onedio
Görüş Bildir

LGBTİ Haberleri

LGBTİ ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. LGBTİ ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

CHP'nin Trans Adayı Öykü Evren Özen'e LGBTİ Örgütlerden Tepki
Cumhuriyet Halk Partisi'nin Osmangazi Belediye Meclis Üyesi olarak aday gösterdiği trans birey Öykü Evren Özen için LGBT (Lezbiyen,Gey, Biseksüel ve Transeksüel) örgütleri bir basın açıklaması yayınladı. Özen'in kendilerini temsil etmediklerini dile getiren LGBT örgütler,'Cumhuriyet Halk Partisi'nin de şiddeti birçözüm aracı olarak gören bir kişiyi, LGBTİ hareketini temsil eden bir aday şeklinde sunma yanılgısına düşmemesini umuyoruz'dediler. İŞTE O AÇIKLAMA Basına ve Kamuoyuna, Türkiye'de yaşayan LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans,interseks) bireyler ve seçmenler olarak uzun yıllardır özlemimiz olan'LGBTİ adaylar'a 2014 yerel seçimleriyle birlikte nihayetkavuşuyoruz. Öncelikle Barış ve Demokrasi Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi veHalkların Demokratik Partisi'ni aday listelerinde LGBTİ adaylara da yer vererekhaklı mücadelemizi yerel seçimlerde görünür kıldıkları için tebrik ediyor veseçimlere katılan tüm LGBTİ adaylara başarılar diliyoruz. Bizler LGBTİ hareketi bileşeni örgütler olarak LGBTİadayların seçimlerdeki varlığını sevindirici bir gelişme olarak görüyor, ancakbir adayın salt eşcinsel, biseksüel ya da trans olmasının yeterli kriter olamayacağınıve LGBTİ mücadelesinin geride bıraktığı yıllar boyunca en önemli ilkelerindenbiri olan 'şiddetsizlik' ilkesinin aday belirleme sürecinde tümpartilerce gözetilmesinin vazgeçilemez önemde olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple,CHP Bursa Osmangazi Belediye Meclis Üyesi adayı Öykü Özen ile ilgili zorunluolan bu açıklamayı kamuoyunun dikkatine sunuyoruz. Öykü Özen, geçmişte kurum içi ve dışı ilişkilerinde şiddetibir çözüm aracı olarak görmüş, 2007 yılında Bursa Gökkuşağı LGBT Derneği'ndedernek üyelerine fiziksel ve psikolojik şiddet uygulamıştır. Öykü Özen'inbizzat kurucusu ve başkanı olduğu bu derneğin üyesi olan trans bireyler dernekiçerisinde insan haklarına aykırı birçok kural ve para cezası uygulaması olduğusuçlamasıyla Özen'e karşı dava açmıştır. Özen tüm bu süreç sonunda 'Suç işlemekiçin örgüt kurmak', 'Tehditle insanları fuhuşa zorlamak' gibi çeşitligerekçelerle ceza almıştır. Süreç içerisinde diğer LGBTİ örgütlerinin özeleştiri talebini reddetmiş ve bu nedenle diğer örgütler Bursa Gökkuşağı LGBTDerneği'ni tanımadıklarını ilan etmişlerdir. 2007 yılından bu yana hiçbir LGBTİoluşumu ya da örgütü Öykü Özen'le herhangi bir çalışma yürütmemiştir. Şeffaf ve demokratik siyaset için uygun bir aday olmaktanuzak bir kişi olarak Öykü Özen'in ne LGBTİ bireyleri ne de bu ülkede yıllardırzorlu ve onurlu bir mücadeleyi şiddetsiz yöntemlerle yürüten LGBTİ örgütlerinitemsil edebileceğini düşünüyoruz. Adaylığını trans kadın kimliği üzerinekurmasının, LGBTİ hareketinin desteğini aldığı yanılgısını uyandıracağındanendişeliyiz. Cumhuriyet Halk Partisi'nin de şiddeti bir çözüm aracı olarakgören bir kişiyi, LGBTİ hareketini temsil eden bir aday şeklinde sunmayanılgısına düşmemesini umuyoruz.  Saygılarımızla, Hêvî LGBTİ İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği Keskesor LGBTİ Diyarbakır Lambdaistanbul LGBTİ Dayanışma Derneği MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu ZeugMadi LGBT
Küçük İskender: Ahlak İçin Seksten, Bağımsızlık İçin Özgürlükten Vazgeçemezsin
Şair küçük İskender: Birbirlerine ekranda küfreden liderlerin temsil ettikleri partilerin sokaklarda hoşgörülü, neşeli şarkılarda fink atması ayrı bir ironi Şair küçük İskender , 'Ruhu iyileştireyim derken bedeni öldürüp dışlayamazsınız. Tersi de geçerli. Ahlak derken seksten, bağımsızlık derken özgürlükten vazgeçemezsiniz. Hayat böyle bir şeyi' dedi. Twitter yasağına da değinen iskender, 'Twitter, Youtube, Facebook derken toptan çözüme gidip yakında elektriği yasaklayabilirler. TOKİ de konforlu mağaralar yaparsa yerleşir, geçinir gideriz' ifadesini kullandı.Şair küçük İskender, Türkiye'deki şiirden, ahlaktan, özgürlükten, Gezi olaylarıdan ve Twitter yasağına kadar birçok soruya yanıt verdi. Çınar Oskay 'ın sorılarını yanıtlayan İskender'in Hürriyet'te yer alan söyleşisinin ilgili bölümü şöyle: Türkiye’nin bugünleri bir şaire ne hissettirir? Muhafazakâr ya da vurdumduymaz bir şairseniz bir sıkıntı yok elbette. Ama benim gibi hayatın her an ileri ve daha güzele, eşitliğe doğru gitmesinden yana olanlar için kapan. Kapan diyorum çünkü sizi av gibi görüp peşinize düşen avcılar var. Ölümünüzün önlerindeki engelleri kaldıracağını savunan bir zihniyetin gitgide hakim olduğu bir darboğaz da denilebilir. Pencerenizden içeri giren seçim şarkıları, televizyon haberleri sizi nasıl etkiliyor? Birbirlerine ekranda küfreden liderlerin temsil ettikleri partilerin sokaklarda hoşgörülü, neşeli şarkılarda fink atması ayrı bir ironi. Zaten uzun zamandır haberleri sosyal medyadan izlemeye gayret ediyorum sahiciliği açısından. Penceremden içeri sızmaya çalışan şarkıları da kendi müzik arşivimdeki şarkılarla bastırarak akıl sağlığımı korumaya çalışıyorum. “Bu hızla 3-5 yıla kalmaz topluca Ortaçağ’a gireriz” demiştiniz. Girdik mi, daha var mı? Girmez miyiz; hatta o hızla arka kapıdan çıkıp daha da geriye düştük. Twitter, Youtube, Facebook derken toptan çözüme gidip yakında elektriği yasaklayabilirler. TOKİ de konforlu mağaralar yaparsa yerleşir, geçinir gideriz. ‘ Underground Otopark kitabında “Çocukken ülkenin, dünyanın bu hale geleceğini hiç tasavvur ettiniz mi? Aklımın ucundan bile geçmedi” diye yazdınız. Gerçekten o zamanlar daha mı iyiydi dünya? Sanırım ben daha iyiydim, biz daha iyiydik. Yoksa dünyanın anormal yükselişi doğanın çöküşü anlamına geliyor. İnsanın evrimi ne kadar büyük bir tehlikeyse asıl korkuncu da büyümekle yaşlanmayı karıştırıp o telaşla irili ufaklı diktatörlere dönüşmesinde. Küçücük bir çocuktan korkan iktidarlar, sevginin düşmanı şizofren çeteler oluşturduk; teselliyi de çoğunluğun desteği sanıyoruz. Yeniden Dostoyevski okumaya başlamak gerekiyor belki deBugünlerin 80’lerden, 90’lardan, 2000’lerden farkı ne? 80’lere laf yok; acımız kadar neşemiz de büyüktü. 90’larda liberalizmin başımıza bela olacağı endişesine Tarantino güldü geçti yine de. Derken 2000’lerin milenyum sarhoşluğuna kapıldık. Bilmiyorduk ki başkaları içindi milenyum; bizim coğrafyamız ise uranyuma girdi. Yani karanlığa, ölüme, baskıya, sonunda da cinayetlere, katliamlara... Küçük Amerika olmaktan sıkılıp küçük Almanya tadına ulaştık. Ama bildiğin Nazi Almanyası. Başbakan Erdoğan sizi şair olarak bir şekilde etkiliyor mu? Ne bileyim, mesela gün içinde aklınıza geliyor mu? Sesinin inceldiği mitingler filan sizin algı dünyanızda nasıl yer buluyor? İçindeki gerçek sesi bulmuş olabilir belki -ilginç bir ton yakalamış çünkü, tıbbi açıdan bakmalı birileri.