Görüş Bildir

barınak Haberleri

barınak ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. barınak ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Suriyeli Kız Çocuklarına ve Kadınlara 'Zorla Fuhuş Yaptırılıyor' İddiası
Bir dernek temsilcisinin iddiasına göre de iş bulamayan Suriyeli kız ve kadınlar fuhuşta çalışıyorlar350 bin Suriyeli mültecinin yaşadığı ve son günlerde Suriyeli mültecilere yönelik saldırıyla gündeme gelen Gaziantep’te, Suriyeliler boş ev bulamadıklarından iş yerlerinde ve yıkık dökük evlerde kalmak zorunda kalıyorlar. Bir dernek temsilcisinin iddiasına göre de iş bulamayan Suriyeli kız çocuklar ve kadınlar fuhuşta çalışıyorlar. Suriyeli mültecilere yönelik saldırılarla gündeme gelen Gaziantep’te iş yerlerinde kalan Suriyelilerin tahliye işlemi sürerken, tahliyelerin ekim ayına kadar süreceği ve tahliye edilenlerin Gaziantep’in İslahiye İlçesi ile Mardin’in Nusaybin ilçesi ve Şanlıurfa’nın Viranşehir İlçelerinde bulunan kamplara gönderiliyorlar. Gaziantep Suriye sınırına çok yakın olması nedeniyle Suriyelilerin en çok sığındıkları illerden birisi olmuş. Devletin kayıt altına aldığı rakam 215 bin olurken kayıtsız 135 binin de olduğu ve kentte toplam yaşayan Suriyeli sayısının da 350 bin olduğu öğrenildi. 33 bini devletin açmış olduğu kamplarda kalırken, Gaziantep’in İslahiye İlçesinde Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından 25 bin kapasiteli çadır kent kuruluyor. Buraya Gaziantep’te kötü yaşam koşullarında barınanlar ve kente uyum sağlamayanlar zorla getirilecek. Daha çok Halep kentinden gelen Suriyelilerin ciddi sorunlardan bir tanesi de barınak ve sağlıklı yaşama sorunu. Kentte çok az sayıda Suriyeli Mülteci parklarda sokaklarda, camilerde ve devlet hastanelerinde kalıyor. Gaziantep’te hemen hemen boş bir eve rastlamak mümkün değilken, aşırı mülteci yığınından dolayı kentteki ev kiraları 2 katına çıkmış. Boş evlerin olmaması nedeniyle Suriyeliler iş yerlerinde, eski yıkık dökük ve depreme dayanıklı olmayan evlerde kalmak zorunda kalıyor. Kimi Suriyelilerde 300 TL’den başlayan fiyatlarla kiraladıkları tek odalı iş yerinde kalmak zorunda kalıyor. Bu işyerlerinde ne mutfak ne lavabo var. Sağlıklı yaşama uygun olmayan iş yerlerinde kalan Suriyelilerin mikrop hastalıklarına da yakalandıkları konuşuluyor. Devlet yetkililerin verdiği bilgiye göre de Gaziantep’te iş yerlerinde kalan Suriyeli sayısının 7 bin olduğu tahmin ediliyor ve bu işyerlerinde kalanlar tahliye edilerek kamplara gönderilecekler. Suriyeli mültecilerde en çok zor şartlarda yaşayan kuşkusuz kadın ve çocuklar oluyor. Çarşı merkezinde dilencilik yaparak evine ekmek götürmeye çalışan gördüğümüz Suriyeli kız çocuğunun ayakkabısız gezmesi yürek dağlıyor. Rastladığımız bir başka Suriyeli çocuğun üzerinde yırtık elbiselerin olması ne kadar zor yaşam koşulları altında yaşadıklarını gözler önüne seriyor. Kimi Suriyeli çocuk çöp toplarken, kimi Suriyeli çocuklar da sokakta arkadaşlarıyla bir araya gelerek oyun oynuyorlar. Öte yandan ismini vermek istemeyen Suriyeli bir aile ise çocuklarının parka gittikleri zaman diğer Türkiyeli çocuklar ve aileleri tarafından dışlandıklarını iddia etti. Bir dernek temsilcisinin iddiasına göre de iş bulamayan Suriyeli kız ve kadınlar fuhuşta çalışıyorlar. Yetkilinin iddiasına göre Suriyeli kız çocukları dahi fuhuşta kullanılıyormuş. Aynı yetkili Suriyelilerin çok düşük ücretlerle çok ağır işlerde çalışmak zorunda kaldığını da aktardı.T 24
Danıştay, Çevre Bakanlığı'nın Kıyı Düzenlemesine Durdurma Kararı Verdi
Danıştay 14′üncü Dairesi, Karşıyaka Belediyesi’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine açtığı davada, ‘Tabiat Varlıkları ve Doğal SİT Alanları ile Özel Çevre Koruma Bölgelerinde Bulunan Devletin Hüküm ve Tasarrufu Atındaki Yerlerin İdaresi Hakkında Yönetmeliği’nin 65′inci maddesinin yürütmesini durdurdu. Danıştay, kıyıda uygulanması mümkün olmayan, rekreasyon amaçlı kişi veya kurum ve kuruluşlara işletme hakkı verebileceğinden bahsedilmesini uygun bulmadı. Karşıyaka Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2 Mayıs 2013′de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren ‘Tabiat Varlıkları ve Doğal SİT Alanları ile Özel Çevre Koruma Bölgelerinde Bulunan Devletin Hüküm ve Tasarrufu Atındaki Yerlerin İdaresi Hakkında Yönetmeliği’nin tümünün ve özellikle bazı maddelerinin iptali için açtığı davada hedefine kısmen ulaştı. Danıştay 14′üncü Dairesi, yönetmeliğin tümü ve bazı maddelerine yönelik açılan davadaki bazı istemleri, uzmanlık alanı olan Danıştay 10′uncu Dairesi’ne gönderdi. Ancak, yönetmeliğin 4/b, 65 ve 66′ncı maddeleriyle ilgili talepleri değerlendirdikten sonra kıyı planlamasıyla ilgili 65′inci maddenin yürütmesini durdurdu. Danıştay 14′üncü Dairesi, Kıyı Kanunu ve ilgili mevzuat gereğince kıyı ve sahil şeridinin birbirlerinden farklı kavramlar olduğunu belirtti. Sahil şeridinin kıyıdan sonra kara tarafından bulunan alan olduğu; gerek kıyıda, gerekse sahil şeridindeki her iki alana ait düzenlemenin farklı olduğu; kıyıda yapılması mümkün olan yapıların sınırlanarak kaldığı, rekreasyon amaçlı yapıların ise kıyıda değil, ancak sahil şeridinde yapılmasının mümkün olduğu kararına vardı. Dava konusu 