onedio
Görüş Bildir

Arabuluculuk Haberleri

Arabuluculuk ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Arabuluculuk ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

AKP'den İstifa Eden Vekillerden 'Demokrasi Bildirisi'
Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, kendisi başta olmak üzere eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile milletvekilleri Hakan Şükür, Hasan Hami Yıldırım, Haluk Özdalga ve Erdal Kalkan adına 'Demokrasi Bildirisi' okudu.Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenleyen İdris Bal, Türkiye'nin geçmişte antidemokratik süreçler yaşadığını, 28 Şubat süreci ve o süreçte yaşananların hafızalarda tazeliğini koruduğunu vurguladı. Son dönemde Türkiye'nin yine antidemokratik bir süreç içerisine girdiğini belirten Bal, 'Ülkemiz hem İslam Dünyası, hem de gelişmekte olan ülkeler açısından model ülke olarak kabul edilirken, son gelişmelerle model olmak bir tarafa kendisi bölgede bir sorun haline gelmektedir. Bu anlamda hem 28 Şubat sürecinin yıl dönümü olması nedeniyle, hem de içinde bulunduğumuz anti demokratik adımların atıldığı bu süreçte demokrasiye, şeffaflığa, hesap verebilirliğe barışa, ortak yaşam bilincine, evrensel değerlere inanan insanlar olarak, hayati konuların kamuoyuna hatırlatılmasının faydalı olduğunu düşünerek aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyoruz.' dedi. Bal'ın okuduğu Demokrasi Bildirisi şöyle: 'Darbe meşru olmayan yollarla, Anayasa’da ve yasalarda yer almayan bir şekilde gücü elde etmektir. Darbe sadece silahla, tankla yapılmaz. Şu anda yürütme, yasamadaki çoğunluğu da arkasına alarak yargıyı kontrol etmektedir. Bu aslında adı konulmamış bir darbedir. Türkiye’de sistem tıkanmıştır. Türk demokrasisinin istikrarı, imajı ve hukuk devleti gereği sistemin önü açılmalı, Türkiye normalleşmelidir.Kuvvetler ayrılığı, demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir. Kuvvetler ayrılığı yöneticilerin, yönetimin ceberutlaşmaması, diktatörleşmemesi için demokrasilerde temel kural haline gelmiştir. Türkiye’de şu anda kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmıştır. Yargı, yürütme ve yasamanın çoğunluğunun kontrolüne girmiştir. Derhal kuvvetler ayrılığı tesis edilmelidir. Yeni yasalaşan HSYK düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. Yargıyı kontrol ve baskı amaçlıdır. AB normları açısından kabul edilemez bir düzenlemedir. Yargı bağımsızlığı acilen tekrar tesis edilmeli ve baskılar sona ermelidir. Hakim ve savcıların keyfi olarak yer değişikliğine tabi tutulması kabul edilemez ve bu yargıya, yargı bağımsızlığına bir müdahaledir. On bin civarındaki polisin bir gerekçe gösterilmeden, tasfiye mantığı ile yerlerinin değiştirilmesi, özellikle terörle mücadele, organize suçlar, mali suçlar, istihbarat gibi yerlerdeki mesleki tecrübesi olan kişilerin yerlerinin değiştirilmesi, ülkenin iç huzuru ve güvenliği açısından önemli zafiyetler oluşturabilir. Şeffaflık, demokrasinin temel prensiplerinden biridir. Bunun için ise düşünce ve ifade hürriyeti medyanın, STK’ların, Düşünce Kuruluşlarının ve Üniversitelerin özgür olması şarttır. Birçok örnekle sabit olduğu gibi, özellikle Türkiye’de medya ve medya mensupları üzerinde baskılar bulunmakta, talimatlar verilmektedir. Medya ve medya mensupları üzerindeki baskılar kabul edilemez, her kesime yönelik tüm baskılar derhal