Görüş Bildir
Haberler
Yurdun Dört Bir Tarafını Demir Ağlarla Ören Atatürk'ten Bize Miras: Beyaz Tren

Yurdun Dört Bir Tarafını Demir Ağlarla Ören Atatürk'ten Bize Miras: Beyaz Tren

Ne kadar hızlılaşıp teknikleşse de trenler romantik ve güzeldir hele bir de Atatürk'lü olunca...

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

20 Temmuz 1935 tarihli Vakit Gazetesi şöyle yazar: Cumhurbaşkanı için yaptırılan tren Haydarpaşa'ya geldi.

20 Temmuz 1935 tarihli Vakit Gazetesi şöyle yazar: Cumhurbaşkanı için yaptırılan tren Haydarpaşa'ya geldi.

'Cumhurbaşkanı ve maiyeti için Almanya’da yaptırılan dokuz vagondan mürekkep tren. Haydarpaşa’ya getirilmiştir. Atatürk’ün memleketimizde yapacakları gezilerde uzun müddet trende kalmaları ihtimali inşaatta göz önünde tutulduğundan ihtiyacı karşılayacak her türlü tertibat mevcut bulunmaktadır.'

Gazete haklıymış efendim. Atatürk, o tarihten itibaren yani yaklaşık 3 senede çıktığı yurt gezilerinde 30 ayrı noktaya gider.

Bu gerçekten inanılmaz bir tempo! Eh Türkiye'nin Türkiye olmasını sağlayan adamın da biraz rahat etmesi gerek öyle değil mi? İşte bu sebeple Almanya'dan 9 vagonluk bir tren sipariş edilir. Trenin alt kısmı hariç beyaza boyandığı için adı 'Beyaz Tren' olarak kalır.

Bu trenin Atatürk'e ait 21 metrelik vagonu uzunca bir koridora açılan kompartımanlarla 8 parçaya bölünür efendim.

Bu trenin Atatürk'e ait 21 metrelik vagonu uzunca bir koridora açılan kompartımanlarla 8 parçaya bölünür efendim.

Bu bölümleri şöyle sıralayabiliriz: Mutfak, muhafız ve maiyet için kompartıman ve tuvalet, kadınlar için ayrı bir kompartıman, banyo, Atatürk'ün yatak odası, salon ve dinlenme bölümü. Diğer yataklı vagonlarda ise yurt dışı temsilcileri, başyaver, genel sekreter, personel gibi kişiler kalır, bunların haricinde 2 tane de yemekli vagon vardır.

Trenin güvenliğine de çok önem verilir. Mesela personel kolay kolay değişmez ve trenin Ankara'dan ya da İstanbul'dan kalkmasına bağlı olarak oranın personeli bütün gezi boyunca Gazi'ye eşlik eder.

Trenin güvenliğine de çok önem verilir. Mesela personel kolay kolay değişmez ve trenin Ankara'dan ya da İstanbul'dan kalkmasına bağlı olarak oranın personeli bütün gezi boyunca Gazi'ye eşlik eder.

Dahası vagonların bağlantı noktaları ve makinist kabininde devamlı surette eleman bulundurulur ve trenin her halükarda geçiş üstünlüğü sağlanır. Ranfor diye tabir edilen destek lokomotifinin yanı sıra bazen önden gönderilen pilot bir tren de mevcut olur. Şimdi buraya dikkat efendim: Gar ve istasyonların kasalarında o aya ait damgalı zarflar olur ve bu zarfların içindeki parolayı bilmeyen trene yaklaştırılmaz.

Böyle bir tren en önemli yolcusu ile birlikte çok fazla anı biriktirmiştir tabii... Gelin bunların en keyiflilerinden birini aktarayım.

