gece...

Gidiyoruz, gündüz gece...

Dün açıklanan enflasyon verisi bir kez daha gözler önüne serdi ki Türkiye ekonomisinde enflasyon büyük tahribatlar yaratmaya devam ediyor. Son yıllarda özellikle de 2021 yılının son çeyreğinde ekonomideki bilirkişiler, uzmanlar, akademisyenler, yazarlar kim varsa uyardı. 

Sonuçları ise hep birlikte yaşıyoruz. Halen uyarılar sürerken, yüzde 70 enflasyon sonrasında, hatta ve hatta bu enflasyon içinde en yüksek oranın gıda enflasyonunda olmasında ve yine sanayi, ihracat verileri, ciro verileri gibi tüm ekonomik verilerde 'enflasyona rağmen' ihracat, cari denge, büyüme gibi hedeflerde zora girildiği görülüyor. 

Bugün baş köşeler 'enflasyon' tarafından tutuldu. Ekonomistler enflasyonda beklentileri, yapılması gerekenleri hatta yapılmaması gerekenleri de yazdı. 

"TÜİK’in cimri davranması, ekonomik buhrandan çıkış yollarını da engelliyor"

"TÜİK’in cimri davranması, ekonomik buhrandan çıkış yollarını da engelliyor"

ENAG yöneticisi ve Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy,  Medyascope'a yaptığı değerlendirmede, TÜİK ve ENAG verilerini karşılaştırarak şunları söyledi: 

Biri diğerinin iki katı ya da yarısı demek istatistiki bir yaklaşım değil. ENAG, yedi milyon veriyle piyasada ne varsa, olanı açıkladı fakat TÜİK cimri davrandı. Piyasadaki veriler halkın duygularıyla örtüştüğü zaman gerçeğe çok daha yakındır. Biz buna istatistikte örneklemenin popülasyona yaklaşması ya da popülasyon olması deriz. Bu gerçekle ENAG, enflasyon popülasyonunun tüm verilerini halkın duygularıyla birleştirmiş gözüküyor ve açık bir şekilde de istatistiklerini yayınlıyor. TÜİK’in cimri davranması, ekonomik buhrandan çıkış yollarını da engelliyor. Zira ücretlere zam, TÜİK verilerine göre yapılıyor. Bu zam, doğru bir zam olmadığı için alım gücü devamlı düşüyor, yani sürekli fakirleşiyoruz. Bu da rafların boşalmaması ve bunun sonucunda üretimin artmaması anlamına geliyor. Benim ekonomi bilgime göre, milli gelirin yüzde 65’ini oluşturan tüketim harcamalarının kaynağı olan reel gelirde erime var ve bu erime, ekonomik krizde kalmamızın en önemli nedenlerinden biri.

"ENAG, veri yayınlamaktan vazgeçmeyecek"

"ENAG, veri yayınlamaktan vazgeçmeyecek"

TÜİK’e alternatif verilere hapis cezası öngören taslak için tepkiler sonucu geri çekildiğini söyleyen Ulusoy, 'Bu akıl dışı ve irrasyonel yaklaşım ve tartışmaların dışında, kararlı bir şekilde enflasyon istatistiğini ve diğer istatistikleri vermeye devam edeceğiz. Böyle bir yasa tasarısı gelse, komisyondan geçse, Meclis’te onaylansa bile ENAG verilerini sunacaktır dedi.