sona ermelidir. Üniversite ve düşünce kuruluşları bağımsız olmalıdır. Baskı altında hür düşünce gelişemez, hür analizler çözümlemeler yapılamaz. İnternet düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. İnternet düzenlemesindeki kararlar ülkemizi maalesef bir muhaberat devleti yapma yolunda alınan kararlardır. MİT’e dair düzenleme demokratik bir toplumda kabul edilemez niteliktedir. İleride operasyon yetkisi suiistimallere, ciddi sorunlara yol açabilir. Denetim eksikliği ciddi riskleri beraberinde getirebilir. Yaşanan olaylar açısından baktığımızda Sayın Cumhurbaşkanı üzerine düşen görevi yerine getirememiştir. Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik olmakla beraber devlet kurumlarının arasında ahenkli bir çalışmak gibi bir görevi vardır. Ancak son süreçte ülkenin sistemi açısından son derece kritik gelişmeler yaşanırken Sayın Cumhurbaşkanı bu misyonunu yeterince yerine getirememiştir. Özellikle özgürlüklerin son derece önem kazandığı, teknolojik gelişmelerin hızla ilerlediği, internetin bir insanlık hakkı olduğu bu dönemde internetin doğasına aykırı olan bir internet yasasını onaylaması daha sonra HSYK düzenlemesini onaylaması bunun bir göstergesidir. Yolsuzluklara, yargının kontrol ediliyor olmasına karşı ciddi, net uyarılarda bulunamamıştır. Hesap verebilirlik, demokrasinin bir gereğidir. Sayıştay güçlendirilmeli, yetkileri iade edilmeli, statüsü dünyadaki birinci sınıf demokrasilerdeki yere getirilmelidir. Partiler kurumsallaşmalı, lider partisi olmaktan çıkmalıdır. Liderlerin partisi algısı, partilerin lideri algısına dönmelidir. Parti içinde tahammül gücü, hazım kapasitesi artmalıdır. Parti içi demokrasi ve milletvekili saygınlığı, bağımsızlığı olmadan gerçek bir demokrasi tesis edilemez. Bunun için ise başta seçim kanunu değiştirilmeli, gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Parti içerisinde öz eleştiri, beyin fırtınası, istişare yapabilecek mekanizmalar geliştirilmelidir. 'Tabular' üzerinden siyaset bitmelidir. Din, tarih, Atatürk, laiklik ve her türlü klasik tabu üzeriden siyaset sona ermelidir. Bir Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Budist, Ateist ya da başka biri dünyanın her yerinde siyaset yapabilmelidir. Siyasetin ön şartı içinde siyaset yapılan toplum ile toplumun farklı renkleri ile barışık olmak, onların inançlarını, kültürlerini yaşayabilmeleri için imkan hazırlamak ve onların toplumun ve devletin farklı yerlerinde yer alabilmeleri için uygun meşru kanallar açmaktır. Siyaset projeler üzerinden yapılmalıdır. Türkiye’de siyasi partiler arasındaki ideolojik makas çok açıktır. İdeolojik makas daralmalı, partiler birbirleri ile savaşmaya hazır aktörler olarak algılanmak yerine, hizmette yarışan dost aktörler olarak algılanmalı ve partiler arası ilişkiler çatışma yerine işbirliği, istişare, beyin fırtınası formatına oturtulmalıdır. Siyaset yatırım alanı olmaktan çıkarılmalıdır. Siyasete, servetine servet katmak, almak için değil, vermek için girilmelidir. Şeffaflık, hesap verebilirlik, medya bağımsızlığı, bağımsız- tarafsız yargı, ideal bir ihale kanunu gibi unsurlar bu bağlamda son derece önemlidir. Türk siyasetinde köşeli, ilkeli, medeni, cesur, kişilere değil ilkelere kendini adamış, demokrat, özgür insanlar daha fazla yer almalıdır. Dış siyasetimiz tekrar barış mantığına, kazan kazan mantığına, tıpkı