onedio
Görüş Bildir

İsmail Saymaz Haberleri

İsmail Saymaz ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. İsmail Saymaz ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Eskişehir Emniyeti'nin Amirleri de Oradaymış
Ali İsmail Korkmaz'la aynı saatlerde ve aynı sokakta dövülen Doğukan Bilir'le ilgili soruşturmada bir skandal daha ortaya çıktı.Eskişehir'de Ali İsmail Korkmaz'la aynı saatlerde ve aynı sokakta dövülen Doğukan Bilir'le ilgili soruşturmada bir skandal daha ortaya çıktı. Eskişehir'de polis, savcılığa vermediği bilgileri Emniyet müfettişlerine açıklamış. Buna göre Bilir'i dövenler belli, üstelik amirler de o sokaktaydı. Radikal Gazetesi 'nden İsmail Saymaz 'ın haberine göre, Eskişehir Başsavcılığı'nın 'Şüphelileri belirleyin' talimatına rağmen Eskişehir Emniyeti sekiz aydır hiçbir işlem yapmazken, disiplin soruşturması yürüten Emniyet Genel Müdürlüğü'nün bu isimleri geçen eylül ayında belirleyip ifadelerini aldığı ve raporun bir örneğini savcılığa gönderdiği anlaşıldı. Bu rapora göre Bilir'in dövülmesi olayına, Ali İsmail Korkmaz davasında sanık sıfatıyla yargılanan iki polis ile davaya tanık olarak katılan bir polis ve bir sivil sopalı saldırgan karıştı. İfadeleri alınan polisler, bugüne kadar savcılıktan saklanan en önemli bilgiyi başmüfettişlere açıkladı: Korkmaz ile Bilir dövülürken sokakta polislerin başında TEM Şube Müdürü Cüneyt Gökçek, yardımcısı Ayhan Karayel ve Şube Amiri Mutlu Umutlu da vardı. Eskişehir Savcılığı, Bilir'in dövülmesinden sonra, 10 Haziran 2013'te Emniyet'e yazarak, 'şüphelilerin bulunmasını' istemişti. Fakat Emniyet, sekiz aydır yanıt vermemişti. Radikal de 15 Şubat'ta 'Herkes biliyor, Eskişehir polisi bulamıyor' başlıklı haberinde şüphelilerin bilindiğini yazmıştı. Başsavcılıkta hâlâ 'faili meçhul' başlığı altında tutulan dosyada, aynı dayak ve şüpheliler hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından disiplin soruşturması açıldığı ve geçen yıl eylülde hazırlanan raporun savcılığa iletildiği anlaşıldı. Böylelikle Eskişehir Emniyeti tarafından yapılmayan işlem polis başmüfettişlerince yapıldı. DÖVENLER TEM'DE GÖREVLİ POLİSLER Başmüfettiş Sabih Özkurt ve Mustafa Özefe imzalı ve 24 Eylül 2013 tarihli rapora göre, Bilir'in dövüldüğü anı gösteren kamera görüntüleri Eskişehir Terörle Mücadele Şubesi'ne gönderilerek, darp edenlerin kimliği soruldu. Yapılan incelemede; Bilir'i darp edenlerin, TEM'de görevli polisler Selçuk Bal, Hüseyin Engin ve Şaban Gökbudak, sopayla vurduğu görülen sivilin ise Serkan Kavak olduğu belirlendi. Engin ve Gökbudak Ali İsmail Korkmaz davasında sanık, Bal ve Kavak ise tanıklar arasında. MÜFETTİŞLERE ANLATTILAR Savcılığın isimlerine ulaşamadığı için ifadelerini alamadığı bu kişilerin, müfettişlere ifade verdiği gün yüzüne çıktı. Dört polis, Bilir'in elinde soda şişesi olduğunu iddia etti. Polis Selçuk Bal, Bilir'in soda şişesiyle vurma ihtimaline karşılık omzuyla vurup durdurduğunu, copla bacaklarına vurduğunu, Şaban Gökpunar'ın yardıma koştuğunu, sonra da Serkan Kavak'ın sopayla geldiğini anlattı. Bilir'in de bu kargaşada kaçtığını söyledi. GÖRÜNTÜLER'DE BİLİR'İN ELİNDE HERHANGİ BİR CİSİM YOK Şaban Gökpunar da Bilir'in elinde soda şişesi olduğunu zannettiğini, kelepçe takacakken kaçtığını savundu. Sopalı saldırgan Kavak hakkında, 'bir daha göremedikleri' için işlem yapamadıklarını ileri sürdü. Kavak ise kendisinin halk arasında 'Künyeli Serkan' diye bilindiğini ve bu yüzden polislerle 'samimi davranışları' olduğunu ifade etti. Görüntülerde ise Bilir'in elinde herhangi bir cisim görünmüyor. Üç polis ayrıca, kendilerinin Şube Müdürü Cüneyt Gökçek, yardımcısı Ayhan Karayel ve Büro Amiri Mutlu Umutlu'nun talimatlarıyla hareket ettiklerini söyledi. Selçuk Bal, 'Mutlu Komiserimizin talimatıyla grupları engellemek üzere sokağa girdik. Mutlu Komiserimiz, Çevik Kuvvet ekibine saldırıların önlenmesi için tedbir almamızı söyledi' dedi. Şaban Gökpunar ise personelin başında her üç müdürün de olduğunu, 20-25'er kişilik iki gruba ayrıldıklarını söyledi. Gökhunar, 'Grubun başında olan Müdür Yardımcımız Ayhan Karayel'in talimatıyla kimlik tespiti yapıp salıverdik' dedi. Umutlu'nun talimatıyla, 'esnaf ve vatandaşın güvenliği' amacıyla Sanayi Sokak'a girdiklerini söyledi. SAVCILIK İŞLEM YAPMADI Bu bilgi, Korkmaz'ın öldürülmesine ilişkin soruşturmada savcılıktan saklanmış ve savcılık emir verenlerin kim olduğuna dair işlem yapmamıştı. Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Korkmaz davasının 5 Şubat'taki ilk duruşmasında, avukatların ısrarlı soruları üzerine, sadece bir polis bu bilgiyi açıklamıştı. Ayrıca, gözaltı talimatına rağmen, gözaltı işlemi yapılmadığı, durdurulanların dövülüp bırakıldığı anlaşılmıştı. Eskişehir Savcılığı bu müfettiş raporuna rağmen halen şüpheli polislerin ifadesini almadı. TIPKI DAVADAKİ GİBİ: HİÇBİR ŞEY YAPMADIK Öte yandan Sol Gazetesi 'nden Elif Örnek 'in haberine göre ifadeleri alınan polisler Doğukan Bilir'in kafasına meşe odunuyla vuran sivil Serkan Kavak'ı ve birbirlerini kollayarak 'gözaltına almaya çalıştık', 'vurmadık', 'vurmaya çalıştı ama isabet etmedi' şeklinde ifade verdiler. Ali İsmail davasında da sanıklar 'ayağımla hafifçe dürttüm', 'önündeki taşı aldım', 'hiç dokunmadım' yönünde savunma yapmışlardı. Ali İsmail'in öldürülmesine ilişkin soruşturma dosyasına giren Beşik Otel'e ait kamera kayıtlarında Doğukan Bilir adlı bir başka gencin polisler tarafından durdurulup, bir siville birlikte cop ve sopalarla dövüldüğü görülüyordu. Bilir'i durdurup döven ilk polisin Selçuk Bal, sonradan gelip vuran polisin Ali İsmail'in ödürülmesi davasının sanıklarından polis Şaban Gökpunar olduğu saptanmış, olay yerinde sanık polis Hüseyin Engin'in de bulunduğu tespit edilmişti. Kayıtlarda, Serkan Kavak adlı sivilin Doğukan Bilir'in kafasına odunla vurduğu görülüyordu. Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı, saldırıyla ilgili disiplin soruşturması başlatarak, iki polis müfettiği görevlendirdi. Soruşturma kapsamında Selçuk Bal, Hüseyin Engin, Şaban Gökpunar adlı polislerle, saldırıda bulunan sivil Serkan Kavak ve Beşik Otel'in sahibi Erdoğan Gözseçen ile dövülen Doğukan Bilir'in ifadeleri alındı. İfadeler 24 Eylül 2013 tarihinde, olayla ilgili soruşturmayı yürüten savcılığa ulaştırıldı. Bilir, disiplin soruşturması kapsamında müşteki olarak Emniyet'te verdiği ifadede, polis üdahalesi üzerine Beşik Otel'in bulunduğu sokağa girdiğinde, yanında ismin daha sonra öğrendiği ancak değişik yerlerden şahsen tanıdığı Ali İsmail Korkmaz'ın da bulunduğunu söyledi. Sokakta park etmiş araçların arasından dört- beş kişinin aniden önlerine çıktığını aktaran Bilir, aralarında çevik kuvvet polislerinin de bulunduğu kişiler tarafından dövüldüğünü belirtti.Gerçek Gündem
O Gece Ali İsmail Gibi 21 Kişi Daha Dövülmüş
Ali İsmail Korkmaz'ın dövüldüğü gece Eskişehir'de çoğu üniversite öğrencisi 21 kişi daha polis tarafından dövüldüüğü ortaya çıktı. Şikâyete rağmen polisler belirlenemedi Eskişehir’deki Gezi eylemleri sırasında üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldüğü saatlerde, şehrin birçok noktasında polislerin birçok kişiyi dövdüğü ortaya çıktı. 21 genç daha o gece polislerce dövüldükleri, sürüklendikleri, coplandıkları ve copla taciz edildikleri iddiasıyla şikâyetçi oldu. Bu gençler arasında, Gezi Parkı eylemine katılmadığı halde yediği dayak nedeniyle kafatası kırılan, beyin kanaması geçiren Gürcü öğrenci Akaki Avaliani de var. Avaliani, kafatasında göçme olduğu ve beyin kanaması geçirdiği saptanınca ameliyata alındı. Sağ kolu felç olan Avaliani henüz hastanedeyken, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet, memura direnme, kamu malına zarar, mala zarar ve hakaret suçlarından şüpheli sıfatıyla dinlendi. ‘Kasten öldürme ve yaralama’ iddiasıyla haklarında soruşturma açılan polisler aradan sekiz ay geçmesine rağmen belirlenemedi. Avaliani’nin dövüldüğü noktaya bakan bir güvenlik kamerasının teslim alınması görevi, Ali İsmail Korkmaz’ın görüntülerini sildiği öne sürülen bilirkişiye verildi. Pasajdaki dehşeti anlattılar İsmail Saymaz 'ın Radikal'de yer alan haberine göre, Anadolu Üniversitesi’nde okuyan Evrim Kavran, Gülşah Çetinbaş ve Coşkun Anayurt, o gece kent merkezinde bulunan Kanatlı AVM’ye yürürken patlama sesi duydular. Üç arkadaş bir pasaja sığındı. İddiaya göre içerideki polisler, gelenleri coplamaya başladı. Üniversite öğrencisi Evrim Kavran o pasajda yaşananları şöyle anlattı: “Coplarla bacaklarıma vurunca yere düştüm. Yerdeyken vücuduma, kafama tekme ve copla vuruyorlardı. Ayağa kalkmaya çalıştığımda bir polis, saçlarımdan tutup sırtıma yumrukla vurdu. Porsuk Çayı önünde yerde yatan birçok insan, üzerlerinde polisler vardı. Polisler Gülşah’a yöneldi. Gülşah’ın bulunduğu dükkâna kaçtım. Polisler tekmeyle dükkânın kapısını kırdı. Bir polis üstümdeki kanı görünce koruma amaçlı sarıldı ve dükkânın içine çekti. Diğerleri ‘Sen bir o... koruyorsun’ diye bağırdı. Beni koruyan polis, ‘Buradan çıkma’ dedi. Kapıyı üstümüze kapattı. Dışarıdan çığlıklar geliyordu. Yaşlı bir amca bizi üst kata çıkarıp su verdi. On dakika sonra Coşkun bizi hastaneye götürdü. Yüzüm kan içindeydi. Burnum şiş, dudağım patlak, burnum ve dizlerim kanıyordu.” Kavran’ın muayenesinde vücudunun her yerinde morluk ve burnunda çatlak saptandı. Dayak yediğini iddia eden öğrencilerden Gülşah Çetinbaş ise “Polis çelmesiyle yere düştüm. Düşünce cop ve tekmelerle vurdular. Yüzümü korumak için kafamı kaldırdığımda sağımda dört tane postal gördüm. 10-15 dakika boyunca vurdular. Hayatımdan endişe etmeye başladım” dedi. Bircan Herdem ve Aylin Önen de eyleme katılmadıkları halde dayak yediklerini iddia etti. Herdem ifadesinde, “Coplarla vurdular, yüzüme sprey sıktılar. Her seferinde farklı bir polis gelip darp etti. Polislerden biri koşup tekme attı, yere düştüm. Sürüklediler” dedi. Coplu taciz Üniversiteli Can Ersoy, Oğuzhan Dönmez, Çiler Kayabaşı ve Çağatay Dirilgen ise eyleme katılmak için gittikleri Yunus Emre Caddesi’nde polisler tarafından dövüldü. Dayak yediklerine dair şikâyette bulunan öğrencilerden Ersoy, polislerin kendisini copla taciz ettiğini öne sürdü. T24
Ali İsmail Korkmaz Davasında Amir-Polis Dayanışması!