- Beni birey olarak değil, yaptıkları açısından ilgilendiriyor kendisi; vefa ve vicdan kavramlarına getirdiği postmodern açılım birçok ailenin çöküşüne sebebiyet verdiyse karakter olarak şüphesiz her sanatçı için bir figürdür. Yeniden Dostoyevski okumaya başlamak gerekiyor belki de. Ya iktidarın yeni dili? Egemen Bağış’ın ‘nekrofiller’ benzetmesi… Başbakan’ın “Bunlar utanmasa uçak için de ‘ekmek almaya gidiyordu’ diyecek” sözleri? Tıp eğitimimi psikiyatri servisindeki hastaların tedavisini aksattığım, bozduğum iftirası yüzünden bırakmıştım biraz da; bana o günleri hatırlatan şeyler yaşıyorum. Yani bir dil, bir akıl ve bir gövdenin sacayağı vazifesi göremediği varoluşlar. Bu tuhaflıklar umarım ilerde ulusal bir ironi performansı yapmamız için yeterli malzeme ve mümkün mertebe direnç sağlar hepimize. “Faşizme karşı tıpkı bir hayvan gibi davranmalıyız” sözleriyle ne demek istediniz? -Hayvan derken saldırgan, vahşi, akılsız anlamında kullanmıyorum; gezegenine uyumlu, dürüst, doğası gereği güzel anlamına getiriyorum lafı. Bazı insanlarla beraber yaşayacağıma, çalışacağıma hayvanlarla işbirliğine gidip öze dönerim gibi fazla naif bir yanım da var hâlâ. Bu dönem fikir-sanat hayatımızı nasıl etkiledi? Çıkan filmleri, şarkıları, kitapları nasıl buluyorsunuz? Bir tiyatrocu dostumuz haklı nedenlerle yurtdışına giderken diğerine yeni olanaklar veriliyorsa olan biteni okuyan yeni bir zihniyet kandırılamaz elbette. İçimdeki his yakında kimi mizah dergilerinin de ağır cezalarla, vergilerle kapatılacağının sinyalini veriyor. Daha da siyahlara bürüneceğiz. Ama gitgide matem artar, karalar bağlayanlar çoğalırsa karanlık ve o karanlıkta saklanan farklı fikirlerin hareket alanı da genişler. Genç sanatçıların iyi işlere yöneleceğini, sertleşeceğini ümit ediyorum. Biraz hayal kuralım... Bir sabah uyandınız. Türkiye, istediğiniz gibi bir ülke olacak. Sokakları, mimarisi, insanları, gündemi... Böyle bir ülkeyi anlatır mısınız bize? Birileri cennet diyor ona, birileri de ütopya. Öyle bir Türkiye’yi hayal edebilecek kadar ne yeteneğim ne de görebilecek kadar ömrüm var. Güzel bir ülkeyi anlatacak kadar güzeldir lisanımız, güzel bir ülkeyi inşa edebilecek kadar güzel insanlarsak tabii. Sıkıntımız orada. “Okumadan sokağa çıkmayın” diyeceğiniz kitaplar, şiirler var mı? Her kitap okunmayı hak eder bence. Elbette seçiciyim ama kimi söylesem diğeri alınır. Şiirsel söylersek “Kimi sevsem öteki küsüyor” gibi bir durum. Edebiyatseverlik böyle bir nazı, kıskançlığı bertaraf etmek işte. Yine de şiirin büyüsü bambaşka. Düzyazının öğüt verdiği yerde şiirin baştan çıkartıcılığı önemli. Edebiyat hayatınızın en zevkli anı hangisiydi? Şair olarak Amsterdam’a davet edilmem ve orada yaklaşık bir ay yaşamam geliyor aklıma. Gerçekten iyi gelmişti. İnsanlar gülümsüyordu. Özgürlük haddini aşmıştı. Bu yaşıma kadar mutluluğu bir kez orada hissetmiş olabilirim. Kediler, akasya ağaçları, vapur, yağmur, Büyükada… Bizim yazarlarımız, şairlerimiz biraz uslu mu? Biz mi öyle sanıyoruz? Siz bu durağan dünyadan kopma isteği duydunuz mu? Asya, Avrupa, Amerika derken Afrika’yı atladığımı fark ettim; belki en azından bir Fas yolculuğu olabilir ilerde. Baharat kokusu mu, sıcak mı, çöl mü çekiyor beni, bilemiyorum. Burroughs etkisi de olabilir. Yahut ‘Afrika Dahil’ diyen bir Cemal Süreya rüzgârı. Belli mi olur bir Rimbaud bulurum kendime oralarda arkadaş, Afrika’nin göbeğine yerleşip bir bakkal açarız. Sence durulmaya niyetli miyim? Yola devam! Hayatınızın romanı hangisi peki? Bizim kuşağı Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ı vurdu. Ne gariptir ki kızıyla Cerrahpaşa’da beraber okuduk; sanırım o doktor olmuştur, ben buralara geldim. Ardı sıra Latife Tekin romanları. Şimdilerde ise Hakan Günday, Emrah Serbes gibi müthiş kalemlerin ateşi. Âşık olmak zorlaştı mı? Neye âşık olduğunla ilgili bu. Eskiden boş zaman sosyoloji diye bir meseleyle ilgilenmiştim. Aşk oralarda samimi ve elzem. Ya evlilik? O tür zararlı alışkanlıklarım yok. Dostluklar, ilişkiler nasıl evrildi? Tomris- Turgut Uyar’ınki gibi evlilikler, aşklar kaldı mı? En son, Orhan Veli’nin büyük aşkı Nahit Hanım’a yazdığı mektupları okudum. Aşka mı üzüldüm, o dönem mi içimi burktu; ama sersem etti beni. Sahicilikle ilişkili. Özlemle ilgili. Arkadaşlıklar örgütlenmeye benziyor biraz. Zamana karşı koymak, zamanı birlikte şenlendirmek için kurulmuş küçük örgütler işte sorduğun dostluklar, aşklar. Kundaklamayı sevmem “Şiir, küçük mutlulukları, ayrıntıda kalan hüzünleri, bir çiy damlasının falanını-filanını aşalı, buralardan gideli çok zaman geçti” diye yazdınız. Hayat şiire olan duyarlılığı öldürdü mü? O ifade tarzı terk edildi sadece. Dobralık ile teknoloji, hız ile masumiyet birbirine nüfuz etti. Devasa hayat yangınına itfaiye geç geldi; artık ortadaki kül ve enkazı eşeleyerek insanlığımızı bulmaya çalışıyoruz; biraz o yüzden kirliyiz. Siz ender şair gibi şairlerdensiniz galiba. Bohem, dağınık, özgür… Nasıl bir hayat böylesi, öykünelim mi? Emir/komuta zinciriyle aranız yoksa hiç de fena değil; bohem ve özgür kısmı doğru da dağınıklığımın çerçevesi var. Çok zengin nasıl para saçmazsa bu denli imgeyi biriktirenin de bonkör, müsrif ya da tatlı serseri olması imkansız. Sorumluluklarımı, ödevlerimi ihmal etmemeye çalışırım. Baktım ki boğuyorlar, içime çekilirim. Edebiyatla ilgilenmeseydim de böyle bir hayatı isterdim. Her iki anlamıyla da kundaklanmayı sevmem. Türkiye’de eşcinsel olmak nasıl bir durum? Eşcinsel kesimin ‘Yeryüzünde bir azınlık güç olarak iktidar karşısında daima muhalif sosyalist kanatta mücadele verdiğini’ yazdınız. Gezi’deki LGBTİ direnişçileri, sonrasında geniş bir kitlenin katıldığı ‘Gay pride’ bir farkındalık yarattı mı? -LGBTİ, her şeyden önce tüm dünyada heteroseksizmin faşizmiyle mücadele eder; kimseyi dışlamamayı ilke edinmiş, içselleştirmiştir. Arkadaşlarımız Gezi’de ve sonrasında bunun en başarılı örneklerini sergilediler. Direnişi ve ölçülü mizahı yan yana getirdiler. ‘Yasak Ne Ayol’ bugün çoğu insanın dilinde. Onlar sadece benim değil, hepimizin dostu. Bunu fark edenler dünyayı sevmeyi öğreneceklerdir. Türkiye’deki heteroseksist şiddeti kırmak mümkün mü? Dürüst konuşalım; umudum yok. Öncelik de kazandıramıyoruz. Doğruya doğru ülkemizde çözüm bekleyen bir sürü acil meselemiz varken bu sanki biraz ‘fazla’ görünüyor kimilerine. Tabii ki “Her şey düzelsin, size de bir güzellik yaparız” gibi bir kepazeliğe ödün vermek de ağır. Gezi sizde şiir yazma isteği uyandırdı mı? Ölen kişilerin arkasından veya toplumsal çıkışları takiben şiir yazmak tedirgin ediyor beni; yazanlara bir şey diyemem ama ben sanki pastadan pay alıyormuşum gibi hissediyorum. Örneğin Ali için, Berkin için, Ethem için şiir yazarsam biri çıkıp “Onlar ölürken yanında yoktun” diyecek diye ürküyor ve hak veriyorum bu siteme. Bugün Türkiye’de seçim var. Yeni bir dönem... İnsanlara bu pazar günü, bir şiirle veda etmek ister misiniz? Şiirsel bir aforizmamı paylaşayım: “İyi şaire sormuşlar: “Usta, diğerleri çırpınsa da senin gibi yazamıyorlar; nedendir?” İyi şair yanıtlamış: ”Meseleyi et olarak gören göz için kasap ile cerrah arasında fark bulunmadığındandır.“ Bu farklılıkları fark edenlerin kazandığı bir dönem olur umarım.T24
Türkiye'nin LGBTİ Dostu Dört Belediyesi Oldu
LGBTİ Dostu Belediyecilik Protokolü’nü imzalayan dört aday, resmi olmayan sonuçlara göre yerel seçimi kazandı. Beş siyasi partinin sekiz ilden 40 belediye başkan adayı SPoD’un (Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği), yerel yönetimlerin LGBTİ haklarının hayata geçirilmesindeki sorumluluklarını hatırlatmak üzere hazırladığı LGBTİ Dostu Belediyecilik Protokolü'nü imzalamıştı. LGBTİ dostu belediyecilik sözü veren adaylardan, seçimi kazananlar şöyle: BDP Mersin Akdeniz Belediye Eşbaşkanı Yüksel Mutlu CHP İstanbul Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu CHP İstanbul Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar CHP İstanbul Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü.Bianet
'AK Parti LGBT Bireyleri' Bu Seneki Onur Yürüyüşü'ne Katılacak mı?