"Ne hükümet ne de Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele ediyor. Böyle bir ortamda enflasyonun yüzde 100’ü geçmesi mümkün"

"Ne hükümet ne de Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele ediyor. Böyle bir ortamda enflasyonun yüzde 100’ü geçmesi mümkün"

Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz ise enflasyon konusunda mücadele olmadığını vurgularken, bu politikalarla enflasyonunun üç haneli sayılara ulaşmasının mümkün olduğu belirtti. Enflasyonun köpüğü olmadığını da belirten Yılmaz, üreticinin maliyetlerinin fiyatlara yansımaya devam edeceğini, faiz artışıyla harcamaların kısılabileceğini ve bunun da talebi yavaşlatacağını, bu şekilde enflasyonla mücadele edilebileceğinin de altını çizdi ve şunları söyledi: 

Enflasyon yüzde 70, politika faizi yüzde 14, kredi faizleri yüzde 20’lerde dolaşıyor. Arada 56 puanlık bir fark var, reel faiz ise eksi yüzde 40’larda. Bu, ‘ne kadar para bulursanız o parayı cebinizde tutmayın, paranız hangi mala yeterse onu alın’ demektir. O para cebinizde durduğunda, her ay yüzde 3-5-10 gidecekNe hükümet ne de Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele ediyor. Böyle bir ortamda enflasyonun yüzde 100’ü geçmesi mümkün.

"Hükümet krediyi kime veriyorsa, tasarruf sahibinden ona doğru servet transferi var. Orta direk diye bir şey kalmadı. Orta gelirli, enflasyonun karşısında tamamen ezilmiş durumda"

"Hükümet krediyi kime veriyorsa, tasarruf sahibinden ona doğru servet transferi var. Orta direk diye bir şey kalmadı. Orta gelirli, enflasyonun karşısında tamamen ezilmiş durumda"

Prof. Dr. Kamil Yılmaz, hali hazırda uygulanan politikalar ile servet transferi yapıldığına dikkat çekti. Asgari ücretin yıl başından bu yana yüzde 40 oranda eridiğini belirtirken, geçen günlerde Bakan Nebati'nin açıkladığı ihracatçılara ve turizmcilere verilecek olan 150 milyar liralık kredinin de bir servet transferi olduğuna ve genişlemeci politikaya uygun bir şekilde enflasyonu yükselteceğinin altını çizdi ve şöyle devam etti: 

Hükümet krediyi kime veriyorsa, tasarruf sahibinden ona doğru servet transferi var. Orta direk diye bir şey kalmadı. Orta gelirli, enflasyonun karşısında tamamen ezilmiş durumda. 2022’nin ilk dört ayındaki enflasyon yüzde 30, iki ay sonra yüzde 40’ı geçecek. Yoksulun, asgari ücretlinin aldığı zam çoktan eridi gitti. Asgari ücrete zam yapmak zorundalarHükümet de Merkez Bankası da bu durumun farkında ama farkında değilmiş gibi davranıyor. Üç haneli enflasyona doğru giderken hükümet sanki, ‘bu millete ben üç haneli enflasyonu yaşatacağım ve millet beni tekrar seçecek’ deneyi yapıyor. Yok böyle bir şey. Hükümetin bu politikalarla seçilmesi mümkün değil.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

"Görüldü ki enflasyonda dünyadan hızla koptuk, aldık başımızı gidiyoruz. Siz bakmayın “ama enflasyon her yerde var” dediklerine. Bize yaklaşan bile yok"

"Görüldü ki enflasyonda dünyadan hızla koptuk, aldık başımızı gidiyoruz. Siz bakmayın “ama enflasyon her yerde var” dediklerine. Bize yaklaşan bile yok"

Birgün'de Prof. Dr. Yalçın Karatepe, 'Yüksek enflasyon kader değil sonuçtur' başlıklı yazısında ise, 'Görüldü ki enflasyonda dünyadan hızla koptuk, aldık başımızı gidiyoruz. Siz bakmayın “ama enflasyon her yerde var” dediklerine. Bize yaklaşan bile yok' dedi ve şöyle devam etti: 

Yılın ilk dört ayında oluşan enflasyon, daha şimdiden gösterdi ki Merkez Bankası bir sonraki enflasyon raporunda yılsonu tahminini yine ve yeniden yukarı yönlü revize edecek çünkü en son tahminine ulaşmaya pek bir şey kalmadı ama yılın bitmesine daha çok var. Manşet enflasyon yüksek olmakla birlikte daha büyük sorun gıda enflasyonunda yaşanıyor. Daha detaylı bakınca sebze fiyatlarındaki artışın çok daha yüksek olduğu görülüyor: yüzde 126. Zaten et pahalı alamıyoruz diyenler sebzeye de çok yüksek bedeller ödemek zorunda.

"Enflasyondaki bu artış geniş halk kesimlerinin hızla yoksullaşması sonucunu doğuruyor. Çalışan kesimin yaklaşık yarısının elde ettiği asgari ücrete yılbaşında yapılan yüzde 50’lik artış anlamını çoktan yitirdi"

"Enflasyondaki bu artış geniş halk kesimlerinin hızla yoksullaşması sonucunu doğuruyor. Çalışan kesimin yaklaşık yarısının elde ettiği asgari ücrete yılbaşında yapılan yüzde 50’lik artış anlamını çoktan yitirdi"

Daha yıl sonuna kadar sekiz aylık enflasyon verisi gelecek ve trend bu şekilde devam edeceği için ücret geliri elde edenlerin yoksullaşması hızlanacaktır. Bu nedenle acilen, başta asgari ücret olmak üzere tüm ücretlerin enflasyona göre yeniden uyarlanması gerekmektedir. Enflasyon farkının ücretlere yansıtılması için yılsonuna kadar beklenemez. Siz bazı “ekonomistlerin” ücret artışları enflasyonu hızlandırır açıklamalarına bakmayın. Hayır artırmaz. Çünkü enflasyonun sebebi sofrasına yemek koyma çabasında olanlar değil, uygulanan yanlış ekonomi politikasıdır.

Tüm dünya enflasyon ile mücadele etmek için türlü tedbirleri hayata geçiriyor. Bizdeki enflasyon o ülkelerde ortaya çıkandan on kat daha yüksek olmasına rağmen bizde hiçbir şey yapılmıyor.

"Bir taraftan yavaşlayan ekonomi, diğer taraftan yüksek seyreden enflasyon önümüzdeki sürecin çok daha zorlu olacağını gösteriyor"

"Bir taraftan yavaşlayan ekonomi, diğer taraftan yüksek seyreden enflasyon önümüzdeki sürecin çok daha zorlu olacağını gösteriyor"

Haksızlık etmeyelim. Enflasyondan korumak için bir ürün üzerinde çalışıyorlarmış. Ama bu ürünü sizi korumak için değil, parası olanları korumak için çıkarılacakmış: Enflasyon korumalı bir tasarruf aracı. Eğer tasarrufunuz yok ise, iktidar nezdinde korunmaya değer grup içerisinde yer almıyorsunuz. Siz kendi başınızın çaresine bakmak zorundasınız. Biliyorsunuz iktidar faiz indirimlerine başladığında “rekabetçi kur” söylemine sığınıyordu. Fakat enflasyonun kontrolden çıktığı bir dönemde kurları kontrol etmek için kullanılan tüm araçlar(döviz satışı, KKM gibi) bu söylemi boşa düşürüyor. Yatay seyreden kurlar “rekabetçi” olmaktan çıkıp, ihracatı zorlaştıran bir unsur olmaya doğru hızla ilerliyor. Bu da ihracattan büyük destek bekleyen büyüme tarafında beklentilerin aşağı yönlü değiştirilmesine yol açacaktır. PMI endeksinde son iki ayda yaşanan gerileme de bunun işareti gibi duruyor. Ama unutmayın, ekonomide bütün bu yaşadıklarımız iktidar sahiplerinin ekonomi politika tercihlerinin bir sonucudur.