Suriye ile İsrail’i barıştırmak için arabuluculuk yaptığı model bir formata geri dönemlidir. Ne şekilde olursa olsun, kimler karışırsa karışsın, her türlü yolsuzluk sonuna kadar soruşturulmalı, yargılanmalı ve yolsuzluğa giden tüm yollar kapatılmalıdır. Siyasetçilerin kişisel hırsları ve kariyerleri için devlet sistemi bozulmamalıdır. Devletin DNA’ları ile oynanmamalıdır. Sistemdeki bozukluk ekonomik istikrarsızlığı getirecek ve zaten borçlu olan toplumu daha da borçlu ve ekonomik olarak sıkıntılı hale getirecektir. Siyasal ahlak montaj argümanlarıyla harcanacak kadar değersiz değildir. Siyasal ahlakın korunması en başta siyasetçinin görevidir. Gerçek neyse bağımsız kurumlar tarafından ortaya çıkarılmalıdır. Bu ülkede bir daha ne 28 Şubat yaşanmalı ne de insanların birbirlerini bitirme planları yaptığı, fişlemelerin yapıldığı antidemokratik uygulamalara müsaade edilmelidir. Evrensel değerlerin ve projelerin hazırlandığı, gençlere, kadınlara ve girişimcilere yeni imkanların tanındığı yeni hikayelere, makul olana, evrensel standartlara ve gerçek birinci sınıf demokrasiye ihtiyaç vardır.Cihan
Araplar: Uzlaşmamakta Uzlaşan Halk
Dünya, Arap zirvelerinde bolca büyük söz ve çok az somut şey beklemeyi artık öğrendi, Kuveyt'te bugün ve yarın yapılacak Arap Zirvesi de istisna olmayacak.Aslında beklentiler geçmişe kıyasla çok daha az.Arap liderleri zirvesi, tüm diğerleri gibi 70 yıl önce 'üye ülkelerin yakın işbirliği' amacına ulaşmak için karşılıklı koordinasyonu geliştirmek için kurulan Arap Birliği'nin çatısı altında yapılıyor.Sömürge dönemi sonrasındaki coşku sırasında işbirliğinden çok daha fazlası mümkün görünüyordu.Milyonlarca Arap Fas'tan doğudaki Körfez ülkelerine dek birlik kurmak için İngiliz ve Fransız sömürgecilerin diktiği sınır tellerini yıkmayı düşlüyordu.Enerjik genç liderler işbaşına geldiğinde gereken tüm unsurlar varmış gibi görünüyordu. Ortak din, dil, tarih ve kültür ve Araplar'ın kendine saygısını yeniden kazanmasına hasret vardı.Ama bugün gözleri parlayan birkaç idealist dışında hala Arap birliği rüyasına tutunan pek kimse kalmadığı kesin.Yarım yüzyıldan fazla süren hükümetler arası kıskançlık, rekabet ve savaş çoğu Arap için bu rüyayı tarihe gömdü.Arap Baharı diye anılan 2011'deki halk ayaklanmaları beklentileri yine yükseltti. Araplar arasındaki birliği değil belki, ama yine de halkın arzularına yakın bir şeye dair beklentiyi arttırdı.Diktatörleri devirme isteği büyük ölçüde o aynı onur ve kendine saygıyı yeniden kazanma arzusundan kaynaklanıyordu.Yeni rejimler, sömürge döneminde çizilen sınırları aşamayacağını kabul etti. Bunun için artık çok geçti.Ancak yine de İsrail, Filistinliler'in durumu, gelir dağılımındaki eşitsizlik, gençler arasındaki işsizlik, yetersiz eğitim sistemleri Arap ülkeleri arasındaki çok az karşılıklı yatırım ve daha niceleri gibi ortak bölgesel sorunlar karşısında en azından birlikte çalışabileceklerine dair bir umut vardı.Bir kez daha gerçekler en ihtiyatlı beklentilerin bile çok ardına düştü.Ortadoğu'daki 40 yıllık gazetecilik hayatımda Arap dünyasının hiç bu kadar bölünmüş olduğunu görmedim. Araplar karmaşık, yoğun bir ideolojik ve mezhepsel farklılıkların altında tutsak kaldı.Ortadoğu'nun bir köşesindeki bölgesel kuruluşta bile, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden oluşan Körfez İşbirliği Konseyi'nde sorunlar var.1981'de