65′inci maddenin başlığı ‘Kıyı ve sahil şeridinde yapılacak düzenlemeler’ olmasına karşın maddenin içeriğinde sadece kıyıya ilişkin düzenlemeler yapıldığını, sahil şeridine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğini belirten Danıştay 14′üncü Dairesi, kıyıda uygulanması mümkün olmayan rekreasyon amaçlı kişi veya kurum ve kuruluşlara işletme hakkı verebileceğinden bahsedilmesini hukuka aykırı buldu. Danıştay, maddenin içeriği ile başlığı arasında bir bütünlük olmadığı kanaatine vardı. Bu nedenle de Karşıyaka Belediyesi’nin talebini kabul ederek 65′inci maddenin yürütmesini durdurdu. Mahkeme, 4/b ve 66′ncı maddelerle ilgili yürütmeyi durdurma talebini ise reddetti. Danıştay 10′uncu Dairesi’ndeki yönetmeliğin bütünüyle ilgili dava sürüyor. Karşıyaka Belediye Başkanı CHP’li Hüseyin Mutlu Akpınar, Karşıyaka Belediyesi’nin, bölgede Bayraklı’dan Çiğli’ye kadar çok uzun kıyı bandı bulunduğunu, yönetmeliğin kapsam alanı içindeki yerlerle ilgili uluslararası sözleşmelerin muhatabı ve uygulayıcısı olmak zorunda olan bir yerel yönetim olduklarını belirtti. Yönetmelik kapsamındaki pek çok taşınmazla ilgileri bulunduğunu dile getiren Akpınar, “Çevreye duyarlı bir belediye olarak bu davanın tarafıyız. Yargının da dava konusu yönetmelikle ilgili uyarılarımızı dikkate aldığı görülüyor. Yönetmelik bütünündeki bize göre değişmesi gereken maddelerle ilgili aynı sonucun çıkmasını bekliyoruz” dedi. Yönetmeliğin dokuzuncu bölümünde ‘Kıyı ve sahil şeritlerinde yapılacak düzenlemeler’ başlığı altındaki 65′inci madde şöyle: “Kıyılarda, kıyıların kamunun kullanımına açık tutulması kaydıyla, ziyaretçilerin ve kıyı işletmelerinin ihtiyaç duyduğu hizmetlerin karşılanması, doğa koruma tedbirlerinin uygulanması, kontrol altına alınması ve rekreasyon amaçlı kamunun hizmetine sunulması amaçlarıyla 42′nci maddede sayılan kurum ve kuruluşlara işletme hakkı verilebilir. Bu alanlarda yapılacak düzenlemelerin kapsamı, elde edilmesi hâlinde gelirlerin paylaşımı, sona ermeye ve diğer konulara ilişkin hükümler idare ile ilgili kuruluşlar arasında Ek-7′de verilen forma uygun olarak düzenlenecek protokollerle belirlenir.” 65′inci maddenin atıfta bulunduğu 42′nci madde de şöyle: “İdarece, aşağıda gösterilen kişi, kurum ve kuruluşlara doğrudan doğruya kiralama, kullanma izni, işletme hakkı verilebilir: a) Genel, özel bütçeli idareler ve Belediyeler, bunlara bağlı döner sermayeler ve sermayesinin yarısından fazlası bunlara ait olan ortaklıklar ve özel bütçeli idarelerin kurdukları birlikler, b) Kamu iktisadi kuruluşları ve iktisadi devlet teşekkülleri ile sermayesinin yarısından fazlası bu kuruluşlara ait olan ortaklık veya müesseseler, c) Özel kanunlarla kurulmuş ve kendilerine kamu görevi verilmiş tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar, ç) Kamu yararına faaliyet gösteren vakıf ve dernekler, d) Diğer kamu tüzel kişileri, e) Uluslararası anlaşmalar uyarınca yapılacak işler.” İptal istemi kabul edilmeyen, ‘Kıyı yapıları’ başlığı altındaki 66′ncı madde şöyle: “3621 sayılı Kıyı Kanunu ve 3/8/1990 tarihli ve 20594 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğe uygun olarak kullanılmak ve ilgili kuruluşlardan izin alınmak suretiyle; kıyıda deniz turizmi tesisleri, tersane, liman, barınak, iskele, yanaşma yeri, rıhtım ve benzeri türde tesis yapan yatırımcılara azami otuz yıla kadar kullanma izni verilebilir.” İptal istemi kabul edilmeyen ‘Tanımlar’ bölümündek 4′üncü maddenin b bendi şöyle: “Bu yönetmelikte geçen, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer: Tabiat varlıkları ve doğal SİT alanları ile özel çevre koruma bölgeleri sınırları içerisinde kalan ve Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunlarda Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu belirtilen yerleri ifade eder.” DHA
Kısırkaya'da Plaj Yıkıldı, Doğalgaz Geldi, Çevre Bakanlığı'na Devredildi
Eski Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın ricasıyla imara açtığı Sarıyer’deki Kısırkaya köyünde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), plajı “Hayvan barınağı yapılacak” diye yıktı. Ancak arazi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredilirken bölgeye doğalgaz hattının da çekildiği ortaya çıktı. Bir tarafı 3. havalimanı, diğer yanı 3. köprü inşaatı ile çevrili Kısırkaya köyü geçtiğimiz hafta, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın da adının karıştığı bir yasal dinleme kaydıyla gündeme geldi. Billur Özgül ’ün Taraf’taki haberine göre, 18 Temmuz 2013’te gerçekleşen dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ahmet Ayyıldız arasındaki görüşmede; Bayraktar, Emine Hanım’ın ricası olduğunu hatırlatıyor ve Gümüşdere ve Kısırkaya bölgesinde imar planlarının değiştirilmesi işinin “derhal” yapılması gerektiğini söylüyordu. Tapeler gündeme bomba gibi düşünce Bayraktar, “Bu adamcağız burayı almış. Ama bürokrasiye takılmış. İflasın eşiğinde. Olmayan bir imar izni vermek gibi bir durum yok. Adam bir şekilde Emine Hanım’a ulaşınca bizim de haberimiz oldu. Hukuksuz bir şey yok” şeklinde bir açıklama yaptı. Tapelerin gündeme gelmesinden sadece dört gün sonra Kısırkaya köyünde bir hareketlilik yaşandı. Perşembe günü köydeki plaj tesisi ortadan kaldırıldı. Soyunma kabini ve duşların bulunduğu tesis, Sarıyer Belediyesi ekipleri tarafından yıkıldı. Bu şekilde yavaş yavaş bölgenin imara açıldığını söyleyen köylüler ve onlara destek veren çevreciler, dün plajın bulunduğu yere giderek bir eylem gerçekleştirdiler. Eyleme katılan köylüler, yıkımın yavaş yavaş evlerine kadar uzanacağından endişe ettiklerini söylediler. 