onedio
Görüş Bildir

Kreş Haberleri

Kreş ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Kreş ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Pamir'in Tabutunu Kimseye Vermedi
**Sarıyer'de kaybolduktan sonra evinin yanındaki havuzda cesedine ulaşılan 3,5 yaşındaki Pamir Dikdik’in cenazesi baba evine getirildi. Tabutu tek başına omuzlayan baba Serdar Dikdik, başkasının taşımasına izin vermedi, kendisi tek başına eve götürmek istedi.Cenaze daha sonra Zekeriyaköy Merkez Camii’ne getirilirken, tabutun başında duran acılı anne ve baba gözyaşlarına boğuldu.Tabutu tek başına omuzlayan baba Serdar Dikdik, başkasının taşımasına izin vermedi, kendisi tek başına eve götürmek istedi.Adli Tıp Kurumu’ndaki işlemin ardından minik çocuğun cenazesi, Zincirlikuyu Gasilhanesi’ne götürüldükten sonra Zekeriyaköy’deki baba evine getirildi. Cenaze aracından tabutu tek başına omuzlayan baba Didik, yanındakilerin yardımını istemedi.Burada gazetecilerin soruları üzerine anne Süverce Dikdik, 'Başından beri sağolun. Bütün dualara. Sosyal paylaşım sitelerinde paylaşımlar olmuş. Bizim tabii ki haberimiz yok. Ama binlerce insan katılmış. Herkesten Allah razı olsun. Dualarınız için. Teşekkür etmemiz gerektiğini düşündük. Başka diyecek bir şey yok. Hepiniz bizim çocuğumuz gibi gördünüz. Allah herkesten razı olsun' dedi.MİNİK PAMİR SON YOLCULUĞUNA UĞURLANIYORPamir’in cenazesi daha sonra Zekeriyaköy Merkez Camii’ne getirildi.Burada düzenlenen cenaze töreni öncesi taziyeleri baba Serdar ve anne Suerce Dikdik kabul etti. Tören boyunca gözyaşlarını tutamayan anne ve babayı yakınları teskin etti. Törene eski Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Pamir’in ailesi ve Zekeryaköy sakinleri katıldı. Pamir tabutuna çiçekler arasına 'Her zaman kalbimizdesin meleğimiz' yazıldı.Cenazeye katılan Mustafa Sarıgül, kullanılmayan havuzlara dikkat çekerek, 'Bunlara mutlaka önlem alınmalı' dedi. Bir süre Sarıgül’le konuşan baba Serdar Dikdik de, oğlunun kaybolma ve bulunma sürecinde kendilerine yardım eden herkese teşekkür ederek, 'Ne söyleyeyim meleğimi kaybettim. Keşke sizleri görmeseydim de oğlumla pazar günü evde balon şişirseydim' dedi.Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in de aileye oğullarının adını taşıyan bir kreş açacağını söylediği belirtildi.
Çocuğu Olan Kadınlara Erken Emeklilik…
Doğum teşvik paketinden annelere erken emeklilik, iş güvencesi, esnek ve yarı zamanlı çalışma ile ayda 300 lira kreş desteği çıkacak. Uzunca süredir gündemde olan doğum teşvik paketi yakın zamanda açıklanacak. Edinilen bilgiye göre; paketle annelere altı sene erken emeklilik yolu açılıyor. Buna göre; her çocuk için 2 yıl olmak üzere 3 çocuk dünyaya getiren kadına 6 yıl borçlanma fırsatı getirilmesi tahmin ediliyor. Borçlanma için de çocukların sigorta tescil tarihinden sonra doğmuş olması zorunluluğu kaldırılıyor. Bu bağlamda kadınlar, işe başlama tarihinden önce doğmuş çocuklar için de borçlanma hakkından yararlanabilecek.