İngiltere Körfez Bölgesi'nden çekilirken kurulan Körfez İşbirliği Konseyi ekonomik entegrasyon ve güvenilir bir ortak savunma mekanizması oluşturmak gibi hedeflerine ulaşamadı. Ama kuruluş bugün daha önce görülmediği kadar kaos içinde.Suudi Arabistan BAE ve Bahreyn, Mısır ve diğer yerlerde Müslüman Kardeşler'e desteği nedeniyle Katar'daki büyükelçilerini geri çekti.Kuveyt ve Umman bu krizde tarafsız kaldı. Yani Körfez İşbirliği Konseyi'nde bölgesel politika ve Müslüman Kardeşler'e destek anlamında üç farklı kamp var artık.Suudi Arabistan ve Bahreyn İran'ı ülkelerindeki Şii topluluklarını kışkırtarak içişlerine karışmakla suçluyor. Umman da geçtiğimiz günlerde İran Dışişleri Bakanını resmi bir ziyarette ağırladı.Umman ayrıca, İran ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki gizli nükleer görüşmelere arabuluculuk yaparak diğer kuruluş üyesi ülkeleri kızdırdı.Arap ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklar listesi uzayıp gidiyor; Irak Suudi Arabistan ve Katar'ı ülkeyi istikrarsızlaştırmaya çalışmakla suçladı. Mısır ve Katar'ın arası Müslüman Kardeşler nedeniyle gergin. Mısır Hamas'ı bir terör örgütü ilan etti ve Gazze'yi abluka altında tutuyor. Dış destekli bir içsavaşa kapılıp giden Suriye Suudi Arabistan ve Katar'ı ülkenin altını oymaya çalışmakla suçluyor. Körfez ülkeleri, Mısır ve Ürdün Irak'ı Şii İran'ın bir ajanı olarak davranmak ve İran silahların Suriye'ye ulaşmasına izin vermekle, ayrıca Irak'taki Sünni toplumu dışlamakla suçluyor. Lübnan Suriye hükümeti yanlıları ve karşıtları şeklinde bölünmüş halde.Araplar arasındaki birlik çok uzun süredir gündemde değil artık. Bugün anlamlı bölgesel işbirliği de uzak bir ihtimal gibi görünüyor.
İzlenme Korkusu Carter'ı Mektuba Döndürdü
Eski ABD Başkanı Jimmy Carter ABD istihbaratının elektronik izlemesini atlatmak için mektupları elle yazdığını söyledi. Carter yaygın ABD elektronik gözetimini atlatabilmek amacıyla yabancı ve ABD'li liderlere mektuplarını elle yazdığını belirtti. 89 yaşındaki Carter Associated Press'e, ABD'nin 'hemen her telefon görüşmesi ve elektronik postayı' kayıt edip izlediğinden şüphesi olmadığını söyledi. Carter insani yardım çabaları nedeniyle yabancı ve Amerikalı siyasi liderlerle temas içinde olan bir isim. Eski başkan Beyaz Saray'dan 1981 yılında ayrıldı. Carter 'NSA ya da diğer kurumların cep telefonları da dahil olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan hemen hemen her telefon görüşmesi ve e-postayı izleyip kaydettiğini konusunda artık herhangi bir şüphe olduğunu sanmıyorum' dedi. Jimmy Carter 'Ben telefon görüşmeleri ve e-postalarımın takip edildiğini hissediyorum, oysa kimsenin bilmesini istemediğiniz bazı şeyler vardır' diye konuştu. Carter elektronik gözetimin Amerikalıların temel haklarının ihlali olduğunu ekledi. Carter mektuplarını 2-3 yıl önce eliyle yazmaya başladığını söyledi. Bu eski Ulusal Güvenlik Ajansı NSA çalışanı Edward Snowden'ın kurumun kapsamlı elektronik gözetim uygulamalarını açıklayan belgelerin bir kısmını sızdırmasından bir süre önceye rastlıyor. ABD'nin eski lideri şimdi insan hakları mücadelesi ve siyasi arabuluculuk üzerinde odaklanmış olan Carter Center'ı yönetiyor. Carter, 1994'te Kuzey Kore ile nükleer silahsızlanma paktını müzakere etmişti. Son yıllarda da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı ziyaret etti.
