Görüş Bildir
Işıl Alben'den G.Saray'a Sinyal
Galatasaray'ın yıllarca kaptanlığını yapan ve geçtiğimiz yıl kazanılan kupalarda büyük payı olan Işıl Alben, yeni takımı Dinamo Kursk ile İstanbul'da.Galatasaray-Dinamo Kursk maçı öncesi NTV Spor'a özel açıklamalarda bulunan Işıl Alben, kaptanlığını yaptığı Galatasaray'a karşı bu kez rakip olmanın kendisi açısından çok zor olacağını söyledi.Işık ayrıca, bir teklif gelmesi halinde ilk tercihinin her zaman Sarı-kırmızılı kulüp olacağını da sözlerine ekledi.Kendisi için çok duygusal bir maç olacağını ifade eden Işıl, Benim için çok duygusal bir karşılaşma gerçekten. En son birkaç ay önce, Galatasaray formasıyla yaşadığımız şampiyonluktan sonra şimdi buraya başka takımın formasıyla rakip olarak gelip, karşı benchte oturmak... Çok karmaşık duygular içerisindeyim. Gönül isterdi ki Galatasaray çok daha iyi sonuçlar alsaydı ve çok daha iyi bir yerde olsaydı. Bizim açımızdan bakıldığında da grup lideriyiz. Bizim için çok zor bir maç' dedi.Yurt dışında oynamanın kendisine çok büyük bir hayat tecrübesi kattığını söyleyen Işıl, 'Çok fazla Türk oyuncu yurt dışına çıkmıyor. Belki korkuyoruz. Benim de gitmeden önce bazı korkularım vardı. Sonuçta orda insan bir şekilde alışıyor. Sadece basketbol değil, çok güzel bir hayat tecrübesi oluyor. Ben bütün genç oyunculara, yurt dışında bir takımda oynamalarını tavsiye ediyorum' diye konuştu.'HER ZAMAN İLK TERCİHİM GALATASARAY OLDU'Her zaman ilk tercihinin Galatasaray olduğunu da vurgulayan Işıl Alben, 'Benim kariyerim açısından, her zaman ilk tercihim Galatasaray oldu. Galatasaray bana teklif yaptığı sürece, ben her zaman Galatasaray'ı tercih ettim. Bundan sonra da benim ilk tercihim Galatasaray olacak. Avrupa'da oynamaktan şu anda son derece keyif alıyorum. Çünkü çok zor bir iş, ancak çok da keyifli. İlk baştaki zorlukları aştıktan sonra çok rahatım. Transfer dönemi başladıktan sonra o anki şartlara bağlı' şeklinde konuştu.Eurosport
Galatasaray'da Serdar Aziz Defteri Kapandı
Serdar Aziz'in menajeri Haluk Canatar, adı Galatasaray'la anılan milli futbolcunun sarı kırmızılı takıma transfer olma ihtimalinin kalmadığını belirtti.Chedjou'nun Afrika Uluslar Kupası'na gitmesine Semih Kaya ve Koray Günter'in sakatlıkları da eklenince stoper arayışına giren Galatasaray'da Serdar Aziz defteri tamamen kapandı.Bursaspor forması giyen yıldız oyuncunun menajeri Haluk Canatar yaptığı açıklamada 'Galatasaray için Serdar Aziz defteri yarım saat önce kapandı' ifadelerini kullandı.Eurosport
Albayrak'a Sarı Kart!
Doktorların Maçlara gitme, sağlığını riske atıyorsun diye uyardığı Galatasaray Başkan Yardımcısı Abdurrahim Albayrak, Galatasaray’ın maçına gidemezsem, asıl o zaman ölürüm cevabını verdi.G.Saray Başkan Yardımcısı Abdurrahim Albayrak, Alanya kampı sonrası rahatsızlanmış, Gazipaşa Havalimanı’nda yapılan acil müdahele sonrasında yeniden uçağa binerek takımla birlikte İstanbul’a getirilmişti. Sevilen yöneticinin, Liv Hospital’e yatırılarak 24 saat boyunca gözetim altına alındığı ve doktorlar tarafından bir süre stresli ortamlardan uzak durmasının, mümkünse maç bile izlememesinin tembihlendiği ortaya çıktı.‘BU SİZİN İÇİN SARI KARTTI’Doktorların, strese bağlı olarak gelişen mide spazmı geçiren Albayrak’a “Bu sizin için bir sarı kart uyarısı gibiydi. Bu durum, kalbinizi de etkileyebilir. Artık stresten uzak yaşamalısınız” diyerek durumun ciddiyetine dikkat çektikleri öğrenildi. Geçmişte de akciğer ameliyatından sonra hastaneden kaçıp, elinde serum şişesi ile maça gittiği bilinen Albayrak’ın bu yasağı yine delmeye hazırlandığı bildirildi. 60 yaşındaki Albayrak’ın; doktorların, ailesinin ve çocuklarının tüm ikazlarına karşın maçlara gitmekte kararlı olduğu ve “G.Saray’ın maçına gidemezsem, asıl ben o zaman ölürüm” ifadelerini kullandığı öğrenildi.  Açık Mert Korkusuz
Cumhuriyet Tarihi'nde Yüce Divan'da Yargılanan 10 Bakan
Anayasamızın 148'inci maddesine göre Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Cumhurbaşkanı'nı, TBMM Başkanı'nı,  Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini yargılama yetkisine sahiptir. Bir anlamda devletin en üst düzey yöneticileri herhangi bir mahkemenin görev alanından çıkartılmış, bu görevde bulunanların işleyebileceği suçların ciddiyeti sebebiyle özel bir yargı yolu kurulmuştur. Bu yargı yoluyla yüksek kamu yetkisi kullanan kamu görevlilerinin en adil şekilde yargılanarak, en doğru kararın ortaya çıkması ve toplumda varolması gereken adalet ilkesinin tatmin edilmesi amaçlanmıştır. Yüce Divan'da bugüne kadar 1 Başbakan, 19 Bakan ve 1 Milletvekili yargılandı. Yargılamalardan 9'u beraatle sonuçlandı. İşte tarihten örnek bir kaç yargılama.
Drogba'nın Davası 28 Ocak'ta
Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS), yılın ilk 3 ayında karara bağlayacağı dosyaların tarihlerini internet sitesinden yayımladı.CAS'tan yapılan açıklamada, Didier Drogba'nın eski kulübü Çin temsilcisi Shanghai Shenhua'nın, transferinde sorun yaşanması gerekçesiyle Galatasaray'a ve Fildişi Sahilli futbolcuya karşı yaptığı itirazın 28 ve 29 Ocak'ta görüşüleceği belirtildi.Arsenal'den transfer olurken, menajeri Pascal Boissau'yu devre dışı bıraktığı gerekçesiyle FIFA tarafından 1.1 milyon Avro ceza verilen Emmanuel Eboue'nin itirazı ise CAS'ta 3 Mart'ta görüşülecek.Spor Toto Süper Lig ekiplerinden Mersin İdmanyurdu ile eski futbolcuları David Bicik ve Joseph Boum arasındaki dosyalar 22 ve 23 Ocak'ta masaya yatırılacak.Sporx
G.Saray Taktik Çalışıyor
Galatasaray , Ziraat Türkiye Kupası'nda 22 Ocak Perşembe günü Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor ile oynayacağı maçın hazırlıklarını bir günlük iznin ardından sürdürdü.Florya Metin Oktay Tesisleri'nde teknik direktör Hamza Hamzaoğlu yönetiminde basına kapalı yapılan antrenmanda, futbolcuların ısınma hareketlerinin ardından fiziksel ve topla çalışma yaptığı bildirildi. Antrenmanın ana bölümünde taktik çalışma yapıldığı kaydedildi.Sakatlıkları bulunan Burak Yılmaz, Semih Kaya ve Koray Günter'in tedavi olduğu, Aydın Yılmaz'ın ise salon çalışmalarına başladığı belirtildi.Galatasaray, Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor maçı hazırlıklarını yarın(21 Ocak) yapacağı antrenmanla tamamlayacak.Sporx
Reklam
Yanal, Yılın Antrenörü Seçildi
Milliyet Gazetesi tarafından bu yıl 61'incisi düzenlenen '61. Milliyet Yılın Sporcusu Ödülleri' sahiplerini buldu.Swiss Otel'de düzenlenen ödül törenindeMilliyet okurlarının oylarıyla 2014 yılı için zirveye çıkanlar, ödüllerini aldı. Passolig'in katkılarıyla düzenlenen geceye spor, sanat ve iş dünyasından isimler katıldı.
