onedio
Görüş Bildir

Dolandırıcılık Haberleri

Dolandırıcılık ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Dolandırıcılık ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Çiftlik Bank Dolandırıcılığından Sonra Şimdi de Hindi Bank Çıktı! 40 Kişiyi 50 Milyon TL Dolandırdı
Türkiye’de binlerce kişininin milyonlarca TL dolandırıldığı Çiftlik Bank olayının yankıları sürmeye devam ederken şimdi de Hindi Bank dolandırıcılığı ortaya çıktı. Çalışma arkadaşlarına Diyarbakır'da hindi çiftliği kurduğunu söyleyen ve yüksek gelir elde etme vaadiyle kandıran memur Doğancan D. kayıplara karıştı. Yaklaşık 40 kişiyi 50 milyon lira dolandırdığı ortaya çıkan şahsı polis her yerde arıyor.İşte Sabah’tan Dilhan Dumanoğlu’nun haberinin detayları
Instagram'da Paylaştıkları Fotoğraflara Photoshop Yaparak Adeta Tanınmaz Hale Gelen Kişiler
Sizler de takdir edersiniz ki Instagram'ı birçoğumuz anılarımızı paylaşmak için kullanıyoruz. Bazı kişiler ise Instagram'da paylaşım yaparken fotoğraflarına photoshop yapmayı ihmal etmiyor. Kullanıcılar yaptıkları photoshopla adeta tanınmaz hale gelebiliyorlar. Gören kullanıcıların ise gerçeklik algısı yerle bir olabiliyor. Gelin paylaştıkları photoshoplu fotoğraflarla adeta tanınmaz hale gelen kişilere beraber bakalım.👇
Ebru Şallı'dan Boşanma Arefesinde "Her Şey Paraymış" Diyen 5 Yıllık Eşi Uğur Akkuş'a Nezaket Dolu Bir Cevap!
2019'da evlenen Uğur Akkuş ve Ebru Şallı şu sıralar yeniden magazin dünyasının gündeminde. Ünlü ikili geçtiğimiz haftalarda ayrılma kararlarını açıklamıştı. Bunun üzerine sosyal medya hesabından paylaşım yapan Uğur Akkuş ağır konuşmuştu. Akkuş'un 'Bu ilişkiyi aşk ve sevgi evliliği zannetmiştim ama meğer her şey para ve maddiyatmış!' ifadeleri şoke etmişti. Ebru Şallı ise bu sözlere ilk kez cevap verirken nezaketi elden bırakmadı.
Hastaneler Neden Bu Kadar Pahalı? Amerika'da Yaşamayı Düşünüyorsanız Faturalara Hazır Olun!
Amerika’daki sağlık sistemi dünya çapında en pahalı olanlardan biri olarak biliniyor. Hem muayene hem de tedavi ücretlerinin yüksekliği birçok Amerikalı'nın sağlık hizmetlerinden faydalanmasını zorlaştırıyor. Bu durum sadece tedavi değil, ilaç fiyatları ve sigorta sistemindeki karmaşık yapıyı da içine alıyor. Çoğu Amerikalı sağlık masraflarını karşılayabilmek için sigorta şirketlerine bağımlı olurken, sigortasız kalanlar ise tedaviye ulaşabilmek için büyük bir mücadele veriyor. Peki bu sağlık masrafları neden bu kadar yüksek ve hangi faktörler bu durumu körüklüyor? Gelin birlikte bakalım.KaynakKaynakKaynak
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş’in 240 Yıla Kadar Hapsi İsteniyor
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davayla birleştirilmesi talebiyle hazırlanan iddianamede detaylar belli oldu.'Yüksek karlı gizli fon' adıyla bilinen dolandırıcılık olayına ilişkin Hakan Ateş ve Mehmet Aydoğdu hakkında 24 müştekiye karşı 'nitelikli dolandırıcılık' suçunu işledikleri iddiasıyla 72'şer yıldan 240'ar yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenlendi.