Ali İsmail Korkmaz ile aynı sokakta dövülen gençle ilgili soruşturmada, polis görüntülerdeki Ali İsmail Korkmaz'ı 'tanıyamadı' Eskişehir’de, Gezi Parkı gösterileri sırasında Ali İsmail Korkmaz ’la aynı sokakta dövülen Doğukan Bilir ’le ilgili disiplin soruşturması için İçişleri Bakanlığı Başmüfettiş Sabir Özkurt ve Mustafa Özefe ’yi atadı. Müfettişler geçen eylül ayında dosyayı mercek altına alırken Korkmaz ve Bilir’in dövüldüğü ana ilişkin güvenlik kamerası kayıtları Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan alınarak Eskişehir TEM Şubesi’ne gönderildi. TEM Şubesi’ne 12 Eylül 2013’te yazılan yazıda, “Görüntülerdeki tüm şahısların teşhis ve tespiti” istendi. İsmail Saymaz 'ın Radikal'de yer alan habere göre, TEM Şube Müdürü Cüneyt Gökçek ertesi gün yanıt verdi. Gökçek, 11 sayfalık ‘Görüntü İnceleme ve Tespit Tutanağı’nı ekte gönderdi. Tutanakta, 20 fotoğrafa yer verildi. Bu fotoğraflarda, polisler ve sivil saldırgan isimleriyle işaretlendi. Hatta meşe odunlu Serkan Korkmaz için “Serkan Kavak isimli vatandaş” ifadesine yer verildi. Ne var ki Bilir ve Korkmaz’ın ismi fotoğraflar üzerinde belirtilmedi. Korkmaz için sadece “Darp edilen şahıs” ifadesi kullanıldı. Oysa Jandarma Kriminal Laboratuvarı 30 Temmuz’da Harman Ekmek Fırını’na ait silinen görüntüleri kurtarmış, Odunpazarı Jandarma Karakolu da kurtarılan görüntüler ile tanık ve şüphelilerin ifadelerini birlikte değerlendirerek 23 Ağustos’ta savcılığa yazdığı yazıda, dövülenin Ali İsmail Korkmaz olduğunu tespit etmişti. Savcı Hakan Ali Erkan da rapora istinaden 9 Eylül 2013’te 4’ü tutuklu 8 şüpheli hakkında dava açmıştı. İmzayı atan amir de o sokaktaydı Bilir ve Korkmaz’ın adlarının saklandığı polis raporunun üst yazısında ise TEM Şube Müdürü Cüneyt Gökçek’in imzası var. Şüpheli polisler, başmüfettişlere verdikleri ifadelerde, olay günü sokakta amirleri Gökçek, yardımcısı Ayhan Karayel ve Büro Amiri Mutlu Umutlu ’nun da bulunduğunu açıklamış, üç amirini talimatlarıyla hareket ettiklerini söylemişti. Polis Selçuk Bal , “Mutlu komiserimizin talimatıyla grupları engellemek üzere sokağa girdik” demişti. Şaban Gökpunar ise personelin başında her üç müdürün de olduğunu, 20-25’er kişilik iki gruba ayrıldıklarını söylemişti. Gökpunar, “Grubun başında olan Müdür Yardımcımız Ayhan Karayel’in talimatıyla kimlik tespiti yapıp salıverdik” diye konuşmuştu. Ne var ki şüpheli polisler, üç amirin ismini savcılıkta saklamıştı. Antalya’da 5 polis için takipsizlik Öte yandan Doğan Heber Ajansı'nda yer alan habere göre, Antalya’da avukatların Gezi eyleminde gözaltına alınan müvekkilleriyle görüşmelerini engelledikleri ve şiddet uyguladıkları iddiasıyla 5 polis için yaptıkları şikâyette takipsizlik kararı verildi. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkan Yardımcısı Avukat Münip Ermiş , “Eğer bu karar onanırsa Türkiye ’de isteyen savcı, istediği zaman avukat görüşlerini engeller” dedi.T24
Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na Tazminat Davası
Başbakan Erdoğan, 'kendisi ve ailesi hakkında şantaj çetesinin uydurduğu kasetlerle iftirada bulunduğu' gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu aleyhine dava açtı.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP'nin TBMM Grup Toplantısı ile bazı mitinglerinde, 'kendisi ve ailesi hakkında 'montaj, şantaj çetesinin' uydurduğu, kayda alınması, ifşası, yayılması suç teşkil eden kasetleri esas alarak, iftirada bulunduğu' gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na 200 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Erdoğan'ın avukatları Ali Özkaya, Muammer Cemaloğlu ve Burhanettin Sevencan'ın açtığı davanın dilekçesinde, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de Anayasa'daki 'haberleşme hürriyeti ve özel hayatın gizliliği' kurallarını ihlal eden, 'telekulak/kocakulak, montaj, şantaj ve tehdit çeteleri' türediği bildirildi. 'Bu çetelerin, suç teşkil eden yöntemlerle kişilerin haberleşmesini ve özel hayatını dinlediği, kayda aldığı, sosyal medya aracılığıyla servis ettikleri kasetlerle siyaset, ticaret ve bürokrasiyi dizayn etmeye çalıştığı' kaydedilen dilekçede, şunlara yer verildi: 'Toplumun önde gelen tüm insanları, hukukun içinde veya dışında bir şekilde dinlenmekte, takip altına alınmakta ve insanların özelleri tespit edilip, buna göre kasetler oluşturularak, zamanı ve zemini gelince piyasaya sürülerek, sonuç alınmak istenmektedir. 