Galatasaray Liv Hospital'de Mali Kriz Çözüldü
Galatasaray Liv Hospital'deki mali kriz çözüldü... Sarı-kırmızılı oyuncular yarın antrenmana çıkacak.Oyuncuların maaşlardaki 3 aylık gecikme nedeniyle hafta başında yapılan antrenmana çıkmaması Galatasaray Liv Hospital'de krize neden olmuştu. NTV Spor'a konuşan yönetici Can Topsakal bankada yaşanan sıkıntı nedeniyle ödemelerde 2 ay geriden geldiklerini ifade etmişti.Bugün yönetim ile oyuncular toplantı yapıldı ve görüşme olumlu geçti. Görüşme sonrası oyunculara ödeme yapılacağı iletildi.Bu gelişme üzerine sarı-kırmızılı takımın yarın yapılacak antrenmana çıkacağı ifade edildi.Ntvspor
Reklam
20 Ocak Faciası'nın Üstünden 26 Yıl Geçti
Bundan 26 yıl önce Malatyaspor maçına giden kafilenin karıştığı kaza ve 5 kişinin ölümünün Samsun'a verdiği acı geçen 26 yıla karşın hâlâ ilk günkü kadar hissediliyor.Malatyaspor ile oynanacak 1988-89 sezonu Türkiye 1. Ligi karşılaşmasına giden Samsunspor kafilesinin yaşadığı trafik kazası ve 5 kişinin ölümünün üzerinden 26 yıl geçti.Türk futbolunun acı günlerinden biri olan 20 Ocak 1989 tarihinde Malatyaspor ile oynayacağı Türkiye 1. Futbol Ligi karşılaşması için bu kente giden Samsunspor takımı sabah saaat 9:30 sularında Amasya'nın Havza ilçesinde bir kamyonla çarpışması sonucu kafileyi taşıyan otobüs uçuruma yuvarlanmış ve Samsunspor üç oyuncusunu, teknik direktörünü, şoförünü kaybetmişti. Kazada Samsunspor Teknik Direktörü Nuri Asan, futbolcular Muzaffer Badalıoğlu ve Mete Adanır ile otobüs şoförü Asım Özkan olay yerinde, futbolcu Zoran Tomić ise Yugoslavya'da altı ay komada kaldıktan sonra vefat etti. Bu kazada hayatta kalan birçok oyuncu ve kafile üyesi de ciddi şekilde yaralanmış ve/veya sakat kalmıştı.Trafik kazasından dolayı Samsunspor 1988-89 sezonuna devam edemedi, sezonun sonuna dek tüm maçlarda hükmen 3-0 mağlup sayıldı Ancak federasyon tarafından sağlanan özel statü ile ligde bırakıldı ve o sezon ligin 'Onur Şampiyonu' ilan edildi.Bir süre sonra Samsunspor, kırmızı ve beyaz olan renklerine kaybettiği isimlerin anısına siyah rengini de ekledi.Bu olayın anısına 2013-14 sezonunda Samsunspor taraftarı Samsun 19 Mayıs Stadyumu'nda kazada hayatını kaybeden futbolcular ve teknik adamın koreografisini açmış ve bu elim kazanın unutulmayacağını göstermişti.Galatasaray'dan anma mesajıhttps://twitter.com/GalatasaraySK/status/557313509101686785
Bursaspor'dan Transfer Tepkisi
Bursaspor Başkanı Recep Bölükbaşı, Galatasaray'ın Fernandao ile ilgilenmesine tepki gösterdi.Bursaspor, transfer döneminde adı en çok anılan kulüplerde biri… Yeşil-Beyazlıların genç orta sahası Ozan Tufan, defansta Serdar Aziz ve forvette Fernandao olmak üzere pek çok isim, İstanbul’un devleri ve Trabzonspor ile anılıyor.Bu durumu Bugün gazetesine değerlendiren Bursaspor Başkanı Recep Bölükbaşı, çarpıcı açıklamalar yaptı. Futbolcularını kolay kolay satmayacağını belirten başkan “ Futbolun kurtuluşu alt yapıda. Anadolu takımları yıldızlarını kolay satmamalı. Eskişehir’in ve Trabzonspor’un durumu ortada. Trabzonspor; Burak, Tolga, Selçuk ve Olcan’ı vermeseydi, her sene şampiyon olabilirdi. Biz şu anda 5’inciyiz. Liderle 10 puan farkın nedeni tecrübesizlik. 3 maç kazansak tekrar zirveye ortak oluruz ” diye konuştu.ENES ÜNAL AVRUPA’YA GİDEBİLİRBursaspor’un değerli kulüp olduğunu vurgulayan Recep Bölükbaşı, “ Sadece Ozan değil; Serdar’a, Şener’e, yurtdışından Enes’e de teklif var. Mesela Enes ileride Avrupa’ya verilebilir ” dedi. 17 yaşındaki golcü Enes Ünal da birçok kulübün transfer listesinde bulunuyor.Öte yandan Recep Bölükbaşı, beklenen çıkışı bir türlü yapamayan Muhammet Demirci için ise “Onun için ‘Maradona’ deniyordu. Ama durumu ortada” ifadelerini kullandı.“AYNI ŞEYİ G.SARAY’A YAPSAM…”Galatasaray’ın Fernandao ile ilgilenmesine değinen Bölükbaşı “ Ben aynı şeyi yapsam, rahatsız olurlar. Yöneticilerde sorumluluk ve samimiyet olmalı. Bonservisi bizde değil ama (5 milyon euroluk satın alma) opsiyonu bizde. Ben anlaşamazsam sen kulübüne git. Sen devreye girersen değeri yükselecek. Türk futboluna ve bana kötülük yapıyorsun ” diye konuştu.Fernandao’nun bonservisi Brezilya’nın Bahia takımında bulunuyor.Açık Mert Korkusuz
"Ligden Düşme Kaldırılsın..."
Çaykur Rizespor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, gündeme damga vuracak açıklamalar yaptı.Gelecek sezondan itibaren ilk 11’lerin tamamında, geniş kadroların ise 14’ünde yabancı oyuncuların yer alabilecek olması, Türk futbolcusunun yetişmesine sekte vurur mu sorularını da akıllara getirdi. Karaman, bu duruma son derece ilginç bir çözüm önerisi sundu. “Yeni sezonda küme düşme kalksın. Aşağıdan 4 takım gelsin. 22 takım olsun. Kulüpler nasıl olsa küme düşmüyoruz diyerek yabancı transferi yapmaz. En az 10 tane Türk oyuncu çıkar” ifadelerini kullandı.‘HAMZA HOCA ÇOK BAŞARILI’Deneyimli teknik adam, hafta sonunda Galatasaray ile yapacakları karşılaşma içinse, “Galatasaray maçı bizim için özel bir maç değil. Taktik açıdan farklı bakmıyorum. Takımımız açısından sadece bir analiz verecek” dedi.Sarı-Kırmızılı takımın teknik direktörü Hamza Hamzaoğlu içinse, “Çok başarılı. Büyük takımdaysanız birinci, ikinci ya da üçüncü olursunuz. Yabancı antrenöre karşı değiliz; ama burayı tanıması, adapte olması zor. Prandelli, Dünya Kupas'ından önce çok başarılıydı. Galatasaray’da başarılı olamadı. Deneyimi çok yüksek olmayan bir yerli teknik direktör geldi, başarılı oldu. Farkını ortaya koydu. Çok da başarılı” diye konuştu.FATİH TERİM İLE ARASINDAKİ GERGİNLİK...Karaman, Fatih Terim’le aralarındaki üstü kapalı gerginlikle ilgili olarak, “Kişiselleşme meselesine getiriliyor. Başarılı olmuş bir teknik adama saygısızlık yapmaya veya onu tenkit etmeye, onun hakkında konuşmaya hakkım yok. Fakat düşüncelerimi söylemeye hakkım var” dedi.Kulüplere kesilen cezaları değerlendiren Karaman, meslektaşı Ertuğrul Sağlam’a göndermede bulundu. “Sağlam çok önemli bir fikir koydu ortaya. Kulüplere kesilen ceza ile federasyon, ceza verdiği kulübe altyapı tesisi yapsın. Bazıları 400, bazıları 500-600 yüz ediyor. TFF bu paralarla kulüplere soyunma odası, saha yapıp, antrenör gönderemez mi? Ertuğrul hocaya ‘Neden sen bunu daha önce söylemedin’ dedim” ifadelerini kullandı.KARAR VERİLMİŞ NEYİN GÖRÜŞÜDeneyimli teknik adam, federasyonun önümüzdeki sezondan itibaren geçerli olacak yabancı kuralı için, “Yabancı kuralıyla ilgili karar çıkmış. Karar çıktıktan sonra ne yaparsan yap. Federasyon bir karar vermiş. Karar verildikten sonra neyin görüşü. Her şey belli olduktan sonra görüş bildirmenin ne önemi var. Biz hep bunu yapıyoruz” dedi.Şampiy10
Reklam
Galatasaray'da Oyuncular Antrenmana Çıkmadı
Galatasaray Liv Hospital'da oyuncular paralarını alamadıkları gerekçesiyle antrenmana çıkmadı.Galatasaray Yöneticisi Can Topsakal, NTV Spor'a yaptığı açıklamada 'Bankada bir aksilik oldu. Bu yüzden hata yapmışlar. Yarın çözeceğiz. Bir sorun yok. Yanlış anlama olmuş' dedi.Basketboldan sorumlu yönetici 'Yarın akşam oyuncular maaşlarını 2 ay geç alıyorlar ancak bunu konuştuk zaten. Her ay ödeme yapıyoruz. Bu ay da bir iki gün gecikme oldu. Yarın sabah benim de randevum var çözeceğiz bu sorunu.' diye konuştu.Oyuncuların bu kararından dolayı çok üzüldüğünü ve sinirlendiğini söyleyen Topsakal, oyuncuların yarın saat 17.00'daki antrenmana katılacağını belirtti.Euroleague'de son 16 turunda da mücadele eden sarı kırmızılı takımda son aylarda maddi sıkıntı yaşanıyordu.Kaynak: Al Jazeera
Galatasaray 3 Futbolcudan 6 Milyon TL Tasarruf Etti