Mülkiye Kılınç İçin Aile Bakanlığı'ndan Çözüm Çıkmadı
Aile Bakanı Ayşenur İslam, sattığı kitaplar nedeniyle terör örgütüne yardım etmek suçundan ikiz çocukları ile hapse girecek olan Mülkiye Demir Kılınç için devreye girdiklerini açıkladı. Bakan İslam, çocukların Aile Bakanlığı'nın kurumlarına alınması ya da gündüz kreş bakımı verilmesini teklif ettiklerini ama Mülkiye Demir Kılınç'ın kabul etmediğini söyledi. Bakan İslam, ''Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi''nin tanıtım toplantısının ardından, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. İslam, Mülkiye Demir Kılınç için Adalet Bakanlığı'nın devreye gireceğini belirtti. Sizin bakanlığınızın bu konuyla ilgili bir girişimi olacak mı?'' sorusu üzerine de İslam, kendilerinin de bakanlık olarak devreye girdiklerini belirtti. İslam, şöyle devam etti: ''Bu konuda bizim sorumluluğumuz anneye ve çocuklara destek vermek. Bu desteği verebileceğimizi söyledik kendisine, hazır olduğumuzu söyledik. Ama o, çocuklarıyla beraber kalmayı tercih edeceğini, çocuklarını bize vermektense, bizim kurumlarımıza vermektense hapishanede onlarla beraber olmayı tercih edeceğini söyledi. O zaman ona, gündüz kreş bakımı önerdik, yani gece çocuklarınız sizinle kalsın, gündüz biz onları bir kreşte ağırlayalım, dedik. Onu da reddetti anne. Bizim verebileceğimiz hizmetler bildiğiniz kadarıyla bu kadar.'' İslam, İstanbul İl Müdürlüğünün anneyle birebir görüştüğünü ifade etti. ''Çocuklar belli bir yaşa gelinceye kadar cezanın ertelenmesi mümkün mü?'' sorusunu ise İslam, ''Tamamen Adalet Bakanlığını ilgilendiren bir konu. Arkadaşımız da Adalet Bakanlığının devreye gireceğini söylüyor'' diyerek yanıtladı.CNN Türk | AA
Cinsel Saldırı Suçlarına Cezalar Yükseltildi
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı İslam, cinsel istismar kapsamına girebilecek suçların tek tek incelendiğini, her birinin cezasının yarı yarıya ya da bir kat yükseltildiğini söyledi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, son dönemde gündeme gelen çocuk istismarı, çocuk cinayetleri ve bakanlığın bu konudaki çalışmalarını konuşmak üzere bazı köşe yazarlarıyla basına kapalı toplantıda bir araya geldi. Bakan İslam, toplantının açılışında, bakanlığın temel yaklaşımını 'Sadece kurum bakımında olan çocuklar değil, ailesinin yanında olan çocukların da bakanlığın ilgi alanı içerisinde bulunması ve devletin bütün çocukların kendilerini güvende hissedecekleri bir ortamda yaşamalarını sağlaması' şeklinde açıkladı. İslam, İçişleri, Adalet, Milli Eğitim ile Aile ve Sosyal Politikalar bakanlıkları olarak çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, bakanlık bünyesinde yasaları nasıl dönüştürebileceklerine, eylem planlarına ve aile eğitimlerine baktıklarını ve bunlarla ilgili revizyonları yaptıklarını anlattı. Eğitim çalışmalarına hız verdiklerini ve bu alanda Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılması gerektiğini gördüklerini ifade eden İslam, şöyle devam etti: 'Kreş, anaokulu ve ilkokullarda bilinçlendirme programları düzenleyeceğiz. MEB müfredatındaki konuyla ilgili eğitimleri tekrar gözden geçireceğiz. Onlarla tekrar bu çalışmalara başladık ve bunları yaygınlaştıracağız. Her yıl, her sınıfta sürekli bu eğitimler yapılacak. Bu derslerin içinde, 'Yabancıların talep ve önerilerine bir çocuk nasıl tepki verecek?', 'Çocuk bir yabancıyla karşılaştığında nasıl davranacak?', 'Akran istismarına nasıl karşı koyacak?' gibi başlıklar bulunuyor.' 