2011 genel seçimleri öncesinde hızlanan bu süreçte, önce CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'a karşı çirkin bir tuzak kurulmuş, suç teşkil eden yöntemlerle elde edilen görüntüler internete verilerek, istifa etmesi sağlanmıştır. Bu komplonun akabinde de davalı Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olmuştur. Aynı yöntem MHP'nin milletvekili adayları için de uygulanmış ve 9 MHP adayı kesinleşmiş listelerden istifa etmek zorunda bırakılmıştır.' 'Bu çetenin önemli bir kısmının kamu görevlisi olma ihtimalinin yüksek olduğunun ortaya çıkan bilgilerle görüldüğü' bildirilen dilekçede, '17 ve 25 Aralık 2013 tarihlerinde, yasalar ile UYAP sisteminde birçok ihlal yapılarak, birbiriyle ilgisiz yıllarca biriktirilmiş soruşturma dosyaları bir araya getirilerek, yolsuzluk ve rüşvetle ilgili soruşturma iddiası altında operasyonlar başlatıldığı' belirtildi. 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini yıkma ve yargı yoluyla darbe yapma amaçlı bu girişim sonrası, medyaya birçok görüntü ve bilgi servis edildiği' anlatılan dilekçede, '24 Şubat 2014'te, Türkiye'nin montaj ve şantaj çetelerinin, yeni bir operasyonuyla karşı karşıya kaldığı' kaydedildi. Bu çete tarafından bu tarihte 'BAŞÇALAN' isimli sahte Twitter hesabı açıldığı, bu hesaptan Başbakan Erdoğan ile ilgili ses kasetlerinin yükleneceğinin açıklandığı aktarılan dilekçede, bu adresten, bahse konu montaj ses kaydının yayınlandığı Youtube adresinin paylaşıldığı ifade edildi. 'Taraflar, karşılıklı paslaşarak...' Daha sonra Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz, eski polis ve Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, Uslu ile geçmişte aynı köşeyi paylaşan ve halen Malatya Polis Meslek Yüksek Okulunda görevli olan Önder Aytaç'ın da Twitter hesaplarından bahse konu montaj ses kaydının linkini paylaştıkları ve bazı yorumlarda bulundukları anlatılan dilekçede, şunlar kaydedildi: 'Fethullah Gülen Grubu olarak bilinen medya, basın-yayın organları, gazetecileri ve taraftarlarının (haklarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğumuz, kim olduğu henüz tarafımızdan bilinmeyen, suç teşkil eden yöntemlerle dinleme yapıp, birden çok konuşmadan kes, kopyala, yapıştır veya başka yöntemlerle montaj ve şantaj çeteleri tarafından üretilen) bu ses kasetini internette yayılması sonrasında, yeterli kamuoyu oluştuğunu düşünen davalı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin 25 Şubat 2014'teki grup toplantısında, bu sahte kaseti kürsüden herkese dinletmiştir. 26 Şubat 2014'te de bu defa Zaman gazetesi söz konusu suç teşkil eden kasetin dökümlerini davalı Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısına dayanarak, yayımlamıştır. Yani taraflar, karşılıklı paslaşarak, bu suç teşkil eden montaj kasetleri siyasi hedefleri doğrultusunda yaymışlar, yayınlamışlardır. Suç teşkil eden kasetlerin yayınlanmasının başka hiçbir gerekçe olmaksızın kişilik haklarının ihlalini oluşturacağı aşikardır.' Dilekçede, Kılıçdaroğlu'nun 25 Şubat'ta CHP'nin Grup Toplantısı, 28 Şubat'ta Çanakkale, 1 Mart'ta Bursa ve Yalova, 2 Mart'ta Eskişehir mitinglerinde yaptığı konuşmalardan bazı bölümler aktarıldı ve Kılıçdaroğlu'nun, bu konuşmalarında, Erdoğan hakkındaki, 'Başçalan', 'Hırsız' gibi ifadelerine dikkat çekildi. 'Bu montaj ve şantaj çetesinin ürettiği ses kasetlerinin, gerçekliği ve hukuki karşılığının olmadığı' belirtilen dilekçede, Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan hakkında dinleme, fiziki takip ve kayda alma kararının olmadığının adli makamlarca açıklandığı hatırlatıldı. Başbakan hakkında ise anayasal sistem gereği telefon dinlemesi veya kayda alma kararının olmayacağına işaret edilen dilekçede, 'montaj ve şantaj çetelerinin Anayasa ve CMK'ya aykırı, usulsüz ve suç teşkil eden dinlemelerden elde ettikleri ses havuzundaki bazı kelimeleri özellikle seçerek, bir araya getirip, algı oluşturmaya çalıştıkları' anlatıldı. Kılıçdaroğlu'nun anayasal hakları ihlal ederek, montaj bu ses kayıtlarını yaydığı, bu hukuk dışılığa ilave suç isnatlarıyla yeni kişilik ihlallerinde bulunduğu kaydedilen dilekçede, 'Davalı (Kılıçdaroğlu), söz ve davranışları ile sürekli toplumu ve siyaseti germektedir. Çirkin, kaba, onur kırıcı, suç isnadı içeren, iftira atan ve hakaret edici bir üslupta konuşmayı ilke edinmiştir' denildi. Kılıçdaroğlu'nun, Erdoğan ve ailesi hakkında 'montaj ve şantaj çetesinin' uydurduğu, kayda alınması, ifşası ve yayılması suç teşkil eden kasetleri esas alarak, iftira atıp, her gün vatandaşlara bu suç isnadı içeren beyanları dinletmesi ve ifade etmesinin kişilik haklarının ihlaline neden olduğu belirtilen dilekçede, bu nedenlerle 200 bin lira manevi tazminat talep edildi.
