13 Yaşında Evlendi, Boşanırken Travma Yaşadı: Perihan Savaş'ın Göz Yaşartan Hayat Hikayesi
Yeşilçam’ın yıldızlar geçidinde parlayan en özel isimlerinden biri Perihan Savaş… Güzelliğiyle olduğu kadar yeteneğiyle de sinema tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Fakat perde arkasındaki hayatı, beyazperdenin büyülü dünyasından çok uzak… Daha çocuk yaşta yaptığı evlilik, gördüğü şiddet, kaybettiği aşkı, kalbinden çıkmayan acılarıyla hayatı bir dizi senaryosunu aratmadı.
Şöhret basamaklarını adım adım çıkarken ardında travmalar, gözyaşları ve yeniden ayağa kalkma savaşları kaldı. Perihan Savaş’ın zaman zaman kabus gibi geçen ama bugün şükrettiği film tadındaki hayat hikayesi sizi hem şaşırtacak hem de derinden etkileyecek.
Yeşilçam’ın kadife bakışlı, esmer güzeli Perihan Savaş’ı herkes bilir.

Ama o gözlerin ardında yatan, kimi zaman gözyaşıyla, kimi zaman mücadeleyle yoğrulmuş gerçek hayat hikayesini pek az kişi duymuştur. Gerçek adıyla Şerife Perihan, 14 Haziran 1957’de İstanbul’da doğdu.
Aslen Trabzon Sürmeneli olan Savaş, ortaokul mezunu. Eğitimi burada son buldu ama sahneye olan ilgisi daha minicik yaşlarda başladı. Henüz beş yaşındayken İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun çocuk bölümünde ilk rolünü aldı.
Işıklar, replikler ve sahne tozu, Perihan’ın kaderi oldu.
Ama ne yazık ki bu sahne ışıkları çocukluğunu aydınlatamadı.

Daha 13 yaşındayken ailesinin rızasıyla askeri okulda okuyan 22 yaşında bir gençle nişanlandı ve kısa süre sonra evlendi. Evet, tam anlamıyla bir “çocuk gelin”di. Özgürlüğünü kazanacağını sanmıştı.
Ailesinin baskısından kurtulacağını düşünüyordu. “İnce çorap giyeceğim, makyaj yapacağım, arkadaşlarımla sokakta buluşacağım” diye hayal kuruyordu. Oysa her şey daha da karmaşık hale geldi. Evlilik sadece 6-7 ay sürdü. Aynı evde bile yaşamadılar. “Tiyatrodan ayrıl” dediği anda, her şey bitti Perihan için. Bu baskının ardından babasına “Eğer beni ondan ayırmazsanız, canıma kıyarım” diyecek kadar çaresiz kaldığını anlatan Savaş, bu evliliğin çok kısa sürdüğünü ve birlikte bile yaşamadıklarını söyledi.
Evliliğin gerçekleşebilmesi için yaşının mahkeme kararıyla büyütüldüğünü belirten usta oyuncu, boşandıktan sonra da babasının aldığı bir kararı şöyle anlattı:

“O dönemde boşanan kadınların kimliğinde ‘dul’ yazıyordu. Babam, yarın bir gün önüme hayırlı bir kısmet çıktığında bu geçmişimin yüzüme vurulmasından korkuyordu. Mahkemeden bekâret raporu aldırdı. Bana ‘Kızım, sana güvenmediğim için değil, ilerde biri seni rencide etmesin diye’ dedi. Bu, aslında hiçbir kızın yaşamak zorunda kalmaması gereken çok ağır bir durumdu. Ama yaşadım.”
O yaşta bir çocuğun başına gelenler elbette kolay unutulacak şeyler değildi.
Anlattığına göre annesi çok katıydı.

Kaşlarını aldırmasına, makyaj yapmasına, hatta ince çorap giymesine bile izin yoktu. “Kurtulurum sandım” dediği evlilik daha büyük bir çıkmaza sürükledi onu.
Ama pes etmedi. Boşandıktan sonra tiyatroya devam etti. “Küçük Prenses”, “Romeo-Jüliyet”, “Kibarlık Budalası” gibi oyunlarla sahnede parladı.
1971’de sinemaya geçiş yaptı. İlk filmi “Şehzade Simbad Kaf Dağında” ile kameralarla tanıştı. Ardından roller ardı ardına geldi. Yaklaşık 120 filmde başrol oynadı. O artık Yeşilçam’ın yıldızıydı.
Ama asıl dönüm noktası 1974 yapımı “Bedrana” oldu.

Kitabını okuduğu bu hikâyeye âşıktı. Film olacağını duyunca çok heyecanlandı ama gazetelerde başrolün Türkan Şoray’a verildiğini okuyunca yıkıldı. “
Kıskandım, dedim ki bana mı verecekler bu rolü?” Ama sonra bir telefon geldi: “Süreyya Bey sizinle görüşmek istiyor.” Gittiğinde ona senaryo uzatıldı. “Bedrana’yı sen oynayacaksın.” O anı “Uçarak eve gittim” diyerek anlatıyor. Ve bu rol ona Altın Koza’yı getirdi.
Perihan Savaş sadece kariyeriyle değil, özel hayatıyla da çok konuşuldu.

Önce İbrahim Tatlıses’le büyük bir aşk yaşadı. “Kara Yazma” filminde tanıştılar, kısa sürede setteki elektrik aşka dönüştü.
Ama bu aşk, filmlerdeki gibi romantik değildi. Şiddet, ihanet, acı…
6 yıl süren bu ilişki Perihan için bir travma daha oldu. Tatlıses’ten Zübeyde Melek adında bir kızı oldu.
Ama yaşadıkları hiç kolay değildi.

“İhaneti öğrendiğimde çocuğumu düşürüyordum. 4 aylıktı kızım. 15 gün hastanede kaldım” diyen Perihan, bir röportajında Tatlıses hakkında “Sadece bana değil, herkese vururdu. Onu Allah affetsin. Artık herhangi biri benim için” sözlerini sarf etti.
Hayattaki tek resmi evliliğini ise oyuncu Yılmaz Zafer ile yaptı.

Aynı lisede okumuşlardı, kader onları yıllar sonra 'Bir Daha Umut' filminin setinde buluşturdu.
O dönem Atıf Yılmaz filmlerinde rol alan Yılmaz Zafer hem yakışıklı hem başarılı bir oyuncu. Savaş'a ilgisi yoğun olan Zafer uzun çabalar sonucu dikkatini çekmeye başladı. Ve ikili büyük bir aşka düştü. Ancak ne yazık ki bu ilişki ne yazık ki mutlu sonla bitmedi.
Evliliklerinin 5. yılında Yılmaz Zafer kalp krizi geçirdi. Beynine dört dakika oksijen gitmediği için yatağa bağımlı hale geldi.

Henüz iki ay önce oğulları dünyaya gelmişti.
Çok sevdiği eşinin 28. Ölüm yıl dönümünde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla gündem olmuştu Perihan Savaş. Paylaşımında şu sözlere yer vermişti:
'Adamım yaşadığımız sürece hep bizimlesin ki…'
Tam 1,5 yıl boyunca eşine bebek gibi baktı.

Yıllar sonra katıldığı bir programda Yılmaz Zafer’in hastalığından hemen önce yaşananları gözleri dolarak anlatan Perihan Savaş, o günleri unutamadığını şu sözlerle ifade etti:
“Biz o dönemde bir şirket kurmuştuk. Ortağımız vardı, şimdi ismini anmak istemiyorum ama Yılmaz’ı çok üzmüştü. Hatta bir gün eve geldi ve sabaha kadar ağladı. Sonunda bu ortaklığı bitirmek üzere avukata gitmişti ama orada kalp krizi geçirdi. Müdahale edilse de beynine dört dakika boyunca oksijen gitmediği için ciddi hasar oluştu. Ne yazık ki bir daha asla eskisi gibi olamadı.”
Yılmaz Zafer’in çocuklara olan sevgisinden bahsederken ise sesi titreyen Savaş, oğulları Savaş’la yalnızca iki ay geçirebildiklerini şu sözlerle anlattı:

“O çocukları çok severdi. Gittiğimiz her yerde çocuklarla bir odaya çekilip saatlerce oynardı. Oğlumuz planlı bir bebek değildi ama Allah’tan deyip kucağımıza aldık. İyi ki de doğurmuşum. Çünkü Yılmaz, o sevgiyi sadece iki ay bile olsa yaşayabildi. Hatta doğumdan önce trafikte sıkışıp kalmıştık. Annem, ben ve Yılmaz arabadaydık. Dönüp anneme dedi ki: ‘Ben bu çocuğun yüzünü göremeyeceğim biliyor musun?’ Çok şaşırmıştık. Ben de şakayla karışık ‘Bak şimdi trafikte doğururum, yüzünü görürsün’ demiştim. Hep birlikte gülmüştük. Sonra gökyüzüne bakıp ‘Allah’ım, eğer canımı alacaksan ne olur önce çocuğumu göreyim, sonra al’ dedi. O anı unutamıyorum. Oğlunun yüzünü gördü ama bir süre sonra biz onu kaybettik…”
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Ağzını burnunu kıran İbrahim Tatlıses değil mi ? Nasıl " Büyük aşk " yaşamışlar?
İbrahim Tatlıses e de aşık olmak ⁉️