'Faile bazı hak yoksunlukları da getiriliyor' Ayşenur İslam, 'cinsel saldırı ve cinsel istismar suçlarıyla ilgili yasal değişiklikler' üzerinde çalıştıklarını belirterek, taslağa ilişkin şu bilgileri verdi: 'Cinsel saldırı, cinsel istismar kapsamına girebilecek bütün suçlar tek tek incelendi. Her birinin cezası neredeyse yarı yarıya ya da bir katı yükseltildi. Bazı suçlarda üst had, alt had haline getirildi. Örneğin, mevcut sistemde bir suçta '5 yıldan 15 yıla kadar yargılanır' diye bir hüküm var. Bu, 15 yıldan başlatılarak yükseltilmesine kadar gidildi. Henüz meclise sevk edilmedi. Had ceza, ağırlaştırılmış müebbet. Ama asıl önemlisi, kanunda infaz süreleri değiştirildi. Cezaların artırılmasının iki önemi var. Birincisi, kamu vicdanını rahatlatması. Asıl önemlisi, caydırıcılık yönü. İstismara uğrayan çocuk, 'Ruh sağlığını kaybetmiş midir, kaybetmemiş midir?' muayenelerini tamamen çıkardık. Kanunda şöyle bir peşin hüküm var artık; 'Bu tür bir istismara maruz kalan kimse ruh sağlığını kaybetmiştir'. Her şey bundan sonra başlıyor. Dolayısıyla Adli Tıp kapılarında sürünme ortadan kalkacak. Faile bazı hak yoksunlukları da getiriliyor; mağdurun bulunduğu yere yaklaşamama, çocuk tacizcisiyle çocuklarla ilgili meslekleri icra edememe, çocukların bulunduğu mekanlara yaklaşamama gibi.' 'Evlenme yaşına ulaşmış kişilerin zorla evlendirilmesinin suç sayılması'nın bakanlık olarak istedikleri bir kanun maddesi olduğunun altını çizen İslam, bu konuda henüz uzlaşılmadığını söyledi. İslam, hazırlanan taslakta, aile içi cinsel ilişkinin ceza kanununda tanımlandığına dikkati çekerek, 'Veli, vasi, koruyucu, akraba, kayın, hısım ve benzeri kimselerin, ayrıca kamu görevinin veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıklardan faydalanarak taciz ya da tecavüz suçu işleyen kişilerin daha şiddetli cezalandırılması gündeme geldi. Mevcut yasalarda bu hiç tanımlanmış değil veya 3 ay cezası var' diye konuştu. 'Yasa taslağı bütünüyle hazır denilebilir' Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı İslam, toplantı sonrası AA muhabirine yaptığı açıklamada, köşe yazarlarına, son zamanlarda çok fazla gündemde olan ve sayısı da artış gösteren çocuklara karşı şiddet uygulamaları, çocuk cinayetleri, çocuk taciz vakaları üzerinde bakanlığın diğer paydaşlarıyla neler yaptığını anlattıklarını aktardı. Köşe yazarlarından, bu konuların gündemde tutulmasını istediklerini ifade eden İslam, şöyle devam etti: 'Medyayla ilgili sorunlar var mı?' konusunu tartıştık. Medyayla ilgili tartışmada kullanabileceğimiz, bize yol gösterebilecek konular ortaya atıldı. Türkiye'de medya dilinin yanlış ve batı örneklerinden çok farklı olduğu, medya dilinin bu tür olaylarda adeta teşvik edici, yol gösterici olduğu konusunda aşağı yukarı fikir birliği var köşe yazarlarımız arasında. Medya, hem çok dikkatli bir dil kullanmalı hem de bu konuları ele alırken kamu yararını, çocukların yüksek menfaatini gözetmeli.' İslam, önleyici tedbirlerin, yasal mevzuatın ve eğitim programlarının revize edilmesi üzerinde yoğunlaştığını dile getirerek, 'Yasa taslağı bütünüyle hazır denilebilir. Üzerinde çok uzun zamandır çalışılmış. Ben de bakanlık görevinden önce bu taslakla ilgili çalışmış milletvekillerinden biriyim. 3-4 yıl önce gündeme getirilmiş bir kanun teklifidir başlangıcı itibarıyla. Bakan olduktan sonra ben, evveliyatını bildiğim için tekrar sayın Adalet Bakanımızla konuyu çalışmayı arzu ettim, birlikte çalıştık' diye konuştu. İSTANBUL AA
Dayakçı Kocaya 'Lüks' Eğitim
Emniyet Genel Müdürlüğünün, şiddet uygulayan erkeklere yönelik lüks tesis projesi hazırlamasının şoku geçmemişken yeni bir proje daha ortaya çıktı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da 10 milyon avro bütçeli “Aile İçi Şiddetle Mücadele İçin Kadın Konukevleri” projesi hazırladı. Ancak adında kadın olan projenin yararı yine kadınlara değil! Evrensel gazetesinden Sevda Karaca'nın haberine göre, proje devlet personelinin şiddete karşı eğitimini içeriyor. Sorun şu ki 12 yıldır benzer projelere imza atan hükümet, personelini eğitmeyi bir türlü başaramıyor! Kadınların kreş ve sığınmaevi gibi temel talepleri yıllardır ‘Bütçe yok’ yanıtı alırken şiddet uygulayan erkeğe ve personel eğitimine milyon avroluk bütçeler ayrılması da cabası. DAYAKÇI KOCAYA LÜKS ‘EĞİTİM’ Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda devletin acizliğini ortaya koyan haberler eksik olmuyor. Her gün 3 kadının öldürülmesi haberlerine, çocuk istismarı ve cinayetleri haberleri de eklenince şiddete karşı koruma sağlanmasındaki yetersizlikler bir kez daha gündeme geldi. Ancak görünen o ki, yeni düzenleme de kadınları ve çocukları değil “ailenin bölünmez bütünlüğünü” garanti altına alma mantığında. Bu arada Emniyet Genel Müdürlüğü de, eşlerine şiddet uygulayan erkeklere yönelik bir proje geliştirilmesi için başvuruda bulundu. Aile Bakanlığına sunulan raporda uzaklaştırma kararıyla eve yaklaşmasına izin verilmeyen dayakçı kocalar için “Bir tesis kurulması” ihtiyacı olduğu ileri sürüldü. Erkekler, içinde İnternet’i, sıcak suyu bulunan tesislerde yaşam koçları tarafından rehabilite edilecek. 