"Demokratikleşme Paketi" Kabul Edildi
'Demokratikleşme paketi' olarak bilinen Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.Kanuna göre, hem yerel hem de genel seçimlerde her türlü propaganda, Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yapılabilecek. Siyasi partiler, tüzüklerinde yer almak ve 2’den fazla olmamak koşuluyla eş genel başkanlık sistemini uygulayabilecek. Siyasi partilerin, bir ilçede teşkilatlanmaları için beldelerde teşkilat kurma zorunluluğu kalkacak. Siyasi partilere devlet yardımı yapılabilmesi için milletvekili genel seçimlerinde alınması gereken oy oranı yüzde 7'den yüzde 3'e indirilecek. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılacağı yer ve güzergahı, ilgili belediye başkanları ile siyasi partiler, meslek örgütleri ve sendikaların görüşü alınarak, mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenecek. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yer ve güzergahlar, yerel gazeteler ile valilik ve kaymakamlık internet sitelerinde ilan edilecek. Açık yerlerdeki toplantı ve yürüyüşler, güneş batmadan önce dağılacak şekilde, kapalı yerlerdeki toplantılar ise saat 24.00'e kadar yapılabilecek. Düzenleme kurulu Toplantı ve gösteri yürüyüşleri sırasında hükümet komiserinin görev ve yetkileri, düzenleme kuruluna verilecek. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntüleri, kolluk tarafından yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilebilecek. Bu kayıtlar, şüphelilerin ve suç delillerinin tespiti dışında başka bir amaç için kullanılamayacak. Toplantının amacı dışına çıktığı veya düzen içinde gerçekleşmesi imkansız gördüğü takdirde kurul veya toplanamadığı takdirde kurul başkanı, dağılma kararı alacak ve durumu derhal yetkili kolluk amirine bildirecek. Düzenleme kurulu veya kurul başkanı, kanuna aykırı hale dönüşmesi durumunda, toplantı veya gösteri yürüyüşünün sona erdiğini topluluğa ilan edecek ve durumu derhal yetkili kolluk amirine bildirecek. Kurulun veya kurul başkanının bu görevi yerine getirmemesi halinde, durum yetkili kolluk amirince mahallin en büyük mülki amirine bildirilecek ve mülki amirce toplantının sona erdirilip erdirilmeyeceğine karar verilecek. Mülki amir, yazılı veya acele hallerde, sözlü emirle, mahallin güvenlik amirlerini veya bunlardan birini görevlendirerek olay yerine gönderecek. Farklı dil ve lehçelerde eğitim, öğretim Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükümlerine tabi olmak üzere, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerle eğitim ve öğretim yapmak amacıyla özel okullar açılabilecek. Bu kurumlarda eğitim ve öğretimin yapılacağı dil ve lehçeler, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilecek. Kanunla, anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetlerden biri olan eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasının engellenmesi yaptırım altına alınıyor ve bu suç için belirlenen ceza artırılıyor. Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla; devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine, kişinin eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasına, öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına engel olanlara, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilecek. Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılması hakkının engellenmesinde de 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası uygulanacak. Yaşam tarzına müdahale suç kapsamında Kişilerin toplu ibadetleri yanı sıra bireysel ibadetlerinin engellenmesi de suç olarak düzenleniyor. Kişinin dini inancının gereğini yerine getirmesinin engellenmesi yaptırım altına alınıyor. Kişilerin Anayasa'da ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan dini inanç, düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğünün cebir veya tehdit kullanılarak engellenmesi suç olarak tanımlanıyor. Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet, ayinlerin bireysel ve toplu olarak yapılmasının cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi halinde, fail bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir kimsenin inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale eden ve bunları değiştirmeye zorlayan kişiye de aynı ceza verilecek. Nefret suçu Kanunla, 'ayrımcılığın' yanı sıra 'nefret suçu' da kanun kapsamına alınıyor. Böylece söz konusu suçun nefrete dayalı ayrımcılık olduğuna vurgu yapılıyor. Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle; bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini, bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını, işe alınmasını, olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. Köylere eski isimleri geri verilebilecek Kanunla, köy isimlerinin resen değiştirilmesine yol açan hükmü kaldırılarak, köylere, eski isimlerinin geri verilmesine imkan tanınıyor. Kanunun, 'Türkçeden başka dil ve yazı kullanamazlar' ibaresi madde metninden çıkarılarak, ön seçimler esnasında yapılacak propagandalarda Türkçeden başka dil ve yazı kullanılması yasağı kaldırılıyor ve adayların ön seçim propagandasında kendilerini Türkçeden başka dil ve yazıyla da ifade edebilmelerine imkan sağlanıyor. Her çeşit fitre, zekat, kurban derisi ve bağırsak yardımlarının sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının geliri sayılmasına ilişkin düzenleme yürürlükten kaldırılıyor. Şapka İktisası Hakkında Kanun ile Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunda yasaklanan eylemler ve yükümlülüklere aykırı davranmayı suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanununun 222. maddesi yürürlükten kaldırılıyor. Tasarıda, 'terör eyleminden mahkum olanların da aralarında bulunduğu bazı suçlardan' mahkum olanların, siyasi partilere üye olamayacakları ve üye kaydedilemeyeceklerine ilişkin düzenleme yürürlükten kaldırılıyordu. Ancak AK Parti'nin verdiği değişiklik önergesi ile bu maddede değişiklik yapılarak, mevcut hüküm korundu. Buna göre, kamu hizmetlerinden yasaklılar; basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, kaçakçılık suçları, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle mahkum olanlar; taksirli suçlar hariç beş yıl ağır hapis veya beş yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkum olanlar, terör eyleminden mahkum olanlar siyasi partilere üye olamayacak ve üye kaydedilemeyecek. Terörle Mücadele Kanunu'na gerek yok Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Terörle Mücadele Kanunu'na şu anda ihtiyaç olmadığını, bu kanundaki bütün maddelerin karşılığının Türk Ceza Kanunu'nda olduğunu söyledi. Atalay, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen, 'Demokratikleşme paketi' olarak bilinen Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısının 2. bölümü üzerinde milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtladı. Adalet Bakanlığı'nın yeniden yargılama ile ilgili çalışması olduğunu belirten Atalay, 'Bu konuda kapsam vesaire ne kadar, onun hacmini bilmek gerekiyor' dedi. Atalay, Terörle Mücadele Kanunu'na şu anda ihtiyaç olmadığını, kanundaki bütün maddelerin karşılığının Türk Ceza Kanunu'nda olduğunu ifade ederek, 'Bu kanunun kalkmasıyla hiç bir boşluk oluşmuyor. İleriki bir zaman içinde onun da yapılması gerektiğini düşünüyorum' diye konuştu. Tutukluluğun bir ceza değil tedbir olduğuna ve bunun mümkün olduğunca kısa sürmesi gerektiğine inandığını belirten Atalay, tutukluluğun süresinin son yapılan çalışmayla 5 yıla indirilmesinin olumlu bir gelişme olduğunu kaydetti. Atalay, tutuklamayı zorlaştıran epey düzenleme yaptıklarını söyledi. Başbakan Yardımcısı Atalay, tasarının, 'Yer isimlerinin değiştirilmesine ilişkin maddesiyle' ilgili de açıklama yaptı. 1949 yılında ilgili kanunla devlete, Türkçe olmayan yer isimlerini değiştirme görevi verildiğini belirten Atalay, '12 bin kadar yer ismi değişmiş. Bazen o ismin kökeni belli değil ama yıllardır oralarda o isimlerle biliniyor. Şimdi yapacağımız düzenlemeden sonra vatandaş kendi yaşadığı yerin ismini değiştirmek istiyorsa referandum yapacak, sonucunu da İçişleri Bakanlığı'na gönderecek. O yerin ismi de İçişleri Bakanlığı'nın onayı ile değiştirilecek' diye konuştu. Muhabir: Coşkun Ergül/Ali Hakan Der | AA
Bir Taşla İki Kuş Vuracaklardı
Geçtiğimiz ay yaklaşık beş yüz bin kişi, Fenerbahçe ve herkes için adalet istemiyle büyük bir yürüyüş düzenledi. Başkan Aziz Yıldırım’da, bu yürüyüşten bir kaç gün önce Ahmet Hakan'ın yönettiği bir televizyon programında, adil yargılanma hakkı istediğini haykırdı. Yürüyüşte ve televizyon programında tek bir talep öne çıktı: Adalet. Ne yazık ki son beş altı yıldır ülkemizde adalet, iktidar ve Fethullah Gülen Cemaati tarafından elbirliği ile yok edilmiştir. HSYK başkan vekili İbrahim Okur'a göre, yargıya güven %27 seviyesine düşmüştür. Neredeyse herkesin şikâyetçi olduğu yargı, bu yetmezmiş gibi son günlerde ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyen bir canavara dönüşmüştür. Yargıç bağımsızlığı, yargıç sorumsuzluğuna, yargıç tarafsızlığı ise, bir masala dönüşmüştür.AZİZ YILDIRIM BAŞARABİLİR Mİ?Geçtiğimiz ay yapılan Fenerbahçe ve herkes için adalet yürüyüşü, Aziz Yıldırım’ın sadece bir kulüp başkanı olmadığını, O'nun aynı zamanda bir halk kahramanı olduğunu göstermiştir. Bugüne kadar hiçbir siyaset adamı, beş yüz bin kişiyi tek bir amaç uğruna etrafında toplamayı başaramamıştır. Aziz Yıldırım'ın adalet isteyen haykırışı karşılık bulmuş ve beş yüz bin