onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
'Unutmayacağız, Unutturmayacağız' | 14 Madde ile 17 Ağustos 1999 Depremi ve Sonrası

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

'Unutmayacağız, Unutturmayacağız' | 14 Madde ile 17 Ağustos 1999 Depremi ve Sonrası

İnan Su Kıyıcı
16.08.2014 - 21:49 Son Güncelleme: 17.08.2021 - 13:16

Bundan tam 22 yıl önce bugün, 17 Ağustos 1999’da Türkiye en karanlık günlerinden birini yaşadı. Saat 03:02’de merkez üssü Gölcük olan deprem 45 saniye içerisinde binlerce can aldı, faciadan sağ kurtulanlara ise ömür boyu unutamayacakları bir acı bıraktı... Bu deprem tarihe 17 Ağustos depremi olarak geçecekti.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. Türkiye’nin en uzun 45 saniyesi

1999 Gölcük Depremi, İzmit Depremi, Marmara Depremi ya da 17 Ağustos 1999 Depremi olarak anılan felaketin etki alanı çok genişti.

1999 Gölcük Depremi, İzmit Depremi, Marmara Depremi ya da 17 Ağustos 1999 Depremi olarak anılan felaketin etki alanı çok genişti.

Başta  Kocaeli, Sakarya, Yalova, İstanbul ile civar il ve ilçelerde büyük bir yıkıma sebep olan deprem Ankara'dan İzmir'e çok büyük bir alanda hissedildi.

Türkiye’nin en büyük petrol rafinerisi TÜPRAŞ alevler içinde kalırken...

Koskoca bir liman sulara gömüldü.

Koskoca bir liman sulara gömüldü.
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

2. Issızlığın ve karanlığın ortasında

Elektrikler kesik, imkânlar kısıtlıydı. Dış dünya ile irtibat kesilmişti. Oysa ilk 24 saat depremde çok önemliydi.   İlk arama-kurtarma çalışmaları halk tarafından gerçekleştirildi. İnsanlar kötü haberi önce radyodan duydular. Ertesi gün televizyon ekiplerinin olay yerine varması sonrasında Türkiye gördüklerine inanamadı.

3. Deprem sonrası çekilen ilk görüntüler...

4. Depremin hemen ardından iki büyük sorun ortaya çıktı: İletişim ve ulaşım…

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Dönemin Başbakanlık Müşaviri Ahmet Şağar, ‘O Gün’ isimli belgeselde durumu şöyle özetliyor: “Biz valilerle Başbakan arasındaki bağlantıyı akşam 19:00’da sağlayabildik. Gölcük’teki tahribatı 11:30’da öğrenebildik. Haberleşme tüm boyutlarıyla felç olmuştu.” Yine aynı belgeselden Ankara’da bulunan Başbakan Ecevit’in İstanbul’daki Cumhurbaşkanı Demirel’e telefon ile ulaşamadığını öğreniyoruz. Ayrıca yakınlarının durumunu öğrenmek üzere helikopter ile Adapazarı’na hareket eden dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan’ın gördüğü vahim tabloyu Ankara’ya amatör bir telsizci yardımı ile aktardığını…

Haberi alınca deprem bölgesine akın eden insanların oluşturduğu yoğun araç trafiği nedeniyle TEM ve E5 kilitlendi.

Trafik, yaralıların deprem bölgesinden ambulanslarla çevre il ve ilçelerdeki hastanelere intikalini güçleştirirken yardım araçlarının da deprem bölgesine gelmesini geciktirdi. Bu durum acil afet politikalarının hayati önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

5. Hala kulaklarımızda çınlayan bir nida: Sesimi duyan var mı?

Ekşi Sözlük’ten:

devlet, uyuyordu.

ne olduğunu, nerede olduğunu bilemedi.

3:02'den sonra yaklaşık bir buçuk saat daha

uyudu.

iletişim altyapısı, göçtü.

kimse kimseyi ne arayabildi, ne sorabildi.

çok övünülen iletişim şebekeleri,

alternatifleri olmadığı için uzun süre sustu.

binalar, çöktü.

işbilmez, gözünü para bürümüş ellerde deniz

kumundan yapılan mukavemetsiz binalar bir bir yıkıldı.

nice canlar vardı.

kimisi enkaz altında hayatını kaybetti, kimisi

enkaz altından kurtularak hayata tutundu.

o günün yaşattığı büyük acıyı yüreklerine hapsederek

hayatlarına devam etti.

insanlara mezar olan binaları yapanlar.

bazılarının davası zaman aşımına uğradı,

bazıları tazminatla yırttı, bazısı da kısa ve indirimli ceza süresini doldurup

cezaevinden çıktı.

kızılay, sınıfta kaldı.

köhnemiş, su alan çadırları ve çürümüş

teçhizatıyla yardıma muhtaçtı.

saatler, her birine umut bağlandı.

geçen her saatle umut arasında şiddetli bir

mücadele yaşandı.

enkaz altından sağ salim çıkan her can

umutları yeşertti.