Galatasaray kadrosunda düşünmediği Veysel Sarı, Yiğit Gökoğlan ve Furkan Özçal'ı takımdan göndererek önemli bir tasarrufun altına imza attı.Galatasaray'da takımdan gönderilen ve gönderielecek isimlerin ardından önemli bir tasarruf sağlanacak. Kadroda düşünülmeyen ve beklentileri veremeyen oyuncularıyla bir bir yollarını ayıran Galatasaray, Veysel Sarı'yı da Kasımpaşa'ya gönderdi.Furkan Özçal'ı Karabük'e 400 bin Euro'ya kiralayan Galatasaray, Yiğit Gökoğlan'ın 500 bin TL'lik alacağına karşılık sözleşmesini feshetmişti.İşte Galatasaray'ın bu 3 futbolcuyu göndererek elde ettiği kazanç;Furkan Özçal'ı 400 bin Euro bedelle Karabük'e kiralayan Galatasaray oyuncuya ikinci yarı ödenmesi gereken 350 bin Euro'sundan da kurtulmuş oldu. Böylelikle sarı kırmızılılar Furkan'ın transferinden yaklaşık 2 milyon TL kazanç sağladı.Yiğit Gökoğlan'ın sözleşmesini alacaklarına karşılık fesheden Galatasaray bu futbolcunun da ikinci yarı ve gelecek sezon alacağı toplam 1 milyon 600 bin TL'lik rakamından kurtuldu.Son olarak Veysel Sarı'yı Kasımpaşa'ya satan Galatasaray bu transferden de bonservis bedeli olarak aldığı 400 bin Euro'nun dışında oyuncunun ikinci yarı kulüpten alacağı olan 1 milyon 400 bin TL'den kurtulmuş oldu. Hem bonservis hem de oyuncunun maaşından kurtulan sarı kırmızılıların Veysel transferinden kazancı da 2 milyon 400 bin TL.Galatasaray bu üç futbolcunun transferleri sonucunda toplam 6 milyon TL'lik bir kazanç sağlamış oldu. Sarı kırmızılılar Gökhan Zan, Engin Baytar ve Eboue'yi de göndererek rahatlamayı planlıyor. Galatasaray gönderilen bu üç futbolcunun transferinde ise Furkan'a bonservis bedeli ödemezken, Yiğit ve Veysel için toplam 3 milyon 300 bin Euro bonservis bedeli ödemişti.Mustafa Göksel | Eurosport
"İlk Yarıdaki İstatistiklerin Üzerine Çıkacağız"
Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal, ilk yarıdaki istatistiklerin üzerine çıkacaklarını söyledi.Antalya'daki kampın son gününde yaptığı açıklamalarda önce kamp sürecine değinen Kartal, herkesin büyük bir ciddiyet ve özveri ile çalıştığını söyledi.Kampın son derece güzel geçtiğini belirten İsmail Kartal, Fenerbahçe Televizyonu'nda yayınlan 'Günün Röportajı' programına katılarak şunları söyledi: 'Kamp güzel geçti, güzel devam ediyor. Kampın amacı zaten gerek fiziksel; gerek zihinsel, gerek teknik ve taktik olarak takımımın gelişimini sağlamak. Bu kamplarda takımın bir adım, iki adım daha yükselmesi için; yukarıya taşıyıp daha iyi olması için bir program dahilinde çalışmalar sürdürülür. Burada olumsuz hava şartları, yağışlar olsa da bizim çalışma ortamımızı pek etkilemedi. Oyuncularımız da sağ olsunlar, bu konuda hepsi özverili. Bugüne kadar gerek mental, gerek fiziksel, gerek taktik ve teknik açıdan iyi bir ortam var. Çok tempolu çalışıyoruz. Bu açıdan da çok memnunum. 9-10 günde hiçbir şey için çok hızlı değişim olmaz. Burada ufak bir dokunuşa ihtiyaç vardır. Birlikteliğe ihtiyaç vardır. Bu birlikteliğin devam etmesi için geçmişte biz göreve geldiğimiz günden bugüne kadar; atılan temelleri vardır. Kampta bu atılan temellerin devamını gerçekleştirdik. Hem fiziksel hem taktiksel olarak mix antrenmanları yaptık. Yaygın antrenmanlarla biz bugünlere geldik. Sezon başında bunu planlamak zorundaydık, çünkü bazı sıkıntılarımız vardı. Dünya Kupası'ndan geç gelen oyuncularımız, sakat oyuncularımız ve cezalı oyuncularımız vardı. Bunlarla ilgili planlamalar yaptık, 6. 8. haftaya kadar kendimize hedef koyduk. O haftalara kadar gerekli planlamalar dahilinde yaptığımız çalışmalarla hedeflerimizi tutturduk. 6. ve. 8. haftadan bugüne kadar geldiğimiz noktada da takımımız ilk yarıyı lider bitirdi. Her geçen gün adım adım, ufak ufak da olsa; hem oyun olarak hem de fizik olarak takımımızın daha iyi olduğunu, daha ileriye gittiğini ve geliştiğini gördük. Bunun da kanıtını geçen yaptığımız basın toplantısında bütün medyadaki arkadaşlarımızla da paylaştık. Fiziksel gelişimimizin ne olduğunu, ne kadar koşabildiğimizi, ligin ortalamalarını, bizim sprint mesafelerimizi ve sprint adetlerinin ne olduğunu, rakiplerimizin ne olduğunu; bunları gözlemleyerek bakarak, günlük haftalık yapmış olduğumuz planlar doğrultusunda çok yakından takip ederek bu gelişimi görmek açıkçası beni ve ekibimi çok mutlu ediyor. Bunu biz bir adım daha yükseltebilir miyiz, bir adım daha ileriye götürebilir miyiz diye ekibimle birlikte planlama yaptık. Bu programımızı da çok yakından sıkı bir şekilde takip ediyoruz. Sağ olsun oyuncularım da bu programa hepsi uyum gösterdiler. Hepsinin huzurlu isteyerek; içten bir şekilde katılmaları teknik adam olarak, ekip olarak bizi daha coşkulu hale getiriyor,. Antrenmanlardaki o coşkuyu görüp sonuçları aldıkça inanın çok mutlu oluyorum. İnşallah bunu da lige yansıtırız. Bu coşkumuzu, birlikteliğimizi, yapmış olduğumuz kampın artılarını lig maçlarına yansıtarak, iyi bir şekilde lige başlarız diye düşünüyorum.'Hedefledikleri noktaya tam gelemediklerini söyleyen Kartal, 'Bazı oyuncularımızın sezon içinde milli takımlara gitmesinden dolayı bizim istediğimiz seviyelerde değillerdi, ama mecbur olduğumuz için o şartlarla oynatmak zorunda kalıyorduk. Ama şimdi o oyuncularla birebir yaptığımız görüşmelerde onlara anlattık. İlk yarı böyle oldu; ama bundan sonra böyle olması gerekiyor gibi önlerine bazı realiteleri koyduk. Sezonun ilk devresindeki performans analizlerini, antrenman analizlerini gösterdik. Kendisindeki var olan potansiyeli de bildiğimizi onu da açığa çıkarabilmenin tek bir yolunun bu kampta iyi çalışarak arkadaşlarını yakalamaları gerektiğini ve önlerine geçmeleri gerektiğini anlattık, konuştuk. Kendileri de olgunlukta karşıladılar. Şu anki gidişatımız ve geldiğimiz nokta itibariyle oyuncularımızın performanslarının yükselmesi, istekli ve arzulu olmaları bizi mutlu ediyor ve iyi yoldayız. Tam istediğimiz yerde olmasak da, istediğimiz yere yakınız' şeklinde konuştu.Devre arasının takımın iyi gidişini olumsuz anlamda etkilemeyeceğini belirten Teknik Direktör İsmail Kartal, Fenerbahçe'nin sezonun ilk yarısında genel anlamda iyi futbol oynadığını ifade etti.İsmail Kartal, 'Devre aralarını iyi değerlendirebilirseniz, iyi bir çalışma ortamı sağlarsanız; oyuncu grubunuzda o coşkuyla buna inanırsa, içten ve isteyerek çalışırsa, ben bir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Aksine daha iyi olacağımızı ve bıraktığımız yerden devam edebileceğimizi düşünüyorum. Ben şuna katılmıyorum, ne hikmetse herkes şunu söylüyor, 'Fenerbahçe son 2 maç iyi oynadı' Ben buna katılmıyorum. Fenerbahçe sezon başından beri iyi oynuyor. Biz ilk maç Karabük'ü yendik. O dönemde Karabükspor ligin en iyi takımlarından biriydi. Trabzon'a gittik, o maçta yüzde 70 topa sahip bizdik. Sadece net gol pozisyonu bulamadık. Kontradan bir iki pozisyon verdik, Trabzon'da Trabzon'a karşı daha önceden de maçlar kazandık, belki berabere kaldık ama hiç bu kadar rakibi etki altına aldığımız maç olmamıştı. Galatasaray maçında 10 kişi kaldık mesela. O maçta da 10 kişiyle kazanabilirdik, iyi oynayarak kaybettiğimiz bir maçtı. Beşiktaş maçı iyi oynayarak kazandığımız bir maçtı. En son biz mesela 9 maçtır kendi sahasında yenilmeyen Erciyes'i yendik. Bazı maçlar vardır, bu uzun bir mücadeledir.. Lig, puan mücadelesidir, uzun bir maratondur. Bana söyleyebilir misiniz; dünyada bir takım her maç çıkıp mükemmel futbol oynasın, herkese her maç 3- 5 tane gol atsın. Böyle bir takım yok, dünyada olamaz. Tabii ki düşüşler, vasat oynadığımız maçlar olacaktır. İyi oynadığınız maçlar olacaktır, kötü oynadığınız maçlar da olacaktır. Bunun bir standardı vardır. Oynadığınız 10 maçın 7 tanesini iyi oynarsınız, 1 tane 2 tane kötü oynarsanız, 1 tane vasat oynarsınız. Bu sizin ligde şampiyon olmanıza yeterli bir standarttır. Ama ben kendime göre, takımın sorumlu teknik adamı olarak yorumladığımda şunu söyleyebiliyorum; biz genelde iyi oynamışız. Kötü oynadığımız Akhisar maçı var. Ben de kabul ediyorum baştan sona kötü oynadık. Vasat oynadığımız maçlar da vardır, doğrudur. Bazen iyi oynadığımız ama rakibe pozisyon vermediğimiz maçlar vardır. Bu benim için iyi oyun anlamına gelir. Her maç rakibe 3 gol atarsınız ama 5 pozisyon verirsiniz bu iyi oynadığınız anlamına gelmez. Ama 1 -0 kazanırsınız, disiplinli oynarsınız, hiç pozisyon vermezsiniz, 3 puan alırsınız. Bu benim için iyi bir oyundur. Örnek Erciyes maçı. İlk yarı 2-3 tane yarım pozisyon diyebileceğimiz ataklarımız var, rakibe pozisyon vermemişiz. 