Bu yıl düzenlenecek Onur Yürüyüşü'ne, 'AK Parti LGBT Bireyleri' adlı bir grubun AKP bayrakları ile katılacaklarını açıklaması tepki çekti Onur Haftası etkinlikleri kapsamında geleneksel olarak düzenlenen Onur Yürüyüşü’nün bu yılki hazırlıkları sürerken, “AK Parti LGBT Bireyleri” adlı grup parti bayraklarıyla yürüyüşe katılacağını açıkladı. Fırat Kurt 'un Karşı gazetesinde yer alan haberine göre, AK Parti LGBT Bireyleri'nin açıklaması kimi LGBTİ bireylerinin tepkisine neden olurken kimileri de destek verdi. Tepkiler üzerine AKP’li LGBTİ bireyleri 29 Haziran Pazar günü yapılacak yürüyüşe katılma düşüncelerini askıya aldı. ‘Samimi değil' Sosyal medyada Onur Yürüyüşü’nde AKP propagandası yapılmasına izin vermeyeceklerini açıklayan bazı LGBTİ bireyleri, AK LGBT bireylerin samimi olmadıkları ve hareketin sorunlarına dair bir mücadeleleri olmadığı görüşünü savundu. ‘Gökkuşağının Kızılı’ üyesi Tunca Özlen , LGBTİ hareketinin sağın homofobisi ve transfobisini deşifre ettiği ve ayrımcı politikaların hesabını sorduğu ölçüde anlamlı olacağını söyledi. Özlen, “Kendilerine AK LGBT diyen grubun bu siyasi kimlikle Onur Yürüyüşü’ne gelmeleri halinde, AKP’ye yönelik tepkinin ve Gezi’yle açığa çıkan öfkenin doğrudan muhatabı olmaları sonucunu beraberinde getirmesi kaçınılmazdır” diye konuştu. Onur Haftası Komisyonu Üyesi Görkem Ulumeriç ise Onur Yürüyüşü’nün LGBTİ bireylerinin var olduğunu göstermek için, ‘varız, utanmıyoruz’ demek için yapıldığını hatırlattı. Kimlik temsili AK LGBT bireylerinin yürüyüşte yer almalarını destekleyen Ulumeriç, “Bu arkadaşlar gerçekten var ve AKP’yi desteklemeleri normal. Çünkü AKP’lilerde henüz LGBTİ perspektifi gelişmedi. Zamanla gelişecek diye konuşan çeşitli ideolojilerden LGBTİ bireyler var. Bunun bir önemi yok, Onur Yürüyüşü’nde kendi kimliklerini temsil ediyorlar. Yürüyüş bunun için düzenleniyor” dedi. 'LGBT bireylerin farklı görüşleri olabilir' İsmini açıklamayan 23 yaşındaki eşcinsel bir öğrenci, ‘kaosgl’ sitesine isimsiz verdiği röportajında, “Bu sene Onur Yürüyüşü’nde AK LGBT’liler olarak biz de varız, geliyoruz” dedi. LGBTİ bireyleri olarak AKP’nin eşcinsellere karşı tutumunu hiçbir şekilde desteklemediklerini söyleyen eşcinsel öğrenci, parti yetkililerine ve AKP’ye oy veren halka, AKP’yi destekleyen LGBTİ bireyleri olduğunu göstermek istediklerini anlattı. Eşcinsel öğrenci, LGBTİ bireylerinin farklı siyasi görüşleri olabileceğini, kabul ve hoşgörülü olmak gerektiğini savundu.t24.com.tr
CHP Milletvekili Binnaz Toprak: 'Erdoğan Halkın Adamı'
Seçim sonuçlarını ve CHP'yi değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Binnaz Toprak, Habertürk’ten Kübra Par’a konuştu. CHP milletvekili Toprak şunları söyledi: Yerel seçimlerin ardından 3 hafta geçti ama tartışmalar bitmiyor. Muhalefetin beklentisi; yolsuzluk iddiaları, tapeler, Twitter ve Youtube yasakları gibi yıpratıcı etkenlerle AK Parti’nin oylarının düşmesi yönündeydi ama beklenen olmadı. MHP ve BDP oylarını artırsa da CHP’nin yüzde 30’ları aşamaması çok eleştirildi. Peki Türkiye’nin kurucu partisi olmasına rağmen CHP kabuğunu neden kıramıyor, seçim haritasını neden değiştiremiyor? Muhafazakâr kesimle niye temas kuramıyor? Ne olacak bu Beyaz Türklerin hali? Prof. Binnaz Toprak’la buluştum, CHP Milletvekili gömleğini çıkarıp siyaset bilimci kimliğiyle seçim sonuçlarını değerlendirmesini istedim. Çuvaldızını iktidara batırsa da özeleştiri yapmaktan, CHP’nin eksiklerini sıralamaktan kaçınmadı… Seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdiniz? Bu rakamları bekliyor muydunuz? CHP’nin çok büyük bir sıçrama yapacağını düşünmüyordum. 1950’den beri seçmen hep sağ partilere oy veriyor. Yüzde 30 psikolojik eşikti, aşarız diye düşünüyordum, olmadı. Türkiye’de iki kesim var. 3’te bir daha kentli, eğitimli, modern, laik ve sola yakın. Kalan 3’te ikisi ise daha az eğitimli, dar gelirli, taşralı, kendini sağ çizgiye yakın görüyor. Böyle bir sosyolojik tablo varken CHP’nin yüzde 40’lar alması çok zor. Dünya konjonktürü de buna uygun değil. Ecevit’in yüzde 40’lar aldığı dönemde tüm dünyada sol yükselişteydi. Sovyetlerin dağılmasıyla sol bütün dünyada bocaladı. 80 Darbesi Türkiye’de solun belini kırdı. 79 İran devriminden sonra İslamcı söylem kentlerin çeperlerinde yaşayanlara devrimci bir alternatif olarak göründü. Zamanında solun olduğu yerlere İslamcılar yerleşti. Bunda kendi çabalarının büyük olduğunu da kabul etmek lazım. Bu konjonktürü göz önüne almadan CHP’yi eleştirmek haksızlık. “DİNDAR KESİM AK PARTİ DÖNEMİNDE KENDİNİ ONURLU VE EŞİT VATANDAŞLAR OLARAK GÖRDÜ”  AK Parti başarısında muhafazakâr söylem mi yoksa ekonomik nedenler mi daha baskın? Dindarlık da önemli ekonomik çıkarlar da. Mitinglerde Başbakan için çıldıran başörtülü kadınların olması tesadüf değil. AKP onlara ilk defa bu ülkenin onurlu eşit vatandaşları olduklarını hissettirdi. Başbakan’ın onların anlam dünyasına hitap eden bir tarafı var. Hayat boyu Türkiye’nin elitleri tarafından aşağılanmış küçük görülmüşseniz, sizi üste taşıyan bir iktidarı tabii ki desteklersiniz. Refah Partisi döneminden itibaren o güne kadar kendi halinde yaşamış mütedeyyin kesimin başörtülü kadınları mobilize oldu, kapı kapı dolaştı. Bu çok oy getirdi. Sünni ve Müslüman olmanın da büyük payı var tabi. İnsanlar bir arkası varsa iş bulabileceğini düşünüyor. Bugün devlet dairelerindeki temizlik işlerine kadar “yandaş” değilseniz iş bulmanız çok zor. Ekonominin payı olmuştur ama asıl etmen toplumun kutuplaşmasıydı. “Aman sıkı duralım, Başbakan’a sahip çıkalım” dediler. Yolsuzluk iddialarını görmemiş olmaları mümkün değil. “Bal tutan parmağını yalar” hesabı; “çalıyor ama iş de yapıyor” diye düşündüler sanırım. Partilere bağlılığın tek bir nedeni yok. Fakirseniz bulgur makarna getiren partiye elbette oy verebilirsiniz. Biz aile sigortası önerdik, hayali bir şey gibi geldi. İnsanlar sağlık sigortasından ya da bize çirkin görünen TOKİ’lerden çok memnun. Hayatında ev sahibi olamamış insanlar için hoş herhalde. Tayyip Erdoğan karizmatik bir lider. Halk adamı olmasının payı var. Yaptıkları iyi şeyleri göz ardı etmek gerekmez. Fakat kutuplaşma siyaseti güdüyorlar ve her seferinde mağduru oynuyorlar. Bu sefer de mağdurlar çünkü “paralel yapı” var. Siyasi strateji açısından zekice değil mi? Oy için bunu yapmak doğru değil. Türkiye bu söylemlerle çok kutuplaşıyor, insanlarda nefret birikiyor. Daha öne “AKP ekonomiyi iyi yönetti” demiştiniz… Türkiye ekonomisi tabii ki büyüdü ama AKP olmasaydı da büyüyecekti. Ecevit hükümetinde Kemal Derviş’in başlattığı politikaları devam ettirdiler. Geçen zamanda gelir dağılımı bozuldu, uçurum açıldı. Önümüzdeki süreçte giderek otoriterleşen politik ortam yabancı sermayeyi kaçırabilir ve ekonomik kriz çıkabilir. Fakat AKP’nin en önemli başarısı nedir diye sorarsanız, orduyu siyasetin dışına çekmesidir. Türkiye’de bugün siyaset sıkışmışsa bunun nedeni 1980 darbesi ve ordunun siyasete müdahalesidir. “CHP DEĞİŞİYOR AMA HEMEN SONUÇ ALMAK ZOR” CHP’nin uzun süredir birinci parti olamamasını neye bağlıyorsunuz? Tek Parti döneminden kalmış, “CHP vesayetçi ve darbe yanlısıdır, din düşmanıdır” diye önyargılar var. CHP’nin muhafazakâr kesimle temas kuramadığı doğru değil mi? Doğru ama temas kurmak için çaba sarf ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu “Bizim kılık kıyafetle işimiz yok, isteyen istediği gibi giyinir” sözünün ertesi günü YÖK Başkanı üniversitelerde kılık kıyafetin serbest olduğunu açıkladı. CHP içinde farklı görüşler var ama partinin gidişatına bakmak lazım. Başörtüsü meselesine ses etmedik. Memurlara ve milletvekillerine serbest bırakılmasıyla kıyamet kopacak sandılar ama kopmadı. Laik hukuk, laik eğitim Türkiye’nin kazanımlarıdır, bunlardan elbette vazgeçemeyiz. Ama bu mütedeyyin kitlenin dışlanması anlamına gelmez. Başörtüsüne ses çıkarmamak, muhafazakâr kesimi ikna etmek için yeterli mi? Laiklik konusunu uzun yıllar siyasetinin merkezine koymuş bir parti şimdi farklı bir tutum almaya çalışıyor. Bunun parti içinde ve halk tarafından bugünden yarına kabul görmesi, hemen oya dönüşmesi mümkün değil. Muhafazakâr kesim, CHP iktidara gelirse eski ayrımcı reflekslerin geri gelmesinden ve bu dönemde kazandıkları hakları kaybetmekten mi korkuyor? Bilmiyorum, olabilir. “Kindar nesil” lafını Başbakan kullandı. Sosyal medyaya baktığınızda büyük bir nefret söylemi var. CHP’nin oturup Güneydoğu’da, Orta Anadolu’da, Karadeniz’de neden oy