2012 yılında çıkan 6360 sayılı Büyükşehir Yasası ile köy ve beldeler mahallelere dönüştürülerek şehrin bir parçası haline getirilmişti. Kısırkaya köyü de bu şekilde mahalle statüsüne kavuştu. Bundan sonra bölgede sit alanı içinde kalan kimi yerler imara açıldı. Ancak bölgenin tamamen ranta açılması için “sahil şeridi sorununun” da ortadan kaldırılması gerekiyordu ve harekete geçildi. Kısırkaya köyündeki plaj tesisinin olduğu yer, imar planlarında mera alanı olarak görülüyordu. Plaj, 1966 yılında İller Bankası tarafından köye gelir sağlaması amacıyla yapıldı. Plajı yıllardır işleten köylüler, buradan gelir elde ediyorlardı. Ancak Kısırkaya, köy statüsünden çıkartılınca plaj köylülerin elinden alındı ve geçtiğimiz yıl Sarıyer Belediyesi tarafından mühürlendi. Köylüler arazilerini geri almak için Milli Emlak’a başvurdular ancak arazinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredildiğini öğrendiler. Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından büyük bir köpek barınağı yapılıyor. Kuzey Ormanları Savunması’ndan Emin Turan, köpek barınağının bir bahane olduğunu söyleyerek, önümüzdeki dönemde buranının tamamen imara açılacağını dile getirdi. Turan, “Plajın arka bölümünde yapılan barınak için mera olan yerin imar durumu, hayvan koruma amaçlı imar değişikliğine uğradı. Çünkü geçtiğimiz yıl buraların tamamının imar statüsü değiştirilememişti. Ama birkaç yıl içinde barınağı yıkarak burayı tam olarak imara açarlar” dedi. Heyelan bölgesi olduğu gerekçesiyle Kısırkaya Köyü’ne doğalgaz gelmediğini ancak barınağa doğalgaz hattı getirildiğini belirten köylüler, evlerinin büyük bir kısmının hazine arazisi üzerinde olduğu için plajın ardından yıkım sırasının önce barınağa sonra kendi evlerine gelmesinden korkuyor. Kuzey Ormanları Savunması (KOS) konuyla ilgili bir basın açıklaması yaptı. KOS’un basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi; “Bölgedeki boğulma vakaları, yıkım kararına bahane ediliyor. Gerçekten de köylüye göre 53, resmi rakamlara göre 13 kişi bu yaz, hiçbir denetim ve güvenlik önleminin olmadığı Kısırkaya plajında boğularak yaşamını yitirdi. Ancak Kısırkaya Köyü Dernek Başkanı Nurcan Kocaer, geçen yıla kadar köylünün işletip güvenlik önlemlerini aldığı tesiste çok az sayıda boğulma vakası yaşandığını, oysa plajın mühürlenip denetimsiz bırakılmasıyla birlikte çok sayıda insanın boğulduğunu belirtiyor. ‘İnsanlar buranın çay bahçesinde, soyunma kabininde mi boğuluyor da buraları yıkıyorlar?’ diye soruyor. Kısırkaya halkı, bütün özelleştirme vakalarında görülen, önce hizmet vermeyip çökertme, sonra bakımsızlığı bahane göstererek yıkma uygulamasının plaj tesisi için de geçerli olduğunu söylüyor.”T24
Törenle Batırıldı
Edirne'nin Keşan İlçesi'ne bağlı Saroz Körfezi kıyısındaki İbrice Limanı açıklarında oluşturulan Su Altı Tarih Müzesi'ne, eski Sahil Güvenlik gemisi batırıldı. Dünyanın ilk su altı tarih müzesi özelliği taşıyan projede, Samsun’dan İbrice Limanı’na getirilen ve Nusrat Mayın Gemisi’ne benzetilen eski Sahil Güvenlik gemisi, düzenlenen törenle Saros Körfezi'nde İbrice Limanı açıklarına batırıldı. Törene, Edirne Vali Yardımcısı Beyazıt Tanç, Keşan kaymakamı Bekir Dınkırcı, Keşan Belediye Başkanı CHP 'li Mehmet Özcan, Edirne İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Hacıoğlu ile çok sayıda davetli katıldı.Törende konuşan Keşan Belediye Başkanı ve Edirne Saros Turizm Altyapı Hizmet Birliği (ESTAB) Başkanı Mehmet Özcan, 'Saros Körfezi bölge için çok değerli. Bu proje ile kaçak, gemi ile avcılığın önüne geçmek, yerel balıkçılığa katkıda bulunmak ve dalış turizmini canlandırmak istedik. Bu işte su altı görselliğini kattık. Denize görsel bloklar attık ve geri dönüşümünü çok kısa sürede aldık. Görsellik kapsamında Seyit Onbaşı’nın heykellerini yaptık. Anzak ve Türk askerler yaptık. Çanakkale Savaşı’nın anısına bir de Nusrat Mayın Gemisi batırma işine giriştik. Daha sonra ise ülkemize 47 yıl hizmet eden ve daha sonra kullanım dışı kalan TCSG 122 adlı Sahil Güvenlik gemisini bulduk. Bot bu günden itibaren su altı dalış alanı olarak Saros Körfezi’nin deniz turizmine katkı sağlayacak, aynı zamanda yapay resif olarak deniz canlılarına barınak olarak görevine devam edecektir' dedi.Özcan konuşmasından sonra Proje Koordinatörü Savaş Yapman’a katkılarından dolayı plaket takdim etti. Buradaki törenin ardından Nusrat Mayın Gemisi’ne benzetilen gemi Çanakkale Sahil Güvenlik Komutanlığı’na bağlı teknelerin koordinatörlüğüyle gözetimi altında, dalgıçlarında desteğiyle Saros Körfezi açıklarında batırıldı. DHA
Günün Fotoğrafı
40.000 kereden fazla paylaşılan Günün Fotoğrafı galerimiz için yeni başlık açtık.Eski günün fotoğraflarını görmek için; http://onedio.com/haber/gunun-fotografi-164194 ve http://onedio.com/haber/gunun-fotografi-43470 adreslerini ziyaret edebilirsiniz.