Berkin Elvan 16 Kiloya Düştü
Vurulduğunda 45 kilo olan Berkin Elvan, 16 kiloya düştü. Beyin fonksiyonlarının çalışması giderek zorlaşan Berkin Elvan, yaşam destek ünitesine bağlı Gezi Parkı gösterileri başında başından biber gazı fişeğiyle vurulan, 267 gündür yoğun bakımda tedavi gören Berkin Elvan 'ın 16 kiloya düştüğü, vücut direncinin ve beyin fonksiyonlarının azaldığı ve hayatını yaşam destek ünitesini bağlı olarak sürdürebildiği açıklandı. Radikal gazetesinden İsmail Saymaz ’ın haberine göre, Elvan ailesinin avukatı Evrim Deniz Karatana tarafından yapılan açıklamada, 15 yaşındaki Berkin’in 267 gündür direndiği belirtilerek, “Genç bedeni, polisin attığı gaz bombasıyla beyninde ve ona bağlı olarak vücudunda yarattığı hasara direndi” denildi. Elvan’ın 6 Mart’ta epilepsi krizi geçirdiği ve durumunun ağırlaştığı, 7 Mart’ta ise kalbinin durduğu kaydedilerek, ”Tıbbi müdahalenin ardından yaklaşık 15 dakika sonra kalbi yeniden ama makineye bağlı olarak çalıştırıldı” denildi. Bugün sabah saatlerinde akciğerinde hava deliği oluştuğu, beyin fonksiyonlarının çalışmasının giderek zorlaştığı ve iç organlarında da hasarın büyüdüğü ifade edildi. Vurulduğunda 45 kiloydu Vurulduğunda 45 kilo olan Elvan’ın şu anda 16 kiloya düştüğü ifade edilerek, “Vücut direnci giderek azalmaktadır ve beyin fonksiyonlarının çok alt seviyede çalışıyor olması sebebiyle iç organlarında zarar giderek büyümektedir. An itibariyle hayatını yaşam destek ünitesine bağlı olarak sürdürmektedir” denildi. Halkın, Elvan’ın tedavi gördüğü Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde beklemeye çağrıldığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Berkin, halk ayaklanmasında faşizme karşı direnen halkımız gibi 267 gün boyunca direndi, direniyor. Umut bitmez. Hele ki umut, uykusunda 15 yaşına giren Berkin’imizin hayata tekrar tutunabilmesi isteğine dairse hiç eksilmez. Ancak bu süreç boyunca aileyi bir gün bile yalnız bırakmayan halkımıza Berkin’in sağlık durumundaki son gelişmeleri açıklamak sorumluluğumuzdur. Özetle belirtilmelidir ki Berkin’in durumu giderek ağırlaşmakta olup hayati risk çok yüksektir. Berkin’i ve ailesini bir gün bile yalnız bırakmayan halkımızı, Berkin’i vuranlardan, onları koruyup kollayanlardan hesap sormak ve aileyle dayanışmak için Okmeydanı Hastanesi önüne çağırıyoruz.” T24
Polisler, Berkin'i Kimin Vurduğunu Hatırlamıyor
Gezi Parkı gösterileri sırasında polisin attığı gaz fişeği sonucu yaralanan ve hala yoğun bakımda olan Berkin Elvan soruşturmasında 7 polisin daha ifadesi alındı Gezi Parkı gösterilerinde başına gaz fişeği isabet ederek ağır şekilde yaralanan ve 268 gündür yoğun bakımda tutulan 15 yaşındaki Berkin Elvan 'ın yaralanmasına ilişkin soruşturmada yedi polisin daha ifadesi alındı. İsmail Saymaz'ın Radikal'de yer alan haberine göre ifade veren polisler ya 'gaz tüfeği kullanmadıklarını' ya da 'kimin kullandığını hatırlamadıklarını' söyledi. Bir polis, “Nerede hangi tarihte görev aldığımı hatırlamıyorum” diye konuştu. Bir TİM şefi, “Bizim gruptan kime gaz tüfeği verildiğini, zimmetle verilip verilmediğini bilmiyorum” diye ifade verdi. Daha önce ifadesi alınan yedi polisten bir kısmı da, “Ben kullanmadım” demiş, bir kısmı ise Okmeydanı’nda olmadığını ileri sürmüştü. Halen Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi gören ve son yapılan açıklamaya göre 16 kiloya düşen Berkin Elvan’la ilgili soruşturmada, aradan geçen 268 güne rağmen Okmeydanı'nda hangi polisin görev yaptığı bile tespit edilemedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda görevli yedi polis, geçen 6 Şubat’ta ifade verdi. 'Tim şefi' ama hatırlamıyor Şu an Samsun Çevik Kuvvet Şubesi’nde görevli İsmail Aydın, Gezi Parkı gösterileri boyunca gaz fişeği kullanmadığını iddia ederek, “Ben kimin gaz tüfeği kullandığını da bilmiyorum” dedi. Aydın ayrıca o tarihte çalışıp çalışmadığını hatırlamadığını savundu. İstanbul Çevik Kuvvet Şubesi’nde görevli Cengizhan Koçbaş, Uluhan Ulu ve Deniz Ulutaş, “Sertifikam olmadığı için gaz tüfeği kullanmadım. Zaten bana gaz tüfeği verilmedi. Olaylar uzun sürdüğü için nerede hangi tarihte görev aldığımı hatırlamıyorum” diye konuştu. Davut Arslan da gaz tüfeği kullanma sertifikasının olduğunu ve gaz tüfeği kullandığını kabul etti. Ne var ki Berkin Elvan’ın vurulduğu gün raporlu olduğunu, olayı internetten öğrendiğini söyledi. Ali Keleş sertifika sahibi olsa da o gün gaz tüfeği kullanmadığını anlatarak, “Çünkü benden başta sertifikası olan memurlar da vardı. Zaman zaman grupta çok sayıda gaz tüfeği sertifikası olan polis olursa dönüşümlü olarak tüfeği kullanırız. Ancak olay tarihinde kimin kullandığını hatırlamıyorum. Ben kullanmadım. Çevik Kuvvet’in kayıtları araştırılırsa o gün gaz tüfeğinin kime teslim edildiği ve kim tarafından kullanıldığı tespit edilebilir” dedi. Tim Şefi Sefa Doyranlı ise o gün Mecidiyeköy-Okmeydanı arasında görev yaptığını fakat gaz tüfeği kullanmadığını söyledi. Doyranlı, gaz tüfeğini kimin kullandığını hatırlamadığını belirtirken, “Bizim gruptan kime gaz tüfeği verildiğini, zimmetle verilip verilmediğini bilmiyorum” dedi. Doyranlı, sadece Gezi Parkı gösterileri başladığında el bombası tipindeki biber gazından kullandığını anlattı. Daha önce 30 Ocak’ta dinlenen yedi polis de ya gaz tüfeği kullanmadığını ya olayları hatırlamadığını ya da o gün Okmeydanı’nda hiç bulunmadığını iddia etmişti. T24
