onedio
Görüş Bildir

Kadına Şiddet Haberleri

Kadına Şiddet ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Kadına Şiddet ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Gündemin Kalabalığında Kaybolan 10 Konu
Hepimiz haklı olarak yolsuzluk, medyaya müdahale, Fenerbahçe'nin durumu, yeniden yargılama, seçim gündemine odaklandık. fakat bu arada ülkenin gerçek ve önemli gündemini ıskalama noktasına geldik. Bütün hayatımız tapeler, seçimler, adaylar ekseninde dönerken bakın neleri kaçırıyoruz.
AKP İktidarında Kadının Adı Yok
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Türkiye'nin 12 yıldır “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen bir başbakan ve partisince yönetildiğini, bu sözlerin AKP’nin kadına bakışını yansıttığını belirtti. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyetinin, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden bir kadın tipi istediğini belirten Umut Oran, '30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınların oy tercihi, ülkenin kaderini belirleyecek nitelikte ve AKP zihniyetinden kurtulma yönünde büyük önem taşıyor. Türkiye’nin 12 yılını çalan; her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan, kadını ikinci sınıf gören, onu ekonomik, toplumsal ve siyasal hayattan dışlayan bu “erkek egemen” ortaçağ zihniyetinden kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor…AKP son demlerini yaşıyor, 12 yıllık AKP iktidarı Türk siyasi tarihinde kara bir dönem olarak yer alacak. Kadın seçmenin iradesi;  çağdaş, demokratik, ileri bir Türkiye’ye giden yolda belirleyici olacaktır. Kadınlarımız, AKP’nin biletini sandıkta kesecektir...- Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir' dedi.Umut Oran'ın konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklama şöyle: AKP İKTİDARINDA KADININ ADI YOK…SANDIKTA AKP’NİN BİLETİNİ KADINLAR KESECEK…Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir. Cumhuriyet özünde kadını toplumsal yaşama katma projesiydi. Çünkü aksi halde çağdaş ve ileri bir toplum olamazdık. 8 MartDünya Kadınlar Günü de Türkiye’de ilk kez 1921 yılında 'Emekçi Kadınlar Günü” adıyla kutlanmaya başladı.AKP döneminde ise kadınlar ekonomik, sosyal ve siyasi alanlardan giderek dışlandı. İktidardaki parti, kadını, toplumsal hayattan dışlayan, onu evi ile sınırlayan anlayışıyla kadının konumunu geriletti.Türkiye 12 yıldır “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen bir başbakan ve partisince yönetiliyor. Bu sözler AKP’nin kadına bakışını yansıtıyor. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyeti, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden bir kadın tipi istiyor.Türkiye nüfusunun 38.2 milyonla yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Çalışma hayatında ise kadının adı yok. Kadınlarda işgücüne katılım yüzde 30.8’le 1990’ların gerisinde. Türkiye bu oranda OECD sonuncusu... Çalışma çağındaki 28 milyonu aşkın kadın nüfusun 11.5 milyonu ev kadını. Orta boy bir ülke nüfusuna denk bu kesim çalışma yaşamı yerine evle özdeşleşen geleneksel konumda ve işgücünden sayılmıyor.2.5 milyon dolayındaki kadının okuma yazması yok. Okuyanlar da iş bulamıyor. Çalışanlar yönetici olamıyor. Kamuda çalışanların yüzde 34’ünü  kadınlar oluştururken yöneticiler içinde kadın oranı yüzde 13.6.30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını oluşturan kadınların tercihi büyük önem taşıyor. Her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan ve kadını ikinci sınıf gören zihniyetten kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor. Sandıkta, AKP’nin biletini kadınlarımız kesecek…Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir. ‘Kadın’ dahi diyemeyen ‘bayan’ı tercih eden bu anlayış gereken cevabı bizzat kadınlarımızdan alacak.Kadınlarını ekonomik yaşamın içine katmayan bir ülkenin kalkınması, gelişmesi, ilerlemesi mümkün değildir. Kadınlar, ancak özgür, eşit, bağımsız bireyler olarak toplumda saygın yerini alır, erkeklerle aynı hak ve imkanlara sahip olur ve toplumsal süreçlere etkin biçimde katılabilirse, çağdaş ve ileri bir toplum yaratılabilir.Cumhuriyet kadını toplumsal yaşama katma projesiydi. Cumhuriyeti kuranlar, aksi halde çağdaş bir toplum ve ileri bir ülke olamayacağımızın bilincindeydi. Günümüzün en ileri ülkelerinden çok daha önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü de Türkiye’de ilk kez 1921 yılında 'Emekçi Kadınlar Günü” adıyla kutlanmaya başladı.AKP döneminde ise kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda katılımı giderek geriledi. Ne yazık ki Türkiye 12 yıldır, kadın erkek eşitliğine inanmadığını açıkça söyleyebilen bir başbakan ve partisi tarafından yönetiliyor. İktidardaki parti, kadının haklarını ve katılımını artırmak bir yana, zihniyeti gereği kadını evi ile sınırlayarak toplumsal süreçlerden dışlamayı tercih etti. AKP,  kadının toplumdaki konumunu geriletti, onu erkeğin tahakkümü altında, ikinci sınıf insan konumuna itti ve kadına şiddeti de reva gördü.2.5 milyon kadın okuma yazma bilmiyor… Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda var olabilmelerinin en önemli aracı ise eğitim. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kız çocukları eğitime kazandırıldı ve ayrımcılık ortadan kaldırıldı. Ancak kadının eğitim imkânlarından yararlanma oranı AKP döneminde geriledi. Türkiye’de 2012 yılı itibarı ile okuma yazma bilmeyen 2.8 milyon kişinin yüzde 83’ünü kadınlar oluşturuyor. Türkiye’de okuryazar olmayan her beş yetişkinden dördü kadındır. AKP iktidarı döneminde kız çocukları eğitimden uzaklaştırıldı; 4+4+4 sistemi ile eğitimde kız çocuklarının 5.