alamadığına kafa yorması lazım. CHP için “halka yakın değil” eleştirisi de yapılıyor. Parti örgütlerine gitseniz, elitist diyebileceğiniz bir iki kişiyi zor bulursunuz. Aksine çok halktan insanlar. Bu önyargıları kırmak zaman alacak. CHP’nin bundan önceki kadrolarının blucin giyip Gezi’de dolaşmalarını, LGBTİ bireyleri hakkında önerge vereceklerini, mahkeme mahkeme dolaşıp davaları takip edeceklerini, hapishane raporları yazacaklarını düşünebilir miydik? CHP değişiyor, kimse farkında değil. Ama bu neredeyse 100 yıllık bir parti ve değişim kolay olmuyor. “OY VE ÖTESİ”VEYA “OCUPY CHP” GİBİ OLUŞUMLAR ÇOK ÖNEMLİ” Aziz Kocaoğlu da “CHP’nin eksiği mutfakta. Dünyayı bilen danışmanlara ihtiyaç var” dedi. Daha genç insanların partiye entegre olması gerektiğine katılıyorum. “Oy ve Ötesi”ve “Ocupy CHP” gibi oluşumlar çok önemli. Gezi sürecinde gençler CHP dahil tüm partilerden nefret ediyorlardı ama zaman içinde siyasi partiler içinde hareket etmek gerektiğini anladılar. Bu gençleri bağrımıza basmamız lazım. Tamirhanelerde, merdiven altı atölyelerinde çalışan, çok az parayla geçinmeye çalışan başka bir gençlik de var. Onlara da ulaşabilmemiz lazım. “CEMAAT BENİMLE DE ÇOK UĞRAŞTI” 30 Mart öncesi CHP’nin yolsuzluk iddiaları ve tapeler üzerinden siyaset gütmesinin stratejik bir hata olduğunu düşünenler var. CHP 17 Aralık sürecinde yanlış tutum mu aldı? Yolsuzluklar konusunda hiç ses etmemek mümkün değildi. Fakat tüm seçim kampanyası buna indirgenmek yerine acaba bunların yanında başka temalar da işlenmeli miydi diye düşünmek lazım. Ya Cemaat tartışması? 2008’deki “Türkiye’de Farklı Olmak” araştırmasından sonra Cemaat benimle de çok uğraştı. Araştırmayı birlikte yaptığımız Nedim Şener kitap yazdığı için hapis yattı. Türkiye’de farklı kimliklere karşı baskı var mı diye yola çıkmıştık. Anadolu kentlerinde sorduğumuz herkes Cemaat’i işaret etmişti. O dönem AKP ile birlikte hareket ettikleri için çok güçlülerdi. Anadolu kentlerinde işinizde ilerlemek için Cemaat-AKP koalisyonunun bir parçası olmanız gerektiğini söylüyorlardı. Cemaat’in yargı ve poliste çok güçlü olduğu yıllardır söyleniyor. Bunun ipuçlarını da gördük. Ahmet Şık, Hanefi Avcı vakaları tesadüf değil. Bunlar AKP’nin gözü önünde oluyordu. Kandırıldık iddiasına inanmıyorum, birlikte hareket ediyorlardı ama ortaklık bozuldu. Şimdi AKP, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sındaki hayali düşman gibi “paralel yapı”yı gösterip kendini mağdur olarak konumlandırıyor. Seçimlerde Cemaat’in CHP’yi destekleyeceği iddia edildi, yakınlaşma eleştirildi… Belli ki CHP’ye oy vermediler. Genel Başkanımız defalarca Cemaat’le formel bir temasımız olmadığını söyledi. Biz kitle partisiyiz, “Cemaat neden bize oy veriyor” diyemezdik. Kemal Derviş’in “muhalefet kendi gücünü yeniden keşfetmeli, kasetlere odaklanmaktan kaçınmalı, ekonomiye yoğunlaşmalı” yorumuna ne diyorsunuz? Daha yapıcı bir siyaset üzerinden kendi proje ve politikalarımızı açıklayan bir yol seçmemiz gerektiğine katılıyorum. Kutuplaşma siyaseti kimseye yaramıyor. AKP bir dönem yüzde 60’larda oy almayı bekliyordu, onların da oyları düştü. “CHP AVRUPA’DAKİ SOSYAL DEMOKRAT PARTİLER GİBİ OLMALI” CHP’yi bundan sonra nasıl bir yol bekliyor? Eski ulusalcı çizgi mi baskın çıkar yoksa sağa açılımla merkez parti olma adımları devam eder mi? Bekleyip göreceğiz. Tercihim CHP’nin Avrupa’daki sosyal demokrat partiler gibi olması. Ama Avrupa’da da sosyal demokrat partiler düşüşte, sağ yükselişte… Evet, dünya gerçeği böyle. Marksist ütopya öldü, sınıflar yerine kimlikler öne çıktı. Sosyal demokrat partilerin kendilerini yeniden kurgulayabilmeleri kolay değil. Kılıçdaroğlu’nun bozkurt işareti yapması eleştirildi. Sağa açılım sosyal demokrat değerlerle çelişir mi? Hayır, adaya bağlı. Örneğin Mansur Yavaş sola yatkın olan, kapitalizmi eleştiren seçmen tarafından da çok sevildi. Türkiye’de bu sağ sol kategorilerini nasıl tanımlayacağımız çok karıştı zaten… “BEYAZ TÜRKLER APTAL DEĞİL” Beyaz Türklerin çok yalnız ve mutsuz oldukları söyleniyor. Siz daha önce “Marksist ve Weberian tanımlar getirmiş, Beyaz Türkler tüm iktidar araçlarını kaybetti” demiştiniz. Bu seçim sonuçları onları daha da mı yalnızlaştırdı? Beyaz Türkler tedirginler ama ümitsiz değiller. Gezi olayları umut yarattı. Gezi romantizmi biraz fazla abartılmıyor mu? Sandığa yansıyan bir sonuç çıkmadı… Romantizm meselesi değil. Türkiye’de hiç beklemediğimiz bir anda susturulmuş korkutulmuş insanlar, “Bu ülke diktatörlüğü kabul edemez” dediler. Beyaz Türk olmak küçümsenen bir değer değil mi aynı zamanda? Bugünün Beyaz Türkleri iktidarı ve parayı elinde tutanlar değil ama Türkiye’yi Türkiye yapan değerlere sahip çıkan insanlar. Diğer kesimden kaç tane sanatçı çıkıyor? Gusto, yaşam tarzı, yemek kültürü, eğlence hayatı Beyaz Türklerle bağlantılı... İnsan haklarına sahip çıkanlar da Beyaz Türkler. Küçümsemeyi doğru bulmuyorum. KÜBRA PAR-HT GAZETE
'Ambulans Görevlileri Cenazesine Dokunmadı'
Daracık Sokak’ta gerçekleşen trans cinayeti kınandı. Saldırıyı aktaran Didem, “Polis ve ambulans görevlileri arkadaşımızın cenazesine bile dokunmadı. Biz taşıdık arkadaşımızı” dedi. İstanbul LGBTİ Derneği Daracık Sokak’ta dün gece gerçekleşen transfobik silahlı saldırıyı kınadı, “Travestiyiz, buradayız, alışın gitmiyoruz” dedi. Transfobik nefret saldırılarına dün gece (21 Nisan) bir yenisi daha eklendi. Daracık Sokak’ta iki trans kadın silahlı saldırıya uğradı. 21 yaşındaki Çağla (Joker) saldırıda yaşamını yitirirken; Nalan ise omzundan yaralanarak tedavi altına alındı. Önce bıçak sonra silahlı saldırı Olay anını kaosGL.org’a anlatan Didem, civardaki başka trans kadınların silah sesi duyduklarını ve iki kişinin koşarak apartmandan uzaklaştıklarını belirtti. Didem yaşananları şöyle anlattı: “Önce bıçak çekmişler Joker’e. Nalan’ı yardıma çağırmış. O sırada silah çekip Joker’i göğsünden vuruyorlar. Cama çıkıp yardım istiyor. O arada katiller İstiklal Caddesi’ne doğru koşarak uzaklaşıyor.” Cinayetin gasp amaçlı olabileceğini kaydeden Didem, “Joker giyinik bir şekilde salonda bulunuluyor. Gasp olabilir” dedi. “Arkadaşımızın ölüsüne dokunmak istemediler, biz taşıdık” Polislerin ve sağlık görevlilerinin tavrı ise yine şaşırtmıyor: “Polis geldi ve hiçbir şey yapmadı. Biraz ortalığa baktı. Doğru dürüst soru bile sormadı. Ambulans ise arkadaşımızı taşımak istemedi. Apartmandan aşağıya kadar arkadaşımızı biz taşıdık.” Cenazeyi aile istemezse? Cenazeyi taşımak zorunda kaldıklarını aktarırken gözleri doluyor Didem’in ve ekliyor: “Gözlerini bile kapatmadılar. Biz kapattık. Ailenin ne yapacağı ise belli değil. Kabul etmezlerse arkadaşımızın cenazesini biz üstlenmek isteyeceğiz ama devlet bize vermeyebilir.” Birkaç gün önce yine saldırı olmuş! Didem birkaç gün önce de Ömer Hayyam Durağı’nda silahlı saldırı olduğunu hatırlatıyor. Translar arasındaki dayanışmayla saldırıları önleyebileceklerini söylüyor. Kendisi de transfobik nefret saldırısına maruz kalan Didem, polisin ilgisizliğini ve saldırganların cezasız kalmasını eleştirdi. Cinayetin ardından İstanbul LGBTİ Derneği acil eylem çağrısı yaptı. Saldırının gerçekleştiği sokakta saat 12.00’de Joker’in resimlerini taşıyan aktivistler, “Travestiyiz, buradayız alışın alışın gitmiyoruz” sloganları attı. “Travestiyiz, alışın gitmiyoruz!” “Trans cinayetleri politiktir” pankartının açıldığı eylemde yapılan basın açıklamasında nefret saldırılarının her geçen gün artarak devam ettiği vurgulandı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “İktidar sahipleri, egemenler, efendiler! Tüm yasal düzenleme çağrılarımıza kulak tıkayanlar, bizi üçüncü sayfalardan, yandaş medyanın taraflı haberlerinden tanıyanlar! Ardı ardına yaşanan bu cinayetlerin ne anlama geldiğini biliyoruz. “Katledilen arkadaşımız Joker’in cenazesine dahi dokunmayan, olay yerinde bulunan arkadaşlarımıza cenazeyi taşıtan bu zihniyeti yok etme kararlılığımız devam ediyor. Genel ahlak kurallarınız ile hayatlarımızı cehenneme çevirirken; bizler o cehennemin içinde zihniyetlerinizi yok edeceğiz! “Korunaklı saraylarınızı toplumun tüm ötekileri ile birlikte yerle bir edeceğiz. Katlettiğiniz Dora’yla, Nükhet’le, Joker’le geleceğiz!” Kitle açıklamanın ardından dağılırken; ailenin Joker’in cenazesine sahip çıkıp çıkmayacağı belirsizliğini koruyor. Aile cenazeye sahip çıkmaz ve cenazeyi arkadaşlarının kaldırmasına izin verilmezse Joker, Kimsesizler Mezarlığı’na defnedilecek… Kaos GL