10 günü aşmayan konaklamanın masrafları Bakanlık tarafından karşılanacak. Dayakçı koca yürüyüş ve koşu programları ile stres atacak. Pilot olarak Ankara’da açılacak merkez, daha sonra diğer illere de yayılacak. Eğitimlerden geçenler, şiddet mağduru kadının şikayetini geri çekmesi durumunda evine dönebilecek. 2013 yılında tek bir sığınmaevi açan devletin, bu olanaklara sahip hiçbir sığınmaevi ise bulunmuyor. YENİ PROJEDEN YİNE ‘EĞİTİM’ ÇIKTI Öte yandan Bakanlığın Avrupa Birliği tarafından finanse edilen bir başka projesi daha açıklandı. 10 milyon 150 bin avroluk bütçeye sahip “Aile İçi Şiddetle Mücadele İçin Kadın Konukevleri” projesinin önceliği şiddet gören kadınların yeni bir yaşam kurması için ilk adım olan sığınma evlerinin sayısını ve niteliğini artırmak değil. Peki ne? Bakan Ayşenur İslam şöyle anlatıyor: “Projenin özünde aile içi şiddet konusunda faaliyette bulunan bütün ilgili tarafların kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik eğitim ve iş birliği var. Yaklaşık 35 bin sağlık, 140 bin emniyet personeline eğitim verilecek. Hizmet birimlerimizde görev yapan personelin daha etkin ve bilinçli bir şekilde hizmet sunmaları sağlanacak ve sunulan hizmetlerin kalitesi artacaktır”. DÜNYA DENEYİMİ ‘BÖYLE OLMAZ’ DİYOR Şiddet uygulayan erkeklerin rehabilitasyonu konusunda dünya örnekleri, erkeğin şiddeti gerçekten kesmek istiyorsa alacağı desteğin işe yaradığını, bu eğitim ya da tedavilerin bir “ceza” olarak verilmesi durumunda ise işe yaramadığını gösteriyor. Kadın örgütleri, bütçenin ve uygulanacak kapsamlı politikaların şiddet uygulayan erkeklerin rehabilitasyonu için değil, “Kadın erkek eşitliğini sağlayacak politikalar” üzerine yapılsa daha sonuç alıcı olacağını ifade ediyor. Norveç ve İspanya’da yürütülen “erkeklerin rehabilitasyonu” programları, şiddet rakamlarının azaltılması konusunda beklenen etkiyi yaratmayınca, örneğin Polonya’da rehabilitasyon “cezasına” çarptırılan erkeklerin şiddet uygulamaya devam ettiği görülünce bu hizmetler de tartışmalara açıldı. Türkiye’de de sığınmaevleri, kreşler, kadınların istihdamı konusunda hep “Bütçe yok” cevabı veren hükümetin iş bu tesislere gelince bütçe ayırabilmesi de yeni bir tartışmayı doğuracak gibi görünüyor. ŞİDDET YASASINA ‘NEŞTER’ Mİ VURULACAK? Bu yeni projelerin ortaya atılmasının bir adım öncesi de var. İki yıl önce çıkarılan 6284 sayılı Yasa, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından “Çok eleştiri alıyor” denilerek yeniden incelemeye alındı. Bu açıklamanın ardından hükümete yakın kadın örgütlerinden de çeşitli açıklamalar yapıldı. Bu açıklamaların ortak yanı ise şu: “Yasa erkeklerde öfkeyi tetikliyor, sadece kadının beyanının esas alınması ciddi mağduriyet yaratıyor. Uzlaşma ile çözülebilecek sorunların mahkemelere intikal ettirilmesi daha ağır sonuçlara yol açıyor. Uzlaştırma sistemi kurulmalı”. Hem hükümet kanadından hem de aynı zihniyeti paylaşan örgütlerden yapılan bu açıklamalar, yeni şiddet yasasının kadınları güçlendiren çeşitli yönlerinin budanacağı ve kadın örgütlerinin karşı çıktığı arabuluculuk mekanizmasının yeniden gündeme sokulacağı kaygısını artırıyor. 12 YILDIR BİTMEYEN EĞİTİM Eski Bakan Fatma Şahin’in göreve geldiği tarihten bu yana Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının “aile içi şiddetle mücadele” konusunda yaptığı en büyük bütçeli iş “Kamu hizmetlerinde görev alanların eğitilmesi” oldu. Gerek Birleşmiş Milletler’e ve Avrupa Birliği’ne sunulan raporlarda, gerekse uluslararası platformlarda “övünülerek” anlatılan şiddetle mücadele projesinin ana unsuru son 12 yıldır bu eğitimler. Sevda KARACA  | Evrensel 