kişi tarafından aynı kararlılıkla dile getirilmiştir. Beş yüz bin kişinin bu adalet istemlerinin sadece Aziz Yıldırım ile sınırlı olduğuna inanmıyorum. Cumhuriyet tarihimizin en karanlık döneminde, hukuksuzluğa uğramış tüm mazlumların sesi olmuştur. Ben Aziz Yıldırım'ın adalet talebinin duyulacağına ve mutlaka karşılık bulacağına inanıyorum. Herkes şunu unutmamalıdır; adaletin sadece gözleri bağlıdır, ama kulakları çok keskindir. Aziz Yıldırım kesinlikle başaracaktır.MEMLEKETİN GENEL DURUMUÜlkemizde son beş altı yılda yaşanan olayları incelediğimizde, çocuklarımıza umuttan çok utanç dolu bir gelecek bırakacağımız açıkça görülmektedir. Bu utanç sürecinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana karşı karşıya olduğu en büyük tehlikeler yaşanmıştır. Devlet kurumları, adına paralel yapı denilen Cemaatin işgali altına girmiştir. Bu işgal öylesine bir hal almıştı ki, ülkenin Başbakanı yeni bir Kurtuluş Savaşı'ndan bahsetmektedir. Ülkemizi parçalanmanın, uşaklığın eşiğine getirmiş olan Cumhuriyet düşmanlarının iflah olmaz kin ve nefretleri göz önüne alındığında da, bu sürecin bir süre daha devam edeceği anlaşılmaktadır.Bugüne kadar milli ordu, yargı, üniversiteler gibi Türkiye'nin temel taşları olan kurumları hedef alan Cumhuriyet düşmanları, son zamanlarda ise, Türkiye Cumhuriyeti tarihi kadar eski olan spor kulüplerimize arsızca saldırmaktadırlar.İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın çok sayın özel görevli savcılarınca, başta Fenerbahçe ve Beşiktaş olmak üzere birçok güzide spor kulübümüz hakkında başlattıkları sözde şike soruşturması, Cumhuriyetimize ve onun değerlerine yapılan yeni bir saldırıdır. Kurtuluş Savaşı'nda mücadele eden bir kültürün temsilcileri olan Fenerbahçe ve Beşiktaş camiasına karşı yürütülen bu soruşturma, bir linç kampanyasına dönüştürülmüştür.Böylece, Cumhuriyetimizin en güzide mirasları olan kulüplerimiz üzerinden, yeni bir saldırının ve bölme operasyonunun daha fitili ateşlenmiştir.Yeni başlatılan bu saldırı ile özellikle Fenerbahçe kulübü başkanı sayın Aziz Yıldırım hakkında yürütülen yok etme soruşturması da paralel götürülerek bir taşla iki kuş vurulması hedeflenmiştir. Aslında başkaca kuşların vurulması da hedeflenmekte olup onları daha sonra açıklamak üzere bir kenara bırakıp kuruluş tüzüğünde vatana ve orduya hizmet etmek yazan Fenerbahçe'ye ve sayın Aziz Yıldırım'a yapılanların amacını açıklamaya çalışalım.Basın yayın kuruluşlarında şike soruşturması olarak yer alan bu soruşturmanın en önemli nedenlerinden birincisi biat ettirmektir. Bu yapılanlar, toplumda hala hükümet ve Gülen Cemaati gibi etkin güçlere boyun eğmeyen kurumları diz çöktürme ve ele geçirme operasyonudur. Hepimizin malumu olduğu üzere, medya organlarının neredeyse tamamı kontrol altına alınmış, hatta bir telefon ile yayın akışları değiştirtebilir hale gelmiştir. TÜBİTAK, Adli Tıp, YÖK, TSK, Emniyet ve HSYK operasyonları ile tüm bağımsız kamu kurumları teslim alınmış, adeta hükümetin ve Fethullah Gülen Cemaatinin arka bahçesi haline getirilmişlerdir.Ergenekon, Balyoz, Casusluk adı altında başlatılan cadı avı ile tüm muhalif güçleri yok etme ya da dönüştürme süreci zirve yapmıştır. Bu soruşturmalar bahanesiyle başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, Cumhuriyetin tüm yılmaz savunucuları hakkında linç ve yok etme operasyonları başlatılmış, yüzlerce komutan, bilim insanı, gazeteci, siyaset adamı asılsız suçlamalarla hapse atılmışlardır. Bugün çeşitli baskılar ile TSK'nın en üst kademesi asli görevleri olan vatan savunmasını yapamaz, gazeteciler, bilim insanları ve siyaset adamları özgürce düşüncelerini dile getiremez hale getirilmişlerdir. Sıranın spor kulüplerine ve özellikle Fenerbahçe'ye gelmesinin nedeni ise, toplumun en özgür, en kontrol edilemez potansiyel gücü olan futbol kulüplerini ele geçirmenin dayanılmaz hafifliğidir. Bir rivayete göre, Fethullah Gülen stadyumdan çıkan coşkulu Fenerbahçe taraftarlarını görünce 'Bir gün bizde bu taraftarlar gibi aynı amaç etrafında birlik olabilirsek o zaman bu memleketi ele geçirebiliriz.' dediği söylenmektedir. Görünen o ki, Gülen onlar gibi olmayı amaçladığı kulüp taraftarlarını kendisine rakip görerek, yargıdaki uzantıları vasıtasıyla yok etme mücadelesine başlamıştır. Özellikle de Fenerbahçe'yi hedef tahtasına koyarak, en büyüğü deviren bize neler yapmaz dedirtmeyi amaçlamıştır. Böylece Aziz Yıldırım'ı bile tutukladılar bize neler yapmazlar korkusu tüm spor camiası mensuplarının yüreklerine ekilmiştir. Bundan sonrası kolaydır. Türk toplumunun günlük hayatının en önemli varlıkları olan spor kulüpleri de ele geçirilerek, büyük taraftar kitlelerini kontrol etmek, onları yönlendirmek daha da kolay olacaktır. Kendi yandaşları da bu güzide kulüplerimiz sayesinde hak etmedikleri toplumsal prestij ve etkinlik sağlayacaklardır.Fenerbahçe başkanı Azizi Yıldırım, bilindiği üzere Türkiye'nin en büyük işadamlarından birisi olup, aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri’nde başta NATO ihaleleri olmak üzere TACAN, TAFİCS gibi stratejik önemi büyük askeri projeleri gerçekleştirmiş bir kişidir. Netice olarak, gerek NATO; gerekse TSK’nın en önemli müteahhitlerinden birisi olup milyar dolarlık projelerde yer almaktadır. Bu alanlarda etkin olarak iş yapabilmek dışarıdan görüldüğü kadar kolay değildir. Benimde param var, bende teklif veririm, işi alırım, diyerek bu alanda iş yapamazsınız. Öncelikle uluslararası firmalar ile yıllardır yürütülen işbirliğinin oluşturduğu tecrübe, bilgi birikimi, süreklilik, ortak akıl ve güven ortamının bir anda yaratılması mümkün değildir. Ayrıca silah sanayi her parası olanın at koşturabildiği serbest bir alan olmayıp, belirli oyuncular ile sürdürülen bir mücadele ortamıdır. İşte bu nedenle, bu ortamın Türkiye bağlamında önemli oyuncularından birisi olan Aziz Yıldırım'ın ekarte edilmesi çok önemlidir. Aziz Yıldırım'ın yerine hükümete ya da cemaate yakın yandaş bir oyuncunu sürülmesi, şike operasyonu aldatmacasının ikinci ve en kazançlı ayağı olup, atılan taşın vurmayı amaçladığı ikinci kuştur.AZİZ YILDIRIM’A İLK KUMPASAslına bakarsanız 03 Temmuz 2011 tarihindeki şike operasyonu Aziz Yıldırm'a yapılan ilk komplo değildir. Aziz Yıldırım ile ilgili ilk yok etme operasyonu yaklaşık altı yıl kadar önce 2008 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Askeri Savcılığı'nca uygulamaya konulmuştur. KKK Askeri Savcılığı kendisine yapılan bir ihbarı(!) değerlendirerek emekli bir binbaşının iş yerinde ve evinde aramalar yapmıştır. Bu aramalarda emekli binbaşı ile Aziz Yıldırım arasında yapılmış bulunan yasal danışmanlık sözleşmesi adeta suç unsuru sayılarak Aziz Yıldırım şüpheli yapılmış ve telefonları aylarca dinlenmiştir. Ancak, bu aramalarda Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait altı adet belgenin de ele geçirilmiş olması nedeniyle benim sorumluluğumda Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca da ikinci bir soruşturma başlatılmıştır. Hatta Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı olarak biz soruşturmayı daha da derinleştirmiş ve muvazzaf bir hava albayının evinde yaptığımız aramada binlerce sayfa askeri doküman ele geçirmiş, birçok tutuklama yapmıştık. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı olarak yürüttüğüm soruşturmayı derinleştirdikçe, Aziz Yıldırım'ın yaptığı danışmalık sözleşmesinin tamamen yasal olduğu ve ihaleye fesat karıştırmak ile bir ilgisi olmadığı kanaatine vardım. Buna karşın, KKK Askeri Savcılığı'nın, yasal bir danışmanlık sözleşmesini suç unsuru sayıp Aziz Yıldırım'ı şüpheli yapması, aylarca dinlemesi ve soruşturmanın başka mecralara çekilmeye çalışması Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı olarak beni son derce rahatsız etmişti. Bu nedenle Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı olarak, soruşturmanın çok başlılıktan kurtarılması ve usul ekonomisi gerekçelerini ileriye sürerek KKK Askeri Savcılığı'nca yürütülmekte olan soruşturmanın da Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı’nda birleştirilmesini talep ettim ve KKK’lığı Askeri Savcılığı'nda ki dosyanın da yetkisizlik ile bize gönderilmesini sağladım. Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı'nın bu hareketi o günlerde Türkiye gündeminin en önemli ihalelerinden birisi olan Sikorsky helikopter ihalesinin en güçlü taraflarından birisi olan Aziz Yıldırım'ın dahil olduğu grubu devre dışı bırakma çabalarının önünü kesmiştir. Eğer soruşturmaya KKK’lığı Askeri Savcılığı'nca yürütülmeye devam edilseydi, Aziz Yıldırım ihale sürecine gayri yasal yollar kullanarak müdahale ediyor diyerek Kamu İhale Kurumu'na şikayet edilecek ve altı ay ile iki yıl arasında bir süre ihalelerden yasaklı kılınacaktı. Ardından da hakkında ihaleye fesat karıştırmak suçlaması ile açılacak dava sonucu cezalandırılarak Fenerbahçe başkanlığından uzaklaştırılacaktı. Böylece hem Sikorsky ihalesinden, hem de bundan sonra girebileceği milyon dolarlık diğer muhtemel ihaleler için devre dışı bırakılacak, hem de Fenerbahçe Kulübü’nün gelmiş geçmiş en güçlü ve muhalif başkanının mahkum edilmesi sonucu meydana gelen kaostan yararlanılarak ele geçirilecekti. Fakat Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı olarak bu kanunsuz durumu görüp soruşturmayı KKK Askeri Savcılığı'nın elinden almamız o zamanlarda bu oyunu kurgulayanların planlarını bozmuş ve Aziz Yıldırım'ın yaklaşık altı yıl önce bugün başına gelenlerin meydana gelmesine engel olunmuştur.Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı olarak benim bu müdahalem sonucu, Sikorsky ihalesi hakim güçlerin istemleri dışında ve Aziz Yıldırım devre dışı bırakılamadan yasal prosedür içerisinde sonuçlandırılmıştır. Daha da önemlisi Aziz Yıldırım'a karşı malum güçler tarafından uygulamaya konulan ilk komplo engellenmiştir. Sayın Aziz Yıldırım'a karşı tertiplenen bu komplonun en yakın tanıklarından biriside.,bugün halen Aziz Yıldırım'ın avukatlığını bana göre başarı ile sürdüren Abdullah Kaya'dır.AZİZ YILDIRIM’A İLK KOMPLOYA ENGEL OLMANIN BEDELİFethullah Gülen, Cemaatin Fenerbahçe’yi ele geçirme Aziz Yıldırım'ı yok etme komplosuna engel olan Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı'ndan intikamı gerçekten korkunç olmuştur. Ben Hava Kuvvetleri Komutanlığı Başsavcısı Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, adeta ironi yaparcasına Aziz Yıldırım’a yağma yapmak suçundan, Cemaat’in yandaş hakimleri tarafından tutuklanarak yaklaşık iki yıl ceza evine kapatıldım. Bana öylesine kızgındılar ki kendisine yağma yapıldığı iddia edilen sayın Yıldırım'ı ben tutuklandıktan tam sekiz ay sonra ilk olarak ifadeye çağırıp size yağma yapıldı mı diye sordular. Yağma iddialarını, Aziz Yıldırım hem savcılık hem de on üç ay sonra çıktığım mahkeme huzurunda yalanlamasına ve bu olayı ilk olarak medyadan duyduğunu beyan etmesine karşın, adeta sana yağma yapılıyor ama senin haberin yok diyerek, mağduru olduğu iddia edilen Aziz Yıldırım’ın beyanlarına itibar edilmemiş ve aleyhime olabilecek tek bir somut ve hukuki delil olmamasına rağmen dolandırıcılık gibi aşağılık suçlamalar ile 9,5 yıl hapis cezası ile cezalandırıldım. Tam olarak, yirmi bir ay tutuklu kaldığım Aziz Yıldırım'a yağma yapmak suçundan ise, beraat ettim.Belki merak etmişsinizdir, benim tutuklanmam üzerine Aziz Yıldırım hakkında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın 2009/52.Esas numarası ile kayıtlı olan bu soruşturma dosyası ne oldu. Benim yerime atanan askeri savcı tarafından soruşturma dosyası hakkında görevsizlik kararı verilerek, fakat Aziz Yıldırım sanık yapılarak Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na gönderilmiştir. Aziz Yıldırım’a yüklenen ihaleye fesat karıştırmak suçuna delil olarak gösterilen tüm belgeler Savunma Sanayi Müsteşarlığı resmi sitesinden elde edilebilen ve silah dergilerinde yer alan bilgileri olup, hiç bir gizlilik içermemektedir. Buna rağmen, benim yerime atanan askeri savcı tarafından askeri sır gibi gösterilmiştir. Gerçi bu savcı arkadaşımız, kamuoyunu uzun süre basında meşgul eden ve sert tartışmalara neden olan İHA (İnsansız Hava Aracı) görüntüleri ile ilgili olarak Zaman gazetesine röportaj vererek, son günlerin ünlü savcıları ile nasıl bir paralellik sağladığını açık olarak ortaya koymuştur. Son söz olarak şunu diyorum, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yöneltilen bu acımasız saldırılara karşı dimdik ayakta duran insanlara sahip çıkın. Aziz Yıldırım bu süreçte en dik duran kişidir. Sadece Fenerbahçelilere değil ülkesini seven herkese sesleniyorum başka Aziz Yıldırım yok.Dr. Ahmet Zeki ÜçokBeşiktaş taraftarıOdatv.com
Borsadan Zengin Olma Yolları
Günümüzde birçok kişinin zengin olma yolları aradığını biliyoruz. Gelişen teknoloji, yükselen yaşam standartları ve daha birçok ihtiyaçtan dolayı hemen hepimiz daha çok para kazanmak ve zengin olmak istiyoruz. Şimdi olmasa da gelecekte, emeklilikte daha rahat bir yaşama sahip olmak için şimdiden daha çok çalışmak, para kazanmak için alternatif yollar arıyoruz.İnternet kullanımının büyük bir yoğunluğa sahip olduğu günümüzde internet üzerinden para kazanmanın yolları da mevcut. Bu yolların bazıları gerçekten işe yaracakken, bazıları pek de güvenli olmayan ve yasal olmayan yollardır. İnternet ortamına taşıdığı işlemleri ile borsada yatırım yapmak da, zengin olma yolları arasında yerini alıyor.Borsa işlemlerinin internet ortamına taşınması, işlemlerin eskiye göre çok daha iyi olanaklar altında daha az riskli ve daha kontrollü bir şekilde gerçekleştirilmesini mümkün kılmıştır. Bu sayede de söz konu olan borsa riskleri kolayca sınırlandırılarak daha güvenli yatırımlar yapılmaya başlamıştır. Denetlenen bir piyasa olması nedeniyle de yasal olan borsada para kazanmak mümkün mü sorusu da zengin olmak isteyen kişilerin merak edilen soruları arasında yer alıyor.Borsadan Zengin Olmak Mümkün mü?Bunun mümkün olduğunu söylemek için günümüzün en yeni filmi olan “The Wolf of Wall Street – Para Avcısı” ilk kanıtımızdır ve filminin baş karakteri Jordan Belfort’tan bahsetmek yeterli. Film, Jordan Belfort’un 1987 – 1998 yılları arasındaki yaşantısından bir uyarlama. Kariyerine komisyoncu olarak başlayan Belfort, kısa sürede bu işten gerçekten güzel para kazanır ve kendi komisyonculuk şirketi olan Stratton Oakmont şirketini kurar. Bu şirket sayesinde birçok yatırımcıyı dolandırarak servetini arttırmaya devam eder.Jordan Belfort, komisyonculuk yaparak borsadan para kazanırken elbette ilk başlarda yatırımcılarına da kazandırmıştır. Dolandırıcılık kısmı, elbette kötü bir durum olsa da, denetlenen, yasal bir aracı kurum ile işlemlerinizi gerçekleştirdiğiniz sürece bu duruma karşı kendinizi korumuş olursunuz.Borsadan zengin olan var mı? sorusu sorulduğu zaman akla gelen bir diğer isim ve diğer bir kanıt olarak borsa zengini ve piyasaların sevilen ismi Warren Buffett gösterilebilir.Buffett, 2008 yılında 62 milyar dolarlık serveti ile dünyanın en zengin kişisi seçildi. Borsa işlemlerine daha 11 yaşındayken başlayan Buffett’ın bu konuda birçok önerisi de bulunmaktadır. Borsadan zengin olmak için Buffett öncelikli olarak elde ettiğiniz karları yeniden yatırıma yönlendirmeniz gerektiğini söylüyor. Borsadan elde edeceğiniz ilk kazancı harcamanın çok cazip bir fikir olabileceğini, ama bunu yapmamanızı söylüyor.Warren Buffett’ın borsadan zengin olma yolları konusunda dikkat çektiği noktaları kısaca sıralandırmak gerekirse;İlk ve en önemli nokta elde edilen karın yeniden yatırıma yönlendirilmesi,Diğer yatırımcıların ve çoğunluğun hareket ettiği yönde karar vermemeniz, kararlarınızda farklı olmanız gerektiği,Karara varmanız için gereken her bilgiyi önceden toplamanızı ve son aşamaya geldiğiniz zaman sizi uyaracak bir dostunuz olmasını söylüyor. Kendisinin de hızlı bir şekilde fikir oluşturduğunu ve hızlı bir şekilde de harekete geçtiğini belirtiyor.Bir anlaşmaya varmadan önce mutlaka tüm ayrıntıları konuşmanıza dikkat çekiyor.Küçük harcamaları ve küçük hesapları göz ardı etmemenizi öneriyor.Buffett kredi kartları ve kredilerle yaşayan bir kişinin asla zengin olamayacağını belirtiyor. Ayrıca borsada işlem yapacağınız paranın da borç olmamasına dikkat çekiyor ve borçlarınıza her zaman limit koymanızı söylüyor.Azminiz ve kararlılığınız sayesinde en kötü, olumsuz durumların bile üstesinden gelebileceğinizi belirtiyor.Bir pozisyonu ne zaman sonlandırmanız gerektiğini bilmenizi ve bu noktada da kararlı olunması gerektiğini söylüyor.Risklerinizi her zaman değerlendirmenizi söylüyor ve başarının gerçekten ne anlama geldiğini bilmeniz gerektiği konusu üzerinde duruyor.DEVAMI: http://www.borsanasiloynanir1.com/borsadan-zengin-olma-yollari/
Şoförün Akbil Oyunu
İstanbul' da, işlettiği halk otobüsünde takılı olan Akbil geçiş cihazına elde ettiği mavi akbili sık sık basarak parasını İETT'den tahsil eden şoföre dolandırıcılıktan dava açıldı. Aracında İETT'ye ait Akbil geçiş makinesi takılı olan halk otobüsü şoförü Veysel Ş., bu cihaza basılan kontörleri İETT'den ay sonunda tahsil ediyordu. Söz konusu cihaza aynı günlerde çok sıkça aynı mavi akbil cihazından kontör basıldığını belirleyen İETT, araştırma yaptı. Araştırma sonucunda Akbil geçiş cihazına gerçek yolcu taşınmadığı halde usule aykırı olarak mavi akbil basımı yapıldığı, Akbil bedelinin de kurumdan tahsil edildiği anlaşıldı. İETT tarafından savcılığa yapılan şikâyet üzerine Veysel Ş. hakkında kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçu kapsamında dava açıldı. Dilek Yaman | Sabah
Bitcoin, Kripto Para ve Hukuk (3. Bölüm)
Bu hafta sizlere gerek sosyal ortamlarda gerekse özel olarak bana yöneltilen sorulardan kısa bir derleme yaparak, Türkiye’de Bitcoin ve kripto para eko sisteminin hukuksal durumunu paylaşmak istiyorum. Bu cevapların tamamının kişisel yorumlarımdan ibaret olduğunu belirtmek isterim. Zaten, hepinizin bildiği üzere bu konular konuşuldukça yasal gelişmeler gün yüzüne çıkacaktır.Soru: Bitcoin yasal mı? Bu konuda bana birçok soru geliyor. Konunun çok geniş bir yelpazeye sahip olması nedeniyle tedirginlik yaratmasını doğal karşılıyorum. Ayrıca tüm dünyada yaşanan olumsuz gelişmeler, bu piyasanın içerisinde yer alan herkesin “acaba” yanlış bir şey mi yapıyorum? huzursuzluğunu yaşamasına sebep oluyor.  