90 dakikanın tamamına baktığınız zaman yalnızca uzaktan attıkları, direğin üzerinden giden bir pozisyon var. Ama oyunun son 20 dakikasında çok coşkulu bir Fenerbahçe var. Sonuçta 1-0 kazanılmış bir maç, hiç pozisyon vermemişiz. Benim için çok mühim bir oyundur. İyi bir taktikle kazanılan bir 3 puandır. Ama insanlar bunu, biz kötü oynayarak 3 puan kazanmışız gibi anlatıyor. Ben buna katılmıyorum. Balıkesir maçı keza aynıdır. Oyuncularımız çok ağır şartlarda mücadele verdiler. 'Tesadüf gol, Fenerbahçe kötü oynayarak kazandı' dediler. Ben ona da katılmıyorum. O maçta da rakibimize hiç gol pozisyonu vermedik.. O gol olmasaydı, ben biliyorum ki oyunun son bölümlerinde belki 2-0, 3-0 da kazanabilirdik. Golün verdiği rahatlıkla oyuncularım oyunu tutarak, maçı bitirmesini bildiler ve 3 puan aldık. Yani bunları iyi ayırt etmemiz lazım. Kimse Konya'yı 10 kişiyle yendiğimizi konuşmuyor, bu kolay bir şey değil. 10 kişiyle Eskişehir'e 2-1 mağlupsunuz evinizde son anda o baskıyı yaratabiliyorsunuz. O enerjiyi dışarı çıkartıp, penaltı kazanıp, maçı berabere bitirebiliyorsunuz. 2-0 geridesiniz Galatasaray'a karşı 10 kişiyle hala üstüne gidip, 1 gol atıp, 1-2 tane de kaçırabiliyorsunuz. Bunlar çok önemli şeyler. Bu takımın bir karakteri var. Biz asla mağlubiyeti kabul etmeyiz. Ne olursa olsun biz son ana kadar mücadele edeceğiz... Sahaya er zaman kazanmak için çıkıyoruz.Ben bireysel antrenmana önem veren bir antrenörüm. Daha doğrusu her antrenörün önem verdiğini, vermesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü takım ve grup antrenmanlarında bazı oyuncular tam konsantre olamayabiliyor, bazı çalışmaları yapmaktan kaçınabiliyor. Yapamayacağından endişe duyan veya o gün tam anlamıyla antrenmana konsantre olamayanlar olabiliyor. Bazı şeyler tam yerine oturmadan antrenmanlar bitmiş olabiliyor. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Biz bunları görebiliyoruz, tespit edebiliyoruz. Oyuncuyarın eksik olan yönlerine göre bir planlama yapıyoruz. Onları bireysel, birebir antrenörlerle veya grup çalışmalarıyla, kimini mesela salonda kuvvet antrenmanlarına alıyoruz, bazılarının zayıf olan üst bölgelerini tespit edip onlara yönelik çalışıyoruz. Bazılarının alt kas gruplarına yönelik daha sağlam olmaları için bu çalışmaları yapıyoruz. Bazılarının da sahada kalarak vuruş tekniğini geliştirmesi için kimine orta, kimine gol vuruşları, kimine dripling yaptırıyoruz. Kiminin ayak içi, kiminin kafa vuruşlarını geliştiriyoruz antrenman sonraları. Bu süreçte de herkesin bireysel, daha iyi konsantre olmalarını, daha çok işin içine girip sahiplenmelerini sağlayarak birebir ilgileniyoruz. Onları ne kadar sevdiğimizi inandığımızı, aynı zamanda da daha iyi olmalarını istediğimizi, takıma daha fazla katkı sağlamalarını düşündüğümüzü , onlara her zaman yardımcı olabileceğimizi, onlara inancımızı hissettirerek bu çalışmaları yapıyoruz. Şu ana kadar bunların karşılığını aldığımızı düşünüyorum. İkinci yarı daha fazla karşılığını alacağımızı düşünüyorum.Bazı antrenmanları tek yönlü yapmıyoruz. Bir antrenman içinde hem bir felsefeyi çalışıyoruz, hem fiziki gelişimi sağlıyoruz, hem de maç temposunun da üzerinde bir ritmi yakalatmaya çalışarak , ekibimizin hayal gücünü kullanarak özel organizasyonlar oluşturuyoruz . Hem oyun felsefemizi, hem de fizik antrenmanlarımızı aynı anda geliştirmeye çalışıyorum. Bunların getirmiş olduğu artılar.İikinci yarı ben takımımın daha dirençli, daha savaşçı ruhlu, daha tempolu olacağını, daha iyi mücadele edebileceğimizi düşünüyorum. Bunları yapan, bu noktaya gelebilmiş. aşabilmiş oyuncu grubunun, futbol takımının oyun felsefesi anlamında da teknik ve taktik olarak da çok daha rahat yapabileceğini, daha iyi mücadele edebileceğini ve sonuca daha iyi gidebileceğimizi düşünüyorum' dedi.Takımı ilk yarı istatistiklerinde genelde rakiplerinin önünde olduğunu belirten İsmail Kartal, bu rakamların daha da üzerine çıkacaklarına inandığını dile getirdi. Kartal, 'Ben bu rakamları koruyabileceğimizi, zaman zaman da üzerine çıkabileceğimizi düşünebiliyorum. Çünkü şu ana kadar gelmiş olduğumuz nokta ve yapmış olduğumuz çalışmalar gerçekten ekip olarak beni mutlu etti. Ben bu ışığı alabiliyorum. Aldığım için de ekip olarak biz çok mutluyuz. Oyuncularımın, ben ikinci yarıdaki performanslarının, en azından kaldığımız yerden devam ettirip ve üstünde mücadele edeceğimizi düşünüyorum. Buna da inanıyorum' ifadelerini kullandı.Futbolda bilimin desteğini almaya önem verdiğini ifade eden İsmail Kartal, futbolcuların bütün aksiyonlarını yakından takip ettiklerini söyledi. İsmail Kartal, 'Biz antrenörler önce gözlem metoduyla oyuncularını değerlendirir. Görürüz, biz gözlem metoduyla takımdaki oyuncuları, yapılanları, yaptıklarımızı hepsini... Gözlem metodu en doğru, önemli yoldur, metottur.Ama biz bununla da yetinmeyip kendimizi bilime dayalı bilimsel anlamda da yaptığımız çalışmalarla farklı kaynaklardan bilgilerimizi güncelleyip daha sağlıklı çalışmalar yapıyoruz.Örneğin GPS'lerimiz var. Oyuncularımızın hangi nabız aralıklarında çalıştıklarını takip ediyoruz. İstediğimiz nabız aralıklarında oyuncu grubunun ne kadar yol kat etmesi gerektiğini, ne kadar sprint atmaları gerektiğini planladık. Bu planlama çerçevesinde de antrenmandan sonra bu geri dönüşleri aldığımızda gözlem metoduyla birleştiriyoruz. Böylece tüm detayları çok net bir şekilde değerlendirme şansına sahip oluyoruz...Teknolojinin getirdikleri ve bilimsel verilerle bizim düşüncelerimiz tam örtüşmüş oluyor. Arada bir kayıp olmuyor ya da afaki rakamlarla hayali rakamlarla değil gerçekçi bir çalışma yapabiliyoruz. Ne durumda olduğumuzu ne kadar iyi olduğumuzu da görmenin mutluluğunu yaşıyoruz' şeklinde konuştu.Oyuncularıyla ilişkilerinin çok samimi temellere dayandığını ifade eden İsmail Kartal, herkesin büyük bir ciddiyetle işini yaptığını dile getirdi.İsmail Kartal, 'Ben de futbolcuydum, futboldan geldim. Oyuncularımla ben arkadaş gibiyim. Yeri geldiğinde antrenör yeri geldiğinde baba oğul gibi konuşabiliyorum. Belli sınırlar içerisinde belli bir mesafe içinde oyuncularımla sohbet ediyorum, yaşadıklarımı anlatıyorum, futbolun konjonktürel gelişimi hakkında onlara bilgi veriyorum. Onlarla yaptığımız işleri konuşuyoruz. Onların fikirlerini alıyoruz. Ben şeffaf bir insanım, her şeyi insanların yüzüne karşı söylerim. Onların fikirlerini almaya özen gösteririm. Ama sahaya geçtiğimizde oraya bir iş yapmak için çıkıyoruz. Oraya sohbet etmek için değil zaman geçirmeye değil işimizi her dakikasını nasıl dolu dolu geçireceklerini, bize ne kadar fayda getirmesi gerektiğini ben oyuncularıma anlatıyorum. İşimizi en iyi şekilde yapmamız gerektiğini anlatıyorum. Ki yaptığımız işin bir kıymeti bir faydası olsun. Bu çalışmalar bize şampiyonluğu ancak böyle getirir. Taraftarlarımızı mutlu edelim. Orada asla bir konsantre eksikliğine boş zaman öldürmeye çıkmıyoruz. Orada en ayrıntısına kadar almasını, anlamasını sağlamak için bu antrenmanları yaptırıyoruz. Orada tabii ki ben antrenör olarak işimi yapıyorum bu nedenle de orada ağabeylik babalık bitiyor. Sonuçta onlar da kendi işlerini yapacak ki biz iyi çalışalım başarılı olalım. Onlar bunu biliyor. Benim orada sesimi yükselterek onları pozitif yönde yönlendirdiğimi ve onları motive ettiğimi biliyorlar. Orada hiçbir zaman hiç kimse için ağzımdan kötü bir şey çıkmamıştır' diye konuştu.İsmail Kartal son bölümde ise sarı lacivertli taraftarlardan beklentilerini şu ifadelerle dile getirdi:'Taraftarlarımız için varız. Onlar varsa biz varız. Biz onları mutlu etmek için uğraşıyoruz. Belki bu sezon zaman zaman vasat oynadık iyi oynamadık ama takımımız her geçen gün iyi oynuyor iyi çalışıyoruz. Yükselen bir grafiğimiz var. Bizi tribünlere gelip desteklemelerini istiyoruz. Onların varlığının onların enerjisinin bizi bir adım daha yükselteceğini ve bu şampiyonluk yolunda onların da bize vereceği enerjiyle daha iyi ve coşkulu oynayan bir Fenerbahçe Futbol Takımı olacağını söyleyebilirim. Bizim onlara ihtiyacımız var onlar bu şampiyonluk yolunda bizim her şeyimiz. Onları mutlu etmek için burada çalışıyoruz.Futbolun güzelliklerini futbolun daha iyiye gitmesini istiyorsak ülkemiz ve kulüpler adına daha başarılı olmasını istiyorsak, taraftarıyla, antrenörüyle, futbolcusuyla, kulübüyle, yöneticisiyle her alanda hep beraber birbirimize destek vermeli, çalışmalı ve sabırlı olmalıyız. Durmadan bu antrenör bu futbolcu kötü dersek futbolu kendi ellerimizle bitiririz ve futbolu aşağıya çekeriz. Ben tüm futbol kamuoyunu biraz daha hoşgörülü olmaya davet ediyorum.'HABER: UĞUR DEMİRKIRDI / DHA