Dayakçı Kocaya 'Lüks' Eğitim
Emniyet Genel Müdürlüğünün, şiddet uygulayan erkeklere yönelik lüks tesis projesi hazırlamasının şoku geçmemişken yeni bir proje daha ortaya çıktı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da 10 milyon avro bütçeli “Aile İçi Şiddetle Mücadele İçin Kadın Konukevleri” projesi hazırladı. Ancak adında kadın olan projenin yararı yine kadınlara değil! Evrensel gazetesinden Sevda Karaca'nın haberine göre, proje devlet personelinin şiddete karşı eğitimini içeriyor. Sorun şu ki 12 yıldır benzer projelere imza atan hükümet, personelini eğitmeyi bir türlü başaramıyor! Kadınların kreş ve sığınmaevi gibi temel talepleri yıllardır ‘Bütçe yok’ yanıtı alırken şiddet uygulayan erkeğe ve personel eğitimine milyon avroluk bütçeler ayrılması da cabası. DAYAKÇI KOCAYA LÜKS ‘EĞİTİM’ Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda devletin acizliğini ortaya koyan haberler eksik olmuyor. Her gün 3 kadının öldürülmesi haberlerine, çocuk istismarı ve cinayetleri haberleri de eklenince şiddete karşı koruma sağlanmasındaki yetersizlikler bir kez daha gündeme geldi. Ancak görünen o ki, yeni düzenleme de kadınları ve çocukları değil “ailenin bölünmez bütünlüğünü” garanti altına alma mantığında. Bu arada Emniyet Genel Müdürlüğü de, eşlerine şiddet uygulayan erkeklere yönelik bir proje geliştirilmesi için başvuruda bulundu. Aile Bakanlığına sunulan raporda uzaklaştırma kararıyla eve yaklaşmasına izin verilmeyen dayakçı kocalar için “Bir tesis kurulması” ihtiyacı olduğu ileri sürüldü. Erkekler, içinde İnternet’i, sıcak suyu bulunan tesislerde yaşam koçları tarafından rehabilite edilecek. 10 günü aşmayan konaklamanın masrafları Bakanlık tarafından karşılanacak. Dayakçı koca yürüyüş ve koşu programları ile stres atacak. Pilot olarak Ankara’da açılacak merkez, daha sonra diğer illere de yayılacak. Eğitimlerden geçenler, şiddet mağduru kadının şikayetini geri çekmesi durumunda evine dönebilecek. 2013 yılında tek bir sığınmaevi açan devletin, bu olanaklara sahip hiçbir sığınmaevi ise bulunmuyor. YENİ PROJEDEN YİNE ‘EĞİTİM’ ÇIKTI Öte yandan Bakanlığın Avrupa Birliği tarafından finanse edilen bir başka projesi daha açıklandı. 10 milyon 150 bin avroluk bütçeye sahip “Aile İçi Şiddetle Mücadele İçin Kadın Konukevleri” projesinin önceliği şiddet gören kadınların yeni bir yaşam kurması için ilk adım olan sığınma evlerinin sayısını ve niteliğini artırmak değil. Peki ne? Bakan Ayşenur İslam şöyle anlatıyor: “Projenin özünde aile içi şiddet konusunda faaliyette bulunan bütün ilgili tarafların kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik eğitim ve iş birliği var. Yaklaşık 35 bin sağlık, 140 bin emniyet personeline eğitim verilecek. Hizmet birimlerimizde görev yapan personelin daha etkin ve bilinçli bir şekilde hizmet sunmaları sağlanacak ve sunulan hizmetlerin kalitesi artacaktır”. DÜNYA DENEYİMİ ‘BÖYLE OLMAZ’ DİYOR Şiddet uygulayan erkeklerin rehabilitasyonu konusunda dünya örnekleri, erkeğin şiddeti gerçekten kesmek istiyorsa alacağı desteğin işe yaradığını, bu eğitim ya da tedavilerin bir “ceza” olarak verilmesi durumunda ise işe yaramadığını gösteriyor. Kadın örgütleri, bütçenin ve uygulanacak kapsamlı politikaların şiddet uygulayan erkeklerin rehabilitasyonu için değil, “Kadın erkek eşitliğini sağlayacak politikalar” üzerine yapılsa daha sonuç alıcı