'sesimi duyan var mı?'

nidaları, her yerde yankılandı.

kulaklar beton ve moloz yığınlarına dayandı.

o anlarda etraftaki tüm insanlar, makinalar,

mahlukat ve tabiat sustu.

toplanan yardım paraları.

akıbetleri, ne kadarının alaşağı edildiği ve

ne kadarının hizmet için harcandığı hiçbir zaman bilinemedi.

gözyaşı, sel olup aktı.

ben ağladım, sen ağladın, biz ağladık, herkes

ağladı.

zaman, acıları unutturmak için çabaladı.

bizlere unutturmadı.

lakin, deprem konusunda ders ve önlem alması gereken

kişilere, unutulmaması gereken şeyleri bir bir unutturdu.

Kaynak: https://eksisozluk.com/entry/20029209
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

6. Kelime bulutu: 03:02, korkunç, deprem, yardım ve uğultu…

6. Kelime bulutu: 03:02, korkunç, deprem, yardım ve uğultu…

Yukarıda gördüğünüz ekşi sözlük'te 17 ağustos 1999 başlığı altında yer alan canlı tanıklıklar arasından seçtiğimiz 25 entry'nin toplamından oluşan kelime bulutu. İlk göze çarpan kelimeler: Deprem, 03:02, yardım, korkunç ve uğultu.

7: O Ses

8. Ölüm tarlaları

8. Ölüm tarlaları

2010 yılında yayımlanan Meclis Araştırması Raporu'na göre 18.373 kişi hayatını kaybetti. 48 bin 901 kişi ise yaralandı. 

Devletin bütün kurumları 17 Ağustos ve onu takip eden ilk birkaç günde tamamen etkisiz olduğu için insanların kaybettikleri yakınlarını hiçbir resmi işlem yapmadan toplu mezarlara defnetmek zorunda kaldıkları biliniyor. Bu nedenle can kaybının resmi rakamların üzerinde olduğu bir gerçek. Vikipedi’de yer alan resmi olmayan veriler hepten can yakıcı: 50.000 ölüm, ağır-hafif 100.000'e yakın yaralı…

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Nedim Şener 20 Ağustos 1999 tarihinde Milliyet’te yer alan haberinde İzmit’ten bildiriyor:

'Bir yandan Tüpraş'taki yangın, diğer yandan üç bin ölü ve 12 bine yakın yaralının yürekleri yakan acısı... Depremde en çok can kaybının olduğu İzmit'te yas çığlıkları ve ceset kokuları göğe yükseliyor. Büyük sarsıntının üzerinden geçen ikinci günün ardından kentte cesetlerin gömülmesi büyük bir sorun haline geldi. Yalnız gömülme işlemleri değil, cenazelerin yıkanması gibi konularda da eleman sıkıntısı yaşanıyor.

Enkaz kaldırma ve kurtarma sırasında yaşanan fiyasko, cenazelerin kimlik tespitinde olduğu gibi korunmasında da yaşanırken, mezar yeri sorunu ilginç yöntemlerle gideriliyor. Hastanelerin, morglarının ardından kentteki buz pateni pistini de dolduran üç binden fazla ölüyle karşılaşan Kocaeli'de mezar kazılması sorunu belediye ve özel sektör kuruluşlarına ait kepçelerle halledilmeye çalışılıyor. İzmit merkezinde bulunan Bağçeşme mezarlığında yeri olan aileler cenazelerini buraya defnediyor. Kimsesizlerle Bağçeşme mezarlığında yeri olmayan ve daha çok kente çalışmak için gelmiş 'gurbetçilerin' cenazeleri ise Kandıra'da 'eski İstanbul Yolu üzeri' denilen bölgedeki asri mezarlığa ne namaz, ne de defin kağıdı olmadan defnediliyor.'

9. Gönüllü ordusu

9. Gönüllü ordusu

Depremi radyodan haber alan köpekli ve doktorlu sivil bir arama-kurtarma ekibi 1 saat 25 dakika sonra Avcılar’daydı. Pek çoğumuzun adını ilk kez o gün duyduğu AKUT 17 Ağustos Depremi’ndeki arama-kurtarma çalışmaları boyunca 200 kişiyi enkaz altından çıkardı.

17 Ağustos Depremi sonrası Kocaeli’de çadır kenti ziyaret eden dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’un burnunu sıkmasıyla ünlenen 'Erkan bebek' depremin 15. yılında AKUT'a üye oldu.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Örgütlü, örgütsüz binlerce kişi deprem bölgelerine yardıma koştu. Zonguldak maden işçileri küreklerini kapıp geldi. 51 ayrı ülkeden 1700 gönüllü arama-kurtarma çalışmalarına katıldı.

10. Deprem Dede

10. Deprem Dede

285.211 konut, 42.902 işyerinin  hasar gördüğü 17 Ağustos depremi ile birlikte hayatımıza giren  Jeofizikçi akademisyen Ahmet Mete Işıkara, “Deprem öldürmez, binalar öldürür derken” önemli bir soruna işaret ediyordu. Plansız kentleşme, riskli yapılaşma, yaptırımsız denetim ve eğitimsiz kitleler… Ve toplumdaki deprem bilincine ilişkin şöyle diyordu: “ Okul, ev ve iş yerinde önlem alma ve doğru davranma  %28’e çıktı. Bunu yükseltmeliyiz.”

11. Örnek davalar ve sonuçları

11. Örnek davalar ve sonuçları

Hasan Türkan | AA

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

2 bin 200 dava açıldı, sadece 40 kişi suçlu bulundu, kalan davalar da 16 Şubat 2007 yılında zaman aşımından düştü. 

Yalova’da ceza aldığı bilinen tek isim Veli Göçer oldu. İnşa ettiği konutların yıkılması sonucu 195 kişinin ölümünden sorumlu tutularak 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan müteahhit  Göçer depremin 12'nci yıldönümüne kısa süre kala 13 Ağustos 2011’de tahliye oldu.

  • Düzce Ersoy Apartmanı: 36 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı.

  • Düzce Ömür Hastanesi: 11 kişi öldü, dava zaman aşımına uğradı.

  • Yalova Ceylankent Sitesi: 98 kişi öldü, 2 sanığa verilen hapis cezaları ertelendi.

  • Kocaeli Ubay Apartmanı: 58 kişi öldü, müteahhit hakkında verilen ceza ertelendi.

  • Yüksel Sitesi: 316 kişi öldü, 5 sanığa verilen çeşitli cezalar ertelendi.

  • Can Göçer ve Zafer Çoşkun: Veli Göçer'in oğluyla ortağı yakalanamadığı için haklarındaki dava zaman aşımına girdi.

  • Sakarya: 695 davadan 5 kişiye ceza çıktı.

  • Kocaeli: 600 dava açıldı, 12 kişi 10'ar ay hapis cezası aldı. 6'sının cezası infaz edildi, 6'sı için süre istendi.

  • Yalova: 173 dava açıldı, hemen hemen tamamı sonuçlandı. Veli Göçer 18 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi.

  • Düzce: Yaklaşık 220 dava açıldığı tahmin ediliyor. Yargılamaların sonucunda hiç kimse cezaevine girmedi.

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/17_Ağust...

12. '7.4 yetmedi mi?'

12. '7.4 yetmedi mi?'

Hafızalara kazınan ve hemen her kesimden tepki çeken bir pankart... Depremde can veren binlerce kişinin, içki içtikleri için Allah tarafından cezalandırıldığına inanan kimselerin varlığından haberdar olduk...

13. Lapsekili ayakkabı tamircisi

13. Lapsekili ayakkabı tamircisi

Bu dede gibi insanlığa olan inancımızı tazeleyen kişiler gördük...

14. Ve bugün...

14. Ve bugün...

Türkiye topraklarının %93‘ü, nüfusunun %98‘i, sanayi kuruluşlarının %98‘i deprem bölgeleri içinde yer almakta, barajlarımızın %95‘i bu tehlikeli hat üzerinde bulunuyor. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe, 17 Ağustos depreminin yıl dönümü nedeniyle düzenlediği değerlendirme toplantısında şöyle diyor:

“Deprem bahane edilerek yeni bir rant düzeni yaratıldı. 2000 yılından sonra kentsel dönüşüm yeni zenginler yaratmanın yolu olarak görüldü. Geldiğimiz noktada İstanbul 1999 yılından daha iyi daha iç açıcı durumda değil. 17 Ağustos depremi İstanbul’a 110 km. uzaklıkta meydana gelmesine karşın 30 bin binaya hasar verdi, 32’si Avcılar’da 50 bina yıkıldı. Oysa 17 Ağustos İstanbul depremi değildi”

Büyük Marmara Depremi'nden sonra İstanbul’da 493 toplanma ve çadır alanı belirlendi. Fakat bu alanların dörtte üçünün yerini binalar aldı...

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
496
122
50
22
14
8
7
Yorumlar Aşağıda
Reklam