1.05 Milyarlık Satışa Onay Çıktı!
Sarıyer İstinye'deki 58 bin 497 metrekarelik arazinin arazinin 1 milyar 5 milyon 552 bin liraya Emlak Konut'a satışına onay çıktı. Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK), Sarıyer İstinye'deki taşınmazların emlak konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ'ye satılmasına karar verdi. ÖYK'nın konuya ilişkin kararı, Resmi gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Buna göre, ÖYK, Maliye Hazinesi adına kayıtlı iken özelleştirme kapsam ve programına alınan ve tta Gayrimenkul AŞ'ye devrine karar verilen İstanbul'un Sarıyer ilçesi İstinye Mahallesi'nde bulunan 6 taşınmazın, özelleştirme ihalesinde 1 milyar 5 milyon 552 bin lirayla en yüksek teklifi veren Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı AŞ'ye satılmasını kararlaştırdı. Maliye Hazinesi'ne ait İstinye Turizm Merkezi Planı'nda yer alan turizm tesisi, konut, eğitim ve kreş alanında kalan gayrimenkullerin çevresinde, Uluslararası Binicilik Merkezi, emirgan Korusu, İstinye Koyu, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, ENKA Okulları ve İstinye Park AVM ve Residence yer alıyor. Konum açısından İstanbul Boğazı ve İstinye Koyu manzarasına hakim pozisyondaki bölge, nitelikli lüks konut proje inşaatları açısından gelişme gösteriyor.Milliyet
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Kâğıt üzerinde baktığınızda, kentli kadın istihdamı artıyor... Hükümet, kadının hem çalışıp hem çocuğuna bakabileceği bir “model” üzerinde çalışıyor. İşverene kreş ve emzirme odası açma yükümlülüğü getiriliyor... Ancak her konuda olduğu gibi kadın istihdamındaki gerçekler çok farklı! Her şeyden evvel kadın istihdamındaki artış, neredeyse tamamen hizmet sektöründe, özellikle “insan sağlığı ve sosyal hizmetler” alanında. Artışın yüksek olmasının sebebi, Aile Bakanlığı’nın “evde bakım hizmeti” programı kapsamında engelli ve hasta bireylerin yakınlarına maaş bağlaması. Tabii evde olan kim? Kadın. Peki, sosyal güvencesi var mı? Yok. Çalışma saatleri ne? 7/24. Anlayacağınız devlet, sosyal yardımı “kadın istihdamı” olarak pazarlıyor. Kadın istihdamının arttığı ikinci alan, “idari ve destek hizmet faaliyetleri”. Burada da TÜİK’in kendi hesabına çalışan gündelik işçiler, artışın kaynağı! Üstelik onların da sosyal güvencesi yok, hatta yüzde 63.8’i kayıt dışı.
Yeşil Alanların Kaderi Bakanlığın Elinde, Büyük Projeler Halka Sorulacak
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından açıklanan ‘Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’ tüm illerdeki planlamayı derinden etkileyecek düzenlemeler getirdi.Resmi Gazete’de dün yayınlanan “Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği”, şehirlerin planlamasını ve inşaat sektörünü derinden etkileyecek maddeler getirdi. Yeşil alanların yapılaşmaya açılması ve siluetin korunmasında son sözü belediyeler değil artık bakanlık söyleyecek. Düzenlemeyle birlikte bazı büyük imar projeleri anket ve kamuoyu yoklamasıyla halka sorulacak. Vatandaşın da fikri alınacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından dün açıklanan ‘Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’ tüm illerdeki planlamayı derinden etkileyecek düzenlemeler getirdi. Bundan böyle ülke genelinde bölge planları değil, mekânsal strateji planlar yapılacak. Yeni yönetmeliğe göre imar planlarında değişiklik yapmak zorunlu olmadıkça mümkün olmayacak. Bakanlık onayı şartGülistan Alagöz ’ün Hürriyet’teki haberine göre, yeni düzenleme ilçe ve büyükşehir belediyesi onayıyla sosyal teknik alanların kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesi gibi düzenlemeleri ortadan kaldırıyor. Artık yapılan tüm plan değişikliği için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayı zorunlu olacak. Bakanlık bu değişiklikle, yeşil ve sosyal alanlar üzerinde yapılacak plan değişikliklerinde son sözü kendisinin söylemesini amaçlıyor. Belediyelerin imar planı yapmak yetkisi korunsa da ciddi bir merkezi denetim geliyor. Öte yandan bakanlık onayı olsa dahi söz konusu alanın konum ve yüzölçümünün eşdeğer alanın alternatif olarak