Vitaminleri Neden A, B, C Diye Harflerle İsimlendirdik?
Vitaminlerin adlarını okulda ezberledik, takviyelerde gördük, reklamlarında duyduk ama hayatımızın içinde olan bu harfler, öylesine sıralanmış gibi dursa da aslında hepsi bilimsel bir hikayenin parçası. Başlangıçta insanların beslenme konusunda bildiği tek şey protein, karbonhidrat ve yağ üçlüsüydü. Denizcilerde görülen iskorbüt, Asya’daki askerlerde ortaya çıkan beriberi gibi hastalıkların beslenmeyle ilişkili olabileceği düşünülse de bu fikir zamanla şekillendi.
Vitaminlerin keşfi, aslında aç kalan tavuklarla başladı.

Beriberi hastalığını araştıran Hollandalı doktor Christiaan Eijkman, beyaz pirinçle beslenen tavukların hastalandığını ama kahverengi, yani kepekli pirinçle beslenenlerin sağlıklı kaldığını gözlemledi. Aynı şekilde Japon denizciler de sadece beyaz pirinçle beslendiklerinde benzer belirtiler gösteriyordu.
Eijkman’ın bulguları, eksik beslenmenin hastalıklara neden olabileceğini düşündürdü. Bu düşünce, Polonyalı kimyager Casimir Funk tarafından desteklendi ve 1912’de “vitamine” terimi ortaya atıldı. Funk, hayat için gerekli anlamına gelen “vital” kelimesiyle, azot içeren maddeleri tanımlayan “amine” sözcüğünü birleştirerek bu kavramı literatüre kazandırdı.
Peki bu vitaminlere neden harflerle isim verdik?

Vitaminlerin isimlendirilmesi, aslında bilimsel bir sadeleştirme ihtiyacından doğdu. Amerikalı bilim insanı Elmer McCollum, 1913’te süt yağında büyüme sağlayan bir madde keşfetti ve buna “yağda çözünen faktör A” adını verdi. Ardından gelen suyla çözünebilen başka bir maddeye de “faktör B” dendi.
Daha sonra bu maddelerin vitaminler olduğu anlaşıldığında, isimleri A ve B vitamini olarak sadeleştirildi. 1920’de İngiliz biyokimyacı Jack Drummond, tüm bu karmaşık adlandırmaları düzene sokmak için harf sistemini önerdi ve vitaminlerin alfabetik olarak adlandırılması benimsendi. Ancak bu sıra her zaman korunmadı; bazı harfler atlandı, bazı vitaminler birden çok türe ayrıldı.
Alfabe bir yere kadar yetti ama bilim bazı yerlerde farklı yollar izledi.

Vitamin B aslında tek bir madde sanılıyordu ama zamanla bunun sekiz farklı bileşikten oluşan bir kompleks olduğu anlaşıldı: B1 (tiamin), B2 (riboflavin), B3 (niasin) gibi ayrı ayrı numaralandırıldı. Alfabetik sıra korunmaya çalışılsa da 1929’da keşfedilen K vitamini gibi istisnalar oldu.
Danimarkalı bilim insanı Carl Peter Henrik Dam, bu vitaminin kan pıhtılaşmasındaki etkisini keşfettiği için, Almanca “koagülasyon” kelimesinin baş harfi olan “K” harfini seçti. Yani K vitamini aslında sıraya göre değil, işlevine göre adlandırılan bir istisna oldu.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın