Uzayda Hava Olmamasına Rağmen Astronotlar Nasıl Nefes Alabiliyor?
Dünya’da nefes almak basit bir refleks olabilir ama uzaya çıktığınızda işler bambaşka bir boyuta geçiyor. Astronotların her nefesi, karmaşık teknolojilerin ve sıkı güvenlik önlemlerinin bir ürünü. Uzay boşluğunda oksijen yok, atmosfer yok, basınç yok ama yaşamak için nefes almak zorundasınız. Peki bu nasıl mümkün oluyor? Gelin, uzayda nefes almanın aslında ne kadar tehlikeli ve bir o kadar da zekice çözümlerle sağlandığını birlikte keşfedelim.
1997 yılında Rus uzay istasyonu Mir’de çıkan bir yangın, astronotlara oksijen sağlamanın ne kadar tehlikeli olabileceğini dünyaya gösterdi.

Yangının sebebi, içindeki katı lityum perkloratları yakan bir oksijen jeneratörüydü. Üretim aşamasında içine sıkışmış lateks eldiven parçası, cihaz çalıştığında alev aldı ve 14 dakika süren bir yangına yol açtı. Neyse ki kimse yaralanmadı ama bu olay, uzayda oksijen üretiminin ne kadar riskli olabileceğini açıkça ortaya koydu.
O dönem kullanılan sistemler, oksijeni kimyasal tepkimelerle elde ediyordu. Mir’deki 'oksijen mumları' adı verilen bu düzenekler, yandıkça içeriye bir kişinin bir günlük ihtiyacını karşılayacak kadar oksijen salıyordu. Ancak sistemin bu kadar kırılgan ve yangına açık olması, mühendisleri farklı çözümler aramaya itti.
Bugünkü Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS), Mir’in aksine çok daha güvenli ve gelişmiş bir oksijen üretim sistemi kullanıyor.

Sistemde, elektroliz yöntemiyle su molekülleri ayrıştırılıyor: hidrojen bir yana, oksijen diğer yana. Bu işlemi mümkün kılan şey ise özel bir proton değişim zarı ve elektrik enerjisi.
Elde edilen oksijen, astronotların nefes alması için istasyona veriliyor. Açığa çıkan hidrojen ise astronotların soluk verirken çıkardığı karbondioksitle birleşerek su ve metan oluşturuyor. Üretilen su içme suyu olarak değerlendirilirken, metan şimdilik uzay boşluğuna atılıyor. Ancak ileride bu atığın bile biyolojik üretim süreçlerinde kullanılabileceği düşünülüyor.
Yani artık uzayda nefes alabilmek için yakıcı, patlayıcı maddeler değil; su ve elektrik yeterli. Üstelik ISS hala eski Mir sistemini de yedek plan olarak bulunduruyor.
İstasyonun içinde nefes almak bir şekilde halledilmiş olabilir ama astronotların uzay yürüyüşüne çıktıklarında karşılaştıkları zorluk bambaşka.

Görevlerde kullanılan modern uzay kıyafetleri, içinde yaşam destek sistemi taşıyan sırt çantalarıyla birlikte geliyor. Sırt çantaları, astronotun kaskına oksijen gönderirken aynı zamanda karbondioksiti dışarı atıyor.
Ama asıl zorluk uzay yürüyüşünden önce başlıyor. Astronotlar bu kıyafetlere girmeden önce saatlerce saf oksijen soluyarak vücutlarındaki nitrojeni temizliyor.
Bunun nedeni, uzay elbiselerinde basıncın Dünya’dakinden çok daha düşük olması.

Eğer bu hazırlık yapılmazsa, kandaki azot gazı kabarcıklar oluşturabilir ve bu da 'dekompresyon hastalığı' adı verilen ciddi sağlık sorunlarına yol açar. Baş dönmesi, eklem ağrısı, kas zayıflığı, hatta bilinç kaybı gibi sonuçları olan bu durumu önlemek için astronotlar, uzay yürüyüşünden önce adeta dalgıç gibi hazırlık yapıyor.
Tüm bu sistemler yalnızca konfor değil, doğrudan hayatta kalma amacı taşıyor. Çünkü astronotlar uzayda bir saniye bile korumasız kalırsa, oksijen eksikliğinden hemen bilincini kaybedebilir. Ardından, atmosferin olmaması nedeniyle kan ve vücut sıvıları hızla buharlaşır, donar ya da basınçtan dolayı damarlardan dışarı taşar.
Yani uzayda nefes almak, bir soluk alış kadar kolay ama onu mümkün kılan sistemler birer mühendislik harikası.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın