Görüş Bildir

Kur'an-ı Kerim Haberleri

Kur'an-ı Kerim ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Kur'an-ı Kerim ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

En Buruk "Babalar Günü"
Soma'daki maden faciasında hayatını kaybeden işçilerden 39'unun mezarının bulunduğu Maden Şehitliği'nde buruk bir Babalar Günü yaşanıyor.Sabahın erken saatlerinden itibaren Soma Belediyesi Mezarlığı içerisindeki Maden Şehitliği'ne gelen yüzlerce vatandaş, mezarlara karanfil bıraktı. Mezar başında Kur-an'ı Kerim ve dua okuyan vatandaşlar, şehit madencilerin Babalar Günü'nü kutladı. Maden faciasının meydana geldiği ocakta çalışan ve arkadaşlarını kaybeden Yunus Öksüz, annesi ve çocuklarıyla birlikte şehitliğe gelerek dua etti. Babalar Günü'nde arkadaşlarının mezarını ziyaret etmek istediğini ifade eden Öksüz, 'Her zaman buraya geliyorum ama bugün de özellikle gelmek istedim. Memleketten annem de geldi onlarla birlikte ziyaret etmek istedik. Çocuklarımın okul arkadaşlarının babaları da burada yatıyor. Arkadaşlarımın Babalar Günü'nü kutlamak istedik' dedi. Türk Eğitim-Sen 3 Nolu Şube Başkanı Adnan Sarısayın, sendika üyeleriyle birlikte geldikleri şehitlikte yaptığı açıklamada, bir avuç kömür için bir ömür verenlerin yanında olduklarını belirterek bu olayın bir daha yaşanmamasını diledi. Mezarlık girişinde stand kuran Türk Kızılay'ı da ziyarete gelen vatandaşlara gıda malzemeleri dağıttı. Mezarlıklara karanfil bırakan Türk Kızılayı üyeleri, maden faciasında hayatını kaybedenlerin çocuklarına ve yakınlarına oyuncak dağıttı. Muhabir: Ramazan Ercan | AA
'Kuran'da Kadın ve Erkek Fıtratını Tanımlayan Ayet Yok'
İlahiyatçı yazar Hidayet Şefkatli Tuksal, kadın-erkek eşitliğini fıtrata dayandırmanın doğru olmadığını söyledi.Hidayet Şefkatli Tuksal , Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 'ın 'Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir' sözlerinin Kuran-ı Kerim'de tanımlanmadığını diye getirdi.Kadın ve Adalet Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir. Tabiatları bünyeleri fıtratları farklıdır. İş hayatında hamile bir kadını erkekle aynı şartlara tabii tutamazsınız. Çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi, bir erkek ile eşit konuma getiremezsiniz' ifadesini kullanmıştı.CNNTürk'te Mirgün Cabas ile Her Şey programında Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın 'Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir' sözlerini yorumladı.Tuksal, 'Bunu fıtrata dayandırmak sıkıntı çıkarır. Çünkü bu net bir şey değil. Sayın Cumhurbaşkanı belki bunu dindar kimliğinden belki ilham alarak bunu dile getiriyor ama Kur'an-ı Kerim'de kadın ve erkek fıtratını net olarak tanımlayan hiçbir ayet yoktur. Aksine insan fıtratını tanımlayan ayetler var' dedi.CNNTürk
'Tarihi Bir Adaylık Ortaya Koyduk'
Cumhurbaşkanı adayı ve HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, 'Türkiye'de gidişatı değiştirecek dürüst halkçı bir siyaseti, Türkiye halklarının önüne bir fırsat olarak sunacak adaylığı ilan ettik' dedi.AĞRI Cumhurbaşkanı adayı ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 'Bir Kürt olarak, Türkiye'nin bütün ezilen halkları adına, içinden çıktığım özgürlük mücadelesiyle, beni ben yapan değerlerle onur duyarak, bütün ezilen halkların ortak adayı olarak Türkiye'de gidişatı değiştirecek dürüst halkçı bir siyaseti, Türkiye halklarının önüne bir fırsat olarak sunacak adaylığı ilan ettik' dedi. Demirtaş, Adliye Meydanı'nda düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, yakın zamanda yapılan 2 yerel seçimde Ağrı halkının ortaya koyduğu tutumdan dolayı teşekkür etti. Cumhurbaşkanı adayı olurken ve bu kararı verirken de mevki, makam ve koltuk derdinde olmadıklarını belirten Demirtaş, şunları söyledi: 'Her yerde kardeşliğe, barışa büyük bir özlem var. Koltuk sevdasıyla, makam derdiyle, devleti ele geçirmek için bu çalışmayı yürütmüyoruz. Kim bu topraklarda ben bu devletin resmi ideolojisini kabul etmiyorum, içime sindirmiyorum demiş ise devletin zulmünü görmüş. Karadeniz'e, Akdeniz'e, Trakya'da, Ege'de gitseniz aynı tablo. Zaten Kürt halkının 90 yıldır yaşadıkları ortada. Bizler yeni bir yaşamla yeni bir çözüm umudunu büyütmek istiyoruz. Türkiye'de ezilen halkların ortak siyasetini yapmaya karar verdik. Burada bize oy veren de var, AKP'ye, başka partilere oy veren de var, baş göz üstüne. Bizi mezhep, kimlik, Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Gürcü, Çerkez, Ermeni ve Arap ayrı ayrı parçalayıp birbirimize düşman etmeye çalışanlar bu işin sadece kaymağını yiyenlerdir.' Türkiye'nin bölünmesi için uğraşmadıklarını, kendi topraklarında onurlu bir halk olarak, anadil, kültür ve tarihleriyle özgürce yaşamak istediklerini belirten Demirtaş, Kürtlerin bölücü terörist olarak gösterilmek istendiğini ileri sürerek, şunları kaydetti: 'Türkiye'nin batısında yaşayan insanlara bizi her zaman terörist olarak gösterdi. Emrinin altındaki medyanında desteğiyle Kürtler'i öcü gibi gösterdi. Kürtlere bölücü terörist dediler. Yıllarca biz bu ülkede ezilenlerle el ele vermeyelim diye, Türk halkı batıda bizi anlamasın diye, Arap halkı, Gürcüsü, Çerkezi, Ermenisi bizi anlamasın, uzattığımız eli tutmasınlar diye aramıza sürekli duvarlar ördüler. Şimdi biz bu duvarları yıkıyoruz. Şimdi Türkiye'nin her tarafında bütün halklar, başörtülüsü, türbanlısı ezilmedi mi? Bu ülkede, ezildi. Alevisi, Türk emekçisi ezilmedi mi? Soma'da yakın zamanda 301 maden işçisi, oradan çıkan cenazelerin Kürt'ü, Türk'ü, Alevi'si var mı? Hepsinin ortak bir kaderi var, patronun çıkarları için, devletin çıkarları için, orada üç kuruş maaş uğruna hepsini katlettiler. Demek ki biz ölürken, ezilirken, Kürt, Türk, Alevi ve Sünni ayrımı yapmıyorlar. O halde direnirken de biz birbirimize karşı ayrım yapmayalım.' Asla zalimin yanında durmadıklarını, her zaman mazlumdan, ezilenden yana olduklarını dile getiren Demirtaş, 'Bugün daha fazla yan yana duracağız. Nerede bir kardeşiniz Müslüman olduğu için, camiye gittiği ve başörtülü olduğu için hakarete uğrarsa onun yanında olacağız. Nerede bir Ermeni, Süryani ve Yezidi hakarete uğrarsa inancından dolayı yanında olacağız. Asla zalimden yana tutum takınmayacağız. Öyle bir cumhurbaşkanı, halk başkanı oluşturmaya çalışıyoruz' ifadelerini kullandı. Kendilerine halen mezhepçilik ve milliyetçilik üzerine saldırıldığını iddia eden Demirtaş, mezhepçilikten, ırkçılıktan kimseye fayda gelmeyeceğini anlattı. Demirtaş, şöyle devam etti: 'Suriye'de, Musul'da yaşananlara bir bakalım, Kobani'de, Filistin'de yaşananlara bir bakalım Allah aşkına. Eğer Filistin'de, Suriye'deki ve Irak'taki halklar bizim bu söylediğimiz gibi yan yana durabilselerdi, birbirinden nefret etmeden aynı sofrada yemek yiyebilse, aynı meydanda yan yana durup aynı yürekle slogan atabilse, aynı özgürlük hayali için, aynı mücadele için birlikte mücadele etseydi bu felaketler başlarına gelir miydi? Evet dış müdahaleler, büyük emperyalist güçler tabii ki ortalığı karıştırabiliyorlar. Ama biz yarayı açık tutarsak elbette enfeksiyon kapar. Yarayı bizlerin iyileştirmesi lazım, bu yaraya bizim merhem olmamız lazım.' Biz Şengal'e de sahip çıkacağız IŞİD'in yaptığı saldırılara da değinen Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'IŞİD barbarlığı Şengal'e dayanmış. Bugün orada bir avuç Yezidi halkı var, 'hepsini katledeceğiz' diyorlar. Bu kadar tahammülsüzlük ve bunu bizim dinimiz adına, Allah'ın barış ve hoşgörü dini olarak gönderdiği İslam adına yapıyorlar. Onların ne İslam'la, ne Hazreti Peygamber'le ve ne de kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'le alakaları yok. Kur'an'ın da Peygamber'in de Allah'ın da böyle bir emri yok. Şimdi Şengal'de işte sayıları bile yeryüzünde parmakla sayılabilecek kadar az kalmış. Yezidi halkı eğer orada sahipsiz kalırsa binlerce kadın, çoluk çocuk katledilecek. Niye, mezhepçilik yaptıkları için. 'Benim mezhebimi kabul edeceksin' diyor, 'benim dünya görüşümü, din anlayışımı zorla sana kabul ettireceğim' diyor. 'Etmezsen katlederim' diyor. Ama biz dayanışma içinde olacağız. Biz Şengal'e de sahip çıkacağız.' Barbarlığın bu topraklarda geçerli hukuk olmayacağını kaydeden Demirtaş, 'Kardeşlik hukukunu üstün kılacağız. Bizler bunu yaparken Kürtlüğümüze, Zazalığımıza, Sünniliğimize ve Aleviliğimize dayanarak yapmayacağız. İnsanlığımıza dayanarak yapacağız. Bir insan Kürttür diye iyidir diye bir şey yok. Ya da Kürttür diye kötüdür diye bir şey yok. İnsani değerler başka bir şeydir. Bizim etnik kimliğimizle, mezhebimizle alakalı bir şey değildir. Bir insan sadece etnik kimliğiyle yargılanıp katlediliyorsa, ya da siyasette linç ediliyorsa işte onu yapanlar faşizmin temsilcileridir' diye konuştu. 'Erdoğan'ın sırf koltuk sevdası uğruna, sırf Çankaya uğruna etnik kimliklerini ve mezheplerini yuhalattığını' öne süren Demirtaş, şöyle devam etti: Kusura bakmasın, biz kendimizi inkar ederek bugünlere gelmedik. Öyle gömlek değiştirerek, bizi yetiştiren hareketi, bizi yetiştiren partiyi inkar ederek gelmedik. Ama sen içinden çıktığın bütün partileri inkar ettin. Seni yetiştiren bütün liderleri, kanaat önderlerini inkar ettin. Rahmetli Erbakan'ı da inkar ettin, Fethullah Gülen'i de inkar ettin. Hepsini inkar ede ede, hepsini sata sata bugünlere geldin. Biz böyle olmayacağız, neysek oyuz. Başka türlü halk siyaseti yürütülemez, başka türlü halkın derdine derman olunamaz. Bu dünyalığını, öbür dünyalığını birbirine karıştırmışlar. İlkesizlik, değersizlik uğruna halkın her türlü sefaletini, yoksulluğunu bir kenara bırakmışlar. Devleti kendi malı mülkü gibi görüyorlar. İnanın ki bizim adaylığımız bile onları rahatsız ediyor. Sen kimsin diyor, devletin bir numaralı koltuğuna aday oluyorsun. Çünkü onlara göre bizim gibi ezilmişlerin devlet yönetiminde yeri yok. Bizim işimiz ezilmektir, biz altta olacağız, onlar hep omuzlarımıza çıkacaklar, zevki sefa içinde bizi yönetecekler. Anlayışları bu, o yüzden kabul edemiyorlar. ' Tarihi bir adaylık ortaya koyduk Tarihi bir dönemde tarihi bir adaylık ortaya koyduklarını vurgulayan Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: 'İçinizden çıkmış bir evladınızı, kendi kardeşinizi, hem de bütün halkları kucaklayan, bütün ezilenleri kucaklayan birine oy vererek en doğru işi yapmış olacağınızı unutmayın. Bu tarihi bir fırsattır. Türkiye'de hepimiz birlikten yanayız, hepimiz beraber yaşayacağız, elbette ülke bölünmesin diyoruz. Ama tek dil ve tek ırk dayatmasıyla bu ülkeyi kimse bir arada tutamaz. İnanın ki Başbakanın söylemi bu ülkeyi bölünmeye götürüyor. İnsanlar mezhep mezhep, kimlik kimlik birbirinden korkar hale geldi, nefret eder hale geldi. Buralarda belki çok hissedilmiyor ama Hatay, Adana, Antep ve, Urfa'ya bir gidin. Sadece buradaki insanların duygu ve düşüncelerine hitap etmiyorum. Hele bir İzmir ve Trakya'ya gidin, insanlar artık kendi mezhebinden, kendi ırkından olmayanlarla artık aynı binada oturmak istemiyorlar, korkuyorlar. Alevi Sünni'den korkuyor, Türk Kürt'ten korkuyor, Ermeni, Gürcü'den Çerkez'den korkuyor. Yan yana koysanız hepsi fakir fukara, hepsi emekçi, hepsi köylü, çiftçi, asgari ücretle çalışıyor. Öyle bir yaptılar ki biz aynı apartmanda komşu bile olamıyoruz. Bize siz bu ülkede birlikte yaşayacaksınız diyorlar, yahu siz bizi bu hale getirdiniz. Tek dil tek ırk dayata dayata tek mezhep dayata dayata siz bunu yaptınız biz yapmadık. Bize hep bölücü dediniz ama biz hep birlikten söz ettik. Asıl bölünmeyi onlar istiyorlar.' Yaklaşık 1 saat süren konuşmasının ardından küçük bir çocuk tarafından hediye edilen kumbarayı alan Demirtaş, daha sonra sivil toplum örgütü temsilcileriyle gerçekleştireceği toplantı için miting alanından ayrıldı. Orhan Güngör, AA
'Başörtüsünün İlkokula İndirilmesi AKP'nin Kadınlara Yönelik Son Saldırısı'
'AKP, 'Yeni Türkiye' söylemiyle muhafazakâr bir anlayıştan dini muhafazakâr bir anlayışa evriliyor'Sosyalist Feminist Kolektif (SFK), kız çocuklarının bedeninin ideolojik savaş alanı olmadığını belirterek, 'Kamusal alanda dini referanslarla kız çocuklarına başörtüsü serbestliği getirmek, erkek cinselliğini engellenemez ve saldırgan olarak varsaymak, kız çocukların bedenini ise tahrik nesnesi olarak belirlemektir' görüşünü dile getirdi. SFK, 'başörtüsünün 9-10 yaşında kız çocuklarına kadar indirilmesini AKP’nin kadınlara yönelik en son saldırısı' olarak niteledi.SFK'nın internet sitesi sosyalistfeministkolektif.org'da yayımlanan açıklamada, hükümetin okullarda öğrencilere 10 yaşından itibaren başörtüsü serbestisi getiren uygulaması eleştirildi.' Tayyip Erdoğan 'ın Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesiyle birlikte AKP'nin 'Yeni Türkiye' söyleminin dini muhafazakâr bir anlayışa evrildiği' belirtilen açıklamada, 'Kadın bedeni çocuk yaştan itibaren cinsel tahrik nesnesi olarak kodlanırken, kadının cinselliğinin denetlenmesi ve kız çocuklarının bedenleri üzerindeki baskı ve kontrolün artmasıyla geleceğin istenen itaatkâr 'iffetli' kadınlarının oluşturulması hedefleniyor' dendi.Açıklamada, SFK'nın, 'başörtüsü hakkına ilişkin yasaklara karşı olduğu, ancak 9-10 yaşlarındaki kız çocuklarının henüz kendi bedenlerini keşfetmedikleri bir yaşta, devletin izniyle ailelerin kız çocuklarını örtmelerinin, kız çocukların özgür iradesiyle bir ilişkisi olmadığı, bu durumun örtülü-örtüsüz bütün kadınlar için dönüşü olmayan bir yola gidiş' anlamı taşıdığı vurgulandı.Sosyalist Feminist Kolektif'in ' Kız çocuklarının bedeni sizin ideolojik alanınız değildir ' başlığıyla yayımlanan açıklamasının tam metni şöyle:'Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle birlikte siyasi otoritesini pekiştiren AKP, “Yeni Türkiye” söylemi çerçevesinde özellikle eğitim sistemindeki düzenlemelerde açıkça görüldüğü gibi yeni muhafazakâr bir anlayıştan dini muhafazakâr bir anlayışa evriliyor.Milli Eğitim Bakanlığı’nın, öğrencilerin kılık ve kıyafetine dair yönetmelikte yaptığı değişiklik sadece imam-hatip ortaokulu ve liselerinde tüm derslerde, diğer okullarda ise seçmeli Kur’an-ı Kerim dersinde kız öğrencilerin başlarını örterek derse girmelerinin serbest bırakılmasıyla sınırlı kalmadı. Ortaokuldan yani 5'inci sınıftan itibaren öğrenciler başlarını kapatabiliyor. Eğitimdeki imam hatipleşmeyle birlikte sayıları artan seçmeli din dersleri ve başörtüsünün 9 yaşında kız çocuklarına kadar indirilmesi, AKP’nin kadınlara yönelik en son saldırısı.Başbakanın “dindar bir nesil yetiştirme” hedefine uygun olarak düz lise seçeneğinin kaldırılması ve okulların imam-hatiplere dönüştürülmesi, okullarda mescit açılmasının zorunlu olması vb. uygulamalarla, başta Aleviler olmak üzere Sünni inanca sahip olmayanlara ve inançsızlara Sünni İslamın dayatılmasıdır.“Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, yaradılıştan farklıyız” diyerek kadın ve erkeğin toplumsal rollerini yaratılıştan gelen farklara dayandıran dinci-muhafazakâr AKP’liler bulundukları siyasi mevkilerde kadınların giyim kuşamı, hal ve hareketleriyle ilgili sürekli görüş belirtiyorlar. Kamusal alanda dini referanslarla kız çocuklarına başörtüsü serbestliği getirmek, erkek cinselliğini engellenemez ve saldırgan olarak varsaymak, kız çocukların bedenini ise tahrik nesnesi olarak belirlemektir. Hükümet, imam-hatiplerle kız ve erkek öğrencilerin okullarının ayrıştırılmasına yöneldiği gibi, kamusal alanda da kadın / erkek ayrıştırılmasının önünü açacak köklü bir değişime gitmektedir. Milli Eğitim’deki bu değişiklik itaatkâr kadın kimliğinin ideolojik olarak inşa edilmesi sürecinin önemli bir ayağıdır.Kız çocuklarının başının 9 yaşında örtülmesi, “ebeveynlerin çocuklarını istedikleri gibi yetiştirme hakları vardır”, “özel alan, aile kararı” ve hele hele “açılan bir özgürlük alanı” denilerek meşrulaştırılamaz, iktidarın söylemleriyle birlikte ele alındığında bu uygulamalar kız çocuklarına yönelik ayrımcılık ve cinsiyetçiliktir.8 yılık zorunlu eğitimin kaldırılmasıyla kız çocuklarının okullaşma oranının yüzde 27'ye düştüğü, ortaokula kayıt yaptıran kız çocuklarının sayısının ise yüzde 6 oranında azaldığı biliniyor. Ortaokula devam eden 181.851 kız öğrenciyi liselere kaydettirmeyerek eğitim gibi temel haklarından mahrum bırakan ebeveynlerden bu çocukları koruyacak hiçbir mekanizma yok, çocuklar ebeveynlerin insafına terk edilmiş durumda. Erkeklerin tahakkümleri altında özellikle kız çocukları aile içinde cinsel istismara maruz kalıyor, küçük yaşta evlendiriliyor.9 yaşındaki bir kız çocuğundan, koşması oynaması yerine başını örtmesi, hâl ve hareketlerini sınırlaması yetişkin bir kadın gibi davranması bekleniyor. Çünkü bu zihniyet kız çocuklarını âdet gördükleri andan itibaren “kadın” olarak görüyor. Patriyarkal baskı ve denetimi bizzat kendi deneyimleyen kızların erkek öğrencilere göre daha insiyatifsiz olması ise kaçınılmaz.Kadın bedeni çocuk yaştan itibaren cinsel tahrik nesnesi olarak kodlanırken, kadının cinselliğinin denetlenmesi ve kız çocuklarının bedenleri üzerindeki baskı ve kontrolün artmasıyla geleceğin istenen itaatkâr “iffetli” kadınlarının oluşturulması hedefleniyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Kadın iffetli olacak. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak ”diyordu. İşte eğitimdeki dönüşümlerle “itaatkâr, iffetli, dindar” kadın nesli ilkokul sıralarından başlayarak inşa edilecek. İslamcı toplum tahayyülü esas olarak patriyarkanın kadınların kimlikleri ve bedenleri üzerinde kurduğu baskı ile tesis edilecek. Mevcut iktidar zaten uzun zamandır dini referanslarla ve kürtajın sınırlandırılması, üç çocuk dayatması gibi kadınlar üzerindeki patriyarkal baskıyı güçlendirecek uygulamalarıyla kadınların özgürleşme taleplerini bastırmaya çalışıyordu.Düşünce, inanç ifade etme özgürlüğüne yönelik engellemelere olduğu gibi başörtüsü hakkına ilişkin de bütün yasaklara karşıyız. Ancak 9-10 yaşlarındaki kız çocuklarının henüz kendi bedenlerini keşfetmedikleri bir yaşta, devletin izniyle ailelerin kız çocuklarını örtmelerinin, kız çocukların özgür iradesiyle yakından uzaktan bir ilişkisi yoktur. Bu durum örtülü-örtüsüz bütün kadınlar için dönüşü olmayan bir yola gidiştir.AKP için dini inanç, tanrıyla kul arasında bir mesele olmanın ötesinde özel ve kamusal alanı dini esaslara göre düzenlemeyi içeren bir anlayış olarak kadınların özgürleşmesinin önünde ciddi bir tehlike olarak duruyor!Biz kadınlar AKP iktidarının yalanlarını, kadın düşmanı politikalarını biliyoruz! Kız çocuklarını küçük kadınlara çevirmek isteğinizin nasıl bir manipülasyon olduğunun farkındayız.Yıllarca “örtünme” kadın bedeni üzerinden ideolojik bir savaş alanı olarak siyasetin gündeminde yer aldı. Şimdi de kız çocukların bedeni, siyasetin ideolojik savaş alanı haline getiriliyor. “Özgürlük” olarak sunduğunuz örtünme iznine, 9 yaşındaki kız çocukların babalarına “baş kapatma” hakkı verdiği için esastan itiraz ediyoruz!Bedensel ve zihinsel gelişimini henüz tamamlamamış olan (kız ve oğlan fark etmez) herkes çocuktur! “Dindar nesiller yetiştirmek” adına henüz muhakeme gücü olgunlaşmamış çocukların inanç eğitimiyle uğraşmak devletin işi değildir. Din eğitiminden elinizi çekin!Sadece çocukların birlikte büyüme özgürlüklerini ellerinden almakla kalmayıp, cinsiyetçiliği ve ayrımcılığı eğitimde meşrulaştırıyorsunuz.Kız çocuklarının bedeni sizin ideolojik savaş alanınız değildir! “Başörtüsü özgürlüğü” denilerek kız çocuklarına yönelik cinsiyetçilik ve ayrımcılık ailelerin keyfi uygulamalarına da bırakılamaz!Kız çocuklarının beden bütünlüğünü bozacak uygulamalardan derhal vazgeçin!T24
Afganistan'da 'Kuran Yaktı' Diye Zihinsel Engelli Bir Kadın Linç Edilip Yakıldı
Afganistan’ın başkenti Kabil’de, cami önünde Kur’an-ı Kerim’i yaktığı ileri sürülen zihinsel engelli bir kadın, buradaki kalabalık tarafından linç edildi. Daha sonra kalabalık tarafından bir çatıdan atılan kadın üzerine benzin dökülüp yakıldı.Afganistan Özgürlük Radyosu’nun haberine göre, Kabil’in en büyük camilerinden Şahi Doh Şamşira önünde Kur’an-ı Kerim’i yaktığı iddia edilen ve zihinsel engelli olduğu belirtilen 27 yaşındaki Fehunde isimli kadın, buradaki kalabalık tarafından linç edildi.Kalabalık daha sonra kadını bir çatıya çıkarıp aşağı attı. Sık sık tekbir getiren grup, artık kımıldamayan kadının üzerine benzin döküp yaktı. Son olarak yakılan kadından geriye kalanlar Kabil Nehri’ne atıldı.Linç sırasında grupa müdahale etmeyen polis, sonra dört kişiyi gözaltına aldı. İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Sedik Sedikki, ‘ talihsiz ‘ olarak nitelediği olaya seyirci kalan polisler için de soruşturma başlatıldığını bildirdi.Diken
Başbakan Erdoğan: 'Mübarek Bir Davanın Hizmetkarlarıyız'
Başbakan Erdoğan, 'Bizler, hepimiz ezelden gelen ve inşallah ebede giden bir mübarek davanın hizmetkarlarıyız' dedi.İSTANBUL Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birlik Vakfı'nın düzenlediği iftar yemeğine katılarak konuşma yaptı. Erdoğan, ramazan ayının ilk iftarında vakfın yöneticileriyle birlikte olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. 'Birlik vakfına, sayın başkan ve heyetine, sofralarını, sularını, ekmeklerini, özellikle de muhabbetlerini bizlerle paylaştıkları için çok teşekkür ediyorum' diyen Erdoğan, vakfın kurucularına, vakfa destek verenlere teşekkür ederken, ölenlere rahmet diledi. Bu yıl ramazanın, insanlık ve İslam alemi için son derece zor bir zamanda karşılandığını aktaran Erdoğan, 'Zaman ne kadar zorlu da olsa bu mübarek aya umutla, heyecanla, çok büyük beklentilerle girdik. Hiç kuşkusuz, bizim şer gördüklerimizde ola ki hayır vardır. Hiç kuşkusuz, Hazreti Mevla, şerleri hayır tebdil edecek güç ve kudrettedir. Bugün, ilk orucunu tuttuğumuz, ilk iftarına eriştiğimiz mübarek ramazan inşallah, coğrafyamızdaki şerlerin hayra tahvil olmasına da vesile olacaktır' diye konuştu. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu ramazanda 'Hiç kimse kimsesiz kalmasın' çağrısıyla bir kampanya başlattığını hatırlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: 'Ramazan, bildiğiniz gibi en çok da yoksulların, gariplerin, mazlum ve mağdurların sevindiği aydır. Yoksulun, garip gurebanın, mazlum ve mağdurların sevinemediği ramazan, ruhuna uygun şekilde idrak edilmemiş bir ramazandır. İşte onun için bu iftar sofrasında olan ya da olmayan her bir kardeşimin bu ramazanda hiç kimseyi kimsesiz bırakmamak adına çok çalışmalarını, çok gayret göstermelerini özellikle rica ediyorum. Sokağımızdan, mahallemizden, semtimizden, oturduğumuz apartmandan başlayarak, Türkiye'yi kucaklayacak, hatta sınırlarımızı aşacak bir yardımlaşma kampanyasının inşallah herkesin ruhuna sirayet etmesini arzuluyorum. Evinden, ilinden, vatanından uzakta, zor şartlar altında ülkemizde misafir olan Suriyeli, Iraklı kardeşlerimize bu ramazanda daha bir ehemmiyet göstermenizi sizlerden ve tüm kardeşlerimden özellikle istiyor, diliyorum.' 'Daha önemli...' Bölge ülkelerinin zor bir dönemden geçtiğini belirten Erdoğan, 'Bu ramazanın her ramazandan daha bir önemli olduğunu görüyoruz. Oruç, aslında Müslümanın kendi iç muhasebesini yapmasıdır. Oruç, Müslümanın kendisini yoksulların, muhtaçların, mazlumların yerine koyması, onların içinde bulundukları durumu hissedebilmesidir. Hepiniz biliyorsunuz ki oruç sadece kuru kuruya açlık değildir. Susuzluk değildir. Oruç, insanın kendisini, hayatını sorgulaması, bu fani dünyada neye tekabül ettiğini etraflıca tefekkür edebilmesidir. Açıkçası kendimize çok sayıda soru sormamız, bu sorulara da tatmin edici cevaplar bulmamız gereken bir ramazanı idrak ediyoruz' şeklinde konuştu. 'Bazı zavallılar çıkıyor, üzerine bomba bağlıyor' Belli meselelerde insanın kendisini değil de kendisi dışındakileri sorgulaması ve suçlamasının bir kaçış, kolaycılık ve kendi kendisini aldatması olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: 'Bakın şu anda Irak ve Suriye, tarihlerinin en zor süreçlerinden geçiyor. Hiç kimse çıkıp da ne Irak'ta ne de Suriye'de başkalarını, başka etkenleri, dış güçleri suçlamasın. Önce işe kendimizden başlamamız lazım. Herkes sorulması gereken soruları eğer gerçekten cesursa kendisine yöneltsin. O kadar acı manzaralarla karşılaşıyoruz ki gerçekten tarifi mümkün değil. Düşünün ki bazı zavallılar çıkıyor, üzerine bombaları bağlıyor, bir camiye gidip orada namaz kılanların arasına üzerindeki bombayı patlatarak bir de tekbir getirmek suretiyle orayı kan gölüne çeviriyor. O bombayı patlatan zavallı, o esfel-i safilin, bunu da kendi inançları doğrultusunda yaptığını iddia ediyor. Düşünün ki imsakla birlikte oruç ibadetine başlayanlar, aynı ezanın sesiyle, aynı ibadet için nefislerine kilit vuranlar, aynı kıbleye yönelenler kalkıp birbirlerine silah doğrultabiliyor. Birbirlerini hunharca katledebiliyor. Kendilerini sömürenlere, istismar edenlere, kendilerinin işlediği cinayeti zevkle seyredenlere tek kelime edemeyenler, cesaretle karşı koyamayanlar, Müslüman kardeşlerinin canlarına, mallarına, ırzlarına saldırabiliyorlar. İşte bu içler acısı manzara, insanların kendilerini muhasebeye çekmekten kaçınmalarının bir neticesidir. Kendilerine en basit, en temel soruları sormaktan kaçınanlar maalesef kardeş katletmeyi meşrulaştırmaktadır.' 