-6. sınıflardan sonra okullarını terk eğilimi arttı. Kadınlarda yüksek eğitim oranı çok düşük… Üniversite mezunu kadın nüfusun en yüksek olduğu il olan Ankara’da bile bu oran yüzde 15.3’te bulunuyor. Bu oran Hakkari’de yüzde 2.6’ye kadar düşüyor. Çalışma hayatında kadının adı yok…2013 itibariyle Türkiye nüfusunun 38 milyon 194 bin 504 kişi ile yüzde 49.8’ini kadınlar oluşturuyor. Yani kadın nüfus erkek nüfusla yaklaşık olarak eşit… İleri yaş gruplarında ise kadın nüfus erkek nüfustan fazla… Çalışma çağındaki kadın sayısı 28 milyonu aşıyor. Bunların 11.5 milyonu ev kadını. Yani orta boy bir ülke nüfusuna yakın kadın iş gücü, çalışma yaşamı yerine evle özdeşleşen geleneksel konumunu sürdürüyor, bunlar “ev kadını” oldukları için işgücü sayılmıyor. Eğitime devam eden, emekli, iş bulma umudu olmayan, mevsimlik çalışan vb. de eklendiğinde, çalışma çağında olup da iş gücüne dahil olmayan toplam kadın sayısı 20 milyona yaklaşıyor. Geriye iş gücü olarak 8.7 milyonluk bir kadın nüfus kalıyor. Bunların da 1 milyon 33 bini işsiz, 7.6 milyonu çalışıyor. Ancak “çalışıyor” gözüken kadınların 2.4 milyonu, gerçek bir istihdam şekliyle ilgisi olmayan “ücretsiz aile işçisi”, bunların da tamamına yakını kırsal kesimde… Bu istatistik kamuflajına rağmen kadınlarda işsizlik oranı yüzde 11.9’la daha yüksek.Böylece 28 milyondan fazlası çalışma çağında olmak üzere toplamda 40 milyona yaklaşan kadın nüfus içinde ücretli-yevmiyeli, işveren ya da kendi hesabına çalışanların sayısı 5 milyon dolayında kalıyor. İşveren ve kendi hesabına çalışan kadın sayısı sadece 915 bin ve bunun toplam kadın nüfustaki oranı yüzde 2.4.2013 itibariyle kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 30.8’le, 1990’lı yıllardakinin altında bulunuyor. Türkiye, kadının iş gücüne katılımında OECD ülkeleri içinde son; dünyada ise 127. sırada yer alıyor.İş hayatında cinsiyet ayrımcılığı…İktidardaki parti, adar yıllardır cinsiyet ayrımcılığını ve kadın düşmanı politikalarını artırarak sürdürüyor. Kamuda çalışanların yüzde 34’ünü  kadınlar oluşturuyor. Buna karşılık 2013 kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 9.3’e kadar gerilemiş durumda. Akademik personel içerisinde kadın profesörlerin oranı 2012-2013 öğretim yılı için yüzde 28.1 oldu. Kadın polis oranı 2013 yılında da yüzde 5.5’lik düzeyini korudu. BDDK, SPK gibi kuruluşlarda hiç kadın yönetici bulunmuyor, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay  ve HSYK başkanları, rektörlerin tamamına yakını erkek. Türkiye kadına ayrımcılıkta Tanzanya ve Katar’la aynı ligde…Dünya Cinsiyet Ayrımcılığı Raporu’na göre Türkiye’nin 136 ülke arasında 120. sırada bulunuyor. Sıralamada Türkiye’den hemen sonra gelen ülkeler ise Gana, Tanzanya, Katar gibi ülkeler...Kadına siyasette yer yok…AKP döneminde kadınların siyasete, sivil toplum kuruluşlarına ve genel olarak karar alma süreçlerine katılımlarındaki artış adeta durdu. Ülke nüfusunun yarısını kadınlar oluştururken, kadın milletvekili oranı yüzde 14.4’te kalıyor.  Türkiye’de 2013 itibariyle kadın bakan sayısı sadece 1 ve kabinede kadın bakan oranı olarak yüzde 4’e denk geliyor. Oysa bu oran Norveç’te yüzde 52.6, İsveç’te yüzde 52.2 düzeyinde bulunuyor. Kadınlar sivil toplum örgütlerinde de yeterince yer alamıyor. 2012 itibariyle toplam dernek üye sayısı içinde kadınların oranı yüzde 11.9’la çok düşük. Dernek üyesi kadınların toplam nüfusa oranı da sadece yüzde 2.2.AKP döneminde kadına şiddet tavan yaptı…AKP döneminde kadını ikinci sınıf gören zihniyetin tolerans ve himayesiyle toplumda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri de tavan yaptı. Aralık 2002-Temmuz 2009 dönemini kapsayan bir araştırmaya göre bu dönemde kadın cinayetleri yüzde bin 400 arttı. göre 2002’de 66 olan kadın cinayeti sayısı, 2009’un ilk 7 ayında 953’e yükseldi. Daha yeni verilere göre de 2011 yılında 257 kadın öldürülürken, 102 kadın tecavüze uğradı ve 202 kadın yaralandı. 2012 yılının ilk altı ayında 100’e yakın kadın hayatı kaybetti.Türkiye’de günde ortalama 5 kadın, eşleri, sevgilileri ya da tanıdıkları erkekler tarafından öldürülüyor. Devletten koruma talep eden kadınların kaldığı sığınma evleri açılış törenleri ile teşhir ediliyor, koruma talebiyle polis veya savcılığa başvuran kadınların yüzde 73’ü, sığınma evlerinde olan kadınların ise yüzde 27’si cinayete kurban gidiyor.AKP, erkek tahakkümünü hak görüyor…Başbakanın “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” sözleri doğrudan AKP’nin kadına bakış açısını yansıtıyor. Bu zihniyet kadının, “fıtratı” gereği zayıf ve erkeğin himayesine muhtaç olduğu; bu nedenle kapatılması ve kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyor. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek aile içine hapseden, onu “itaatkâr eş ve anne” rolüne zorlayan AKP zihniyeti, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalan, erkeğine koşulsuz hizmet eden kadın tipi yaratmak istiyor.Ne kadar az eğitim, o kadar çok çocuk…Nüfus ve Konut Araştırması sonuçlarına göre 2011 yılında, 15 ve daha yukarı yaşta ve en az bir evlilik yapmış okuryazar olmayan kadınların yüzde 74.9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurmuş durumda… Bu oran lise veya dengi okul mezunu kadınlarda yüzde 4.8’e, yükseköğretim mezunu kadınlarda yüzde 1.9’a düşüyor.Buna göre eğitimle çocuk sayısı arasında ters orantı bulunuyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe çocuk sayısı azalıyor. O halde Başbakan’ın çiftlerden “en az 3 çocuk” talebinin gerçekleşmesi için kadının eğitimsiz kalması gerekiyor. Bu istatistik, kürtaj ve sezaryeni yasaklatan Başbakanın nasıl bir kadın, aile ve toplum tasavvuruna sahip olduğunu gösteriyor.Fuhuş sektörü AKP döneminde zirve yaptıAKP, istatistik oyunlarıyla ekonomik göstergeleri makyajladı, kötü gidişatı kamuflaj yöntemiyle gözlerden uzak tutmaya çalıştı, ekonomide sahte pembe tablolar çizdi. Şimdi de 30 Mart seçimleri öncesi, “Ben lafa değil, icraata bakarım” temalı, asılsız başarı öyküleri anlatan TV reklamları ile göz boyamaya, beyin yıkamaya devam ediyor. Bu reklamlarda yok yok… Bunları izleyenler bu ülkeye bırakın metroyu, neredeyse uçağı bile ilk AKP’nin getirdiğini sanabilir.Oysa AKP’nin 12 yıllık iktidarında uyguladığı ekonomi politikaları kitlelere iş-aş yaratmadığı gibi, gelir dağılımı daha da bozuldu, milyonlar daha da yoksullaştı. Bir ülkede ekonomi bozuldukça hayat kadını sayısı da artar.  