"Bilimi çözüm olarak kabul etmeyip başka yollar denenmesi, bu reçeteler çalışmayınca serbest piyasa ekonomisini suçlamak alışkanlık oldu"

"Bilimi çözüm olarak kabul etmeyip başka yollar denenmesi, bu reçeteler çalışmayınca serbest piyasa ekonomisini suçlamak alışkanlık oldu"

Türkiye Gazetesi'nde 'Bu sefer söylemden çok eylem gerekiyor...' başlıklı ilk yazısı ile Prof. Dr. Emre Alkin de 'Son açıklanan TÜFE ve ÜFE verisi bize gösteriyor ki, 2023 yılının ortalarına kadar modern dünyanın en yüksek enflasyonu bizde olacak' dedi ve şöyle devam etti:

Enflasyonun yapışkanlığını ortaya koyan en önemli etken, fiyatların sürekli artması karşısında tüm kurumların ücretleri mevcut gelişmeler doğrultusunda artırmasıdır. Çünkü 'merak etmeyin düşecek' şeklinde açıklamanın geçinmeye çalışanlara bir faydası olmadığı gibi, inandırıcı da olmuyor. Hâl böyleyken, tüm kurumlar çalışanlarının huzuru için mevcut gelişmelere göre ücret ayarlaması yapmaya çalışıyorlar. Böylece kısır döngü devam ediyor. Bilimi çözüm olarak kabul etmeyip başka yollar denenmesi, bu reçeteler çalışmayınca serbest piyasa ekonomisini suçlamak alışkanlık oldu. Hâlbuki serbest piyasa kurallarını düzgün uygulayıp kontrol edersek bu tip bahanelere gerek kalmaz.

"Fiyatlama davranışlarının bozulmasının ahlaki tarafı kadar gayet insani "panik" tarafı da var unutmayalım"

"Fiyatlama davranışlarının bozulmasının ahlaki tarafı kadar gayet insani "panik" tarafı da var unutmayalım"

Bugün elinden çıkardığı malı yarın bulamayacağını ya da çok yüksek fiyattan geri koyacağını düşünenlerin hâlleriyle, ülkeyi sömüren tekelci yapıları birbirine karıştırmamak gerekiyor. Sonuç olarak, aylık %7,25, yıllık olarak da %70 civarında açıklanan enflasyon oranları bu derdin daha uzun süre devam edeceğini bizlere gösteriyor. Tekrar ediyorum: Meselenin teknik tarafından çok sosyal, psikolojik ve politik tarafına bakmadan bu işi kalıcı şekilde çözemeyeceğiz.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

"Belki artış hızı yavaşlayacak ama yıllık oranların yönü aralıktan önce aşağı dönmeyecek"

"Belki artış hızı yavaşlayacak ama yıllık oranların yönü aralıktan önce aşağı dönmeyecek"

İsabetli enflasyon hesaplamaları ve öngörüleri ile tanınan Dünya'dan Alaattin Aktaş, 'Ne uğruna?' diye sorarak yüzde 70'e dayanan yıllık enflasyonu şu şekilde değerlendirdi

Eğilim yıl sonuna kadar böyle. Belki artış hızı yavaşlayacak ama yıllık oranların yönü aralıktan önce aşağı dönmeyecek. 'Önlem görünümlü söylemlerle' sorunun üstesinden gelinmeye çalışıldığını söylerken, 'Aralık ayı geldi mi geçen aralıktaki düzeyin altında bir oranda kalınacak, ki bu gayet normal, o zaman da yıllık oran düşecek. Bu muhtemelen ocakta da olacak. Biz de bu durum karşısında 'Aman ne güzel, enflasyon düşüyor' diye mutlu mu olacağız yani...

"Herhangi bir ürünün fiyatını yüzde 100 artırıp 10’dan 20’ye çıkar, sonra fiyat uzun süre 20 düzeyinde kalsın ve bunun adına istikrar de!"

"Herhangi bir ürünün fiyatını yüzde 100 artırıp 10’dan 20’ye çıkar, sonra fiyat uzun süre 20 düzeyinde kalsın ve bunun adına istikrar de!"

Artış olmaması da bir istikrar tamam ama o ürünü uzun süre 10 liraya, 11 liraya tüketmek ve arada çok az oranda artış yaşamak varken 20’de sağlanacak istikrar çok mu anlamlı? Yapılmaya çalışılan bu! 'Bakın 20’de nasıl istikrar sağladık, artık pek artış yaşanmıyor...'