gösterilmesi zorunlu olacak. Yani şehrin merkezindeki değerli bir alanın alternatifi şehrin dışındaki bir bölge olamayacak. Gayrimenkul Hukuku Derneği Başkanı Avukat Ali Güvenç Kiraz’ın verdiği bilgiye göre alternatif olarak sunulan bölgenin park, meydan, açık alan ve yeşil alan olarak kullanılması da zorunda olacak. Şehrin siluetine korumaKiraz, yeni yönetmelikle bina yüksekliği artıran imar değişikliklerinde şehrin ve yakın alanların siluetini etkilememe şartı getirildiğini söyledi. İmar plan değişikliği ile emsal artışı ve kat adedi arttırılmışsa buna uygun sosyal ve teknik alt yapı alanı ayrılmasının da zorunlu oldu. İmar planlarında ticaret-konut, turizm-ticaret-konut, turizm-ticaret alanlarında konut kullanımına yer verilmesi halinde konut kullanım alanları belirlenecek ve buna uygun alanlar ayrılacak. Buradaki amaç turizm imarı üzerinden rezidans yaparak emsal fazlası yaratıp bu alanların satılmasını önlenmek. Karma konut alanlarında konut kullanım alanı belirtilmemişse bu oran en fazla yüzde 30 olacak. Yeni planın getirdikleriAVM ve sanayi kuruluşları ile lojistik ve depolama alanlarının şehir dışlarına çıkarılacak. Turizm alanlarında yılın belli dönemlerinde nüfus artışına paralel sosyal teknik alt yapı alanları ve otopark alanları ayrılması zorunlu oldu. Kış nüfus 30-40 bin yaz nüfusu 1 milyona çıkan Bodrum gibi turizm merkezileri için yeni bir planlama esası getirildi. Afetlerde kullanılacak acil açık alanlar ve yollar yapılması zorunluluğu getirildi. İlk defa afet ve jeolojik ve doğal verilerin dikkate alınması zorunluluğu getirildi. Yine bazı bölgelerde plan yapılırken anket, kamuoyu yoklaması, toplantı, çalıştay, internet ortamında duyuru, bilgilendirme esası getirildi. İptal edilen planlarda kurum ve kuruluş görüşlerinin dikkate alınması zorunluluğu getirildi ve plan yaparken bitişik ve çevrede mevcut planlarla uyumlu plan yapma zorunlu oldu. İmar planlarında kullanılan alanların içerisinde birden fazla kullanım alanı bulunması halinde uygulamada kullanıma ilişkin detayları ne kadar otopark yeşil alan sosyal ve teknik alt yapı alanı bağımsız bölüm sayısı açıkça anlatılacak. İlk defa sağlıklı yaşam ve toplumdaki spora teşvik amaçlı bir plan sistematiği devreye girdi. Okullara çok yakın çocuk bahçesi, oyun alanı, açık semt spor alanları, kreş, anaokul, ilkokul fonksiyonları organize edildi. Kıyılara sıkı kontrolGeçtiğimiz aylarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kıyıları kontrolü ile gündeme gelen kıyılardaki yapılaşmayı kontrol konusu yeni yasada yerini aldı. Kıyı bölgelerdeki tüm kararlarda bakanlıktan uygunluk onayı aranacak. ‘Bütünleşik Kıyı Alanları Planları’ adı verilen yeni plan bakanlıkça belirlenecek ve bu bölgelerde yapılacak tüm uygulamalarda bakanlık son sözü söyleyecek.
Kadınlar Yerel Seçimlerden Önce Kreş Sözü Veren Beş Belediyenin İcraatını Bekliyor
Zuhal Tuzcu / Dağ MedyaKadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) Platformu’nun yürüttüğü Kreş Haktır kampanyası kapsamında devam eden çalışmaların verileri platform tarafından düzenlenen basın toplantısında paylaşıldı. Basın toplantısında, bilgi edinme başvurularına yanıt alınamadığı, kreşlerin yetersiz ve ihtiyacı karşılamadığı, kadın istihdamının arttırılmasına yönelik çözümler gibi konular ele alındı.Türkiye’de erken çocukluk ve bakım eğitim hizmetlerinin kurumsallaşmasında geç kalınması ve hizmetlerin ihtiyacı karşılayacak kadar yaygın olmamasından dolayı çocukların gelişimi ve eğitimi olumsuz etkileniyor. Çocuk bakımının hala evde kadınlar tarafından verilmesi bekleniyor ve bu durum çocuklar kadar kadınların hayatlarının da olumsuz etkilenmesine sebep oluyor. Pek çok kadının toplumsal istihdama katılamamasının nedenlerinden biri de çocuk bakım hizmetlerinin kamusal olarak sunulmaması ve çocuk bakımının erkeklerle eşit paylaşılmamasıdır. Çözüm yolları ise; çocuk bakımının kadınlarla erkekler arasında eşit paylaşılması ve erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerinin kamusal bir hizmet olarak sunulup yaygınlaştırılmasıdır.
0-6 Ay Arası Bebekleri Güneşten Uzak Tutun!