Resmi veriler AKP döneminde fuhuş sektörünün adeta tavan yaptığını gösteriyor. Başbakanlık İnsan Hakları Kurulunun 2010 yılında yaptığı bir araştırmaya göre 2002’de 25 bin olan hayat kadını sayısı, 2010 itibariyle 100 bini aşmış durumda. Araştırma, 40 bin kadının da vesika alabilmek için beklediğini gösteriyor. Bu resmî veriler, 4 yıl önceki tabloyu yansıtıyor. Bu sayının bugün itibariyle çok daha yüksek düzeylere ulaştığı muhakkak…   AKP’nin toplum modelinde kadına biçilen rolAKP’li belediyeler düzenledikleri etkinliklerde kendi kafalarındaki kadın modelini topluma benimsetmeye çalışıyor; konuşmacılar, kadınlara erkeklerin üstünlüğünü kabul etmeleri yönünde telkinde bulunuyor. AKP kendi zihniyetindeki toplumun inşası için gerekli kadın tipini yaratma sürecinde rol modeller de oluşturuyor. Bu görevi üstlenen ve AKP’nin toplum mühendisliği çalışması kapsamında “Yaşam koçluğu ve aile danışmanlığı” sıfatıyla seminerler verenSibel Üresin, 21. Yüzyıl Türkiye’sinde açık açık çok eşliliği, imam nikahının resmileşmesini savunuyor.AKP zihniyetinin kadına bakışını gösteren sadece birkaç örnek ifadeyi hatırlamakta yarar var:- “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum' (Tayyip Erdoğan / Kadın dernekleri ile yaptığı toplantıda)“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır” (AKP Ünye Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci)- “Kadına şiddet abartılıyor' (Tayyip Erdoğan / AKP’nin ilk 7 yılında yüzde 1400 artan kadın cinayetleri hakkında.- “Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist' (Tayyip Erdoğan / Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem' (Tayyip Erdoğan / Dilşat Aktaş hakkında)- “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum.' (Tayyip Erdoğan / Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.' (Recep Akdağ / Eski Sağlık Bakanı, Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum…' (Ayhan Sefer Üstün / AKP Milletvekili, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı)- “Tecavüze uğrayan da kürtaj yaptırmamalı, Bosna’da kadınlar tecavüze uğradı ama doğurdular.' (Ayhan Sefer Üstün / AKP Milletvekili, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı)- “Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın.' (İ. Melih Gökçek / AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı)- “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.' (İ. Melih Gökçek)- “Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya...' (Tayyip Erdoğan / Münevver Karabulut cinayeti hakkında)- “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik' (Fatma Şahin / Eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı)- “Türk kadını evinin süsüdür.' (Vecdi Gönül / Eski Savunma Bakanı)- “Evdeki işler yetmiyor mu?' (Veysel Eroğlu / Orman ve Su İşleri Bakanı / Kendisinden iş isteyen kadına)- “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor.' (Erhan Ekmekçi / AKP İl Genel Meclis Üyesi)- “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.' (Mehmet Şimşek / Maliye Bakanı)- 'Kocama arkadaşımı tavsiye ettim', “Kocamın ikinci bir eş almasına müsaade ettim” (Sibel Üresin / AKP’nin yaşam koçu ve aile danışmanı)- “15’inde kız ya erde, ya yerde olmalı” (Prof. Remzi Fındıklı / Hükümetin 2012’de atadığı Polis Akademisi Başkanı)“Kızlı-erkekli aynı evde ne yapıyorlar belli değil” (Tayyip Erdoğan / Üniversiteli gençler hakkında)Peki CHP ne yapacak? CHP iktidarında Eşitlik Bakanlığı kurulacak ve eşitlik eylem planı gerçekçi hedefler ve somut önerilerle yenilenecektir. Bütün kamu kurumlarında toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme yapılacaktır.Eşitliğe kaynak ayırma şeffaf hale getirilecektir.En fazla beş yıl içinde okuma yazma bilmeyen kadın kalmayacaktır.CHP kendi yönetim kademelerinde yüzde 33 kadın kotası koyarak, kadınların karar verme süreçlerine katılmasındaki kararlılığını göstermiştir.CHP kamu yönetiminde kadın yönetici sayısını en üst düzeye çıkartacaktır.AB ülkelerine koşut olarak özel sektörde de kadınların yönetim kademelerinde yer almasını sağlayacak hukuki yaptırım ve teşvikler uygulanacaktır.Kadınların çalışma hayatına vasıflı işgücü olarak katılmaları sağlanacaktır. Güvencesiz çalışmanın önüne geçilecek ve bu konuda işverene destek olunacaktır.Şiddet mağduru kadınlar kesinlikle korunacaktır.Kadınların çalışma hayatına katılmalarını engelleyen nedenleri kaldırmak amacı ile tam gün okul, uzun süreli ucuz gündüz bakım hizmetleri, ailedeki engelli ve yaşlıların bakımında toplumsal ve kurumsal destek gibi olanaklar geliştirilip, yaygınlaştırılacaktır.Ailenin mutluluğu bireyler arasında eşit ve paylaşımcı değerlerin benimsenmesine bağlıdır.Demokrasi ancak kadınların güçlendiği ve tam anlamıyla eşit yurttaş olduğu bir toplumda kökleşebilir. Kadınlar Türkiye'nin yeterince değerlendiremediği en büyük varlığıdır. Kadınların toplumsal ve kamusal yaşama daha eşit katılmalarından, kısacası daha güçlü olmalarından kadınlar kadar erkekler ve çocuklar, neticede tüm ülke yararlanacaktır. Şiddet mağduru kadınlar kesinlikle korunacaktır.Kadınların çalışma hayatına katılmalarını engelleyen nedenleri kaldırmak amacı ile tam gün okul, uzun süreli ucuz gündüz bakım hizmetleri, ailedeki engelli ve yaşlıların bakımında toplumsal ve kurumsal destek gibi olanaklar geliştirilip, yaygınlaştırılacaktır.Ailenin mutluluğu bireyler arasında eşit ve paylaşımcı değerlerin benimsenmesine bağlıdır.Demokrasi ancak kadınların güçlendiği ve tam anlamıyla eşit yurttaş olduğu bir toplumda kökleşebilir. Kadınlar Türkiye'nin yeterince değerlendiremediği en büyük varlığıdır. Kadınların toplumsal ve kamusal yaşama daha eşit katılmalarından, kısacası daha güçlü olmalarından kadınlar kadar erkekler ve çocuklar, neticede tüm ülke yararlanacaktır.- Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir.Kadınların başta ekonomi olmak üzere yaşamın her alanında daha fazla ve etkin biçimde yer alması gerekiyor.Kadınların; eğitimde eşit fırsata sahip olması, ekonomi, toplumsal yaşam ve siyasete özgür ve eşit katılımı sağlanmalıdır.Demokrasinin “olmazsa olmaz”ı niteliğindeki eşit temsil ve katılım ilkesinin gerçekleşebilmesi için TBMM’de kadın milletvekili oranının kadınların nüfustaki ağırlığına paralel bir orana ulaşması gerekiyor.30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınların oy tercihi, ülkenin kaderini belirleyecek nitelikte ve AKP zihniyetinden kurtulma yönünde büyük önem taşıyor. Türkiye’nin 12 yılını çalan; her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan, kadını ikinci sınıf gören, onu ekonomik, toplumsal ve siyasal hayattan dışlayan bu “erkek egemen” ortaçağ zihniyetinden kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor… AKP son demlerini yaşıyor, 12 yıllık AKP iktidarı Türk siyasi tarihinde kara bir dönem olarak yer alacak. Kadın seçmenin iradesi;  çağdaş, demokratik, ileri bir Türkiye’ye giden yolda belirleyici olacaktır. Kadınlarımız, AKP’nin biletini sandıkta kesecektir...