42. Ölüm Yıldönümünde Pablo Neruda  ve 5 Muhteşem Şiiri
Şöyle diyor: 'Adımı 14 yaşımdayken, daha Santiago'ya gitmeden değiştirdim. Babam yüzünden. Mükemmel bir insandı, gelgelelim, genellikle şairlere, özellikle bana karşı idi. Hatta işi kitaplarımı ve not defterlerimi yakmaya kadar götürdü. Onun görüşüne göre, mühendis, doktor, mimar olmalıydım, çünkü diyordu, insanların bu gibi kimselere ihtiyacı var. Oğullarının toplum içinde sivrilmesini görmek isteyen, orta sınıfın köylülükten gelme bütün insanları gibiydi. Yine babamın görüşüne göre, toplumda yükselmeyi başarmanın tek yolu üniversiteydi, serbest mesleklerdi.Vaktiyle, aynı zamanda bir gazete yazarı olan büyük bir çek şairi vardı: Erwin kisch. Bu zat, bu soruyu sorarak yıllarca iflahımı kesti. Madrid'de, Mexico'da, Prag'da hep karşıma çıktı. ve Prag'ta bana şöyle dedi: 'Bana şu hikayenin sonunu söyle. Bak şimdi artık ihtiyarladım. Nice zamandır seni pek sıktım.' Gerçek şu ki, bu hikayede gerçek diye bir şey yok. Babamın gerçeği fark etmesinden en çok korktuğum günlerde -çünkü böyle bir şey felaket olurdu- bir dergiyi karıştırdım ve orada Jan Neruda imzalı bir hikaye gördüm. Tam o sıralarda bir şiirimle bir yarışmaya katılmak durumundaydım. o zaman Neruda soyadını seçtim ve ad olarak da Pablo adını aldım. Bu adın bir kaç ay sonra geçip gideceğini sanıyordum...'
'Bir Telefonu Almak İçin Saatlerce Kuyrukta Bekliyorlar, Geçen Yılkinden Farkı Yok'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ürünlerinin, yeni bir logo ve ''Gücü Keşfet'' sloganı ile tanıtılacağını belirtti.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çırağan Palace Kempinski Otel'de, Türkiye İhracatçılar Meclisi 'Türkiye Markası' lansmanı toplantısında yaptığı konuşmada, tanıtımı yapılacak logo ve sloganın başarılı olmasını diledi.Logonun hazırlanmasında emeği geçen kişi ve kuruluşları tebrik eden Erdoğan, tasarım üzerinde uzun soluklu bir çalışma yapıldığını, iş adamlarından reklam ajanslarına, ihracatçılardan siyasetçilere, sivil toplum örgütlerinden vatandaşlara değin geniş bir yelpazede görüşler alındığını ifade etti. Başbakanlık görevinde bulunduğu sırada taslakları kendisinin de görme fırsatı bulduğunu, önerilerini, tavsiyelerini ilettiğini aktaran Erdoğan, 'Sonuçta Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisinin ön ayak olduğu ama bugün itibarıyla tüm Türkiye'ye mal olacak, tüm dünya tarafından tanınacak bir tasarım ortaya çıktı' dedi.Benzeri süreçleri ve heyecanları daha önce de başbakanlık yaptığı hükümetler dönemlerinde yaşadığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:'Bildiğiniz gibi, 28 Ocak 2004'te bir yasa çıkardık. Türk Lirası'ndan 6 sıfırın atılması sürecini başlattık. 2004 yılı boyunca Merkez Bankamız, çok titiz bir şekilde hazırlıklarını yaptı ve 'Yeni Türk Lirası' adı altında yeni banknot ve madeni paraları 1 Ocak 2005'te tedavüle soktu. Bu yeni banknot ve madeni paraların tanıtımını da yine bizzat ben ve bakan arkadaşlarım birlikte yapmıştık. Yeni Türk Lirası, o dönemde mevcut paralarla aynı tasarımı taşıyordu. Ancak 6 sıfır olmaksızın basılmıştı. Ardından 1 Ocak 2009'da milletçe yine bir başka heyecanı yaşadık. Geçici olarak tedavüle girmiş 'Yeni Türk Lirası'ndan', 'Yeni' ibaresini kaldırdık. Yeni tasarımlarıyla Türk Lirası'nı kullanmaya başladık. Dünyanın ilgiyle izlediği çok çok başarılı bir operasyon gerçekleştirdik. Allah'a hamdolsun hiçbir aksaklık yaşanmadı. 6 sıfırın atıldığı yeni paramız, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada beğeni topladı, ilgi çekti ve Türk Lirası nihayet itibarına yeniden kavuşmuş oldu. Yine bugün yaşadığımıza benzer bir heyecanı Türk Lirası'nın simgesini hazırlarken ve kamuoyuna açıklarken yaşadık. Dünyadaki tüm güçlü ve saygın para birimlerinin bir logosu vardı ancak, Türk Lirası için sadece 'TL' kısaltması kullanılıyordu. Güzel, sade, kolay yazılabilir bir logo hazırlandı, kamuoyuna tanıtıldı ve bu logo da çok hızlı yaygınlaşarak vatandaşlarımız tarafından kullanılmaya başlandı. Şu anda çarşıda, pazarda, etiketlere baktığımızda bu logonun kullanıldığını ve artık iyice benimsendiğini görüyoruz. 'Bugün de Ekonomi Bakanlığı ve TİM tarafından hazırlanan aynen yeni Türk Lirası logosu gibi önem arz eden bir başka logoyu, bir başka milli tasarımı, Türkiye ve dünyaya tanıttıklarını dile getiren Erdoğan, 'İnşallah bugünden itibaren Türkiye'de üretilen ürünlerin artık üzerinde 'Made in Turkey' damgası yerine artık bu logo olacak. Dünyanın neresinde olursa olsun bu logoyu görenler o ürünün Türkiye'de üretildiğini, Türkiye'den ihraç edildiğini anlayacaklar' diye konuştu. Bu logoyla birlikte 'Discover the potential' sloganının kullanılacağını kaydeden Erdoğan, bu sloganın da son derece isabetli olduğunu söyledi. 