Prof. Dr. Sıdıka Kurul: “Özellikle 0-6 ay arası bebekler güneşten uzak tutulmalıdır, bebeklikte güneşe maruz kalma cilt kanseri riskini 2 kat artırmaktadır”T.C. Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanlığı; Türk Onkoloji Vakfı; Türk Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği; Türk Onkoloji Grubu Derneği; Kanserle Dans Derneği işbirliği ve Bristol-Myers Squibb ilaç firmasının koşulsuz desteği ile bir deri kanseri türü olan “Melanom” konusunda bir Sosyal Sorumluluk Projesi başlatıldı. Pilot bölge olarak seçilen Sarıyer ilçesinde “Çocuğunuzu Melanom’dan Koruyun” isimli proje kapsamında,hazırlanan görsel materyaller aracılığı ile ”Melanom” hakkındaki bilgiler aileler ve çocuklarla paylaşıldı. Türk Onkoloji Vakfı Başkanı Prof. Dr. Sıdıka Kurul önderliğinde ilk kez Sarıyer ilçesinde başlatılan proje kapsamında, melanom ile ilgili bilgilendirici el broşürleri ve posterler 145 eczane, 43 kreş, 38 muhtarlık, 15 spor tesisi, 6 büyük market ve 1 özel Hastane ve yaklaşık 1800 haneye ulaştırıldı. Melanom’da güneş ışınlarının etkisi ve sağlıklı güneşlenme konusunda hazırlanan poster ve el broşürleri ile, güneşe çıkılmaması gereken saatler, arabada, evde ve güneş etkisi yaratan solaryum da dahil olmak üzere güneş hasarı ve korunma yolları ile, anne ve babalar için önemli bilgiler bölge halkı ve özellikle çocuk sahibi olan aile bireylerinde farkındalık oluşturmayı hedefliyor. “BEBEKLERDE RİSK DAHA FAZLA” Türk Onkoloji Vakfı Başkanı Prof. Dr. Sıdıka Kurul, 0-6 ay arası bebeklerin güneşten uzak tutulması gerektiğine dikkat çekti. 0-6 ay arası bebekler güneşin doğrudan etkisinden uzak tutulmasını, ciltlerinin güneşe karşı çok hassas olduğunu belirten Prof. Dr. Kurul, “Önlem olarak; araba camları ultraviyole ışınlara karşı yüzde yüz koruma sağlayan UV filmleri ile kaplatılabilir. Bebekler saat 10:00’dan önce ve 16:00’dan sonra güneş koruması olan bir pusetle dolaştırılabilir. Bebeklerin kol ve bacaklarını örten ince giysiler giydirilebilir ve boynunu da örten şapkalar kullanılabilir. Ancak bu saatler haricinde, güneş kremi kullanmadan günde 10-15 dakika güneşe çıkarmak da D vitamini gelişimi açısından önemlidir. 6-12 ay arası bebekler ise bu belirtilen önlemlere ek olarak, belli kurallar çerçevesinde güneşe çıkartılabilir. Özellikle dışarı çıkmadan yarım saat önce, en az 15 faktörlü bir güneş kremi sürülmeli ve bu krem her 2 saatte bir ve yüzmeden sonra tekrar uygulanmalıdır. Bebeklikte güneşe maruz kalma, cilt kanseri riskini iki kat artırmaktadır” dedi. “HASTA SAYISINI AZALTMAYI HEDEFLİYORUZ” Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin, Türkiye'de yılda yaklaşık 735 erkeğe ve 560 kadına melanom teşhisi konulduğunu belirtti. Doç. Dr. Gültekin, Projenin Türkiye'de melanom hasta sayısının azaltılması amacıyla hayata geçirildiğini anlatarak şöyle devam etti: 'Şu anda ülkemizde az da olsa melanom görülme oranının artışını bekliyoruz. Bu konuda mutlaka bir takım eğitim, önleme ve erken teşhis tarama faaliyetleri yapmamız gerekiyor. Vücudumuzun D vitaminine de ihtiyacı var, bunu unutmamak gerekir. Güneş ışınlarının fazlasından kendimizi ve gelecek nesilleri korumamız gerekiyor. Genç yaşlarda solaryumun da malign melanom riskini arttırdığı bilinmektedir. Bu projeyle hazırlanan tüm broşürleri hekimler aracılığıyla halkımıza ulaştıracağız. Kendi kendine cilt muayenesini yaygınlaştırmayı da hedefliyoruz.' dedi. Türkiye'nin kanser istatistiklerini sürekli takip ettiklerini ifade eden Doç. Dr. Gültekin, 'Ülkemizde yılda yaklaşık olarak 735 erkeğe ve 560 kadına melanom teşhisi koyuyoruz' diye konuştu. “GÜNEŞ KREMİNİN KORUMA FAKTÖRÜ 30'UN ÜZERİNDE OLMALI” İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Aydemir ise, melanomda diğer deri kanserlerine kıyasla ölüm riskinin daha fazla olduğunu kaydetti. Deri kanserine yakalanma riskinin ilk 10 yaşta alınan ultraviyole dozuna bağlı olduğunu anlatan Prof. Dr. Aydemir, güneşin yanık yapacak kadar yüksek dozda alınmasının, kişiyi bir basamak daha melanoma yaklaştırdığını söyledi. Hastalığın sürekli