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Acı Gerçek...
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde acı gerçek: Türkiye’de 2013 yılında 237 kadın cinayete kurban gitti. Sadece iki ayda 27 kadın öldürüldü.İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Kadın Hakları Komisyonu’nun derlediği 2014 Ocak-Şubat ayına dair verilerine göre, son iki ay içerisinde 27 kadın erkekler tarafından öldürülürken, 27 kadın da yaralandı. Tecavüze maruz kalan kadın sayısı ise 21 . Derlenen bu veriler üzerine Komisyon tarafından yapılan açıklamada, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadına yönelik hak ihlallerinin sistematik olarak devam ettiği vurgulandı. Bunun nedeni olarak da şiddeti olağan gören, şiddeti meşrulaştırma yönünde açık mesajlar veren, toplumsal değerler ve normları besleyen bir erkek egemen kültürün kadınların üstündeki tahakkümünün sürmesi gösterildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından yapılan açıklamaya göre ise 2013 yılında 237 kadın cinayete kurban gitti. Öldürülen kadınlardan 25′i koruma talep etmişken 18′i koruma alabildi. 2013 yılında en fazla kadın cinayetinin yaşandığı 5 il; İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Antalya ve Gaziantep oldu. Kadınların büyük bir kısmı boşanmak veya ayrılmak istediği için öldürüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından yapılan açıklamada Türkiye’de yıllara göre 2008′de 80, 2009′da 109, 2010′da 180, 2011′de 121, 2012′de 210, 2013′de 189 (İlk 10 ayda) kadın cinayete kurban gitti. Batman Barosu Kadın Komisyonu’nun hazırladığı kadına şiddet raporuna göre, bir yıl içinde 634 kadın şiddet başvurusunda bulundu; 1 Ocak tarihinden itibaren ise 110 kadın şiddet nedeniyle koruma talep etti. Kadına yönelik şiddetin sistematik olarak devam ettiğini söyleyen Komisyon Başkanı Pınar Bulut, ”12 yaşında evlendirilen, 13 yaşında anne olan, 14 yaşında ölen çocukların ülkesinde yaşıyoruz” dedi. Batman Barosu Kadın Komisyonu, kadına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla, üzerinde, ‘Kadına şiddete son, şiddete uğradığınızda bize ulaşın’ yazılı ıslak mendileri, kahvelere, restoranlara dağıtıyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Batman’daki tutuklu kadınları ziyaret ettiklerini ifade eden Kadın Komisyonu Başkanı avukat Pınar Bulut, bölgedeki kadınların aldığı eğitimin hala yetersiz olduğunu belirterek, “Yöremizde hala kadınlar daha az eğitim almakta, okuma yazma öğrenmeleri hala engellenmekte, yoksulluğa mahkum kılınmaktadır. Kadına yönelik ayrımcılık ve bunun uzantısı şiddet, bir insan hakları ihlalidir, münferit değil, sistematiktir. Bu nedenle engellenmesi de ancak sistemli ve etkin bir mücadeleyle gerçekleştirilebilir. 12 yaşında evlendirilen, 13 yaşında anne olan, 14 yaşında ölen çocukların ülkesinde yaşıyoruz” dedi. Bölgede yaşayan kız çocuklarının kaderinin böyle olmaması gerektiğine dikkat çeken Bulut, şunları söyledi: “Komisyon olarak, sorunun önüne geçilmesi için, evlilik yaşı 18′in doldurulması koşuluna bağlanması gerektiğini kanaatindeyiz. Ayrıca TCK’da cinsel istismar mağduru çocuk yaşı 15′ten 18′e çıkarılmalı. Batman’da geçtiğimiz 8 Mart’tan bu yana 634 kadına yönelik şiddet başvurusu bulunmaktadır. Sadece 1 Ocak 2014 itibaren bugüne kadar 110 kadın mahkemeden koruma talebinde bulunmuştur. Ayrıca mahkeme incelendiğinde bir gün içerisinde 14 koruma kararının alındığı hususu dikkat çekmektedir. Bir günde 14 kadının şiddete maruz kalması nedeniyle mahkemeye başvurması, vahim tablo karşısında acil önlem alınmalıdır.” Kayseri Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Zuhal Coşkun da, 2012 yılında 18 yaş altında evlendirilen, resmi kayıtlarda yer alan kız çocuk sayısının 40.428 olduğunu açıkladı. Coşkun, çocuk haklarının insan haklarının somut içeriğini oluşturduğunu belirterek şöyle dedi: “Çocuk gelinler sorunu, yoksulluk, ataerkil zihniyet, çok çocuklu aile yapısı, kadının eğitimsizliği, kadının statüsünün düşüklüğü, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı gibi çok yönlü nedenlerden kaynaklanmaktadır. ‘Çocuk Gelin’, ‘Çocuk Anne’ olgusunu beraberinde getirmekte, erken yaşta evlilikler kız çocuklarının cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarını ihlal etmekte, anne-bebek ölümlerine yol açmaktadır. 2012 yılında 18 yaş altında evlendirilen, resmi kayıtlarda yer alan kız çocuk sayısı 40 bin 428′dir. Evlilik yaşı 18 yaşını doldurması koşuluna bağlanmalı; TCK’da cinsel istismar mağduru çocuk yaşı 15 yaştan 18 yaşa çıkarılmalıdır.”Zete
Kadına Şiddet, Kadınlar Tarafından Cezalandırıldı
Beyoğlu'nda kadına karşı şiddete izin ermeyen bir grup kadın, eski sevgilisini taciz ve tehditle rahatsız eden S.K.'yı teşhir ederek dövdü Direnişteyiz.org'da yer alan habere göre, daha öncede eski sevgilisini fiziksel şiddet, taciz ve tehdide maruz bıraktığı öne sürülen S.K., Beyoğlunda eski sevglisinin üzerine tekrar yürümek isteyince bir grup kadın duruma müdahale etti. Kadınlar yakın zamanda eski erkek arkadaşı tarafından otobüste öldürülen Özge Gündoğan’ı hatırlatarak, daha fazla erkek şiddetine izin verilmeyeceği belirtilip S.K.'yı teşhir ederek dövmeye başladı. Bu sırada bir kadın da etraftaki insanlara eylemin sebebini anlatıp destek istedi. 'Yaşasın kadın dayanışması', 'Yaşasın kadın adaleti' sloganları atılırken, etraftakilerde alkışlarıyla destek oldu. Kadınların eylemi üzerine S.K kadınları polise ihbar etme tehididinde bulununca, kadınlar 'sen bizi zaten suç ortağı olan polislere mi ihbar edeceksin' diyerek S.K'yı dövmeye devam ettiler. Eski sevgilisine 'bu ilişki ben bitti diyene kadar bitmeyecek' dediği iddia edilen S. K.'nin 'bitti' demesiyle, kadınlar bunun takipçisi olacaklarını ve kadın dayanışmasını yükselteceklerini söyleyerek eylemlerini sonlandırdılar.T24