Berkin Elvan, Komadayken İfadeye Çağrılmış
İstanbul ’daki Gezi Parkı gösterileri sırasında başına gaz fişeğinin isabet etmesi üzerine ağır yaralanan ve 269 gün sonra hayata veda eden 15 yaşındaki Berkin Elvan ’la ilgili soruşturmada Emniyet’in skandal bir rapora imza attığı ortaya çıktı.Radikal gazetesinden İsmail Saymaz’ın haberine göre, Elvan’ın hastaneye getirildiği gün üzerinden torpil çıktığı iddia edildi. Bu torpiller 2 gün sonra savcılığa iletildi ve uzmanlık alanına bile girmediği halde Terörle Mücadele Şubesi’nden (TEM) ‘torpil raporu’ alındı. TEM, tarihleri yanlış aktararak, Elvan’ın 15 Haziran’da 4 polisin yaralandığı korsan gösteriye katıldığını iddia etti. Oysaki Elvan, ertesi gün yaralanmıştı. Bu yetmezmiş gibi, piyasadan rahatlıkla satılan torpilin ‘küçük çaplı bomba’ olduğunu iddia eden polis, 2004 yılında bir gösteride yakılan bir torpili ‘delil’ gösterdi. Elvan’ın ‘korsan gösteriye hazırlıklı şekilde katılarak yaralanmış olabileceğini’ savunan polisin raporu sonrası, Berkin’in şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınması kararlaştırıldı. Elvan’ın zan altında bırakılmasına yönelik dosyada 2 ay gibi bir sürede raporlar hazırlanırken, aradan geçen 7 aya rağmen Berkin’in vurulduğu sokağa ait kamera görüntülerine de görevli polislerin ismine de ulaşılamadı. Tanıkların ifadesi ise aylar sonra alındı. Onlar da “Biz Berkin’in elinde torpil görmedik” dedi. Eylemin tarihleri bile yanlış verildi Berkin Elvan, başından gaz fişeğiyle vurulduğu gün Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Bilincini yitirmiş Elvan’ın ameliyata alındığı saatlerde, polisler de ‘delil’ arayışına girdi. Dosyadaki ‘Hasta Eşyaları ve İlaçları Teslim Formu’ adlı ilk tutanağa göre, acil servisteki üst aramasında Elvan’ın üzerinden ‘11 torpil’ çıktı. Fakat bu tutanağın altında, hasta yakını olarak belirtilen kişinin adının yazılıp sonradan üzerinin karalanması dikkat çekti. Ardından ikinci bir form daha düzenlendi. Bu kez de eşyalar arasında; Elvan’ın pantolonu, ayakkabısı, kemeri, çorapları ve kemeri de yazıldı. Eşyalar dayıya teslim edildi. Bu tutanaklardan aynı gün haberi olan Şişli Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Çocuk Büro, savcılığa 2 gün sonra torpilleri bildirdi. Bunun üzerine savcılık, Emniyet’e “Malzemelerin fotoğrafının çekilmesi, malzemelerin satışının yapıldığı yerden benzerliği ile ilgili olarak araştırmasının yapılarak, suç teşkil edip etmediğinin tespit edilmesi, Berkin Elvan isimli çocuğun ve ailesinin ifadesinin alınması” talimatı verdi. Çocuk Büro Amirliği’nce hazırlanan fezlekeye göre, ‘Yapılan araştırmada, piyasada satılan torpillerle görünüş olarak benzerlik gösterdiği’ ifade edildi ve tedavisi devam ettiği için Elvan’ın ifadesinin alınamadığı kaydedildi. Çocuk Şube, daha sonra TEM’e başvurarak, ‘torpil raporu’ düzenlemesini istedi. TEM de 2 Ağustos 2013’te hazırladığı raporu gönderdi. TEM’in hazırladığı 2 sayfalık raporda, Elvan’ın “Bazı basın ve yayın organlarında bakkala ekmek almaya giderken polisle göstericiler arasında kaldığı ve gaz bombasının başına isabet etmesi sonucu yaralandığı yönünde haberler yapıldığı” kaydedildi. Ve 15 yaşındaki Elvan hakkında ‘adı geçen şahıs’ ifadesinin kullanıldığı raporda, “Adı geçen şahsın yaralandığı iddia edilen olay hakkındaki araştırmada, Gezi Parkı olaylarını protesto etmek amacıyla 15.06.2013 günü saat 20.50 sıralarında Şişli’de korsan gösteri düzenlendiği ve eyleme yapılan müdahale neticesinde dört güvenlik görevlisinin yaralandığı” iddia edildi. Oysaki TEM’in zan altında bırakmak istediği Elvan, iddia edildiği gibi 15 Haziran akşamı değil, 16 Haziran saat 07.00 sularında yaralanmıştı. Raporda, Elvan’ın üzerinde çıktığı iddia edilen malzemelerin “yakılarak atıldığında daha fazla ses ve basınç oluşturarak bir nevi küçük çaplı bomba etkisi oluşturmak üzere birbirine üçerli ve dörderli bağlandığı” savunuldu. Torpillerin, ‘marjinal gruplarca düzenlenen birçok toplumsal olayda polislere karşı kullanıldığı’ ileri sürüldü. Örnek olarak 2004’te Kadıköy’deki bir gösteride yakılan torpil gösterildi. Ayrıca 2010, 2012 ve 2013’te dört ayrı adreste torpil ‘ele geçirildiği’ bilgisi verildi. Torpillerden birinin, Elvan’da çıktığı iddia edilenle aynı marka olduğu ileri sürüldü. Raporun sonunda, “Gaz fişeğinin kafasına çarpması sonucu yaralandığı iddia edilen Berkin Elvan’ın, üzerinde 11 adet torpil bulunması göz önüne alındığında, bahse konu korsan gösteriye hazırlıklı bir şekilde katılarak yaralanmış olabileceği” savunuldu. Elvan hakkında, şüpheli olduğu iddiasıyla açılan bu soruşturma, daha sonra mağdur olduğu dosyayla birleştirildi. Berkin Elvan’ın ayrıca komada bulunduğu 27 Temmuz 2013’te de ‘mağdur’ sıfatıyla ifadeye çağrıldığı ortaya çıktı. 