'Hepisinden iyice/Bir gönüle girmektir' Yunus Emre'nin 'Yunus Emre der hoca/Gerekse var bin hacca/Hepisinden iyice/Bir gönüle girmektir' şeklinde dizelerini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Bir gönüle girmenin, bir gönülü fethetmenin unutulduğu, ihmal edildiği, bunun karşılığında da kardeşin kardeşe silah doğrulttuğu zor bir zamanda yaşıyoruz. Basit gibi görünen ama aslında inancın temeli olan vazifelerin ihmal edildiği, sahte kahramanlıklar peşinde insanlığın, vicdanın dahi yitirildiği bir çağda yaşıyoruz. Türkiye, tarihi boyunca, içinde bulunduğu coğrafyada çok farklı bir yerde, çok farklı bir mevkide bulundu. Çünkü Türkiye, Mevlana gibi, Yunus gibi, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli gibi bu toprakların ve bu milletin mayasını yoğuran Kur'an-ı Kerim müfessirlerine sahip oldu. Onlar küçük gibi görünen, basit gibi görünen ama her şeyin başı, her şeyin temeli olan meselelere en başta da gönül kazanmaya, gönüller fethetmeye vurgu yaptı. Kardeşlerim, küçük gibi görünen temel meseleleri ihmal edenler büyük meselelerde başarı sağlayamazlar. Kendi nefsini terbiye edemeyenler dünyaya istikamet çizemezler. Kendi evini, kendi bahçesini, kendi sokağını, semtini ihmal edenler dünya için söz söyleyemezler.' Herkesin kumandan, herkesin zabit olduğu bir orduda mücadele edecek nefer bulunamayacağını kaydeden Erdoğan, Birlik Vakfı gibi vakıf ve dernekleri de önemli kılan şeyin bu olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: 'Bizler de bizden öncekiler de öyle zor zamanlar yaşadık ki inanın isimleri bilinmeyen ama ruhları, inançları, ufukları dünyayı kuşatacak kadar büyük olan insanlar sayesinde hamdolsun o zor günleri aştık. Kimileri bir vakıfta yöneticiydi, kimileri bir dernekte üyeydi, kimileri bir okulda öğretmendi, kimileri esnaftı, memurdu, işçiydi, çiftçiydi, öyle büyük sözler söyleyenlerden değillerdi. Büyük makamların, büyük mevkilerin, şöhretin, gücün peşinden koşan insanlar değillerdi. Kimilerine küçük gibi görünen ama aslında gerçekten çok büyük hedefleri vardı. Bir yoksulun elinden tutmak, bir talebeyi okutmak, bir garip sofrasına bir dilim somun koymak, ekmek koymak onlar için dünyayı fethetmekten daha mühimdi. Birer kumandan, birer zabit olmak değil en iyi nefer olmak onların gayesiydi. Bu kadar samimi, bu kadar hasbi, bu kadar fedakar oldukları için biz zor zamanları aştık ve bugünlere hamdolsun ulaşabildik.' Başbakan Erdoğan, 'Bizler, hepimiz ezelden gelen ve inşallah ebede giden bir mübarek davanın hizmetkarlarıyız. Biz, o davanın içinde hizmet etme aşkı ve şevkine sahip oldukça Rabbim bize olmamız gereken mevki ve makamı takdir etmiştir, takdir edecektir' dedi. Erdoğan, 'Ümmetin parçalanması için gayret edenlere karşı dik durmaya mecbur olduğumuzu özellikle hatırlatmak istiyorum. Bunun bizim için bir vecibe olduğunu hatırlatmak istiyorum. Ne yazık ki bunun gayreti içerisinde olanlar var' dedi.AA
Mars'ta Yaşama Fetva Çıkmadı!
Müslüman alimler Mars'ta yaşama karşı fetva çıkardı. Fetvanın gerekçesi ise Mars'ta yaşamak için haklı bir gerekçe olmaması. Mars One projesiyle Mars'a koloniler kurmanın planlarını yaparken Birleşik Arap Emirlikleri Diyanet İşleri Başkanlığı fetva komitesi, Mars'ta yaşamaya karşı fetva yayınladı. Komite konuyla ilgili olarak yayınladığı açıklamada Mars'ta yaşamanın riskli olduğu ve intihar ile eşdeğer olacağı gerekçesiyle caiz olmadığını vurguladı. Birleşik Arap Emirlikleri'nden haber veren Khaleejtimes sitesinin haberine göre Mars'a yapılması planlanan tek yönlü seyahatin İslam tarafından uygun görülmeyeceği gerekçesiyle caiz görülmediği ifade edildi. Fetva kuruluna göre bu seyahate katılanlar ortada bir sebep yokken sonuçta acı bir ölümle ölecek ve ahirette de tıpkı intihar edenler gibi muamele görecek. Birleşik Arap Emirlikleri fetva kurulu başkanı Dr. Faruk Hamada, fetvayı Kur'an-ı Kerim'de Nisa Suresi'nin 29. ayetindeki 'Herhangi bir sebeple nefislerinizi öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah çok merhametlidir.' ayetine dayandırdıklarını ve insanın kendi hayatını bu şekilde riske atmasının İslam'a göre caiz olmadığını kaydetti. UMUT YAVUZ / ROTAHABER