Reklam
'Yerini Bulmamış Adalet Katillerini ve Kurbanlarını Çoğaltır'
Hrant Dink’in katledilişinin sekizinci yılında, Agos Gazetesi’nden kalabalığa seslenen isim yazar Murathan Mungan oldu:  'Yerini bulmamış adalet katillerini ve kurbanlarını çoğaltır. Hrant için, adalet için sekiz yıldır haykıranlar artık demokrasinin karikatürünü değil, kendisini istiyoruz.'Murathan Mungan’ın konuşmasının tam metni:'Merhaba arkadaşlar, Hrant Dink’in değerli ailesi ve dostları, hakikat ve adaleti kıymet bilenler, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.Sekiz yıldır her 19 Ocak’ta olduğu gibi, bugün gene burada Hrant Dink için toplanmış bulunuyoruz. Ölümünden sonra milyonlarca kalbin evladı olan Hrant Dink için... 2007 yılında onun öldürülmesinin hemen ardından yazdığım “Cinayetin arkasındaki en büyük örgüt” başlıklı yazım şöyle başlıyor:“Söylenecek sözün çokluğu bazen insanı dilsiz bırakır. Tıkanır, kalırsınız. Haklılığın suskunluğu, diğer suskunluklara benzemez; düğümü zor çözülür.(...) Tek başına zaten yeterince trajik ve yaralayıcı olan bu ölüm, aynı zamanda yakın tarihi ürperterek çağrıştırdıkları, hafızadan geri çağırdıklarıyla da kavurucuydu. Her yeni ölüm, diğer ölümleri de ilk gün acısıyla diriltir.Kaç kitap yazarsanız yazın, bazen böyle dilsiz kalırsınız.”Bugün sözlerimi, o gün kaldığım yerden sürdüreceğim: dilsizliğin her çeşidinin yaşandığı bu ülkede ölenler, öldürülenler, katledilenler biz onlardan sonra birkaç kelime daha fazla söyleyebilelim, diye öldüler. Dilimizdeki kilitler çözülsün diye, dilsizi olduğumuz hakikatler içimizi daha fazla kavurup yakmasın diye... Onca zaman, bunca kayıp, bunca ölümle hem tarih içinde kilitli kalmış, hem zaman içinde yol almış o fazladan birkaç kelimeyi bugün en azından onlara, onların hatırasına borçluyuz. Baskıcı iktidarlar korkunun bulaşıcı olduğunu bilir, bu yüzden toplumun korkularını sürekli diri tutmaya çalışırlar; onların bilmediği cesaretin de bulaşıcı olduğudur. Bu yüzden hayatın ve dünyanın gözlerinin içine bakarak cesaretle konuşmalıyız. O kelimelerin bizden başka sahibi yok! Bunu hiç unutmamalıyız.Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından sekiz koca yıl geçti. O yıl doğan çocuklar dillendi; okuma yazmayı söktü. Oysa Hrant Dink’in ölüsü, gerçek hikâyesi aydınlatılmamış bir cinayetin kurbanı olarak hâlâ bu kaldırımda yatıyor. Dünyayı kaybıyla ıssızlaştıranlar hatıraları ve emanetleriyle çoğaltırlar... Ve emanetin başını bekleyen bizler sekiz yıldır burada toplanıp adalet ve hakikat arayışımızı dillendiriyor, Hrant’ın ölüsünü unutkanlığın zalim ellerine teslim etmeyeceğimizi haykırıyoruz. Ayrıca Hrant Dink cinayetini, kendi siyasi projeleri için araçsallaştırmaya çalışanların emellerine terk etmeyeceğimizi de belirtmek istiyoruz. Bu sekiz yıl boyunca adalet yerinde sayarken pek çok şey söylendi, yazılıp çizildi. Bugüne, bana varıncaya dek sözler seyrelip azaldı belki, ama acılar azalıp seyrelmiyor. Yerini bulmamış bir adaletin sancısı yüreklerde zonklamasını sürdürüyor; vicdanları sızlatmayı, aklımızı acıtmayı sürdürüyor. Dahası, o günden bu yana adlarını tek tek sayamayacağım her yeni kurban ve her yeni ölümle birlikte, Hrant Dink bir kez daha burada, bu kaldırımda vurulup öldürülüyor. Yerini bulmamış adalet, katillerini ve kurbanlarını çoğaltır. Gene öyle oluyor. Çünkü tetiği çeken parmaklar değişse de, cinayetin arkasındaki en büyük örgüt aynı. Adı “faili meçhul”, ama kendisi “faili belli” onca cinayetin işlendiği bu ülkenin değişmeyen kara gerçeği, bizi her seferinde aynı sözleri tekrara mahkûm ediyor. İktidarlar ve koltuk sahiplerinin maskeleri değişse de hiç değişmeden süren merkezi despot devlet geleneğinin elleri her seferinde gene aynı karanlık oyunu tezgâhlıyor. 1938’te Dersim kıyımını, 1978’te Maraş katliamını yapanlar, 1955’te 6-7 Eylül olaylarını başlatanlar, 1993’te Madımak Oteli’ne sığınan canları yakanlar, 2011’de Roboski’yi bombalayan kişiler ve zihniyetler aynı. 500’ü aşkın haftadır Galatasaray’da diz çürüten cumartesi annelerinin bağırlarını yakanlar da aynı. Adında “adalet” sözcüğünü taşıyan bir partinin on iki yıldır iktidarda olduğu bir ülkede yıllardır adalet bekliyoruz. Gelmiyor!Arkadaşlar, bu ülkede insanlar yalnızca dostlarının değil, düşmanlarının da kendilerine benzemesini isterler. Kendisine benzesin ki, kiminle mücadele ettiğini, neyle savaştığını tanıyıp bilsin isterler. Birbirlerine benzeyenler birbirlerinin silahlarını, yaralarını, oyunlarını ve nefretlerini tanırlar. Sevginin sahtesi olur, ama nefretin olmaz. Oysa Hrant Dink onlara benzemiyordu. Çünkü onların bilmediği bir Türkçeyle konuşuyordu, onların bilmediği bir Ermeniceyle konuşuyordu. O, tüm halkların eşitliğine ve kardeşliğine inanmış biri olarak, barışın diliyle konuşuyordu. Laf olsun diye edilmiş temenni türünden bir barışın değil, sahici, hakiki, kalıcı ve sürekli kılınmasını istediği bir barışın diliyle... Kan kamaştıran savaş sözcükleri yoktu onun sözlüğünde, kin tazelemek için değil, hafıza tazelemek için söz alıyordu; insanları hınç bilemeye, ödeşmeye, intikam almaya değil, geçmişiyle, şimdisiyle ve kendiyle yüzleşmeye çağırıyordu. Türkleri ve Ermenileri “ebedi düşman” rolüne kapatıp kindarlığa kilitleyen tüm politikalara karşı çıkıyordu. Ötekileştirmenin dışlayıcı, düşmanlaştırıcı, şeytanlaştırıcı dilinden çok uzak bir dille konuşuyordu. Onların hiçbir zaman bilmediği; bilmek, öğrenmek istemediği yabancı bir dildi bu. Bu nedenle Hrant Dink Ermeniliğiyle “öteki”, diliyle “yabancı”ydı onlara. Hrant’la birlikte öldürülmek istenen işte bu dildi. Bir türlü hazmedemedikleri bu barış dili, dünyayı kardeşliğe çağıran bu insancıl dil... Bugün belki de her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dil.Arkadaşlar, katillerin her infazla birlikte tabancalarına çentik attıkları İkinci Meşrutiyet öncesinden bugüne, örgütlü, tasarlanarak işlenen gazeteci cinayetlerinin uzun listesinde Hrant Dink, siyasal bir cinayete kurban giden 62. kişiymiş. Ülkemizin hemen her güne siyasal bir cinayetin, bir katliamın, bir toplu kıyımın düştüğü “Resmi Tarih Ajandası”nda, kaderi 19 Ocak 2007’ye düşen, sözünün bedelini, vicdanının maliyetini canıyla ödeyen 62. kişi...Bu yüzden aradan geçen sekiz yıl boyunca yetişen yeni kuşaklar ve sislenen hafızalar için belki de Hrant Dink’i yeniden anlatmak, yeniden hatırlatmak gerekiyor: O, sadece Ermeni halkının bir sözcüsü değil, tüm Türkiye’nin sesiydi. Ezilen, dışlanan, sömürülen tüm kesimlerin sesi. Bugün aramızda olsaydı, Gezi Parkı Direnişi’nde bizlerle saf tutacak, tarih boyunca 76 kez kıyıma uğramış, Ortadoğu’nun en kimsesiz, en sahipsiz halkı olan Ezidilerin yanında yer alacaktı. Hrant Dink yaşamı boyunca kendine ve değerlerine sadık kalmış biri olarak uzlaşmacı ama ödünsüz tutumuyla bu ülkede pek çok şeyi değiştirdi. Hatta ölümü bile çok şey öğretti bize. Hiçbir çevrenin, hiçbir iktidar odağının hoşuna gitmeye, gözüne girmeye çalışmadan, doğru bildiklerini söyleyip inandıklarını savundu. Onun ve benzerlerinin verdiği mücadele, onların ölümleriyle birlikte kesintiye uğrayacak bir mücadele değildir. Burada ve meydanlarda toplanan kalabalıklar da zaten bunu gösteriyor.Bu coğrafyanın halkları düzayak yapılmış çözümlemeler, üstünkörü saptamalarla ışıklandırılamayacak kadar karmaşık, çok katmanlı bir geçmişten, tarihin labirentinde kaybolmuş pek çok hikâyenin içinden geçip geliyor. Bu nedenle Hrant Dink de, Ermeni sorununun çözümü için yeni bir dil ve her iki tarafın da ezberlerinin dışına çıkan yeni bir yaklaşım gerektiğini düşünüyordu. Bu topraklarda yaşayan insanların bu konuyu her yönüyle konuşarak, birbirlerini tanıyarak, birbirlerinin hikâyelerini dinleyerek, birbirlerinin acılarını anlayarak, birbirlerine değerek, dokunarak, zamanla