BBC Bizim 1 Mayıs'ı Böyle Verdi
Türkiye'de yaşanan 1 Mayıs ana akım medyada heyecansız başlıklarla nakledildi. Sık sık Türkiye'de yaşanan basına sansür konularını gündeme getiren ünlü İngiliz Yayın Kuruluşu BBC başta İstanbul'da yaşanan 1 Mayıs'ın kutlanmasına ilişkin yasak ve baskılara aldırmadan yine dakika dakika okurlarına yansıttı. BBC her zaman yaptığı gibi canlı bağlantılar ve sokaktan insan manzaralarını yayınlayarak Türk basınından daha zengin bir arkaplan sunmuş oldu, İşte dakika dakika 1 Mayıs Türkiye BBC'de böyle yer aldı.ÇHD (Çağdaş Hukukçular Derneği) İstanbul Şubesi'nden avukatlar İstiklal Caddesi'nde bir basın açıklaması yaptı.Açıklamada bugünkü gösterilerde 250 kişinin gözaltına alındığı, 50 kişi yaralandığı belirtildi.Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şubesi Ankara'daki gözaltı sayısının 102 olduğunu belirtti.Dernek, gözaltına alınanlar arasında İstanbul'da üç, Ankara'da iki avukatın da bulunduğunu bildirdi.İstanbul Valiliği'nden yapılan 1 Mayıs açıklamasında bugün yaşanan olaylarda 19'u polis 90 kişinin tedavi edilmek üzere hastaneye kaldırıldığı, 142 göstericinin gözaltına alındığı bildirildi:'1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında kamu düzenini bozan yasadışı eylemlerde 19'u polis memuru olmak üzere toplam 90 kişi hastanelere tedavi görmek üzere intikal etmiştir. Halen 23 yurttaşımız müşahade altında tutulmakta olup hayati tehlikeleri bulunmamaktadır.''Kutlamalar için yapılan müracaatlara Valiliğimiz tarafından Yenikapı yönünde gerekli izin verilmiş ve 300 adet otobüsün de ulaşımı kolaylaştırmak üzere tahsis edildiği bildirilmiştir. Ancak Taksim ısrarı doğrultusunda sabah 08.00'dan itibaren şehrin muhtelif yerlerinde polisle çatışmaya girilmiş ve yapılan müdahalelerde güvenlik güçleri ile çatışmaya giren farklı yapılarda eylemci gruplara mensup 142 eylemci gözaltına alınmış olup haklarında adli makamlarca yasal işlemler başlatılmıştır.''Ayrıca emniyet güçlerimiz tarafından yapılan kontrollerde 8 adet el yapımı bomba ile birlikte bol miktarda eylemlerde kullanılmak üzere hazırlanan malzeme ve molotof ele geçirilmiştir. Saat: 14.00 itibariyle trafik akımı ile ilgili alınan kısıtlayıcı tedbirler çok büyük oranda kaldırılarak ulaşımda normal seyre dönülmüştür.'Sinan Onuş Ankara Sakarya Caddesi'nde polisin gaz ve plastik mermiyle müdahalesi sırasında caddeden geçen bir çocuğun gözüne plastik mermi isabet ettiğini belirtiyor.Sinan Onuş Ankara'dan son durumu bildiriyor:'Gazi Mustafa Kemal Bulvarı Kolej yönü hala trafiğe kapalı. Polis ile göstericiler arasında yeniden çatışma başladı. Polis Sakarya Caddesi yönüne doğru yoğun gözyaşartıcı gaz ve plastik mermi atıyor. Çevik kuvvet ve sivil polisler özellikle ara sokaklarda göstericileri gözaltına alıyor'Fotoğrafta iki gösterici sivil polisler tarafından gözaltına alınırken görülüyor:Öğle saatlerinde sendika kortejiyle Taksim'e yürümeye çalışan ancak polis müdahalesi nedeniyle Taksim'e ulaşamayan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanları Ertuğrul Kürkçü ve Sabahat Tuncel, daha sonra Taksim İstiklal Caddesi’nde bulunan parti il binasına gitti. Çıkışta açıklama yapan Ertuğrul Kürkçü, “Şu anda İstanbul kendi güvenlik güçlerinin, kendi devletinin işgali altındadır. Hükümet 1 Mayıs’ta Taksim alanının işçilere yasaklamak istedi, ama bütün İstanbul Taksim 1 Mayıs alanı haline geldi. Nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça' dedi.Ankara'da 1 Mayıs kutlamalarında Ziya Gökalp Caddesi ile Sakarya Caddesi'nin kesiştiği bölgede polis ile Kızılay'a çıkmak isteyen gruplar arasında çatışma çıktı.Sinan Onuş 'un çektiği görüntüler.Polisin kullandığı gaz bütün gösteriler sırasında sokak hayvanlarını da kötü etkiliyor. Sosyal medyada 1 Mayıs öncesinde sokak hayvanlarına yardımcı olmak için neler yapılabileceği hakkında tavsiyeler dolaşıyordu.Polisin Beşiktaş çarşısı içindeki gruplara tekrar müdahale ettiğini duyuran gazeteci Dinç Çoban Twitter hesabından şu fotoğrafı geçti:3 saat 17 dakika önce - @CHDistanbul - TwitterGazeteci Pınar Öğünç 'ün objektifine yansıyan bir kare. Beşiktaş'tan.3 saat 18 dakika önce - @pinarbihter - TwitterDİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu , BBC Türkçe'den Rengin Arslan 'a yaptığı açıklamada, İstanbul'da bugün 'adı konmamış bir sıkıyönetim yaşandığını' söyledi.Çerkezoğlu, AKP iktidarının Taksim Meydanı'nı işçi ve emekçi sınıfına bir kez daha kapatmasıyla 15 milyonluk bir kente zulmedildiğini belirtti.Beşiktaş'ta yaşanan ilginç bir anı da gazeteci Elif Ilgaz yakalamış:3 saat 32 dakika önce - @eagunes - TwitterDevrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK yaralılarla ilgili şu bilgiyi verdi:Sinan Onuş Ankara'da Ziya Gökalp Caddesi ile Sakarya Caddesi'nin kesiştiği bölgede polis ile Kızılay'a çıkmak isteyen gruplar arasında çatışmanın sürdüğünü bildiriyor.Gazeteci Fatih Yağmur, Şişli'deki müdahalenin ardından gaz fişeğine konulan karanfilleri fotoğraflamış.3 saat 34 dakika önce - @fatihyagmur - Twitter1 Mayıs gazeteciler için de zor geçiyor. İstanbul'da serbest dolaşabilmek için sarı basın kartı ve yer yer valilik izni koşulu getiriliyor. T24 Haber sitesi gece editörü Deniz Zerin'in ofisine ulaşmaya çalışırken gözaltına alındığını duyurdu.Daha önce yaralandıklarını duyurduğumuz 4 gazeteci, Sedat Suna, Elif Örnek, Ali Haydar Doğan ve Ozan Güzelce'den sonra gazeteciler Emin Şentürk, Yusuf Ali Gümüşlü ve Haydar Daşdan'ın da yaralandığı haberleri geldi.İngiltere basınından Guardian gazetesi, internet sayfasında 1 Mayıs için canlı anlatım yapıyor. Sayfada ağırlıklı olarak polis müdahalesine yer veriliyor.'Dünyada 1 Mayıs kutlanıyor İstanbul'da biber gazı atılıyor' manşetiyle verilen haberde, dünyadaki 1 Mayıs kutlamalarından özetler ve fotoğraflar yer alıyor.Türkiye'de Taksim yasağını konu alan haberde, ayrıca Moskova, Kuala Lumpur ve Phnom Penh kentlerindeki protestolardan da güncellemeler yer alıyor.Diyarbakır'dan Zübeyde Sarı, kentteki kutlamaların hiçbir sorun yaşanmaksızın devam ettiğini, halaylar çekildiğini söylüyor.Efe Moral, Twitter hesabından İzmir'deki 1 Mayıs kutlamalarına dair fotoğraflar paylaştı. Fotoğraflarda LGBT örgütlerinin de 1 Mayıs'a destek verdiği görülüyor.4 saat 31 dakika önce - @oemoral - TwitterBBC Türkçe'den Çağıl Kasapoğlu, Beşiktaş'taki gelişmeleri izliyor. Son twitinde Barbaros tarafında ara ara müdahale sürerken Çarşı tarafında halay çekildiğini belirtiyor.Rengin Arslan Şişli'deki son durumu aktarıyor:'Halaskargazi Caddesi’nde ortalık sakin. Birçok polis cadde dinleniyor. Bazı ara sokaklarda ise geçişe izin verilmiyor. Hayat yavaş yavaş normale dönüyor. Şişli'nin ara sokaklarında ise yer yer çatışmalar sürüyor.'Sinan Onuş Ankara'da Kızılay Meydanı'na yürümek isteyen gruplarla polis arasında Ziya Gökalp bulvarında çatışma yaşandığını bildiriyor. Polisin gözyaşartıcı gaz ve tazyikli suyla müdahalesine göstericiler zaman zaman havai fişekle karşılık veriyor.Beşiktaş'ta Taksim'e çıkmaya çalışanlara CHP az önce sıcak kumanya dağıtmış.Diyarbakır'da Dağkapı meydanındaki kutlamalarda yoğun güvenlik önlemleri vardı.Zübeyde Sarı , yapılan konuşmalarda 'çözüm süreci, inşaa edilen kalekollar ve Rojava' konularının öne çıktığını bildiriyor.HDP Muş Milletvekili Demir Celik, konuşmasında 'Özgür, özerk Kürdistan'ı inşaa edeceğiz' dedi.Türküler ve halaylar eşliğinde 'Her yer Taksim her yer direniş' sloganlar atan gruplar daha sonra dağıldı.Barbaros bulvarında yeniden biraraya gelen bir grup gösterici Beşiktaş'a doğru yürüyüşe geçti.Fotoğraf: Leyla AlpBBC Türkçe'den Sinan Onuş, Ankara'da 1 Mayıs'ı kutlamak üzere Kızılay Meydanı'na gitmek isteyen gruplara polisin Sıhhiye Köprüsü üzerinde müdahale ettiğini, gözaltına alınmamak için köprüden atlayanlar olduğunu bildirmişti. Sıhhiye Köprüsü'nden bir kare:Twitter'da 20 bin takipçisi olan Polis Reform Grubu (@polishaklari) adlı hesap, dün 1 Mayıs için şu temenniyi yayınlamıştı:Aynı hesap bugün polislere aşırı güç kullanımı konusunda uyarılar yapıyor.Twitter'da paylaşılan bu fotoğrafla, hükümetin 1 Mayıs’ta İstanbul’da miting alanı olarak gösterdiği Yenikapı’ya tepki olarak kimsenin gitmemesi ele alınıyor.