onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Üstümüzde Beyaz Gömlek Olmasına Rağmen İçimizdeki Narı Dürten Şâir: 15 Şiiriyle Birhan Keskin

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

Üstümüzde Beyaz Gömlek Olmasına Rağmen İçimizdeki Narı Dürten Şâir: 15 Şiiriyle Birhan Keskin

Taner Bayram
03.10.2015 - 01:28 Son Güncelleme: 21.10.2019 - 21:47

Türk edebiyatında bütün şiir severlerin gönlünde ayrı bir yer edindi Birhan Keskin, özellikle 'Ba' yayımlandığından beri. 'Ba' ile Gülten Akın’dan sonra Altın Portakal şiir ödülünü kazanan ikinci kadın şâir oldu. Kendine özgü, güçlü ve sert bir ses yarattı Türk şiirinde. Güçlü ama narin, narin ama iç acıtan bir ses...

Karşınızda içimizdeki narı dürten 15 şiiriyle Birhan Keskin...

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

İsterseniz şiirleri bu güzel parça eşliğinde okuyabilirsiniz...

1. 1963’te Kırklareli’nde dünyaya gelen Birhan Keskin, 1986’da İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi.

1. 1963’te Kırklareli’nde dünyaya gelen Birhan Keskin, 1986’da İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi.

KARINCA

Ruhumdaki sabır, kalbimdeki aşkla kurdum

kor dantellerden bu yolu, ormanın altına

yeter ki oku onu.

Senin gördüğün ağzımın kenarında duran dua,

ben ayaklarımın altındaki toprağa, döktüğüm

gözyaşına inandım. Öyle uzun ki dünya;

katlanmaya, kıvrılmaya, açılıp çarşaf olmaya.

Mümkündür yol yapmaya bir ömür, yol almaya.

Ah! yine de yolumdaki kederi kimse bilmesin,

büyüsün, genişlesin, dolansın ömrümü;

kapısı kapalı çoktandır, penceresi dargın.

Kim anlayacak bu kor işaretleri?

Kimsenin dilinden okunmasın içimde ufalan.

Ovada ve dağda saklı bir mavi için

düştümdü yola. Benim de yaban bir çığlığım vardı,

çok zaman oldu, teslim ettim onu rüzgara.

Kışa girdik kıştan çıktık

Ama değişmiyor insan

karınca duası diyorlar ördüğüm yola

2. Edebiyat dünyasına girişi, ilk şiirini 1984’te yayımlaması ile gerçekleşir.

DERİN ZAMAN

Ben senin sınırlı gövden ile

beni sonsuz sarmanı diledim.

Uykum seninle kışın kolları arasında

devrilerek dönerek tamamlansın,

içimde kuzeyin kuşları sussun istedim.

Kışı ve kışın kalbimde ağırlaşan meyvesini,

çiy düşmüş, soğumuş, donmuş bir dili

hatırlamak için

beni büyüleyen o kimyanın boşluğunda

durup yalvardım:

Beni bu siyah boşluğun içine bırakma,

derin bir zaman istedim senden, ama

bana onu verme! Ne kışa ne yaza uygun

kalbim, çatlat aramızdaki donmuş dili,

yokluğunun sebebini anlatamadım kendime,

yokluğun ne vakittir karlı bir tepe gibi

içimde.

Ayağa kalk, yaklaş, dilini döndür ağzında,

de ki:

Ben onunla denizin dövdüğü dilsiz

taşlar üstünde sustuydum.

3. 1995-1998 yılları arasında arkadaşlarıyla Göçebe Dergisi’ni çıkarırlar.

3. 1995-1998 yılları arasında arkadaşlarıyla Göçebe Dergisi’ni çıkarırlar.

TAŞ

İlk benim yüzüme rastladınız, en eskisiyim buranın.

Karnıyım dünyanın. Yeryüzünün ağrısı bendedir.

Kum ve kayaç benim.

Issızlık bilgisiyim ben, sessizlik bilgisi.

Durmanın ve kalmanın büyük planıyım.

Her şeyi gördüm, her şeyi. Suyun gidişini,  ağacın çiçeklenişini.

Tekrar tekrar gördüm ben daha da görürüm. Büyük zaman,

benim.

Denizler dalgalar dövdü beni, sert rüzgarlar yurt bildi

zirvelerimi.