Kaldı ki fiyatları öyle 20’ye çıkarıp orada yatay tutmak da pek mümkün olmayacak. Üretici fiyatlarındaki artış yüzde 122’yi buldu. Üretici-tüketici kıyaslamasını yaparak artış oranlarının mutlaka eşitlenmesi beklemek doğru değil tamam ama bir yansıma yaşanacağı da ortada. Tarım ürünlerindeki fiyat artışı da aynı şekilde çok hızlı. Yaz ayları geldiğinde umulan ölçüde bir fiyat gerilemesi yaşanması çok zor. Tüketici fiyatlarına dalga dalga yeni yansımalar olacak ve döviz ile enerji ve gıda maddelerinden kaynaklanacak uluslararası etkilerle oran daha da yukarı gidecek.

"Yüzde 70 enflasyon ile dünyanın en yüksekleri arasındayız ve tam anlamıyla 2001 krizi öncesi düzeylere geri döndük"

"Yüzde 70 enflasyon ile dünyanın en yüksekleri arasındayız ve tam anlamıyla 2001 krizi öncesi düzeylere geri döndük"

Habertürk'ten Abdurrahman Yıldırım ise nisan ayı enflasyonunda gıda fiyatları artışına dikkat çekerek, enflasyon oranının Türkiye'nin 2001 krizi öncesi seviyesinde olduğunu hatırlattı ve şunları söyledi

Nedenleri bulmak sonucu değiştirmiyor. Yüzde 70 enflasyon ile dünyanın en yüksekleri arasındayız ve tam anlamıyla 2001 krizi öncesi düzeylere geri döndük. Bu düzeydeki enflasyonu yeniden tek haneli rakamlara düşürmek ve oralarda kalıcı kılmak artık çok kapsamlı bir ekonomik program uygulamak, yapısal değişiklikleri yapmak, güçlü dış kaynak akışını başlatmakla mümkün. Bunu ancak seçimsiz geçireceği birkaç yılı bulunan bir iktidar yapabilir. Seçim öncesinde böyle bir program uygulanamaz. Bir de üç haneli rakamlara yaklaşmış bir enflasyonu düşürmek toplum olarak çok acılı bir süreçten geçmeyi ve büyük fedakarlıkları gerektirir. Hükümetler ancak gidecek başka hiçbir yol kalmadığında, hatta ülke krize girdiğinde istikrar programı uygulamak zorunda kalırlar. O ana kadar enflasyonla gerçek bir mücadele muhtemeldir ki, başlamayacak. Başlayanlar da palyatif olacak. Kaldı ki şimdi yüksek enflasyon bütün dünyanın sorunu diye siyasetçilerin kolayca sığınacağı gerekçe de var.

Bu konuda yorumlar da yoğun👇

Bu konuda yorumlar da yoğun👇
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
pbs.twimg.com
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
pbs.twimg.com
pbs.twimg.com
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
pbs.twimg.com

Ekonomi bilimi bir çok konuda sorunları ve çözümleri barındırıyor. Dünyada bir sorun olduğu konusunda herkes hemfikir ama bu sorunu daha ağır yaşadığımızı kabul ederek başlayabiliriz. Malum mideniz ağrıyorsa önce ilaç içer geçmezse doktora giderseniz. Sorunu kabul etmeden çözemezsiniz. 

Ya siz ne dersiniz? Bizim enflasyon sorunumuz var mı? Yorumlarınızı bekliyoruz? 👇

Bu içerikler de ilginizi çekebilir👇

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
2
1
1
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Halil Değerli

Balon şişmesin diye sıktıkça patlamaya yaklaşır.... ..... 😡😡😡😡

Sarp

Bunca veri varkan muhalefetin beceriksizşiğine mi yanarsın, hâlâ iktidara oy verene mi yanarsın bilemedim. Gidicem bu ülkeden orası kesin artık :/