“Yanımda sıfır insanla birlikte Yenikapı’dayım”5 saat 21 dakika önce - @HG_Masters - Twitter5 saat 42 dakika önce - @140journos - TwitterBeşiktaş'taki gelişmeleri izleyen BBC Türkçe'den Çağıl Kasapoğlu, polisin apartmanlara girdiğini yazdı.''Taksim tamamen kuşatılmış durumda. Giriş çıkışlar, bir kaç kat bariyerlerle çevrilmiş. Divan Oteli'nin önündeki kavşak tamamen kapatılmış durumda. Turistler var, karşıdan karşıya geçip otellerine gitmeye çalışıyorlar.''''Polis onlara da izin vermedi ve 'otelinizi arayın, gelip sizi alsınlar' tavsiyesinde bulundu. Polise, 'Harbiye yönünü gösterip geçebilir miyim' diye sordum. Şaka yollu, 'Yasak olan bu tarafa yürümek, o tarafa yürüyebilirsiniz. Ama ne kadar gidebilirsiniz onu bilemem' dedi.''''Cumhuriyet Caddesi'nde polis dışında kimse yok. Kaldırım kenarında bekleşiyorlar, gergin bir halleri yoktu, güneşleniyorlardı. Ortalık sakindi.''''Askeri müzenin çevresinde de yoğun polis varlığı dikkat çekiyor.''''Valikonağı Caddesi'ndeki pankart ise günün ironisydi. 1 Mayıs kutlaması mesajının asıldığı cadde bomboş.''''Dükkanların çoğu kapalı.''Oyuncu Emre Canpolat İstanbul'daki 1 Mayıs gösterilerinde gözaltına alındıktan sonra, bilekleri plastik kelepçeyle bağlanmış halde kendi fotoğrafını çekerek Twitter'dan paylaştı.6 saat 1 dakika önce - @canpolatemre - Twitterİstanbul'daki gösterilere polis müdahalesinde gazetecilerden de yaralananlar oldu.Okmeydanı'ndaki polis müdahalesi sırasında yere düşen Etha muhabiri Ali Haydar Doğan'ın kolu kırıldı.Sol gazetesi muhabiri Elif Örnek Beşiktaş'ta başından yaralandı. Hastaneye kaldırılan Örnek’in durumunun iyi olduğu bildirildi.Yine Sol gazetesi muhabirlerinden Emin Şentürk plastik mermi nedeniyle hafif yaralandı. Şentürk’ün durumu iyi.EPA muhabiri Sedat Suna ayağına gelen gaz fişeği nedeniyle yaralandı. Suna hastaneye kaldırıldı.Milliyet foto muhabiri Ozan Güzelce de biber gazı fişeğiyle bileğinden yaralanarak hastaneye kaldırıldı.1 Mayıs'ı kutladığını belirten Gül, bu günün 'huzur ve dayanışma içinde kutlanmasını diliyorum' dedi.Gül, 1 Mayısların geçmişteki 'acı hatıralarla' gündeme geldiğini belirtti ve bu günün 'toplumsal barışı güçlendiren bir bayram' olarak anılmasına dair temennilerini ifade etti.Açıklamasında herkesi 'sağduyulu ve sorumlu' davranmaya davet eden Cumhurbaşkanı, çalışmaya ilişkin sorunların karşılıklı anlayış, diyalog ve uzlaşma çerçevesinde çözülebileceğini vurguladı.Sinan Onuş, Ankara'daki son durumu şöyle ifade ediyor:'Kızılay Meydanı'na çıkmak isteyen kalabalığa polis Kurtuluş Kavşağı'nda müdahale etti. Kalabalık ikiye bölündü. Bir grup Cebeci'ye yöneldi, burada da polis müdahalesiyle karşılaştı. Diğer bir grup ise Sıhhiye Köprüsü üzerinden gitmek istedi. Polis burada çok sayıda kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınmamak için köprüden atlayanlar oldu. Sıhhiye Meydanı'ndaki miting sürüyor.'6 saat 34 dakika önce - @istabip - TwitterBeşiktaş'ta müdahale sonrası soluklanan bir eylemci.Dokuz8 haber ağında, @illaleyla adlı kullanıcının fotoğrafı paylaşılıyor. Saraçhane'de çekildiği belirtilen fotoğrafta, Antikapitalist Müslümanların yürüyüşe geçtiği belirtiliyor.6 saat 34 dakika önce - @illaleyla - TwitterAnkara'daki 1 Mayıs kutlamalarını izleyen Atakan Foça, Sıhhiye köprüsü yakınlarında polisin çok sayıda göstericiyi gözaltına aldığını, bir otobüsün taşımaya yetmediğini ikincisinin beklendiğini yazdı. Foça küçük yaşta göstericilerin de gözaltına alındığını söylüyor.Bağımsız milletvekili Hakan Şükür, 1 Mayıs'ı kutladığı için kendisine hakaret edildiğini ve 'Gezici' denildiğini söyledi. Şükür, bu kişilere AKP'nin birkaç sene önce 1 Mayıs'ı kutlayan afişiyle cevap verdi.İzmir'de de sendikalar Gündoğdu meydanında yapılacak 1 Mayıs kutlamaları için Basmane ve Konak'da sabahın erken saatlerinden itibaren toplanmaya başladı. Kalabalıkların Gündoğdu meydanına akışı sürüyor.Reuters haber ajansı İstanbul'daki 1 Mayıs gösterilerinde plastik mermi atan bir polisi böyle fotoğrafladı:Çağdaş Hukukçular Derneği'nden alınan son yaralı ve gözaltı sayılarını, direnişteki Karşı gazetesi çalışanlarının Twitter hesabı şöyle duyurdu:DİSK kortejine Şişli'de polis müdahale etti... Rengin Arslan'ın görüntüleri...Gazeteci Mehmet Atakan Foça Ankara Kurtuluş Kavşağı'ndan Kızılay'a yürümek isteyen gruplara polis müdahalesinin başladığını bildiriyor.7 saat 4 dakika önce - @matakanfoca - TwitterBBC Türkçe'den Selin Girit , Beşiktaş'tan gözlemlerini aktarıyor....Mersin milletvekili ve HDP Eş Başkanı Ertuğrul Kürkçü, 'Gazdan sonra hala ayaktayız' mesajıyla bu fotoğrafı paylaştı. Kürkçü, en son Şişli'deki DİSK kortejindeydi.7 saat 10 dakika önce - @ekurkcu - TwitterGazeteci Hilmi Hacaloğlu , 1 Mayıs tertip komitesinin müdahaleden sonra genel merkez binasına sığındığını bildiriyor.Gazeteci Zübeyde Sarı , Diyarbakır'da Dağkapı meydanındaki kutlamalar için kortejlerin gelişinin devam ettiğini aktarırken, ''Polisin arama noktasından geçen gruplar sorunsuz bir sekilde Dağkapı meydanına giriş yapıyor. Yol boyunca ''Her yer Taksim, her yer direnis. Biji berxwadana Rojava, yani Yaşasın Rojava devrimi' sloganları atılıyor'' diyor.Gazeteci Leyla Alp, Metrocity alışveriş merkezinin önünde de bir grubun toplandığını söylüyor.7 saat 15 dakika önce - @leylaalp - Twitter7 saat 15 dakika önce - @asli_bucak - TwitterSosyal medyada DİSK'in Taksim Meydanı'na bırakmak istediği ancak Şişli'deki polis müdahalesi nedeniyle bırakılamayan çelengin fotoğrafları paylaşılıyor.7 saat 32 dakika önce - @DevLis1969 - TwitterGazeteci Şenol Çarık, DİSK kortejine yapılan müdahalenin ardından Halaskargazi caddesinden fotoğraflar paylaşıyor.7 saat 32 dakika önce - @senolcarik - TwitterTwitter'dan @stereger isimli kullanıcı, Zincirlikuyu'da TAT Towers'ın önünde gazlı ve plastik mermili müdahale gerçekleştiğini söylüyor.7 saat 44 dakika önce - @stereger - TwitterDiyarbakır'dan Zübeyde Sarı 'nın notları:Diyarbakır’da Türk-İş’e bağlı sendikalar ve KESK, DİSK, TMMOB, Tabip Odası 1 Mayıs’ı Dağkapı Meydanı'nda kutlayacakOrtak kutlamada ise Rojava ve çözüm sürecine dair beklentiler de önemli gündemlerden biri olacak.''Kadıköy'de Türk İş'e bağlı sendikalar ve İşçi Partisi'nin katıldığı 1 Mayıs kutlaması da başladı. Gruplar Kadıköy meydanına doğru yürüyor.İstanbul'da Şişli ve Beşiktaş'taki polis müdahalesine karşı göstericiler yer yer hava fişek, sapan ve taş kullanarak karşılık veriyor.Beşiktaş'tan bildiren Çağıl Kasapoğlu, TKP'lilerin Abbasağa Parkı'ndan sahile doğru indiğini söylüyor. Ara sokaklarda müdahalenin aralıklarla devam ettiğini belirten muhabirimiz, polisin kalabalığı Kartal heykeline doğru ittiğini kaydediyor.Şişli'deki muhabirimiz Rengin Arslan, polisin DİSK kortejine ağır bir müdahale gerçekleştirdiğini belirtti.Önce biber gazı sıkıldığını belirten Arslan, ardından TOMA ile su sıkıldığını söyledi.Ortalığın toz duman içinde olduğunu belirten muhabirimiz, kortejin dağıldığını, protestocuların ara sokaklara ve caddenin diğer tarafına kaçıtığını kaydetti.Doğan Haber Ajansı, Beşiktaş Abbasağa mahallesinde yapılan polis müdahalesinin ardından bazı evlerin boşaltıldığını yazıyor.Fotoğraf: Timur Tarlığİstanbul'da polis, DİSK (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) kortejinin Taksim Meydanı'na yürümesine izin vermiyor.8 saat 5 dakika önce - @hilmihacaloglu - TwitterBeşiktaş'tan Taksim'e yürümeye çalışanları izleyen Elif Ilgaz, son olarak polisin gaz atmaya devam ettiğini ve bir pastaneye sığındıklarını anlatıyor.İstanbul'da polis yer yer göstericilere göz yaşartıcı gaz ve tazyikli suyla müdahale ediyor.DİSK korteji polisle karşı karşıya geldi. Gökhan Tan da izleyen gazeteciler arasında.8 saat 15 dakika önce - @ccanannnn - TwitterŞişli'de DİSK kortejini izleyen Rengin Arslan notları aktarıyor.''Yaklaşık 500-600 kişilik bir kalabalık var. Kürtçe ve Türkçe yaşasın 1 Mayıs sloganları atılıyor. HDP, Halkevleri, feministler, LGBTİ kortejde yer alıyor. Kalabalık bir gazeteci grubu var. Polis yaklaşık 10 metre önlerinde barikat var ve kortej barikata doğru yürüyor.''Polis Kurtuluş'un ara sokaklarındaki gruplara biber gazı ve tazyikli su kullanarak müdahale ediyor.Sokaklarda barikat kuran göstericiler polise taş ve hava fişek kullanarak karşılık veriyor.Türkiye Gazeteciler Sendikası'ndan Arzu Demir, ETHA muhabirlerinden Ali Haydar Doğan'ın 1 Mayıs protestolarını takip ederken yaralandığını duyurdu.Okmeydanı'ndaki protestoları takip eden Ali Haydar Doğan'ın polis müdahalesi sırasında düştüğü ve kolunun kırıldığı belirtildi.Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Doğan, ameliyata alınacak.Gazeteci Cem Gurbetoğlu Ankada'da Sıhhiye Meydanı'nda 1 Mayıs için kurulan yeni polis barikatlarını böyle fotoğrafladı.
İlk Çadırı Kuranlar O Geceyi Anlatıyor
Birçok kişi için Gezi direnişi 31 Mayıs’ta başladı ama aslında parka ilk iş makinesi 27 Mayıs akşamı girmiş, parkın duvarını yıkmış ve o sırada parkta toplantıda olan Gezi Parkı Derneği üyeleri tarafından durdurulmuştu. O gece parka koşarak ilk çadırı kuran, ilk afişi yazan aktivistler, kışla projesine uzun süredir kafayı takanlardı. Aylardır meydanda masa açılıp imza toplamış, projenin hukuksuzluğunu anlatmaya çalışmışlardı ama doğrusu herkes bir umutsuzluk içindeydi. Ben de o gece geç saatlerde aktivistlerden gelen telefon üzerine parka gittim. Gördüğüm yüzler, kent mücadelesinden tanıdıktı. Emek Sineması için bir ay önce gaz yemiş, Taksim’i yarıp geçen altgeçit için de sokağa çıkmışlardı. Hâlâ kent hakkını savunuyor, eşit, adil ve nefes alınabilir bir kent için en az Gezi Parkı kadar can yakan meselelerle uğraşıyorlar. 27 Mayıs gecesi parka ilk koşan altı aktivist, o geceyi anlattı... Kepçenin ilk vuracağı yere çadırı kurduk İmre Azem, yönetmen, 39: Gece yarısı yatakta bir şeyler okurken telefonum çaldı, bir arkadaşım Gezi Parkı’na dozerlerin girdiğini söyledi. Üzerime bir şeyler giyip hemen çıktım. 20-25 kişilik, çoğu tanıdık bir kalabalık vardı. Dozer o an için durmuştu ama biz gider gitmez tekrar çalışmaya başlayacağından şüphemiz yoktu. 10 kadar arkadaşla gece nöbetine kalmaya gönüllü oldum. Evim yakın olduğu için bir arkadaşımla gidip çadır, battaniye, uyku tulumu ve evdeki bütün kazaklarımı çantalara doldurup parka getirdim. Böylece dozerin çalışmaya devam etmesi durumunda kepçesini ilk vuracağı yere Gezi’nin ilk çadırını kurduk. Daha sonra bir arkadaşım ikinci bir çadır getirdi, onu da yanına kurduk. O gece 10 kişi nöbetteydik, bugün yüz binler, milyonlar nöbette ve kimsenin şüphesi olmasın, o nöbet devam ediyor ve edecek. Üç arkadaşım ve bir buldozerle karşılaştım Bülent Müftüoğlu, organik üretici-fotoğrafçı, 55: O akşamüstü Taksim Gezi Parkı Derneği toplantısını havalar ısındığından beri her pazartesi yaptığımız gibi Gezi Parkı’ndaki kafede yaptık. Toplantı 22.30’da bitti, herkes evlerine dağılırken Elmadağ yönüne giden dernek üyesi bir arkadaşım telefon açtı. “Gezi Parkı’nda garip bir şeyler oluyor” deyince tornistan geri döndüm. Divan Oteli tarafına geldiğimde üç arkadaşım ve hareket halinde bir buldozerle karşılaştım. Buldozer parkın eski duvarını yıkmış toprağı istifliyordu. Kepçeyi görür görmez fotoğraf makineme el atmıştım, ilk fotoğrafı 23.35’te çektim. Akabinde parka gelen bir dernek üyemiz yıkık duvarın üstüne çıkıp kepçenin daha ileri gitmesini önlemeye çalıştı. Bu arada cadde yönünden gelen hafriyat kamyonunu görünce ben de kepçe ile hafriyat kamyonu arasına girerek toprağın kamyona yüklenmesini engellemeye çalıştım. Sonrası film şeridi gibi hızla gelişti... LGBTİ tayfası o gece en geniş katılımı sağladı Ece Demirel, çevirmen, 38: Telefondan gelen seslerle 23.00 civarında uyandım. E-postama baktım, Taksim Dayanışması grubundan gelen mail’de Gezi Parkı’na dozer girdiğini okuyunca son toplantıda acil durum senaryosu oluşturulmasını istediğim konu olduğunu idrak ettim. Ne yazık ki konuşma sürelerine uyulmadığı için konu netleştirilememişti. Parka vardığımda Taksim Dayanışması ve Müşterekler’den arkadaşlarımı görünce rahatladım. Özellikle LGBTİ tayfası o gece nöbetinde birkaç saat durup diğer grup gelince ayrılmak suretiyle en geniş katılımı sağladı. Sabah iş makineleri yeniden geleceğinden yola engel koymak gerektiği konusunda fikir birliği oluştu, büyük bir beton parçasını dozerleri engelleyecek şekilde Gezi Parkı’nın hemen dışına yerleştirmeyi imece usulü başardık. Sabah gerçekten de dozer geçemedi ancak engeli kaldırabildiler. O esnada zaten park kalabalıklaşmıştı Nöbete çok az kişi kalacağımızı düşünüyorduk... Derya Karadağ, mimar, 32: Çalışanı olduğum Mimarlar Odası’nda bir atölye sonrasında, Mücella Yapıcı’nın da içinde olduğu bir grup hocamız ile birlikte Karaköy’de oturuyorduk. Beyoğlu mahalle derneklerinden arkadaşlarımız arayıp haber verdi, hemen Gezi Parkı’na hareket ettik. O gece parkın içinde tanıdık yüzlerle minderlerde oturup sohbet ettik. Sabah 04.00 gibi ayrıldığımda kamusal alanlarımızı, kentimizi ve aslında bizleri dönüştürmeye çalışan anlayışın karşısında şaşkın ve öfkeli, ancak kararlı bir şekilde, üstelik de hiç öyle uzun uzun konuşmaya gerek kalmadan, sadece birbirimizin gözünün içine bakarak çoktan almıştık parkı terk etmeme kararını. İki senedir yaptığımız eylemlerdeki katılımı düşünürsek, çok az kişi olarak nöbete devam edeceğimizi düşünüyor ancak içimizi karartmamak için seslendirmiyorduk. İnşaat reklam brandalarını pankart yaptık Deniz Özgür, öğrenci, 32: 27 Mayıs günü, öğle saatlerinde Emek Bizim İstanbul Bizim İnisiyatifi’nin çağrısıyla Beyoğlu Belediyesi’nin önüne protestoya gelmiştik. Bütün itirazlara rağmen şirket Emek Sineması’nı 21 Mayıs’ta yerle bir etmişti. Bu umutsuz ruh hali içinde geç saatlerde eve geldim. Telefonum çaldı, arayan Gezi Parkı Derneği’nden bir arkadaşımdı. Gezi’ye bir dozerle girdiklerini, ağaçları sökmeye başladıklarını söyledi. Üstüme bir çökkünlük geldi, “Yine mi” dedim. Bir yıkımın etkisiz protestosundan çıkıp başka bir saldırıyla karşılaşmak insana ne hissettirirse onu hissediyordum... Ev arkadaşımla hızlıca evden çıktık. Parka geldiğimizde iş makinesini kullanan operatör ve iki yetkili vardı. Tartışmaya başladık. Park yavaş yavaş doluyordu, sabah 8’e bir destek çağrısı ve nöbet kararı aldık. Sonra etraftaki inşaat reklam brandalarını büyük bir zevkle söktük ve ters çevirip pankart yaptık. Sabaha kadar uyumadık, gün aydınlanmaya başladığında “Çadırın önünde bir fotoğraf çekelim” dedi bir arkadaş. Fotoğraf çekilirken, “Görmemişin Occupy’ı olmuş, fotoğraf çektiriyor!” dedim gülerek. ‘Occupy Taksim’ hayali kurdum o gece Cenk Yürükoğulları, öğrenci, 24: 27 Mayıs günü Emek Sineması için yapılan eylem sonrası eve geçeli birkaç saat olmuştu. Gezi Parkı’nda ağaçların söküldüğünü Twitter’dan görünce bir arkadaşımla dolmuşa atlayıp Gezi’nin yolunu tuttuk. Kent mücadelesi içerisinden birbirini tanıyan dost meclisi diyebileceğimiz bir toplamdık. Bir süre sonra “Pankart yazalım” denildi, graffiti yaptığımdan gözler bana çevrildi. Biri belediyeye ait bir duyuru brandasını söküp getirdi. Başka birinin çantasından da iki sprey çıktı. Brandaları ters çevirip ‘Gezi parkı için nöbetteyiz’ yazılı ilk Gezi pankartını o esnada yazmaya başladım. Sabaha doğru çok az insan kalmıştık. “Çadır getirelim mi?” diye tartışırken “Occupy Taksim olduğunu düşünsenize” deyip ufak bir hayal kurdum. Sabaha yaptığımız çağrılar, poğaça lobisi olarak geri dönmüş, işe giden insanların hazırladığı sıcak poğaçalar bizi yeniden gelecek olan iş makinesine karşı güne hazırlıyordu.DHA | Radikal
Kadın Örgütleri 'Cinsel Suçlar Yasa Tasarısı'na Tepkili
TCK'da yer alan kadınlara ve çocuklara karşı cinsel saldırı suçları bakımından değişiklik önerisi Meclis'in gündeminde. Ancak kadın örgütleri, tasarının cinsel saldırı suçlarına karşı yaptırımların artıyor gibi görünmesine karşın bunun sözde kaldığını ve değişiklikle birçok suçun cezasının hafifletileceğine, birçok tecavüzcü ve istismarcının ise serbest bırakılacağına dikkat çekti. İlk 4 maddesi TBMM Genel Kurulu'nda görüşülüp kabul edilen ve cinsel istismar suçlarına verilen cezaların artırılmasını öngören yargı paketine kadın örgütleri tepkili. 