Bahçeli: 'Fezlekelerle AKP'li Vekillerin Tavrını Göreceğiz'
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 4 bakan için TBMM’ye gönderilen fezlekelerin AK Partili vekiller için sınav olduğuna işaret ederek, “Milleti sevdiğini, maneviyatçı-muhafazakar olduğunu söyleyen bu vekiller acaba yolsuzluk ve hırsızlık için hangi tavrı ortaya koyacak bunu göreceğiz. Bu fezlekelerin hem vekiller, hem de halkımız tarafından bilinmesinde fayda var” dedi. Geceyi geçirdiği Ordu’dan karayoluyla Giresun’a gelen MHP Lideri Devlet Bahçeli, Piraziz ilçesinde kalabalık bir partili topluluğunu selamladı. Ankara’da kendisini ziyarete gelirken bir süre önce trafik kazası geçiren MHP Belediye Başkan adayı Uğur Melikoğlu ile ilçe binası önünde görüşen ve geçmiş olsun dileklerini ileten Bahçeli, Giresun kent girişinde de ellerinde tüfekleriyle Giresun Karşılaması oynayan halk oyunları ekibince karşılandı. CHP'Lİ BAŞKAN DA KARŞILAMADA Giresun’un CHP’li Belediye Başkanı Kerim Aksu’nun da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi karşılayanların arasında bulunması dikkat çekti. Bahçeli, daha sonra partililer eşliğinde kentin en işlek caddesinde yürüyerek vatandaşları selamladı, bir otelde kısa bir süre dinlendi. Osmanağa Meydanı’nda toplanan yaklaşık 3 bin kişiye hitap eden Devlet Bahçeli, şunları söyledi: “Milli mücadele kahramanı Osman Ağa’nın torunları. Milli Mücadele’de 2 gönüllü alay çıkaran Aziz Giresunlular, sizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasi yönden önemli sorunlarının olduğu hepimizin gerçeğidir. Türkiye’nin yakın komşularıyla olan ilişkilerinin taşıdığı dış politika sorunları ülkemizin omzunda yüktür. Türkiyemiz çok büyük iç ve dış tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya bulunmaktadır. Böyle bir süreçte Türkiye’de 30 Mart seçimleri yapılacak. Bu seçimlere 25 siyasi parti katılıyor. Bin 394 seçim çevresinde seçimler gerçekleştirilecek. Bütün siyasi partilerimize ve değerli adaylara MHP olarak başarılar diliyorum. Demokrasimizin vazgeçilmez unsuru olarak kabul edilen ve siyasi hayatımızda güzide yeri bulunan, 45’inci yıldönümünü kutlayan, ilkeli, dürüst siyasi anlayışla, köklü ve gelenekli bir kurum olarak kabul edilen MHP, bütün seçim çevrelerinde seçimlere katılmakta, diğerleri gibi demokratik hakkını kullanmaktadır. Bu önemli bir işarettir. Özellikle bazı çevreler, iç ve dış odaklar, Türkiye’nin geleceğini kendi çıkarlarının gerisinde tutanlar, arzuladıkları siyaset mühendisliği ile birilerini bir yere getirmede kendilerini maharetli kabul edenler; son günlerde yine gündeme çıkmışlar. Televizyonların gizli odalarında ne konuşacaklarını planlayarak, mahalli idareler seçimlerinin yorumlamasını yapmaktalar. Sözde besleme yorumcularla Türkiye’nin milli iradesini Ak Parti ve CHP’nin kafesine koymak suretiyle Türkiye’nin geleceğini kendi irade ve istekleri doğrultusunda ambargo altına almak istemektedirler. Araştırmalarla önce Adalet ve Kalkınma Partisi’nden, sonra CHP’den bahisle, iki partinin varlığını ortaya koyarak yorumlar yapmaktadırlar. ‘Birkaç puanla ya AKP veya bir iki puanla CHP geçebilir’ diyerek kamuoyunu akıllarınca yönlendirmeye çalışmaktadırlar.” “KAMUOYU ARAŞTIRMASI YAPTIRMADIK” MHP’nin Türkiye genelinde hiçbir kamu araştırma kuruluşuna araştırma yaptırtmadığını da vurgulayan Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu araştırmaları yapanlar 3 bin 500 bilemediniz 4 bin denekle araştırma yaptıklarını söyleyerek, AKP ve CHP’ye belli oranları, geri kalanlara ise küçük oranlarda pay vermektedirler. Bu araştırmayı yapanlar kararsızları da AKP ve CHP’ye yazıyorlar. Kamuoyu araştırmalarındaki deneklerin toplamı bu meydanın 10’da biri etmez. Bu meydanı görmeyenler; kimi kandırıyorsunuz. Bu meydan diyor ki, ‘ne AKP ne CHP, ille de MHP.” Bahçeli, Türkiye’nin bazı sorunlarının altını çizmek istediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “30 Mart sadece belediye başkanlığı seçimi olmayacak. 