olacağını ifade ediyor. Norveç ve İspanya’da yürütülen “erkeklerin rehabilitasyonu” programları, şiddet rakamlarının azaltılması konusunda beklenen etkiyi yaratmayınca, örneğin Polonya’da rehabilitasyon “cezasına” çarptırılan erkeklerin şiddet uygulamaya devam ettiği görülünce bu hizmetler de tartışmalara açıldı. Türkiye’de de sığınmaevleri, kreşler, kadınların istihdamı konusunda hep “Bütçe yok” cevabı veren hükümetin iş bu tesislere gelince bütçe ayırabilmesi de yeni bir tartışmayı doğuracak gibi görünüyor. ŞİDDET YASASINA ‘NEŞTER’ Mİ VURULACAK? Bu yeni projelerin ortaya atılmasının bir adım öncesi de var. İki yıl önce çıkarılan 6284 sayılı Yasa, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından “Çok eleştiri alıyor” denilerek yeniden incelemeye alındı. Bu açıklamanın ardından hükümete yakın kadın örgütlerinden de çeşitli açıklamalar yapıldı. Bu açıklamaların ortak yanı ise şu: “Yasa erkeklerde öfkeyi tetikliyor, sadece kadının beyanının esas alınması ciddi mağduriyet yaratıyor. Uzlaşma ile çözülebilecek sorunların mahkemelere intikal ettirilmesi daha ağır sonuçlara yol açıyor. Uzlaştırma sistemi kurulmalı”. Hem hükümet kanadından hem de aynı zihniyeti paylaşan örgütlerden yapılan bu açıklamalar, yeni şiddet yasasının kadınları güçlendiren çeşitli yönlerinin budanacağı ve kadın örgütlerinin karşı çıktığı arabuluculuk mekanizmasının yeniden gündeme sokulacağı kaygısını artırıyor. 12 YILDIR BİTMEYEN EĞİTİM Eski Bakan Fatma Şahin’in göreve geldiği tarihten bu yana Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının “aile içi şiddetle mücadele” konusunda yaptığı en büyük bütçeli iş “Kamu hizmetlerinde görev alanların eğitilmesi” oldu. Gerek Birleşmiş Milletler’e ve Avrupa Birliği’ne sunulan raporlarda, gerekse uluslararası platformlarda “övünülerek” anlatılan şiddetle mücadele projesinin ana unsuru son 12 yıldır bu eğitimler. Sevda KARACA  | Evrensel 
Kızların Bekaretini Satın Alan Türk Yakalandı
The Cambodia Daily gazetesinin bugün yayınlanan 'Kız çocuklarının bekaretini satın alan Türk adam' başlıklı haberinde, 51 yaşında bir Türk'ün çarşamba günü Phnom Penh'de iki 14 yaşında kızın bekaretini satın almak suçundan gözaltına alındığını yazdı. İnsanlık Karşıtı Kaçakçılık Şubesinin Phnom Penh'deki polis şefi Keo Thea, yaptığı açıklamada kurban kızlardan birinin annesinin kızını Türk adama satma suçundan tutuklandığını, ikinci bir Kamboçyalı kadının da arabulucuk ettiği için yakalandığını açıkladı. BAKİRE KIZ ARIYORDU Keo Thea, A.G. adlı Türk'ün Daun Penh bölgesindeki misafirevinde akşam 18.50 sıralarında tutuklandığına dikkat çekerken “' dedi. BEKARETİNİ 400 DOLARA SATIN ALDI Arabulucu Doeun Srey Net'in (22) kurbanlardan birinin annesinin, kızının bekaretini 700 dolara A.G.'ye satması için arabuluculuk yaptığı iddia edildi. Polis şefi, kızın bekaretini 700 dolara satın almasına rağmen Türk adamın parayı düşürerek 400 dolar ödediğini söyledi. A.G.'nin soruşturmasının sürdüğü belirtiliyor. 14 yaşındaki bir başka kızın da bekaretini satın aldığı soruşturması sürüyor. Olayla ilgili üç zanlının hapiste olduğu, davanın Phnom Penh Belediye Mahkemesi'nde görülecegi yazıldı. APLE yardım kuruluşunun müdür yardımcısı Yi Moden, “Türk zanlı suçlu bulunursa başka Kamboçyalı çocuklara zarar vermesini önlemek için hapis cezasından sonra sınırdışı edilmelidir' diye konuştu.