7 aydır şüpheliler bulunmuyor Polisler maytapla ilgili jet hızda işlem yaparken, şüpheli polisler hakkında ise 7 ayda hiçbir ilerleme sağlanamadı. Berkin’in vurulduğu sokağa ait hiçbir görüntüye ulaşamadığını açıklayan polis ve savcılık, avukatların bulduğu iki tanığı da 5 ay sonra dinledi. O sokakta polis görevlendirilmediğini ileri süren Emniyet, yanlış bir saate ait polis listesini savcılığa gönderdi. İfadesi alınan 14 polis ya o gün gaz tüfeği kullanmadığını ya Okmeydanı’nda olmadığını ya da hiçbir şey ‘hatırlamadığını’ söyledi. ‘Biz de orada değildik’ Berkin Elvan’ın başından biber gazıyla vurularak öldürülmesine ilişkin soruşturmada 14 polisten sonra dün 4 polisin daha ifadesi alındı. Polislerin tümü de Okmeydanı Eren Sokak civarında bulunmadıklarını, başka noktalarda görev yaptıklarını ikisi ise gösteriler boyunca gaz tüfeğini hiç kullanmadığını öne sürdü. Daha önce ifadesi alınan 14 polis de ya Okmeydanı’nda olmadıklarını ya gaz tüfeği kullanmadıklarını ya da o günü ‘hatırlamadıklarını’ anlatmıştı. Polis Hasan Pekşen , olay günü Okmeydanı’nda değil, Mecidiyeköy’de görevli olduğunu ileri sürerek, “Bulunduğumuz mahallerdeyken, şeflerimiz tarafından telefonla aranarak başka yerlere sözlü olarak gönderildik. Sözlü verilen emirlerin daha sonra yazıya çevrildiğini sanmıyorum” dedi. Pekşen, gaz tüfeğini zorunlu olmadıkça kullanmadığını, belirtilen saatte Tarlabaşı’nda SDP önünde görevli olduğunu söyledi. Uğur Yan ise’kalkancı’ olarak görev yaptığını, sürekli E-5’te bulunduğunu öne sürerek, “Niçin gönderildiğimi bilmiyorum” dedi. Yalçın Şengör , Mecidiyeköy’de bulunduğunu ve gaz tüfeği kullanmadığını, Grup Şefi Mehmet Akif Yıldız , Cemal Kamacı Spor Salonu çevresinde durduklarını ve hiç tüfek kullanmadığını anlattı.T24
Tecavüz Sanıkları 'Takdir Hakkı' ile Serbest
Bingöl'de, 30 haneli bir köyde gençlerin faili olduğu 4 yıllık bir tecavüz skandalı ortaya çıktı Bingöl’ün bir ilçesinde yaşayan ve lisede okuyan 16 yaşındaki Ç. adlı kız çocuğunun geçen hafta 8 aylık hamile olduğunun anlaşılması ile, 30 haneli köyde gençlerin faili olduğu 4 yıllık bir tecavüz skandalı ortaya çıktı. Ç.’nin ifadesine göre, 4 yıl önce, 12 yaşındayken, köyünde çobanlık yaptığı sırada yanına gelen K.T. adlı genç tehdit ederek Ç.’ye tecavüz etti. 12 Mart’ta Karlıova Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılan 7 şüpheliden; K.T., ‘nitelikli cinsel istismar’ iddiasıyla tutuklanırken diğer 6’sı ‘basit cinsel istismar’ iddiasıyla adli kontrol kararı verilerek serbest bırakıldı. Kararda, “.. tutuklanma nedenlerinin var olması ancak adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yeterli olacağı” takdir edildi. İddiaya göre K.T.’nin tecavüzleri 2013’ün Ağustos ayına kadar haftada bir açık alanlarda sürdü. Radikal'den İsmail Saymaz 'ın haberine göre, K.T.’nin tecavüzünden 1-2 yıl sonra ağabeyi B.T., “Sen K. ile birlikte olmuşsun, benimle birlikte olmazsan ailene söylerim” diyerek Ç.’yi istismar etti. Daha sonra da, sırasıyla köyün gençlerinden E.B., N.G., ağabeyi K.G., T.M. ve ağabeyi T.M. de aynı tehdit yöntemiyle Ç.’ye tecavüz etti. Ç., ifadesinde, T.M.’nin “Elimde videon var, internete koyacağım, benimle birlikte olacaksın” diyerek tehdit ettiğini ileri sürdü. Ve tüm sanıklar ‘tehdit ettiği ve mecbur kaldığı’ için bu tecavüzlere itiraz edemediğini söyledi. Ç. , bebeğin babasının K.T. olduğunu ifade etti. Bu ifade üzerine 7 şüpheli gözaltına alındı. Sanıklardan 19 yaşında olan K.T., Ç. ile 4-5 kez sürtünme şeklinde birlikte olduğunu, Ç.’nin bu gönüllü ilişkiler karşılığında para ya da sigara istediğini iddia etti. K.T., Ç.’nin komşu köyden N.G. ile de birlikte olduğunu ileri sürdü. 22 yaşındai olan N.G. ise Ç.’nin bacaklarını okşadığını fakat birlikte olmadığını savundu. Diğer 5 şüpheli ise iddiaları reddetti. 12 Mart’ta Karlıova Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılan 7 şüpheliden; K.T., ‘nitelikli cinsel istismar’ iddiasıyla tutuklanırken diğer 6’sı ‘basit cinsel istismar’ iddiasıyla adli kontrol kararı verilerek serbest bırakıldı. Kararda, “.. tutuklanma nedenlerinin var olması ancak adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yeterli olacağı” takdir edildi. Serbest kalan 6 kişi köylelerine geri dönerken, 8 aylık hamile olan Ç. komşu bir ilde devlet tarafından bir eve yerleştirildi. Şimdi bu 30 haneli köy bir barut fıçısı halinde... Aile kızını kabul etmezken, bir ay sonra doğacak bebeğin akıbeti de meçhul. T24