28 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi olacak. Halk tarafından seçilecek artık cumhurbaşkanı. Üçüncü siyasi olay da 2015 yılının en geç 12 Haziran’ına kadar genel seçimlerin yapılmasıdır. Bu üç siyasi olay Türkiye’nin kaderini değiştirecek, geleceğini yeniden belirleyecek ve siyasi yönden yeni bir iktidarın şekillenmesine de önemli bir işaret verecektir. Özellikle 30 Mart seçimlerinde bunu görmek mümkün olabilir. Önce belediye başkanlarınızı seçeceksiniz. Sayıma hile ve çalıntı oylar karıştırmamak suretiyle, bugünkü siyasi iktidarın önemli oranda oy kaybetmesi hali, 2015 yılına kadar geçecek siyasi süreçte yeni bir dönemin başlangıcının izlerini ortaya koyacaktır. O nedenle bütün siyasi partilerimiz bu seçimlere önem vermelidir. MHP bu hassasiyetle çalışıyor. Hangi partiden olursa olsun öyle bir şuura sahiptir ki bu vatan evlatları, bir an gelir ‘önce vatan sonra partim’ der. ‘Millet iradesiyle geldim’ diyerek yüzde 49’u yok farz eden, ama yüzde 51 milli iradeyi de hiç önemsemeyen, birisi derdini açıkladığı zaman ‘Al ananı git, vermeseydin oyunu’ diyen bir siyasi iktidar inşallah geldiği gibi gidecektir. Bunun başlangıcı 30 Mart’tır. 30 Mart’ta AKP, ağzına sakız ettiği milli iradeden, milleti her konuda istismar ederek bir çok oyunlara girdiği bir dönemi kapatmak için bir uyarı alacaktır. Ya bu uyarıya uyacak, kendine çeki düzen verecek, veya ‘uyarıyı dinlemiyorum, otoriterim, tek adamım, diktatörlüğü doğru yol alırım’ diyorsa, Topal Osman’ın uşakları inşallah gereğini yapacaktır.” AKP’NİN VAAD ETTİĞİ BÖYLE BİR TÜRKİYE Mİ? Ülkemizin önemli ve dar bir boğazdan geçtiğini de vurgulayan Devlet Bahçeli, şöyle konuştu: “Türkiye kara bir tünelin içine sokulmuş. Bir çıkış arıyor. 11 yıl evvel bugünkü iktidara oy veren kardeşlerim, şimdi bu çıkış yolunda sizlerle beraber olarak yeni bir arayışın içine giriyoruz. 2002 yılında önemli sıkıntılarla, ekonomik geçimsizliklerle, hayat standartlarının altında kalarak, ezilerek hayatını zorla devam ettirmek durumunda kalanlar, yeni kurulmuş siyasi partiye ‘acaba bunlar benim derdimi çözebilir mi?’ diyerek destek vermişlerdir. Aradan geçen 11 yılda bu aziz kardeşlerimiz sorunlarının çözülmediğini, hayat standartlarının yükselmediğini, gelir seviyesinin artmadığını görmüştür. Esnaf ve çiftçi de sorunlarının çözülemediği bir dönemle karşı karşıya kalmıştır. Baktılar ki gittikçe yoksullaşıyorlar. Şu anda ülkemiz 76 milyondur. Yüzde 59’u yoksulluk sınırının altındadır. Bu 44 milyon kişi demektir. 44 milyonun 13 milyonu açlık sınırının altındadır. Açlık sınırı fukaralıktır, kimsesizliktir. Başı dertten kurtarılmama halidir. Çoluğun çocuğun küçücük isteğini dahi karşılayamayan bir babanın sıkıntısıdır. Yine bugün sabah acı ve ızdırap vardı. Bir yerde 7 kişi, diğer yerde 3 kişi hayatını kaybetmiş. Asayişsizlik başını almış gidiyor. Cinayetler salgın halinde. Bunalıma düşerek cinnet getirenler, çoluğu çocuğu katlediyor. Kadına şiddet her gün gündemde. Yuvalar dağılıyor. AKP’nin vaadettiği Türkiye böyle bir Türkiye mi acaba? Bu nasıl bir rezalettir. Bunları nasıl görmemezlikten gelebilirsiniz?” 'KİME KÜRT, KİME TÜRK DİYECEĞİZ' Bahçeli, çözüm sürecine de eleştiriler yönelterek şöyle konuştu: “Oslo’dan başlayan, İmralı ziyareti alışkanlık haline gelen, Kandil’in tercihine bırakılan müzakere süreci var. 30 Mart’tan sonra PKK’nın uzantısı olan sözde siyasi kuruluş 2014’ün Türkiye’nin özerklik yılı olacağını işaret ediyor. Suriye’ye baktığınız zaman göreceksiniz. Suriye’nin iç çatışmaya girdiği süreçte PKK’nın uzantısı olan PYD; Batı Kürdistan Özerk yönetimini oluşturmuştur. Başbakan’ın Barzani ile Diyarbakır’da buluşması, hiç duymadığımız, ne idüğü belirsiz sanatçıyı getirip beraber yaptıkları gövde gösterisinde Kuzey Kürdistan’dan söz edilmiştir. Birileri de bundan cesaretlenerek ‘30 Mart’tan sonra özerkliğimizi ilan edeceğiz’ demektedir. Onun öncesinde TBMM’de yolsuzluk ve rüşvetin ayyuka çıktığı dönemde, bir gece yarısı 4'üncü demokratikleşme paketini çıkarmak suretiyle demokrasi ve insan hakları adına Türkiye’nin bölünmesine yüksek katkı sağlayan bir ihanet yolu başlatılmıştır. Bu ülkede her şeyden önce vatansever olanlar, ülkenin huzur ve barış içinde olmasını isteyenler, milli devlet, üniter yapıdan taviz vermeyenler, bir konuyu net olarak ayırmalıdırlar. Türkiye’de dört bir tarafta yaşayan kardeşlerimiz bin yıllık komşuluğumuzun ve kardeşliğimizin eseridir. Bunlar aziz milletimizin güzide evlatları olarak kabul edilir. Kız alıp vermişler, 4 milyon 200 bine yakın yuva kurmuşlar. 4- 5 çocukları olmuş. Bunları kim nasıl ayırt edecek? Kime Kürt kime Türk diyeceğiz. Bölücü terör başka bir olaydır. Sözde Kürt sorunu adı altında yeni bir siyasal hareketi başlatmak başka bir şeydir. İkincisi milleti bölmektir. Birincisi ise kökü kazınacak ihanet örgütü olarak görülmelidir.” 'AKP’Lİ VEKİLLERİN TAVRINI GÖRECEĞİZ' Devlet Bahçeli, “Şimdi AİHM de bu sürecin başka halkası olarak bir karar alıyor. Ama hükümet bu karara karşı bir yorum yapmıyor. Neden? Çünkü Allah bu iktidarın başına öyle bir bela verdi ki, tam 93 günden beri bu bela ile uğraşıyor. Nedir bu bela? 17 Aralık günü yolsuzluk ve rüşvet sorgulamasıyla AKP’nin ayağı, kolu, başı birbirine karışmış vaziyette. Bu konu gittikçe yaygınlaşıyor. Bugün TBMM’de AKP’ye gönül vererek desteklediğiniz milletvekilleri, 17 Aralık kara gününün, büyük rezaletin karşılığında haysiyetli bir davranışla fezlekeleri hiç tartışmadan bütün millete açıklayarak Yüce Divan’a gönderme açısından önemli bir kararı almalıdırlar. AKP’nin vekilleri, milletin huzuruna çıkıp neyi anlatmışsa, meclisteki davranışlarıyla arasındaki açıyı göreceğiz. Milleti sevdiğini, maneviyatçı - muhafazakar olduğunu söyleyen bu vekiller acaba yolsuzluk ve hırsızlık için hangi tavrı ortaya koyacak, bunu göreceğiz. Bu fezlekelerin hem vekiller hem de halkımız tarafından bilinmesinde fayda vardır. Çünkü bu fezlekeleri hazırlayanlar cumhuriyetin savcılarıdır. Delilleri toplayan cumhuriyetin, devletin kolluk kuvvetleridir. İktidarın polisi olarak algılanamaz, yorumlanamaz, kullanılamazlar. Güneydoğu’da PKK’nın kontrolü altına girmiş il ve ilçelerde, devletin varlığını korumakla görevli olan bu değerli vatan evlatları, İstanbul’a geldiklerinde hırsızların, vurguncuların hamisi ve koruyanı olamaz. 