Donetsk ve Lugansk'ta Birleşme Kararı
Ayrılıkçıların referandum yaptığı Donetsk ve Lugansk'ta 'Yeni Rusya' adı altında birleşme kararı alındı. Rusya yanlısı ayrılıkçıların pazar günü düzenlediği referandumun ardından bağımsızlık ilan edilen doğu illerinde Rusya yanlıları bu bölgelerin birleşmesi kararı aldı. ' Donetsk Cumhuriyeti'nin liderlerinden Denis Pushilin, yaptığı açıklamada, referandum düzenlenenDonetsk ve Lugansk'ın ortak hareket edeceğini söyledi. Pushilin, referandumda büyük çoğunlukla 'evet' oyunun çıkmasının ardından bölge halkının bağımsızlık ilanı anlamına gelen seçim zaferinin, ilerisi için kendilerine yetki verdiğini savundu ve 'Bizim amacımız bundan sonra bağımsızlık ve Rusya'ya bağlanmak' diye konuştu. Pushilin'in dün yaptığı bağımsızlık ilanı açıklamasının ardından dikkatler doğuda referandum yapılan ikinci şehir olan Lugansk'a çevrilmişti. ' Lugansk Halk Meclisi'nin deDonetsk ile ortak hareket etme kararı aldığı belirtildi. Halk meclisinden yapılan açıklamada, ayrıca Kiev yönetiminin operasyonları derhal durdurması talep edildi ve Moskova'nın karşılıklı alınan rehinelerin takası için Kiev yönetimi ile arabuluculuk yapması talebi yinelendi.AA
Ve Filistin'de Birlik Hükümeti Göreve Başladı
Filistinli rakip gruplar Hamas ve El Fetih'in kurduğu yeni birlik hükümeti yemin ederek göreve başladı. Batı Şeria'yı yöneten Mahmud Abbas'ın El Fetih partisi ve Gazze'yi hakimiyeti altında tutan Hamas'ın kurduğu teknokrat hükümeti, rakip gruplar arasındaki sorunu gidermeye yönelik önemli bir adım olarak görülüyor. 2006'daki seçimleri kazanan Hamas, bir yıl sonra El Fetih'i Gazze'den sürmüştü. İsrail kuruluş amaçlarından biri İsrail'in yok edilmesi olan Hamas'ın desteklediği birlik hükümetiyle herhangi bir temasta bulunmayacağını açıkladı. İsrail yönetimi birlik hükümetinin kurulacağının duyurulmasından sonra geçen ay Filistinlilerle barış görüşmelerine son vermişti. İsrail ve diğer bazı ülkelerin terör örgütü listesinde bulunan Hamas barış görüşmelerine karşı çıkıyor. Ancak Filistin lideri Abbas yeni birlik hükümetinin daha önce yapılan anlaşmalara uyacağını söyledi. Yeni hükümet siyaseten bağımsız bakanlardan oluşuyor ve altı ay içinde seçim düzenlemeyi amaçlıyor. Yeni kabinenin başkanlığını da Filistin Başbakanı Rami Hamdallah yapacak. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu dünya liderlerinin 'yeni hükümeti tanımakta acele etmemesi gerektiğini' söyledi. Netanyahu, 'Hamas, İsrail'in yok edilmesi çağrısında bulunan bir terör örgütü ve uluslararası toplum bu örgüte kucak açmamalı. Bu barışı değil, terörü güçlendirir' dedi. Hamdallah'ın bürosundan yapılan açıklamada da Netanyahu'nun sözlerinin 'İsrail'in işgalini daha da sağlamlaştırmak için' yürütülen kampanyanın bir parçası olduğunu söyledi. İsrail-Filistin görüşmelerinde arabuluculuk yapan ABD de yeni hükümette Hamas'ın varlığına dair kaygıları bulunduğunu bildirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Bakan John Kerry'nin Filistin lideri Abbas'la yaptığı telefon konuşmasında 'yeni hükümetin şiddet karşıtı tutum takınma, İsrail devletini ve geçmişte İsrail'le yapılan anlaşmaları tanıma prensiplerine bağlı kalması gerektiğini' söylediği vurgulandı. Hamas ve El Fetih 2006'da koalisyon hükümeti kurduklarında ABD ve diğer Batılı ülkeler Hamas'ın