güneşte çalışanlarda değil, tatile çıkanlarda daha sık görüldüğünü ifade eden Aydemir, güneş ışınlarının en dik geldiği vaktin 2 saat öncesi ve sonrasında dışarı çıkılmamasını istedi. Güneşten en iyi korunma şeklinin doğru giyinme olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aydemir, şu önerilerde bulundu: 'Giysili alanınıza güneş etki etmiyor. Kuru, sık dokulu ve koyu renk giyinmeli. Bize hep sıcak havada açık renk giyinmek öğretilirdi. Isıdan, güneşten korunmak için sık dokulu ve koyu renk giyinmek gerekir. Hep gölgeden yararlanmak isteriz fakat gölge, çevreden, sudan, betondan yansı yapar. Gölgede ancak yüzde 50 korunabiliriz. Şapka da kısmen korur. Bunların dışında güneş kremi kullanabiliriz. Koruma faktörünün 30'un üzerinde olması gerekir.' Prof. Dr. Aydemir, açık tenli, fazla beni olanların melanom hastalığına yakalanma riskinin daha çok olduğunu belirterek, benlerin 2-3 ayda renk, şekil, boyut değiştirmesi durumunda mutlaka bir dermatoloğa gidilmesi gerektiğini anlattı. “HİÇBİR BEN BIÇAK DEĞDİĞİ İÇİN KÖTÜ OLMAZ” Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği Başkanı İsmail Kuran, melanomun tedavisinde erken tanının önemli olduğunu, bu nedenle de kişinin bedenini sürekli kontrol etmesi gerektiğini kaydetti. Benlerin alınmasının çok basit bir cerrahi işlem olduğunu ve iz kalmadığını anlatan Kuran, alınan benin tahlil edilmesinin önemine işaret etti. Kuran, 'Halk arasında 'Bene bıçak değerse kötü olur' kalıbı nasıl yerleşmiş bilmiyorum ama hiçbir ben bıçak değdiği için kötü olmaz' dedi. Ultraviyole ışınlarının tetiklediği düşünülen melanomun, güneş ışığına maruziyetin yüksek olduğu bölgelerde daha sık görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Kuran, “Melanositlerin tümör hücrelerine dönüşümü hem genetik olarak normal kişilerde, hem de riskli ve yatkın olan kişilerde görülmektedir. Erken evrede melanom yalnızca derinin yüzeyel tabakasını tutarken, ilerleyen evrede daha alt tabakalara uzanan mikroinvazyonlar (mikrouzanımlar) ve daha ileri evrede en alt tabakalarda invazyon ve metastazlar (uzak yayılımlar) görülmektedir” şeklinde konuştu. “MELANOM’DA ERKEN TANI ÇOK ÖNEMLİ” Melanomdan korunmak için erken tanının çok önemli olduğunu ifade eden İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji ABD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Aydemir şunları kaydetti: ”Bu kapsamda kişilerin kendini muayene etmesi ve şüpheli durumlarda dermatologlara gitmesi önerilmektedir. Melanomun asıl tedavisi cerrahi tedavidir. Hastaların önemli bir bölümü ameliyatla tedavi edilmektedir ve bu aşamada iyi kalitede cerrahi müdahale çok önemlidir. Ancak, hastalık sistemik hale geldiğinde yani uzak metastazlar başladığında medikal tedavi gerekli olmaktadır. Bu evredeki hastalar için de günümüzde oldukça iyi sonuçlar veren tedavi seçenekleri geliştirilmiş ve geliştirilmeye devam edilmektedir. Melanom konusunda farkındalık yaratılması amacıyla yazılı ve görsel basında bu konuya daha çok yer verilmesi son derece önemlidir.” “YENİ TEDAVİLER YAŞAM SÜRESİNİ UZATIYOR” Türk Onkoloji Grubu Derneği, Melanom ve Deri Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Alper Sevinç de, yapılan bir çalışmada melanom hastalığında lezyonun ilk kez fark edilmesinden tedaviye kadar geçen sürenin, hastaların yüzde 25’inde 1 yıldan fazla olduğu belirlendiğini kaydetti. Prof. Dr. Sevinç, “Bu gecikme nedeniyle hastaların çoğu son evrelerde teşhis edilebilmektedir. Bu durum hastalığın hayatta kalım süresini olumsuz etkilemektedir ve mevcut, klasik tedavi yöntemlerinden yararlanmayı neredeyse imkânsız kılmaktadır. Üzerinde uzun yıllardır araştırma yapılan ve bağışıklık sistemini güçlendiren İmmüno Onkolojik tedaviler ve ilaçlar bugün melanom tedavisinde yeni bir çığır açmış, ileri evrelerde dahi yaşam süresini 2-3 kat uzatmıştır. İmmüno Onkolojik tedavi yaklaşımı sayesinde melanomun yanı sıra akciğer kanseri, böbrek kanseri gibi pek çok kanser türünde, önümüzdeki 5 ila 10 yıl içinde tümörlerle savaşta, tıbbın çok güçlü ve yeni silahları olacaktır” dedi.