8 bin polis kardeşimizi 40 gün içinde darmadağın eden, savcıları kıyan, HSYK’nın yeniden oluşmasına zemin hazırlayan, korsan ve torbalı yasalarla Türkiye’yi kendine hizmet ettiren anlayışı iyi değerlendirmek gerekir. Artık yeter demek gerekmektedir” dedi. 'TEK DOĞRU KENDİSİ' Başbakan Erdoğan’a sert eleştiriler yönelten Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı: “Başbakan şaşırmış, gittikçe çılgınlaşmış halde. Nerede ne konuştuğu ne anlaşılıyor, ne biliniyor. Neye inanmış olduğu da belirsiz. Herkese hain ve alçak diyor. Tek doğru kendisi, bütün vatandaşlar ve siyasi partiler ona göre işbirlikçi ve yanlış adamlar. Böyle saçmalık olabilir mi? Millet bu duruma daha fazla tahammül edebilir mi? Recep Tayyip Erdoğan, sonun geliyor, siyasi ömrün tükeniyor. Millet sana ‘seni sevdik ama artık senden soğuduk. İstenmeyen adam ilan ediyoruz' diyor. Bunun yolu demokrasi içinde olacak. Seni milli irade getirmişse, seni istenmeyen adam ilan edip iktidardan kovacak olan da milli iradedir. Bu seçimler iktidarın değişmesinin işaretini verir.” Konuşmasının sonunda Giresun Belediye Başkan adayı Orhan Erzurum ile halkı selamlayan Bahçeli’nin konuşma yaptığı Osmanağa Meydanı’nı dolduran partililerin elindeki, “Ula uşaklar,. Habu Teyyo da hırsız çıkti daa”, “Her yer boş bakan, bu ne güzel Başbakan”, “Kanunsuz devlet, dinsiz millet, MHP’siz hükümet olmaz”, “Sen yürü Türkmen Bey’i arkandayız, oynanan oyunun farkındayız” ve “Hırsız var” pankartları dikkat çekti. Bahçeli, konuşmasının ardından Gümüşhane’ye hareket etti. Korkusuz Medya
2 Günde 1 Kadın Şiddet Kurbanı!
Yılın ilk 100 gününde 61 kadın şiddet sonucu yaşamını yitirirdi. Kadının korunmasında yasal boşluklara dikkati çeken uzmanlar, şiddet gören kadının tedavisi bitmeden ona zarar veren erkek serbest bırakılıyor diyor... Türkiye, 2014 yılının ilk gününe Isparta’da boşanma davası açtığı eşi tarafından vurulan Ayşe Güzel’in ölüm haberiyle uyandı. O günden bugüne erkek şiddeti ve devamında gelen ölümler hiç durmadı.  Milliyet'ten Damla Yur'un haberine göre, yılın ilk 100 gününde 61 kadın gördüğü şiddet sonucu yaşamını yitirirken, çok sayıda kadın da gördükleri şiddetin ardından yoğun bakım ünitelerinde hala hayata dönüş mücadelesi veriyor. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Aydeniz Alisbah Tuskan, son 10 ayda şiddet gördüğü için baroya başvuran 2 binden fazla kadın için tedbir kararı çıkardıklarını ancak bu kadınların yüzde 80’inin yasa ve uygulamalardaki eksiklikler nedeniyle şiddet görmeye devam ettiğini söyledi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yıldız Ecevit’e göre kadının korunamamasında yargı organı ve polis teşkilatının da ataerkil yapıda olması önemli bir rol oynuyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kurucusu avukat Canan Arın ise, “Sığınma evi sayısı yeterli değil. Kaçmak isteyen kadına yeterli destek yok. Hukuki açıdan da uygulama sorunları var. Şiddetin ve cinayetlerin önüne geçmek için samimi bir çaba göremiyoruz” diyor. 11 günde 11 kadın Şiddetten ölen kadınların dijital ortamda istatistiğinin tutulduğu ‘Dijital Anıt’ın verilerine göre 2014 yılın ilk 3.5 ayında 54 kadının yaşam hakkı erkek arkadaşları, eşleri, ağabeyleri, babaları ya da akrabaları tarafından ellerinden alındı. Dijital Anıt’ın veri paylaştığı 7 Nisan 2014’ten sonra bu sayıya yaşamdan koparılan 7 kadın daha eklendi. Balıkesir’de yaşayan Name Yıldırım(33) 7 Nisan günü eşi Hasan Erkan Yıldırım tarafından boğularak öldürülürken, bir gün sonra da Zonguldak Ereğli’de Durukan Akcan eşi ve kayınvalidesini av tüfeğiyle vurdu. İki kadının ölümünden bir gün sonra da bu kez Bursa’dan bir kadın cinayeti haberi geldi. Doğan F., bir avukatlık bürosunda sekreter olarak çalışan Emine Ebren’i silahla öldürdükten sonra intihar etti. Geçtiğimiz Perşembe ve Cuma günleri de kadın cinayetleri halkasına 2 yeni cinayet daha eklendi. Hastaneden çıkmadan... Sadece Nisan ayının ilk 11 gününde şiddet sonucu 11 kadın yaşamını yitirdi. Aynı dönemde birçok kadın da maruz kaldıkları şiddet nedeniyle ağır yaralandı. Bursa’da 2 Nisan günü eşi tarafından şiddet gördükten sonra başından vurularak yol kenarına bırakılan 45 yaşındaki E.K. İnegöl Devlet Hastanesi Acil Servisi’nde 12 gündür yaşam mücadelesi veriyor. Tuzla’da 4 Nisan günü boşandığı eşi tarafından sokak ortasında üzerine benzin dökülüp yakılan G.G. ise çantasında taşıdığı biber gazı fişeğinin patlamasıyla solunum yetmezliği ve yanıkları sebebiyle 10 gündür yoğun bakımda gözlerini açamıyor. İzmir’de 9 Nisan günü boşanma davası açmak istediği için eşi tarafından burnu kırılan A.A.’nın ise tedavisi hâlâ sürüyor. Şiddet sonrası hayatta kalan kadınları ise evlerinde ve sokakta zorlu bir yaşam mücadelesi bekliyor. UZMANLAR NE DİYOR? ‘Hukuk kadının yanında değil’ İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Aydeniz Alisbah Tuskan, “Kadın henüz hastaneden çıkmadan adamlar serbest bırakılıyor, sokakta elini kolunu sallayarak geziyor” dedi. Kadını şiddetten korumaya yönelik yasal düzenlemeleri uygulamada göremediklerini kaydeden Tuskan şöyle devam etti: “Kadınlar bu mücadelede hukuku da yanında göremiyor. Şiddet uygulayan, ölümle tehdit eden adama yakalama kararı çıkartılmasa bile tedbir kararı alınıyor. Ancak adam bulunamazken tehditlerine devam ediyor. Yakalama kararları çıkıyor ama bir süre bulunamıyorlar. Bulunurlarsa da 2 gün sonra serbest bırakılıyorlar. Polise giden kadın hep son derece baştan savma bir tavırla karşı karşıya kalıyor. Ölümlerin çoğu uygulama sorunu kaynaklı. Bize bu son 10 ayda sadece şiddet gördüğü için başvuran 2 binden fazla kadın için tedbir kararı çıkarttık. Ama bu tedbir sadece kağıtta kaldı. Hakkında tedbir kararı alınan, uzaklaştırma uygulanan erkek, şiddetine de tehditlerine de devam etti. Bu kadınların yüzde 80’i şiddet görmeye devam ederken bazılarının da ne yazık ki ölüm haberini aldık. Böyle çözüm olmaz.” Giderek artıyor ‘Anıt Sayaç’ın verilerine göre; 2009 : 105 2010 : 165 2011 : 121 2012 : 139 2013 : 228 ‘Fatura hep kadına’ Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kurucusu avukat Canan Arın: “Sığınma evi sayısı yeterli değil. Şiddet gören kadınların sığınma evlerine ulaşması çok zor. Alt yapısı olmayan ŞÖNİM’leri kurdular. Ancak kadınların oraya ulaşması zor olduğu için işlevini yerine getiremiyor. Sığınmak istyen kadın 12 yaşından büyük erkek çocuğuyla o eve giremiyor. Hukuki açıdan da uygulama sorunları var. Şiddetin ve cinayetlerin önüne geçmek için samimi bir çaba göremiyoruz” dedi.Prof. Dr. Yıldız Ecevit (Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı, sosyolog): “Sayı artsın artmasın kadına yönelik şiddete ilişkin varolan yüksek bir oran var. En derinde yatan neden Türkiye’de ve benzer toplumlarda kadına verilen değer düşüklüğü. Mevcut sistemde kuvvetli bir ataerkil zemin var ve bu ataerkil zemin her geçen gün besleniyor. Hukuk da koruyor erkekleri polis de. Kadına şiddet gösteren erkek, kadına yüklenen ‘iffetsizlik’ suçlamasıyla mahallede de korunuyor. Fatura hep kadına çıkıyor.”Yrd.Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat (Çocuk ve ergen psikiyatri uzmanı): “Şiddete maruz kalan ve tanık olan her yaştaki çocuk aile ve toplum içindeki psikolojik baskı, soğuk savaş, kadının erkeğe biat kültüründen etkileniyor. Çocuklar, ebeveynin ve ortamın gerginliğini adeta bir sünger gibi emme özelliğine sahiptir. Mevcut şiddet ortamını da çocuklar sünger gibi emiyor.”Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu (Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi): “Kadına yönelik şiddet haberleri sıradanlaştırılarak, dramatize edilerek veya normalleştirilerek verilmekte. Hoşgörüsüz ve olumsuz bir haber dili var. Haberler fail suçu hafifletilerek, mağdur da neredeyse suçunu hak etmiş gibi verilmekte. Medya şiddeti toplumsal bir sorun değil adli bir vaka olarak veya münferit olay biçiminde sunuyor.” DAMLA YUR | Milliyet
Birleşmiş Milletler'den İngiltere'ye 'Cinsiyetçi' Eleştirisi
Birleşmiş Milletler'in kadına şiddet konularından sorumlu sözcüsü, İngiltere'nin 'erkek egemen cinsiyetçi' bir kültüre sahip olduğunu söyledi. BM yetkilisi Rashida Manjoo, cinsiyetçi yaklaşımla ilgili araştırmalarda bulunmak üzere İngiltere'ye ziyarette bulundu. Manjoo, İngiltere'de kadınların yaygın bir şekilde cinsellikleriyle ön plana çıkartıldığını ve okullarda genç kızlara yönelik cinsel zorbalık ve tacizin de 'sıradanlaştığı' yönündeki korkuların arttığını vurguladı. İngiltere İçişleri Bakanlığı da, hükümetin kadınlara yönelik şiddetin sona ermesi konusunda kararlı olduğunu belirtti. Manjoo, İngiltere'deki cinsiyetçi yaklaşımın daha önce ziyaret ettiği ülkelerden daha fazla olduğunu dile getirip, kadınların medyada tasvir edilme şekillerinin ve yine genç kızların okullarda karşılaştıkları muamelenin de kaygı verici olduğunu söyledi. BM temsilcisi, kadınların 'yaygın olarak cinsel özellikleriyle ve olumsuz yönleriyle tasvir edilmesinden' İngiliz medyasının sorumlu olduğunu, bazı internet siteleriyle televizyon kanallarının da 'kadın vücutlarını pazarladığını' ifade etti. Manjoo, bu tip internet sitelerine bakmadığını fakat ziyareti boyunca karşılaştığı çok sayıda kişilerin 'sıklıkla' bu sitelerden bahsettiğini söyledi. BM sözcüsü, İngiltere'de 'açıkça erkek egemen, cinsiyetçi bir kültürün var olduğunu' ve bu kültürün ülkede kadınlar hakkındaki algıyı da yönlendirdiğine dikkat çekti. İngiltere İçişleri Bakanlığı sözcüsü de yaptığı açıklamada, 'Kadınlara yönelik şiddet hangi tür olursa olsun kabul edilemez, hükümet bu şiddete son verme konusunda kararlılığını göstermiştir' dedi. Manjoo, ziyareti sırasında Bedforshire’deki bir göçmen merkezine girişinin engellenmesinden de kaygı duyduğunu ve engelleme kararının da İçişleri Bakanlığı'ndan gelmiş olabileceğini ifade etti. İngiltere İçişleri Bakanlığı ise, BM temsilcisinin 'kadın göçmenlerin kaldığı bir sığınma evini ziyaret etmeyi reddettiğini, Bedforshire’deki göçmen bürosuna ziyaretin de programda olmadığını' belirtti. bbctürkçe