Kırıldım, söküldüm, ufalandım;  döndüm bitiştim tekrar kendime

açsan, kırsan, baksan; bütün yeryüzü, her zerremde.

Taş taşıdım, içim kendimden yorgun benim, dilim çok uzun bir

yankı.

En eskisiyim ben buranın.

4. Sonrasında ise bazı yayın kuruluşlarında editörlük yaptı.

ÖTEKİ

Ama siz yükseleceksiniz hep bembeyaz,

onlar aşağıda siyah kalacak!

Sizin başınız bulutlarda dursun onlar balçıkta bacak!

Siz tatlı rüyalarınızı görün, onlar terleyip sıçrayacak!

Genişleyin siz merkezde onlar kenarda daralacak!

Onlar seyrek bir fotoğrafta uzağa bakanlar.

Onlar bir ömür taşlara su tutanlar.

Onlar bir hatırada donmuş duranlar.

Onlar bu dünyada yanmış da külde uyuyanlar.

Siz nasıl da menekşe gözlüsünüz onlarsa hep aç gözlü!

Ah siz ölümsüzsünüz dünya üstünde, onlar ölümlü.

Ve siz nasıl da güzel kokuyorsunuz, insanın hası

Onlar kenarda kirliler; onlar atık, onlar sası.

Ah siz, nasıl da 'Siz'siniz buram buram, onlar

avam.

Bu cahilin, yoksulun, barbarın ışık neyine, onlar ziyan!

Siz 'It was very amazing' derken 'and

fun'

Onlar özür dileyenlerdi ağacın ruhundan.

Balkonunuz çok yüksek sizin baş döndürüyor.

Dünya pek alçak bir yer olacak yakında öyle görünüyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

5. 2006 Altın Portakal Şiir Ödülü'nü "Ba" adlı yapıtıyla alıp Gülten Akın'ın ardından bu ödülü kazanan ikinci kadın şair oldu.

5. 2006 Altın Portakal Şiir Ödülü'nü "Ba" adlı yapıtıyla alıp Gülten Akın'ın ardından bu ödülü kazanan ikinci kadın şair oldu.

İZ

acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun

izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma,

orada o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili

benden savrulan parçalar kurusa da,

izleri var hala yolun kenarında.

izini sür yolun, acının ormanı büyütür insani

vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın

acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun,

ustası olacaksın içine gerdiğin tellerin

hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle

büyük bir ask, hangi sesle ölür, bileceksin.

ne zamandı bilmiyorum.

yaşadıklarından sana

kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun

yerde fırtına koparan korku.

kendi sarmalında

döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin

kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun.

şimdi, acının ormanından geçiyorsun

her şey bir daha kanasa da

ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben

geç meleğim, senin de şarkıların olsun

içindeki telleri titreten.

6. 2011 Metin Altıok Şiir Ödülü'nü "Soğuk Kazı" adlı yapıtıyla kazandı.

SU

Konuşmam artık, ağır sözler söylemem

bir düş için sabahları göğsüme sedeften

bir çiçek işlerim

Hiç bilmedim, konuştuklarımdan ne anladın,

ormanın korkunçluğunu söyledim,

ovanın serinliğini sustum,

sen uzun bir uykuyu uyudun, ben düş gördüm

Durmadan bir yoldan söz ettim:

suyum ben, adımı unutmadım,

dolanıp, bir gün yanına düştüğüm

bir dağdan söz ettim;

dünyanın işine karışmadım,

beni avutmaz dünya, beni tutmaz da,

dolanıp içinde kirinin

yine temiz geldim.

Göğsümde sedeften bir çiçek taşırım:

bir büyü bu, hayata karşı yaptırdım

konuşmam artık, kalbini kırdımsa senin

bil ki yanına düştüm.

7. "Karaduygun" adlı Sema Kaygusuz öykü kitabı ile Türk edebiyatında ilk kez bir şâir, bir kitabın kahramanı oldu.

7. "Karaduygun" adlı Sema Kaygusuz öykü kitabı ile Türk edebiyatında ilk kez bir şâir, bir kitabın kahramanı oldu.

DUA

Kederli ömrümün

kısa açan çiçeği

bahar işte

tekrar sana

çiçeklensin diye yüzüm

noktalanma,

çoğal!

değiş!

tekrar ol!

sebebim ol!

kederli ömrümde

8.

AYRILIK

ayrılık

kaç gecenin çölüdür bu ayrılık

kaç şiirin dölüdür üstüme

örttüğün bu ince sessizlik

kalbim alış artık, kır kendini

kendi duvarında, sesini

kendi duvarına haykır.

tesadüfen birbirine rastlamış

başka başka aşklarsızın siz artık

geceyle gündüz gibi birbirine

ayrılmış. o ki rüzgar, bir zaman

senin çölünde kumlar uçurmuş,

o ki gece ve esmer, görmüyor

sahrayı, sesi içinde karışmış.

her ayrılıkta kendine saplanan bir hançer

kendi sabrını deneyen taş,

kendi uykusuzluğunda yatak oldun.

kül koy şimdi yanına korunun

seni kavuran onu da yakmasın.

aşkla besle kendini, gül yetiştir,

sardunya çoğalt.

ki, sen aşktan ve ayrılıktan

başka ne anlıyorsun.

9.

9.

BİR MEVSİM YOK ANNE GİBİ

çocukluğumdan kesilen saçlarımı

geri istiyorum berberlerden

(anneme küstüğüm için oluyor bütün bunlar)

yüzümü ve dizlerimi bi koşu

kanatıp okulun bahçesinde

tekrar dönerim, hemen.

büyüklere mahsus şeyler de konuşuruz

seninle istersen.

yoruldum çok

kente ve sana durmaktan

öfkem ne sana ne de başkasına

üstelik geceden marilyn monroe

ve senin gözyaşın geçti

hadi barışalım.

hem hiç bir mevsim ısıtmaz ellerimi

anne gibi

istersen kahve içip fal da bakarız yine

bana üç vakte kadar bir yolculuk görünür

belki ay doğar fincanda hanemize.

alevi içine bakan bir mumum ben

derine kaçan bir anıyı isiyorum

berberlerden.

ırmak bitti

devrildi dağ

büyüdüm.

çocukluk anılarımdan

düşecek kadar

kırıldı avaz

yüzümden kovuldu

anneler korosu

söndü ateş.

kahvaltı masalarına geç kaldım

kirlenmiş bütün bardakların yalnızlığı bana,

ve ince kaldım belki

sabah zamanına.

hey aynalardan içeri kaçan çocukluğum

nöbetçi aspirinler, diş macunları

tekrar dönerim,

ırmak akar tekrar yatağından

dağ yerinden doğrulur

uzaklığım biter

gölgem yanıma düşer belki yeniden,

kim bilir

belki dedem bile olur

vicks kokulu yastıklar kalır bana ondan

ve ahdım var

onlardan kalma sehpaları kirletirim

bu sefer.

buralara kadar gelinmişse

gece kendini uyur

kendine küser eşya

kendi cinayetine kurbandır metal

söz kendini söylemiş, yorulmuşsa

yağmur kendi içine yağar

asfalt bir çılgınlığa yürür kendini,

buraya kadar gelinmişse

uyku bile kendini uyur.

yok yerlere gelindi

boş yerlere gelindi

kemanlar kendi sesinden içlendi

ben senin sessizliğinden

eşya boşuna küstü kendine

gece boşuna delindi,

yaşamımın güç yanlarından biri olma

lütfen, şimdi bu kavgayı unutmak da

hatırlamak da çılgınlık olur

gel biz seninle kahraman olalım

ne hatırlayalım bunu

ne unutalım.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

10.

10.

GÜNEŞ YILDIZ

Yol uzun, güzergah zorlu; ne demeliyim?

Zarif kardeşim benim,

Seni aldım yanıma, ikizimi almış yürüyor gibiyim.

Sana yıldız sana güneş mi demeliyim,

Günümde hayret gecemde hayret istedim

Yer yer senin gibiyim ben yer yer kendim.

İnsan olan yerlerim çok ağrıyor,

Olsun, yine de sen kapanma, şu sıra benim,

Yerine bırak ben incineyim.

11.

PENGUEN

Penguen

bana sırtını dönme

biliyorum, sana benziyorum

ve içinde saklı tuttuğun yele.

Penguen

benim de içimde saklı tuttuğum

buzlu kıyılar, çığlık hatıraları

ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.

Kim bağışlayacak beni, penguen

çizdim senin beyaz ve narin yerini.

Bir yanım bembeyaz ışık

kör ediyor, bir yanım zehir gece

parktaki salıncağa binmeyi

beceremedim bugün ben de.

Penguen bana sırtını dönme.

Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.

Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim

var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.

Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,

geldikçe anlıyorum ki, biz,

bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.

Penguen,

kim bağışlayacak beni?

çizdim senin beyaz ve narin yerini

elimde unuttuğun ince metalle.

12.

12.

ESKİ AVLUDA

Bir çiçek açtığında

Bir eski avluda

Diyor ki;

Çalıda sarı bir çiğdemim ben

Ve senin çok eski cümlen.

Sen otursan, gitmemiş ki! olsan

Ben sana bir eski Endülüs avlusu

İstersen serin bir Portofino getirsem

Ya da Yedigöllerin yedisini birden.

Bir çiçek açtığında

Bir eski avluda

Diyor ki;

Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken

Buldum buluşturdum kendime geldim

Tek eksik sensin!

İncecik, çilli bir dille
sen de gelsen.

Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı

Begonviller ve bir mavi kapı

Ve illa amansız bir avlu getirsem.

Dünya soğur, akşam serinlerken,

Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.

Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,

Ve işte en geniş cümlem:

İçimi açtım sana.

İçini açmak için.

13.

AĞRI

O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç

dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli.

Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,

Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.

Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.

Ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta

iskele,

iskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra,

İçimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum.

Bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte

Bıraktın, unuttum, unutuldum.

Seni kırdığım yerden beni de kırdılar,

Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni.

14.

14.

YAPRAK

Yorgundum

köklerimdeki uğultuyla ölümü beklemekten..

yaz bitmişti..

bir deprem sesi geliyordu…

yaprağını savuran ağacın köklerinden.

Ben doğurdum seni..

içimdeki kaynaktan, acı sudan..

ben doğurdum seni, bir hayal için..

ödünç bir bahardan.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

15.

PENGUEN 2

O büyük ve muazzam zamanda unuttum

Kanatlarım çok oldu üşüyor benim

Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor

Bu yüzden eğik boynum.

Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı

Bundan gözlerimdeki kayalık,

İçimdeki serseri buzullar

Dürtme içimdeki narı

Üstümde beyaz gömlek var.

Sen yaz Birhan Keskin. Yaz ve içimizdeki narı dürtmeye devam et. Varsın olsun üzerimizde beyaz gömlek, dert değil. Buna ihtiyacımız var...

Bir Birhan Keskin okurundan, bütün Birhan Keskin okurlarına ithaf edilmiştir. Selam olsun dostlara !

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
Hacettepe Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı ve Felsefe eğitimi aldı. Aynı üniversitede felsefe yüksek lisansı yaptı. Tezinde dijital gözetim mekanizmalarının etik boyutunu inceledi. Başarısız bir girişimcilik deneyimi oldu. Teknoloji felsefesi ve etiği, yapay zekâ felsefesi, İnternet ve yeni medya çalışmaları, veri ve etki gazeteciliği, startuplar ve sosyal girişimcilik ilgi alanları. Bunlar dışında kitaplar, filmler ve seyahat etmek zamansız tutkuları... Gelin muhabbet edelim: https://twitter.com/kendiniarayan https://www.instagram.com/tanerbayram06/
Tüm içerikleri
right-dark
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
149
92
13
10
6
5
2
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Nefise Altun

oldukça değişik şiirleri Birhan Keskin'in farklı noktalara dem vuruyor kalemi ayrıca içtenliği duyguları da muazzam yansıtıyor okurlarına insan derin derin o... Devamını Gör

YAAA SİNEMM YAAA

değişik bi tarzı var :S güzel ama değişik düşündürücü bazı cümlede şimdi burda ne dedı dıyıp düşündükçe bir sürü anlam çıkardığın :)

korkmazzgil

En sevdiğim kadın şair. Satırlarının her insanın anlayabileceğini düşünmüyorum. Tek başına ülkedeki kadın şair açığını kapatıyor

razah

İyi hoş da en başta isterseniz bununla okuyabilirsiniz diye verdigin şarki nasil alakasiz kaldi. Hevesim kacti. Ayrica bir gulten akin degil. Onun siirlerin... Devamını Gör