Sarısülük'ü Vuran Polise Sahte Rapor Verilmiş
Ankara'daki Gezi Parkı gösterilerinde Ethem Sarısülük'ü silahıyla ateş edip öldüren polis memuru Ahmet Şahbaz'a verilen üç ayrı raporunun birbiriyle çeliştiği, ilk iki raporda hiç yer almayan 'bilekteki yırtık' bulgusuna dokuz gün sonraki üçüncü rapora eklendiği ortaya çıktı.Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Şahbaz’ın “Bileğime taş geldi” şeklindeki savunmasına dayanak oluşturması için, bu ifadeyi içeren raporun geçmişe dönük düzenlendiği ileri sürüldü. Ayrıca sağlık raporlarında saat belirtilmediği, raporların ulusal kayıt sistemine kaydedilmediği ifade edildi. Üç raporu inceleyen Antara Tabip Odası, “El bileğindeki yırtık şeklindeki yaralanma büyük oranda kişinin kendi eylemi ile oluşabilir” dedi. Bunun üzerine, Sarısülük Ailesi’nin avukatı Kazmı Bayraktar, raporları düzenleyen Özel Medicana İnternational Ankara Hastanesi hakkında “resmi sahtecilik suçunu birden çok işledikleri” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Ankara Kızılay’da 1 Haziran’daki gösterileri sırasında Sarısülük’ü silahla ateş ederek öldüren polis memuru Ahmet Şahbaz, tetiği çekmeden önce bileğine taş geldiğini, ardından ambulansla Özel Medicana İnternational Ankara Hastanesi’ne götürüldüğünü ileri sürmüştü. Avukat Kazım Bayraktar, yaptığı incelemede, bu hastane tarafından düzenlenen raporların, “sanığın lehine delil olarak kullanabilmesi için sonradan düzenlendiklerini, gerek tarih itibariyle gerekse içeriği itibariyle gerçeği yansıtmadıklarını” tespit etti. GÜN GEÇTİKÇE YARALANIYOR! Aynı hastaneden alınmış 1 Haziran 2013 tarihindeki raporda Şahbaz için “Sağ alt kadran batında, sağ ön kolda bilekte, sol ön kol ön yüzde abrazyon” saptandı ve iki gün istirahat verildi. 3 Haziran’da “Diz, uyluk kontüzyonu, dirsel burkulma ve gerilmesi, ayak bileği kontüzyonu” teşhisi kondu ve yedi gün daha istirahat verildi. Aradan üç gün geçtiği halde ilk raporda yer almayan yaralar eklenmişti. Dahası 10 Haziran’da verilen üçüncü raporda, önceki iki raporda yer almayan “El bileği ve karpus ligamentinin travmatik yırtığı”ndan söz edilerek, yedi gün daha izin verildi. Avukat Bayraktar, üç raporun da birbirinden farklı unsurlar içerdiğini, üzerlerinde saat belirtilmediğini, ikisinin protokol numarasının ise aynı olduğunu tespit etti. Bayraktar ayrıca, sğlık birimlerinin, hastaları ile ilgili verileri ‘Sağlıknet 2’ sistemi ile merkezi sisteme kaydettiğini, kayıt yapılmadan muayene, teşhis ve tedavi işleminin yapılmadığını anımsatarak, Şahbaz hakkındaki raporun kayda girmediğini savundu. Bayraktar, “Şüpheli doktorlar, gerçeğe aykırı içerikte ve geçmiş tarihli olarak düzenledikleri için raporlar kayıtlara girilmemiştir” iddiasında bulundu. Bayraktar, 3 Haziran-10 Haziran arasında yedi gün geçtiği halde dört tanını aynı kalmasına dikkat çekerken, “El bileği ve karpusun ligamentinin travmatik yırtığı” tanısının da son rapora eklendiği vurguladı. Bayraktar, dilekçesinde, “Dokuz gün sonraki rapora böyle bir tanı eklenmesinin amacı, şüphelinin muhtemelen amir ve müdürleri ile kurguladığı, ‘Havaya ateş ederken bileğime taş taş geldi’ şeklindeki savunmaya ayanak oluşturacak şekilde sahte kanıt yaratmaktır” dedi. Bu raporlar ayrıca, ağabey Mustafa Sarısülük’ün başvurusu üzerine Ankara Tabip Odası tarafından incelendi. Biri ortopedi ve travmatoloji diğeri adli tıp uzmanı iki bilirkişiden oluşan heyet, 6 Mart’ta hazırladıkları raporda, şu tespiti yaptı: ATO: BÖYLE RAPOR OLMAZ “İlk raporun tanı bölümünde darp edilme dışında hiç bir şey yazılmamış olup, lezyon ve patalojik bulgular tarif edilmemiştir. Buna karşın iki gün istirahat verilmiştir. İstirahatin gerekçesi bu raporda bulunamamıştır. Bu nedenlerle tıbbi bilimsellikten uzak ve yok hükmündedir. 2. ve 3. raporlarda ise lezyonlar tarif edilmiştir. Bu lezyonlar diz kontüzyonu, uyluk kontüzyonu, dirsek burkulma ve gerilmesi, ayak bileği kontüzyonudur. Ancak 3. raporun 2. rapordan tek farkı el bileği ve korpusun lagamentinin travmatik yırtığı şeklinde bir tanının eklenmiş olmasıdır. Zaten böyle bir yaralanma büyük oranda kişinin kendi eylemi ile oluşabilir. Kişinin hastaneye ilk başvuru günü ile 2. ve 3. başvuru günleri arasında 2 ve 9 gün bulunmakta olup 01.06.2013 tarihli raporla, bu raporlar arasında travmatik yönden bir ilişki kurulması mümkün değildir. Çünkü aradan geçen 2 ve 9 gün içinde düşme, trafik kazası geçirme, kendi kendini yaralama ve benzeri bir çok olasılıkla 2. ve 3. raporda tanımlanan bulgular oluşabilir. Nedensellik ilişkisinin kurulamamasının iki nedeni vardır. Birincisi; 01.06.2013 tarihli raporlarda tanımlanan bulguların bir çok nedenle oluşabilme olasılığıdır.'(İsmail Saymaz-Radikal)