242 kadın örgütünün ortak imza attığı metinde 'Cinsel suçlara sözde ceza artırımı diye sunulan bu tasarı: Özde cezasızlıktır!' vurgusu yapıldı. Açıklamada AKP'nin, pek çok önemli yasa değişikliğini hukuken çok sorunlu olan “torba yasa” usulü ile bir arada sunarak ve muhatapları ile tartışmayarak; toplumu, kadınlara ve çocuklara karşı cinsel saldırı suçlarının soruşturulması, kovuşturulması ve cezalandırılması konusunda var olan durumdan çok daha sorunlu bir aşamaya taşımak istediği belirtildi. Hükümetin, cinsel suçların önlenmesini sağlayacak adımları atmadığını, erkek egemen devlet ve hukukun, erkeğin lehine uygulamaları değiştirmeye niyetli olmadığını, cezayı artırmak ya da azaltmakla sorunun çözülebileceği yanılgısını yaydığına dikkat çekilen açıklamada şu görüşlere yer verildi: Yasada kadın cinayetlerine ya da kadına karşı şiddete ilişkin bir düzenleme yapılmamış! Türk Ceza Kanunu’nun birçok maddesinde değişiklik öneren bir yasada, kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri konusunda tek bir düzenleme bile olmamasını hayretle karşılıyoruz. Tam tersine, kadınlara tecavüz sırasında uygulanan/uygulanacak şiddet konusunda erkeklere yeni “ceza indirimleri” geliyor! Cinayet davalarında ise haksız tahrik indiriminin uygulanmasının önüne geçecek bir düzenleme yapılmadığını görüyoruz. Kadının beyanı esas alınmalı! Tasarıya, cinsel taciz, cinsel saldırı ve cinsel istismar suçlarında “çocuğun ve kadının beyanının esas alınması ve aksini ispat yükümlülüğünün erkekte olması”na ilişkin de hiçbir hüküm konmadığını görüyoruz. 15-18 yaş arası genç kadın ve erkekler arasındaki cinsel ilişkiye dair hapis cezasının artırılması kabul edilemez! TCK’da var olan ve yarısı Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olan bu konuyla ilgili “diğer yarısı” yürürlükte olan TCK 104. maddenin tümden iptali gerekmektedir. Tasarı, tam tersine, gençlerin kendi rızalarıyla giriştiği cinsel eylemlerin cezasını artırmaktadır. Flört eden genç kadın ve erkekleri (ve hatta ailelerini), daha uzun sürelerle hapse atma tehdidiyle cezalandırmak istemektedir. Gençlerin flörtüyle, ülkemizde büyük bir sorun olan “çocuk yaşta ve zorla evlendirmeler” konusu İKİ AYRI KONUDUR. Bu konuda toplumda ve hukukta bir algı karışıklığı yaratmamak gerekir. Çocukları cinsel istismardan korumak hepimizin ortak sorumluluğudur; gençlere cinselliği yasaklamak yeni toplumsal mağduriyetler yaratacak muhafazakar bir politikadır. Çocuklarla ilgili getirilmek istenen yasaların, çocukları korumayı değil, muhafazakarlaşmayı ve cinsel özgürlüklerin sınırlandırılmasını amaçladığını biliyoruz. Hükümetin amacı çocukları korumak değil! Yürürlükteki yasa maddesini değiştirerek çocukların yetişkinler tarafından istismar edildiği durumlar için, “taciz” ve “saldırı” ayrımı getirmeye çalışmak, çocukların taciz edilmesi halinde cezanın düşmesi anlamına geliyor. Çocukları korumak bu mu? Şikayet süresi 6 ayla sınırlanıyor! Halen zaman aşımının korunduğu, cinsel taciz ve kimi cinsel saldırı suçlarında şikayet süresinin 6 ayla sınırlandığı bu yeni düzenlemeyle cinsel saldırıların önlenebileceğini nasıl söyleyebiliriz? Sanıklar suçludur, ruh hastası değil! Cinsel suçların çok küçük bir bölümü “hasta”lar tarafından işlenir. Toplumun belki de binde birlik bir oranına denk düşen bu “hasta”lar, adı üzerlerinde hastadır. Belki de, toplum tarafından “hasta” edilmişlerdir. Çünkü, kadınlara ve çocuklara karşı cinsel suçlar toplum tarafından kültür, gelenek, örf, adet, din vb. nedenlerle meşru görüldükçe “hasta/normal” tanımı belirsizleşir. Önümüzdeki bu yasa tasarısında sanıkların “tedavisinden” söz edilmesi, devlet nezdinde eylemin hala bir suç değil, hastalık olarak görüldüğünü bize gösteriyor. Sanıklar hasta değil, erkek egemen sistemden gücünü alan suçlulardır. Yasada tedaviden söz ederek, bu suç toplumun önünde tıbbileştirilmeye çalışılıyor! Ruh ve beden sağlığı! Yeni tasarıda getirilen “ruhsal zedelenme” değerlendirmenin kaldırılması, suçun yalnızca maddi delillere dayandırılması, kimi suçların cezasız kalmasına, cezalarının indirilmesine ve şikâyet edilememesine yol açacak. Bugüne kadar çocuklara, kadınlara ve LGBTİ bireylere yönelen cinsel şiddet cezasız kalıyor, kadının beyanı yok sayılarak, fiziksel delil yoksa ceza verilmiyordu. Hali hazırda psikososyal desteğin bir parçası olarak veya cezada ağırlaştırıcı unsur olarak görülmesi gereken ruhsal değerlendirme sürecinin, kadının aleyhine ve erkek egemen hukuka nasıl hizmet ettiğini, bir yıldırma politikasına dönüştüğünü, mağdurların tekrar tekrar travmatize edildiğini biliyoruz. Cinsel şiddet kriz merkezleri niye açılmıyor? Cinsel şiddetle mücadele açısından kadın danışma merkezleri, kadın/çocuk sığınakları, Alo şiddet hakkı ile cinsel şiddet kriz merkezleri yaşamsal önem taşıyor. Bu kurumsal mekanizmalar oluşturulmadan, kağıt üzerinde yasaları ağırlaştırmak/hafifletmek hiçbir toplumsal/cinsel sorunu çözemez. Özetle belirtelim ki, önümüzdeki günlerde TBMM gündemine gelecek bu düzenlemeler sözde ceza artırımı, özde ise suçlulara cezasızlık getiriyor! Yüzlerce, binlerce tecavüzcü ya da çocuk istismarcısının serbest kalmasını sağlıyor! Yenilerini özendiriyor! Cinsel taciz ve saldırıyı önlemeyecek, çocukları ve kadınları korumayacak, saldırganlar üzerinde caydırıcı etkisi olmayacak bu torba yasaya itirazımız var! #sözdecezaartirimiozdecezasizlik Feminist örgütler, konuya dikkat çekmek için sosyal medya eylem çağrısı yaptı. Feministler, sözde ceza artırımı yapan ama özde cinsel saldırı suçlarına karşı cezasızlık getiren tasarıya karşı çıkmak için #sözdecezaartirimiozdecezasizlik etiketi kullanarak sosyal medyada tepki gösteriyor. CNN Türk
270 Kadın Örgütünden Cumhurbaşkanı'na Çağrı
270 kadın örgütü, Cumhurbaşkanı Gül’e dün Meclis’te kabul edilen torba yasanın cinsel suçlarla ilgili maddelerini veto etmesi için çağrı yaptı. Cinsel suçlarla ilgili maddeler de içeren Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, kadın örgütlerinden gelen tüm itirazlara rağmen Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilmişti. 270 kadın örgütünü çatısı altında toplayan Şiddete Son Platformu, bugün bir açıklama yaparak, Cumhurbaşkanından yasa değişikliğini veto etmesini ve kadın, çocuk ve LGBTİ örgütleri ile birlikte erkek şiddeti ile kadın cinayetleri konularını da içeren yeni bir tasarı hazırlanmasını talep etti. Platform, aksi takdirde Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açılması gerektiğini belirtti. “Kadınlar olarak başta getirilen gizli af olmak üzere, tüm sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz” diyen Platform’un yasa tasarısıyla ilgili itirazları şöyle: Bazı suçlarda aşırı derecede artırılan cezalar, özellikle aile içinde işlenen cinsel suçlarda ihbar ve şikayet konusunda caydırıcı olacağı gibi; çeşitli bahanelerle sanıkların beraat ettirilmesi ya da haksız tahrik, iyi hal indirimlerinin yanlış uygulanmasına devam edilmesi sonucunu doğuracaktır. “Cezaları artırıyoruz” propagandası ile birçok durumda cezalar indirilmektedir. Sarkıntılık suçunun yeniden TCK’ya sokulması, çocuklar için “cinsel taciz” ayrımı yapılarak cezasının 6 ay-3 yıl olarak indirilmesi, ruh ve beden sağlığına etkinin araştırılması maddesinin kaldırılması nedeniyle birçok hükümlü ve sanık için gizli bir af çıkartılmaktadır. TCK’nın “Reşit olmayanla cinsel ilişki” başlıklı, 15-18 yaş arası ergenlerin “cebir, şiddet ve hile olmaksızın” gerçekleşen cinsel ilişkisine hapis cezası getiren ve zaten sorunlu olan 104. maddesindeki cezalar 2-5 yıl olarak ağırlaştırılmaktadır. Hiçbir AB ülkesinde gençler arası cinsel ilişkiye hapis cezası verilmemektedir. Daha önce 2. fıkrası Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddenin tümden TCK’dan çıkarılması gerekmektedir. Varolan TCK düzenlemesindeki, çocukların birbirleriyle yaşayacakları cinsel deneyimler ile yetişkinlerin çocuklar üzerindeki istismar eylemlerini aynı maddede, aralarında hiçbir bir ayrım gözetmeyen düzenleme sürdürülmektedir. 3-8 yıl olan hapis cezası, 8-15 yıla çıkartılarak çocuklar açısından varolan sorun daha da ağırlaştırılmaktadır. Cinsel saldırı suçlularına yönelik (meslek/yaşama/çalışma alanı vb. konulardaki) kısıtlamalar çocuklara da uygulanabilecektir. Bu tür tedbirlerin (yargıç kararı dışında), hukukçu olması bile gerekmeyen bir bakanlık bürokratı olan denetimli serbestlik müdürlerine bırakılması sonucu doğurabilecek Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 231. maddesindeki değişikliği özellikle riskli ve anayasaya aykırıdır. Ceza İnfaz Kanunu’nun 108. maddesinde yapılan değişiklik ile cinsel suçluların “tıbbi tedaviye tabi tutulması”, kimyasal/cerrahi kastrasyon (hadımlaştırma) uygulaması olacaktır. Bu kadar kapalı ifade edilmesi ve “suçlu/hasta”nın rızasından söz edilmemesi de anayasaya aykırıdır. > Bianet