bu sorunu barışçıl bir çözüme kavuşturabileceğine inanıyordu. Her iki topluluğun da hatıraları ve hafızaları arasında bir diyalog kurulması gerektiğine inanıyordu. Böylelikle resmi hafızaların yerini artık sivil hafızaların alacağını ümit ediyordu. Ermeni sorununu, emperyal güçlerin uluslararası masalarda Türkiye’ye karşı elinde tuttuğu bir koz olmaktan çıkaracak olan şeyin, halkların kendi arasında geliştireceği bu diyalog zemini olacağına inanıyordu. Bu yüzden Hrant Dink’in bu konuyla ilgili rüyalarından biri, iki halkın birbiriyle kaynaşmasını sağlayacak Ermenistan-Türkiye sınır kapısının açılmasıydı. Dostlar, arkadaşlar, ölülerimizin sadece hatıralarına değil, rüyalarına da sahip çıkmamız gerekir. İşte bugün o kapının açılması, pek çok şeyin kapısının da açılması demek olacaktır. O kapının açılması, yüzyıldır Ararat dağının doruğuna çöken sisin dağılması olacaktır. O kapının açılması 2015 yılına çok yakışacaktır.Dostlar, arkadaşlar, çoğunuzun bildiği gibi bu topraklarda her inkârın ardında yakın ya da uzak tarihli toplu mezarlar yatar. Hrant Dink’in öldürülüşünün sekizinci yılı, gene bildiğiniz gibi aynı zamanda 1915 Ermeni soykırımının yüzüncü yılıdır. Ermeni soykırımının reddi, inkârı Türkiye’nin yüzyıllık yalnızlığıdır. Tarihte, hafızada, akılda, vicdanda ve dünyadaki yalnızlığıdır. Türkiye’nin bu yüzyıllık yalnızlığı artık son bulmalıdır. Bu ülke geçmişin hayaletlerinden korkmayarak tarihiyle yüzleşmeli, geçmişte yaşananlara ilişkin sorumluluklarını üstlenmeli ve bu karanlık mirasın kahredici ağırlığından kurtulmalıdır. Bunu, dünyanın azarlayan bakışları ya da başkalarının onayları için değil, kendisi için istemelidir. Geçmişten günümüze işlenen bunca cinayetin seyircisi bir toplum olmaktan kurtulmanın bir yolu da budur. Çünkü biliyoruz ki, mücadele edilmesi gereken halklar, uluslar değil, zihniyetlerdir. Uzun bir süredir bu ülkede sistemli olarak ve giderek tırmanan bir biçimde toplumsal kutuplaşmalar yaratılıyor, düşmanlıklar körükleniyor, bizzat devleti yönetenler şiddet amigoluğu yapıyor. Oluşturulan bu alacakaranlık kuşağını andıran siyasal iklimle, Türkiye adeta adım adım Enver Paşalarla, Talat Paşalarla gecikmiş randevusuna sürükleniyor. “Edirne’den Ardahan’a bölünmez,” dedikleri vatan, Susurluk’tan Roboski’ye parça parça edildi, ediliyor.İşte bu yüzden biz Hrant için, adalet için sekiz yıldır haykıranlar artık demokrasinin karikatürünü değil, kendisini istiyoruz. Acilen demokrasi ve koşulsuz ifade özgürlüğü istiyoruz. Kapalı kapılar ardında tezgâhlanan karanlık oyunların göstermelik demokrasisini değil, günışığı demokrasisi istiyoruz. Laiklikten ödün vermemiş bir demokrasi istiyoruz. Kimsenin kimsenin kanına, canına susamadığı bir toplumda, kurban almadan ve kurban vermeden yaşamak istiyoruz. Hemen her gün bir kadın cinayetinin işlenmediği, transların, eşcinsellerin öldürülmediği, çocukların devlet kurşunlarıyla katledilmediği bir ülkede yaşamak istiyoruz. Etnik, kültürel, dinsel, cinsel her çeşit ayrımcılığın ortadan kalktığı, kimsenin kimsenin yaşam biçimine, diline, dinine, mezhebine, inancına ya da inançsızlığına karışmadığı, herkesin eşit haklara sahip yurttaşlar olduğu, demokratik olgunluğa erişmiş bir toplumda barış, kardeşlik ve dayanışma içinde yaşamak istiyoruz. Ağaca, suya, parka, koruya, ormana, herkesin ve her canlının yaşam hakkına saygılı çok dilli, çokkültürlü, çok renkli bir toplum olarak yaşamak istiyoruz. Vesayet biçimlerinin tümüne kayıtsız şartsız karşı çıkıyor, 12 Martların, 12 Eylüllerin apoletleriyle ılımlı kindarlık, kravat takmış yobazlık arasında seçim yapmak istemiyoruz.Bugün burada basın özgürlüğünü savunmak için “Je suis Charlie Hebdo” diyorsak, kimilerinden farklı olarak 1994’te Istanbul’da “Özgür Ülke” gazetesi bombalandığında sokaklara çıkmış olmanın gönül rahatlığıyla diyoruz.Arkadaşlar, Hrant Dink’in ölümüyle bu ülke sadece kıymetli bir evladını kaybetmedi, aynı zamanda önemli bir gazetecisini de kaybetti. Gazetecilik mesleğinin çok büyük ölçüde haysiyet kaybına uğradığı böyle bir dönemde, onun ve onun gibi gazetecilerin yokluğu daha çok hissediliyor. Sırf bunun için bile, Hrant Dink’in dördüncü çocuğu olan “Agos” gazetesine, onun emanetine de sahip çıkmamız gerekiyor.Dilerim, Hrant Dink ve benzerlerinin uğruna öldükleri doğrular, çok uzak olmayan bir gelecekte, günışığı görmüş bir demokraside, barış içinde bir arada yaşayan bir toplumda gündelik hayatın sözü bile edilmeye değmeyecek sıradan gerçekleri olur!Gene dilerim, yakın bir gelecekte adalet yerini bulur, sonraki yıllarda burada toplanacak olanlar, hâlâ sonuçlanmamış bir hak ve adalet arayışı için değil, sadece Hrant’ı ve hatıralarını yâd etmek için bir araya gelirler.Sözlerimi sonlandırırken, Dink ailesini muhabbetle kucaklar, hepinizi yeniden sevgi ve saygıyla selamlarım.'Kaynak: Agos
Veysel Sarı Resmen Kasımpaşa'da
Galatasaray Veysel Sarı ile ilgili olarak Kasımpaşa ile anlaşıldığını duyurdu...İşte Galatasaray'ın açıklaması:Veysel Sarı'nın 400.000 avro karşılığında Kasımpaşa'ya transferi konusunda anlaşma sağlanmıştır''KASIMPAŞA ÇOK ÖNEMLİ BİR KULÜP'Veysel Sarı, önemli bir camiaya geldiği için çok mutlu olduğunu vurgulayarak, 'Kasımpaşa Spor Kulübü'ne gelmemde ki en büyük sebep, kendimi geliştirmek ve daha çok forma şansı bulabilmek. İnşallah burada iyi oynayıp Kulübüme katkı sağlarım. Kasımpaşa hem kurumsal hem de tesis anlamında çok önemli bir kulüp. Etrafımdan duyduğum kadarıyla müthiş bir tesise sahip. İnşallah Kasımpaşa'ya faydalı olurum' diye konuştu.Haber Türk
Reklam
İlk Yarının Antrenör Karnesi
Uğur Meleke, Süper Lig'deki teknik direktörlerin ilk devre performanslarını değerlendirdi. Meleke'ye göre ilk yarının en iyileri, Güneş, Avcı, Bilic ve Buruk.Halilhodzic oyunu kurdu ama sabit ayakları çakamadı. Şota belli bir seviyeye kadar iyi, vitesi bir yukarı atamadı. Çalımbay, bir sezon başı ustası. Carlos, büyük haksızlığa uğradı. Biliç hayatının takımını buldu; Avcı da hayatının tek hikayesini yazmayı sürdürüyor. İşte Süper Lig’in ilk yarısının antrenör karnesi...5/10: Halilhodzic-Yanal20 küsur oyuncunun gidip, 20 küsur oyuncunun geldiği bir yapıya belki de en uygun adam Halilhodziç’ti. Turgut Doğan gibi, Malouda gibi grup ritmini bozma ihtimali olanların biletini hemen kesti; iyi tanıdığı Afrika’dan çabuk adapte olacak beş Afrika kökenli transfer etti. En büyük hatası, ideal 11 kurma konusunda yavaş kalmasıydı. 25 oyuncunun 25’ini de 11’de olacak gibi hazırlamak, bu kadar kısa sürede imkânsızdı; sabır isteyen bir işti. Yanal’a hazır 25 oyuncu bıraktı, ama bir 11 bırakmadı...Ersun Yanal, başlangıç itibariyle doğruyu yaptı; Bonnevay’in Konya maçında çıkardığı 11’i aynen devam ettirdi. Amerika’yı yeniden keşfetme hatasına düşmedi. Ama galibiyetler geldikçe o da takıma imzasını atma uğraşına girişti. Medjani’yi, Salih’i, Fatih’i ön liberoda kullanma ısrarı orta sahayı kaybettirdi. Avrupa Ligi dahil, Türkiye Kupası dahil bu takımın acilen bir 11 ve anlayış benimseyip onu ezberlemesi gerekiyor. Üçlü savunma ya da ön libero fantezileri sonraki iş.“Şota ile belli bir seviyeye kadar çıkmanız olası; takdir gören, başı okşanan, üst tarafı zorlar gibi yapan bir orta sınıf ekibi olmanız mümkün. Ama asla o üst gruba çıkamıyorsunuz.”5/10: Şota ArveladzeKayseri ve Kasımpaşa’da hemen hemen aynı senaryoyu izledik: Şota ile belli bir seviyeye kadar çıkmanız olası; takdir gören, başı okşanan, üst tarafı zorlar gibi yapan bir orta sınıf ekibi olmanız mümkün. Ama asla o üst gruba çıkamıyorsunuz. Üst gruba çıkmaya meylettiğiniz her kritik maçı kaybediyor Şota. Tansiyonun yükseldiği anları yönetemiyor.Bir ufak puan kaybı da, Uche’yi zorla gönderip Malki’yi transfer ettikleri için...5/10: Mustafa Reşit AkçayHamzaoğlu’ndan bu kadar hazır bir takım teslim alıp, bu kadar düşüş yaşamanın bedelini ödedi Mustafa Hoca. Hamzaoğlu döneminde iyi katkı veren Mehmet Akyüz, Bruno, Kenan gibi isimlerin onun döneminde kulübeye alışması sonunu getirdi. Hamzaoğlu döneminde orta ikilide oynayan Bilal dâhil beş tane gol şansı olan adam çıkardı 11’de... Akçay döneminde bu sayı üçe kadar indi. Akhisar’ın kurtuluşu sanırım Roberto Carlos’la tekrar hücumu düşünmekten geçiyor.5/10: Aykut KocamanGekas’ın ayrıldığı her takımın yaşadığı krizi, Konyaspor da yaşadı. Yerine gelenler onun kadar verimli skor yapamayınca düşüş kaçınılmaz oldu. Yine de Aykut Kocaman’ın berbat giden takıma bir elektroşok uygulama amaçlı yaptığı kadro dışı hamlesi doğru. Sadece kadro dışı kalan bu beş adam içinde Hleb olmalı mıydı, onu da onunla yaşayan Kocaman biliyor şüphesiz.6/10: Roberto CarlosGeçen yıl kurduğu ofansif takım, Cicinho ve Ziya’nın hücuma yaptığı muazzam katkı, takdirlerin en büyüğünü hak ediyor. Ama bu sezon başında Aydın’ı kaybettiler, Utaka da genelde sakat. O bölgede yaşayacakları krizi hissedip daha fazla forvet almalılardı. Bence ilk yarıda Sivasspor’un bu kadar az puan toplayabilmesinin sebebi, kadro kısıtlılığı. Hücumda alternatifsizlik. Meselenin Carlos’un Dünya Kupası’nda yorum yapmasıyla çok ilgisi olduğunu sanmıyorum.Carlos’u göndermek büyük bir hataydı. Tek tesellimiz yeni rotasının Akhisar olması.7/10: İsmail KartalHem çok zor, hem çok kolay bir iş devraldı. Zor, çünkü üstünde sürekli “takımı başkan yapıyor” baskısı hissetti. Liderin kendisi olduğunu ispat etme adına ekstra işlere girişti. Kolay, çünkü zaten şampiyon bir takım teslim almıştı. Amerika’yı yeniden keşfetmeye lüzum yoktu, ayarlar belliydi. Caner’de düşüş var. Emenike’de de... Kuyt’ta, Sow’da, Webo’da da... Şampiyon takımda bu kadar oyuncuda düşüş varsa, liderlik ispat etmeye değil, oyuncuların form durumlarını yükseltmeye odaklanmak gerek.Ama Başakşehir maçındaki taktik uygulamasıyla da ilk yarıyı lider bitirmeyi bildi. Başakşehir gibi taktik obsesifi bir takımı adeta taktik tahtasında yendi. Bu da ona özgü bir artı.7/10: Ertuğrul SağlamFenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Bursaspor deplasmanlarından beraberlik, Trabzon deplasmanından galibiyet çıkarıyorsanız, toplamda hanenizde daha fazla puan yazıyor olmalıydı. Geçen sezonu santrfor almayarak heba ettiler, Bienvenu’yle o işin yürümeyeceği aşikardı. Bence bu yıl da hâlâ forvete ihtiyaçları vardı. Sezonda 15 atan, yüksek yüzdeyle oynayan bir forvete...İstifası Eskişehir futbolu için büyük kayıp. Çünkü eksiksiz-gediksiz sağlam bir kadroyla girilen bir sezonda, bu ülkede altıncı şampiyonluk apoletini takabilecek bir şehirdi Eskişehir...7/10: Hamza HamzaoğluKendisi gibi çalışkan, yürekli, kapasitesi kısıtlı ama verimi yüksek Umut’u 11’e koyması doğruydu. Burak’ı beş adım geriye kaydırıp ofsayttan kurtarması da. Ama bu yeni sistem, Sneijder’ın kaleye gitme seçeneklerini azalttı. Yine de kısa sürede yaptığı ufak dokunuşlar, gelecek için umut verici.7/10: İrfan BuzGençlerbirliği’nin varlık nedeni, Süper Lig’deki misyonu ne ise, İrfan Hoca da ona uygun davrandı. İrfan Can Kahveci, Berat Tosun, Ahmet Oğuz, Halil İbrahim Pehlivan gibi gençler, takımın ana arterlerinden. Zaten Gençlerbirliği’nin de kimliği, kişiliği bu. Eğer Uğur Çiftçi, Ahmet Çalık gibi rüştünü ispat etmiş gençleri de geliştirmeyi başarırsa, misyonunu tam anlamıyla benimsemiş olur.7/10: Rıza ÇalımbayTürkiye’deki genel yerli teknik adam profilinin dışında. Sezon ortası bir takımı alıp, ligde tutup, sezon başlangıcında çuvallayan ama hâlâ televizyonlara çıkıp konuşan türden değil. Eskişehir’de de, Sivas’ta da iyi takımlar kurdu, sezon başlangıçlarını iyi yaptı, uzun çalıştı. Şimdi benzer bir hikayeye Mersin’de imza atıyor. Futbolculuğundaki gibi sessiz ama çalışkan Rıza Hoca, bir kez daha takdiri hak ediyor.8/10: Okan BurukGol sorununu çözebilse, 8 puandan da fazlasını hak ediyordu aslında... 15 adamın gidip, 15 adamın geldiği bir grubu, gerçek bir takıma dönüştürdü. Barış Yardımcı, Emre Nefiz, Serhan Yılmaz, Oğulcan Çağlayan gibi gençlere böyle cesaretle forma vermesi harika. Eğer devre arası forvet alternatifleri de bulup, takımı Muhammet’e bağımlılıktan kurtarırsa, daha yukarılara tırmanabilirler.“Bence Avcı, Başakşehir’de on yıl, yirmi yıl çalışmalı. Guy Roux’nun Auxerre’le başardığını hedeflemeli. Newcastle’ın Pardew’le denediğini denemeli. ”8/10: Abdullah AvcıBelki beş planı yok, belki beş ayrı doğrusu yok. Ama bildiği tek bir doğruyu harika uyguluyor. Beş yıl boyunca İBB’de ne oynattıysa, Başakşehir’de de kaldığı yerden eksiksiz devam ediyor. Uğur, Ferhat, Mahmut, Volkan gibi inandığı oyuncuyu kazanmaması imkansız. İBB döneminde eksik bıraktığı yetenekli orta saha pozisyonunu da bu sene Mossoro ve Sezer’le doldurmayı deniyor. Ki bu da önemli bir gelişim demek. Bence Avcı, Başakşehir’de 10 yıl, 20 yıl çalışmalı. Guy Roux’nun Auxerre’le başardığını hedeflemeli. Newcastle’ın Pardew’le denediğini denemeli.8/10: Slaven BiliçÖğrenen, gelişen bir teknik adam profili. Beşiktaş’la harika bir uyum yakaladılar ve birlikte büyüyorlar. Transferde neredeyse yüzde 100 ile oynuyor; Atiba, Sosa, Demba Ba harika işler. Olcay’ı ısrarla oyundan çıkarmaktan vazgeçse, oyunun sonunu da başı gibi oynayabilse, bir üst ligin hocası olabilirdi.9/10: Şenol GüneşHarun gelişti. Serdar gelişti. Şener gelişti. Aziz Behich gelişti. Ozan Tufan gelişti. Volkan Şen gelişti. Bakambu gelişti. Josue gelişti. Fernandao gelişti. Bir antrenör bir takımda beş altı ayda bu kadar adamı geliştirebiliyorsa, sadece şapka çıkarılabilir ona. Eğer Enes ve Ethem gibi potansiyeli yüksek gençleri de Türk futboluna armağan ederse, pekala Bursa futbolu tarihine geçmeyi de hak edebilir.Uğur Meleke, Milliyet Gazetesi spor yazarı.Kaynak: Al Jazeera
"Milli Takıma Alınmamama Tüm Dünya Şaşkın"
Beşiktaş’ın Senegalli golcüsü Demba Ba, Antalya kampında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.İşte siyah-beyazlı takımın yıldız isminin o sözleri…“DEVRE ARASI BANA İYİ GELDİ”Her şey yolunda gidiyor. Çok memnunuz tekrar yoğun bir şekilde çalışmaya başladığımız için. Zaten tatilden önce söylüyordum. Uzun zamandan beri devre arası tatili yapmadım, ”Bu ara bana iyi gelecektir” diye. Öyle de oldu, bu ara bana da çok iyi geldi. Sizin de söylediğiniz gibi İngiltere’deki takvim çok daha yoğun oluyor.“SADECE FENERBAHÇE, GALATASARAY DEĞİL…Bizim için önemli olan sadece Fenerbahçe, Galatasaray maçlarını kazanmak değil, tüm maçları kazanabilmek. Çünkü hedefe doğru ilerleyebilmek için tüm maçları kazanmak gerekiyor. Hedefte bir değişiklik yok, hedefimiz şampiyonluk. Tüm maçları kazanmak için çıkacağız.“CHELSEA’DE DE BUNU YAŞAMIŞTIM”Bizim genç bir takımımız var. Gençliğin getirdiği avantajlar var. Gençliğin getirdiği dezavantaj, tecrübe eksikliği. Bu eksiklik belki bu maçlara etki etmiş olabilir. Tabi şampiyonluk yarışının içinde kalabilmek, çok büyük bir çalışma gerektiriyor. Chelsea’de de bunu yaşamıştım. Bu beraberinde çok büyük heyecan ve mücadele gerektiriyor.“TRANSFER TEKLİFLERİYLE İLGİLENMİYORUM”Tekliflerle iligi şunu söylim, bunlarla ilgilenmiyorum. Ben elimden gelenin en iyisini vererek takıma katkı saplamaya devam edeceğim.MILOSEVIC DEĞERLENDİRMESİYeni transfer Alexander Milosevic, genç ve yetenekli bir oyuncu. Takıma mutlaka katkısı olacaktır. Sağlam oynayan bir oyuncu.TEK FORVET OYNAMASI HAKKINDABunu sorun etmiyorum. Sosa ve Gökhan’dan ciddi bir destek alıyorum. Bu durum benim için bir sorun teşkil etmiyor.“İSTANBUL’DA OLMAKTAN ÇOK MEMNUNUM”Kendimi burada çok iyi hissediyorum. Ülkeden, İstanbul’dan, insanların yaklaşımından çok memnunum. Ben de elimden gelenin en iyisini yaparak takıma katkı sağlamaya çalışıyorum.DEMBA BA’DAN LIVERPOOL VE GERRARD YORUMUAtmosfer her zamanki gibi olacaktır. Ben geçen sezon orada işimi yaptım. Gerrard için talihsiz bir pozisyon yaşanmıştı. Ben orada işimi yaptım. Yine güzel bir atmosfer bekliyorum.“KONYA DEPLASMANINDAKİ BESTE BENİ GÜLDÜRÜYOR”Bana yapılan besterleri tabii ki dinliyorum. Takım arkadaşlarım bana tercüme ediyor. Özellikle Konya deplasmanındaki beste beni çok güldürüyor.“MİLLİ TAKIMA ALINMAMAMA DÜNYA ŞAŞKIN”Milli takıma alınmamama tüm dünya şaşkın aslında. Teknik direktörümüz bir tercih yaptı. Umarım Afrika Kupası’nda oynayacakları ilk maçı kazanırlar. Çünkü bu turnuvalarda kazanarak başlamak çok önemli.
Üç Büyükler Türkiye Kupası'nda Erteleme Maçlarına Çıkacaklar
Olumsuz hava şartları nedeniyle ertelenen Altınordu - Fenerbahçe, ve takımların yoğun maç programı nedeniyle ertelenene Beşiktaş - Adana DS ve Galatasaray - Diyarbakır BB maçları bu hafta içi oynanacak.Ziraat Türkiye Kupası'nda 4. hafta erteleme maçlarını yönetecek hakemler açıklandı.Türkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu'ndan yapılan açıklamaya göre, kupada ertemele maçlarını yönetecek hakemler şunlar:Yarın:20.30 Altınordu-Fenerbahçe: Koray Gençerler21 Ocak Çarşamba:20.30 Adana Demirspor-Beşiktaş: Barış Şimşek22 Ocak Perşembe:20.30 Galatasaray-Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor: Volkan BayarslanEurosport
"Ülke Futbolu İçin 14 Yabancı Kontenjanının Fazla Olduğunu Düşünüyorum"
Arda Turan, İspanya’daki yaşantısından, Türkiye’deki yeni yabancı futbolcu uygulamasına kadar birçok farklı konuda konuştu.Türk futbolunun son dönem yetiştirdiği yıldızlardan Arda Turan , İspanya’daki yaşantısından, Türkiye’deki yeni yabancı futbolcu uygulamasına kadar birçok farklı konuda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın resmi yayın organı Gençlik Spor Dergisi’ne önemli açıklamalarda bulundu.Arda Turan, gelecek sezondan itibaren uygulanacak yeni yabancı kuralıyla ilgi olarak, “Yerli oyuncu da olsa bence iyi olan futbolcu hiçbir kurala bakmadan her yerde oynar. Bunu öteki türlü uyguladık, pek bir faydasını gördüğümüzü düşünemiyorum. Şimdi bir de böyle uygulayalım bakalım nasıl olacak” dedi.İyi yabancı oyuncunun ülke futbolunda kaliteyi arttıracağına inandığını belirten Turan, “Yabancı da olsa, Türk de olsa en iyi performansı veren isim formayı hak edecektir. Yeni kuralla takımlarımız daha dikkatli ve iyi bir transfer politikası belirleyebilir. Daha iyi oyuncular da çıkabilir. Bakacağız, göreceğiz. Ben açıkçası futbolun sınırlamalara girmesinden yana değilim” diye konuştu.“Yeni kurala göre mevcut kadroda 14 yabancı oyuncunun olmasını fazla buluyorum”Yeni kuralda takım kadrolarında yer alacak 14 yabancı oyuncuyu fazla bulduğunu kaydeden Turan, “Ülke futbolumuz için bu rakamın fazla olduğu kanaatindeyim. Kulüplerin maddi güçleri bu kadar büyük bir sayı için yeterli olabilecek mi? bilemiyorum ama tabii mevcut yabancı sayısının da az olduğunu düşünüyorum. Umarım bu karar sonrasında kazanan futbolumuz olur” açıklamasında bulundu.“EURO 2016 elemelerinde oynadığımız oyunun hakkını alamadık”2016 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2016) Elemeleri'nde Türkiye’nin şansını değerlendirirken, “Elemelerde şu ana kadar oynadığımız oyunun hakkını alamadık” diyen Arda Turan şöyle konuştu:“İyi maçlar çıkardık ve daha fazla puan toplamalıydık” diyen milli futbolcu, “EURO 2016’ya katılmak için hala şansımız var. Sonuna kadar bu şansı zorlayacağız, mücadele edeceğiz. Her topu değerlendireceğiz. Kaybetmenin, kazanmanın dışında Türk Milli Takımı futbolcusuna yakışan, o milli forma için gereken en iyi mücadeleyi vermektir. Biz de bunu bilincinde olup en iyi mücadeleyi vereceğiz. İnşallah Avrupa Şampiyonası’na gideriz. Hayalimiz amacımız bu yönde.”Arda Turan, UEFA’nın düzenlediği ‘yılın en iyi 11’i oylamasında ilk 11 futbolcu arasına giremediği için üzgün olmadığını söyledi. Kendisine oy veren herkese teşekkür eden Arda Turan, “Ülkemde taralı tarafsız birçok futbolseverin oy kullandığını biliyorum. Oy atanlara da, atmayanlara da herkese çok teşekkür ederim. Kazanamadık, bundan sonra daha çok çalışıp, daha iyi performans gösterip, daha formda olup oyun anlamında daha yukarı çıkıp en iyi 11’e girmeye çalışacağım. Kısmet böyleymiş, nasibin önüne geçilmez. Benim işim sahada en iyisini yapmak, çalışmaya devam” ifadelerini kullandı.“Simeone’nin çalışma arzusu ve hırsı benim için çok önemli”Yıldız futbolcu, “Antrenörüz Simeone ile ortak özellikleriniz neler?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “İkimizde insanların yüzüne karşı konuşmayı seviyoruz. İkimizin de kazanma arzusu çok üst düzeyde. İşimizi çok ciddi yapıyoruz. Sahaya girdiğimizde her şey bitiyor ve ikimizin de en önemli ortak özelliklerinden biri ülkelerimiz için örnek insanlar olmamız. Gençlere, arkadan yetişen sporculara örnek olduğumuzu düşünüyorum. Bu anlamda hareketlerimizle ve davranışlarımızla iyi birer spor adamı olduğumuzu düşünüyorum. Başarıyı kazanırken adaletli, hakkaniyetli yollardan gidiyoruz. Bunlar antrenörüm Simeone ile benim ortak belirgin özelliklerimiz. Simeone’nin çalışma arzusu ve hırsı benim için çok önemli.”“Hamza Hamzaoğlu, kalbimizdeki gönlümüzdeki bir insan”Yakın zamanda Galatasaray’ın teknik diretörü olan Hamza Hamzaoğlu’nun, sarı-kırmızılı takımda başarılı olacağına inandığını söyleyen Arda Turan, “Hamza hoca, bizim kalbimizdeki, gönlümüzdeki bir insan. Dualarımız onunla. Çok iyi bir teknik direktör. Futbolu antrenman bilimini çok iyi bilen ve oyuncuları da çok iyi motive edebilecek bir hoca. Allah gönlüne göre versin, inşallah onun için her şey çok iyi olur” şeklinde konuştu.“Kendimi dinleyebildiğim, kendimi futbola verebildiğim zaman işler benim için daha iyi gidiyor”Arda Turan, yurt dışında oynanan futbola her geçen yıl daha fazla alıştığını ve İspanya’daki insanların futboluna saygı duyduğunu söyledi.Atletico Madrid’te ‘daha çok takım oyuncusu’ olduğunu vurgulayan Arda Turan, “Burada oyun anlamında taktik ve sisteme biraz daha çok uyduğumu düşünüyorum daha çok takım oyuncusu oldum şartlar öyle gerektirdi. Kendime ait zamanım çok fazla. Kendimi dinleyebildiğim, kendimi futbola verebildiğim zaman işler benim için daha iyi gidiyor” dedi.“Burada geçmişte yaşadığınız kızgınlıkları, kafanızda dinlediğiniz zaman daha çabuk unutup kolay affedebiliyorsunuz”Milli futbolcu, “Uzun yıllar yurt dışında forma giymek Arda Turan’a sahanın dışında neler kattı? sorusuna ise şu karşılığı verdi: “Tabii yurt dışında zaman geçtikçe arkadaşlıkların, dostlukların kıymetini daha çok biliyorsunuz. Burada geçmişte yaşadığınız kızgınlıkları, kafanızda dinlediğiniz zaman daha çabuk unutup kolay affedebiliyorsunuz. Buradan bakış açısıyla aslında futbolun sadece bir ‘oyun’ olduğunu, insanların birbirini kırmaya değer bir şey olmadığını görüyorsunuz. Buraya gelince insani değerleri kaybetmemek adına daha fazla dikkatli davranılması gerektiğini düşünüyorsunuz. Tabii ki dışarıdan, sakin kafayla bakmak bunları düşündürtüyor insana.”“Michael Jordan ve Federer’i idol olarak görüyorum”Milli futbolcu, formda olduğu bir dönemden geçtiğini belirterek, “Bunu kabul ediyorum ama daha fazlasının olabileceğini düşünüyorum. Daha fazla çalışıyorum. Allah’a şükürler olsun bana böyle güzel şeyleri nasip etti. İnşallah daha iyilerini nasip eder. Çalışıp elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum, tevekkül ediyorum. Her zaman da daha iyisini yapmaya çalışacağım. Daha iyi olmak adına kendilerini sürekli geliştiren çok önemli sporcu örnekleri var. Bu anlamda Michael Jordan ve Federer’i kendi adıma idol olarak görüyorum. Yapılarını, tavırlarını, hallerini örnek alıyorum” değerlendirmesinde bulundu.“Atletico Madrid’in önemli hatıraları arasında fotoğrafımın, adımın geçtiğini düşünüyorum”Futbol yaşantısını Atletico Madrid’te sürdürdüğü için mutlu olduğunu ve uzun bir süre kırmızı-beyazlı takımda kalmak istediğini söyleyen Turan, “Kulübün önemli hatıraları arasında artık fotoğrafımın, adımın geçtiğini düşünüyorum . Burada elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Atletico Madrid kulübü büyük bir marka bende onların içinde iyi bir marka olduğumu, büyüdüğümü düşünüyorum. Atletico Madrid’li olmaktan şeref duyuyorum, benim için çok önemli” ifadesinde bulundu.“Geçmişte en çok Maradona ile oynamak isterdim”Arda Turan, geçmişte forma giyen efsanevi futbolcular arasında en çok Maradona ile oynamak istediğini söylerken, “Maradona ile oynamak benim için hayal gibi bir şey olurdu” dedi.“En büyük özlemim, sokaktaki mahalle maçlarım…”Milli futbolcu Arda Turan, söyleşinin “kısa kısa” bölümü için yönetilen sorulara ise şu yanıtları verdi:“Vazgeçemediğiniz?Önce Allah inancım sonra Ailem.Özleminiz?Ailem ve sokaktaki mahalle maçlarım.Keşke dediğiniz?Çok şükür yok.Oynamaktan en çok zevk aldığınız? Koke.Hayatınıza dair en çok zorlandığınız?Gurbet.”“Sayın Bakanımız Akif Çağatay Kılıç’ın gençliğe ve spora verdiği önemi ve değeri hepimiz biliyoruz”Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın spora ve gençliğe dair gerçekleştirdiği çalışmalardan övgüyle bahseden Arda Turan, “Sayın Bakanımız Akif Çağatay Kılıç’ın gençliğe ve spora verdiği önemi ve değeri hepimiz biliyoruz. Çeşitli spor dallarına dair tesisleşmenin yanısıra gençlere dair yürütülen projeler ve gerçekleştirilen yatırımlar, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Bizler de ülkemize ve vatanımıza yararlı bir birey olmak elimizden gelenin en iyisini her zaman yapacağız” şeklinde konuştu.Sporx
Reklam