Demiryolu hekimlerinden Dr. Burhan Turnagil'in Tren şefi İsmail'in ağzından aktardığına göre, İsmail Bey frenci olarak çalışırken Eskişehir-Haydarpaşa istikametinde Beyaz Tren'de görev alır. O akşam Atatürk her zamanki gibi bir sofra kurar, ülke meseleleri konuşulur ve gece geç saatte herkes kompartımanına çekilir. Genç frenci ve kondüktör arkadaşı ise İsmail Bey'in deyimiyle 'bir cahillik' yapar.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Sofradan artan birkaç mezeyi ve rakı şişesini alarak tenha bir yataklı vagonun sahanlığına giderler, kapının emniyet mandalını da kapatarak demlenmeye başlarlar. Ta ki biri "Ne yapıyorsunuz orada?" diyene kadar.

Sofradan artan birkaç mezeyi ve rakı şişesini alarak tenha bir yataklı vagonun sahanlığına giderler, kapının emniyet mandalını da kapatarak demlenmeye başlarlar. Ta ki biri "Ne yapıyorsunuz orada?" diyene kadar.

Evet tahmin ettiğiniz gibi o ses Atatürk'e aittir. İki genç 'sonlarının geldiğini' düşünür. Atatürk ise 'Kalkın düşün önüme!' der. Gençler önde Paşa arkada yemekli vagona kadar gelirler. Atatürk sofranın kurulmasını ister ve hem kendisine hem de gençlere rakı doldurtturup 'Ne duruyorsunuz, için.' der. İsmail Bey'in deyimiyle 'ağızla mı burunla mı içtiklerini' anlamadan gençler kadehlerini yudumlarken Atatürk şöyle der onlara:

'İşte çocuklar rakı böyle efendice içilir, sizin yaptığınız şekilde süfli vaziyette içilmez. Ben Türk milletini efendi olarak tanıyorum ve onun her ferdinin efendi olmasını istiyorum.'

Gazi'nin bu mütevazı trenle yaptığı son 3 yolculuk oldukça gururlu, duygulu ve hüzünlüdür. 19 Mayıs 1938'de Hatay meselesinde ötürü Ankara'daki törenden hemen sonra güneye hareket eder.

Gazi'nin bu mütevazı trenle yaptığı son 3 yolculuk oldukça gururlu, duygulu ve hüzünlüdür. 19 Mayıs 1938'de Hatay meselesinde ötürü Ankara'daki törenden hemen sonra güneye hareket eder.

Ve gerek Adana'da gerekse Mersin'de askeri geçiş törenlerini izleyerek emperyalizme gözdağı verir. Dönüş yolculuğu ise gururdan ziyade duyguludur. 27 Mayıs'ta geldiği İstanbul'dan bir daha Ankara'ya sağlığında hiç dönemeyecek ve özellikle 29 Ekim 1938'de 'Ah Ankara! Ankara'da olmalıydık...' diyecektir.

Sizin de tahmin ettiğiniz gibi son ve hüzünlü yolculukta ne yazık ki Gazi'nin naaşı taşınır Beyaz Tren ile İstanbul'dan çok özlediği Ankara'ya...

Ve sonrasında o vagon ve Beyaz tren İsmet İnönü tarafından kullanılır. Hatta 30 Ocak 1943'te İsmet İnönü ve Churchill 'Yenice Mülakatı'nı bu vagonda yapar. Sonrasında ise yaşananlar üzücü; zira bu maddi ve manevi değere sahip trenin her bir vagonu dağıtılır, kaybolur vesaire. Korunabilen özgün tek vagon ise 1964'te ise müze statüsü alır ve o gün bu gündür Gazi'nin Ankara'daki ilk ikametgahı olan Gar'daki direksiyon binasının önünde ziyaretçilerini bekler.

Hem Beyaz Tren'i hem de Gazi'yi kanlı, canlı ve renkli görebileceğiniz 1937'deki Adana ve Mersin gezisinden bu güzel görüntüleri de izlemeden geçmeyiniz efendim.

Kaynaklar: Atatürk Ansiklopedisi

                  Kent ve Demiryolu

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
44
38
13
3
1
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
İpek yolummmun

hangi akla beyannameye dayanarak dağıtmışlar, kaybetmişler satmışlar neden ? :(

Kerim Tekinalp

Biride çıkıp demiyor millet açken bu lüks tren niçin yapılmış.