hükümette olması nedeniyle Filistin'e milyonlarca dolarlık yardımı askıya almıştı. Haziran 2007'de Cumhurbaşkanı Abbas, Hamas'ın hâkimiyetindeki hükümeti lağvetmiş, Hamas bu kararı tanımamış ve Hamas güçleri bir gün sonra El Fetih'i Gazze'den sürmüştü. Bu arada İsrail jetleri hükümetin yemin etmesinden birkaç saat önce Gazze'nin güneyi ve orta kesimlerine saldırı düzenledi. İsrail'in güneyine Suriye ve Gazze'den iki roket saldırısı düzenlendiğine dikkat çeken bir İsrail Ordusu Sözcüsü, 'İsrail topraklarına son iki günde iki roket fırlatılmasının ardından, İsrail Hava Kuvvetleri Güney ve Orta Gazze'deki iki yer hedef alındı' dedi. BBC Türkçe
HDP'de Eşbaşkanlar Belli Oldu
Pazar günü olağanüstü kongreye gidiliyor…Halkların Demokratik Partisi (HDP) 2. Olağanüstü Kongresi'ni 22 Haziran Pazar günü Ankara Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'nda yapacak. Yeni eşbaşkanlarını da seçecek olan HDP, cumhurbaşkanı adayını da Kongre'de açıklayacak. Demokrat Haber’in HDP kaynaklarından edindiği bilgiye göre eşbaşkanlık için çok sayıda başvuru yaşandı. Görüşmeler sonucunda Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın eşbaşkan olmaları konusunda uzlaşı sağlandı. Kongrede parti tüzüğünde ve programında da değişiklikler gerçekleştirilecek. Tüzük TBMM'de grubu olan bir partinin ihtiyaçlarına göre düzenlenecek. Eşbaşkanlık sistemi de resmi olarak tüzüğe girecek. Tüzük değişikliği ile parti içinde bir tür ombudsmanlık mekanizması da oluşturulacak. Bunun disiplin uygulamalarının dışında bir işlevi bulunacak. Politik ve idari sorunlarla ilgili bir tür arabuluculuk, ombudsmanlık işlevi görecek. Uzlaşma Kurulu, Hakem Kurulu gibi bir ismi olacak ve farklı birey ve grupları biraraya getiren HDP’de kurumsal denge mekanizması işlevi görecek. CİNSİYET EŞİTLİĞİ Kadın kotası yerine cinsiyet eşitliği gelecek. Yüzde 40 kadın kotası yerine gelecek cinsiyet eşitliği ile kadınların en az yüzde 50 temsili sağlanacak. Kadınlar daha fazla oranda aday olursa daha yüksek sayıda da yer alabilecek. Gençlik kotası da yüzde 20'ye çıkarılacak. HDP’nin parti programında da bazı değişikliklere gidilecek. Program “demokratik ulus” ve “demokratik cumhuriyet” ekseninde yenilenecek ve “demokratik özerklik” ve “yerinden yönetim” daha net bir şekilde tarif edilecek. İşçi haklarına ilişkin de değişiklikler yapılacak. Kongrede eşbaşkanlık ve parti organları için de seçimler yapılacak. Aynı zamanda güçlü bir Danışma Meclisi oluşturulacak. Eşbaşkanlık için çok sayıda başvuru yaşanan HDP’de Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın eşbaşkan olmaları konusunda uzlaşı sağlandı. FİGEN YÜKSEKDAĞ KİMDİR? 1971 Adana Yumurtalık doğumlu olan Figen Yüksekdağ HDP bileşenlerinden Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP)’nin Genel Başkanlığını yapıyordu. CUMHURBAŞKANI ADAYI KONGREDE Cumhurbaşkanlığı adaylığı için de çalışmalarını sürdüren HDP'nin adayını da kongrede açıklaması bekleniyor. Genel seçimlere parti olarak girip %10’u geçmeyi hedefleyen HDP Cumhurbaşkanlığı seçimine de kendi adayıyla girerek oy oranını yükseltmeyi hedefleyecek. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda da Selahattin Demirtaş’ın ismi öne çıkıyor. Rakel Dink ve Hatip Dicle gibi çok sayıda isim de önerilen isimler arasında yer alıyor. Mehmet Göcekli / Demokrat Haber