'Discover the potential' cümlesini İngilizce'den Türkçe'ye çevirirken 'Potansiyel' sözcüğü yerine 'Güç' sözcüğünün kullanımının daha uygun olacağı görüşünde olduğunu ifade eden Erdoğan, 'Yani 'Gücü keşfet'... Bu noktada böyle bir yaklaşım. İnşallah bugünden itibaren tüm dünyada Türkiye'yi ve Türkiye ürünlerini bu logoyla ve 'Gücü keşfet' sloganıyla tanıtıyor olacağız' diye konuştu. Türkiye'nin dünyaca tanınan markalarının itibar ve güvene sahip olduğunu anlatan Erdoğan, 'Bu logo ve sloganla inanıyorum ki ürünlerimizin gücüne güç katılmış, itibarına itibar katılmış, güvenine de güven katılmış olacaktır. Bu önemli logo ve sloganın bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Emeği geçenleri tekrar tebrik ediyor, elinize sağlık diyor, herkese şahsım, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum' dedi. 'Eleştiriler olacak'Erdoğan, belirlenen logo ve slogana yönelik eleştiriler geleceğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:'Yeni Türk Lirası ve sıfırları atılmış Türk Lirası banknotlarını tanıttığımızda belli kesimlerden çok acımasızca eleştiriler yapılmıştı. Hatta bu 6 sıfır atıldığı zaman, 'Enflasyon patlar' deyip, 'Eğer bu başarılı olursa Taksim'e çıkar eşek gibi anırırım' diyen köşe yazarları olmuştu. Hala yazmaya devam ediyorlar ama Taksim Meydanı'na çıkmadılar. Değerli arkadaşlarım, bugün baktığımızda hem banknotlarımızın hem de TL logosunun sorunsuz şekilde kullanıldığını benimsendiğini görüyoruz. Karamsar senaryoların hiçbiri gerçekleşmedi. Yeni paraların enflasyon üzerinde hiçbir olumsuz etkisi olmadı. Ödemeler üzerinde, ticarette, çarşıda, pazarda yeni paralardan dolayı öyle seslendirildiği gibi olumsuz hadiseler de yaşanmadı. Toplum yeni para birimine çok kısa sürede adapte oldu. Değişime anında ayak uydurdu sanki yıllardır kullanıyormuş gibi yeni paraları ve yeni logoyu kullanmaya başladı. Bugün tanıtımı yapılan slogan ve logonun da yapılacak tüm olumsuz eleştirilere rağmen hızla benimseneceğine, hızla kullanıma girip yaygınlaşacağına ben yürekten inanıyorum. Özellikle bizim KOBİ'lerimiz, sanayicilerimiz, ihracatçılarımız, değişim konusunda dünyada gerçekten farklı bir yere sahipler. Onların bu logoyu hızla ürünlerine ambalajlarına, paketlerine basıp logonun yaygınlaşmasına katkı sunacaklarını tahmin ediyorum. Tabi bu logo ve sloganın yaygınlaşmasında uluslararası markalarımıza da büyük görev düşüyor. Örneğin Kültür ve Turizm Bakanlığımızın artık uluslararası bir turizm markası olan Türkiye'yi bu logoyla tanıştırmalarını bekliyoruz.'Konuşmasında Türk Hava Yolları'nın da benzeri şekilde logo ve slogana sahip çıkmasını, logo ve sloganı onlarca dünya ülkelerine taşımasını beklediğini ifade eden Erdoğan, 'Barcelona'yı Real Madrid'i filan falan bunları taşıyabilirsin o ayrı bir konu ama önemli olan bu. Bunu tabi ısrarla taşımanız gerekir' diyerek espri yaptı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:'Bu yeni logo ve sloganı esasen yeni Türkiye'nin güçlü Türkiye'nin artık küresel iddiaları ve hedefleri olan Türkiye'nin özgüven simgesi olarak görüyorum. Evet bu tasarım ve 'Gücü Keşfet' sloganı, yeni Türkiye'nin özgüveninin simgesidir, özgüvenin sloganıdır. Biz sadece bu logoyu markalarımızın üzerine basmakla yetinmeyeceğiz. Bu özgüvenlogosunu basabileceğimiz artık çok daha fazla marka üretmenin mücadelesini de kararlılıkla yürüteceğiz. Mevcut markalarımız artık bize yetmiyor. Dünya mağazalarında, piyasalarında, pazarlarında kendisine yer bulan markalarımızla gurur duyuyoruz ama bunları artık sayıca yetersiz görüyoruz. Türkiye ekonomisi gelmiş artık marka meselesine, marka ihtiyacına dayanmıştır. Bizim istikrarlı şekilde büyürken ihracatımızı son derece hızlı şekilde artırırken artık enerjimizin önemli bir kısmını bu marka konusuna ayırmamız gerekiyor. Arkadaşlar yeni markalar üretecek güce yani potansiyele ziyadesiyle bu heyet sahiptir. Eğer fikir derseniz, Allah'a hamdolsun olsun parlak fikirlere, yenilikçi fikirlere sahip bir neslimiz var. Eğer girişim diyorsak, girişim ruhu diyorsak, dünyanın her yerine ulaşabilen ve her yerinde iş kovalayan dinamik, enerjik girişimcilerimiz var. Teşvik konusunda, destek konusunda eskisine oranla çok daha farklı, çok daha güçlü bir konumdayız.'Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için Amerika Birleşik Devletleri'nin New York şehrinde olduklarını, konakladıkları otelin bulunduğu '5. Cadde' adı verilen uzun bulvarda dünyanın birçok ülkesinin büyük markalarının görüldüğünü belirtti.Aynı caddede dünyaca tanınmış bir teknoloji markasının da mağazasının bulunduğu dile getiren Erdoğan, şunları söyledi: 'Tabii bizim toplantı ve görüşmelerden dolayı görme fırsatımız olmadı. Ama arkadaşlarımız şahsıma aktardılar, o teknoloji mağazası 24 saat açık. Normalde saat 22'dekapanıyor ama o 24 saat açık. 24 saat boyunca yeni çıkardığı telefonu satın almak için mağazanın önünde kuyruk oluşuyor. İnsanlar o marka telefonun yeni modelini alabilmek için gece dahil saatlerce kuyrukta bekliyor. Bu marka hemen her yıl yeni bir model çıkardığı halde, modeller arasında çok büyük farklılıklar da yok, markanın sahip olduğu güç, prestij ve tanınmışlık sayesinde mağazalar önünde bu uzun kuyrukları oluşturabiliyorlar. Burada zaten birçok arkadaşımız, dostumuz da bunu biliyor. Dikkatinizi çekiyorum, aslında satılan telefon değil, satılan o telefonun markası. 'Bak yenisini aldım' bu.' Erdoğan, ABD ekonomisine bakıldığında, ekonomiyi ayakta tutan ve büyüten gücün bu ve buna benzer markalar olduğunun görüldüğünü aktararak, Japonya, Kore, Almanya, İngiltere ve diğer büyük ekonomisi olan devletlerin de aynı şekilde olduğunu, küresel markaları sayesinde istikrarla büyüdüklerini anlattı. Türkiye'nin geçmişte yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, ekonomideki tüm belirsizliklere rağmen, böyle küresel markalar oluşturmayı başardığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:'Bu markalarımızı da bir kez daha tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Mesela Avrupa'da güçlü markalarımız var. Ama bunu bizim dünyaya da yaymamız gerekiyor. Ancak bunlar tabii bir elin parmakları kadar. Bize bu yetmez. Bizim artık ufukları zorlayan potansiyelimize denk düşecek yeni markalar üretmemiz lazım. Daha çok, daha güçlü, daha fazla tanınmış markalara ihtiyacımız var. Bunu da yaparız ve ben yapacağımıza gönülden inanıyorum.''12 aylık ihracatımız 157 milyar dolara ulaştı'Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin bu hedefe inandığını ve bir süredir bu hedef yolunda çok başarılı çalışmalar yaptığını, araştırma, geliştirme, markalaşma konusunda özellikle de inovasyon konusunda TİM'in yaptığı çalışmaları izlediklerini, takdir ettiklerini, bu gayret için de kendilerine teşekkür ettiğini dile getirerek, şöyle devam etti:'Bundan daha da önemlisi TİM bizim 2023 hedeflerimize yürekten inandı. Bunların gerçekleşebilir olduğunu ilan etti. Bu yolda da hız kesmeden, umudunu kaybetmeden yolunda ilerliyor. TİM'in ve Türkiye'nin tüm ihracatçılarının inandığı bu seviyeyi yakalayacaklarına, hedeflerine ve hedeflerimize mutlaka ulaşacaklarına şahsen ben de gönülden inanıyorum. Asla umudunuz kaybolmasın, asla yılgınlığa düşmeyin, asla vazgeçmeyin. Yapılan olumsuz, karamsar, umutsuz açıklamalara da lütfen itibar etmeyin. 2023 hedeflerini ulaşılamaz görenlerin, hayal gibi görenlerin açıklamaları sizleri asla karamsarlığa sevk etmesin. Lütfen hatırlayın değerli arkadaşlar 2002 yılında milli gelirimiz 230 milyar dolarken, 2013'te bunun 820 milyar dolara çıkacağı söylenseydi buna kim inanırdı? Bunu ulaşılamaz hedef olarak görüyorlardı. Çünkü 79 senede 230 milyar dolara gelmişsin. 10 senede kalkıp da 820 milyar dolara nasıl geleceksin? Bunun hemen kıyasını yapıyorlardı. Ne oldu? 2013 sonunda milli gelirimiz 820 milyar dolara ulaştı. Kişi başı milli gelir 2002 yılında 3 bin 500 dolardı, 2013 sonunda 3 kattan fazla artarak 10 bin 500 dolar olacağı söylenseydi buna da inanmayacaklardı. Ama bu gerçekleşti.'Türkiye'nin küresel krize rağmen 2 yıl üst üste yüzde 9 büyüme kaydettiğini anımsatan Erdoğan, 2013 büyümesinin yüzde 4 olduğunu, bu oranla Türkiye'nin dünyada en yüksek oranda büyüyen ülkeler arasında yer aldığını, 2014'te de büyümenin devam ettiğini ve edeceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikinci çeyrekteki büyümenin yüzde 2 olmasının dahi ülke için büyük bir başarı olduğunu, zira diğer büyük ekonomilere bakıldığında büyüme oranlarının 0-1'i ancak yakalayabildiklerinin görüldüğünü ifade ederek, 'İşte Avrupa. Avrupa'da en güçlü ekonomi Almanya, bakıyorsunuz 0,8. Bizim yıl sonu hedefimizi inşallah yüzde 4. Çok çalışacağız, çok üreteceğiz, daha çok ihracat yaparak bu hedefi tutturacağız. Yine 2002 yılında 150 milyar doların üzerinde ihracat denilseydi, biri de çıkıp hayal diyeceklerdi. Niye? Çünkü o zaman 36 milyar dolar. 36 milyar dolardan 150 milyar dolara çıkılır mı? Ama sizler çalıştınız. Ürettiniz, ihracat ettiniz. En son ağustos ayında TİM'in açıkladığı rakamlara baktığımızda son 12 aylık ihracatımız 157 milyar dolara ulaştı ve bu alanda da yeni bir rekor kırıldı. Bu büyük rekor için de sizleri kutluyorum, tebrik ediyorum' diye konuştu.'Bunlar devletçi mantıkla olmadı'Bunların devletçi bir mantıkla olmadığını, özel sektörün önünün açılması suretiyle olduğunu belirten Erdoğan, eğer devletçi mantık devam etseydi bunların başarılamayacağını söyledi.Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye'de 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol olduğunu, kendilerinin ise 15 bin kilometreye ulaşmayı hedeflediklerini ve söz verdikleri süre içerisinde 17 bin kilometre bölünmüş yol inşa ettiklerini vurgulayarak, şunları aktardı:'Devlet olarak bizim görevimiz buydu. Biz Boğaz'ın altından Marmaray'ı yapacağız dedik. 'Hayal' dediler ki bu 12 yıl öncesinin değil, 150 yıl öncesinin, Abdülhamit Han'ın hayaliydi, Türkiye hamdolsun o hayali de bizim iktidarımızla gerçekleştirdi. Yüksek Hızlı Tren aynı şekilde hayaldi, Türkiye onu da gerçeğe dönüştürdü. Önceki hafta TÜSİAD'ınYüksek İstişare Konseyi'nde de ifade ettim, dedim ki, 'ya yol bulacağız, yol yoksa da yollar açacağız'. Şimdi biz bunu yapıyoruz. Niye? Biz ya yol bulacağız, ya yolları açacağız ki ülkemizdeki girişimci de ne yapsın?  O da yollardan devam edip gitsin. Hiçbir konuda, alanda çözümsüzlük ve çaresizlik bu ülkenin ve bu milletin önünde seçenek olmayacak. Ülke olarak, millet olarak önümüze hangi sorun çıkarsa inşallah çözeriz. Hangi engel çıkarsa inşallah yaparız. Bütün hayalleri de Allah'ın izniyle gerçeğe dönüştürürüz. Buna inanacak ve her zaman bu özgüven içinde, bu umut için de olacağız. Şu anda belli çevrelerden pompalanan karamsarlığa da hiç kimse aldırmasın. Bakın Türkiye Cumhurbaşkanı olarak, içeride ve dışarıda gelişmeleri en yakından takip eden birisi olarak ifade ediyorum. Türkiye ekonomisi de Türkiye'nin dış politikası da hiç olmadığı kadar güçlü, hiç olmadığı kadar sağlam ve istikrarlı şekilde yollarında ilerliyor. Bundan hiç endişeniz, tereddüttünüz olmasın. Uluslararası medyadan bazıları çıkıyor, 'Türkiye ekonomisi şöyle, Türkiye ekonomisi böyle' diye afaki yorumlar yapıyor. İnanın, karanlık bir operasyonun, karanlık bir algı operasyonunun parçası olarak bunu yapıyorlar.'Aynı şekilde bazı kredi derecelendirme kuruluşlarının da olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Bunların kimler olduğunu, buradaki iş adamı arkadaşlarım gayet iyi bilirler. Bunların kökenini ne olduğunu gayet iyi bilirsiniz. Batmakta olan ülkelerin notuna bakıyorsunuz 6 not birden yükseltiyor, Türkiye gibi büyüyen gibi bir ekonomi hakkında olumsuz yorum yapıyor. İnsaf ya. Edep denilen bir şey var. Ya ekonomi bilmiyor bunlar ya bunların bilimden haberi yok veyahutta gerçekten bu alanda daha yeni çırak bile değiller, tamamen siyasi bir karar veriyorlar. Bunun adı algı operasyonudur. Başka bir şey değil. Kendilerine verilen bir vazife var. Bu vazifeyi yapıyorlar. Türkiye'yi güya dünyada küçük gösterecekler, yaptıkları iş bu. Tekrar söylüyorum. Biz bu seviyelere ulusal ya da uluslararası o bazı medya kuruluşlarının, o bazı kredi derecelendirme kuruluşlarının üfürmeleriyle gelmedik. Biz bu seviyelere işçimizin, çiftçimizin, sanayicimizin, esnafımızın gayretleriyle geldik, sizin gayretlerinizle geldik. Bu seviyelere işte bu salonda bulunan çok değerli ihracatçılarımızın alın teriyle geldik. Bundan sonra da manşetlerle değil, afaki yorumlarla değil, emekle gayretle alın teriyle hayır dualarla geleceğe yürüyeceğiz. Hani slogan diyor ya, 'Gücü Keşfet'. 10 yıl önce keşfedemeyenler bugün keşfettiler. İnanın şu anda bizim gücümüzü keşfedemeyenler de er ya da geç bunu keşfedecek, bunun farkına varacaklar.'  'Yani artık alan el değiliz, biz veren eliz'Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda İMF'ye borcunu ödemiş ve borç verebilecek bir konuma gelen bir Türkiye olduğunu, 27,5 milyar dolardan aldıkları Merkez Bankası rezervlerinin şu anda 132 milyar 582 milyon dolara çıktığını ifade etti. Artık dünyanın en büyük havalimanını inşa edebilen bir Türkiye olduğuna işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Marmaray gibi, Tüp Geçit gibi, Üçüncü Köprü gibi, Körfez geçişi gibi nice büyük projeyi sürdüren ve şu anda onları özellikle önümüzdeki yıldan itibaren Yavuz Sultan Selim Köprü'sü önümüzdeki yıl sonu bitiyor inşallah. Bunun yanında yine aynı şekilde Boğaz'ın altından tüp geçit önümüzdeki yıl sonuna o da yetişiyor, o da bitiyor. artık otomobiller Boğaz'ın altından geçebilecek. İzmit geçişi o da hızla devam ediyor. Bütün bunlarla beraber bir Kanal İstanbul Projesi de inşallah yakında onun da adımları atılacak. Bütün bunları yaparken, dünyanın her yerinde bunun yanında mazlumlara el uzatabilen bir Türkiye var. 2013 yılında milli gelirimizin, bakın bu da çok önemli binde 23'ünü insani yardımlara ayırdık. Bu oranla dünyanın en cömert ülkesi konumuna yükseldik. Acil ve insani yardımlarda şu anda Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'den sonra dünyada üçüncü sıradayız. Türkiye bu. Yani artık alan el değiliz, biz veren eliz. Kriz bölgelerinden vatandaşlarını tahliye edebilen, başka ülke vatandaşlarını tahliye edebilen, rehinelerini başarılı operasyonlarla burunları dahi kanamadan kurtarabilen bir Türkiye var. 1,5 milyona yakın insani Arap, Kürt, Ezidi, Sünni, Şii, Müslüman, Hristiyan, Musevi demeden kabul eden, sınırlarını açan, onlara gıda, barınak, güvenlik temin edebilen bir Türkiye var. Bu tabii vatandaşlarımız arasında bazı olumsuz yaklaşımlar meydana getiriyor olabilir. Ama şunu unutmayalım biz insanız.'Cumhurbaşkanı 'Biz öyle bir ecdadın torunlarıyız ki biz hep darda kalanın yanında olduk. Hep mazlumların yanında olduk. Sadece bu topraklarda değil, Hint Yarımadası’na kadar biz mazlumlar için donanma gönderen bir ecdadın torunlarıyız'' diye konuştu.Bunun hafife alınmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, bu insanların ölümden kaçtığını, üzerlerine bombaların yağdığını, sadece Türkiye'nin 1.5 milyon insanı kabul ettiğini, batı ülkelerinin ise bu süre içerisinde ne yazık ki 130 bin insanı kabul ettiğini belirtti.Batı ülkelerinin buna rağmen ''çok insan geldi'' diye dertlenip durduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:''1.5 milyon sadece biz. Bizim kadar Lübnan aynı şekilde. O da o kadar kabul etti. 700 bin civarında Ürdün. Aynı şekilde Irak. Tüm bunlar coğrafyada devam eden, az önce Kültür Bakanımızın da söylediği, aslında işte bir kültür coğrafyasının içinde size o değerlerin yüklediği bir görevdir. Biz o görevi yerine getiriyoruz. Biz böyle bir medeniyetin çocuklarıyız. Bölgesel krizlerin çözümünde görüşlerine, uyarılarına, özellikle de gücüne ihtiyaç duyulan bir Türkiye var. İşte bu Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi toplantısında, 'Burada Türkiye’nin olması gerekir' ifadesinin, bakın katılımcıların hepsi, ikili görüşmelerde, özel görüşmelerde ''Biz bunları Türkiye'nin içinde bulunduğu, bu lider kadroyla ancak gerçekleştirebiliriz'' diyen bir anlayış var. Zaten işin gereği de budur. Niye? Sürekli olarak bu insanlar size göç ediyor ve tehdit altında olan ülke hangisi? Türkiye. Irak tarafından da tehdit var, Suriye tarafından da tehdit var. Irak'ı ve Suriye'yi şu anda hedefe koyan bir anlayışı ve bölgedeki tüm terör örgütleri ile böyle bir mücadeleyi yapmak zorundayız. Buradaki oluşacak bir koalisyon içinde Türkiye rehineler olduğu için, tabi biz bu süreçte farklı yaklaşmıştık. Şimdi bakıyorum, bazı medya mensupları 'Daha önce Başbakanken şöyle diyordu, şimdi böyle diyor' diye yazanlar çizenler var. O kadar anlarsınız. Sizin sırtınızda küfe yok, rahatsınız. Ama bizim sırtımızda küfe var, sorumluluk var, onlar da böyle bir sorumluluk yok. Biz bu sorumluluğun idraki içerisinde ne dedik; 'Sağ salim önce bu 49 tane rehinemizi kurtaracağız. Ondan sonraki yaklaşım, ondan sonraki yol haritamız farklı olacak. Şimdi farklı yol haritası inşallah çalışmaya başlıyor, çalışacak.'Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin güçlü bir ülke olduğunu anlatarak, ''Biz güçlüyüz, güçlü bir ülkeyiz. Biz, gücünün farkında bir ülkeyiz. Esasen yeni Türkiye, gücünü yeniden keşfeden Türkiye'dir. Potansiyelini yeniden keşfeden Türkiye'dir. Biz gücümüzün potansiyelimizin farkında olarak Türkiye'yi bu günlere taşıdık. İnşallah bu gücü henüz keşfetmemiş olanlar da keşfedecek ve Türkiye çok daha ileri seviyelere ulaşacaktır'' dedi.Çözüm süreci Burada bir noktaya da özellikle değinmek istediğini belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:''Tabii terör sadece komşu ülkelerde olmuyor. İçimizde de terör var. Her şeyden önce ekonominin ayağına bağlanmış bir prangaydı terör. Ne yaptık, Çözüm sürecini başlatarak sabırlı bir şekilde bu süreci muhafaza ederek Türkiye'yi bu ağır ağır prangadan büyük ölçüde kurtardık. Yine biz sabırlıyız, soğukkanlıyız. Tüm sabotajlara rağmen bu süreci hassas bir şekilde, kararlı bir şekilde nihayete erdireceğiz. Ekonominin, toplumsal huzurun prangası olan bu ağırlıktan Türkiye'yi inşallah tamamen kurtaracağız. Çözüm sürecine yönelik hiçbir tehdide, hiçbir şantaja Türkiye boyun eğmez. Bakın biz şu anda Suriye’den yeni bir göç dalgasına maruz kaldık. Bir hafta içinde 150 bini aşkın SuriyeliKürt kardeşimiz sınıra akın etti. Almayalım mı? Aldık. O mağdur kardeşlerimizi içeri aldık ve şu anda ülkemizde misafir ediyoruz. Yaşadıkları bölgede güvenlik temin edilinceye kadar bizim ülkemizde misafir olacaklar. Bunu aynen 1991 yılındaki o büyük Kürt göçünde de yaptık. Merhum Özal da sınırları açtı ve 1 milyona yakın o zaman Kürt kardeşimize sahip çıktık. Bunu takdir etmek yerine, bunu kardeşler arasındaki muhabbetin bir vesilesi, bir vasıtası olarak görmek yerine siyasetin malzemesi yapmak, buradan bile istismar üretmek, en hafif tabiriyle kendini bilmezliktir. Mehmetçik sınıra gelen o mağdur insanların can güvenliği için çırpınırken, birilerinin çıkıp Mehmetçik'e taş atması maalesef büyük bir densizliktir.''Türkiye’nin bu mağdur Kürt kardeşlerine sınırı açmasının çözüm süreci yolunda önemli bir adım olduğunu ifade eden Erdoğan, ancak birilerinin bundan rahatsız olduğunu bildirdi.Birilerinin tahrik peşinde, provokasyon peşinde, sabotaj peşinde koştuğunu dile getiren Erdoğan, ''Hiç umutlanmasınlar. Ne bu kardeşliğe, ne de çözüm sürecine asla zarar veremezler. Benim yurt içindeki ve yurt dışındaki Kürt kardeşlerim taş atan ellerle, su veren, ekmek veren, toprağını misafirlerine açan elleri ve gönülleri birbirinden ayıracaktır diye inanıyorum. İnanıyorum ki bu son hadiselerle içerideki ve dışarıdaki kardeşim Türkiye Cumhuriyeti devletinin yeni yüzünü, şefkatli, kucaklayıcı ve merhametli yüzünü keşfedecektir'' dedi.Yeni tasarımın ve ''Gücü keşfet'' sloganının tekrar hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'ni, bu heyecan verici çalışmalarından dolayı tebrik ettiğini belirtti. Ekonomi Bakanlığı'na ve katkı sunan diğer bakanlıklara, kurum, kuruluş, sivil toplum kuruluşu ve medyaya teşekkür eden Erdoğan, ''Bu logo ve sloganı, dünyanın en güzel köşelerindeki raflara ulaştıracak ihracatçı kardeşlerimize de şimdiden teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. Allah yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum'' diyerek, konuşmasını tamamladı. Etem Geylan-Hatice Şenses Kurukız-Arif Yakıcı-Uğur AslanhanAA