Bitcoin cüzdanlarından çalınan paralar, bazı borsaların büyük şaibelerle kapanıp ortadan kaybolması, bankaların ve devletlerin şüpheli bakış açıları ve teknolojinin tamamen internet üzerinde yaşıyor olmasından kaynaklanan güvenlik açıkları ve en önemlisi, illegal işlerle bitcoini birbirine yakıştıran haberler… Bu tür haberlerin dilden dile yayılması ile “güvenilirlik” problemi de aynı hızla artıyor. Şunu belirtmekte özellikle fayda var. Bu, yeni bir teknoloji ve başlangıç aşamasında bu kadar şüphe uyandırması ve anlaşılamamasından kaynaklanan “korku” gayet doğal bir tepki. Hele bir de işin içinde “para” kavramının bol bol geçmesi ile tedirginlik iki kat artıyor. Kesin olarak söyleyebilirim ki; Türkiye’de bitcoin ve diğer kripto paralar yasa dışı değildir. Türk Ceza Kanun’unun 2. Maddesi bu anlamda en önemli kanuni dayanaktır. Maddeye göre; Kanunda suç olarak tanımlanmamış hiçbir eylemden dolayı kişilere ceza verilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.” Bu maddeden hareketle, bugün itibarı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yasal mevzuatlarında “Bitcoin ve kripto para” kavramları ile ilgili düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, yeri gelmişken şu ayrımı yapmakta fayda görüyorum. Zaten bütün sıkıntı şimdi bahsedeceğim ayrımı yapamıyor olmamızdan ileri geliyor. Hırsızlık, her ne şekilde yapılırsa yapılsın suçtur. Dolandırıcılık, hangi teknolojiyle yapıldığına bakılmaksızın eğer kanunda sayılan unsurları içeriyorsa cezalandırılır. Kısacası, eğer siz bitcoin ile dolandırıcılık yaparsanız, bitcoin kullanarak dolandırıcılık yaptığınız için değil, dolandırıcılık yaptığınız için cezalandırılırsınız.Soru: Madencilik yaparsam suç işlemiş olur muyum? Hayır olmazsınız. Kripto para madenciliği, dijital dünya içerisinde belirli protokollere bağlı olarak çalışan programları bilgisayarınızda çalıştırmanız anlamına gelir. Bunu yapmanın hiçbir yasal kısıtlaması bulunmamaktadır. Bu konuyla ilgili olarak karşınıza en çok çıkacak sorun, elektrik dağıtım şirketlerinin tüketiminizi sorgulaması olacaktır. Standart konut elektriği kullanımı sözleşme gereği sınırlandırılmıştır. Bu sınırı aşan aboneler olağan dışı elektrik tüketimi nedeniyle araştırılırlar. Ancak bunun aşılması kolaydır. Elektrik şirketi ile üretim gücünüze bağlı olarak yapacağınız anlaşma ile hiçbir yasal sıkıntı yaşamadan üretiminize devam edebilirsiniz. (büyük çapta yapılan üretimler buna dahil değildir.)Soru: Bitcoin Borsalarında alış/satış yapıyorum. Banka hesap hareketlerim nedeniyle sorun yaşar mıyım? Bu soruya şimdilik benim bildiğim kadarıyla yaşanmış bir somut olay olmadığı için net cevap veremiyorum. Ancak yapılan şeyin finansal ve vergisel anlamda dikkat çekecek hacimlere ulaşmasıyla net olarak devlet kurumlarından bir tepki/düzenleme gelecektir. Bunun yapılabilmesi için de öncelikle bu faaliyetin ekonomik anlamda bir tanıma ihtiyacı olacaktır. Vergilerin ancak kanunla düzenlenebilirliği ilkesi gereği bu konuda bir kanun düzenlemesi yapılana kadar herhangi bir sorun yaşanacağını düşünmüyorum. Vergi mevzuatında sanal para ile yapılan işlemlere ilişkin düzenleme bulunmuyor. Aynı zamanda bu sistemin benzeri de yok. Bu nedenle bekleyip görmekten başka çaremiz kalmıyor.Soru: Maliye, Vergi Dairesi..vs Bitcoin ile ilgili hesap hareketlerimden dolayı beni soruşturmaya alırsa ne yapmalıyım? Bana, vergisel anlamda herhangi bir soruşturmaya maruz kalırsa ne yapması gerektiğini soran herkese verdiğim cevabı sizlerle de paylaşmak istiyorum. Anlatın. Tüm sistemi, yaptığınız her işlemi, Bitcoin’in ne olduğunu, kaynağının nereden geldiğini, borsaların çalışma mantığını, yani kısaca bildiğiniz her şeyi anlatın. Burada saklanacak bir şey yok. Yasa dışı bir şey yapmıyorsunuz. Devletin vergi mevzuatlarında yer almayan yeni bir işle uğraşıyor olmanız sizi vergi kaçakçısı yapmaz. Devlet mekanizması, bu yeni teknolojiyi ve ekonomik hareketi bir şekilde düzenlemek durumundadır. Herhangi bir düzenleme yapmadığı sürece bu eko sistemi kullananları vergilendiremeyecektir. Zaten devletin kendi iç dinamikleri zamanla bu konuları ele almak zorunda kalacaktır. Dünyadaki gelişmeleri izleyenleriniz devletlerin bu konuda somut adım atmakta ne kadar zorlandığını da fark etmiştir. Çünkü, sistemsel değişiklikler gerektiren bir ekonomi sözkonusu.Soru: Kripto para borsaları belirli bir limiti aşan işlem hacmi için neden kişisel bilgilerimi istiyor? Bunun şu aşamada tek bir mantıklı açıklaması olabilir. Henüz bir düzenleme olmadığından bu borsalar, haklı olarak kendilerini yapılan işlemlerin rakamsal büyüklüğüne göre devletin olası vergilendirme girişimlerine karşı savunabilmek için yapıyorlar. Kısacası; yarın bir gün, vergi müfettişi o borsanın hesap hareketlerindeki yüksek meblağların kaynağına inmek istediğinde borsa şirketi paranın kaynağını gösterebilmek için bu verileri saklıyor. Kişisel olarak borsaların bu şekilde çalışıyor olmasını olumlu buluyorum. Sonuçta şirketler ne kadar ciddi çalıştığını sadece müşterilerine karşı değil, devlete karşı da gösterme imkânını bu sayede bulacaktır. Sizler de yaşadığınız ya da aklınıza takılan hukuki konuları bu başlık altında bulunan yorum kısmına yazarak, bu yazının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz.